16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 3 EYLÜL 2013 SALI [email protected] 14 KÜLTÜR Tarih oyunları moda mı oluyor? Devlet Tiyatroları, tarih oyunu seçiminde ve sahnelemede aynı yanlışları yinelemekten, en önemlisi de ‘yineleme’yi ‘yenilik’ gibi göstermekten kaçınmalı bizi Prut Savaşı’na (1711) götürür. Osmanlı Devleti’nin Kırım’ı Ruslara bırakmasıyla sonuçlanan bu savaşla ilgili tarihsel söylentiye göre, Rus Çariçesi Katerina bir gece Baltacı Mehmet Paşa’nın çadırına konuk gelmiş, ertesi gün de iki devlet arasında barış antlaşması yapılmış. Taner, o gece neler olup bittiğine, oyundaki üç karakterin dünya görüşüne göre üç farklı yorumla ışık tutar: “Alaturka” Nesip Bey çadırda unutulmaz bir aşk gecesi yaşandığı varsayımını dayatırken, “alafranga” hariciyeci Ekmel modern diplomasi yöntemleri kullanıldığını öne sürmekte, bugünün Gezi direnişçilerinin prototipi sayılabilecek, doğa tutkunu/barışçıl Oktay ise Baltacı ve Katerina’nın gece boyu yıldızları seyrederek, yaşamın değeri üstüne konuştuklarını düşünmektedir. Taner bilinen bir söylentiden, seyircisi için yeni bir farkındalık yaratmaktadır… Devlet Tiyatroları’nın yeni genel müdürü Mustafa Kurt, önümüzdeki dönem tarihsel oyunlara ağırlık tanınacağını, “tarihimizle yüzleşme”nin önemli olduğunu söylemiş. “Tarih oyunu” olarak da Osmanlı sarayının ünlülerini odak noktası yapan sahne metinlerini anmış. Örnekse, geçen yıl sahnelenen “Hurrem Sultan” yerine “Kösem Sultan” oynanacakmış. TV’de “Muhteşem Yüzyıl” başladığından bu yana hanım sultanların pençesinden kurtulamadık. Hiç olmazsa Özen Yula’nın Hurrem’e farklı bir pencereden bakan “Gayri Resmi Hurrem”i sahneinelenen’ yerine ‘yenilik’ u Kötü bir oyun, istediğiniz lenseydi de seyirci aynı Tarih oyunlarının bizdeki gelişimi, kadar dekorkostüm konuyu işleyen yeni tür tiyatromuzun atılım yaptığı 1960’lı yılzenginliğine boğun, iyi bir bir yazma edimiyle tanılarda gerçekleşmişti. Konularını Osşabilseydi. oyuna dönüşmez. Olsa olsa manlı tarihinden alan, çoğunlukla şiMustafa Kurt tarih ir diliyle yazılmış oyunlar arasında en göz boyar. Tarih öğrenmenin oyunlarına son yıllarda ünlüleri Turan Oflazoğlu’nun “IV. yolu da herhalde oyun yeterince yer verilmedi Ferhan Şensoy’un, 1980’li yıllarda, Murat” ve “Deli İbrahim”, Orhan ğini söylüyor. Her yıl en seyretmek değildir. Çünkü, “Farsı Ali” alt başlığını koyduğu Asena’nın “Tohum ve Toprak” başaz dört beş tarih oyunu “Soyut Padişah” adlı oyun. lıklı yapıtlarıdır. Trajik boyutu yakalaoyun yazarı, tarihi araç sahneye çıkarılıyor, yetmayı amaçlayan bu tür tarihsel dramolarak kullanır. Amacı, mez mi? Yoksa Turgut ları, Kemal Bekir’in Nahit Sırlarda karakterin iç çatışmalarıyla dış tarihsel kişiler ve olaylardan rı Örik’ten uyarladığı “Düşüş”, Özakman’ın “Resimçatışmalar iç içe işlenmiştir. Osmanlı sarayli Osmanlı Tarihi”, “Bir Güngör Dilmen’in “İttihat ve larında geçen tarih oyunları görselişitsel açıyola çıkarak insana ve Şehnaz Oyun”, “Fehim Terakki”si gibi birçok oyun dan etkileyicidir. (Bu sahne metinlerinin çotopluma ilişkin yeni bir Paşa Konağı” gibi, fangündem dışı mı kalacak? ğunlukla “söz odaklı” olduğu ve durağan bir farkındalık yaratmaktır. tezi buluşlarla seyirciTiyatro oyunları hakkında bu yapıyla biçimlendirildiği de unutulmamalı.) ye tarih içinde yolculuktür belirlemeler yapmaktan kaçıGeçmişi överek değil, Ne yazık ki bilineni ve beğenileni “yinelar yaptıran sahne yapıtnılmalı. Dram sanatında “beğeleyerek” ayağa düşürmekte üstümüze yokyorumlayarak... ları “tarih oyunu” sayılni” (düzeyli sanat zevki) ölçütur. 1970’lere ve 80’lere varıldığında, giysimıyor mu? İlle de saraytü bir oyunun türü ya da işledilerin ve dekorun aynı tarihsel görsellik içinda mı geçecek olay? ği malzeme değil, niteliğidir. Kö de sunulduğu onlarca “padişah/şehzade/sadtü bir oyun, istediğiniz kadar dekorkostüm razam” oyunu yazılmış, sahnedeki tekdüzearih oyununda eleştirel boyut zenginliğine boğun, iyi bir oyuna dönüşmez. lik “öz”ü “biçim”e yenik düşürmüş, seyirKurt’a göre her çocuk büyürken en az bir Olsa olsa göz boyar. Tarih öğrenmenin yolu ci sarıklı/kaftanlı karakterleri izlemeye dayaadet tarihi oyun görmeliymiş. (Bu kuralı ilk da herhalde oyun seyretmek değildir. Çünkü, namaz olmuştu. Ferhan Şensoy, 1980’li yılkez duydum.) Amaç çocuklara “tarih”i ve oyun yazarı, tarihi araç olarak kullanır. Amalarda, “Farsı Ali” alt başlığını koyduğu “So“geçmişimiz”i sevdirmek olmalı. Aman sakın cı, tarihsel kişiler ve olaylardan yola çıkarak yut Padişah” adlı yapıtında tarih oyunlarımıters tepmesin! Her tarih oyunu Osmanlı ileri insana ve topluma ilişkin yeni bir farkındalık zın parodisini yaparak oyun kişilerini naylon gelenleri hakkında hoş şeyler düşünülmesini yaratmaktır. Geçmişi överek değil, yorumlaperdelerle birbirinden soyutlayacak, başlarına sağlamıyor. Musahipzade Celal’in, Osmanyarak… kavuk yerine birer balkabağı oturtacaktı. lı Devleti’nin son döneminde sırasıyla yöneDevlet Tiyatroları, tarih oyunu seçiminde arkındalık yaratmak tim, adalet, bürokrasi bağlamındaki yozluğu ve sahnelemede aynı yanlışları yinelemekten, eleştiren “Bir Kavuk Devrildi”, “Aynaroz Gelin de Haldun Taner’in “Lütfen Doen önemlisi de, “yineleme”yi “yenilik” gibi Kadısı”, “Pazartesi Perşembe” gibi yapıtkunmayın” oyununu anmayın şimdi. Yazar göstermekten kaçınmalıdır. ‘Y Yaşar Kemal’e Ermenistan’dan nişan Kültür Servisi Usta yazar Yaşar Kemal’e Ermenistan Kültür Bakanlığı tarafından Krikor Naregatsi Nişanı takdim edilecek. Ermenistan Kültür Bakanlığı temsilcisi Seyranuhi Geghamyan ve milletvekili Aragats Akhoyan’ın içinde yer aldığı bir heyetin yarın saat 11.00’de Yaşar Kemal’i Vaniköy’deki evinde ziyaret ederek ünlü yazara Ermenistan Kültür Bakanlığı’nın Krikor Naregatsi Nişanı’nın verileceği bildirildi. Kültür Bakanlığı, Yaşar Kemal’e Ermeni kültür mirasına gösterdiği içten saygısından, cesaret, adalet, özgürlük ve insan onuruyla ilgili evrensel değerlere bağlılığından dolayı bu nişanın verildiğini belirtti. ULUSLARARASI MÜZELER KONSEYİ DANIŞMA KURULU T Yeni başkan Suay Aksoy... Kültür Servisi Müzecilik Meslek Kuruluşu Derneği Kurucu Başkanı Suay Aksoy, ICOM (Uluslararası Müzeler Konseyi) Danışma Kurulu Başkanı seçildi ve ICOM Yürütme Konseyi üyesi oldu. 1017 Ağustos tarihleri arasında Rio de Janerio’da gerçekleştirilen 23. ICOM toplantısında ICOM Genel Kurulu seçimleri de yapıldı. ICOM’un 115 ülkede bulunan milli komitelerinin başkanları ile 32 uluslararası komitesinin başkanlarından oluşan danışma kurulu başkanlığı için yapılan seçimin birinci turunda üç aday arasında en yüksek oyu alan Suay Aksoy, ikinci turda da büyük farkla seçimi kazanarak ICOM Danışma Kurulu’na başkan seçildi. İstanbul 2010 AKB Ajansı’nda kültürel miras ve müzeler direktörü olarak görev alan Suay Aksoy, ülke müzeciliği açısından önemli projelerin geliştirilmesi ve gerçekleştirilmesine öncülük etti. F Stephen Frears’ın ‘Philomena’sı Venedik Film Festivali’nde Altın Aslan’ın en güçlü adaylarından ‘Papa filmimi görebilse!’ MEHMET BASUTÇU VENEDİK Sanat sinemasıyla ticari sinema arasındaki temel farklılıklardan biri, senaryo yazım aşamasındaki yaklaşım zıtlığıdır. Yaratıcı yönetmen, genellikle kendisi kaleme alır öyküyü ve izleyicinin hoşuna gidip gitmeyeceğini pek düşünmez, en azından önemsemez. Popüler bir film çekmek için yola çıkan yapımcı ise bir senaryo ekibi oluşturur. Hedeflenen seyirci kitlesinin, seçilen ya da bir romandan uyarlanmak istenen konuya ilişkin ‘olduğu varsayılan beklentileri’ tek tek ele alınır ve senaryoya yedirilir. Yönetmenler çoğunlukla bu tür siparişleri alıp, ‘profesyonel’ bir ekiple kotarırlar. Belgesel nitelikli sinema, bu iki zıt yaklaşımı bağdaştırabilmenin belki de tek yolu. Bazı gerçek olaylar, Hollywood senaristlerine parmak ısırtacak kadar gerilimli, çetrefil ve çok katmanlı senaryolardan daha çarpıcı ve etkileyici olabiliyor. İşte, İngiliz usta Stephen Frears (1941), bu tür yoğun gerçeklere el atan atan bir yaratıcı yönetmenin ne kadar başarılı olabileceğini gösteren “Philomena” ile Mostra’nın daha ilk günlerinde Altın Aslan’ın en güçlü adayı oluveriyor. Film, 1950’li yıllarda, kürtajın hoşgörülmediği ve yasak olduğu İrlanda’da binlerce genç kızın yaşadığı bireysel dram ötesinde, toplumsal ahlâkı biçimlendirmeyi kendine görev edinen koyu Katolik zihniyetin ne kadar baskıcı, temelde hedefi olması gereken insan sevgisinden ne kadar yoksun davranışlara, giderek ‘ahlaksız’ yolsuzluklara, evlatlık ticaretine kadar gidebildiğini gözler önüne seriyor. Eskiden BBC’de çalıştığını gururla anımsatan araştırmacı gazeteciyle birlikte, Washington’a dek giderek, 1952 yılında bir manastırda doğurduğu, sonradan zorla ana kucağından koparılarak bilinmeyen bir aile MANAKİ KARDEŞLER ALTIN PORTAKAL’DA Gerçek yaşamdan nin yanına verilen oğlunun İrlanda’da, bekâret yemini Katolik kilisesini acımasızca izini süren, bugün 80 yaetmiş o dini bütün Katolik raşındaki gerçek Philomehibeler yapmış bütün bunlaeleştirirken, köktenci na Lee’nin öyküsünü, özrı; hem de çok yakın bir geçyaklaşımların tuzağına gün İngiliz mizahının hamişte... düşmemeye de özen fifliği eşliğinde, akıcı kla“Papa iyi bir insana bengöstermiş. ‘Papa iyi bir sik sinema dilinin rahatlıziyor; keşke filmimi göreğı gerisinde daha da çarpıcı bilse” diyen Frears’in sözadama benziyor’ diyor kılan Frears, Katolik Kililerinde şeytani bir tavır araİngiliz usta, ‘keşke filmimi sesini acımasızca eleştirirmamak gerekir. Tam tersine, görebilse...’ ken, köktenci yaklaşımlahümanist özgür düşüncenin rın tuzağına düşmemeye de bir tutam kışkırtıcı ama yaözen göstermiş. pıcı yansıması olarak algılaPhilomema’nın oğlu, kendisini para karşımak daha doğru olur. Aslında, “Philomena”yı, insan sevgisilığı evlat edinen Amerikalı aile yanında büni kadın sevgisiyle ve cinselliğin yüceltici yümüş; Cumhuriyetçi Partiden milletvekidoğallığıyla bir türlü bağdaştıramayan erli seçilen önemli bir politikacı olmuş; partikek egemen dinsel öğretilerin ahlâkçı kasinin karşıtlığına rağmen eşcinsel bir yaşam ranlık baskısı altında bunalan, ama bunu sürmüş ve 1995 yılında AIDS’ten ölmeden önce annesini aramak için geldiği İrlanda’da bir türlü aşamayan bütün din adamlarının, onların ötesinde Tanrı’ya inanan her insaki o manastırda “Philomena’nın nerede olduğunu bilmiyoruz” yalanıyla karşılaşmış... nın izlemesi gerekir... u Frears, ‘Philomena’da, Kültür Servisi Balkanların ilk sinemacıları Yanaki ve Milton Manaki’nin restore edilen filmlerinin tamamı Türkiye’de ilk kez 50. Uluslararası Altın Portakal Film Festivali’nde izleyiciyle buluşacak. Manaki Kardeşler’in 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın ilk döneminde yapımını üstlendiği filmlerin gösterimi “Pelikülün İzinde” programı kapsamında yapılacak. Makedon besteciler Blogaj Maratov ve Bojan Maratov tarafından Manaki Kardeşler’in restore yapıtları için hazırlanan bestenin de çalınacağı müzik performansı eşliğinde yapılacak gösterimler, Makedonya Sinematek’inin katkıları ve Belgesel Sinemacılar Birliği (BSB) işbirliğiyle gerçekleştirilecek. “Pelikülün İzinde” programı 6 ve 7 Ekim tarihlerinde AKM Osmanlı’nın ilk sinemacıları Perge Salonu’nda gerçekleştirilecek. “Fotoğraf makinesi ve film kamerasının sihirbazları” Manaki Kardeşler, 7 Ekim günü tüm gün devam edecek özel bir sergi ve Makedonya Sinematek’inden Igor Stardelov’un katılacağı bir söyleşi programıyla anılacak. Osmanlının son dönemine ilişkin görsel belgeler anlamına da gelen, bazı sinema tarihçileri tarafından “İlk Türk Filmleri” olarak kabul edilen Manaki Kardeşler imzalı filmler arasında, İkinci Meşrutiyet kutlamaları; Türk süvari, piyade ve topçularının geçit töreni; büyük bir Romanya heyetinin Makedonya ziyareti, Piskopos Emilianos’un Grevena’daki cenaze töreni; Osmanlı Padişahı V. Mehmed Reşat’ın Selanik ve Manastır ziyaretleri de bulunuyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle