Katalog

10 EYLÜL 2013 SALI CUMHURİYET [email protected] SAYFA KÜLTÜR 15 SSM’deki sergisinin basın toplantısında konuşan ünlü çağdaş sanatçı Anish Kapoor ‘ABD Ortadoğu’yu rahat bırakmalı’ Kültür Servisi Çağdaş sanatın en saygın adlarından Anish Kapoor, Türkiye’de açacağı ilk büyük kişisel sergisi için İstanbul’da. Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi’nin ev sahipliği yapacağı, Akbank Sanat işbirliğiyle gerçekleşen “Anish Kapoor İstanbul’da” sergisi bugün açılacak. 5 Ocak 2014’e kadar görülebilecek etkinlikte, Kapoor’un daha önce bir arada sergilenmemiş taş eserleri ile “Sarı” ve “Gök Ayna” gibi ünlü çalışmaları yer alıyor. Heykel, mimari, mühendislik ve teknolojiyi bir araya getiren ikonik eserleri içeren sergi, müzenin galerileri ve bahçesinde görülebilecek. Sergi öncesinde Sakıp Sabancı Müzesi’nde dün gerçekleştirilen basın toplantısına Anish Kapoor, serginin küratörü Sir Norman Rosenthal, müze müdürü Dr. Nazan Ölçer, Akbank Yönetim Kurulu Başkanı ve Murahhas Üyesi Suzan Sabancı Dinçer ile Akbank Genel Müdürü Hakan Binbaşgil katıldı. Ustasından Geçmeyen Deniz “Usta”nın hikâyesini anlatmak büyük cesaret. Çünkü bu ülkede “Kötü ustanın eline düşmek” diye bir şey var. “Kompleksli usta” diye bir kavram var. “Evine usta girsin inşallah” diye bir beddua bile var. “Mutluluk kapımı çalmadı gitti Dalımda bir yaprak görmedim usta Murat yalan imiş, umutsa hayal, Böyle yaşamaktan bıktım ben usta Böyle yaşamaktan bıktım ben usta Böyle yaşamaktan bıktım ben usta” diye nakaratı olan bir Müslüm Baba şarkısı var. “Usta ne diyorsun bu hususta?”; “Usta mısın hasta mısın?” diye küçümseyici laflar var. Kavga sırasında “Bana ustalık taslama!” diye diklenmek var. Bir mafya dizisindeki karakterin liderine hitap şekli var: “Sıkıyım mı Usta?” “Sık Memati.” Hadi bunları geçelim… Daha da fenası Nâzım Hikmet’in şiirindeki Galip Usta var. Hani şu Haydarpaşa Garı’nın merdivenlerinde oturan ve tuhaf şeyler düşünmekle meşhur olan… Zayıf, korkak, burnu sivri ve uzun. 5 yaşında “Kaat helva yesem her gün” diye düşünen; 10 yaşında “Mektebe gitsem” diye düşünen; 11 yaşında. “Babamın bıçakçı dükkânından akşam ezanından önce çıksam” diye düşünen; 15 yaşında “Sarı iskarpinlerim olsa kızlar bana baksa” diye düşünen; 16 yaşında “Babam neden kapattı dükkânını? Ve fabrika benzemiyor babamın dükkânına” diye düşünen; 20 yaşında “Gündeliğim artar mı?”; 21 yaşında “Babam ellisinde öldü, ben de böyle tez mi öleceğim?”; 22, 23, 24 yaşlarında “İşsiz kalırsam” diye düşünen; Ve 50 yaşına kadar zaman zaman işsiz kalan; 51 yaşında ihtiyarlayan ve o an, o şiirin yazıldığı an, 52 yaşında olup babasından bir yıl fazla yaşayan ve halihazırda işsiz olan ve merdivenlerde durup kafasını düşüncelerin en tuhafına kaptıran Galip Usta... var. O, “Kaç yaşında öleceğim? Ölürken üzerimde yorgan olacak mı?” diye düşündükten sonra daha bir sürü şair, yazar ve gazeteci onun ve onun gibilerin hikâyelerini anlatmak için kendi hayatlarını tehlikeye atmışken... O hayatları değiştirmek için sokaklara dökülen sayısız insan hapislerde çürümüşken... Birine “Usta” demek... ve onun hayatı üzerinden bir memleket hikâyesi anlatmaya kalkışmak... gerçekten büyük cesaret. Zambaklı Padişah şiirinde “Ustasından geçmeyen bir deniz Gittikçe uzaklaşıyor, okunmuyor” der Ece Ayhan. Dilerim, bir gün aynı kişiye dair bir belgesel daha yapılsın ve metni bu dizelerle başlasın... Çünkü bu ülke şu an... ustasından geçmeyen bir deniz. Okunmuyor. Hiç okunmuyor. İfade özgürlüğünü savunan eylemlere de katılan, muhalif düşünceleriyle tanınan Kapoor, sanatın siyasi olduğunu vurgularken “Estetik her şey siyasi bir görüştür” dedi. Sanatçı, ABD’nin Ortadoğu’yu rahat bırakmasını istedi. bir alana ihtiyaç olduğunu belirten Kapoor, “soyut ve soyuta yakın eserlerinde, anlamın sınırlarında durmanın” onu ilgilendirdiğini ifade etti. SSM’nin konuğu olmaktan mutluluk duyduğunu belirten Kapoor, “burada kendimi devlet başkanı gibi hissettim. Ama sanatçı olmak devlet başkanı olmaktan daha iyi” dedi. Gelen bir soru üzerine Ortadoğu’yla ilgili fikirlerini de açıklayan Kapoor, “Amerika, Ortadoğu’yu rahat bırakmalı” dedi. Daha önce de ifade özgürlüğünü savunan eylemlere katılan ve muhalif düşünceleri bilinen Kapoor, “Sanat siyasidir. Estetik her şey bana göre siyasi bir görüştür. Çok yakından ilişkileri vardır. Bienalin siyaset üzerine etkisi vardır” dedi. Kapoor’un ardından Suzan Sabancı Dinçer ile Akbank Genel Müdürü Hakan Binbaşgil söz aldı. Akbank’ın kuruluşunun 65. yılında nasıl bir iz bırakabiliriz diye düşünürken bu sergiyi hazırladıklarını belirterek “Kapoor’dan daha iyi bir iz bırakamazdık” dedi. Sadece ekonomik değer yaratmanın değil, kültür ve sanatta da değer yaratmanın gerekli olduğunu ifade eden Dinçer, yaratıcı, hayal gücünü zorlayan bu eserlerin sergilenmesi için SSM’nin güvenilir bir ev sahibi olduğunu belirtti. Hakan Binbaşgil ise Akbank’ın uzun zamandır sanatın birçok alanına yatırım yaptığını, Anish Kapoor’un sergi fikrinin ise Suzan Sabancı Dinçer’e ait olduğunu söyledi. üze şantiyeye dönüştü Nazan Ölçer, Anish Kapoor’u ağırlamaktan mutluluk duyduklarını belirtti. Ölçer, Kapoor’un tonlarca ağırlıktaki eserlerinin karayoluyla taşındığını, yerleştirilirken müzenin adeta şantiyeye dönüştüğünü, eserleri taşıyabilmesi için duvarların çelikle güçlendirildiğini, salonlarda birçok M vincin çalıştığını anlattı. SSM Danışma Kurulu üyesi ve serginin küratörü Norman Rosenthal, Kapoor’un “mucize gibi” diye tanımladığı eserlerinin figü ratif hassasiyetler, eril ve dişil unsurlar taşığını söyledi. Eserlerin hacmi yanında yüzey olarak da dikkat çekici olduğunu belirten Rosenthal, taşın oluşumundaki tarihe de vurgu yaparak, “30 yıllık süreçte mermer, oniks, kaymaktaşı, granit, kumtaşı ve diğer taş türleri kullanılarak ortaya çıkan bu taş eserlere bakan birinin aklına tarihsel zamanın felsefeleri ve gerçeklikleri hakkında birçok bakış açısı geliyor. Bu eserler izleyiciyi biçim ve maddede saklı 3 katmanlı gizemi düşünmeye davet eder. Belki de Kapoor’un sanatının en muhteşem yönü, özellikle de taş eserlerinin verdiği, eserlerin yaratıldığı zamanın tahmin edilemez oluşuyla bir likte ortaya çıkan zamansızlık duygusu” dedi. Rosenthal, bu yanıyla da serginin, surlarla çevrili, mimarisinde taşın önemli yer tuttuğu İstanbul’a çok uygun olduğunu sözlerine ekledi. Anish Kapoor ise pek çok çağdaş sanatçının çalışmalarında taşa yer vermediğini, ancak malzemeleri üst üste koymak yerine, malzemeden eseri çıkarmaktan hoşlandığını belirtti. “Taşın sanatı, taşın geçmişi, sanat içindeki düşüncelerimize hapsolmuş” diyen Kapoor, “Dünya çapında yanlış anlamalar dönemindeyiz. Sanatta tutucu düşünceler anlamsızlaştı. Gelenekselde yeniyi bulmalı, yeni uzam, yeni zamanla yeni sanatı yaratmalıyız” dedi. Yeni sanat için yeni bakışa, yeni uzam, akılda yaratılan yeni Sanata yatırım ‘İstanbul Senfonisi’ne büyük ödül Kültür Servisi Fazıl Say, “İstanbul Senfonisi” eseri ile Avrupa’nın en prestijli müzik ödüllerinden ECHO Ödülü’ne değer bulundu. Berlin’deki Deutsche PhonoAkademie’nin verdiği ödülün seçici kurulu, ödülün Say’a veriliş nedenini “İstanbul Senfonisi eseri Doğu ile Batı arasındaki köprüleri sanatsal olarak büyük bir başarıyla kurmaktadır” ifadesiyle açıkladı. Say 2001’de Stravinski’nin “Bahar Ayini” kaydıyla “en iyi yorumcu” ve 2008’de de kemancı Patricia Kopatchinskaja ile yaptığı albümle “en iyi oda müziği” ödülü almıştı. Say, bu kez “İstanbul Senfonisi” ile “en iyi beste özel ödülü”nün sahibi oldu. 2009’da bestelenen eserin ödülü kazanan kaydı, şef Gürer Aykal yönetimindeki Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası ile kanuni Hakan Güngör, neyzen Burcu Karadağ, darbuka/kudüm/bendirde Aykut Köselerli tarafından icra edilmişti. 16. Uluslararası Ayvalık Müzik Akademisi Piyano Ustalık Sınıfı bir konserle sonlandı. Fazıl Say üçüncü kez ECHO Ödülü’ne değer bulundu İdil Biret’in gurur gecesi gey, Elif Gökçe Tuğrul ve Can Okan, maharetlerini dinleyicilerAYVALIK Prof. Filiz Ali’nin le paylaştı. Özel olarak ve özenkurduğu ve başkanlığını yürüttü le seçilen genç piyanistler sahneğü 16. Ayvalık Uluslararası Mü deyken Biret, onları hem merakzik Akademisi’nin (AIMA) piya la, hem heyecanla takip etti. Hem no ustalık sınıfı konseri, 6 Eylül de aldıkları alkışlarla gururlandı. akşamı Cunda Adası’ndaki Alibey O akşam salonda, duyduğu soKültür Merkezi’nde gerçekleşti. rumluluk ve heyecanla, başka bir Uluslararası üne sahip ilk sanat İdil Biret vardı. Kapanışta ise ünçılarımızdan biri olan İdil Biret, lü piyanist, salonu dolduranlara iki yedinci dönem öğrencilerini din eserle veda etti. leyicilerle buluşturdu. Romantik Biret’in, 28 Aralık’ta 50. ölüm dönem Alman besyıldönümünde anılatecileri “Brahms ve cak olan ve ülkemizSchumann’ın yağrencilerinin konserini de müzik kurumlarıpıtlarını anlama ve nın kurulmasına dair seslendirme” üzeri gurur ve heyecanla izleyen verdiği raporlarla taBiret, kapanışta salonu ne yoğunlaşılan çanınan Alman besteci lışmaların sunulduPaul Hindemith’e dolduranlara iki eserle ğu geceyi Biret, ayözel projeleri veda etti. Müzikseverleri dair rı bir heyecan ve guise çok yakında sabekleyen bir başka rurla izledi. natseverlere sunulaSolistik kariyericak. Sanatseverleri sürpriz de Biret’in Türk nin zirvesinde, yalbekleyen bir diğer besteci Ertuğrul Oğuz nızca Türk piyanistsürpriz de Biret’in Fırat’ın piyano eserlerini lere değil, diğer saTürk besteci Ertuğnatçılara da yön gösrul Oğuz Fırat’ın pikaydedecek olması. teren Biret’in eğitimyano eserlerini de cilik yönü, AIMA sakaydedecek olması. Piyanonun yanı sıra koro, keyesinde ortaya çıkıyor. Türkiye’de herhangi bir okulda görev alma man, flüt, gitar ve yaratıcı yazma yan sanatçı, yedi yıldır gerçekle dalında atölye ve ustalık sınıflaşen konserlerde eğitimcilik heye rı ile elliyi aşkın katılımcıyı ustalarla buluşturan AIMA’nın Pecanı yaşıyor. Brahms ve Schumann icrasında ter Bruns yönetimindeki viyolonteknik problemler, müzikalite, yo sel ustalık sınıfı çalışmalarının da rumculuk üzerine gerçekleşen ça 1623 Eylül arasında gerçekleşmelışmaları başarıyla geçen bu yıl si bekleniyor. ki piyanistler Asya Sevda Sarı, Geniş bilgi; www.ayvalikmusic. Leyla Cemiloğlu, Zeynep Gür com adresinden edinilebilir. ERSİN ANTEP Ö