25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 31 AĞUSTOS 2013 CUMARTESİ 12 n Baştarafı 1. Sayfada HABERLER CÜNEYT ARCAYÜREK GÜNCEL Gökkuşağı renklerindeki merdivenin bir gecede griye boyanmasına tepki yağdı ılımlı İslama model bir ülke! İki buçuk yıl sonra, ne sayıgınlık kaldı, ne de İslam ülkelerine model Türkiye! Evet şimdi yeni bir model var ortada. Demokrasinin sağladığı nimetleri sindirememiş, her fırsatta Batı’ya ağır hakaretlerde bulunan Türkiye! Dünya lideri olduğu iddiası kendinden menkul; artık aranmayan, söylediklerine itibar edilmeyen, saygınlığını yitirmiş kişinin iktidarında yönetilen bir ülke! İflas eden Suriye politikasına yeni bir halka ekliyor. HHH Dışişleri Bakanı Davutoğlu, elinde telefon gece gündüz, aramayan Batılı, Doğulu devletleri arayarak; “Bunalımın çözümünde biz de varız” diyor. Aldırış eden yok! ABD Dişişleri Bakanı Kerry’ı aramasındaki neden, ObamaBaşbakan görüşmesini sağlamak!.. Baktı ki Obama aramaya niyetli değil. Yeni bir hamle: Bari Başkan gün ve bir zaman ayırsın da; Başbakanımızın kendilerini aramasına olanak sağlasın! Washington’un, Beyaz Saray’ın, yalnızlığa itilen, artık sıradan bir devlet olmanın sessiz çığlıklarına kulakları kapalı. HHH Türkiye, Suriye’ye müdahale olasılığının neresinde? Ne bilgi veren var, ne de olası müdahalede Türkiye’ye düşen görevlerin neler olabileceğini söyleyen; bunun sıkıntısını yaşıyor. En ufak bilgileri olmadığından, müdahalenin olası biçimi, kapsamı, örneğin Türkiye’ye nerede nasıl görev düşeceği hakkında en ufak fikri yok hükümetin. Kafasındaki olasılıklara göre; MİT Müsteşarı, nasıl olduysa Genelkurmay Başkanı, Dışişleri Bakanı ile üç saat süren bir toplantı yapıyor. Heyhat! Kurgulanan savaş senaryolarına göe önlemler alıyor! Örneğin kilometrelerce uzaktaki Hollanda’da da neler olabileceğini kayıt altına alan bilgi var... Bizimkinin burnunun dibindeki Suriye ile 800 km. sınırı olan Türkiye’nin olasılıklardan haberi yok! HHH RTE’nin, çevresindekilerin ve siyasal din tüccarlarının, yüceliğini anlayamadıkları.. anlaşılmaması için büyük çaba sarf ettikleri 30 Ağustos Zaferi.. 91 yıl önce o gün... “... sarışın bir kurda benziyordu / Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı. Yürüdü / Uçurumun kenarına kadar / eğildi, durdu. / Bıraksalar / ince uzun bacakları üzerinde yaylanarak / ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak / Kocatepe’den Afyon ovasına atlayacaktı...” ...atladı. Ta İzmir’de düşmanı deniz kadar kovalayana kadar ve... Mustafa Kemal Atatürk; oralarda da durmayarak, RTE ve benzerlerinin asla sindiremeyeceği devrimlerin ateşini yaktı ve işte o zaman... ...1931’de Türkiye Cumhuriyeti’nin uygulamasını, yüzyıllarca sürmesini istediği yol haritasını çizdi: “Yurtta sulh cihanda sulh!” Atatürk, kaldır da başını Anıtkabir’den bak: Bu iktidar yurtta barışı dinamitledi. Ülkemizi komşularla savaşın eşiğine getirdi. Her inanca saygılı laik bir anlayışın sürgiti olacağı vaadiyle geldi. İnançlara ayırım, Sünni’yi Şii’ye yeğleyen mezhep politikaları izleyerek, içte ve dışta barışın canına okudu!.. HHH Mustafa Kemal, ulusal savaş boyunca askeri, siyasal, diplomatik kararlarının, en büyük eserim dediği Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde görüşülmesi ve orada sonuca bağlanmasına özen gösterdi. Şimdi dün ile bugün sergilenen, utanç duyulacak şu tabloya bakınız: CHP, günlerdir ülkeyi savaşın eşiğine getiren Suriye’de olanların, olası müdahalenin TBMM’de görüşülmesini ve şayet Türkiye bu savaşa şurasından burasından bulaşacaksa hükümetin mutlaka yeni bir TBMM izni almasını zorunlu görüyor. İktidar, Meclis’e ve yeni bir izin tezkeresine ne gerek var, diyor ve Meclis’i bypass edeceğini, gerekirse Meclis’i toplayacaklarını ifade ediyor. Gerekirse şu demek? RTE’nin kafasında yaşayan parlamentosuz demokrasiye somut örnek! HHH Fakaaat. Müdahalenin önderlerine, şu sözüm ona demokrasiyle yönetilen İngiltere’ye bakın. Parlamento hükümetin müdahale önerisini reddediyor. Başbakan David Cameron, “parlamentonun kararına uygun hareket edeceğini” açıkladı ve bu sırada ABD’de de Kongre oylama istiyor. Yahu Batılı demokrasiler, nasıl demokrasi? Müdahaleyi parlamentoda görüşüp çıkan sonuca göre politika izliyorlar... Hâlâ ders alamamışlar RTE’den... Yazık yazık! Tek renge mahkum değiliz İstanbul Haber Servisi Gökkuşağı renklerine boyanan Fındıklı’dan Cihangir’e çıkan merdivenler tekrar griye boyandı. 200 basamağı bir haftada boyayan orman mühendisi 64 yaşındaki Hüseyin Çetinel, “Benim bir eylem amacım yok. Burası güzelleşsin diye boyadım. Bir sembol, mesaj, reklam ya da akım yok. Sadece insanlar mutlu olsun istedim” dedi. Beyoğlu Belediyesi ise boyama işlemini kendilerinin yapmadığını savundu. Çetinel tarafından boyanan merdivenler sadece 2 gün rengârenk kalabildi. Ziyaretçi akınına uğrayan merdivende yüzlerce hatıra fotoğrafı çektirildi. 29 Ağustos gecesi ise 200 basamak tekrar griye boyandı. Haberi duyunca merdivenleri görmeye gelen Çetinel, “Tek renge mahkum muyuz?” diye isyan etti. Damadıyla 40 kilo boya harcayıp 1500 TL masraf yaparak merdivenleri boyadığını anlatan Çetinel, “Bu kadar kısa sürede eski haline birkaç kişiyle getirilemezdi” dedi. Çetinel çevredeki bir kamu kuruluşunun gece nöbetçilerinin 06.30 sıralarında belediye araçlarının uzaklaştığını gördüğünü aktardı. Çetinel, “İnsanların yüzü gülüyordu. Griye tekrar boyayanlara ceza verilsin” dedi. Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan ile görüşten CHP Milletvekili Aykut Erdoğdu, Demircan’ın “Belediyeden izin alınmamış” dediğini aktardı. Erdoğdu, merdivenleri Kıyı Emmiyeti Genel Müdürlüğü’nün boyadığına dair bilgi aldığını ama teyit edemediğini kaydetti. Beyoğlu Belediyesi yaptığı açıklamada “Fındıklı’daki merdivenleri biz boyamadık” açıklamasının ardından Twitter’da resmi görevli oldukları anlaşılan 2 kişinin basamakları boyarken çekilen bir fotoğrafı yayımlandı. İşçilerin merdivenlerin griye boyanmasının ardından uzun bir süre basamaklarda nöbet tuttuğu belirtildi. n Baştarafı 1. Sayfada GÜNDEM MUSTAFA BALBAY Merdivenlerin griye boyanması üzerine sosyal medyada “fırçanı al gel” çağrısı yapıldı. Yurttaşlar bugün saat 17.00’de merdivenleri tekrar gökkuşağı renklerine boyayacak. Yurttaşlar, Twitter’da duruma tepki gösterirken 200 basamağın sabaha karşı kim tarafından nasıl boyandığı konusu kafalarda soru işaretleri yarattı. Tekrar boyanacak Gezi eylemcilerini hedef alan Başbakan, polis şiddetini savunmayı sürdürdü Erdoğan yine tehdit etti ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Tayyip Erdoğan, Gezi Parkı eylemleri üzerinden siyasetini sürdürürken, “Ey Geziciler. 10 tane ağaçla başladınız değil mi, acaba hayatta bir yere bir tane ağaç diktiniz mi? Buyurun her tarafta biz ağaçlar dikiyoruz, yeşille ülkemizi ve insanımızı buluşturuyoruz. Acaba ey ana muhalefetin temsilcileri siz nerede neyi dikiyorsunuz? Dedikodudan başka, iftiradan başka bu güzel insanlarımızın arasına nifak tohumu dikmekten başka ne yapıyorsunuz?” dedi. Erdoğan, bulvar açılışı töreninde yurttaşlara seslendi. Bugün Türkiye’de şehitlerin izinden yürüyen bir gençlik olduğunu söyleyen Erdoğan, “Biz teneke çalan bir gençlik aramıyoruz. Biz tencere tavacı bir gençlik de aramıyoruz. Biz okuyacak, düşünecek ve Türkiye’nin istikbaline taş koyacak, duvarlarını örecek, Türkiyemizi yeniden inşa etmede ter dökecek bir gençlik arıyoruz. İşte o gençlik burada” diye devam etti. Yapılan yol çalışmalarıyla birlikte Ankara’nın 60 bin yeni ağaç kazanacağını anlatan Erdoğan, “Kanal İstanbul yapıyoruz, üçüncü havalimanını yapıyoruz. GEZİ DİRENİŞİ Erdoğan törende Mehmet Ali Şahin’le sohbet etti. (CEM ÖKSÜZAA) kütüphane Ayvalıtaş anısına ÖZLEM GÜVEMLİ Karşı çıkıyorlar. Sizi gidi Geziciler sizi. Yahu gezseler yine kâr. Hep yatıyorsunuz. Bu kutlu yürüyüşü kimse durduramayacak” dedi. Kendilerine karşı kurulan tüm “tuzaklara rağmen” halka hizmet etmeyi sürdüreceklerini savunan Erdoğan, şunları kaydetti: “76 milyon birdir, kardeştir. Hangi tuzakları kurarlarsa kursunlar, hepsinin üzerinde Allah’ın tuzağı var. Hukuksuz yapacakları her eylem karşısında devletin bükülmez bileğini bulacaklar. Batı şunu diyecek, bunu diyecek; Batı bizi ırgalamaz, Batı önce kendi işine baksın. Ülkemizin huzurunu refahını kaçıranlar bedelini öder. Hukuk dışı davranışlara müsamaha yok.” Öte yandan törende Belediye Başkanı Melih Gökçek ’in konuşması sırasında belediye yetkilileri konuşma metnini gazetecilere dağıttı. Ancak Gökçek metindeki bir cümleyi atlayınca yetkililer dağıttıkları metinleri apar topar geri toplamaya başladılar. Gökçek’in konuşma metninde yer alan ama konuşmasında yer vermediği cümlede şu ifade yer alıyordu. “Gezi Parkı’ndaki 8 ağacı bahane edip Türkiye’yi karıştıranlar, şimdi ODTÜ’de sökülecek 3 yüz ağacı, 7 bin adet diye halka takdim edip, bu bahaneyle ortalığı karıştırmak istiyorlar. Sayın Başbakanım, bu Gezi zekâlılar Ankara’da belediyemizi ağaç kesmekle suçlayarak en büyük hatayı yaptılar.” Kadınlar özgürlük istedi, savaşa ‘hayır’ dedi Halkların Demokratik Kongresi (HDK) İstanbul Kadın Meclisi, üyeleri “kadın tutuklulara özgürlük” ve müzakerelerde ve tüm toplumsal süreçlerde kadınların eşit olarak yer almasını istediler. Bakırköy Cezaevi önünde dün bir araya gelen HDK İstanbul Kadın Meclisi üyeleri, “Barış için tutsaklara özgürlük” ve “Barış hemen şimdi” pankartı açtılar; “Zindanlar yıkılsın, tutsaklara özgürlük”, “Suriyeli kadınlar yalnız değildir”, “Diren Rojava seninleyiz”, “Rojavalı kadınlar yalnız değildir” ve “İçerde dışarda hücreleri parçala” sloganları attılar. HDK İstanbul Kadın Meclisi üyesi Bircan Şahin yaptığı basın açıklamasında, “Barış için Türkiyeli ve Ortadoğulu kadınlar olarak gücümüzü birleştirelim!” dedi. (Fotoğraf: SERKAN YILDIZ) Gezi Parkı eylemlerine destek için 2 Haziran gecesi Ümraniye’de yürüyen grubun üzerine doğru hızla giren aracın altında kalan 20 yaşındaki Mehmet Ayvalıtaş’ın adını yaşatmak için kütüphane kuruluyor. Mehmet Ayvalıtaş’ın ağabeyi Muharrem Ayvalıtaş “Kötülükle karşılaşsak da kötülükle cevap vermeyeceğimizi göstermek için Mehmet’in adına kütüphane kurmak istedik” dedi. Mehmet Ayvalıtaş için bir aydır toplanan kitaplar Ümraniye’deki evinde birikmeye başladı. Toplumda vicdansızlığa karşı yeteri kadar tepki gösterilmediğini düşünen Ayvalıtaş “Biz kimseye karşı düşmanca bir tutum içinde değiliz. Herkese iyilikle yaklaşıyoruz. Kütüphane de iyi bir şey. Onun adını en güzel bu şekilde yaşatabilirdik” diye konuştu. Medeni Yıldırım ve Ali İsmail Korkmaz’ın ailelerinin de kütüphane kurmak için kitap topladığını anlatan Ayvalıtaş, Ethem Sarısülük adına bir kütüphane açıldığını anımsattı. Ayvalıtaş, Abdullah Cömert için de aile tarafından bir fon oluşturulduğunu ve adına okul inşa edileceğini aktardı. Ayvalıtaş, Mehmet için toplanan kitapların çoğunun İstanbul’daki Gezi Forumları’ndan geldiğini söyledi. Ayvalıtaş, kütüphanenin yeri için Ataşehir Belediyesi ile görüştüklerini anlattı. Kitap göndermek isteyenler Site Mahallesi, 3125 Sokak, No: 20, Ümraniyeİstanbul adresine yollayabilirler. Ortadoğu’ya bakışında da bugün için çok net dile getirilmeyen farklılıkların olduğu dikkati çekiyor. 1990’ların başından sonuna dek Ankara’daki diplomatlar, gazetecisinden akademisyenine kadar kiminle Türkiye ve bölge sorunlarına ilişkin sohbete tutuşsalar, konu mutlak şu soruda düğümlenirdi: Nasıl ki, Avrupa’da Hıristiyan demokrat diye bir kavram varsa Türkiye’de de Müslüman demokratlar şeklinde sunulabilecek bir siyasi hareket olamaz mı? O dönem Refah Partisi yerel yönetimlerden genel seçimlere kadar her sandıkta varlığını ortaya koyuyordu. Batı da bu yükselişi kendi penceresinden yorumluyor, “Türkiye ve Ortadoğu coğrafyası için ılımlı İslam benim de işime gelir” çıkarımları yapıyordu. HHH Mısır’daki bir yıllık deneyimin ardından Mursi yönetiminin devrilmesi, Batı’nın ortaya çıkan tabloya “bulanık” yaklaşması, uzun süredir devam ettirdiği klasik politikalarını da büyük ölçüde değiştirdiğini ya da bu yönde hazırlık yaptığını ortaya koyuyor. Atlantik ötesinden berisine Batı şöyle bir değerlendirme içinde görünüyor: “Biz ılımlı İslam derken hem ülke içinde uzlaşmacı hem de bize karşı uyumlu bir siyasi anlayış öngörmüştük... Yaşanan deneyim böyle seyretmiyor... Görünür gelecekte ılımlı İslamdan evrensel değerlerle örtüşen bir demokrasi çıkmaz...” Koşullar çok farklı olmasına karşın, Suriye’ye bakışın özünde de yukarıdaki değerlendirme olduğu söylenebilir. Suriye için gündemdeki konu, kimyasal silah kullanımı. Ancak ülke o hale geldi ki, bırakın kimyasal silahı, ülkede kim yasal, o bile belli değil. Kimyasal silah kullanımıyla kim yasal rejim tartışması iç içe. Böyle bir tabloda bile Batı, Suriye’ye müdahaleyi konuşurken öncelikli amacının ne olduğunu değil, ne olmadığını açıklıyor, “rejim değişikliğini hedeflemiyoruz” diyor. Bu açıklamayı kazıyınca altından şu çıkar: “Evet, Esad rejiminin demokrasiyle bağdaşmaz, insan haklarına aykırı pek çok uygulaması var, ama muhalif grupların bu olumsuzlukları giderecek bir çizgisi olmadığı gibi, mevcut durumu aratır bir rejimi de hedefleyebilirler.” Bu durumda Suriye’ye müdahale ne işe yarar? Muhaliflere karşı biraz güçlenmiş olan Esad zayıflar, ama muhalifler de onu yenebilecek güçten uzak olur. Suriye’nin toplam gücü giderek erir... HHH İktidarın Mısır ve Suriye’de olanları doğrudan kendi işiymiş gibi gündemin ilk sırasına alması yeni kavramları da beraberinde getirdi. Bunlardan biri şu: Değerli yalnızlık. Hem çevremizde hem de dünyada kimse Suriye ve Mısır’a AKP iktidarı gibi bakmayınca bunu da kıymetlendirmeyi düşündüler ve “çok değerli” hale getirdiler! Ne yazık ki bu tür politikaların değerini kendiniz biçemezsiniz. Daha doğrusu kimse biçemez. İzlediğiniz politikanın değerini elde ettiğiniz kazanımlar söyler. İktidar yorumcularının bulduğu “değerli yalnızlık” tanımında küçük bir harf hatası var. Mesele yalnızlık değil, yanlışlık. Hem Batı’nın politikalarını eleştiriyorlar hem de Batı’nın bir an önce bölgeye müdahale etmesini istiyorlar. Hem Batı’da kabul görmeyi çok önemsiyorlar, “Hıristiyan demokratlar kulübüne bizi de alın” diyecek kadar samimileşiyorlar, hem de onları hakarete varan sözcüklerle eleştirip dışlıyorlar. Başka yanlışlık saymaya gerek var mı? ERTÜRK’TEN GEZİ DİRENİŞİ KİTABI Önsöz evlatlarını yitiren annelerden ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Gazeteci Ali Ekber Ertürk’ün Gezi Direnişi’ni kaleme aldığı “Güneşin Evlatları/Bir Direnişin Efsanesi” adlı kitabı, okuyucu ile buluştu. Önsözünü direniş sırasında yaşamını yitiren Ethem Sarısülük’ün annesi Safi Sarısülük, Ali İsmail Korkmaz’ın annesi Emel Korkmaz, Mehmet Ayvalıtaş’ın annesi Fadime Ayvalıtaş ve Lice olaylarında jandarma kurşunuyla yaşamını yitiren Medeni Yıldırım’ın annesi Fahriye Yıldırım’ın yazdığı kitapta, gazeteci Ertürk okuyucuya, “Bu kitabı boyun eğmeyi reddeden cesur gençlere, onların yürekli anababalarına adıyorum” sözleriyle sesleniyor. Kitabın başlangıcında, direnişin başından yayıldığı ana kadar olan gelişmeler gün gün anlatılıyor. Kitabın sonunda ise görsel öğeler yer alıyor. Eskişehir’de dövülerek öldürülen Ali İsmail Korkmaz’ın annesi Emel Korkmaz, kitabın önsözünde okuyucuya, “Bilemezdik Alişim’in hayallerini, geleceğini, ölümüne darp ettiklerini... O zalimlerin darbesine yenik düştü. Onunla birlikte bizi de öldürdüler” sözleriyle seslenirken, Ankara’da polis kurşunuyla yaşamını yitiren Ethem Sarısülük’ün annesi Safi Sarısülük, isyanını, “Tek isteğim; oğlumun katilinin cezasız kalmaması! Onlar ölüp gidecek ama benim oğlum sonsuza kadar yaşayacak...” sözleriyle dile getiriyor. MEB, il ve ilçe milli eğitim müdürlükleri sitelerinde veri hırsızlığı buldu Şifre skandalı doğrulandı CANLI YAYINDA ERDOĞAN’I ELEŞTİRİP İSTİFA ETTİ Haber Merkezi TRT Arapça kanalında program yapan Mısırlı spiker Beşir Abdülfettah, canlı yayında Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Mısır politikasını sert sözlerle eleştirdikten sonra istifa etti. Mısır halkının Türk halkını çok sevdiğini ancak Erdoğan’ın Mısır halkı için söyledikleri ve siyasi duruşunun hatalı olduğunu belirten Abdülfettah, Erdoğan’ın Mısır halkından özür dilemesini istedi. Abdülfettah, “Özür dilemeyen utansın. Ben bu kanalda, bu programda çalıştığım için utanıyorum” dedi. SİNAN TARTANOĞLU Haber Merkezi A Haber kanalının yayın danışmanı ve eski Akşam yazarı Atılgan Bayar, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı halife olarak gördüğünü ilan etti. Bayar, “Erdoğan’ı halife olarak tanıyor ve biat ediyorum” ifadelerini kullandı. Sosyal medya ağı Twitter hesabından 1727 Ağustos tarihleri arasında mesajlar atan Bayar’ın mesajlarından bazıları şöyle: “Kimilerinin çok ağırına, çok zoruna gitse de; Kahire’de, Şam’da, Gazze’de Erdoğan’ı halife kabul eden binlerce insan var...İşte bu yüzden Gazze’de, Kahire’de, Şam’da zora düşen ‘Yetiş ya Ömer’ der gibi, ‘Yetiş ya Tayyip’ diye bağırıyor... Erdoğan’ı Halifei Ruyi Zemin olarak tanıyor ve biat ediyorum...” Erdoğan’ı halife ilan etti ANKARA Yüzlerce öğrenci ve velisinin kişisel bilgilerinin internet sitelerine sızmasının ardından başlayan, “eokul sisteminin güvensizliği” tartışmasında Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), sistemdeki verilere ilişkin “geriye dönük inceleme” başlattı. İnceleme sonucunda il milli eğitim müdürlüklerini sitelerinde güvenlik açığı ve veri hırsızlığı bulundu. İstanbul’da bazı özel azınlık okullarında okuyan öğrencilerin ve velilerinin tüm adres ve iletişim gibi bilgilerinin internet sitelerine sızmasının ardından başlatılan incelemenin ardından, sızıntının sorumlusunun il ve ilçe milli eğitim müdürlükle ri olduğu belirlendi. Buna göre, bazı il ve ilçe milli eğitim müdürlükleri, bakanlık tarafından kendilerine tahsis edilen web alanı üzerinde kendi internet sitelerini güvenli bir şekilde hazırlamak yerine, internet sitesi geliştirmek için özel yazılım şirketleri ile birlikte çalıştı. İl ve ilçe milli eğitim müdürlüklerinin bu yazılımlarının yeterli güvenlik testlerinden geçirilmediğini belirleyen Bilgi İşlem Grup Başkanlığı, “Güvenlik açıkları oluştuğunu, yetkisiz erişim ve verilerin çalınması gibi durumlarla karşılaşıldığını” tespit etti. Başkanlık tarafından yapılan incelemeden çıkan sonuçlara göre, veritabanında tutulan “şifre gibi bilgilerin de kriptolanmadığı” belirlendi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle