27 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 24 AĞUSTOS 2013 CUMARTESİ 4 HABERLER Erdoğan’dan, çözüm sürecinden kalıcı barış bekleyenleri hayal kırıklığına uğratacak açıklamalar Keşke Olabilseydi Liglerin ikinci haftasına da girdik. Geçen yıllarda büyük lig maratonunda sahalarda olacaklar merak edilirdi, bu yıl aynı zamanda tribünde de ne olacağı konusunda meraktayız. Bu yıl yetkililer “tribün terörüne” son veriyoruz, diyerek, statlarda sıkı bir kontrol uygulamaya başladılar. Ama holiganizm aslında bahaneydi, iktidarın korkusu, politikanın statlara sıçraması. Bunu da Tayyip Bey kararlılıkla açıkladı: Tribünde siyaset yaptırmayız. Daha ligin ilk haftasında, stat dışında ve stat içinde saha ile tribünlerde olanları gördükten sonra anlaşıldı ki, hazretin esas söylemek istediği şuymuş: Tribünde muhalefet yaptırmayız. Öyle ya, bizzat AKP’nin milletvekili Mustafa Alkış, Mursi atkısıyla şeref tribününde arzı endam eder, futbolculardan birinin (Emre Belözoğlu, Fenerbahçe) aynı stadın sahasında gol attıktan sonra yaptığı Rabia işareti nedeniyle herhangi olumsuz bir tepki veya hakem tarafından yaptırımla karşılaşmazsa, üstüne üstlük, statlara sokulmak istenen pankartlardan hükümetin istemedikleri yasaklanırken Mursi propagandası yapanlara göz yumulursa, bu “tribünde istediğim siyasi gösteri serbest, ama benim istemediğim, bana karşı olan gösteri yasak” anlamına gelir. Bunun adı da tribüne siyaset sokup muhalefet sokmamaktır ki, bu da siyasetin, hem de en kötü siyasetin âlâsıdır. HHH Yalnız ülkemizde değil, dünyanın her yerinde futbolun yıllar boyu gerici, baskıcı iktidarların afyonlama aracı olarak kullanılması, eleştiri, afyonlanmışların hali de alay konusu olmuştur. Aziz Nesin’in “Ne sağcıyım ne solcu futbolcuyum futbolcu” deyişi bu afyonkeş, biraz da oportünist tipi tiye alır. Son yıllarda özellikle Çarşı’nın önderliğinde başlayan uyanış, durumu tersine çevirmiştir. Çarşı ti’ye alınan “futbolcu” dönemini gömmüştür. Doğrusu, futbolun kitlelerin afyonu haline gelmesine karşı olan bir futbol sever olarak, Çarşı’nın öncülüğünü yaptığı politize olmuş taraftara da biraz kaygı ile yaklaştım başlangıçta. Tribünlere siyasetin bulaşmaması durumunda futbolun, bir araya gelemeyen, aralarında ortak noktalar oluşturamayan kitleleri başka bir platformda birleştiren bir alt kimlik oluşturmalarını sağlayacak bir etken olabileceğini düşünürdüm. Tabii insan böyle düşününce ister istemez kendi kendine mırıldanıyor: Keşke olabilseydi; keşke tribüne siyaset girmeseydi. Ama ne yazık ki, bu mümkün olmadı. Çünkü herkesten önce bizzat iktidarın kendisi, siyaseti futbol alanına taşıyor. Sonra da istemediği pankartlara, sloganlara tepki göstererek, yasak getirerek yeni reaksiyonlar yaratıyor. HHH Şu anda olmakta olan odur. AKP statlara siyaseti, hem de tek taraflı siyaseti sokmakta, böylelikle futbolun birleştirici bir başka alt kimlik yaratmasını bir yana, daha da bölücü bir öğe haline gelmesine yol açmaktadır. Nitekim pazartesi günkü Galatasaray Gaziantep maçında, Türk Telekom Arena’da güney, doğu ve batı tribününden “Her yer Taksim, her yer direniş” sloganı atılırken, kuzey tribününden ıslıklarla tepki gelmiştir. Böylelikle, futbol sahalarında yeni bir bölünmüşlüğün tohumları da atılmıştır. Bunun onuru Recep Tayyip Erdoğan’a aittir. Tabii bu bir onursa eğer. AKP, Türkiye’yi her alanda, her coğrafyada, her konuda bölerken statlarda bir defa daha bölmektedir. Tribüne siyaset sokmamaya uğraşmanın bir anlamı kalmadı, bu mümkün değil artık. Hele hele ülkenin dört bir yanında, her alanında tepki gören bir iktidar varsa statları bunun dışında tutacağım diye uğraşmak, ne akıllıcadır ne de gerçekçi. İktidar, statları yeni bir baskı arenasına dönüştürmeyi bırakıp oradan yükselen sese kulak vermelidir. Çünkü halkın sesi, Hakk’ın sesidir. Statlar ise halkın sesini yansıtır. Ve bir despot, statlarda bile protesto ediliyorsa sona iyice yaklaşmış demektir. Seçime kadar ‘çözüm’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Tayyip Erdoğan, önceki akşam, gözyaşlarını tutamadığı televizyon yayınında sert açıklamalar da yaptı. Yeni anayasa ile ilgili CHP’nin üç komisyon üyesini kastederek “Üçü de ayrı parti” diyen Erdoğan, çözüm süreci ile ilgili olarak da “Silahların gölgesinde bir seçim olmasın istiyoruz” ifadesini kullandı. Anayasa da 3 CHP var: (Anayasa Yazım Komisyonu’nda) Süheyl Batum’un konuşması bu: “Bu konuda CHP’nin görüşünü öyle başkan tarafından değil genel başkan bile belirlemez.” Şimdi şüphesiz hiçbir yerde tek başına genel başkan belirlemez ama nihai kararı görüşleri aldıktan sonra genel başkan açıklar, ortaya koyar. Şimdi burada bir defa CHP heyetinde, orada sadece CHP yok. Üç kişi varsa, üçü de ayrı bir parti. u Erdoğan, ağlamasıyla gündeme gelen tv programında çözüm süreci ile ilgili olarak, “Silahların gölgesinde bir seçim olmasın istiyoruz” ifadesini kullandı. Gazeteci tutuklamalarını savunan Erdoğan, PKK yöneticileri ile röportaj yapan ‘akil’ Mithat Sancar’dan da ‘bir profesör’ diye bahsetti. Sancar ‘akil’di, ‘bir profesör’ oldu: (Akil İnsanlar Heyeti) Bura lardan istifade ederek biz demokratikleşme paketini hazırlıyoruz ve belki de demokratikleşme paketinin içerisine sığdıramayacağız. Geçenlerde bakıyorsunuz bir profesör dağdakilerden bir tanesiyle bir görüşme yapıyor. Bir tane gazete, yanılmıyorsam 4 gün, bunu yayımladı. Bizim bu tehditlerden filan alınacak, çekinecek böyle bir şeyimiz yok. Şu anda bizim kimseyle pazarlığımız söz konusu değil. Silah bırakılacak, operasyonlar durdurulacak. Filistin’de hâlâ ayrıldığı halde, ayrılmayı kabul ettikleri halde kuzeİran bizi hâlâ anlamıyor: ye ambargo uygulamaya devam ediyorlar. Aynı şeyi İran için de yapıyorlar. Ama İran’ın da buradan bir şey çıkarması lazım, çıkarmıyor ki başından beri İran’ın yanında olan biz olduk, dünyaya karşı biz direndik ama İran bizi anlamadı, hâlâ da anlamıyor. çizer dedikleri hepsi, Adalet Bakanım da defaatle söyledi, ben de defaatle söyledim. Yani bunların gazetecilik, yazar, çizer bu şeyle alakası yok. Bunların hepsinin bölücü terör örgütüyle ihdasları var, silah bulundurmaktan tutunuz, kimisi onlarla olan çok farklı ilişkiler, yani bunlar suç teşkil eden konulardan dolayı içerideler. Gerek Malatya, gerek Salih Mirzabeyoğlu, bu konuyla ilgili Adalet Bakanlığımız çalışmalarını yapıyor. Bu işlerle ilgili olarak oralara heyetler de gönderildi. Burada hakikaten iadei itibar noktasında veya eğer gasbı varsa hakların iadesi noktasında arkadaşlarımız çalışmasını yapıp bunların yeniden muhakeme süreci başlatılabilirse bunun önünün açılması için de gerekli çalışmayı yapacaklar. Temenni ederim ki kısa zamanda neticelendirirler. Mirzabeyoğlu’na iadei itibar: AKDOĞAN: PKK, süreci geriyor Haber Merkezi Başbakan Tayyip Erdoğan’ın siyasi başdanışmanı Yalçın Akdoğan, çözüm sürecine ilişkin yazdığı yazıda, PKK’nin “sürecin ruhuna uymayan tehdit ve hakaret açıklamalarıyla süreci gerdiğini” yazdı. Örgütün gereken adımları atmadığını söyleyen Akdoğan, “Öcalan haziran demesine rağmen eylüle gelmişken çekilmenin yüzde 20’lerde kalması, Öcalan’ın sözünün havada bırakıldığını gösterir” dedi. Akdoğan, dün Star gazetesindeki köşe yazısında, örgütten gelen açıklamalara tepki gösterdi. Örgütün hükümeti aşağılayan açıklamalar yapmasının eleştiriye maruz kalacağını söyleyen Akdoğan, “Sanki akıl sadece onlarda var, herkes şamar oğlanı” ifadelerini kullandı. Çözüm sürecinde Öcalan’ın etkisinin ne olduğunun süreç sonunda daha iyi anlaşılacağını belirten Akdoğan, “Öcalan haziran demesine rağmen eylüle gelmişken çekilmenin yüzde 20’lerde kalması, Öcalan’ın sözünün havada bırakıldığını gösterir” dedi. Akdoğan, BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın hükümete yönelik açıklamalarına da tepki gösterdi. Akdoğan, isim vermeden eleştirdiği bazı köşe yazarları için, “Bazı yazarlar, geçmişte verdikleri demokratik mücadele sebebiyle uzun süre eleştirilmekten imtina edildi, hüsnü zanna muhatap oldu, ama artık miras tükendi ve bugünkü saçmalamaların görmezden gelinecek hali yok” dedi. Yazısında “Siz ne PKK’yi eleştirebilirsiniz, ne onları eleştirebilirsiniz, ama onlar herkesi yerden yere vurabilir! Böyle bir dünya yok” ifadelerini kullanan Akdoğan, “Bunun adı da baskı düzeni falan değil, tam aksine normalleşme” diye konuştu. Çözüm sürecinin sıkıntısız bir şekilde neticeye varmasını istiyoruz. Mart ayındaki yerel seçimlerde vatandaşların serbest iradesiyle hür bir şekilde oyunu kullanmasını arzu ediyoruz. Silahların gölgesinde bir seçim olmasın istiyoruz. Cezaevindeki gazeteciler: Parmak sayısını geçmez. Onların yazar Çözüm süreciyerel seçimler: DİRENENİ darbeciyle bir tuttu Erdoğan: İğneli Fırça ZAFER TEMOÇİN FINANCIAL TIMES: u Partililere “Sizler Rabia’daki şehitlerin izindesiniz” diye seslenen Başbakan, “Meydanlarımız Tahrir değil; Adeviyye, Rabia olacak” dedi. Erdoğan, “Trabzon’a, Giresun’a, Ordu’ya Gezi gelebildi mi? Neden” diye sordu. yine geri tepecek. İşte Trabzon’a, Giresun’a, Ordu’ya Gezi gelebildi mi? Samsun’a, Rize’ye gelebildi mi? Neden? Çünkü aklıselimin yolu tektir” diye konuştu. “Soruyorlar, özgürlük istiyoruz diyorlar. 10 yıl önce özgürlük adına ne vardı, bugün neredeyiz?” ifadesini kullanan Erdoğan, “İstediği gibi yazıyorlar, çiziyorlar, Başbakana hakaret ediyorlar, hâlâ özgürlük diyorlar. Hakaretleri kendileri için özgürlük telakki eden zavallılar bunlar” diye devam etti. “Ama onlar ne yaparsa yapsınlar, biz bize diktatör diyenlere diyoruz ki buyurun Suriye” diyen Erdoğan, “Eğer diktatör görmek istiyorsanız, 100 bin insan katletti 2.5 senede. Diktatörlüğü öğrenmek istiyorsan, diktatörün olduğu bir ülkede diktatöre bile diktatör diyemezsin. Sallandırırlar. İşte şu anda Suriye’de yaptıkları gibi. Bak yavruları öldürdüler yavruları. Kimyasal silahlarla öldürdüler. Şu anda sayı 140’a yaklaştı” şeklinde konuştu. ÖMER ŞAN TRABZON / RİZE Başbakan Tayyip Erdoğan, “İnşallah ülkemizin meydanları ikinci Tahrir olmayacak. Adeviyye olacak, Rabia olacakolacak, İskenderiye olacak, demokrasinin egemen olduğu meydanlar olacak” dedi. Erdoğan, Trabzon Havalimanı’nda toplanan gruba, parti otobüsü üzerinden hitap etti. Erdoğan şunları söyledi: “12 yıldır, hiçbir zaman sapma yapmadınız. Sizlerle bu buluşmayı adeta Rabia Meydanı’nın bir uzantısı olarak Trabzon Havalimanı’nda yapıyoruz. Sizler Rabia’daki şehitlerin izindesiniz. Onlar inançlarıyla, Akif’in ifade ettiği gibi, ‘İmandır o cevherdir ki İlahi ne büyüktür, imansız olan yürek sinede yüktür’ diye yürüdüler.” Bütün bu oluşumların, gelişmelerin demokratik Türkiye’yi hazmedemeyenlerin projeleri olduğunu belirten Erdoğan, “Fakat bütün bu projeler nasıl Gezi’de geri teptiyse bilesiniz ki PKK’den halka MAHMUT ORAL ‘sokağa çık’ çağrısı DİYARBAKIR Kürt sorununun çözümü için başlatılan süreçte, hükümet ile terör örgütü PKK lideri Abdullah Öcalan, PKK yönetimi ve BDP’nin karşılıklı olarak yaptıkları açıklamalar restleşmeye dönüştü. KCK Siyasi Komitesi tarafından ANF’ye yapılan yazılı açıklamada, Başbakan Erdoğan’ın “Anadilinde eğitim kesinlikle gündemimizde yok” açıklaması anımsatılarak şu ifadeler kullanıldı: “Bu müzakere ve çözüm ruhuyla hiçbir şekilde bağdaşmayan bir tutumdur. Zaten 40 yıllık savaş da bunun için değil miydi? Kürt halkı, parya, sen de efendi misin ki ‘şunu veririm bunu vermem, anadilinde eğitim asla olmaz’ diyorsun? Bu ret ve inkâr, zulüm ve zorbalık değil midir? Anadilinde eğitimi tartışmak, Kürt halkı için artık onur kırıcı bir durumdur. Kürt halkı; dilini, kültürünü, kimlik ve kişiliğini reddeden her açıklama, tutum ve davranış karşısında elbette ki tepkisini en üst düzeyde ortaya koymalı, bu tür açıklamalara radikal serhildanlarla (başkaldırı) karşılık vermelidir. Bu tür açıklamalar karşısında derhal sokaklara dökülmeli, her yerde ve her fırsatta tepkilerini olanca güçleriyle ortaya koymalıdırlar.” Öte yandan, Öcalan’ın 21 Mart’taki çağrısının ardından 8 Mayıs’ta başlayan çekilme süreciyle, terör örgütü PKK’nin Karadeniz, Tunceli ve Van grupları da PKK’nin Kuzey Irak’taki kamplarına ulaştı. Çekilen PKK militanları, PKK’nin askeri kanadı HGP’nin yöneticilerinden Rojhat Belati’nin de katıldığı bir törenle karşılandı. [email protected] Gezi buraya gelebildi mi? Süreç hedefe uzak Haber Merkezi Financial Times’ta (FT) çözüm sürecine ilişkin yer alan yazıda, “Erdoğan’ın sorunu gerçekten çözmek mi istediği, yoksa seçimlerden önce zaman kazanmaya mı çalıştığı sorgulanıyor” denildi. FT’de Daniel Dombey imzalı yazıda, çözüm sürecine ilişkin değerlendirmelerde bulunuldu. Yazıda Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Kürtlerin siyasi ve ana dillerini kullanmalarına ilişkin haklarını genişletebilecek bir reform paketi için partisine danıştığı belirterek, “Fakat bazı uzmanlar, haziran protestolarının bastırılmasından sonra Başbakan Erdoğan’ın Kürtlere haklar tanımakta daha az istekli olacağını söylüyor. Anlaşmanın önemi açık. Binlerce kişinin öldüğü bir sorunun çözümünün yanı sıra, barış, petrol zengini K. Iraklı Kürtlerle iyi ilişkilerin yolunu açar ve Ankara’nın Kuzey Suriye’deki PKK oluşumuyla ilgili kaygılarını azaltır” ifadelerini kullandı. “Yabancılaşan genç Kürt kuşağının ortaya çıkmasıyla, Erdoğan, barış sağlama fırsatına sahip son lider olabilir” denilen yazıda, Güneydoğu’da, sürecin önünün tıkandığı kaygısının hakim olduğu belirtildi. Yazıda bazı durumlarda güvenlik güçlerinin de, “Erdoğan’ın sorunu gerçekten çözmek mi istediğini, yoksa seçimlerden önce zaman kazanmaya mı çalıştığını sorguluyor” denildi. Dombey, Çukurca’da konuştuğu köy korucusu Nabi’nin “PKK çekildi, çatışma durdu ama Türkiye hâlâ zaman kazanmaya çalışıyor” şeklindeki sözlerine de yer verdi. Zaman kazanıyor
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle