14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
23 OCAK 2014 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA kultur@cumhuriyet.com.tr KÜLTÜR SİYAH BANT PLATFORMU 15 Sanatçılar ne yapsa ‘terör suçu’ Kültür Servisi 2011 yılında kurulan ve Türkiye’de sanata yönelik sansürü belgeleyen bir araştırma platformu Siyah Bant, Diyarbakır ve Batman’da yaptığı araştırmalar sonucunda “Bölge’de Sanatta İfade Özgürlüğü ve Sansür” başlıklı bir rapor hazırladı. Doğu ve Güneydoğu’da “barış sürecinde” bir değişim yaşanıp yaşanmadığını öğrenmek amacıyla araştırma yapıldığını ifade eden Siyah Bant platformu, bu kapsamda Diyarbakır Belediyesi Kültür ve Turizm Daire Başkanlığı, Diyarbakır Belediye Tiyatrosu, Dicle Fırat Kültür Sanat Merkezi, Aram Tigran Şehir Konservatuvarı öğretim görevlisi Zeynel Doğan, Kürtçe kitaplar basan Lis Yayınevi, Bahar Kültür Merkezi üyeleri ile Batman Kültür ve Sanat Derneği’yle mülakatlar yapmış. “Kürt sanatçıların, genelde ifade özgürlüğü, özelde sanata yönelik kısıtlamalardan farklı bir biçimde etkilendiğinin” söylendiği raporda, “üretilen bütün kültürel ve sanatsal ifadelerin ‘örgüt propagandası’ şeklinde değerlendirilerek ifade ve sanatsal ifade özgürlüğüne dair korumanın dışında bırakıldığına” dikkat çekiliyor. Din Sömürüsüne Dayalı Her İktidar Yıkılır! Aydın Orak, 1992’de öldürülen Musa Anter’i anlattığı ‘Asasız Musa’ filmini tamamladı Yarın 24 Ocak... 1993 yılının 24 Ocak sabahı, tahrip gücü yüksek bir bomba... Sevgili Uğur Mumcu, günlerdir seni okuyorum, seni düşünüyorum... Yarın Berlin’de HDB’nin (Sosyal Demokrat Halk Dernekleri) düzenlediği “Uğur Mumcu Anma Etkinliklerinde” seni konuşuyor olacağım. Bugün ülkenin içinde bulunduğu rezil durumu; basının perişan halini, gazetecilerin fırıldak oluşunu ele alırken senin yıllar önce yazdıkların, söylediklerin ve araştırmaların önünde saygıyla eğileceğiz. İleri görüşlülüğüne bir kez daha hayran kalacağız. Son katıldığın açık oturumlardan birinde, haykırıyordun: “Din sömürüsüne dayanan her iktidar yıkılmıştır! Her kim ki din sömürüsünü kullanır bir süre dayanır. Ama mutlak yıkılır.” İnternette defalarca dinledim o konuşmanı. Sevgili Uğur Mumcu, bugün Tayyipçi mi yoksa Fethullahçı mı diye hükümetle cemaat arasındaki güç kavgasına kilitlediler milleti. “En dindar benim” diye övünenler, beni dinimden nefret eder hale getirdiyse; lanet olsun her ikisine de! Kürtçe ıslık çalmak... ASLI ULUŞAHİN n Kültür Servisi Berlin Film Festivali telif alışverişinin yapıldığı Frankfurt Kitap Fuarı’yla sürdürdüğü, kitapların uyarlama haklarının tanıtım programı olan “Books at Berlinale”e Türkiye’den Hakan Günday’ın “Daha” isimli romanı katılacak. 11 Şubat’ta Berlin Film Festivali’nin “Books at Berlinale” bölümünde dünyanın dört bir yanından gelen 150 film yapımcısı, beyazperdeye uyarlanabilecek 11 edebi eseri yakından tanıma şansı bulacak. Seçilen eserlerin Berlinale CoProduction Market’te sunumları yapılacak. ‘Daha’ Berlin Film Festivali Yolcusu n Kültür Servisi Nebil Özgentürk’ün yazıp yönettiği ve geçen sene televizyon ekranlarında yayımlanan “Sanatımızın Hatıra Defteri” projesi, kitap ve DVD olarak satışa sunuldu. 25 oyuncunun rol aldığı, Sedat Simavi ödüllü proje, sanatımızın geçmişine dair yapılmış en kapsamlı belgesel çalışma olarak gösteriliyor. ‘Sanatımızın Hatıra Defteri’ raflarda 1992 yılında Diyarbakır’da ölu Orak, Musa dürülen Kürt yazar, gazeteci MuAnter’in ‘Kürtçe ıslık sa Anter’in yaşamını, uzun zaçaldığı için’ başına mandır “Araf” isimli oyunla tigelenleri çoğu kişinin yatroda sergileyen Aydın Orak, bu kez yönetmen koltuğunda oturbilmediğini söylüyor. duğu “Asasız Musa” filminde yiFilmin amacı, faili ne Anter’i anlatıyor. Çekimleri meçhul cinayetleri Mardin, Nusaybin’de tamamlanan film, Anter’in ölüm yıldönümü gündeme taşımak. olan 20 Eylül’de Diyarbakır’da yapılacak galanın ardından ekim ayında gösterime girecek. faili meçhul cinayetleri gündeme getirmek Aydın Orak, metaforlar kullandığı filmolduğunu söylüyor: “Sabahattin Ali’den de, Musa Anter’in yaşamından önemli böHrant Dink’e kadar tüm faili meçhul cilümleri, farklı oyuncuların canlandırdığını, nayetlerin sorgulandığı bir film. Bana ancak başrolün Anter’i simgeleyen eşyalar en yakın kişi olduğu için Anter’i anlatda olduğunu söylüyor: “Anlatımı, oyuntım ama bu film tüm aydın cinayetlerine cularla değil, simgelerle sürdürdük. Filkarşı yapıldı.” abamla aynı min başrolü pardösü, fötr şapka ve tahAcaba “barış süreci”yle ilgili göndermecezaevinde kaldılar’ ta bavulda. Rol alan oyuncular Musa ler içeriyor mu? Anter’in çeşitli dönemlerini anlatmaktan Orak da Anter gibi Mardin Nusaybin“Bu filmin barış süreciyle ilgili olduçok, herkeste Musa Anter’den bir parça li. 80 darbesinde babasıyla Anter’in 40 gün ğunu düşünmüyorum” diyor Orak: “Baolduğunu gösterdiler.” rış sürecinde de filmler yasaklanıyor. Si aynı cezaevinde kaldıklarını anlatıyor: “Kan bağından çok, duygusal bir banemaya getirilen kriterler de ortada. Bu aşrol simgelerde’ ğım var. Aynı şeylere gülüyor, üzülüfilm için Kültür Bakanlığı’na başvurulAnter’in çocukları Anter Anter, Rahşan du, ama destek görmedi. Barış süreci, si yoruz. Aynı atmosferi soluyoruz. Onun Anter ve Dicle Anter de filmde bir ara iznematiyatro yapan biri olarak hayatım Nusaybin’de bastığı yerlerde çocukluleyiciyle buluşacak: “Karakter bir yerde, ğum geçti. Öyle bir bağdaşlık var ve poda bir şeyi değiştirmedi.” dağın tepesinde televizyonda çocuklarını litik olarak bir özdeşleşmemiz var. Onun akkında bilmediğimiz izliyor. Örneğin kızı, babasına bir mekyazdıkları, çizdikleri, söyledikleri, duytup yazmış, onu okuyor.” çok şey var’ gularımıza tercüman olmuştur. Orak, filmde Anter ölmemiş, ardından 7 yıldır hayatını sahnede oynuyorum Orak, gerek tiyatro oyunu gerek film için olanları görüyormuş gibi gerçeküstü bir an uzun yıllardır Anter’le ilgili araştırmalar ve şimdi onun iç sesini duyar gibiyim. latımı seçmiş. O halde, senaryoda bugüne Sanki çekim boyunca da sette bizimleydi. yapmış. Filmde, izleyici bekleyen “sürpilişkin göndermeler var mı diye soruyorum: riz” bir bilgi var mı merak ediyorum. Umarım izleyiciler de film boyunca onun “O gün yaşananları anlattığımda zaten Kürtçe ıslığını duyarlar. Musa Anter’in “Aslında onunla ilgili hiçbir şey bilinbugüne gönderme yapmış oluyorsunuz. halen bizimle olduğunu hissederler.” miyor ki” diyor Orak: “Anter’in devleKürtçenin yasak olması, anadilinde eğitimin halen tartışılması, Anter’in faillerinin 20 yıldır bulunamamış olması bugünümüze uzak değil.” Yönetmeni, filmin amacının da Kültür Servisi Hastanede böbrek yetmezliği nedeniyle tin karanlık gücü JİTEM tarafından Diyarbakır’da öldürülmesi dışında insanlar onu neredeyse hiç tanımıyor. 1940’larda Kürtçe şiir yazdı diye hakkında ferman çıkarıldığını, ‘Kürtçe ıslık’ çaldığı için başına gelenleri, 5.5 ay boyunca Harbiye hücrelerinde farelerle yaşadığını kimse bilmiyor. Neyzen Tevfik, Ahmed Arif gibi aydınlarla ilişkilerini, 2. Dünya Savaşı sırasında İstanbul’da onca kişinin karnını doyurduğunu, antikaya olan merakını... Bir film, Musa Anter’in yaşamı hakkında her şeyi anlatmaya yetmez, ama onu tanımaya kapı açtığını düşünüyorum. Onu daha fazla tanımak isteyenler iki ciltlik anılarını, fikirlerini anlattığı yazıları, şiirleri okuyabilirler.” Din işportacılığına karşı Sen her yazında bir bilim adamı titizliğiyle bizi uyardın: Tarikatlar, cemaatler ve şeriat örgütlerine ilişkin araştırmalarını, bunlar arasındaki karanlık ilişkileri, işbirlikçileri, Mercedesli şeyhleri, “Şeyhim ne derse ne yaparsa doğrudur” anlayışındaki müritleri bize açıkladın. “Görün, duyun, anlayın artık; ‘İslamcılık’ adına laik Türkiye’ye getirilip yerleştirilmek istenen bir Arap milliyetçiliğidir bu” diyordun. Atatürk milliyetçiliğini adım adım yok eden, laiklik ilkesini içten içe kemiren tehlikeye; “Suudi sermayesini maske yaparak adım adım ilerleyenlere” dikkati çekiyordun. 12 Eylül faşist darbesinden sonra mantar gibi biten imam hatip okullarını; Nakşibendiler, Nurcular, Süleymancılar, Cerrahiler, Kadiriler, vb. tarikatların politik partilere sızmasını ele alıyor, “Bu gidiş böyle sürüp giderse, din duyguları kimilerine baskı, kimilerine yükselme aracı olarak kullanılırsa, din siyasal işportacılık olursa, bütün bunlar Türkiye’nin başına sonra hiç içinden çıkılmaz büyük sorunlar yaratır” diyordun. ‘B ‘B Laiklik adalet özgürlük Çareyi bilimde, akıl yolunda, aydınlanmada ve hukukun üstünlüğünde görüyordun: “Toplumu ayakta tutan temel dayanaklardan biri, adalet duygusudur. Bu duygu bir kez yara aldı mı demokrasinin temelleri sarsılmıştır” diyordun. İşte şimdi bunu yaşıyoruz! “Ancak özgürlükçü ve demokratik toplumlarda bu siyaset tarikatticaret üçgeni ile savaşılır. Kapalı rejimlerde ise bu akımlar, devlet kadrolarını, sinsi ve karanlık yöntemlerle ele geçirirler” diyordun. İşte şimdi boynumuza dek o sorunlara batmış durumdayız. “Tekbir sesleri ile Atatürkçülük... Said Nursi Hazretlerine yapılan övgülerle Atatürkçülük... Sağdan üçbeş oy alma uğruna solculuk adına gerici sakalı sıvazlayan Atatürkçülük... İşte yasaklı ve kısıtlı demokrasinin ulaştığı nokta budur” diyordun. İnanıyordun ki, Atatürk’ün laiklik ilkesi ancak özgürlükçü demokrasilerde var olabilir. “Demokrasilerde, çözüm yolları yasaklarda değil, özgürlüklerde aranmalıdır” diyordun. Ne diyeyim, dinlemekte çok geç kaldık! Seni çok özledik Sevgili Uğur Mumcu. ‘H Ara Güler’den yanıt... EN iYiSi YA DA HiÇ Latif Karaali diyaliz tedavisi gören usta foto muhabiri Ara Güler, hakkında sosyal medyada çıkan “öldü” iddialarına hastanedeki yatağından esprili bir yanıt verdi. Usta ismin internete düşen fotoğrafı, özellikle sosyal medyada geniş yankı uyandırdı. Ara Güler’in sağlık durumunun gittikçe düzeldiği de son gelen bilgiler arasında. Ölümünün 50. yılında anılıyor Kültür Servisi Türk edebiyatının öncü kadın yazarlarından Halide Edib Adıvar, ölümünün 50. yılında Can Yayınları ve Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nin düzenlediği bir sempozyumla anılıyor. Bugün üniversitenin Fındıklı kampusu Sedad Hakkı Elden Oditoryumu’nda bütün gün sürecek sempozyuma konuşmacı olarak Abdullah Uçman, Ayşe Durakbaşa, Didem Ardalı Büyükarman, Handan İnci, Hülya Adak, Hülya Argunşah, İpek Çalışlar, Muharrem Kaya, Nazan Aksoy, Nüket Esen, Ömer Sayar, Seval Şahin, Sırma Köksal, Tülin Ural, Zeki Coşkun ve Zeynep Uysal gibi isimler katılacak. Üretken kalemiyle yaşadığı çağın gerçekçi portrelerini çizen Halide Edib Adıvar’ın eserlerinin üç ana oturumda ele alınacağı sempozyumun kapanış konuşmasını ise Selim İleri yapacak. Ücretsiz sempozyum, saat 9.45’te MSGSÜ Rektör Yardımcısı Kayhan Ülker, Seval Şahin ve Ömer Sayar’ın yapacağı açılış konuşması ile başlayacak. Halide Edib Adıvar Sempozyumu bugün MSGSÜ’de Mercedes’in Türkiye’de ki belgesel öyküsü… Otomotiv’in Çılgın Türklerinin hikayesi… Ülkemiz otomotiv sanayi sektöründe çalışanlar ve bu alanla ilgilenenler için çok değerli bir kaynak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle