15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 EYLÜL 2013 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER 9 Dünyanın en eski tersanesi: HALİÇ 558 yıllık endüstrinin hikâyesi İstanbul Haber Servisi Kasımpaşa’dan Hasköy’e doğru uzanan Haliç, Camialtı ve Taşkızak tersaneleri Fatih Sultan Mehmet tarafından 1455 yılında kuruldu. Tersanei Amire adıyla kurulan imparatorluk tersanesi bugün Haliç tersaneleri adıyla anılıyor ancak kısa bir süre içinde adı da kimliği de değişecek. Gemilerin karadan yürütüldüğü Haliç’e her biri 70 yat kapasiteli 2 yat limanı, 400 oda kapasiteli 5 yıldızlı iki otel, dükkânlar, restoranlar, kongre ve kültür merkezleri, sinema ve eğlence tesisleri, 1000 kişilik cami ve otopark yapılacak. İstanbul’un fethi Haliç’in de kaderini değiştirdi. II. Mehmet’in İstanbul kuşatması sırasında donanmaya ait gemilerden bir kısmının karadan yürütülerek Haliç’e indirmesi hâlâ konuşulan bir savaş taktiği olarak tarihe geçti. İstanbul’un fethinden kısa bir süre sonra Bizans döneminden kalan Kadırga Limanı tersane olarak kullanıldı. 1455 yılında da Haliç’te bugünkü tersanenin bulunduğu tarafta Bizans tersanesinin kalıntıları üzerine birkaç gözden ibaret olan ilk tersane kuruldu. Osmanlı tarihi boyunca önemli hizmetler görecek dünyanın en eski endüstriyel tesisinin temeli atılmış oldu. Yavuz Sultan Selim (15121520) padişah olduktan birkaç ay sonra donanmayı büyütme işine yeniden hız verdi. Gelibolu ve İstanbul’da her biri 100 gözlü toplam 200 kadırga alacak daha büyük tersaneler kurulmasını emretti. 15131514 yıllarında Galata’nın batısında büyük tersane için inşaata başlandı. Suriye Krizi: Propaganda ve Gerçek HALİÇ’İN YENİ HALİ Haliç ve Taşkızak tersaneleri temmuz ayında da 49 yıllığına “yapişletdevret” modeliyle özel sektöre devredildi. Tarihi Aynalıkavak Kasrı, Taşkızak Tersanesi ve Divanhane binasının da bulunduğu 25 dönümlük alanda 2 yat limanı, 5 yıldızlı iki otel, dükkânlar, restoranlar, kongre ve kültür merkezleri, sinema ve eğlence tesislerinin kurulmasını öngören projenin yapımını 1 milyar 346 milyon dolar teklif veren “SembolEkoparkFine Otel” üstlendi. Kazanan ortaklığın lider şirketi Sembol İnşaat’ın sahibi, AKP iktidarıyla birlikte yıldızı hızla yükselen Fettah Tamince. İnşaat 4 yılda tamamlanacak. “Bu işte, 21. yüzyıl demokrasilerinin getirdiği farktır!” diyen iddialı yorumcular var: “Bakın” diye üsteliyorlar: “ABD Başkanı dahi artık dediğim dedik, çaldığım düdük diyemiyor; savaş kararı için Kongre’ye danışmak zorunda kalıyor!” Obama’nın 31 Ağustos’ta sürpriz olarak şapkadan çıkardığı “Kongre” tavşanını böyle açıklayanlar oldu. İngiliz Parlamentosu’nda Suriye için yapılan tarihi oylama ve oylamadan çıkan Cameron’un sürpriz hezimeti, gene aynı düzlemde “parlamentoların güç kazanmasına” dair bir işaret olarak algılandı. Öyle ki Fransa Devlet Başkanı Hollande’ın da; bu tür bir yükümlülüğü olmamasına karşın, Suriye müdahalesi için giderek parlamento baskısı altına girdiği söylendi… “Guantanamo’yu kapatacağım” iddiasıyla seçilen ama insansız hava uçaklarının başkanı olarak tarihe geçen kara derili ABD Başkanı’nın, Beyaz Saray’a çıkan en Makyavelist karakterlerden biri olduğunu bilenler; Obama’nın “Kongre taktiğiyle” 1) Zaman kazanmak; 2) İngiltere’nin geri çekilmesiyle uluslararası yalnızlığını bertaraf etmek; 3) Suriye’de kontrolden çıkabilecek ve tırmanarak tüm bölgeyi ateşe verebilecek yangında hissesine düşen sorumluluğu azaltmak; 4) İç politikada ateşten kestaneleri almak işini, partisi ve Cumhuriyetçilerden kendisini zora sokan kesimlere terk etmek. Kontrpiyede kalmak durumunda yükünü paylaşmak.. hesapları yaptığının farkında. Bush’un Ortadoğu’da başlatmış olduğu savaşları bitirmek ve Müslüman dünyaya güçlü şekilde el vermek, İran’la yumuşama sağlamak iddiasıyla Beyaz Saray’ı alan; başkanlığa çıkar çıkmaz da bu tarihi misyonunu İstanbul, Ankara ve Kahire’den duyuran Obama, selefleri gibi sonuçta büyük bir savaş çığırtkanı çıktı. “Müslüman dünya ile diyalog” imajıyla “değişim” umudu veren Obama, Bush’tan hiç farksız çıktı. Başkanlığındaki ilk döneminin ardından, ne eksik ne de fazla... Bush ile Obama arasında bir fark kalmadı. Bush “Saddam’ın kitle imha silahları” bahanesiyle, Ortadoğulu diktatörü devirerek, Irak’a sözde “demokrasi” getirmeyi vaat etmişti. Obama, Esad’ın “kimyasal silahlarını” ve “kimyasal saldırısını” öne sürerek, bu kez “insanlık” adına Suriye rejimine bir “ceza vermeyi” amaçlıyor. İki durumda da üstün insanlık değerleri ile yüce ilkeler “propagandası” tam gaz pompalanıyor. Bush’un Irak serüveninin nasıl sonuçlandığını gördük. Bu kez de Suriye trajedisini izliyoruz. Ancak önceki deneyimden edinilen veriler ve bilgiler; bu yeni trajedi bağlamında öne sürülen iddiaları yalayıp yutmamızı imkânsız kılıyor. ABD’nin Ortadoğu’ya, “insanlık adına” müdahale etmeyeceğini biliyoruz. Washington’ın en “insanlık için” yaptığı ileri sürülen Kosova müdahalesinde bile, asıl saik/ motivasyonun “ABD’nin bir süper güç olarak inandırıcılığını korumak” olduğu öne sürülüyor. “Amerika ve Soykırım Çağı, Cehenemi Sorun / A problem from hell. America and the age of genocide” isimli Pulitzer ödüllü kitabında ABD’nin BM elçisi Samantha Power bunu gayet yalın biçimde ifade ediyor. “Clinton’ı harekete geçmeye ikna eden unsur, Arnavutların çektiği zulümden ziyade ABD’nin inandırıcılık sorunu oldu” diyen Power; ABD’nin çıkarları mevzubahis olmadıkça kısaca insani gerekçeyle parmağını oynatmayacağını belirtiyor. (Makyavel ve Güç Kullanımı / Maquiavelo y el uso de la fuerza, Guillermo Altares1 Eylül, “El Pais”) Bush’tan farkı yok Mezarlıklar kaldırıldı Venedik Cumhuriyeti’nin Osmanlı İmratorluğu’ndaki daimi temsilcisi Antonio Guistiniani’nin anlattıklarına göre inşaat bölgesindeki mezarlar taşındıktan sonra 1513 sonbaharında ilk 4 göz tamamlandı. 1514 baharında 50, yaz sonuna doğru 100 göz hazır duruma geldi. 1515 yılında ise imparatorluk tersanesi Haliç’te hizmet vermeye başladı. 16. yüzyılın ortalarında Tersanei Amire olarak adlandırılan tesis, en parlak dönemini Kanuni Sultan Süleyman ve Sokullu Mehmet Paşa döneminde yaşadı. Kaptanıderya Barbaros Hayrettin Paşa tersaneye yeni bir düzen verdi. Pearl Harbor’dan kurtulan gemi İlk proje Kartal araba vapuru Haliç Tersanesi’nde inşasına başlanan ilk proje Kartal araba vapuru oldu. Dönemin imkânsızlıkları içinde büyük riskler alınarak 19521953 yılında bir kızak inşa edildi. Vapur 1 Temmuz 1953’te büyük bir törenle denize indirildi ve 1954 yılında tamamlandı. 1960’lı yıllarda Deniz Kuvvetleri’ne 8 adet çıkarma gemisi inşa etti. Son senelerde ise tersanede yolcu gemileri, araba vapurları ve feribotlar inşa edildi. Kasımpaşa deresi ile Atatürk Köprüsü arasında bulunan 69 bin 810 metrekarelik bir alana yayılmış olan, 475 metre uzunluğunda bir rıhtımı bulunuyor. Yeni gemilere direnç 17. yüzyılın başlarında yeni tip gemilerin yapımına karşı bir direnç oldu. Bu dönemde kadırga tipi gemi yapımına direnilmesi tersanede kalyon yapımına başlanılmasını geciktirdi. 1571’deki İnebahtı mağlubiyetinde daha büyük ve güçlü silahlarla donatılmış yelkenli gemilerin geleneksel kadırgaya üstünlüğü görüldü ve ilk kez 1647’de Tersanei Amire’de büyük kalyon inşa edildi. 18. yüzyılın ilk yıllarında tersanede yeni gemi inşaatına dair bir bilgi yok. Sadece 1707’de Sadrazam Çorlulu Ali Paşa’nın tersanenin merkezine bir cami ve Hasköy’de yeni bir çıpa dökümhanesi (Lengerhane) yaptırdığı biliniyor. İTÜ’nün temelleri atıldı Cezayirli Gazi Hasan Paşa’nın kaptanıderyalığı sırasında özellikle gemi inşasında önemli gelişmeler oldu. Haliç Tersanesi bir endüstri merkezi olmanın yanında aynı zamanda bir okul özelliği de gösteriyordu. Devletin diğer tersanelerindeki idareciler, mühendis ve teknikerler buradan yetişirdi. İstanbul Teknik Üniversitesi’nin temeli 1773 yılında “Mühendishanei Bahrii Hümayun” olarak tersanenin içinde atıldı. Tersanede her seviyede teknik eleman yetiştiren sanat okulları vardı. Camialtı ve Taşkızak tersanelerinde birçok tescilli yapı da bulunuyor. Hasbahçe mesire yeri, Osmanlı mührü ve tuğrası taşıyan bir çeşme, Valide Sultan kızağı, Cumhuriyet döneminde yapılan 2 tarihi kızak rampası, bir taş havuz bu eserler arasında. Tersane bölgesinde bulunan 600 kişi kapasiteli tarihi Çorlulu Ali Paşa Camisi’nin de ilginç bir öyküsü var. 1941 yılındaki Pearl Harbor saldırısından hastane gemisi Solace yara almadan kurtuldu. Savaş sonrası hayatları bu gemi sayesinde kurtulan gençler dernek kurup Solace gemisinin kabartması olan madalyalar takmaya başladı. sıl bahis: İslam içi çatışma ve İran Hal böyle olduğuna göre Kongre kararı olsun/olmasın; son tahlilde mutlaka yapılması hedeflenen Suriye müdahalesindeki “gerçek saik” nedir? İlk planda gene tabii ABD’nin “inandırıcılığını korumak” söz konusu. Obama, bir yıl önce “Kimyasal silah kullanımı kırmızı çizgidir!” dedi. Ve böylelikle ABD’nin liderlik konumu otoritesini, bu “kırmızı çizgiye” bağlamış oldu. Ama bu da doğal olarak bir sonuç, sebep değil… Amerikan Başkanı; ABD çıkarları için baştan Suriye’ye müdahale etmek hevesinde olmasaydı, böyle bir ültimatom vererek kendisini durduk yerde köşeye kıstırmazdı. Savaş bu “kırmızı çizgi” söyleminin ortaya atıldığı dönemde aslında çoktan başlamış olan ve İslam dünyasında büyük ölçüde çoktan boy vermiş olan SünniŞii; SünniAlevi, radikal İslamılımlı İslam hatta giderek seküler İslam çatışmasıydı. Büyük Ortadoğu’da kimilerinin dediğince, bundan böyle çatışma “medeniyetler arasında” değil; bizzat “aynı medeniyet içinde” yaşanmaktaydı. Kapışmanın bir yanında ABD müttefikleri Suudi Arabistan ve heyhat! Türkiye var. Diğer yanında İsrail ve ABD’nin bir numaralı hasmı olan İran… Asıl hedef İran’ın, bu muazzam jeostratejik mücadelede üstünlük sağlamasını engellemek ve bu meyanda nükleer programını da zapturapt altına almak… Hedefin İran olduğu bir gölge savaş / “proxy war”, işte şimdi adım adım sıralamış olduğum tüm koordinatların geçtiği Suriye üzerinden fitilleniyor. A Havuz inşaatı başlıyor Sultan III. Selim ve Küçük Hüseyin Paşa zamanında Osmanlı gemi teknolojisinde başlatılan modernleşme hareketi tersanenin bünyesindeki değişiklikleri de beraberinde getirdi. Tersanenin genişletilmesi amacıyla tersane bahçesinde yer alan Aynalıkavak Sarayı yıktırılarak yerine Taşkızak ve Ağaçkızak tesisleri kuruldu. Tersanei Amire’de gemiler önce çeşm veya göz denilen yerlerde ve karada inşa edilmekteydi. İnşası biten geminin suya indirilmesi ve tamiri gerekenlerin kızaklara çekilmesi gerekiyordu. O dönemde Avrupa’daki tersanelerde gemilerin tamir ve kalafat edilmeleri için havuzlar inşa edilmeye başlanmıştı. Bu havuzlarda yapılan tamirlerle gemiler çok daha uzun süre dayanabilmekteydi. Sadrazam Damat Melek Mehmet Paşa ve Kaptanıderya Küçük Hüseyin Paşa (17921803) döneminde Avrupa’da havuzlarda muhafaza ve kalafat edilen gemilerin yaklaşık 4045 yıl dayandığı, Osmanlı gemilerinin 15 yıldan fazla dayanmadığı anlaşıldı ve tersanede bir havuz inşa edilmesi kararlaştırıldı. İsveçli mühendis Rhode’nin başkanlığında tersanedeki zahire ambarlarının bitişiğinde havuz inşasına 4 Şubat 1797 günü başlanıldı. Havuz inşasında ihtiyaç duyulan kereste Kidros ve Cide’den, çam Misivri ve Akyolu’dan, meşe İzmit’ten getirtildi. Havuz inşası için önemli bir malzeme olan taş ise İstinye’deki taş ocaklarından sağlandı. Havuz inşasında suda sertleşen bir yapıya sahip olduğu için İtalya’daki Vezüv yanardağından çıkan volkanik kül getirtilerek harç olarak kullanıldı. Yapımına 1797’de başlanan havuz 3 yıl sonra 1880 yılında tamamlandı. 1875 yılında boyutları büyütülen havuzun boyu 153 metre genişliği 16 metreydi. rildi. Bu dönemde Haliç Tersanesi’nde 64 toplu Nusratiye, Tevfikiye, Şadiye, Piri Şevket (1837) gemileri denize indirildi. İlk buharlı gemi Aynı yıl ilk buharlı gemi yapımına başlandı. 1 No’lu havuz diye bilinen taş havuzun inşaatına ise Sultan Abdülmecit zamanında 1857 yılında Vasil Kalfa gözetiminde başlandı. Yapımı 13 yıl süren havuz 1870 yılında Sultan Abdülaziz zamanında tamamlandı. 1876 yılında tahta çıkan II.Abdülhamit döneminde Haliç Tersanesi büyük gemiler yapabilecek kapasiteydi. 1881 yılında Şat botunu yapan Haliç Tersanesi’nde 1885 yılında Hamidiye zırhlısı onarıldı. 1884 yılında Şimşiri hücumbotu denize indirmiştir. Zırhlı, korvet ve fırkateyn yapımı sürdürüldü. II.Abdülhamit’in son dönemlerinde tersane çalışmaları aksamaya başladı. Gemilerin yurtdışından alınmaları sonucu tersane bakım ve onarım çalışmalarına yöneldi. Taş havuz 1821 yılında bitirildi Günümüzde 2 No’lu havuz olarak nitelendirilen taş havuz ise 2. Mahmut döneminde baş mühendis Manol Kalfa yönetiminde 1821 yılında biti rahatsız oldu Savaş karşıtı bir hava yarattığı için ABD hükümeti bu gemiden rahatsız oldu ve satışa çıkardı. Gemiyi Türkiye satın aldı ve Ankara ismini vererek Avrupa’ya seferler yapmaya başladı. Uzun yıllar kullanıldıktan sonra gemi hurdaya çıktı. 1980’li yıllarda gemi İzmir Aliağa’da söküldü. Bu sırada Haliç Tersanesi içindeki Çorlulu Ali Paşa Camisi’nin şadırvanında yapılan restorasyon için kurşuna ihtiyaç duyuldu. Solance’nin röntgen odasından sökülen kurşun Haliç’e gönderildi ve şadırvanın çatısına konuldu. ABD gemiden
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle