18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 31 AĞUSTOS 2013 CUMARTESİ 4 HABERLER Tarafların karşılıklı açıklamalarıyla karamsarlığın arttığı çözüm sürecinde kritik eşiğe gelindi Sayım Suyum Yok Bursa’yı Yalova’ya bağlayan yolun tam tepeden Gemlik’in göründüğü yerinde Orhan Veli’nin şu seslenişi yer alır: Gemliğe doğru denizi göreceksin / Sakın şaşırma! Yıllardır bunu okuyunca güler ve bir gün bir şakacının bunu “Gemliğe doğru betonu göreceksin / Sakın şaşırma!” diye düzeltmesi gerektiğini düşünürüm. 28 Ağustos günü, kıyı kentinde bir ilan tabelasında, Gemlik’te hukuksuzluğun da egemen olduğunu gördüm. İlan panosunda şunlar yazılıydı: “Durmak yok! Hizmete devam! Gemlik Belediye Başkanı Vekili Refik Yılmaz.” Refik Yılmaz, demokrasiyi sandıktan ibaret gören Recep Tayyip Erdoğan’ın partisinden. Ama Refik Yılmaz Gemlik’e hizmet için yetkiyi sandıktan almış değil. Gemlik halkına Belediye Başkanı olarak hizmet verme yetkisini alarak sandıktan çıkan kişi, 19992009 yılları arasında Celal Bayar’ın doğum yeri olan Umurbey Belediye Başkanlığı’nı da yapmış olan Fatih Güler. Fatih Güler şu anda hakkında açılan davalar olduğu için görevden uzaklaştırılmış durumda, AKP’li Refik Yılmaz onun yerini işgal ediyor. HHH Fatih Güler’in ilginç öyküsü şöyle: 29 Mart 2009 tarihinde CHP adayı olarak katıldığı Gemlik Belediye Başkanlığı seçimlerini kazanıyor, göreve başladığının daha ikinci ayında makam odasında “böcek” (dinleme aygıtı) bulunuyor. 21 Ocak 2011 tarihinde savcılık sürdürdüğü soruşturma kapsamında F. Güler’in yedi saat boyunca ifadesini alıyor ve tutuklanması talebiyle mahkemeye sevk ediyor. Fatih Güler’e isnat edilen suçlar arasında, balıkçı barınağı ihalesine fesat karıştırmak (ondan beraat etti), işçilere zabıta benzeri kılıklar giydirmek, Kumla sahilinde kumar kastı olmaksızın okey oynanmasına göz yummak, belediyenin spor tesislerini amatör kulüplere kiralamak var. Gemlik Asliye Ceza Mahkemesi, savcılığın tutuklama talebini suçun vasfının değişme olasılığının bulunması ve delilleri etkileme durumu olmadığı gerekçesiyle reddediyor, üç gün sonra bir üst mahkeme de tutuklanma talebini geri çeviriyor. Ama İçişleri Bakanlığı, 08.03.2011’de, anayasanın 127. maddesinin kendisine verdiği yetkiye dayanarak, Güler’e görevinden el çektiriyor. Kararın gerekçesi, Fatih Güler’in delilleri etkileyebileceği. Oysa iki mahkeme kararında da bu olasılığın olmadığına hükmedilmiş. HHH Bu karara dayanılarak, halkın oyuyla seçilen Belediye Başkanı görevden alınırken, yerine devletin gücü kullanılarak ve yerel mafyanın da karıştığı ayak oyunlarıyla AKP’li meclis üyesi Refik Yılmaz oturtuluyor. İçişleri Bakanlığı’nın kararının gerekçesi ise Bursa Valiliği’nin bu konudaki yazısı. Fatih Güler’in görevden alınması lehine mütalaa veren eski Vali Şahabettin Harput, Bursa’daki görevinden ayrılışıyla ilgili basın toplantısında, Güler’in görevden uzaklaştırılması konusundaki soruları yanıtlarken şunu söylüyor: Ben takdirimi iktidar lehine kullanırım. İçişleri Bakanlığı’nın tasarrufunu uyguladım. İşte Gemlik’in sandıktan çıkma Belediye Başkanı Fatih Güler’in öyküsü bu. Şimdi İçişleri Bakanlığı 8 Eylül’e kadar görevden alma konusuyla ilgili yeni bir karar verecek, eski kararını zamanın Bursa Valisi Harput’un mütalaasına dayandırıyordu. Bursa’nın yeni Valisi Münir Karaloğlu Van Valisi iken Van/Edremit ve Özalp Belediye başkanlarının ve de Van Belediye Başkanı’nın tutuklu kaldıktan sonra tahliyelerinde göreve iadeleri yönünde mütalaa vermişti. Fatih Güler kendisi için de böyle bir karar bekliyor. Ama verilse ne olur? Zaten otuz ay süreyle Güler’in görevini yapması engellendi. Fatih Güler olayı, AKP’nin ve Erdoğan’ın sandık ve milli irade konusundaki samimiyetlerinin göstergesidir. Evet, sandıktan Müslüman Kardeşler çıkınca iyi, CHP çıkınca “sayım suyum yok!” oluyor ve “çanak çömlek patlıyor”. 1 Eylül sendromu İLHAN TAŞCI ANKARA KCK’nin hükümetin somut adım atmaması durumunda 1 Eylül’de süreci “durduracağı” açıklamasıyla birlikte, bu tarihe saatler kala “1 Eylül sendromunun” nasıl aşılacağı sorusuna verilecek yanıt sürecin de geleceğini belirleyecek. Bir yandan BDP, bir yandan Kandil hükümeti hedef alırken; hükümet ise “medya üzerinden değerlendirme yapmam” diyerek muhatabının Abdullah Öcalan olduğu mesajını veriyor. Öcalan’ın BDP heyetiyle görüşmelerinde sıklıkla “umut ve isteğini” vurguladığı biliniyor. Taraflar kimi zaman birbirlerine yönelik eleştiri dozunu artırsa da süreci Demirtaş umudunu ko“başlatan” olarak, “birumaya çalışmakla birtirecek” olanın da Öcalikte gittikçe çözüm sülan olduğu değerlendirrecinden uzaklaşıldığı mesi yapılıyor. kaygısını dile getiriyor. Çözüm sürecinde Seçim oyalaması şüphesi KCK Eşbaşkanı Cemil Bayık’ın AKP’nin sürece ilişkin tavrıyla ilgili, “Aldatarak zaman kazanmak, bütün bu geliştirdiklerimizi, seçimlere kurban etmek istiyorlar. Belediye seçimlerini kazanıp onun üzerine parlamento seçimini, Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanmak istiyorlar. Gündemlerinde Kürt sorununu çözmek gibi sorun yok. Tamamen zaman kazanmaya oynuyorlar” yorumuna Ankara’dan yanıt verildi. BDP yöneticileriyle hükümet adına görüşmeleri yürüten isimlerden Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Bayık’ın ismini vermeden, “Çözüm süreci seçime dönük bir manevra değil” mesajını kamuoyuyla paylaştı. Cemil Bayık’ın, “Eğer 1 Eylül’e kadar ikinci aşamanın gerektirdiği yönde adım atmazlarsa bizim artık yapacağımız bir şey kalmaz. 1 Eylül’de bunu görmezsek geri çekilmeyi durdururuz. Ve hatta böyle devam ederlerse geriye gelen güçler nasıl geldilerse öyle de tekrar Kuzey’e giderler” çıkışı, çözüm sürecinde kritik bir dönemecin de habercisi olarak yorumlandı. BDP ve Kandil’in beklentilerini karşılayacak bir paketin hazırlanmamış olması ve takvimin de deklare edilmemesi nedeniyle gerilim yaşanıyor. BDP kanadı, hükümeti demokratikleşme paketi hazırlamamakla eleştirirken Başbakan Tayyip Erdoğan başta olmak üzere hükümet üyeleri ise silahlı unsurların yalnızca yüzde 20’sinin çekildiğini, dolayısıyla ilk aşamanın henüz tamamlanmadığı tezini dile getirdi. Bu duruma ilişkin BDP lideri Selahattin Demirtaş, “Birinci aşamadan kastedilen şeyin PKK gerillalarının yüzde yüzünün sınır dışına çıkması değildi. Ölümler durdu. İstenen buydu bu da sağlandı. Dolayısıyla hükümetin şimdi çıkıp yüzde yüz çekilmediler şeklinde bir tartışma başlatması doğru değildir” dedi. Demirtaş umudunu korumaya çalışmakla birlikte gittikçe çözüm sürecinden uzaklaşıldığı kaygısını dile getirmeye başladı. Demirtaş sıkıntılar yaşanmasının nedenini şöyle anlattı: “Hükümet süreci tek taraflı yönetmeye çalıştığı için bunu bir müzakere, karşılıklı konuşma diyalog süreci gibi algılamadığı ve böyle kabul etmediği için sıkıntılar çıkıyor. Hükümetin bu işi ‘Müzakerenin ruhuna ters’ aylara yaymasının imkânı yok. Atacağı, atması gerektiği adımları atarken de bir müzakere anlayışıyla hareket etmek yerine tek taraflı olarak ‘ben istediğim zaman istediğim gibi yaparım’ gibi bir anlayışı dayatmaya çalışıyor. Bu da müzakerenin ruhuna terstir. Bir risktir.” Her ne kadar hem BDP, hem de Kandil, hükümeti yüksek sesle eleştirse ve adım atmamakla suçlasa da sürecin bundan sonraki gelişimi Abdullah Öcalan’ın tavrına göre şekillenecek. Bu noktada Demirtaş’ın, “Kandil, Öcalan’ın dışında tek bir kelime bile bugüne kadar söylememiştir” vurgusu dikkat çekiyor. KIŞANAK: ÇÖZÜM SÜRECİNİ HÜKÜMET GERDİ DİYARBAKIR (Cumhuriyet) BDP Eş Genel Başkanı Gültan Kışanak, çözüm sürecinde hükümet üzerine düşenleri yapmadığı için gerilim yaşandığını belirterek “Takvim sıkışıklığının asli sorumlusu AKP hükümetidir. 8 aydır adım atmadılar. Önümüzde bir seçim var, zaman sınırlı. Kafamıza göre tarih belirlemiyoruz. İki ay içerisinde bir şey yapıldıysa yapıldı, yapılmadıysa kaldı” dedi. Terör örgütü PKK ve Abdullah Öcalan’ın, “hükümetin Kürt sorununun çözümü için 1 Eylül’e kadar adım atması gerektiği” yönündeki açıklamaların ardından ANF’ye konuşan Kışanak, “İkinci aşamada, asıl sorumluluk hükümete, parlamentoya düşüyor. Demokratikleşme konusunda adımların atılması gereken bir aşama. Ne yazık ki aylardır bu konuda hükümet, zaman tüketen, ayak direten bir yaklaşım içerisindedir. Bu da çözüm sürecini zora sokan bir durum. Tam iki aydır, ‘paket bugün açıklanacak, yarın açıklanacak’ diyorlar. İki aydır, kamuoyunu oyalıyorlar. AKP’nin bu paketi hazırlarken tartışma süreçlerini kamuoyuna açması, BDP ile paylaşması lazımdı” dedi. Sürecin tıkanmadığını ama gerilim yaşandığını belirten Kışanak, şunları söyledi: “Gerilimin nedeni hükümetin üzerine düşenleri yapma konusunda ayak diremesidir. Bu bir gerilim yaratıyor. Takvim sıkışıklığı var. Biz kafamıza göre tarihler belirlemiyoruz. Önümüzde seçim var, zaman sınırlı. Çözümü seçim sonrasına erteleyemeyiz. Her defasında ertelene ertelene, çözüm süreçleri boşa çıkartıldı. Hükümette kararlılık göremiyoruz. Hükümet, ‘Ben müzakereden vazgeçiyorum, görüşmüyorum’ demiyor. ‘Müzakere masasında kararlıyız, sorunu konuşarak çözeceğiz’ diyor. Laf olarak tamam ama icraat yok ortada. Biraz zaman kazanma, seçim sonrasına erteleme yaklaşımı seziyorum.” Hükümete sunulan 25 maddelik pakette, barajın yüzde 3’e düşürülmesi istendi BDP’den demokrasi paketi KARAKOL PROTESTOSU: 2 YARALI DİYARBAKIR (Cumhuriyet) Hakkâri’nin Yüksekova ileçesindeki Rahmo Tepesi’ne kurulan seyyar karakolun kaldırılması ve çözüm sürecini karşın yeni karakolların yapılmasını protesto eden BDP’lilere askerler gaz bombalarıyla müdahale etti. 2 kadın hafif yaralandı BDP Yüksekova İlçe Başkanlığı’nın düzenlediği protesto eylemi nedeniyle öğle saatlerinde Avaşin Kültür Parkı’nda toplanan yurttaşlar, araçlarla konvoy halinde Rahmo Tepesi’ne hareket etti. Eyleme, BDP’li Yüksekova Belediye Başkanı Ercan Bora, Esendere Belediye Başkanı Hurşit Altekin, BDP ilçe başkanı Nail Durmaz, KURDİDER, MEYADER, Barış Anneleri, sivil toplum kuruluşu temsilcileri de destek verdi. Seyyar karakolun yakınında toplanan BDP’liler, terör örgütü PKK ve Abdullan Öcalan lehine sloganlar attı. Askerler ise barikat kurarak grubu durdurdu. Yaşanan gerilimin ardından askerler BDP’lilere gaz bombalarıyla müdahale etti. BDP’liler ise askerlere taş ve havai fişek attı. Olaylar sırasında 2 yurttaş hafif yaralandı. Basın açıklaması yapan BDP ilçe başkanı Durmaz, “İçinde bulunduğumuz sürecin hassasiyetini göz önünde bulundurarak Rahmo Tepesi’ne yürüdük. Sürecin sabote edilmemesi ve sürecin selameti için halk olarak buradaki eylemimize başladığımız anda ateşli silahlar ve gaz bombalarıyla karşılaştık. Biz buradan AKP’ye ve Türk ile dünya kamuoyuna sesleniyoruz. Bizler bu sürecin sonuna kadar savunucusuyuz. Bu toprakları askeri alan yapabilmeniz için bizi ve irademizi yok etmeniz lazım. Bizler bunu kamuoyunun vicdanına havale ediyoruz. Ama şunu da unutmasınlar bizler Rahmo’dan vazgeçmeyeceğiz bu tepeyi boşaltacağız” diye konuştu. İLHAN TAŞCI ANKARA BDP’nin çözüm sürecine ilişkin hazırlayıp hükümete ilettiği 25 maddelik pakette seçim barajının düşürülmesinden eşgenel başkanlık sisteminin getirilmesine, yüzde 1’in üzerinde oy alan partilere hazine yardımından Siyasi Partiler Yasası’nda değişikliğe kadar pek çok öneri yer aldı. BDP’nin haziran ayında hükümete verdiği paketteki düzenlemeler şöyle: Baraj yüzde 3 olsun: Genel seçimlerde ülke genelinde, ara seçimlerde seçim yapılan çevrelerin tümünde, geçerli oyların yüzde 3’ünü geçemeyen partiler milletvekili çıkaramazlar. Bir siyasi parti listesinde yer almış bağımsız adayların seçilebilmesi de listesinde yer aldığı siyasi partinin ülke genelinde ve ara seçimlerde seçim yapılan çevrelerin tümünde yüzde onluk barajı aşması ile mümkündür. İkinci seçenek, geçerli oyların yüzde 10’unu geçemeyen partiler milletvekili çıkaramazlar. Ancak ülke genelinde toplamda beş seçim çevresinde birinci çıkan partiler de ülke barajını geçmiş sayılırlar. Hazine yardımındaki adaletsizlik: SPY ile ilgili maddede “Devletçe yardım” başlığı altında genel barajı aşmış partilere yardım yapılması yerine yüzde 1 barajını aşmış olan siyasi partilere yardım yapılmalı. Türkçe dışında propaganda: Seçim yasasında, “Siyasi partiler ve adayların yapacakları propagandalarda Türkçe kullanılması esastır” yerine, “Radyo ve televizyonda yapılacak propaganda yayınlarıyla, diğer seçim propagandalarında, Türkçenin yanı sıra farklı dil ve lehçeler de kullanılabilir” hükmü getirilmeli. Suç ve suçluyu övme kalksın: TCY’de yer alan “Suçu ve suçluyu övme”, “Örgüte üye olmamakla beraber örgüt adına suç işlemek”, “Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişi, örgüt üyesi olarak cezalandırılır” hükümleri kaldırılsın. Silahlı örgüt ile ilgili hükmü düzenleyen 314. maddede ise “Örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmayan ve şiddet fiilleriyle doğrudan bağı tespit edilemeyenler, örgüt üyeliği ve yöneticiliğinden cezalandırılamaz” hükmü eklensin. Terör kanunun kalkması istenen BDP’nin demokratikleşme paketinde, hasta tutukluların bırakılması için düzenleme yapılması da istendi. Pakette Siyasi Partiler Yasası’nda düzenleme yapılarak eş genel başkanlık modeline izin verilmesi talep edildi. Ayrıca cemevlerinin ibadet yeri olarak kabul edilmesi istendi. Laf çok, icraat yok Manevi kızını uğurladı Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın, 10 yıldır kemik iliği kanseriyle mücadele eden “manevi kızım” dediği Zehra Özsoy (25) dün hayatını kaybetti. Kayseri’nin Talas ilçesinde oturan Meliha ve Ramazan Özsoy çifti, kızlarını kaybetmenin acısıyla gözyaşlarına boğuldu. Genç kızın ölüm haberini alan Bakan Yıldız, Ankara’dan özel uçakla Kayseri’ye gelip Kayseri Valisi Orhan Düzgün ile birlikte Zehra Özsoy için Hunat Camii’nde kılınan cenaze namazına katıldı. Yıldız, Asri Mezarlık’ta toprağa verilen Zeyra Özsoy’un kabrine toprak attı, ailesine başsağlığı diledi. Bakan Yıldız’ın burada gözyaşlarını tutamadığı görüldü. (AA)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle