16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 13 EYLÜL 2013 CUMA 8 GÜNCEL n Baştarafı 1. Sayfada HABERLER CÜNEYT ARCAYÜREK Hava Kuvvetleri’nin vizyon 2035 belgesinde atatürK’ten teK satIr sÖz edilMeMesi diKKat ÇeKti olmadığı ve… … ortada olmayan demokrasi de RTE kafasına göre inşa ediliyor, demektir. Konuyla ilgili bakanların yarım yamalak açıklamalarında söylediklerine göre; paket öyle sadece İmralı’nın, Kandil’in ve uzantısı BDP’nin dayatmalarını karşılayacak bir paket değil. Ne ararsan var içinde. Basındaki haberlere göre, örneğin seçimlere dar bölge sistemiyle gidileceğini öngören madde veya maddeler de olacakmış pakette! Peki ama yine haberlere göre dağdaki, adadaki, parlamentodaki Kürt liderlerinin sürekli altını çizdikleri yüksek seçim barajı ne olacak? Yüzde 10’dan 7’ye mi, 5’e mi, artık RTE’nin gönlünden ne koparsa o ölçüde indirim içeriyor mu bu paket? Hayır! Ya da Kürtçenin Türkçe yanında ikinci resmi dil olmasını veya eğitimde illa ki yer almasını içeren belli başlı, vazgeçemedikleri dayatmaların veya bölgesel özerkliğin önünü açacak mı? Hayır! Bu iki öğenin yer almadığı paket; Kandil’i, İmralı’yı ve sözcüleri BDP’yi memnun edebilir mi? Hayır! HHH PKK zaten çekilme süreci başladığından beri bu olasılığa göre strateji izliyor. Teröristlerin tamamını yurtdışına çekmiyor... Devlet istihbarat birimlerinin daha önce açıklanan bir raporuna göre örgüt çekiliyor görünüyor. Artık içeride fazla işine yaramayan bin kadar teröristi sınır dışına alıyor... Fakat ağır silahlarına ve savaşçı elemanlarına dokunmuyor. Devletin zirvesine sunulan son rapora göre PKK, örgüte yeni katılanlarla birlikte kış üslenmesi için hazırlığa başladı. Daha önce kullandığı birçok sığınağı aktif hale getirerek, gıda, ilaç, yaşamsal malzemeler depoluyor. PKK kanlı eylemlerine, devletle savaşa hazır, bekliyor. HHH Hükümetin elindeki tek silah; çekilme süreciyle anaların babaların şehit oğulları arkasından ağlamayı önlediğine dayanıyor. Saptama doğru ama bu; halkın, hükümetin Kürt sorununda izlediği politikayı, yaygın vaatlerine onay verdiği anlama gelmiyor. Ana muhalefetin sürekli vurguladığı gibi, üstelik hükümetin sorunu çözmeyi öngören politikaları nedir, bilen de yok! Yapılan araştırmalar halkın büyük çoğunluğunun terör kesiminden gelen dayatmaların pek çoğuna karşı olduğunu gösteriyor. HHH AKP soruna çözümle ilgili olası yolları saptayamadığı izlenimi verirken ana muhalefet, olası çözüm yolları mı üretiyor, ne yapıyor? Medya, ana muhalefeti Kürt sorunu, çözüm süreci üzerinde yoğunlaşmaya zorlayacağı yerde; partiyi yeni bunalımlara sürükleyecek içerikte haber ve yorumlara yer veriyor. Medya, bir Mustafa Sarıgül olayı tutturdu. Şişli Belediye Başkanı, CHP’de olmaz, İstanbul’dan aday gösterilmezse adeta kıyamet kopacağı havasında... Nerede görürlerse Kılıçdaroğlu’na yönelen soru: Mustafa Sarıgül’ü partiye davet edecek misiniz? Kılıçdaroğlu, parti tüzüğünün önce Sarıgül’ün başvuruda bulunmasını öngördüğünü, başvurunun Parti Meclisi’nde görüşüldükten sonra gizli oyla partiye yeniden üye olacağını veya olamayacağını sabırla anlatıyor... Bu açıklamaları dinleyen, bir TV’de izlediğim dört ünlü kadın yazar, Kılıçdaroğlu’na yine sordular: Sarıgül’ü partiye davet edecek misiniz? HHH CHP’ye dönecek mi dönmeyecek mi? Aylardır ha bugün, ha yarın!.. Sarıgül, CHP’ye döneceği izlenimi verirken beri yandan da kimi illere gidiyor. Peki ama oralarda karşılamaya gelen organize kalabalıklara coşkulu nutuklar atmasındaki nedenlerin anlamı acaba neden irdelenmiyor? Başvuruyu sürekli savsaklaması, yurtiçinde gezilere çıkması, CHP’ye dönüp dönmeyeceğini bugünlere dek siyaset yaptığı “arkadaşlarına” danışarak birlikte karar vereceklerini açıklaması, partiye 30 bin kişi ile geleceğini yineleyip durması… ... Sarıgül’ün belediye başkanlığı ötesinde başka bir amacı olduğunun kanıtı! Üstelik Sarıgül, İstanbul’dan aday olursa belediye başkanlığı çantada keklik mi acaba? HHH Daha önce de yazdığımız gibi Sarıgül, partide yeni olası bir çalkantıya işaret! CHP’nin içinde yeterince sorun yokmuş gibi… Atatürk’ün adı bile yok BARKIN ŞIK ANKARA Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nın 2035 yılındaki hedeflerini gösteren ve “Kıtasında Etkin Bölgesinde Lider” sloganı ile hazırlanan “Vizyon 2035” adlı dokümanda, özellikle eğitim ve personel konularında Atatürk’ten tek satır söz edilmemesi dikkat çekti. Belgede, “Milli kültür ve temel değerlere bağlılık, milletimize karşı duyduğumuz sorumluluk ve geçmişte emeği geçenler dahil tüm personelimizin moral gücü, başarı için ihtiyaç duyduğumuz anahtar unsurlar olacaktır” dendi. Vizyon 2035’in tanımı ise belgede, “Sahip olduğumuz güçlü kurum kültürü, nitelikli insan gücü ve milli sistemlerle perçinlenmiş bağımsız harekât yetenekleri ile; vazifenin gerektirdiği anda ve coğrafyada, istenilen son duruma ulaşılana kadar; hava, uzay, siber ve elektronik ortamda, bilgi, karar ve eylem üstünlüğüne hâkim, kıtasında etkin, bölgesinde lider bir hava ve uzay gücü olmaktır” şeklinde yapıldı. Türkiye’nin küresel meselelerde etkili bir aktör olduğu savunulan belgede, şöyle denildi: “Türkiye Cumhuriyeti, uluslararası ortamda artan oranda rol almakta, uyguladığı politikalarla ilgi ve etki alanını sınırlarının ötesine taşıyarak; bölgesel meselelerde belirleyici, küresel meselelerde etkili bir aktör olarak yük ‘Küresel aktör’ vurgusu selmektedir. 2035 ve sonrası yıllarda, güç dengesi açısından oluşacak çok kutuplu bir dünyada, Türkiye’nin ihtiyaç duyacağı dinamizme eşsiz yetenekler sunacak Hv.K.K.lığı, ‘Bölgesinin En Güçlü Hava ve Uzay Gücü Olmak’ vizyonunu benimsemiştir. 2035 yılına kadar bir ‘kutup yıldızı’ olarak faaliyetlerimizi şekillendirecek bu vizyona, altı stratejik hedef rehberliğinde ilerlenecektir.” Dosya ortada kaldı 12 Eylül’de Ankara’da yapılan işkencelere ilişkin soruşturma 3 yılda 3 savcı değiştirdi. Dosya şimdi yeni savcısını beklerken bir numaralı işkenceci Raci Tetik huzurevinde ALİCAN ULUDAĞ ANKARA 12 Eylül darbesinin üzerinden 33 yıl geçerken, bu dönemde yapılan işkencelere ilişkin Ankara’da yürütülen soruşturmaya savcı dayanmıyor. 2010’da başlatılan ve iddianame yazım aşamasına gelen soruşturmada 3 yıl içinde üç savcı değişti. Son görevlendirilen savcı da başka birime atanınca, tarihi işkence soruşturması ortada kaldı. Bir numaralı şüphelisi darbe döneminin işkence merkezlerinden Mamak Askeri Cezaevi’nin müdürü Raci Tetik’in olduğu 12 Eylül işkence soruşturması, 2010 Eylül ayındaki referandum sonrasında başlatıldı. Darbeye ilişkin soruşturma başlatan özel yetkili Ankara Savcısı Kemal Çetin, Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya hakkında darbe suçundan dava açtı. Savcı Çetin, işkence iddialarına ilişkin dosyayı ise ayırarak düz savcılığa gönderdi. Dosyaya atanan memur suçlarına bakmakla görevli Ankara savcısı Murat Demir, Genelkurmay’dan Mamak Askeri Cezaevi’nde o dönem görevli personelin isimlerini, Ankara Emniyeti’nden ise DAL grubundaki polislerin listesini istedi. İki birim de bu listeleri savcılığa gönderdi. Savcı Demir, daha sonra işkence gördüğünü belirten 58 kişinin ifadesine başvurdu. İfadelerden yola çıkılarak işkence yapan kişilerin isimleri belirlendi. Bu kapsamda İstanbul’da TSK’ye ait bir huzurevinde kalan Raci Tetik’in talimatla ifadesi alındı. Dönemin Ankara Emniyet Müdürü Ünal Erkan ile DAL’da komiser olarak çalışan Kemal Yazıcıoğlu da soruşturmada şüpheli olarak ifade verdi. Şüpheli isimler, işkence suçlamasını reddederken, hiçbir şey görmediklerini savundular. Tüm müşteki ve şüpheli ifadelerini tamamlamak üzere olan savcı Murat Demir, tam iddianameyi yazmaya hazırlanırken 8 Mayıs’ta HSYK tarafından Sincan Savcılığı’na atandı. Demir’in sürpriz bir şekilde başka yere atanmasının ardından dosya bir süre yeni savcıyı bekledi. Daha sonra soruşturma için savcı Abdullah Bulgen görevlendirildi. Yeni adli yılın açılışına sayılı günler kala Ankara Başsavcısı Fethi Şimşek, savcılar arasında görev değişimi yaptı. Bu kapsamda Bulgen, Memur Suçları’ndan alınarak başka birime verildi. Ve dosya yine savcısız kaldı. Başsavcılık kaynakları, soruşturmanın savcısız kaldığını doğrularken “Şu an soruşturma dosyası havuzda bekliyor, herhangi bir savcı görevlendirilmedi. Memur Suçları Soruşturma Bürosu’ndan sorumlu Başsavcı Vekili Zeki Bayrak, izinden dönünce atamayı yapacak” dedi. CHP’DEN YÖK’E ‘FELSEFE’ TEPKİSİ İşkenceciler belirlendi ‘AKP aklın düşmanı’ Talimatla ifadesi alındı l Haber Merkezi Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı (TEGV) tarafından miras bağışçısı Nirun Şahingiray’ın anısına, farklı alanlardaki değişim ve gelişmelerin “eğitim”e etkisini tartışmaya açmak amacıyla uluslararası bir forum düzenledi. TEGV, Pera Müzesi’nde gerçekleştirilen “Gelecek İçin Eğitimi Yeniden Biçimlendirmek: Çokluevrensel Bir Mücadele” başlıklı forumda 11 farklı tema ele alınıyor. Forumun moderatörlüğünü Prof. Sami Gülgöz ve Prof. Füsun Akarsu yapıyor. Bugün sona erecek forum, TEGV’in www.tegv. org/nsief adresinden izlenebilir. TEGV uluslararası forumla eğitimi tartışıyor Haber Merkezi 12 Eylül darbesinin 33. yıldönümü dolayısıyla düzenlenen protesto gösterilerinde, darbe rejiminin AKP uygulamalarıyla devam ettiği vurgulandı. Yapılan açıklamalarda “12 Eylül zihniyeti sürdüğü müddetçe direniş devam edecek” denildi. ANKARA’da Devrimci 78’liler Federasyonu’nun ABD Büyükelçiliği önünde düzenlediği protestoda Gezi şehitleri unutulmadı. Federasyonun Konur Sokak’tan başlattığı yürüyüşe SDP, Odak, Halkevleri gibi gruplar da katılınca 12 Eylül protestosu Gezi Parkı sloganları ile birleşti. Federasyon adına yapılan açıklamada, “Darbe düzeni devam ediyor. Gazıyla, TOMA’sıyla, copuyla 12 Eylül sürüyor. Ülkenin 4 bir yanında insanlar öldürülüyor, işkenceden geçiriliyor” denildi. Açıklamanın ardından elçilik duvarlarına siyah çelenk bırakıldı. İSTANBUL’da 78’liler Girişimi ve HDK’nin da aralarında bulunduğu sivil toplum örgütleADANA ri Galatasaray Lisesi önünde biraraya geldi. Burada grup adına açıklamayı Nimet Tanrıkulu yaptı. Etkinlikte konuşan, gözaltında kaybedilen Cemil Kırbayır’ın kardeşi Mikail Kırbayır, 12 Eylül zihniyeti sürdüğü müddetçe direnişlerinin devam edeceğini söyledi. İZMİR’de polisin aşırı güvenlik önlemleri altında Basmane 9 Eylül ‘Direniş devam edecek...’ 12 Eylül’ün 33. yılı Kapısı’ndan bir araya gelen binlerce kişi sloganlarla İzmir Büyükşehir Belediyesi önüne yürüdü. Burada geniş katılımlı bir miting düzenlendi. DİYARBAKIR’da CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu ve 5 milletvekilinden oluşan heyet 12 Eylül’ün sembollerinden olan ve işkenceyle anılan Diyarbakır E Tipi Cezaevi önünde bir basın açıklaması yaptı. Tanrıkulu, “Tayyip Erdoğan adeta Kenan Evren’den staj görmüş gibi, benzer uygulamalara girişiyor” diye konuştu. MERSİN 78’liler Derneği ve Mersin 78’liler Girişimi üyeleri, Atatürk Caddesi’ne yürümek istedi. Ancak polis göstericilere engel oldu. Görüşme sonunda polis yetkilileri, yürüyüşün pankart açılmadan yapılabileceğini belirtti. Gösteriye 12 Eylül döneminde hapse atılan ve 30 yıl yattıktan 4 ay önce sonra tahliye edilen Hasan Gülbahar da katıldı. ADANA’da İHD ve HDK öncülüğünde İnönü Parkı’nda toplanan sivil toplum kuruluşları basın açıklaması yaptı. Eylem yapan yurttaşlarla kendilerine tepki gösteren bir grup arasında kavga çıktı. DENİZLİ’de Candoğan Parkı’nda toplanan bazı sivil toplum örgütü ve siyasi partilerin üyelerinden oluşan grubun, Delikliçınar Meydanı’na yürümesine izin verilmedi. Polis, yürümekte ısrar eden gruba tazyikli su ve biber gazıyla müdahale etti. 4 kişi gözaltına alındı. ESKİŞEHİR’de Espark önünde toplanan çok sayıda kişi AKP İl Başkanlığı binasına doğru yürüyüşe geçti. Polis gruba tazyikli su ve plastik mermilerle müdahale etti. ANTALYA’da Kazım Özalp Caddesi girişinde toplanan, darbe karşıtı pankart ve dövizler taşıyan grup, sloganlar eşliğinde Cumhuriyet Meydanı’na yürüdü. u Hamzaçebi, 12 Eylül darbesinin ürünü olan YÖK’ün üniversite özerkliğinin önündeki en büyük engel olduğuna işaret etti. Hamzaçebi, kurumun hâlâ olumsuz ‘ilklere’ imza attığını söyledi. İki kentte müdahale DİSK Başkanı Beko: Darbenin izleri silinene kadar mücadeleye devam ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi, YÖK’ün ilahiyat fakültelerinin müfredatlarına müdahale ederek aralarında felsefe, sosyoloji grubunun da bulunduğu bazı dersleri müfredattan kaldırmasına tepki gösterdi. Hamzaçebi, YÖK’ün “anayasal suç” işlediğini, “sorgulama” anlamına gelen felsefe derslerinin kaldırılmasına “seyirci” kalan hükümetin ise “aklın düşmanı” olduğunu söyledi. Akif Hamzaçebi, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında, 12 Eylül darbesinin ürünü olan YÖK’ün üniversite özerkliğinin önündeki en büyük engel olduğuna işaret etti. AKP hükümetinin 2002 yılında hazırladığı “acil eylem planı”nda YÖK’ü 12 ay içinde reforma tabi tutma sözü verdiğine işaret eden Hamzaçebi, 12 ayın üzerinden 12 yıl geçmesine karşın, kurumun hâlâ bazı olumsuz “ilklere” imza atmaya devam ettiğini ifade etti. Hamzaçebi, şu görüşleri dile getirdi: “Öğretim programını merkezi kararla kendisi şekillendirdi. Bu, 12 Eylül darbesini gerçekleştirenlerin, darbe sonrasında oluşan YÖK’ün başkanlarının, yöneticilerinin dahi aklına gelmemiş bir uygulamadır. Bu karar, YÖK Yasası’na ve anayasaya aykırıdır. YÖK, anayasanın kendisine vermediği yetkiyi kullanıyor ise anayasal suçu işliyor demektir. Burada anayasaya karşı, üniversitelerin özerkliğine, akademik özgürlüğe karşı bir darbe söz konusudur.” Felsefenin “sorgulamak” anlamına geldiğine işaret eden Hamzaçebi, felsefeyi, sosyolojiyi dışlamanın öğrencinin sorgulama, “analiz” yeteneğini ortadan kaldırma anlamına geldiğine dikkat çekti. Hamzaçebi, “Geleceğin din konusundaki önderlerinin bu bilimlerden yoksun kalması, sorgulama, analiz yeteneğine sahip olmaması demektir. Bu anlayış, felsefeyi, aklı, İslam dininin karşısına koyan bir anlayıştır. İslam tarihinde çok büyük felsefecilerimiz var. Hükümet bu karara seyirciyse, bilimin, felsefenin, aklın düşmanıdır” görüşünü dile getirdi. ‘İslam dinine karşı...’ ‘12 Eylül işkencesi sürüyor’ İstanbul Haber Servisi DİSK Genel Başkanı Kani Beko, 12 Eylül faşizminin tek ses, tek renk, tek tip insan formülünün AKP tarafından sürdürüldüğünü belirterek “12 Eylül’le hesaplaşma her gün sokaklarda yaşanıyor. Temel hak ve özgürlükleri ayaklar altına alan 12 Eylül darbecilerine bağlı Sıkıyönetim Mahkemeleri, yine iktidara doğrudan bağlı, adına Özel Yetkili Mahkemeler denilen siyasal operasyon aygıtlarıyla varlığını sürdürüyor” dedi. Beko, 12 Eylül askeri darbesinin 33. yıldönümüne ilişkin yaptığı açıklamada, “Toplumu tek tipleştirmeyi, her türlü demokratik tepkiyi baskı ve zorla sindirmeyi, işkenceyi, devlet terörünü kurumsallaştırmayı, emeği örgütsüzlüğe sürüklemeyi hedefleyen 12 Eylül faşist zihniyetinin bugün ortadan kalktığını söylemek mümkün değil” ifadelerini kullandı. Siyasi iktidarın Kenan Evren’i göstermelik bir biçimde yargılayıp “darbe karşıtı” nutuklar attığını kaydeden Kani Beko, özetle şunları söyledi: “Gençlerimiz sokaklarda öldürülürken, hapishaneler muhaliflerle dolup taşarken, gazeteciler, sanatçılar, bilim insanları büyük bir baskı altındayken… Ancak bu nutuklar inandırıcılığını büyük ölçüde kaybetmiştir. Çünkü halk, 12 Eylül’den beri yürütülen bir projeyi sokaklarda yırtıp atmıştır. 12 Eylül ile girilen ve hiç bitmeyecekmiş gibi görünen karanlık yolun sonuna gelinmiştir. Bize bugünleri yaşatan ve ‘Bu daha başlangıç’ diyen tüm halkımızı selamlıyor, darbenin tüm izlerinin bu ülkeden tamamen silineceği günler için ‘mücadeleye devam’ diyoruz.” l İstanbul Haber Servisi Kadıköy’de, “İşkence Mağdurlarına Saygı Anıtı” açıldı. Zihnipaşa Köşkü’nün önünde bulunan Kuşluk Parkı’ndaki anıtın açılış törenine gelenler, sloganla darbeyi lanetledi. Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk, 12 Eylül askeri darbesinin demokrasi tarihine kara bir leke olarak geçtiğini söyledi. ‘İşkence Mağdurlarına Saygı Anıtı’ açıldı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle