15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13 EYLÜL 2013 CUMA CUMHURİYET SAYFA [email protected] KÜLTÜR EMEK SİNEMASI DAVASI Fotoğraf: Canan Coşkun 15 PEN Uluslararası Kongresi Reykjavik’te yapıldı. Türkiye yine odaktaydı Hak arama yargılanıyor HİLAL KÖSE Emek Sineması’nın yıkılmaması için İstiklal Caddesi’nde yapılan eyleme katıldıkları için 6 yıla dek hapis cezası istemiyle yargılanan sinema yazarı Berke Göl, öğrenciler Hazar Büyüktunca, Özgür İpek ve avukat Mehmet Ferit Aka dün yargıç karşısına çıktı. “Görevi yaptırmamak için direnme” ve “Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet” suçlarından yargılanan protestocular, suçlamaları reddederek, eylem sırasında polisin şiddetine maruz kaldıklarını söylediler. İstanbul 31. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki davada savunma yapan Berke Göl, sinemaseverler ve sanatçılar olarak, Emek Sineması’nın yıkılmaması için tamamen barışçıl amaçlarla yapılan yürüyüşe katıldıklarını söyledi. Hazar Büyüktunca ise şöyle konuştu: “Tarihi yapıların yıkımına, yağmalanmasına karşı olduğum için basın açıklamasına katıldım. Amacımız kültüre sahip çıkmaktı ancak şiddet gördük.” Özgür İpek de “Emek Sineması’nın kültüre yaptığı katkısı nedeniyle yıkıma karşı yapılan eyleme katıldık. Kimseye mukavemet etmedik. Aksine bize yönelik çok yoğun baskı vardı” dedi. Dava, sanık avukatlarına yazılı savunmalarını mahkemeye sunabilmeleri için süre verilerek, 24 Ekim’e ertelendi. Emek Bizim İstanbul Bizim İnisiyatifi üyeleri de dava öncesi Çağlayan’da bir araya geldi. Grup adına açıklama yapan oyuncu Tülin Özen, yıkıma karşı 2009’dan bu yana mücadele ettiklerini belirterek “Kamuya ait olan Emek Sineması’na sahip çıkarak sadece bir kültür varlığına ve hafızasına değil, aynı zamanda kentin müşterek alanlarına ve bu alanlar üzerindeki söz hakkımıza sahip çıkıyoruz. Sermayeyle el ele veren iktidar, sesimizi kısmak, kent hakkımızı elimizden almak için çok uğraştı” dedi. Dava konusu yürüyüş nedeniyle polisin Yeşilçam Sokağı’nı hukuksuz bir şekilde kapattığını belirten Özen, şöyle devam etti: “Biber gazı ve tazyikli suyla şiddet uygulanmak suretiyle anayasal hakkımız gasp edildi. Bununla da yetinilmedi, göstericilerden 4’ü gelişigüzel gözaltına alındı. 4 yıl boyunca sinemasına sahip çıkan, gösteri ve yürüyüş yaparak hakkını arama ‘suçunu’ bu dört arkadaşımızla paylaşan herkes bugün burada. Adalet yerini bulduğunda hep birlikte beraat edeceğiz.” ‘Her diktatör edebiyattan korkar’ Başlıkta tümce benim değil. Kazakistan steplerinde hapis yatan genç bir yazarın mektubundan. “Her diktatör edebiyattan korkar...” Ben o tümceyi içimde büyüttüm, büyüttüm, büyüttüm: Her diktatör sanattan korkar… Her diktatör tiyatrodan korkar… Her diktatör resimden, heykelden korkar… Her diktatör en çok yazıdan, sözden, mizahtan, şiirden, hele hele karikatürden korkar… Böyle olmaz, baştan başlamalıyım: Buzullar, volkanlar, fiyortlar, dumanı tüten dağlar, ovalar… Fokur fokur fokurdayan yeraltı suları ve çamurlar… Acayip biçimlere bürünmüş lav yığınları, lav ovaları ve buz kubbeleri… Yüksekten akan çağlayanlar, alçakta duran krater gölleri, iç denizler, termal banyolar… Nereye giderseniz gidin hep okyanuslarla, sularla çevrili olmak… Peşinizi bırakmayan kesif bir kükürt kokusu… Sanki başka bir gezegendeymişim duygusunu veren İzlanda’dayım. Burası bir ada ülke ve insanı baştan çıkaran eşsiz bir doğaya sahip. Bunlara bir de izleri hâlâ duran Viking geçmişini ve mirasını, ayrıca insanların dilinden düşmeyen hayalet öykülerini de ekleyin… Bu muhteşem doğanın tadını çıkarmama; birbirinden ilginç sözlü ve yazılı öykü geleneğinin peşinden sürüklenmeme pek fırsatım yok ne yazık ki… Çünkü ülkenin başkenti Reykjavik’te (sözcük anlamı, “dumanlı koy”) sabahtan akşama bir toplantı salonuna kapanmış durumdayız. Kapandığımız salon kentin çok görkemli modern opera binasında. Ülke nüfusu 320 bin kişi (kentin değil, ülkenin nüfusu) ama yine de irili ufaklı sayısız salonu barındıran bir opera binaları var. (Ağla İstanbul ağla!) Çarpıcı doğa Mustafa Balbay, Ragıp Zarakolu, Ayşe Berktay ve Büşra Ersanlı. CİNSEL KİTAPLAR DAVASI Apollinaire Kültür Servisi Sel Yayınları tarafından, “CinSel Kitaplar” serisinde yayımlanan Guillaume Apollinaire’in “Genç Bir Don Juan’ın Maceraları” kitabıyla ilgili, yayıncısı İrfan Sancı ve çevirmeni İsmail Yerguz’a açılan “müstehcenlik” davasına dün Çağlayan’daki 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde yeniden başlandı. Sancı ve Yerguz hakkında, TCK’nin 2263 maddesine göre 6 yıldan 10 yıla kadar hapis cezası isteniyor. Kitap hakkında 2009’da dava açılmış, “kitabın edebi eser olduğu” ve suç unsurları oluşmadığından sanıkların beraatına karar verilmiş, ancak Yargıtay’ın kararı bozması üzerine dava yeniden görülmeye başlanmıştı. Duruşmaya katılan İrfan Sancı, davada “Apollinaire bir yazar mıdır, edebi bir şahsiyet midir” diye değerlendirme yapıldığını, ancak Apollinaire’in tüm eserlerinin Avrupa Kül “Dünya Yazarlar Birliği” Uluslararası PEN Kulüpleri Federasyonu’nun bu yılki kongresi İzlanda’nın başkenti Reykjavik’te 912 Eylül’de, kongre salonu olarak da kullanılan bu opera binasında yapıldı. Kongre kentte her yıl tekrarlanan Edebiyat Festivali’yle eşzamanlı düzenlenmişti. 65 ülkenin PEN merkezi temsil edilmişti. PEN Türkiye Merkezi yönetiminden Halil İbrahim Özcan (İkinci Başkan), Tülin Dursun (Sayman) ve ben (Dış İlişkiler) katıldık. Uluslararası PEN bir yandan dünya yazarları arasında iletişim ağları kurarken; yazar örgütleri arasında diyalog sağlarken, genç yazarları, tehdit altında olan dilleri desteklerken, bir yandan da düşünce ve ifade özgürlüğünün bekçiliğini yapıyor; düşüncelerinden, söylediklerinden ve yazdıklarında dolayı hapsedilen, baskı gören yazarların yanında yer alıyor. (Sözün nereye varacağını anladınız elbet!) 65 ülkenin katılımı yargı önünde! tür Mirası listesinde yer aldığını söyledi. “Burada yargılanan ben değilim, burada Apollinaire yargılanıyor” diyen Sancı, edebi bir şahsiyetin eserinden bir paragraf alınarak suçlanamayacağını belirtti. Sancı, eğer söz konusu ceza verilirse, bunun Türkiye’nin kaybına olacağını, Türkiye dışında bu kararın tanınmayacağını kaydetti. Savunma avukatı Adem Sakal ise ceza istenen kanun maddesinin çocukların cinsel istismardan korunmasına yönelik olduğunu, ancak suçun oluşması için istismarı söz konusu somut bir çocuk olması gerektiğini ifade etti. Sakal, bir kurgu kişisiyle böyle bir suçun oluşamayacağını söyledi. Hâkim Onur Özsaraç, savunma için ek süre tanınması gerekçesiyle duruşmayı 7 Kasım’a erteledi. Dava için yeniden bilirkişi raporu ise istenmeyecek. n kötülerden biri Türkiye: Uluslararası Kongrede Hapisteki Yazarlar Komitesi Başkanı’nın E sunduğu rapor şöyle başlıyordu: “2012 Kasımı’nda Türkiye Devlet Başkanı Abdullah Gül, çok kalabalık bir uluslararası PEN heyetine, Türkiye’de hapisteki yazarlar için ne çok üzüldüğünü ve bu durumun Türkiye’nin başarısını gölgelediğini söylüyordu. Gelin görün ki, birkaç ay sonra Gezi Parkı’nda başlayan ve hızla ülkeye yayılan olaylar baskıcı hükümetin şiddetiyle, gazla, tutuklamalarla, ifade özgürlüğünü yok saymakla bastırıldı.” Ve rapordan alıntılar: “Kendi yurttaşlarına en çok şiddet kullananlar: Suriye, Mısır, Rusya, Vietnam, Bahreyn.” “2012’de 87 ülkeden hapisteki 786 yazar, PEN’in özel ilgi alanına girdi. Bunların çoğu ve en kötü durumda olanları: Türkiye, İran, Meksika, Vietnam ve Çin’deydi.” “Sanal ortamda özgürlükleri yok sayan ülkelerin en başında gelen 5 ülke şunlardır: Türkiye, Vietnam, Çin, İran ve Suriye.” “Dünyada en çok gazeteci nin öldürüldüğü ülkeler: Meksika, Honduras, Brezilya. (Sade ce Honduras’ta 2009’dan beri 33 gazeteci öldürüldü.)” Hayır bizde öldürülmüyor, süründürülüyor yandaş olmayan gazeteciler! Sevgili Okurlar, artık uluslararası yazar birlikleri, Mustafa Balbay, Muharrem Erey, Ayşe Berktay, Büşra Ersanlı, Ragıp Zarakolu gibi isimleri ezbere biliyor. Tıpkı İran, Vietnam, Kamboçya, Eritre’deki yazarlar gibi, kocaman bir ailenin parçası onlar. Tıpkı Ayşe Berktay’ın Kanada PEN’inden gelen mektuba yanıtındaki gibi, hapisteki tüm yazarlara “yalnız değilsin!” “Dünya senin farkında” mesajının gitmesiyse öyle önemli ki! Kongre günlerinde 65 ülkenin resmi delegasyonu, bir de Reykjavik’deki Rus Elçiliği’ne baskın yaptık! “Dine hakaretten” ve Putin’i eleştirmekten hapis yatan 2 gazetecinin haklarını savunan ve “eşcinsel haklarını yasaklayan yasayı” protesto eden mektubu elden vermek üzere, Kongre salonundan Rus Elçiliği’ne yürüdük. Rus elçisi yüz kişilik heyeti sokakta karşıladı. Mektubu aldı. Sonra dağıldık. Kongrenin sonunda hem Uluslararası PEN’in yeni yönetimi seçildi. Hem de Birleşmiş Milletler’e ve ülke yönetimlerine sunulacak raporlar ve belgeler hazırlandı. Bunların elbet yaptırım gücü yok. Ancak kendi halklarına ve dünyaya rezil olmak istemeyen ülke yönetimleri bunları dikkate alıyor, gerisi bildiğini okuyor… Ama gördük işte, yazarını, gazetecisini hapiste tutan, halkına baskı uygulayana ne yapsalar boşuna: örneğin, olimpiyatları düzenleme hakkı verilmiyor. Rus Elçiliği’ne baskın
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle