15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 8 TEMMUZ 2013 PAZARTESİ 6 HABERLER CHP’li Tanal, Meclis’teki ‘Taksim palalıları kavgası’ndan Bozdağ’ı sorumlu tuttu Vekiller mahkemelik Bisikletlileri TOMA ile durdurdular İstanbul Haber Servisi 3. köprünün yapımında doğa katliamı yapıldığını ve binlerce ağacın kesildiğini belirten yaklaşık 100 kişilik bisikletli grup, yaşanan ağaç katliamını Beşiktaş’tan Garipçe’ye pedal çevirerek protesto etti. Bisikletlerine ve üzerlerine “3. Köprüye Hayır” ve “Diren Doğa” yazıları asan grup dün, sabah Beşiktaş’tan hareket etti. Sarıyer Meydanı’nda polis tarafından barikatlarla engellenen grup, burada durduruldu. Bunun üzerine CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin’in polis amirlerini aradığı ve bisikletlilerin beşerli gruplar halinde Garipçe’ye gitmelerine izin verildiği belirtildi. Garipçe kavşağında grup adına basın açıklaması yapan Ali Yıldırım, 3. köprü için günde 10 bin ağacın kesildiğini söyleyerek “Köprü değil ağaç istiyoruz” dedi. Demokrasi Var mı: Tek Ölçüt Çok basit bir denklem var.. demokrasi, yani çoğulcu bir toplum ve anlayışın olup olmadığını anlamak için... Bırakınız büyük lafları, demokrasi teorilerini, parlamentonun varlığını, seçimlerin olup olmadığını, çok partilerin varlığını... Bunların hepsi palavradır, görünüşte olabilirler ama aslında bir tür “sürgün” edilmişlerdir. Anayasada kuvvetler ayrılığının sözü edilir, ama aslında anayasaya tam aykırı siyasal bir durum fiiliyatta hüküm sürer... Sahneye bakıyorsunuz, her şey var kardeşim. Muhalefet partileri var... Meclis var... Yargı var... Var oğlu var... “Demokratik paramenter sistem” bütün öğeleriyle ayakta... Kendime söylüyorum şimdi: Ula daha ne istiyorsun! Yanıt veriyorum: Ula senin kadar aptalını görmedim... Bunlar varsa, varlar mı sanıyorsun! Bu konuşmayı burada keseyim, yoksa “Daha ne istiyorsun” diyen içimdeki benin kafasını gözünü yarmamak için kendimi tutamayacağım! HHH Bir iktidar partisinin ülkeyi nereye götürdüğünü anlamanın sıradan bir yolu var: Basın özgürlüğü... Her şeyi bir kenara bıraktım.. eğitim yasasını.. alkol yasasını, AKP’li belediyelerin fiili olarak alkolü yasaklamalarını vb... Bir iktidar düzenli ve sürekli basın özgürlüğünü yok ediyorsa, medyayı iktidarlaştırıyorsa, patron üzerinde baskı kurup gazetecilik faaliyetinin iktidarın çizdiği çerçeve içinde yürütülmesini sağlıyorsa... Hoşuna gitmeyen yazarları röportajcıları attırıyorsa... Sansür uygulatıyorsa... İktidarbaşının uşakları hemen her gün telefonla efendisinin nelerden rahatsız olduğunu bildiriyorsa ve medyayı yönlendiriyorsa... ...Medya patronları, “eyvah yarın önüne nasıl çıkarım, yüzüne nasıl bakarım, bir şey nasıl dilerim, şu ihaleye nasıl gireririm ve alırım, eğer medyamda aleyhine eleştirel bir şeyler çıkıyorsa...” düşüncesiyle, efendinin istediği bir medya tasarlıyorsa... “Yarın Maliyesini gönderir, bir açığımı bulur cezayı keser, yedi ceddimi siler, geleceğimi kurutur, vergi kaçıramam, daha çok zengin olamam...” diyorsa... (Tabii ki canı cehenneme!) HHH Başbakan yıllardır patronları, medyayı gazetecileri açıkça, net, tartışmasız, durmadan hedef gösteriyorsa üstelik... (O bu konuda konuştukça, aşağıdaki aletleri de medya üzerinde gerekli operasyonlara hemen soyunuyor) İktidarbaşının medya ile uğraşması, tekil bir olay üzerinden (Olur a çok kızar bir habere yoruma falan, o da insandır!) ve biriki kezlik olmayıp da, süreklilikdüzenlilik gösteriyorsa... Medya üzerinde operasyonları durmadan sürüyorsa. Üstüne üstlük bunu sadece lafla değil, devlet gücüyle yapıyor ve maliyecilerini salıyorsa... Bu da yetmedi, TMSF denilen aleti ile, televizyonları ve gazeteleriyle “borcun var” diyerek medya şirketlerine el koyuyor ve onları iktidar borazanlarına dönüştürüyorsa... Ne o ülkede özgürlük vardır ne de demokrasi... İktidar totalitaristtir. Ülkeyi diktatörlüğe götürmektedir.. veya fiilen diktatörlüğünü kurmuştur... HHH “Ama bak sen yazıyorsun istediğini, başkaları da yazıp çiziyor, bak Sözcü, Cumhuriyet, Yurt, Aydınlık ve daha az satan sol gazeteler var; HalkTV, Ulusal Kanal ve şimdi de ana akım TV olmaya soyunan +1 TV var... Bunlar medya özgürlüğünün işaretleri değil mi, ne atıp duruyorsun medya özgürlüğü yok diye...” Bu iktidarın sık sık yönelttiği bir görüştür... 1) Bir diktatörlük için önemli olan halkın oy veren büyük kesimini şartlandırmaktır. Gazete okumak yerine televizyon seyreden kitleleri iktidar kulvarında tutan baskıcı politikalar izlersin. Belirli TV’lerde dizilere mizilere odaklanmış milleti gündemden kopartırsın, tartışma programlarında yandaş eğilimlilere ağırlık verirsin... Olayları iktidar bakış açısıyla sunarsın, kamuoyunu tek yanlı biçimlendirirsin... Toplumda iktidarın bakış açısından bir algılama oluşturdun mu bu sana seçimler için yeter... Sürekli iktidar olmanın yolu sanırsın bunu... Gezi olaylarından günlerce haberi olmayan insanlar tanıdım, çünkü muhalif veya iktidar yanlısı olmayan haber kanallarının varlığından bile habersizlerdi! 2) Medya üzerinde sistematik bir iktidarlaştırma uygulamasıyla muhalif medyayı da giderek bir kenara, azınlığa itersin. 3) 2.5 3.5 bir medya oluşturduktan sonra, buçuğun yaşaması iktidarın işine gelir. “Demokrasininin varlığı”nın kanıtı, işlevini görür. 3) Gazetecilerin, komplolarla veya yasasızhukuksuz yorumlarla içeri atılması bile totaliter bir yönetim altında yaşadığımızın kanıtıdır... HHH Basın özgürlüğüne düşmanlıkta gelinen nokta: RTE’nin ileri demokrasiyi koruyucu güçlerinin (yani polisinin) Taksim’de gazeteci avına çıkmalarıdır... Onur Erem, Evrim Kurdoğlu, Eda Sönmez, Özcan Yaman, Yunus Dalgıç, Arif Balkan, Tuğçe Tatari, Makbule Cengiz, Şengül Derin, Dilem Taştan, Barış Yarkadaş, Elif Akgül, Gökhan Biçici bu sürek avının hedefleri oldular, hepsine derin geçmiş olsun... HHH Diktatör, sadece kendi görüşüne özgürlük ister... Bir de milli iradesi kavramının palalısına. Diktatörlüğün demokrasi altında sürdürmenin yeni anlayışı şöyledir: “Kamuoyunu kontrol edersem, muhalefetin olmasının bana sadece yararı olur...” Demokrasi, bir manzumeler zinciridir... Biri ikisi yoksa, hiç yoktur... Kimileri parlamenter demokratik sistemde bazı arazlar var, ama işliyor sanıyor da... Aldanıyorlar bile diyemiyeceğim... ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Taksim’de polisin müdahalesinden kaçan göstericilere eli palalıların müdahalelerinin TBMM’de CHP tarafından gündeme getirilmesi üzerine AKP Şırnak Milletvekili Mehmet Emin Dindar’ın kaşının yarılmasına yol açan ve AKP’lilerin koridorlarda ve kuliste CHP’lileri kovaladığı kavga, mahkemeye taşındı. TBMM Başkanı Cemil Çiçek, herkesi sorumluluğa davet ederek “Maaselef bu dönem bir türlü ölçü tutturulamamıştır. Umut ederim ki bu son olsun” dedi. TBMM Genel Kurulu’nda önceki gece “torba yasa” görüşmeleri sırasında Taksim’de polisin sert müdahalesinden kaçan göstericilere eli palalı bazı kişilerce saldırılmasının CHP’liler tarafından gündeme getirilmesi, tansiyonu yükseltti. CHP’li vekiller, Taksim’de göstericilere yapılan sert müdahaleyi ve elinde pala ve satırlar bulunan kişilerin uyguladığı şiddetin fotoğraflarını gösterdi. Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın bunları dikkate almayıp oturumu yöneten Meclis Başkanvekili Sadık Yakut’a “Sustursanız da konuşsak” demesi tartışmayı alevlendirdi. Meclis’te önceki gece yaşanan kavgada CHP’li Tanal, Özkoç ve AKP’li Dindar yaralandı. CHP’lilerin ısrarla Taksim’i anımsatarak laf atmaları üzerine Bozdağ, “Darbenin taşeronluğunu siz iyi yaptınız. İkna odalarında darbecilere hizmetkârlık yaptınız. Sizin bu konuda soru sorma hakkınız yok” diye bağırdı. Bu sözler üzerine başta Mahmut Tanal olmak üzere çok sayıda CHP’li, Bozdağ’ın oturduğu komisyon sıralarına doğru yürüdü. Bir anda sayıları 100’ü bulan AKP’li ve CHP’li vekiller birbirine girdi, küfür ler, yumruklar havada uçuştu; CHP’li Engin Özkoç’un yere düşüp AKP’liler tarafından tekmelendiği görüldü. HP’lileri kovaladılar Kavga Genel Kurul’da sonlanırken CHP’liler Özkoç ve Tanal’ı muhalefet kulisine götürmeye çalıştı. AKP’li çok sayıda milletvekili de onların arkalarından koşarak Özkoç ve Tanal’ı ellerinden almak istedi. Tanal’ın aldığı darbeler nedeniyle ellerinden kan C aktığı gözlendi. Kavga sırasında kaşı açılan AKP’li Dindar hastaneye kaldırıldı. Meclis’e çağrılan İçişleri Bakanı Muammer Güler’in açıklama yapması kararı alındı. Güler de Taksim’deki eli palalılardan 2’sinin yakalandığını açıkladı. AKP’li Dindar, Tanal ve Özkoç hakkında suç duyurusunda bulunduğunu bildirdi. Tanal ise olayların sorumlusunun Bozdağ olduğunu ve suç duyurusunda bulunacağını söyledi. ‘Diktatöre döndü’ ABD’in etkin senatör McCain, ‘Gezi direnişi’ne destek verdi. McCain, ‘Olanlar, halkın Erdoğan’ın politikalarına karşılığı’ dedi Haber Merkezi ABD’nin en etkin senatörlerinden John McCain, Gezi Parkı’na AVM yapılmak istenmesine karşı direnişle başlayan gösterilerin, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yaşam biçimlerine müdahalesine karşı yapıldığını açıkladı. Erdoğan’ın “diktatör gibi davrandığını” söyleyen McCain, “Çok açık ki, olanlar Erdoğan’ın halkını İslama yöneltmeye çalışmasına karşılık verilmesiydi. Umarım polisi kullanarak uyguladığı bazı taktiklerin fazlasıyla aşırı olduğunu anlamıştır” dedi. McCain, “Bence yaşananlar Erdoğan’ın modern bir milleti gitmek istemedikleri bir yöne zorlamasına karşılık vermiştir. Alkol kısıtlaması, çocukların İslami yönelimli okullara gönderilmesi gibi pek çok adım sayılabilir. Türkiye’de Ortadoğu’da olduğundan daha fazla gazeteci gözaltında. Medya organlarını, yaptıkları iş nedeniyle dava etmek ve yargılamak göz korkutma amaçlı. Umarım Erdoğan, polisi kullanarak uyguladığı bazı taktiklerin fazlasıyla aşırı olduğunu anlamıştır. Ekonomik gelişmesi muhteşem. Ama başbakandan çok diktatör gibi davranıyor” dedi. ‘Gezi anneleri’ Galatasaray’da İstanbul Haber Servisi Gezi Parkı olaylarında gözaltına alınan ve tutuklananların aileleri çocuklarının serbest bırakılması istemiyle Galatasaray Meydanı’nda oturma eylemi yaptı. Burada aileler adına açıklamayı okuyan Gezi Parkı tutuklularından Ali Haydar Akdeniz’in kız kardeşi Hatun Akdeniz “Evatlarımızın ve yakınlarımızın tutuklanmalarının hukuki dayanağı yoktur” dedi. Aileler, eylemin yakınları serbest bırakılana kadar her hafta devam edeceğini açıkladı. (Fotoğraf: UĞUR DEMİR) Polis, BDP’lilerin Taksim’e girmelerine izin vermedi. (Fotoğraf: UĞUR DEMİR) Öğretmene ‘keyfi’ soruşturma ADANA (Cumhuriyet) Adana İl Milli Eğitim Müdürlüğü, Gezi Parkı eylemlerine katılan Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Denetleme Kurulu Üyesi biyoloji öğretmeni 50 yaşındaki Güven Boğa hakkında idari soruşturma başlattı. ‘Gezi Parkı eylemlerinin en önünde yer almak ve grupları yönlendirmekle’ suçlanan Boğa, açılan soruşturmanın ‘keyfi olduğunu’ öne sürerek, tepki gösterdi. ‘AKP işgalden vazgeçmeli’ İstanbul Haber Servisi Kürt sorununun çözümü için “Hükümet adım at” kampanyası çerçevesinde Galatasaray Lisesi’nden Taksim’e yürümek isteyen BDP’lilere polis izin vermedi. Bunun üzerine oturma eylemi yapan BDP’liler, Kürt sorununun çözümü için Abdullah Öcalan’ın serbest bırakılmasının önkoşulları olduğunu söyledi. BDP’liler adına basın açıklamasını il eşbaşkanı Asiye Kolçak yaptı. Kürt halkının taleplerine saldırıların arttığını ve Kürt medyasının susturulmak istendiğini belirten Kolçak, şunları söyledi: “93 yıldır halkı ile uğraşan bir devlet göremezsiniz. Devlet benden olan olmayan ayrımı yapamaz. Devlet, 9 kez barış eli uzatan Abdullah Öcalan’ın uzattığı barış elini tutmalıdır. Öcalan’ın özgürlüğü her talebimizin önceliğidir. Şurası çok iyi bilinmelidir ki anadilinde eğitim ve Kürtlere statü kırmızı çizgilerimizdir. Hükümet milliyetçi söylemden bir an önce vazgeçmelidir.” BDP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel ise Gezi Parkı olaylarına değinerek “Burada halk 1 aydır direniyor. Devlet şiddetini protesto eden halk Gezi Parkı’nı direnerek kazanmıştır. AKP işgal ettiği bu durumdan vazgeçmelidir” diye konuştu. CHP’Lİ HASAN ÖREN: HERKES DOĞRU TESPİTLERLE BARIŞA KATKI SUNMALI ‘Sürecin can suyuna ihtiyacı var’ ‘Her yer Taksim!..’ Boğaziçi Kıtalararası Yarışları’nda Gezi Parkı’ direnişine polisin sert müdahalesi protesto edildi. Yarışın saat 10.00’da başlayacağı Kanlıca’ya hareket eden yüzücüler, bir süre “Her yer Taksim, her yer direniş” sloganları attı. Yarışı genel klasmanda Hasan Emre Musluoğlu kazandı. Yarışlara katılan ABD Ankara Büyükelçisi Ankara Büyükelçisi Francis Ricciardone de klasmanında 30’uncu oldu. (Fotoğraf: DHA) MALATYA (AA) CHP’nin Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da sivil toplum kuruluşları ve bölge halkının sorunlarını dinlemek ve parti çalışmalarını halka aktarmak üzere oluşturduğu milletvekili heyeti, Malatya’da sivil toplum örgütleriyle bir araya geldi. Heyet başkanı ve Manisa milletvekili Hasan Ören, Avşar Otel’de düzenlenen toplantıda yaptığı konuşmada, siyasi partilerin köşeli, ucu açık konuşmalardan kaçınarak, doğru tespitler yapıp barış sürecine katkı koymasının gerektiğini söyledi. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun bunun için partilerinden 8’er kişilik iki grup oluşturduğunu kaydeden Ören, bu grupların Doğu ve Güneydoğu’da 25 ili gezeceğini, bütün yazı buralarda geçireceğini anlattı. Sürecin can suyuna ihtiyacı olduğunu ifade eden Ören, “Meclis tatile girmeden çıkaracağı yasalarla Doğu ve Güneydoğu’daki insanların yüreğinde yeşeren o barış sevgisini kuvvet lendirecektir. Ne olursa olsun bütün siyasi partileri bu barış sürecinin içine koymak lazım. Falanca parti barışı istemiyor. Filanca parti barıştan değil de terörden besleniyor gibi algı yerleştirmek, Türkiye’ye yapılacak en büyük kötülüktür” dedi. Ören, “Biz bu barış sürecinde taşın altına elimizi değil, kafamızı, beynimizi, gözümüzü, kulağımızı, bedenimizin her yerini koyduk. Türkiye bu sorunu aşmalıdır” diye konuştu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle