06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 OCAK 2014 PAZAR CUMHURİYET SAYFA Eski İsrail Başbakanı ‘Beyrut kasabı’ lakabı ile tanınıyordu. (AP) DIŞ HABERLER [email protected] 12 Eski bakana polis copu DENİZ BERKTAY Şaron yaşamını yitirdi 8 yıldır komadaydı Dış Haberler Servisi İsrail’in eski başbakanlarından Ariel Şaron (85) dün hayatını kaybetti. Adı tarihe, Sabra ve Şatilla katliamının sorumlusu olarak “Beyrut kasabı” olarak da geçen Şaron, 4 Ocak 2006’da geçirdiği beyin kanamasının ardından bu yana komadaydı. İnişli çıkışlı askeri ve siyaset yaşamında ismi, işgal altındaki Filistin topraklarını yerleşimcilere açan, utanç duvarını ören liderin yanı sıra Gazze’den çekilme kararı veren kişi olarak da her zaman tartışmaların odak noktasında oldu. İsrail’de milliyetçi tutumu, askeri kimliği ismine “buldozer” lakabı ekletirken Araplar için “eli kanlı bir suçluydu.” Ana muhalefet partisi Kadima’nın kurucusu Şaron, 14 yaşında İsrail ordusuna katıldı. Hukuk öğrenimi gören Şaron, 1967’deki “6 Gün Savaşı”nda görev aldı. Parlamentoya 1973’te giren Şaron, 1982’de savunma bakanı oldu. Orduya, Lübnan’da bulunan Filistin mülteci kampları Sabra ve Şatilla’ya saldırma emri verdi. Bu olayda 3500’den fazla Filistinlinin hayatını kaybettiği, 1800 Filistinlinin kayıp olduğu açıklandı. Saldırıyı araştırmak için 1973’te İsrail hükümeti tarafından kurulan komisyonda suçlu bulundu, bakanlık görevinden alındı. 199092 arasında yerleşim bakanlığı yapan Şaron, bu süreçte 1967 savaşında İsrail’in işgal ettiği Batı Şeria ve Gazze’yi yerleşime açtı. 1999’da Likud Partisi’nin lideri oldu. Şaron’un 2000 yılında polis korumasıyla Mescidi Aksa’ya girmesi, 2. İntifada’nın başlamasını ateşleyecekti. 20012006 yıllarında Başbakan olan Şaron, Yahudi yerleşimlerine hız verirken Batı Şeria’da Filistinlilere karşı BM’nin de yasadışı olarak gördüğü “güvenlik duvarı”nı inşa ettirmeye başladı. 2005’te ise ülkedeki yoğun muhalefete karşın ordu ve yerleşimcilerini Gazze’den çekme kararı aldı, siyasi çekişmelerin sonrasında ise Likud’dan ayrılarak Kadima Partisi’ni kurdu. 8 yıldır bitkisel hayatta bulunan Şaron, sağlık durumun daha da kötüleşmesi üzerine yaklaşık bir ay önce ameliyat edilmişti. Şaron’un cenaze törenine Ankara’dan katılım olmayacağı belirtiliyor. KİEV Ukrayna’nın başkenti Kiev’de önceki gece muhalif göstericilerle polis arasında meydana gelen olaylarda, aralarında eski İçişleri Bakanı Yuriy Lutsenko’nun da bulunduğu 11 kişi yaralandı. Lutsenko’nun, aldığı cop darbeleri sonucunda bilincini kaybettiği bildiriliyor. Kiev’in ana caddelerinden Zafer Bulvarı’nda bulunan Svyatoşin İlçe Mahkemesi’nde görülmekte olan “Vasilkov Teröristleri” davasında yargılananlara destek amacıyla gösteri düzenleyen muhalif gruplar, burada polisle karşı karşıya geldi. Ukrayna İçişleri Bakanlığı’na bağlı özel Berkut birliklerinin bulunduğu bir otobüsün göstericiler tarafından kuşatılması ve Berkut birlikle KİEV YİNE KARIŞTI çen yıl cezaevinden tahliye edilen muhalefetin önde gelen liderlerinden Lutsenko başından yaralandı. Kiev Svyatoşin İlçe Mahkemesi’nin önceki gün karara bağladığı “Vasilkov Teröristleri Davası”nda, 2011’de, Kiev’de 9 Mayıs Zafer Bayramı kutlamalarında terör saldırısı hazırlığında iken yakalandığı ileri sürülen radikal milliyetçi üç kişi 6’şar yıl hapse çarptırıldı. Ukrayna’daki muhalif partiler, bu davanın, Ukrayna muhalefetini itibarsızlaştırmak amacıyla kurgulandığını ileri sürüyor. Ukrayna son dönemde AB ile Ortaklık Anlaşması’nı askıya alan Yanukoviç hükümetine yönelik protestolara sahne oluyor. Tartışmalı dava ‘Görsel Efekt Gazeteciliği’ ve Özkök AKP liderliğinin kendisini kanıtlaması gereken kritik yıllarında ona bol keseden kredi açanlar, bugün öyle portreler çiziyor ki; insan klinik bir “Dr. Jekyll ve Mister Hyde” profiliyle karşı karşıya olduğunu düşünüyor. Örneğin ilk döneminde “çağdaş demokrasi” adına temayüz eden bir “Dr. Jekyll Erdoğan” varmış da... “Çağdaşlık gömleğini” çıkarıp sonra aniden “Milli Görüş gömleğini” üstüne geçiren bir Hyde’la karşılaşılmış gibisine… Hürriyet’te Ertuğrul Özkök dün gene böyle bir yazı yazdı… Özkök’ün yazısı, Türkiye’nin AB kapısına gelip dayandığı günle başlıyor… “2004 yılı… 16 Aralık’ı 17’ye bağlayan uzun gecenin sabahına doğru… Ben ve eşim Brüksel’den gelen karar üzerine ayağa fırlayıp birbirimize sarılıyoruz. AB, Türkiye ile tam üyelik müzakerelerini başlatma kararı almış. Gülümsün’ün sevinç çığlıklarını işitiyoruz. Türkiye’nin 150 yıllık Batı yürüyüşü, sonunda aydınlık bir yola giriyor.” Kayınvalide de bu arada sevinç içinde arayıp Özkök’e şunları söylüyor: “Bu insanlara kızıyordum ama lütfen Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Gül’e benim adıma, Türkiye adına teşekkür et…” “Biz evde birbirimize sarılıyoruz” diye devam ediyor o yılların genel yayın yönetmeni: “Türkiye sımsıkı birbirine sarılıyor. Cumhuriyetin ‘Kaynaşmış, bütünleşmiş milllet’ ideali belki de tarihimizde ilk defa hakikat oluyor.” Özkök sonra yazıyı, bugün yaşananlara şöyle getiriyor: “Bir başka 17 Aralık, başka bir Türkiye’ye uyanıyoruz. O 9 yılda neler değişmiş? Türkiye… (özetle!) Avrupa şartlarını imzalayıp ‘hukuk devleti’ olma sözü vermişken bir anda özel yetkili mahkemelerin yarattığı engizisyona girmiş, Silivri’de bir 21. yüzyıl Gulag’ı kurulmuş… O çağdaş şahsiyet (Erdoğan!) gitmiş, miladı kendisiyle başlatan, kendi dışında herkesi inkâr eden, dışlayan, horlayan, aşağılayan, herkese yukarıdan bakan bir nefret ve öfke seli, her gün televizyonlardan evlerimize fışkırıyor” vs... Yazıyı okurken şunu düşündüm: 2004’te 10 yaşında olan 20 yaşındaki gençler, tarihin gerçekten böyle gelişmiş olduğunu düşünebilir… Oysa alakası yok! Ne öyle bir Erdoğan vardı… Ne Türkiye’ye kapı açan öyle bir Avrupa… Sorun Erdoğan’ın, bir kişilik bozukluğu olan “Dr. Jekyll ve Mr. Hyde” vakasından kaynaklanmadı... Sorun Ertuğrul Özkök gibi hep konjonktüre göre şerbet veren aydınların görüş bozukluğunda oldu... Erdoğan başbakan olur olmaz ayağının tozuyla örneğin bir genç meslektaşımızı, “ağzın leş gibi içki kokuyor!” diye herkesin içinde paylamış ve aşağılamıştı. AB’yle masaya otururken daha zinayı yeniden suç yapmayı denemiş, bunun için harekete geçmişti. Musa Kart’a “kedi karikatürü” nedeniyle dava açılan tarih; Özkök’ün “milat aldığı” 2004’ün Mayıs ayıydı… “Tayyipler Âlemi” karikatürü için Penguen dergisine keza, akabinde de Leman dergisine başbakan 2005’te dava açmıştı. “Karikatüre dava açan başbakanla demokrasi nereye kadar?” sorusunu o yıllarda bizler çok sormuştuk ama sesimiz hep boşlukta yankılanmıştı. Başbakanın “çağdaşlık abidesi” diye takdim edilen ilk döneminde daha bir çiftçiye “ananı al da git!” fırçası çekmesi, AKP liderinin önüne çıkan herkesi günün birinde “öfke ve nefret seliyle” karşılayabileceğine dair alarm zilleri çalmaya yetmedi... Özkök ve o yıllarda AKP iktidarına Özkök gibi koltuk çıkanlar; bizim bu gördüklerimizin hiçbirini nedense görmedi. Eski genel yayın yönetmeninin “17 Aralık Bayramı” diye ayrıca yere göğe koyamadığı bir bayram da hiç olmadı. Hani “Kadınlar sevdim hiç yoktular” misali. Hürriyet yazarının evinde kutladığı bayramın aslı astarı da yoktu. Erdoğan iktidarıyla sade “göz boyama” amaçlı “açık uçlu” bir “özel statü” anlaşması yapılmış, anlaşma Türkiye’ye dayatılmıştı. Avrupa’nın “bon pour l’orient” Ankara açılımının bu nedenle blöften ibaret olduğunu; sırf dostlar alışverişte görsün diye açılan müzakerelerin yalnız geyik olduğunu o yıllarda biz defalarca söyledik ve yazdık. Türkiye’nin aslında var olmayan Avrupa bayramının keyfine limon sıktığımız için, ne dinozorluğumuz, ne laik teyzeliğimiz, ne darbeciliğimiz kaldı… Fol yok yumurta yokken Özkök gibi kendi kendine gelin güvey olanlar “demokrat”, biz “kara gözlüklü gazeteci” olduk… Ne var ki sonunda en “ kara gözlüklü senaryolar”gerçek oldu… AB’nin geyik dahi olamadan rafa kaldırılan müzakerelerinin AKP iktidarına sadece gaz vermek için başlatıldığı; AKP’nin sırf içerdeki askerleri etkisiz kılıp “bildiği kendi ajandasıyla” yola devam etmek için bu işe girdiği anlaşıldı. Geriye, bağlayıcı olmayan “Avrupa Senedi” anlaşma törenin “görsel etki” yaratan sararmış fotoğrafları kalıyor ki “Jekyll nasıl Hyde oldu?” portresini güçlendirmek için Özkök bunu da kullanmış… Bir tarih nasıl bu kadar çarpıtılır? Pes doğrusu! Söylenecek daha çok şey var ama burada kesmek zorundayım. Adalar Belediyesi’nin Heybeli’deki “Gazeteciler Günü”ne katılacağım. Bir yüzyıl içinde katledilen 64 gazeteci ile hapisteki meslektaşlarımızı anacağız… Onlar için denize karanfiller bırakacağız. Ve bu memlekette gazeteciliğin neden bu kadar zor olduğunu, doğruyu yazıp çizen gazetecilerin neden dokuz köyden hep kovulduğunu, sürgün yediğini, işten atıldığını ve dahi öldürüldüğünü konuşacağız. Lutsenko başından yaralandı. (REUTERS) rinin gösterici çemberinin dışına çıkmasına izin verilmemesi üzerine çıkan arbedede, güvenlik güçleri, coplarla müdahalede bulundu. Bu sırada güvenlik güçlerine en yakın mesafede bulunan ve ge İngiliz yargısında yolsuzluk Dış Haberler Servisi İngiliz Independent gazetesinin haberine göre, İngiliz polis teşkilatı Scotland Yard’ın hazırladığı gizli bir raporda ülkenin yargı sistemine organize suç çetelerinin sızdığı belirtildi. Bu çerçevede jüri üyelerinin satın alındığı veya suçsuz kararı vermeleri için tehdit edildikleri kaydedilen raporda, mahkumlara cezaevinden çıkma kağıtlarının 50 bin sterline satıldığı iddaları dikkat çekti. Kimi polisin de kirli bu ağın içinde yer aldığına atıfta bulunulan haberde köstebek olduğunu itiraf eden mahkum olmuş bir Türk uyuşturucu kaçakçısının poliste yolsuzlukla ilgili açıklamalarına işaret edildi. Uyuşturucu kaçakçısının, kendisinden rüşvet alan Kıbrıs’taki bir gümrükçünün İngiliz polisiyle işbirliği yaptığı yönündeki ifadesi haberde yer aldı. Kuştüyü yastıklarla meydanlara çıkan eylemciler “Polis göstericilerin şiddet kullandığını öne sürerek kendi yaptıkları orantısız güç ve şiddeti haklı göstermeye çalışıyor. Biz şimdi en yumuşak materyallerle eylem yapıyoruz” dedi. (Fotoğraf: AFP) Hamburg’da şiddete yastıklı yanıt Dış Haberler Servisi Almanya’nın Hamburg kentinde 21 Aralık’ta Rote Flora adlı kültür merkezinin kapatılmasıyla gündeme düşen protesto eylemleri önceki gece de sürdü. Sosyal medya üzerinden toplanan yaklaşık 1000 gösterici “Sadece sosyal refah istiyoruz. Hamburg’daki ev kiralarının yüksek olmasını, konut sorununu, işsizliği, özelleştirmeleri, sosyal adaletsizliği protesto ediyoruz. Bu haklarımızı alana kadar ve tehlikeli bölge tamamen kalkana kadar eylemlerimiz devam edecek” dedi. Eylemciler kuştüyü yastıklarla düzenledikleri protestoda polis şiddetini kınadı. 21 Aralık’ta kültür merkezi binasının boşaltılmak istenmesine tepki gösteren sol gruplara polis müdahale etmiş, olayda 120 polis ve 500’e yakın gösterici yaralanmıştı. Halen aralıklarla devam eden olaylar nedeniyle Hamburg’da, Altona, Sankt Pauli ve Sternschanze ilçeleri “tehlikeli bölge” ilan edildi, yoğun güvenlik önlemi alındı. Bu arada TürkiyeAvrupa Eğitim ve Bilimsel Araştırmalar Vakfı Başkanı Prof. Dr. Faruk Şen, Hamburg’daki gelişmelerin bölgede yaşayan Türklere de zarar verebileceğini söyledi. Yaptığı açıklamada Şen, Alman polisinin şiddetli bir şekilde otonomlara karşı giriştiği sert tedbirlerle başlayan ve her geçen gün büyüyen çatışmaların Gezi olaylarına büyük ölçüde benzediğini kaydetti. Bölgede Türkler başta olmak birçok azınlık grubun yaşadığını belirten Şen, buradaki Türklerin yüzde 30’undan fazlasının işsiz olduğunu, yüzde 44’ünün de fakirlik sınırının altında yaşadığını söyledi. Şen, şu ifadeleri kullandı: “Bu olaylar belirli provokatörlerle Alman polisi ve Türk gençleri arasında olaylara dönüşebilir ve böylece Türklere yönelik önyargılar artar. Bu konuda Almanya’dan olumsuz sinyaller gelmektedir. Hür Demokratların yeni parti başkanı Lindner ‘Almanya’ya uyum gösteremeyen göçmenler kendi ülkelerine geri dönsün’ gibi söylevlerde bulunmaktadır.” Ne o Erdoğan vardı, ne o AB ABD yine Somali’de konuşlandı Dış Haberler Servisi ABD’nin Somali’ye İslamcı militanlarla savaşında destek olmak gerekçesiyle geçen ekim ayında gizlice askeri danışmanlar gönderdiği belirtildi. Amerikan basınına yansıyan haberlere göre, bu tür bir konuşlanma ABD’nin bu ülkeye yönelik, 1993’te iki Blackhawk helikopterinin vurulması, 18 askerinin ölmesiyle sonuçlanan başarısız operasyonunun ardından bir ilk. Birimin Afrika Birliği askerlerine destek vereceği kaydedildi. ABD’nin bu adımının arkasında El Kaide bağlantılı Eşşebab örgütünün bölgede etkinliğini artırması olduğu yorumları yapılıyor. ‘Suriye’de açlık can alıyor’ ŞAM (AA) Suriye’nin başkenti Şam’da Filistinlilerin yaşadığı Yermuk Mülteci Kampı’nda önceki gün biri çocuk iki kişinin açlıktan yaşamını yitirdiği savunuldu. Muhalif Suriye Genel Devrim Konseyi, Esad güçlerinin bölgeye insani yardım girişine izin vermediğini, 180 günde 48 kişinin açlıktan yaşamını yitirdiğini duyurdu. Bir tarih kül oldu Tarih nasıl bu kadar çarpıtılır? Ç in’in güneybatısındaki tarihi Tibet kenti Dukezong’da çıkan yangın sonucu parke taşlı sokaklarıyla ünlü 1300 yıllık yerleşimde çoğunluğu ahşap 100’ü aşkın ev yandı. Yaklaşık 10 saat süren yangında can kaybı yaşanmadı. (Fotoğraf: AFP) ‘Mevlana’ya giriş izni verilmesin’ Dış Haberler Servisi Kuveyt’te tasavvuf karşıtı bir milletvekilinin Mevlana’nın hâlâ hayatta olduğunu sandığını ortaya koyan sözleri ülkede alay konusu oldu. Milletvekili Muhammed el Cebri, parlamentoda söz alarak, “Mevlana Celaleddin Rumi’ye Kuveyt’e giriş izni verilmemesini” isterken “Rumi kendi felsefesini ve kaynağını bilmediğimiz tuhaf fikirlerini yaymak üzere gelecek. Gece ki dansa da (semah) sadece kadınları alacaklarını söylüyorlar. Rumi’nin bu sempozyumu düzenlemesini İçişleri Bakanlığı engellemeli” dedi. Sosyal medyada eleştirilerin hedefi olan El Cebri ise “Rumi derken organizatörleri kastediyordum” diye konuştu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle