14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 15 EYLÜL 2013 PAZAR 8 GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK n Baştarafı 1. Sayfada adında bir paket var. Aslında pakete PKK’yi, İmralı’yı, Kürt ve Kürtçü politikacıları tatmin etmek için hazırlanan paket adı daha uygun düşüyor. Paketin içeriğinde yer alan öğeler, yasa açıklanmadan önce basına sızdırıldı. Bu arada medyada; paket ve İmralı ile ilgili bir haber savaşıdır gidiyor. Hükümete yakın mı yakın Habertürk; paketin Öcalan’ın onayına sunulduğu haberini verince ortalık karıştı... Başbakan, yahu hiç paketin Öcalan’ın onayına sunulmasını kabul eder mi? Ederse hükümetin alnındaki damgayı, paketin terör örgütünün dayatmalarına sus payı olarak, PKK’ye verilen ödünleri örtmek için hazırlandığını kabul etmiş olmaz mı? Tabii cuma namazına gittiği cami avlusunda haberi yalanladı. HHH Zaten haber gereksiz medyatik bir çaba. Ne gerek var paketi ya da içeriğini Öcalan’a göndermeye? Zira paket üzerinde yapılan toplantılarda Başbakan’ın sağ yanında oturan... İç ve dış sorunlarda etkili söz sahibi MİT Müsteşarı Hakan Fidan; Öcalan’la hükümet adına yaptığı görüşmelerde terörist başının “demokratik dayatmaları” üzerinde hükümeti aydınlatıyor ve... ... paket kuşku yok, MİT Müsteşarı’nın verdiği bilgiler doğrultusunda biçimleniyor. Bu nedenle paketin Öcalan’a gönderilmiş, gönderilmemiş tartışması tümüyle gereksiz ve geçersiz. HHH Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay; demokratikleşme yasasının hemen her alanı ilgilendiren maddeler içereceğini söyledi. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç; bu söylemin içeriğini aydınlatan açıklamalar yaptı. Ayrıntı vermedi ama; örneğin pakette, “Türkiye’de insanların günlük yaşamını kolaylaştıran, laikliği gerçek anlamda din ve vicdan özgürlüğü kabul ediyorsak laik bir yaşamın şartlarını hazırlama noktasında başka maddeler olacağını” söyledi. Ne olabilir bu maddeler? Elbette akla en evvel TBMM’de türbanlı kadın milletvekillerinin yer almasını öngören Meclis iç tüzüğü değişikliği geliyor. Ama Arınç’ın NTV’deki açıklamalarını dinleyen Oğuz Haksever laikliği asla sindiremeyen Başbakan Yardımcısı’na, özgürlüğün tartışılmadığı Fransa gibi bir ülkenin Milli Eğitim Bakanı’nın, eğitim düzenini “dini amaçlar uğruna bozan uygulamalara son vermek, eşit ve bütüncül bir eğitim sağlamak amacıyla” açıkladığı ülkenin ilk laiklik şartındaki kimi maddeleri sormadı. HHH Oysa sorulabilirdi Başbakan Yardımcısı’na: Tüm okullara asılan 15 maddelik “Fransa Laiklik Şartı”ndaki gibi, “öğrencilerin dini inançlarını açıkça gösteren semboller taşımalarını, okullara gelmelerini yasaklayan... ... dersler sırasında örneğin Evrim Teorisi ya da bilimsel hiçbir konunun tartışma dışı olmadığının” altını çizen ve benzeri maddelerin... ... Türkiye’de laik eğitim koşulu olmasına Arınç ve temsil ettiği zihniyet izin verecek mi? HHH Umudumuzu yitirmeyelim. Balığın kavağa çıktığı gün; ancak işte o zaman, Arınç’ların kafası, Fransa’ya benzer laiklik anlayışına gelmiş olacak!.. HABERLER Muhaliflere VIP iddiası ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkan Yardımcısı Nihat Matkap, Esad yönetimine muhalif Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) mensuplarının, havaalanlarından “VİP (çok önemli kişi) müşteri” olarak geçiş yaptıklarını açıkladı. Nihat Matkap, Esenboğa Havaalanı’nda ÖSO mensuplarının, VIP bölümünden geçiş yaptıklarına kendisinin tanıklık ettiğini belirterek, havaalanında her türlü hizmeti aldıklarını, kolaylık gördüklerini ve VIP’den geçiş yaptıklarını söyledi. Hatay’a giderken Esenboğa Havaalanı’nda VIP’den geçen CHP Genel Başkan Yardımcısı Nihat Matkap gördükleri ile şaşkına döndüğünü, VİP’lerin de kurulan özel kamplar gibi ÖSO’ya hizmet verdiğini ifade etti. Matkap, “Daha önce silahlı eğitim gördükleri bilinen ve CHP milletvekillerinin sokulmadığı kamplarda kardeşin kardeşi öldürmesi oyununa alet olan Özgür Suriye Ordusu mensupları ile Esenboğa VIP’de karşılaştım. 1520 kişilik grup çok açık bir şekilde VIP’ı kullanıyor ve hizmet alıyorlardı. Acaba VİP yönetmeliği mi değişti? Ulaştırma Bakanı ve Başbakan kamuoyunu aydınlatmak zorundadır” dedi. GÜNDEM MUSTAFA BALBAY n Baştarafı 1. Sayfada karşımıza çıkıyor. Gelinen noktada AKP ile PKK kendi varlıklarını her şeyin önüne koyup Türkiye üzerine kıyasıya bir pazarlığa tutuşmuş durumda. AKP’nin kırmızı çizgisini şöyle özetleyebiliriz: Atacağım her adım bana oy kazandırmalı, yoksa yok. Başbakan eylül ayı başındaki konuşmalarında bunu doğrulayan şu iki cümleyi kullandı: Güneydoğu’da oylarımız yüzde 50’nin üzerine çıktı. Amacımız yerel seçim döneminde huzurlu bir ortamın olması. İktidar partisi elbette her yerde oylarının artmasını ister, seçim dönemleri başta olmak üzere sürekli huzurun olmasından yanadır. Hatta bu görevidir. Ancak Türkiye’nin en önemli sorununu salt partisinin hedeflerine koşut olarak masaya yatırırsa, o masadan sağlıklı kalkamaz. Terör örgütü ile daha önceki çatışmasızlıkların başlangıç bitiş tarihleriyle seçim tarihlerini üst üste koyduğunuzda çakışacaktır. HHH Benzer durum PKK için de geçerli. Kendisine paralel yelpaze ile birlikte “Kürt halkının tek temsilcisi” konumunda olmak ve bunu hükümete kabul ettirmek başlı başına bir kazanım. Bu aşamaya ulaşıldıktan sonra gerisi adım adım gelir. Başka bir hükümetle böyle bir noktayı yakalamasının zor olduğunu gören örgüt AKP ile hem rakip hem kaderdaş. Hem AKP ile bölgede taban mücadelesi yapıyor, hem de AKP’nin zayıf düşmemesi için her türlü hassasiyeti gösteriyor. Hafta başında ziyaretime gelen CHP Ankara Milletvekili TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyesi Levent Gök, Uludere olayıyla ilgili yaptıkları komisyon çalışması sonucu ulaştıkları bilgileri paylaştı. BDP’nin olayı araştırırken hükümeti yıpratmama özeni göz yaşartıcı. Gök’ün Uludere raporuna koyduğu muhalefet şerhi olayın pek çok boyutunu gözler önüne seriyor. “Çekilmeyi durdurduk” açıklaması ile başlayan son pazarlığın nasıl sonuçlanacağı tartışmaları bir yana vurgulamak istediğimiz gerçek şu: Türkiye’nin iç barışı AKPPKK pazarlığına bırakılamaz. HHH Bugün Türkiye’de iç barış sorunu salt bölgesel bir konu değil. Sorun hem çeşitlendi hem yaygınlaştı. Tersinden söylemek gerekirse ortak sevinçlerimiz ortak üzüntülerimiz giderek azalıyor. Bizimle doğrudan ilgisi olmayan bir dış konu iç işlerimizin neredeyse ana gündemi oluyor ve bizi bölüyor. İş o noktaya vardı ki, yabancı ülkeler, Türkiye salt böyle bir anlayışın esiri olamaz deyip başka muhatap olanakları arıyor. Böyle bir tablonun her şeyden önce iktidarı kaygılandırması gerekir. Oysa iktidar bunun kaygısını taşımak bir yana, “Bu gerilimden partimize ne çıkar” arayışında. Yaşama hakkı, en temel insan hakkıdır. İç barışın da birinci koşuludur. Türkiye, sokaklarında gençlerin öldürüldüğü, failin aranmadığı, ölenin suçlu ilan edildiği bir ülke haline geldi. Mehmet Ayvalıtaş, Abdullah Cömert, Medeni Yıldırım, Ethem Sarısülük ve Ali İsmail Korkmaz’dan sonra Ahmet Atakan’ın ölümü aslında yazının başında irdelediğimiz tüm süreçleri anlamsızlaştırdı. Artık iç barış kent sokaklarından cezaevlerine, üniversite kampuslarından medyaya, Güneydoğu’dan Batı bölgelerine uzanan yumak haline geldi. İktidarın ortaya koyduğu anlayışla böyle bir olasılık görünmüyor ama biz yine de ilk aşamada yapılması gerekeni paylaşalım: Önce halkı rakip görmemek, onu anlamak. Sayıştay raporuna göre olimpiyatın parası futbol kulübünde kaldı Kınayı İBB yakmış EMİNE KAPLAN ANKARA Sayıştay’ın olimpiyata ilişkin hazırladığı raporda, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin olimpiyat için yasa gereği vermesi gereken pay yerine tesis ve altyapı yaparak mahsuplaşma yoluna gittiği ancak bazı tesislerin olimpiyat dosyasında yer alan tesislerle ilgisinin olmadığı vurgulandı. Bu şekilde yapılan mahsuplaşmanın yasaya aykırı olduğuna dikkat çekilen raporda, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Spor Kulübü’nün Olimpiyat Stadı’nı kullanma parasını da ödemediği, bunun için gerekli yasal yollara başvurulması istendi. Sayıştay’ın İstanbul Olimpiyat Oyunları Hazırlık ve Düzenleme Kurulu (İOOHDK) 2011 yılı raporunda yer alan Türkiye’nin kaybettiği 2020 olimpiyatı’na ilişkin Olimpiyat Çalışma Grubu’nun hazırladığı raporda, Türkiye’nin 14 başlıktan sadece ikisinde geçer not aldığını Taraf duyurmuştu. Sayıştay’ın aynı raporunda, olimpiyat için ayrılması gereken ödenek ve bütçelerin amaç dışı kullanıldığı da gözler önüne serildi. Raporda, 2009’dan Mart 2012’ye kadar İBB Spor Kulübü’nün toplam borcunun 1.123.460 TL olduğu belirtildi. Raporda şu saptamalara yer verildi: l İstanbul Kentinde Yapılacak Olimpiyat Oyunları Yasası’nda Olimpiyat Oyunları Hazırlık ve Düzenleme Kurulu’nun gelirleri arasında; İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin bütçesinin yüzde 0.5’i de sayılmıştır. Belediye bu payını İstanbul’a tesis ve altyapı yaparak her yıl mahsuplaşmaktadır. Atatürk Olimpiyat Stadı’na yapılan metro inşaatı ve Ataköy Sinan Erdem Kapalı Spor Salonu bunlara örnek olarak sayılabilecek mahsuplaşmalardır. İBB’nin Olimpiyat Oyunları Hazırlık ve Düzenleme Kurulu’na aktarmayıp yatırım yaparak mahsuplaştığı harcamaların, olimpik tesis ve altyapı yatırımlarına ait olması gerektiği aşikârdır. Olimpik tesis ve altyapı yatırımlarına ait olmayan yatırımlardan kaynaklanan mahsuplaşmalar kanuna aykırı olacaktır. l Belediyenin yapmayı düşündüğü Başakşehir Stadyumu ve Spor Kompleksi futbol için uygun olan bir proje olup olimpiyat oyunları için fayda sağlamayacağı ortadadır. Yapılması düşünülen Başakşehir Stadyumu ve Spor Kompleksi yatırımının İstanbul’un “Adaylık Dosyası”nda vaat ettiği olimpik tesislerden birisi için yapılması durumunda İstanbul’un kazanma şansını artıracağı düşünülmektedir. l Belediyenin ileriki yıllarda yapacağı ödemeler için de yeni tesis yatırımları önerdiği dikkate alınarak belediyenin ödemesi gereken katkı payına mahsuben yapacağı yatırımların İstanbul’un “Adaylık Dosyası”nda vaat ettiği türden tesisler olması, dosyada yer almayan ve olimpiyat hazırlıklarına yönelik olmayan yatırımlar için İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile katkı payına karşılık mahsup yapılmaması önerilir. Umudumuzu diri tutuyoruz İstanbul Haber Servisi Balyoz davası sanıklarının aileleri ve yakınlarının oluşturduğu “Vardiya Bizde Platformu”nun düzenlediği “Sessiz Çığlık” eyleminde yine adalet talep edildi. Beşiktaş’ta Demokrasi Anıtı önünde bir araya gelen platform üyeleri “Adalet yoksa barış olmaz”, “Hukuk ve adalet için yürekten bir ışık Sessiz Çığlık” pankartları taşıdı. Eylemde Ataol Behramoğlu’nun tutuklulara mektubu okundu. Deniz Kurmay Albay Bora Serdar’ın eşi Melek Serdar, mektuptan şu bölümleri okudu: “Sizlerle topluca bir kez Silivri toplama kampının mahkeme salonunda karşılaştık. O uğursuz mekânın yargıyla, adaletle, vicdanla ilgisi bulunmadığını herkes biliyor. Canlı, kıpır kıpır, ışık dolu bir enerji yayılıyordu güzelim topluluğunuzdan. Zaman geçti, adalet üzerinde kapkara bir leke olarak kalacak hükümler verildi. Siz orada, bizler güya dışarıda, bu karanlığın ülkemizin üzerinden defolup gideceği günü beklerken umudumuzu diri tutmakla kalmıyor, zalimi ve zulmünü geriletmek için savaşıyoruz.” ‘Kanuna aykırı olur’ ‘Tuzakları bozmak zorundayız’ Erdoğan, Gezi eylemleri nedeniyle CHP’yi eleştirdi ADIYAMAN (Cumhuriyet) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Tüm Alevi kardeşlerime sesleniyorum; CHP milletvekillerinin içinde olduğu bir senaryo sergilenmek isteniyor. Kan akması, gençlerin hayatını kaybetmeleri için planlar uygulanıyor. Kahramanmaraş’ın, Çorum’un, Sivas’ın, Gazi Mahallesi’nin o derin acılarını, o büyük acılarını bize tekrar yaşatmak isteyenlerin tuzaklarını tek tek bozmak zorundayız” dedi. Adıyaman Havalimanı terminal binasının açılış töreninde konuşan Erdoğan’ın gündeminde yine Gezi Parkı Direnişi vardı. “Adları Gezici midir nedir? Adıyaman’a gelebildiler mi?” diye soran ve alandakilerden “Hayır” yanıtını alan Erdoğan, “Yapay tartışmalara Adıyaman prim vermedi” dedi. Başbakan, “Molotofkokteylilerle dolaşan gençlere sesleniyorum, onların arkasında olan CHP ve onun milletvekilerine sesleniyorum: Demokraside sandık, bu işin ARINÇ: ANADİLİ İSTEYEN K. IRAK’A GİTSİN Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, katıldığı bir TV programında “Anadilinde eğitim için Kuzey Irak’ı örnek gösteriyorlar, o zaman çocuğunuzu gönderin orada okusun” dedi. Arınç, BDP’nin anadili talebinin hatırlatılması üzerine “Diyelim ki anayasa değiştirildi, bizim bu eğitimi vermeye gücümüz var mı? Eğitmen var mı? Karşı değiliz, ama bu zaman alacak” ifadelerini kullandı. Arınç, “çözüm sürecinde tıkanma değil, yavaşlama” olduğunu belirtirken BDP’nin önümüzdeki günlerde Abdullah Öcalan ile görüşmesinin sürecin gidişatı için büyük önem taşıdığını kaydetti. namusudur” dedi. Cemevlerine en büyük desteği kendi iktidarlarının verdiğini savunan Erdoğan, Türkiye’de inkar ve asimilasyon politikalarının artık kalmadığını anlattı. Erdoğan “Öyle dönemler oldu ki anadilinizde kendi annenizle telefonda dahi konuşamadınız. Siz burada ne yaşadıysanız, bizler de batıda, kuzeyde, güneyde yaşadık. Zulmün biçimi değişikti ama zalim aynıydı” diye konuştu. Çözüm sürecine de değinen Erdoğan, PKK’nin ‘çekilmeyi durdurduk’ açıklamasına atıfta bulunarak, “Huzuru sabote edenler tarihi vebalin altında kalırlar. Tek millet, tek bayrak dedik. Tek devlet dedik. İkinci bir devleti düşleyenler; nerde devlet buluyorlarsa buyursunlar oraya gitsinler” dedi. ‘Olimpiyata faydası yok’ Gerekçe ezan sesinin kullanımı ‘Meleklere’ tahrik cezası FIRAT KOZOK ANKARA RTÜK, “Charlie’nin Melekleri” adlı dünyaca ünlü filmde geçen bir dans sahnesinin fonunda duyulan ezan sesinin toplumun milli, manevi değerlerine ve genel ahlaka aykırı olduğu gerekçesiyle yayıncı televizyon kanalını cezalandırdı. Oysa Türkiye’nin olimpiyat tanıtım filminde ünlü popçu Rihanna’nın şarkısı eşliğinde cami ve ezan görüntülerine yer verilmişti. Star TV’de 5 Temmuz’da yayımlanan filmde söz konusu sahnede, Charlie’nin Melekleri, parmak izine ihtiyaç duydukları bir kişinin önünde oryantal dans gösterisi yaparken, onları kaydeden bir kişi de elindeki şişeden içki içiyordu. Tam da bu sahnenin fonunda bir ezan sesi duyuldu. Şikâyetler üzerine yayını inceleyen RTÜK İzleme ve Değerlendirme Dairesi, kanala ceza istedi. Dairenin raporunda şu görüşlere yer verildi: “Flmde ezan, oryantal dans müziğin bir parçası haline getirilerek müzikle bütünleştirilmiştir. Bununla da yetinilmeyip ezanla bütünleştirilmiş müzikle oryantal dans yapılmış, Müslümanlarca kutsal olan ezan, bir dans çeşidi ile iç içe kullanılarak, insanların inandıkları değerler tahrik edilmiş, incitilmiştir.” Dairenin raporunu değerlendiren üst kurulda, görüntülerin tahrik edici olup olmadığı yoğun bir şekilde tartışıldı. Bazı üyeler, bir kasıt olmadığını belirtirken, bazıları da ezana karşı duyarlı davranılmadığı gerekçesiyle kanalın cezalandırılmasını istedi. RTÜK’ten bu karar çıkarken, Türkiye kaybettiği 2020 olimpiyatları için hazırladığı tanıtım filminde ünlü pop yıldızı Rihanna’nın şarkısı eşliğinde İstanbul’u tanıtırken, İstanbul’un ünlü camilerinin görüntülerine de yer vermişti. Şarkı da bir ezan sahnesiyle başlamıştı. “Dur, kimlik kontrolü yapacağız..” Peki. “Çantanda ne var?” Kitap, krem, bozuk para, özel eşyalarım. “Ne kitabı o?” Klasiklerden sanırım. “Adını söyle, ben okuyamadım da.” Chateaubriand’ın bir eseri “Kim o, komünist mi yoksa, yasak yayın bu..” Hayır, yasak yayın değil. “Ahmet, gir bakalım Google’a...” Evet bu ve bunun gibi yüzlerce olay yaşandı 3 gündür Kadıköy’ün ara sokaklarında. Üzerlerinde Che Guevera, Bob Marley, hatta Atatürk fotoğraflarının olduğu tişörtlerden giyenler ‘hedef’ kitleydi. Yolu, ‘polise pek de benzemeyen’lerce kesilenler GBT adı verilen güvenlik aramalarında ‘temiz’ çıksalar da, Tolstoy, Dostoyevski, Aziz Nesin, hatta Oğuz Atay kitapları okuyanlara ciddi biçimde ‘kötü’ davranıldı. ‘Bunları mı okuyorsunuz, bunlar suç’ gibi aşağılamalar ayyuka çıkmıştı ki üst rütbeli (amirmüdür) polisler olaydan haberdar edilince, “Rezillik çıkmasın” denerek telsizlerden, “Kitap kontrolü yapmayın” anonsu geldi. İZLENİM / ARİF KIZILYALIN Eve gaz, o da olmadı cama taş! İstanbul polisi, Taksim’den sonra İstanbul’un öteki yakası Kadıköy’de de ‘destan’ yazmaya devam ederken bu ‘garip’ uygulamalar ilçe halkını ‘patlama’ noktasına getirecekti. Örneğin bu satırların yazarı da polis ‘baskısı’ ile karşılaşanlardan. Başbakanlık onaylı basın kartı taşıdığı halde, “Bekleme yapma, ...’tir git” türünde laflara hedef olmak açıkcası üzücü. Hele Hasırcıbaşı’nda yürürken plastik mermilerin kulağınızı sıyırıp geçmesi, ‘Benim vergimle bana silah sıkıyorlar’ izlenimi yaratıyor. Durumu aktardığınız bir üst rütbeli müdürle konuşurken arkadadaki çevik kuvvetin, ‘dövecek’ gibi bakıp ‘sen görürsün’ diye kafa sallaması da başka bir vahim durum! Üstelik kayıtlara da geçiyorsunuz istemeden. Nasıl mı? Çünkü polis artık modaya uymuş, va tandaş ile yapılan ‘BAĞZI’ görüşmeleri kayda alıyor, işine gelenleri depoluyor. Yarın öbür gün “Bunlar zaten Gezi Zekâlılar demek için!” Elbette, Kadıköy’de yaşananlar bunlarla sınırlı değil. Örneğin çevik kuvvetin çarşamba ve perşembe geceleri gaza boğduğu Altıyol, Bahariye, Moda ve tüm paralel sokaklar aslında birer konut. Ve o binalarda genelde yaşlı insanlar oturuyor. Bir bölümü hasta, özellike de solunum sıkıntısı ağırlıklı. (Belediye bu bilgileri doğruladı.) Ve sağlıklı insanın soluğunu kesen ‘kimyasal’ içerikli gaz kapsülleri, hasta kişileri ‘nefes alamaz’ hale getiriyor. Ayrıca, evlerinde otururken apartmanlarının camlarının kırılıp evlere baskın yapılması, olmadı, caddeden geçilirken ‘Atatürk logolu’ Türk bayraklarının bulunduğu konutların hedef alınıp taşla camlarının kırılması da üzücü. En üzücüsü de kalp pili ile yaşama tutunan hem işyeri, hem evi Kadıköy merkezinde olan 35 yaşındaki müzisyen Serdar Kadakal’ın ‘gaz kullanımına bağlı’ nefes darlığı sonucu kalp krizinden hayata veda edişi. Ne dersiniz, Kadıköy’deki topluluğu dağıtma ‘sevdası’, Serdar’ın hayatından değerli mi? Merdan Yanardağ cezaevinde BODRUM (Cumhuriyet) Ergenekon davası kapsamında, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 10 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırılan Yurt Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ’ın tutukluluk kararı uygulamaya alındı. Gözaltına alındığı Bodrum’da dün adliyeye sevk edilen Merdan Yanardağ, hakkındaki tutukluluk kararının yüzüne karşı okunmasının ardından Muğla Cezaevi’ne götürüldü. Adliyeden gülümseyerek çıkan Yanardağ, “Haydi arkadaşlar hoşçakalın. Kararı hukuken, ahlaken ve vicdanen adil bulmuyorum. AKP iktidarının adaleti bu. Toplum ve medyayı sindirmeye dönük bir karar. Kararı kınıyorum” dedi. Roket mermisi korkuttu Haber Merkezi Suriye’nin Haseki kentine bağlı Rasulayn ilçesinde El Nusra cephesi ile PYD güçleri arasında süren çatışmalar sırasında ateşlenen bir roket mermisi sınırı aşarak Şanlıurfa’nın Ceylanpınar ilçesinde bir brikethane duvarına isabet etti. Duvarın yıkılmasına yol açan mermi işyerinde bulunanları tedirgin etti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle