15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 3 EYLÜL 2013 SALI 6 HABERLER Orantısız şiddet nedeniyle yapılan başvuruların hiçbirinden cezalandırmaya yönelik sonuç çıkmadı Polis cezasız kalıyor ABİDİN YAĞMUR Feyzioğlu’nu Dinleme Azabı İktidarın adli dönemin açılışlarını vb. kaldırmak için hemen yasal girişimlere başlamasını bekliyorum! Nedir o öyle, hem gel otur hem de eleştirileri dinle! Bir de 30 Ağustos Zafer Kutlamalarını.. nedir bu öyle.. her sene her sene... Ama önce ilkine değinelim... HHH Fotoğraflara bakıyorum, Cumhurbaşkanı, Başbakan, Adalet Bakanı... Metin Feyzioğlu’nu dinliyorlar... Feyzioğlu kim? Türkiye Barolar Birliği Başkanı... Profesör Dr. Avukat Feyzioğlu, geçen seçimlerde çok başarılı bir birleştirici politikayla başkan seçildi. Baro Başkanı olarak, ülkemizde yaşadığımız hukuksuzlukları, tabii öncelikle avukatların uğradığı hukuksuzlukları, yasa çiğnemelerini anlattı da anlattı. Kimlere? Bu hukuksuzluklarda siyasal olarak sorumluluğu taşıyanlara... Doğrusu bulunmaz bir fırsatmış... Neler söyledi, gazetede göreceksiniz. Ama birkaç satırının altını da ben çizeceğim, çünkü bu zalim hukuksuzluk döneminin en iyi tanıkları, sanıkların yanı sıra avukatlardır ve onlar yiğitçe demokrasi ve hukuk mücadelesi veriyor: l Avukatlar görevlerini yaparken, baskıya, engellemelere tacize maruz kalıyorlar ki bunların hepsi suç... Güvenlikleri bizzat devlet kurumlarınca tehdit ediliyor... Savunmalarını yaparken “yazılı ve sözlü taleplerinde hukuki ve cezai” önlemlerle karşı karşıya kalıyorlar... “Müvekkilleriyle iletişimlerinin gizliliği gibi ilkeler ihlal ediliyor...” l Adil yargılama hak getire... Mahkemelerin, yargıçların bağımsız ve tarafsızlığı hak getire... Adalet dağıtımı hak getire... l Devlet için devlet var; benim hâkimim, senin hâkimin sınıfları oluştu ve herkesin hukuk güvenliği tehdit ve tehlike altına girdi... Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, hâkim bağımsızlığını, hâkim ve savcı teminatını sağlayamıyor... l Alabildiğine açılan hukuk fakülteleri, yeterli eğitimi veremeden mezunlar veriyor... hizmetin kalitesi düşüyor... pek çok yönden antidemokratik, vesayetçi, mesleğimiz açısından çağın gerektirdiği ihtiyaçları karşılamaktan uzak avukatlık yasası Meclis’te gece yarısı operasyonlarıyla değiştirilmemeli, katılımcı süreç işletilmeli... l Demokratik hukuk devletinde, üstünlerin hukuku değil, hukukun üstünlüğü egemendir... l Milli İrade, çoğunluğun azınlığa tahakküm ettiği, siyasi iktidarın her kurumu ele geçirdiği ve yaşamın her alanını düzenlemeye soyunduğu, insanların yaşam biçimine müdahale edemez ettiği dönemlerdeki içeriğe sahip olamaz... Milli irade, demokratik uzlaşma kültürüdür, katılımcı demokrasidir, geçici bir çoğunluğun geçici bir azınlık üzerinde mutlak egemenlik kurmasının önlenmesidir; nasıl yaşayacağını, hangi okula gideceğini, hangi inanca sahip olacağını, nerede ibadet edeceğini, hangi ahlak kuralını benimseyeceğini kişilere dayatmaya kalkışmamasıdır. l Ülkemizde ve dünyada; barışçıl gösteri hakkını kullananlara şiddet uygulanması, göstericilerin gerçek mermilerle, hedef gözetilerek sıkılan gaz bombalarıyla, plastik mermilerle veya kimyasal madde karıştırılmış tazyikli sularla öldürülmesi ya da yaralanması ağır bir suçtur. l Demokrasilerde “seçim sandığı” kuşkusuz vazgeçilmezdir. Ancak demokrasi, sandıktan sandığa oy vermekle sınırlı bir rejim değil, bir yaşam biçimidir. Demokratik hukuk devletinde, siyasi iktidar, parlamentodaki çoğunluğu ne olursa olsun hukuk kurallarıyla bağlı olduğunu bilir. l Kürt sorunu, esasen demokrasi, özgürlükler ve insan hakları sorunudur. Kalıcı çözüm, yalnızca anayasada değil uygulamada da eşit yurttaşlığın sağlanması, ayrımcılığın önlenmesi ve başka ayrımcılıklara yol açacak etnik temelli her türlü ayrıcalıktan kaçınılması yoluyla sağlanabilir. HHH Feyzioğlu hemen her temel konuda demokratik bir tutum aldı.. Uzun konuşmasını bulup okuyun derim... Ülkeyi yönetenlerin hepsi bunları dinlemek zordunda kaldı. Yüzleri asıldı tabii. RTE sorulara bile yanıt vermeden ayrıldı. Derim ki, bir daha böyle bir zorunlu dinlemeye uğramamak için, alınacak önlemleri görüşmek üzere derhal ofisine gitmiştir.. Bilemem tabii! Bir nokta daha: Birkaç ay önce Mümtaz Soysal, yazısında, Metin Feyzioğlu’nu Cumhurbaşkanlığı’na aday göstermişti! Anımsayan var mı!? Her yer rengârenk Yurt Haberleri Servisi İstanbul’da merdivenlerin gökkuşağı renginde boyanması yurt genelinde yayıldı. Adana, Eskişehir ve Tunceli’de de merdivenler gökkuşağı renklerine boyandı. ESKİŞEHİR: Eskişehir Direniş Forumu üyeleri, İstiklal Mahallesi’nde Porsuk Çayı üzerindeki köprülerden üçünün merdivenlerini gökkuşağı renklerine boyadı. ADANA: Adana’da Gezi Direnişi’ne destek veren bir grup genç Atatürk Parkı’ndaki çeşmenin taşlarını gökkuşağı renklerine boyadı. TUNCELİ: Beşiktaş’ın ünlü taraftar grubu Çarşı’nın üyeleri, önceki gece kendi aralarında topladıkları parayla boya ve fırça alarak Behice Boran Caddesi üzerinden Ovacık Caddesi’ne inen iki ayrı merdiveni gökkuşağı renklerine boyadı ve duvarına da “Dersim Çarşı” yazdı. MERSİN Polisin toplumsal olaylarda uyguladığı orantısız şiddete ilgili soruşturmalar bir bir kapanıyor. İHD Mersin Şubesi’ne 20102013 yılları arasında polis şiddeti, gaz bombasıyla yaralanma, sakat kalma nedeniyle yapılan başvurularda, olaylara karışan polislere hiçbir cezai işlem uygulanmadı. Gezi Parkı Direnişi sırasında Ethem Sarısülük, Abdullah Cömert, Mehmet Ayvalıtaş ve Ali İsmail Korkmaz’ın polis şiddeti sonucu ölümü, 14 yaşındaki Berkin E.’nin komaya girmesi, 12 kişinin gözünü kaybetmesi, 91 kişinin kafa tramvası geçirmesi ve 7 bin 478 kişinin yaralanması polis şiddetini yeniden gün BİBER GAZI HAYATINI KARARTTI Öznur Korkmaz, 6 Şubat 2011’de Kurdali Mahallesi’ndeki evinden markete giderken, polisin attığı gaz bombasıyla yüzünün sağ tarafından yaralandı. Yüzü ve çenesi parçalanan Korkmaz, birçok ameliyat geçirse de sağlığına bir türlü kavuşamadı. Korkmaz, “Yemek yerken, konuşurken, uyurken çenem kilitleniyor. Zaten yüzümde hiç dinmeyen bir ağrı var” dedi. Öznur’un babası Abdulaziz Korkmaz da (59) sadece adalet istediklerini vurgulayarak “Hedef gözeterek ateş açtılar. Savcılık gaz kapsülünün hangi silaha ait olduğunu bulamamış. Peşini bırakmam. AİHM’ye kadar gideceğim” dedi. deme taşıdı. İHD Mersin Şubesi’nin verilerine göre 20102013 arasında polisin orantısız güç kullanımının ve yaralama, sakat bırakma gibi başvurularda, olaya karışan polis memurlarına hiçbir cezai işlem uygulanmadı. İHD Mersin Şubesi Başkanı Ali Tanrıverdi, “Mersin’de polis yıllardır mahalle aralarında gelişigüzel gaz kullanıyor. Birçok kişi yaralandı, sakat kaldı. Hiçbir davadan sonuç alınamadı” dedi. Kafasından vurdu, ceza almadı Polis şiddeti mağdurlarından biri Nezir Borak. Borak, 2009’un Ağustos ayında polislerin 6 yaşında olan küçük oğlunun da aralarında olduğu bir grup çocuğu kovaladığını duyunca evinin bahçesine indi. Oğlu babasının arkasına saklandı. Polisler gözaltına almakta ısrar edince tartışma çıktı. İddiaya göre Borak oğlunu teslim etmeyince polis amiri diğer polisin elindeki silahla Nezir Borak’ı başından vurdu. Yüzde 90 oranında sakat kalan Nezir Borak, yürümekte zorluk çekiyor, hafıza kaybı yaşıyor. Borak’ın 5 çocuğuna amcaları Abdulkadir Borak bakıyor. Abdulkadir Borak, “Polisin nişan alarak yakın mesafeden ateş ettiğini herkes gördü. İfadeler verildi. Polisler açığa alınmadı. Ceza yok. Adalet istiyoruz” dedi. Polis müdahalelerini inceleyen İçişleri müfettişleri ‘orantısız güç’ dedi Bakanlıktan şiddet itirafı Duran kalbi çalıştırıldı Berkin direniyor İstanbul Haber Servisi Gezi Direnişleri sırasında Okmeydanı’nda polisin attığı biber gazı kapsülünün başına gelmesi sonucu ağır yaralanan ve 80 gündür yoğun bakımda olan 14 yaşındaki Berkin E’nin cumartesi gecesi kalbi durdu ve yapılan müdahalenin ardından yeniden hayata döndürüldü. Solunum cihazına bağlı olan Berkin E’nin uyutulduğu, bilincinin kapalı olduğu ve tedavisinin yoğun bakım servisinde devam ettiği belirtildi. Okmeydanı Mahmut Şevketpaşa Mahallesi’nden evinden ekmek almak için sokağa çıktığı sırada polisin attığı biber gazı kapsülünün başına gelmesi ile ağır yaralanan, beyin kanaması geçiren Berkin E. 80 gündür yoğun bakımda yaşam mücadalesi veriyor. Berkin E’nin dayısı Kenan Düzen, yeğeninin 31 Ağustos’u 1 Eylül’e bağlayan gece kalbinin durduğunu, anında müdahale ile kalp masajı yapıldığını ve kalbinin yeniden çalıştırıldığını söyledi. Düzen, “O gece haberi alır almaz hastaneye geldik. Doktorların müdahalesi ile yeniden hayata döndürüldü. Kalbinin neden durduğu araştırılıyor. Ara ara kasılmaları oluyor, bilinci kapalı. Ama kalbinden kaynaklı bir sorun olmadığı şimdilik bize verilen bilgiler arasında. Kasılmalardan ya da ilaçlardan olabilirmiş. Doktorlara tepki vermiyor ama aileden birileri yanına girdiğinde bize ufak ufak tepkileri oluyor. Şu an durumu normal. İyileşmesi için bekliyoruz ” dedi. Berkin E’nin ablası Gamze E. de Twitter üzerinden dün yaptığı açıklamada, “Biraz once Berkin’in yanından çıktım. Bu sabah ilk kez kalp doktoru kontrol etti. Durumu iyi. Şu an geçici olarak uyutuluyor” diye yazdı. Tünel hukuk dinlemedi İstanbul Haber Servisi Taksim Yayalaştırma Projesi’nin dayanağını oluşturan imar planlarının mahkeme tarafından iptal edilmesine karşın çalışmalar durmadı. TarlabaşıElmadağ arasında açılan tünel tamamlandı. Dün de meydan araç trafiğine kapatıldı ve otobüs duraklarının olduğu bölgede kaldırım yapımına başlandı. Taksim Yayalaştırma Projesi ve Gezi Parkı’nın Topçu Kışlası inşasının önünü açan 17 Ocak 2012 tarihli, 1/5000 ve 1/1000 ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı değişiklikleri, Mimarlar Odası, Şehir Plancıları Odası ve Peyzaj Mimarları Odası tarafından 1. İdare Mahkemesi’nde dava açıldı. Planların yürütmesinin durdurulması ve iptali istendi. Üç kişilik bilirkişi heyeti, plan tadilatlarının şehircilik, planlama ve koruma ilkelerine aykırı olduğu yönünde görüş bildirdi. Mahmete Taksim Meydanı Yayalaştırma Projesi’ni 6 Haziran 2013 günü iptal etti. Bu sırada devam eden Gezi eylemleri nedeniyle çalışmalar bir süre durdu. Ancak polisin parkı TOMA’lar ve gaz bombaları ile 15 Haziran’da boşaltmasının ardından çalışmalar da mahkeme kararına karşın kaldığı yerden devam etti. Nisanda yarısı tamamlanan projenin son rötuşları da şu günlerde hukuksuz şekilde yapılıyor. Trafiği yeraltına almak için yapılan tünelin Tarlabaşı girişinde asfaltlama çalışması bitti. Demir bariyerlerin, trafik levhalarının, aydınlatma direklerinin yerleştirildiği görüldü. Hatta trafik kameraları bile yerleştirilmiş durumda. Tünelin Elmadağ çıkışında ise asfalt çalışması bitmiş, açılışa hazır hale getirilmiş durumda. Dün de Taksim Meydanı’nda çalışma yapıldı. Şansal’ın Sarısülük iddiası ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Gezi Direnişi boyunca yapılan eylemlere polis müdahalelerini inceleyen İçişleri Bakanlığı müfettişleri, İstanbul ve İzmir’de “orantısız güç” kullanıldığı sonucuna vardı. Müfettişler, İzmir’deki eli sopalı polisler için de soruşturma izni istedi. Milliyet’in haberine göre, Gezi Parkı protestoları sırasında polisin orantısız şiddet kullandığı yönündeki iddialar üzerine İçişleri Bakanlığınca başlatılan soruşturmanın ilk aşaması tamamlandı. İnceleme sonunda araştırma raporu hazırlayan müfettişler, İstanbul’da polisin “orantısız güç kullandığı” olayları tek tek belirledi. Müfettişler, orantısız güç kullanan polislerle ilgili İçişleri Bakanlığı’ndan ön inceleme izni istedi. Bu yazılı istek üzerine Güler, müfettişlerin talebine onay verdi. İstanbul’da müfettişler, ön inceleme çalışmasının yanı sıra yine Bakan Muammer Güler’in onayıyla idari olarak disiplin soruşturması da başlattı. Müfettişlerin ön incelemeye aldıkları olaylar arasında kamuoyunda büyük tepki toplayan “kırmızı elbiseli kadına” yakın mesafeden biber gazı sıkılması olayının da yer aldığı öğrenildi. Olayların İzmir ayağında ise müfettişler, önemli tespitler yaptı. Müfettişler, İzmir Emniyeti’nin bazı üst düzey yöneticilerinin yasaya uygun hareket etmediğini belirledi. Görüntüleri kamuoyuna yansıyan eli sopalı sivil polislerin göstericilere müdahalesinde orantısız güç kullanımını da tespit eden müfettişler, aynı zamanda polisin teçhizatları arasında olmayan sopaları kullanan polislere talimat veren yöneticileri kusurlu buldu. İzmir’de sivil polislerin yelek giymemesi de kusur olarak değerlendirildi. Valiliklerin söz konusu soruşturma iznini vermesi ile birlikte kusurlu bulunan Emniyet personeli hakkında adli soruşturma başlatılabilecek. Bakan eşinden korkunç yorum İstanbul Haber Servisi Modacı Barbaros Şansal, AKP’li bir bakan eşinin kendisine Gezi eylemleri sırasında Ankara’da polis tarafından öldürülen Ethem Sarısülük’ün ölümüyle ilgili “Sürtük mü, sülük mü, iyi oldu teröristlere, bayrak yakan o çocuğu öldürdüler” dediğini söyledi. Şansal, Birgün gazetesine verdiği röportajda gündeme getirdiği Sarısülük ile ilgili çarpıcı olayın ayrıntılarını gazetemize anlattı. Şansal, ağustosta bakan eşinin prova için atölyesine geldiğini, kendisine önce Gezi eylemlerine katılıp katılmadığını sorduğunu belirtti. Sonra Sarısülük ile ilgili sözleri sarf ettiğini dile getiren Şansal “Bayrak yakma fotoğraflarının çok eski olduğunun ortaya çıktığını söyledim. ‘Başıörtülü inançlı bir kadınsınız. Ölünün arkasından rahmet okumanız gerekir’ dedim. ‘İşimize dönelim’ dedi, konu kapandı” diye konuştu. Sarısülük ile ilgili sözleri Anadolu Kadın Hareketi Başkanı Birsen Temir’in de duyduğunu belirtti. Konuyla ilgili bir tweet attığını kaydeden Şansal sonrasında sekreterinin ve damadının arandığını, tweeti silmesinin istendiğini söyledi. Şansal, bakanın ismini açıklamasının hukuki olarak kendisini zora sokacağını ifade ederek “O zihniyet Maraş’ı Sivas’ı iyi bilir” dedi. D. A.’nın Bakan Güler hakkındaki şikâyeti savcılık tarafından işlemden kaldırıldı Emniyet suça teşvik ediliyor HİLAL KÖSE ‘Afyon Ovasına Atlayacaktı’ yıl.. insan bıkmaz mı!?!? AKP’nin üstelik Afyon Milletvekili Halil Ürün, zafer törenlerinin önümüzdeki yıllarda kaldırılması gibi “müsbet bir gelişme” olur umudunu ilan etti: “Ömrümüz boyunca bunları mı yapacağız”. Hem de nerede? Afyonkarahisar’da! Efendim, bu, “hayatın kendisinde olan değişim ve gelişim”in de gereği imiş! Fotoğrafına baktım, bunu söyleyenin kişisel gelişim endeksini merak ettim!.. Afyon ki, Kurtuluş Savaşı’nın ateşinin yakıldığı yerler arasında özel önemi var ve kaç bin Afyonlu Halil Ürün gibilerin rahat ve bir vatan birliği içinde yaşaması için canını verdi? “O, saati sordu. Paşalar: ‘Üç’ dediler Sarışın bir kurda benziyordu. Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı. Yürüdü uçurumun başına kadar, eğildi, durdu. Bıraksalar ince, uzun bacakları üstünde yaylanarak ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak Kocatepe’den Afyon ovasına atlayacaktı...” Afyonlu Ürün’ün Nâzım Hikmet’in Kurtuluş Savaşı destanından bile haberdar olduğunu sanmıyorum.. Afyonlulara havale edelim.. AKP neler doğuruyor! Gelelim şu “bıkkınlık getiren” Zafer Bayramı kutlamalarına.. ne o öyle her yıl her Tarlabaşı’nda 1 Mayıs’ta çıkan olaylarda başına isabet eden gaz bombası fişeği ile ağır yaralanan 17 yaşındaki lise öğrencisi D. A’in avukatlarının, Muammer Güler hakkındaki şikâyeti, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca işlemden kaldırıldı. Savcılığın kararına itiraz eden avukatlar ise Güler hakkında “görevi kötüye kullanma” suçundan işlem yapılması için dosyanın TBMM Başkanlığı’na gönderilmesini istiyor. D. A, 1 Mayıs’ta Tarlabaşı’ndan Taksim’e gitmek isterken kafasına atılan biber gazı kapsülü nedeniyle fenalaşarak yere yığıldı. Arkadaşının yardımıyla sığındığı evden gözaltına alındı ve darp edildi. Kafatasında kırıklar oluşan A., bir süre yoğun bakımda tedavi gördü. Yaklaşık 10 gün sonra hastaneden taburcu edildi. A.’nın avukatları olayın sorumlusu Emniyet görevlileri ve İçişleri Bakanı Muammer Güler, İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın hakkında suç duyurusunda bulundu. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Bakan Güler hakkındaki şikâyete ilişkin yasal herhangi bir işlem yapılmamasına karar verdi. Valiliğin, 2013 yılı içinde İstanbul’da yapılacak gösteri yürüyüşleri ve açık yer toplantı alanlarını belirlediği, bu nedenle 1 Mayıs gösterilerinin Taksim’de yapılması taleplerin reddedildiği kaydedildi. Vali Mutlu ve Emniyet Müdürü hakkındaki şikâyet ise 2 Ağustos 2013’te görevsizlik kararıyla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderildi. ‘Aklamaya çalışıyorlar’ Karara itiraz eden Alp’in avukatı Gülizar Tuncer, şunları söyledi: “AİHM kararını yok sayıp, Taksim’de toplanmayı engellemek görevi kötüye kullanmadır. Emniyeti yasadışı davranmaya azmettirmedir. Savcılığın yapılan işlemlerde hukuka aykırılık görmemesi inanılır gibi değil. Savcıların bu tür şikâyetlerde, anayasa ve tüzüğü gerekçe yaparak hiçbir işlemde bulunmamaları, bakanlara sınırsız suç işleme imkânı veriyor. Dosya Meclis’e gönderilmeliydi.”
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle