16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 3 EYLÜL 2013 SALI 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Uğur Mumcu 71 Yaşında “Önce arabayı gördüm, duvarın dibinde bir enkaz halinde duruyordu. ‘Uğur’a ne oldu? Uğur nerede?’ diye bağırdım. Birisi ‘Baksanıza’ dedi. Bense onu görmek istiyor, onu arıyordum. Sonunda gördüm. Su deposunun bahçesinde tepede karların üstünde öylece yatıyordu. Gözünde gözlüğü, üzerinde paltosu...” Güldal Mumcu “İçimden Geçen Zaman” adlı kitabında anlatıyor. 24 Ocak 1993 Pazar, saat 13.30!.. Yirmi yıl geçti gitti. Uğur Mumcu’yu öldürenler kimdi, neydi, ne istiyorlardı? Anlaşılmadı. Bir duvar inmişti olaydan sonra... İlgili kişilerden biri böyle söylemişti. Boşunaydı katilleri araştırmak, bulmak, cezalandırmak. Neden? Bunu çözmek zor. İktidarda kim vardı, niye nerdeyse aldırmadı? Yalnız Mumcu’nun öldürülme olayı değil öteki birçok cinayet de karanlıkta kaldı. Ya da bırakıldı. Kimse gerçeği aramadı mı, aradı, ama kendi olanakları yetmedi. Devlet ne yaptı? Onun yanıtını vermek kolay değil. Bakın yirmi yıl geçmiş elde bir şey yok. Bir çözüm, bir arayış, bir sonuçlandırış yok... Hangi birini saymalı? Uğur gitti, Aksoy gitti, Emeç gitti, Turan Dursun, Bahriye Üçok, Musa Anter gitti. Kaftancıoğlu, Abdi İpekçi, Ümit Doğanay, Karafakioğlu, Tütengil... Her biri için destanlar yazılması gereken ülkemizin aydınları, öncüleri, düşünürleri... Birileri var iyi hesap yapıyor. Kendine göre bir tutum. Bu devrimci aydınları bırakırsak çok zarar ederiz, en iyisi bir fırsatını bulup yok etmek... Bir olayı çözmeye kalkışan varsa da sonuç çıkmıyor. İktidardakiler nerdeyse uyutuyor bu tür olayları. Unutmak bir kolaylıktır. Bilerek, nerdeyse isteyerek unutturmak... Okuyun Güldal Mumcu’nun kitabını. Tekrar tekrar okuyun, herkesin de okumasını isteyin. Güldal Mumcu tarihsel bir yapıt koymuş ortaya. İbretle, merakla, kızgınlıkla, öfke ile okumak, karanlık kalmış gizlerini düşünmek, düşündürmek... Kime mi? Sana bana, ona buna, yani halkımıza. Ama iktidardakilere vız geliyor bunlar. Giden gitmiş, iyi de olmuş mu diyorlar. Kim bilir belki de... Sevgili Güldal, kitabında Uğur Mumcu’yu gerçek hayattaki gibi yaşatmışsın. Hem gerçek devrimcilik, hem de usta bir yazarlık bir araya gelince işte böyle “İçimden Geçen Zaman” çıkıyor ortaya... Bir kitap, ama bir kitaplık dolusu eserlerin tümü, anlamları, değerleri, kalıcılıkları ile. Teşekkürler... 29 de herkes demokrasi istediğini söyleBugün önemli olan, akan kanın durdurulması ve bunun siyasi/diplomatik mekte, ama tanık olduğumuz kaba bir iktidar mücadelesi. Demokrasi söyleyöntemlerle sağlanmasıdır. Dış askeri müdahalelerin istikrar getirmekte yeterli mi de gerçek niyetleri saklamak için olmadığının kabul edilmesidir. Libya’da Kaddafi, Batı’nın askeri müdahalesiyle kullanılan bir örtü. Samimiyetle debertaraf edildi, ama ülke halen istikrara kavuşmuş değil. mokrasi özlemini çekenler yok mu? Elbette var, ancak gündeme egemen olanlar onlar değil. Bu tablonun neAli TuygAn denleri ilerde kuşkusuz daha derin ve güncel unsurlardan arındırılmış tariAğustos 2013 tarifından sıkça kesildi. Bu gibi durumhi/siyasi incelemelerin konusu olacak hinde İngiltere Avam larda her iki lider de sözü hemen kove herkesin özeleştiri yapması gereKamarası’nda yapılan nuşmak isteyen “Saygıdeğer beyekecek. ve bazı uluslararası hafendiye” veya “Saygıdeğer hanımeBugün önemli olan ise akan kanın ber kanalları tarafından canlı olarak fendiye” bıraktılar. Onların kısa müdurdurulması ve bunun siyasi/diployayımlanan “tezkere” müzakeresinin dahalelerinden sonra kaldıkları yermatik yöntemlerle sağlanmasıdır. Dış büyük bölümünü izledim. Hayranlık den devam ettiler, bu arada onların askeri müdahalelerin istikrar getirduydum. sorularını yanıtladılar. Bunun için bir İngiltere, Muhafazakârlarla Liberal hazırlık, bir eşgüdüm yapıldığı da an mekte yeterli olmadığının kabul edilDemokratların oluşturduğu bir koalis laşılıyordu. Liderleri zora sokacak su mesidir. Libya’da Kaddafi, Batı’nın askeri müdahalesiyle bertaraf edilyon hükümeti tarafından yönetilmekalleri kendi partilerinden milletvekildi, ama ülke halen istikrara kavuşmuş te. İşçi Partisi ise muhalefette... leri de sorabiliyordu. Bir üye, başbadeğil. Bu harekât, Batılıların öncüKonu uluslararası gündemin bir nu kanın kendisine yanıt verirken, “latilük ettiği, Rusya ve Çin’in ise çekimmaralı maddesiydi. Çokboyutlu, tarfe” diyebileceğim bir beyanda bulunser kaldığı 1973 sayılı Güvenlik Kontışmalı bir meseleydi. Cameron hüması durumunda herkesle birlikte güseyi kararına dayanmaktaydı. Ne var kümeti parlamentodan, Suriye’ye kar lebiliyordu. Oturumu yöneten başkaki kararın ruhunun ve içeriğinin öteşı girişilecek bir askeri harekâta kanının müdahaleleri yok denecek kasine giden bir biçimde büyük bir acetılmak için onay istiyordu. Bu yakdar azdı. lecilikle gerçekleştirildi. Suriye’nin laşımını, “yüzde yüz emin olmak İngiltere siyasi sistemi hükümete, konumu elbette Libya’dan çok farkimkânı bulunmasa dahi, eldeki deparlamentonun muhalefetine rağmen lillerin Esad yönetiminin kendi halkarar almak ve uygulamak konusunda lı. Ancak, Libya’ya askeri müdahalede biraz daha dikkına karşı kimyakatli davranılabilsal silah kullandıseydi belki “uluslağı yolunda bir kararası toplum”un naate varmak için Suriye meselesinyeterli olduğu, bu deki bölünmüşlüsavaş suçuna tepğü bu denli derin ki gösterilmesi geolmazdı. Bir başka rektiği” görüşüne dış müdahale ülkesi dayandırmaktaydı. olan Irak’ta, sadeMuhalefet ise ce Temmuz 2013’te kimyasal silah kulyaklaşık 1000 kilanımının uluslaşi hayatını kaybetrarası hukukun vati. Ağustos ayı tophim bir ihlalini lamı da anlaşılan oluşturduğunu, anbundan çok farklı cak askeri müdaolmayacak. hale için BirleşTürkiye’nin bu miş Milletler’in sıkıntıların gideSuriye’de kimyasal silah kullanılıp kul Avam Kamarası’nda Mısır’a müdahale 272’ye karşı 285 oyla reddedildi. rilmesine, bölgenin geleceğine kalıcı lanılmadığını incekatkısı, sadece mültecilere kucak açlemekte olan uzmanlar heyetinin ratartışmalı olduğu anlaşılan bazı yasal mak veya bir askeri harekâta fiili/siporunu beklenmesi gerektiğini, böyle olanaklar sunuyor. Nitekim muhalebir harekâtın kuşku bırakmayacak nifet lideri, oylama sonrasında başbaka yasi destek vermekle tanımlanmamalıdır. Türkiye bu aşamada artık hertelikte delillere dayandırılması gerekna, bu yola gidip gitmeyeceğini sorkesin anlaması gerektiği üzere küretiğini savunmakta idi. du. Başbakanın yanıtı, “Halkımızın sel bir güç değildir. Ancak, yaptıklaBana göre, muhalefet lideri görüşlerini yansıtan parlamento rı ve yapamadıkları ile küresel sonuçMiliband’ın en çarpıcı ifadeleri şöyle İngiltere’yi bir askeri harekât içinlar doğurabilecek bir ülkedir. “Yapözetlenebilir: de görmek istemiyor. Bunu anlıyotıkları” sözcüğü ile kastettiğim, her “Hükümet, askeri harekât kararum ve hükümet buna göre davraşeyden önce ve her şeyin üzerinde, rının, delillerin ortaya konulmasın nacaktır...” oldu. Türkiye’nin demokrasi deneyiminin dan önce alınmasını istiyor. Doğru Bu yazıyla güttüğüm amaç Suribaşarısını en küçük bir soru işaretiolan önce delillerin görülmesi, asye sorununun ayrıntısına girmekten ne olanak tanımayacak biçimde nihai keri harekât kararının bunun ışıziyade, demokrasinin çok ama çok olarak kanıtlamasıdır. ğında alınmasıdır.” uzun, hatta açık uçlu bir çaba sonuBen, İngiltere Parlamentosu’ndaKuşkusuz, 2003 Irak müdahalesinin cu böyle bir olgunluğa varabileceğine ki Suriye müzakeresine nasıl hayrandoğru olmadığı daha sonra ortaya çıişaret etmek. lık duyduysam, Arap komşularımız kan gerekçelere dayandırılmış olma‘Arap Baharı’ başladığında, bu ülda, söylemeseler bile, bizi örnek alsının gölgesi de müzakerenin üzerinkelerdeki gelişmelerin her yerde dimalıdırlar. Bunun için çaba göstermede idi. ğerinin aynısı olmayacağı, her ülkeliyiz. Birçok ülkede anayasalar yazılıNeticede oylamaya gidildi ve “Hünin kendi özel koşullarını yansıtayor, eleştiriliyor, değişiyor, tekrar dekümet tezkeresi” 272’ye karşı 285 cak, o ülkenin tarihi birikiminin, ekoğişiyor. Bu bazen bitmeyen bir süreoyla reddedildi. Muhafazakâr 30 ve nomisinin, siyasi kültürünün, meşruce dönüşüyor. Benim kanaatim şudur: Liberal Demokrat 9 üye tezkere aleyiyet anlayışının şekillendireceği kenAnayasalar elbette önemli ama yazıhinde oy kullandı. Daha açık bir dedine özgü bir mecrada akacağı kanılı bir anayasası bulunmayan İngiltere yişle, koalisyon fire verdi. Bir anlamsındaydım. örneği, demokrasinin her şeyden önda, bizdeki 1 Mart 2003 tezkeresinde Baskıcı yönetimler bakımından ce bir kültür ve zihniyet meselesi ololduğu gibi... önemli olanın demokrasi beklentileduğunu en çarpıcı biçimde ortaya koBana bu tartışmayı hayranlıkla izle rinin hep bir adım ilerisinde pozisten, içeriğinin zenginliği, uygulanan yon almak, değişimi yönetebilmek ol yuyor. Ortadoğu’da bu noktaya gelebilmek elbette zor, hem de çok zor. yöntemler ve milletvekillerinin özgür duğu görüşündeydim. Bunu, “hep Ancak yine de örnek olmak yoluykanaatlerine bağlılığı oldu. dalganın önünde giden bir sörfçü” la değişimi teşvik etmekten başka çıMüzakerenin ilk bölümünde Başba benzetmesiyle anlatmaya çalışıyorkar yol yok. Bunu yapmaya çalışırken kan Cameron, daha sonra da muhaledum. Maalesef bunu yapabilen çıkfet lideri Miliband uzunca konuşmamadı. Bunun temelinde yatan demok herhalde bizim de daha ileri örneklerlarla görüşlerini savundular. Ancak, rasi kültürünün eksikliğidir. Böyle bir den ilham almamıza bir engel bulunonların konuşmaları diğer üyeler tara altyapının olmayışıdır. Aslında bölge muyor. İngiltere’den Bir Demokrasi Dersi Adalet Çökerse! Yaşamın en önemli temellerinden biri olan adalet duygusunun zedelenmesi, ülkenin birliğini, bütünlüğünü, refahını ve güvenliğini tehdit etmeye başladı… Palalı saldırganların, çocuklara tecavüz edenlerin serbest bırakılması… Demokratik hakları için pankart açan öğrencilerin terör örgütü üyeliğinden hapse atılıp orada unutulması… Komşuların birbirlerini, ortaokul öğrencilerinin öğretmenlerini ihbar etmeye zorlanması… Silivri davalarında olup bitenler… Sadece sanıkların değil, avukatların da kendileri için adalet aramaya başlaması… Art arda çıkarılan ve hiçbir şeyi çözmeyen sözde “reform paketleri”… Adalet mekanizmasını iyice sorgulanır hale getirdi… Ve Cumhuriyetimizin önündeki en önemli tehdit halini aldı! HHH Dün yeni adli yılın açılışı vardı. Bakın Türkiye Barolar Birliği Başkanı Prof. Metin Feyzioğlu, çok önemli eleştiriler içeren tarihi konuşmasına nasıl başlıyor: “…Bugün, savunma baskı altındadır. Avukatlar, mesleki faaliyetleri nedeniyle soruşturulmakta ve kovuşturulmaktadır. Adliyelerden ve duruşma salonlarından yaka paça çıkarılmakta, savunma görevinden yasaklanmaktadır.” HHH İstanbul Barosu da verdiği ilanda şöyle diyordu: “Kuşatılmış yargının tutsak edildiği, tamamen siyasi iktidarın denetimine girdiği, Hukuksuzluğun görünürde bir ‘yargı’ eliyle meşrulaştırılmaya çalışıldığı, Türkiye’nin, hukuk devletinin gerisindeki bir aşama olan kanun devleti olmaktan dahi çıkarıldığı, ….. Temel hak ve özgürlüklerin kullanılmasını yansıtan her faaliyete ‘örgüt’ ve ‘terör’ damgası vurularak toplumun sindirilmek istendiği, ….. Bir ortamda yeni adli yıl başlıyor!” HHH Feyzioğlu’nun konuşması da İstanbul Barosu’nun bildirisi de içinde yaşadığımız “hukuk ve adalet krizini” tanımlamak açısından çok daha uzun ve kapsamlı… Adalet çökerse, bireysel yaşam da, toplumsal yaşam da en önemli güvenceden yoksun kalır! Üniversitelerin susturulduğu, medyanın esir alındığı, gösteri yapanların hapse atıldığı bir dönemde, baroların eleştirileri dikkat çekiyor. Sirenler Çalarken... O DAver DArenDe Emekli DiplomatYazar olası mı? Bakın nasıl haykırmış Borowski savaş çığırtkanlarına: “İçinde yaşadığımız şu dünyaya bak. Başka bir insanı öldürmemiş ne kadar az insan yaşıyor Avrupa’da... Ve bir başkasının öldürmek istemediği ne kadar az insan var!” Çağlar boyunca insanlar savaş yerine barışın yerleşmesi için çaba harcadılar. Bu özlem ne yazık ki gerçekleşmedi. Ünlü Rus yönetmeni Andrey Tarkovski “Solaris” adlı filminde “Dünyayı kurtara rtadoğu’nun yeniden yapılanmasına yönelik plan günümüzde aşama aşama uygulanmaktadır. Hedef bu kez Suriye seçilmiştir. Küresel gücün mimarları bölgemizin haritasını değiştirmekte kararlı görünüyor. “Savaş” sözcüğünün sık sık yinelendiği, savaş çığlıklarının atıldığı bu duyarlı dönemde “Auschwitz” ölüm kampının “kurtulabilmiş” sakinlerinden Polonyalı yazar ve düşünür Tadeusz Borowski’nin ünlü sözlerini bugünlerde unutmak cak şey utançtır” mesajını vermişti. Günümüzde utanç duygusu tümüyle ortadan kalktı. Varsa yoksa savaş. Oysa savaşların kazananı da kaybedeni de olmuyor. İç savaş içindeki Suriye, Türkiye’nin güvenliği ve ulusal çıkarları açısından yaşamsal önemde kilit bir ülkedir. Suriye’ye yönelik bir savaş Ortadoğu’daki tüm dengeleri altüst edecek, olası bir bölünme başta Türkiye olmak üzere diğer bölge ülkelerini de olumsuz yönde etkileyecektir. İsrail’in güvenliğini düşünen ABD ve Batı, Suriye krizinde tüm sorumluluğu Türkiye’nin üzerine yükleme hevesindedir. Suriye’nin içten çökertilmesi ABD için temel hedeftir. ABD Dışişleri Bakanı Kerry’nin Suriye yönetiminin kimyasal saldırıda bulunduğuna ilişkin sağlam kanıtları olduğunu açıklaması savaş olasılığını artırmaktadır. Türkiye, ne acıdır ki, göz göre göre karanlık bir çıkmazın derinliklerine doğru hızla yol almaktadır. Dış politikada maceracı bir yola başvurmanın bedelinin çok ağır olacağını düşünmenin ve bu doğrultuda yansız bir devlet politikası izlemenin zamanıdır. Sirenler çalıyor, ne zaman susacağı belli değil!
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle