23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 24 AĞUSTOS 2013 CUMARTESİ 12 DIŞ HABERLER dishab@cumhuriyet.com.tr Obama: Karar vakti yaklaşıyor ABD yönetimi Beyaz Saray’da 3.5 saat Suriye konuştu... ABD Başkanı da Şam’dan işbirliği beklemediğini kaydetti Dış Haberler Servisi ABD Başkanı Barack Obama, Suriye ve Mısır için karar verme vaktinin yaklaştığını söyledi. Amerikan CNN televizyonuna konuşan Obama, Suriye yönetiminin “sergilediği zulüm” ve Mısır’da ordunun artan şiddet kullanımı karşısında verilecek muhtemel cevabı değerlendirmeye devam ettiklerini belirtti. CNN’de dün Chris Cuomo’nun sorularını yanıtlayan Obama, “Suriye ve Mısır’la ilgili önemli kararlar için zaman daralıyor mu?” sorusuna, “Evet” diye karşılık verdi. Uluslararası kamuoyunun Suriye’de kimyasal silah kullanımıyla ilgili daha fazla delile ihtiyaç duyduğunu ve bilgi topladıklarını söyleyen Obama, Beşşar Esad yönetimine bir kez daha Birleşmiş Miletler denetçilerine izin vermesi çağrısında bulunmakla birlikte, geçmişteki tutumlarına bakınca Şam yönetiminden “işbirliği beklemediklerini” belirtti. Suriye’de yaşananların “büyük endişe” kaynağı olduğunu vurgulayan Obama, ABD’nin Ortadoğu ve dünyanın diğer bölgeleri için “vazgeçilmez bir ülke” olduğunu söyleyerek “Uzun vadede ulusal çıkarlarımızın ne olacağını stratejik olarak düşünmemiz gerekiyor” dedi. Kitle imha silahları karşısında müttefiklerini ve bölgedeki üslerini de korumak zorunda olduklarını belirten ABD Başkanı, Afganistan’daki savaşın insani ve maddi maliyetini göz önünde bulundurunca Suriye’de daha hızlı bir şekilde hareket etmekte tereddüt ettiğini söyledi. Beyaz Saray’da Savunma Bakanlığı (Pentagon), Dışişleri Bakanlığı ve istihbarat yetkililerinin katıldığı, üç buçuk saat süren Suriye konulu bir toplantı yapıldığı da öğrenildi. Askeri seçeneklerin konuşulduğu toplantıda yetkililerin, Şam yönetimine karşı takınılacak tutum konusunda anlaşmaya varamadıkları belirtildi. Mehmet Görmez’in ‘Uygarlık Çatışması’ Hollanda kökenli Amerikalı tarihçi Hendrik Willem van Loon’un “Gençler İçin Uygarlık Tarihi” kitabını yeni bitirdim. 624 sayfalık kitap fevkalade akıcı. Su gibi okunuyor. Sade gençlere değil, dünya tarihi hakkında hızlandırılmış, derli toplu formatta bilgi tazelemek isteyen herkese ivedilikle öneririm. Kitabı kaleme almaktaki meramını yazar, “dörtnala koşan bir tarih hikâyesi yazmak” olarak özetlemiş ve bunu da başarmış. Bir “uygarlık tarihi” olmaktan ziyade gerçekte “uygarlık tarihinin öyküsü” Van Loon’un kitabı. Anekdotlarla renklendirilmiş salon sohbeti havasında aktarılan insanlık serüvenini izlerken bir an dahi sıkılmıyorsunuz. Tarih boyunca gelişen dramatik çatışmaları açıklarken yazar bir yerde, bir “sessiz film” örneği kullanıyor… “Sessiz filmlerin” revaçta olduğu yıllarda yazan Loon; “Sessiz filmlerde” diyerek söze giriyor: “Şakalar ve komik sözler genellikle yazılı olarak ekranda gösterilir. Seyircilere bakın. Birkaç kişi, sözcükleri adeta yutar. Satırları bir saniyede okurlar. Diğerleri daha yavaştır. Kimilerinin okuması yirmiotuz saniye kadar sürebilir. Son olarak, hiçbir şey okumayanlar gelir. Onlar, daha zeki olanlar bir sonraki yazıyı okumaya başladıkları sırada önceki şakayı ancak kavrarlar… Bu durumun gerçek hayattan farkı yoktur.” (Gençler İçin Uygarlık Tarihi, Hendrik Willem van Loon, Say tarih dizisi, s. 463) Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in BM teşkilatına yönelik olarak BM ile işbirliği kapsamında sarf ettiği, “Kadına karşı şiddetle uğraşacağınıza insanlığa karşı cinayetleri önleyin!” sözlerini duyunca; uygarlık tarihinin bu harika “sessiz film alegorisini” düşündüm. Görmez, gözümün önünde, sessiz filmlerin altyazısını okumaktan aciz bir “uygarlık filmi izleyicisi” olarak canlandı. Bu filmin “tek tanrılı dinler” bölümünde evet doğru, kadınlar insandan sayılmıyordu… Kutsal kitapların tümünde kadın erkeğin dipnotu gibi yansıtılıyordu… Tevrat ve İncil’de, kadının örneğin erkeğin kaburga kemiğinden yaratıldığı anlatılıyordu… Kuran’da kadının yeri ise herkesin malumu. Ayrıntıya girmiyorum. Bozkurt Güvenç’in son kitabı “Kadın Sorunları Sözlüğü”nden tek bir cümleyle özetlemek gerekirse, kısaca tüm semavi dinlerde “Kadın erkek için vardır!” denebilir. Kadın bu nedenle tek başına “insan” kategorisine girmez/giremezdi… Ancak “uygarlık”, arkada bıraktığımız son yüzyılda, bu alanda muazzam aşamalar kaydetti. Kutsal kitapların “kadın” için tanımladığı “erkeğe bağımlı rolün” zihinlerde aşılması, çeşitli merhalelerle mümkün olabildi. 20. yüzyıl başında kadınlara öncelikle eşit oy hakkı tanındı. Giderek kadına yasalarda eşitlik hakları teslim edildi. Ancak çoğu kez “kâğıt üzerinde” kalan bu yasal eşitlik hakkının yaygın ihlali karşısında, dünyada “kadının insan hakları mücadelesi” başlatıldı. 20. yüzyılın nihayet son on yıllık diliminde, kadının da “insan haklarına” kölelerden ve siyahlardan çok sonra! sahip olduğu zihinlere kazındı. Bu hak, kadınlara teslim edildi. İnsanlık tarihinin upuzun serüveni düşünüldüğünde, aslına bakarsanız bu çok geciken bir hak teslimi! Ne var ki tek tanrılı dinlerin bağnazlığı karşısında mücadele çok zaman aldı. Ama bugün papa dahil, kadınlar hakkında kelam eden tüm dini liderler alabildiğince dikkatli ve özenli davranıyor. Çünkü “kadının tek başına birey olduğu” ve “insan hakları mücadelesinin” ayrılmaz parçası olduğu gerçeği, önemli tüm uluslararası anlaşmalar, sözleşmelere ve bundan böyle belgelere geçti. BM örgütü, tüm bu mücadelede, en önsafta rol oynadı. Kadına karşı şiddet hakkında dünyada ciddi farkındalık yaratan ve kadına karşı ayrımcılığı dünya çapında izleyen faaliyetler başlattı… Kadına karşı her türlü ayrımcılığı önlemeye yönelik gayet etkin takip yapan “CEDAW” sözgelimi kuruldu… Mehmet Görmez şimdi ya kadın konusundaki geleneksel tüm algıları tersyüz eden BM faaliyetlerine açıkça karşı çıkıyor; MısırSuriye’deki insanlık suçlarına sözüm ona öncelik tanımak perdesi altında bir “tavır” koyuyor… Ya da “uygarlık serüveninin” altyazısını ıskaladığı için; yüz yılı aşan kadın hakları mücadelesi ile kadın hakları kazanımını yok varsayıyor… İki halde de derin bir “uygarlık çatışması” söz konusu. “Uygarlıklar ittifakı” (Sahi! Öyle bir şey vardı değil mi?) öncüsü ülkenin diyanet lideri, dünyada ilk dereceden önemsenen bir konu olan “kadının insan haklarını” sıfırlayarak salt “İhvan” duyarlılığını öne çıkarıyor. “İnsan” deyince aklına yalnız belli ki “İhvan” geliyor. İhvan’ınki can, kadınınki patlıcan durumu oluyor! Günde ortalama 5 kadın cinayetinin işlendiği yerde; “Canım şu kabak tadı veren kadın meselelerini bırakın da insan=‘İhvan’la ilgilenin!” demeye getiren Görmez, tam adı ile müsemma bir portre çiziyor. SURİYE’DEN KAÇIŞ 1 milyon çocuk mülteci Dış Haberler Servisi Birleşmiş Milletler (BM), Suriye’den kaçan çocuk sığınmacı sayısının bir milyonu geçtiğini ve bunun çatışmanın derinleştiğinin önemli bir göstergesi olduğunu bildirdi. BM Mülteciler Yüksek Komiseri Antonio Guterres ve BM Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) Başkanı Anthony Lake yaptıkları açıklamada, Suriyeli sığınmacı sayısının toplam olarak iki milyona yaklaştığını duyurdu. Suriyeli sığınmacıların yarısının çocuk olduğuna dikkat çeken BM yetkilileri, bir milyon çocuğun 740 bininin 11 yaşın altında olduğunu söyledi. Guterres, “Bunlar ailelerinden, evlerinden koparılmış ve korkuyla karşı karşıya kalan çocuklar” diyerek çocukların, Suriye sınırını geçerek güvenliğe ulaşsalar da travma ve depresyon yaşadıklarını belirtti. Guterres, BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin, Suriye dışında doğan çocukların vatansız olmamaları için doğum belgesi sağlamaya çalıştığını da bildirdi. Sığınmacı çocukların karşı karşıya kaldığı tehditlerin arttığına işaret eden BM yetkilileri, çocuk işçiliği, erken evlilik, çocukların satılması ve cinsel istismarın bu tehditlerin başında geldiğini vurguladı. Suriye’den Ürdün, Lübnan ve Irak’a geçen Suriyeli çocukların 3 bin 500’ünün ailelerinin yanında olmadığına dikkat çeken BM yetkilileri, Suriye’de ölen 100 bin kişiden 7 bininin çocuk olduğunu duyurdu. Açıklamada, savaşın başlangıcından beri yaklaşık 2 milyon çocuğun Suriye içinde yerinden edildiği de belirtildi. Altyazıyı okuyamamak ‘ABD vazgeçilmez’ Büyük bölümü Kürt, 34 bin Suriyeli 5 günlük bir sürede Irak’ta Kürt bölgesine kaçtı. (AP) İddialar havada uçuşuyor Dış Haberler Servisi Suriye’de yüzlerce kişinin ölümüne yol açtığı söylenen Genellikle çocukların ve yetişkin erkeklerin görüntüleri medyaya dağıtIlıyor. (AP) kimyasal saldırı iddialarının ardından dünyadan Şam’a BM soruşturmasına izin ver çağrıları yükselirken kimyasal silahın kullanılıp kullanılmadığı, kullanıldıysa arkasında kimin olduğuna ilişkin soruların ardı arkası kesilmiyor. Doğrulanması halinde Suriye’de insanlık trajedesine bir yenisini daha ekleyecek olan vahşete ilişkin havada uçuşan iddilardan bazıları: Birçok yorumda Esad güçlerinin muhaliflere karşı belli kazanımlar elde ettiği ve tam da BM kimyasal inceleme heyetimandan beri kuşattığını, zaiyat verdiği için nin Şam’a girmesinden iki gün sonra böyle bir saldırıya girişmesinin akla yakın olma kimyasal silah kullandığını iddia ediyor. dığı vurgulanıyor. Fransız Le Figaro gaze Şam saldırının arkasında yabancı savaşçıtesinin önceki gün ortaya attığı “ABD’nin ların olduğunu savunuyor. Henüz bağımsız kaynaklarca doğrulanaağustos ortasında başlattığı operasyon nedeniyle sıkışan Esad cephesi kimyasal si mayan amatör video görüntülerinde kurbanlah kullandı” iddiası ise dikkat çekici. Le larda nefes alma sorunlarının, bilinç kaybıFigaro’nun muhaliflere dayandırdığı haberi nın görüldüğü hatırlatılarak görgü tanıklarıne göre 17 ile 19 Ağustos tarihlerinde ABD nın kurbanların ağızlarından köpük çıktığı, ve İsrail’in eğittiği yaklaşık 300 kişilik grup cesetlerin soluk mavi bir renge büründüğü CIA ve Mossad’ın da desteğiyle Şam’a ka gibi anlatımlarının kimyasal kullanıldığına dar ilerledi. Doğu Guta’ya kadar ilerleyen bu işaret ettiği savunuluyor. BBC’ye konuşan bir uzman görüntülerde güçlerin Şam’ı da tehdit etmesiyle Esad güçkurbanların yanındaki kişilerin zehirli madlerinin eyleme geçtiği iddia ediliyor. Doğu Guta’da özellikle El Nusra’nın et deden etkilenmemesinin, bedenlerinde herkin olduğu, bir süredir taraflar arasında ça hangi bir koruyucu giysi olmadan müdahatışmaların şiddetlendiği belirtiliyor. Tevhid le yapmalarının soru işareti yarattığını söyTugayı komutanlarından Ebu Cafer, Esad lüyor. Guta bölgesinden bir aktivist ise dün ordusunun Doğu Guta bölgesini uzun za aralarında doktorların da olduğu kurbanla(Fotoğraf: AP) Moskova: Batı’nın tutumu kabul edilemez Dış Haberler Servisi Moskova’dan Suriye’de kimyasal silah kullanıldığı yönündeki iddiaların BM tarafından soruşturulması çağrısı geldi. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Suriye hükümeti ve muhaliflere, BM uzmanlarının kimyasal silah saldırılarının yapıldığı bölgeye ulaştırılması çağrısında bulundu. Lavrov ile ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin önceki gün telefonla görüştükleri BM’nin bölgede kimyasal silah kullanıldığı iddialarını objektif bir biçimde incelemesi gerektiği konusunda ortak çıkarları bulunduğu yönünde mutabık kaldığı bildirildi. Rusya Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamasında ise Suriye’de muhaliflerin BM uzmanlarının kimyasal silah saldırılarının yapıldığı bölgeye girişini engellediği savunuldu. Bir grup Avrupa ülkesinin Suriye’ye ilişkin BM Güvenlik Konseyi’ne askeri müdahalede bulunulması baskısının kabul edilemez olduğu ifade edildi. Vatikan’dan olaya ilişkin kesin kanıt bulunmadan yargıda bulunulmaması çağrısı yapıldı. Vatikan’ın BM gözlemcisi Silvano Tomasi, Suriye, Ortadoğu konusunda medya tarafından “eksik analizler” yapıldığını savundu. Tomasi “Mısır’da daha fazla şiddete yol açan Müslüman Kardeşler’e koşulsuz desteği görüyoruz”dedi. İngiltere Dışişleri Bakanı William Hague kimyasal saldırının ardında Esad yönetiminin olduğuna inandığını söyledi. ra müdahalede bulunanlar arasında hastalanma belirtilerinin görüldüğünü aktardı. Bazı kaynaklar son dönemde güvenlik gerekçesiyle kimyasal silahların yerlerinin değiştirildiğini belirtiyor. Bu değişiklik sırasında bazı kimyasal silahlar El Nusra dahil kimi muhalifin eline geçmiş olabilir. Bir başka iddiaya göre rejim güçleri bombardımanında bölgeye yakın kimyasal silah deposunu vurmuş olabilir. Ayrıca muhaliflerin ülke dışından kimyasal temin etme olasılığı da var. Geçen mayıs ayında Adana ve Mersin’de Reyhanlı katliamının ardından El Kaide bağlantılı El Nusra Cephesi’ne yönelik operasyonda gözaltına alınan zanlılara ait adreslerde 2 kg sarin gazının ele geçirildiği öne sürülmüştü. Ancak yetkililer sarin gazı değil antifriz ele geçirildiği açıklamasını yapmıştı. Suriye’nin resmi haber ajansı isyancıların daha önce Humus’ta kimyasal silah kullandığına dair ellerinde ses kayıtları bulunduğunu öne sürdü. Haberde, ‘Bayyada Şehitleri Taburları’ adlı oluşum ile Suudi Arabistanlı ‘Abdülbasıt’ adlı kişi arasında geçtiği belirtilen telefon görüşmesine ait ses kaydının, Homs kırsalının Deyr Bealba Bölgesinde kimyasal silah kullanıldığını ortaya koyduğu iddia edildi. Haberde şu ifadelere yer verildi: “Telefon görüşmesinde Suriyeli terörist, terör grubunun ‘sağladığı başarılardan birinin, Deyr Bealba Bölgesinde kimyasal silah kullanmak olduğunu’ belirterek, sadece paraya ihtiyacı olduklarını ifade ediyor. Benzer bir başka telefon görüşmesi kaydında ise ilk terörist ikinci teröristten Şam’ın Berze Semtinden ilaç kutusuyla kamufle olarak iki sarin gazı kutusunu kendisine getirmesini talep ediyor.” BM saldırıya ilişkin iddiaların incelenebilmesi amacıyla bölgeye giriş için Suriye hükümetinden resmi olarak izin istedi. Daha önceki kimyasal silah iddialarını soruşturmak üzere başkent Şam’da 20 kişilik BM heyeti bulunuyor. Ekip daha önceki iddialara ilişkin 3 noktada inceleme yapma iznine sahip. Reuters’a bilgi veren bir aktivist, kurbanlardan saç, deri ve kan örnekleri aldıklarını ayrıca bomba parçaları, toprak numunesi toplayarak araştırma için hazırlık yaptıklarını söyledi. Aynı aktivist, topladıkları her şeyi, görgü tanıklarının ifadelerinin de yer aldığı mektuplarla birlikte Şam’a gönderdiklerini bildirdi. Bazı aktivistler ise başkente gönderilen örneklerin otelde yoğun güvenlik çemberinde tutulan BM heyetine ulaştırılmasında başarılı olunamadığını söyledikler. Muhalifler can kaybını 1300’ün üzerinde olarak duyururken dün bölgede birçok evin içinde onlarca cesedin daha bulunduğu aktarıldı. Kurbanların önceki gece karanlıkta ordu bombardımanın hedefi olmamak için defnedildikleri de iddialar arasında. BM beklemede Görmez, adıyla müsemma Trablusşam’da çifte saldırı Dış Haberler Servisi Lübnan’ın Trablusşam kentinde dün kısa aralıklarla infilak eden 2 bombalı araç en az 50 kişinin ölümüne, yaklaşık 500 kişinin yaralanmasına yol açtı. Cuma namazının ardından Trablusşam’daki Takva ve Selam camilerinin yakınında yaşanan patlamalar nedeniyle hasar gören binalarda çok sayıda kişi mahsur kaldı. Selam Camii, Başbakan Necip Mikati ve milletvekili Semir el Cisr’in evlerinin yakınında bulunuyor. Mikati’nin patlama sırasında Trablusşam’da olmadığı açıklandı. Takva Camii ise eski polis şefi Eşref Rifi’nin evinin yakınında. Kurtarma ekiplerinin gönderildiği bölge polis tarafından giriş çıkışlara kapatıldı. Her iki cami de Sünnilerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerde bulunuyor. Trablusşam, Suriye’de muhalifleri destekleyen Sünniler ile Beşşar Esad rejimini destekleyen Nusayriler arasında çatışmalara sahne oluyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle