14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET [email protected] 15 EYLÜL 2013 PAZAR 16 KÜLTÜR Osmanlı sikkeleri üstüne bir araştırma yayımlamakta olan Atom Damalı’nın önemli buluşu İlk darphane Söğüt’te u Atom Damalı, Osmanlıların ilk darphanesinin Söğüt ilçesinde olduğunu saptadı. Damalı, “Orhan Gazi’ye ait Hicri 724 tarihli sikkeden önce darbedilen Osman Gazi ve Orhan Gazi sikkelerinde darp yeri bulunmadığına inanılmaktaydı. Ancak araştırmalarımızda durumun böyle olmadığını gördük” diyor Robinson Crusoe için eylem ÖZGEN ACAR n İstanbul Haber Servisi Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi’nin (SYKP) çağrısıyla “Kitapçılarımızı kapattırmayacağız. Kitabını kap gel” sloganıyla Taksim Tünel’de bulunan Robinson Crusoe 389 Kitabevi önünde kitap okuma eylemi gerçekleştirildi. Gazeteciyazar Ece Temelkuran da eyleme destek için kitaplarını imzaladı. Maddi zorluklar yaşayan Kitabevi 20 Ağustos’ta “önce öde sonra al” kampanyası başlatarak destek çağrısı yapmıştı. n Kültür Servisi KAR Dergisi tarafından düzenlenen Enver Gökçe Şiir Ödülü’nün bu yılki sahipleri açıklandı. Değerlendirme sonucunda yayımlanmış kitap dalında Hüseyin Haydar’ın “Zor Günlerin Şiirleri” ile Müesser Yeniay’ın “Yeniden Çizdim Göğü” adlı kitabı, dosya dalında ise Metin Kaya’nın “Küba Mavisi” ve Hatice Yanık’ın “Elma Ağacında Zambak” adlı dosyası ödül aldı. Leyla Şahin’in başkanlığındaki seçici kurul, Metin Demirtaş, Niyazi Yaşar, Metin Cengiz, Hayrettin Geçkin, Yusuf Alper ve Tuğrul Keskin’den oluşuyordu. Enver Gökçe Şiir Ödülü sonuçlandı Osmanlı İmparatorluğu’nun beylikler dönemindeki ilk sikkesinin Bilecik’in Söğüt ilçesindeki “ilk darphanede” basıldığı ortaya çıktı. Osmanlı Beyliği döneminde Osman Gazi ve Orhan Gazi sikkelerinde “darp yerinin” varlığı bilinmiyordu. Osmanlı sikkeleri konusunda 9 ciltlik bir ansiklopedik araştırma yayımlamakta olan Atom Damalı, Osmanlıların ilk darphanesinin Söğüt ilçesinde olduğunu saptadı. Kendisiyle araştırmaları ve bu buluşu hakkında konuştuk. Bildiğimiz kadarıyla Osmanlı sikkeleri kitap çalışmanız uzun yıllardır devam ediyor.  Çalışmalarınızı anlatır mısınız? Memnuniyetle! Osmanlı sikkeleriyle ilgili araştırmalarımız ve kitap çalışmamız 10 yıldır sürüyor. Amacımızı şöyle özetleyebilirim: Tüm Osmanlı sikkelerinin dökümlerini çıkartmak; sikkeleri inceleyerek tiplerine göre sınıflandırmak; darbedilen sikkelerden yola çıkarak dönemlerindeki Osmanlı piyasa yapısı ve ekonomisi hakkında veritabanı oluşturmak; tarih araştırmacılarına, tarihsel olayların en önemli kanıtları olan sikkelerle ilgili gerçek bilgiler sunabilmek… Bunun için başta Türkiye’de olmak üzere, onlarca farklı ülkede, dünyanın en önemli müzeleri ve bilebildiğimiz tüm özel koleksiyonculardaki Osmanlı sikkelerini inceledik, resimledik ve şu ana değin 7 cildi yayımlandı, ortaya 9 ciltte tamamlanacak, uluslararası nitelikte önemli başvuru kitapları dizisi çıktı. İlk 7 cildinizi biliyorum. Çok ayrıntılı bilimsel çalışma... İstediğiniz sonuçlara ulaşabildiniz mi? Haklısınız, akıllı bir insanın girişeceği bir proje değildi! Bunun için konuya büyük ilgi, sevgi ve özveri gerekiyordu ki o da bende vardı. Ancak çalışma ortaya çıkmaya başladıktan sonra hiç beklemediğim bir ilgi gördüm. Projeye başta tanıdığım en önemli Osmanlı sikkeleri uzmanı Bilhan Akçasar olmak üzere yurtiçinden ve dışından onlarca uzman büyük destek verdi. Bu da önemli sonuçların ortaya çıkmasına olanak sağladı. Araştırmalarınızda yeni bulgulara Orhan Gazi’nin Söğüt (Bid) darphanesindeki sikkenin ön yüzü. Söğüt (Bid) yazısı. racak kadar heyecan veren çok önemli bir bulgumuz var... Osmanlı tarihinde bugüne kadar üzerinde darp yeri yazılı ilk sikkenin Bursa sikkesi olduğu düşünülmekteydi. Orhan Gazi’ye ait Hicri 724 tarihli bu sikkeden önce darbedilen Osman Gazi ve Orhan Gazi sikkelerinde darp yeri bulunmadığına inanılmaktaydı. Ancak araştırmalarımızda durumun böyle olmadığını gördük. İlk Osmanlı başkenti Söğüt’ün isminin Osmanlı Devleti’nin daha ileri yıllarında konduğunu, Orhan Gazi döneminde Söğüt yerleşimi için, “söğüt ağacının” Arapça ismi olan “Safsaf” ve Farsça ismi olan “Bid” denildiğini ortaya çıkardık. Sikkeleri tekrar incelediğimizde Söğüt’ün o dönemdeki adı olan “Bid” yazılı bir sikkeyle karşılaştık. O dönemlerde Anadolu’ya egemen İlhanlı ve Selçukluların da zaten Farsçadan etkilendikleri göz önünde tutulursa, sikke üzerinde “Bid (Söğüt)” darp yeri isminin kullanılmasının doğal olduğu kararına vardık. Bu görüşünüzü doğrulayacak tarihi veriler de var mı? Olmaz mı? Ben tarihi yorumların ancak belgelere dayanarak yapılması gereğine inanıyorum. Osmanlı şehir tarihleriyle ilgili önemli çalışmaları olan İbrahim Hakkı Konyalı’nın makalelerinde Söğüt’le ilgili ayrıntılı bilgiler verilmekte olup bir çalışmasındaki Selçuklu Sultanı II. Gıyaseddin Mesud’un Söğüd’ün temliki konusunda Osman Bey’e gönderdiği 683 tarihli Farsça kaleme aldığı “menşurda (berat)” ise “Söğüt” adı “Bid” olarak kullanılmıştır. Bu sikkenin üzerinde dua var. Ön yüzünde günümüz Türkçesi ile “Rahman ve Rahim olan Allah. Osman oğlu Orhan, Allah, onu aziz yardımı ile galip kılsın”, arka yüzünde ise “İnananların Emiri İmam Mustansır Bi’llah” yazılı. Ancak Osmanlı sikkeleri üzerinde Kuranıkerim’den alıntılar sadece ilk dönemlerde oldu. Fetret devrinden sonra bu uygulama kaldırıldı, yalnız Sultan’la ilgili unvanlar ve onun gücünü gösteren cümleler kullanıldı. Bu durumda Osman Gazi’nin ilk sikkesinden sonra özellikle bu sikke, Osmanlı’nın olağanüstü sikkeleri arasına giriyor, demek mi? Bu sikke nerede? Haklısınız. Bence, bu sikke Osman Gazi sikkesinden sonra Osmanlı tarihinin en önemli ikinci sikkesidir. Sikke, Türkiye’de önemli bir müze koleksiyonunda olmasına karşın, henüz müzenin bu konuda bilgisi bulunmuyor. İzninizle müzenin adını şimdilik vermeyeyim. Belki sikkelere fazla önem vermeyen birçok müzemiz bu heyecanla sikkeleri üzerinde yeniden araştırma yapılmasına ön ayak olurlar... Anne Ben Barbar mıyım? Kimi zaman sorulan soru, soru değildir, yanıttır. Örneğin “Ben aptal mıyım?” dediğinizde, aptal olmadığınızı ima etmektesinizdir! Ama bu kez öyle değil: Anne ben barbar mıyım? Evet yavrum sen de, ben de barbarız. Hepimiz barbarız. Çünkü Ahmet Atakan 22 yaşındaydı öldürüldüğünde. Ali İsmail Korkmaz 19; Ethem Sarısülük 26; Abdullah Cömert 22, Medeni Yıldırım 18, Mehmet Ayvalıtaş 20 yaşındaydı öldürüldüklerinde... Anne ben barbar mıyım? Evet hepimiz barbarız. Hrant Dink’in katledilmesine göz göre göre izin verdik. Yetmedi, yakalanan kuklaları, maşaları neredeyse ödüllendirdik; yetmedi, mahkeme bunları münferit suçtan cezalandırdı. Yani örgüt, plan, politika vb yok. (Uzun uğraş sonucu dava önümüzdeki salı yeniden başlıyor.) Anne ben barbar mıyım? Evet hepimiz barbarız, cinsel açlık nedeniyle, sevemediğimiz kadınlara önce tecavüz eder sonra öldürürüz. İster en yakınımızdaki “bacı”mız olsun; ister en uzağımızdaki “turist” hiç fark etmez! Gücümüz en çok kime yeterse, kadına, çocuğa, hayvana, ormana, güzelliğe, azınlıkta olana, güçsüze, yoksula... En çok ona saldırır, en çok onu yakarız, yıkarız, yok ederiz... HHH İKSV’nin düzenlediği 13. İstanbul Bienali dün açıldı. Davetsiz, törensiz, ücretsiz... Bienalin başlığı “Anne, ben barbar mıyım?” Lâle Müldür’ün aynı adlı kitabından ödünç alındı. Bu yılki İstanbul Bienali, politik bir tartışma ortamı olarak “kamusal alanlara” odaklanıyordu ki, kamusal alanlarımızdan en kamusal olanı Taksim Meydanı ve Gezi Parkı kamuya kapatıldı. Kapatılmadığı zamanlarda da kâh kolluk güçlerinin “destansı” şiddetine, kâh TOMA’ların egemenliğine ya da biber gazına, tazyikli suya, polis copuna, magandanın palasına, satırına terk edildi. Kamusal alanlarımız şiddetten pay almadığı zaman, gözünü çıkar hırsı bürümüş rantçıların, doymak bilmeyen açgözlülerin iştahına yem olarak sunuldu. (Bakınız 3. köprü güzergâhı ormanlar vb.) Bienal için kentsel kamusal alanlara müdahale eden pek çok tasarı vardı (Sulukule, Tarlabaşı vb.). Gezi’den sonra bunlardan vazgeçildi. Bienal küratörü Fulya Erdemci, bu kararı açıklarken “vatandaşlarının özgür ifadelerine izin vermeyen otoriteden alacağımız izinle sokaklarda sanat projeleri gerçekleştirmenin” imkânsızlığına vurgu yapıyordu. Buna karşılık “kamusallık yaratabilmek” adına, bienal sergileri bu yıl ücretsiz. Dünden başlayarak, İstanbul’un her köşesi bir sanatsal etkinlik alanı... Sadece bienal alanlarındaki değil, kentin tüm galerileri ve müzeleri birbirinden müthiş, heyecan verici çağdaş sergilerle dolu! Dünyanın her yanından, sanatçılar, sanat koleksiyoncuları, müze ve galeri yöneticileri, küratörler, sanat yazarları, uzmanları kente akın etmiş durumda... Sergileri izlerken, gezerken, yorumlarken, anlamaya çalışırken, değerlendirirken, “Anne ben barbar mıyım” sorusunu aklınızdan çıkarmayın ki, günün birinde “Ben barbar değilim” diye haykırmak umudunuz olabilsin! Bienal 20 Ekim’de bitiyor. Göz açıp kapayıncaya dek geçer gider. Bir an önce bu müthiş fırsatı değerlendirin. Sadece sanatsal açıdan zenginleşmek için değil, kamusal alanların özgürlük alanlarına dönüşmesini sağlamak için de gidin bu dev tartışmaya, foruma, önermelere; “daha güzel bir dünya mümkün” rüyasına ve gerçeğine katılın! Tarihi veriler Orhan Gazi’nin Söğüt (Bid) darphanesindeki sikkenin arka yüzü. Önemli sonuçlar erişebildiniz mi? Bu araştırma ile Osmanlı tarihini ilgilendirecek birçok yeni bulguyla karşılaştık. Bunlardan bana çarpıcı gelen ikisi hakkında bilgi vereyim. 17. yüzyıl süresince peş peşe savaşlara giren Osmanlı Devleti’nin ekonomisi, savaşlarda önemli yenilgi ile karşılaşmamasına rağmen yüzyıl sonunda dibe vuruyor. O kadar ki hazinede kıymetli maden kalmamasından dolayı, yüzün üzerinde darphanesi olan imparatorluğun darphanelerinin hepsinin kapısına kilit vuruluyor! Ancak tarihimizde Lale Devri olarak bilinen dönemde belli bir süre barışın sürmesi dahi, Osmanlı ekonomisinde inanılmaz toparlanma yaratıyor ve belki de en zengin ve güzel Osmanlı sikkelerinin darbedildiği bir süreç yaşanıyor. Burada, benim aldığım ders, bir devletin savaşması için gerçekten çok önemli nedenler olması şartıdır. Tarihle ilgili değişik fikir verecek sikke bulgularına rastladınız mı? Çalışmamız sırasında ortaya çıkan, hem de projenin bütün yorgunluğunu unuttuKültür Servisi Artinternational İstanbul yarın saat 17.00’de Haliç Kongre Merkezi’nde açılıyor. Uluslararası alandan 62 galerinin katılacağı fuar, 18 Eylül’e kadar görülebilecek. İlk sikke Gözetleme Kulesi Fransa’da n Kültür Servisi 19. Adana Altın Koza Film Festivali’nde en iyi yönetmen dahil 5 ödül alan Pelin Esmer’in son filmi “Gözetleme Kulesi”, bu hafta Fransa’da vizyona girdi. Paris başta olmak üzere 13 şehirde toplamda 18 kopya ile gösterime giren filmin 21 Kasım’da da Almanya’da vizyona girmesi planlanıyor. Artinternational İstanbul başlıyor GÜMÜLDÜR MAVİ DENİZ OTEL Denize Sıfır Oda + Açık Büfe Kahvaltı 50 TL Orhan Kemal 99 yaşında n Kültür Servisi Türk edebiyatının unutulmaz ustası Orhan Kemal’in doğum günü, 17 Eylül Salı saat 18.00’de Orhan Kemal Müzesi’nde kutlanacak. Everest Yayınları ve Orhan Kemal’in ailesi tarafından gerçekleştirilen etkinlikte, 99 yaşına giren usta yazar anılacak. Sıraları olSun diye, 0533 218 24 76 www.gmdotel.com Yeni okul dönemi başlıyor. İhtiyaç sahibi yüz binlerce çocuk okumak için desteğinizi bekliyor. Daha eğitimli ve çağdaş bir Türkiye için daha yapacak çok şey var. Yeter ki gönlünüz bizimle olsun. şimdi Sıra sizde! Marshall Berman öldü n Kültür Servisi Hümanist Marksist ve teorisyen Marshall Berman yaşamını yitirdi. City University of New York’ta siyaset teorisi ve şehir sosyolojisi dersleri veren ve The Village Voice dergisi yazarı olan Berman’ın “Katı Olan Her Şey Buharlaşıyor”, “Marksizmle Maceram” ve “Özgünlüğün Politikası” adlarında kitapları bulunuyor. Yapı Kredi Bankası TL TR27 0006 7010 0000 0088 7497 62 YA DA 10 TL BAĞIŞ İÇİN “BOS” YAZIP 5605’E SMS GÖNDERİN. T. (0212) 252 44 33 www.cydd.org.tr Kampanya 4 Ekim 2013’e kadar geçerlidir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle