15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 TEMMUZ 2013 PERŞEMBE CUMHURİYET [email protected] SAYFA KÜLTÜR 17 TOMRİS UYAR’I 10 YIL, FÜSUN AKATLI’YI 3 YIL ÖNCE YİTİRMİŞTİK Öykünün saf ipeği HANDAN İNCİ Tomris Uyar, on yıl önce bugün öldüğünde arkasında görkemli bir öykü birikimi bırakmıştı. Rahatlıkla söyleyebilirim ki, Sait Faik’ten sonra Türkçede öykü ilk defa onunla tam karşılığını bulmuştu. Günlükleri dışında, sadece öykü yazan Tomris Uyar, diğer edebiyat türlerinin önüne koyduğu öyküye tutkuyla bağlıydı. Öyküyü bir yaşama diline, varoluş biçimine çevirmişti. Tomris Uyar için okumak, üniversitede verdiği dersin adı gibi, “kıyıdan açılmak” demektir; sığlıktan, sıradanlıktan uzaklaşmak… Bir “duruş” sahibidir Tomris Uyar. Gücünü incelik, duyarlık ve sahicilikten alan, derin bir kültüre ve birikime yaslanan eleştirel bilinçtir. 19712002 arasında yayımladığı on bir kitapla (sırasıyla: “İpek ve Bakır”, “Ödeşmeler”, “Dizboyu Papatyalar”, “Yürekte Bukağı”, “Yaz Düşleri/Düş Kışları”, “Gece Gezen Kızlar”, “Yaza Yolculuk”, “Sekizinci Günah”, “Otuzların Kadını”, “Aramızdaki Şey” ve Türkiye’nin geçirdiği u Tomris Uyar, “Güzel Yazı Defteri”) kültürel dönüşümler edebiyatımızda “yazar konusu, dili, işleyişi ile için bir “yüzleşmeler” tam anlamıyla özgün ve “ödeşmeler” imgesi” dediğimiz o bir yazı evreni kurmuş, toplamı olarak da tuhaf kimyanın eşsiz edebiyatımızda okunabilir. bir örneğidir. Yaşadığı bir “Tomris Uyar Toplumu yansıtmak Öyküsü” başlığı gibi kaba bir işlevi çağa tanıklık eden, onu açmıştır. hatıra bile getirmeden halis edebiyat ipeğiyle 19412003 yılları toplumu anlatmıştır dokuyan, sahici bir arasına sığmış göz Tomris Uyar. Günlük yazardır. kamaştırıcı ömrü, hayattan rastgele mütevazı bir evde, seçilmiş kesitlerin, mutfakla çalışma şiir duygusu yüksek, masası arasında geçmişti. Kendisini yalın bir dille aktarıldığı, incelikle besleyen az sayıdaki dosttan ve yakalanmış an’ların, kimi zaman sadece iyi edebiyattan başkasına hüzünle, kimi zaman kara mizahla geçit vermedi. Kendi deyimiyle, aydınlatıldığı öyküler yazmıştır. “profesyonelce yazmış, amatörce Dokuduğu malzeme şehrin orta halli yaşamış”tı. Hırçın ve uyumsuz insanlarıdır ama bu öykülerde gizli olarak ünlendi ama “uyumsuz”luk başrol her zaman İstanbul’undur. efsanesi, soylu bir hesapsızlığın Bir konuşma biçiminin ürünüydü. Kimilerinin çıkarlarına farklılaşması, bir giyim tarzının uygun dönüşümleri seçtiği yok olması, yeni bir müzik türünün dönemlerde ödünsüz olduğu için kulaklara çalınması ile şehrin giderek “zor” bulundu kişiliği. Sivri, alaycı başkalaşmasına tanıklık ederiz adım dilini, kendisini de sakınmadan bir adım. Örneğin, bir parkın kenarında takip spotu gibi dolaştırdı çevresinde. yükselmekte olan otelin tamamen Soğukkanlı ve mesafeli ironisiyle kapatacağı denizi sadece gösterip toplumsal yozlaşmalara ışık düşürdü. geçer bir öyküsünde. Okurun Günlükleriyle, öyküleriyle ve eleştiri manzarayı tamamlaması için bu yazılarıyla Tomris Uyar külliyatı, ayrıntı yeterlidir. Giderek mahalle 1965’lerden 2000’lerin başına kadar parklarını turistik otellere çevirecek hareketin ipucuna işaret edilmiştir. Ama bazen bu işaretler de yetmez. Anlatıcının sesi, pek alışık olmadığımız bir isyan tonuna yükselir: “Eskiden ihtiyarların çay içtiği, gazete okuduğu, kadınların yün ördüğü, çocukların oynadığı sağlıklı çay bahçeleri nasıl oldu da karşı koymadan, usul usul boyun eğdiler?.. Kaldırım küçüldü, asfalt genişledi, iskele kaldırıldı. ‘Hayır! Yeter!’ diyen yok. Yok. Yok. Yok… Kıyıyı ve ana caddeyi yutan, sindiren, kendine göre yeniden biçimlendiren bu canavara karşı ne gelir elden?” Elden gelen yazıyla direnmektir sadece, edebiyatın belleğine kaydetmektir. Ancak şu önemlidir: Edebiyatı hayat karşısında asla ikincileştirmeyen bir yazardır Tomris Uyar, öncelikle “edebiyat”a karşı sorumludur. Her ne anlatacaksa, “bir yol kavşağı çeşmesinden göğse akıtarak içilen su gibi doğal, doyurucu… kolay anlaşılır olma özrüyle kolaya kaçmadan, kaytarmadan, yazdıklarını çoğaltmadan” anlatır. Günlüğünde, bir öykünün başarılı olabilmesi için “belli bir boşlukta ya da uzamda ipek bir mendil gibi kendi ritmiyle süzülebilme”si gerektiğini söylüyor. Bu cins bir öyküyü dokuyabilen yazar, “dünyanın yoğun hızına kişisel, vazgeçilmez, okunur es’ler” bırakabilmiş demektir. Onun yaptığı da tastamam budur. Tomris Uyar sadece bu soy öykülerin yazarı değildir. Adanmış yaşama biçimiyle kendini de bir öyküye dönüştürmüştür. Edebiyatımızda “yazar imgesi” dediğimiz o tuhaf kimyanın eşsiz bir örneğidir. Yaşadığı çağa tanıklık eden, onu halis edebiyat ipeğiyle dokuyan, sahici bir yazardır. Her kuşakla bağ kurabilecek dirim gücüne sahip kitapları yaşamayı elbette sürdürecektir, ancak ödünsüz “yazar duruşu” ile Tomris Uyar’ın yokluğu giderek genişlemekte olan bir boşluğa işaret etmekte şimdi. Aynaları kıran felsefeci Bölümü’nün bir sınıfında konuşma yapmam için davet etmişti. Bu konuşmam 4 Temmuz 2010 günü yitirdiğimiz felsırasında, aynen öğrenciler gibi, ekleyesefeci, eleştirmen ve yazar Füsun Akatcek bir şeyi ya da bir sorusu olduğunda lı, belki de bütün katıksız felsefe insanhemen sözümü kesmesi yolundaki dileları gibi, aynaları hep kırmaya çalışan ğimi de geri çevirmedi. Bu yüzden, öğve fırsat buldukça da kıran bir düşünürrenclerle geçen yaklaşık iki saat, tam andü. Yaşamı boyunca özelliklamıyla bir beyin fırtınasına le içinde yaşadığı topdönüştü. O iki saatin sonunda ’ yı lumun aydın kesiminFüsun Akatlı’yı bir hoca olala O ı u ‘Gezi Park den gelme kimileriyrak da artık iyi tanıyordum: O, e ile eleştirel düşüncey le sıklıkla ters düşmesi derslerinde öğrencilerine tide kişiliğinin bu özelliyatroyu yalnızca öğretmek veolan susamışlığını da liğe nç ge ğinden kaynaklandı. ya anlatmak peşinde değildi, r bi ış m tla nı ka Bizimkisi gibi topasıl hedefi, onlara tiyatroyu ze Füsun Akatlı’nın bi yaşatarak özümsetmekti. yla O yıllarda Anadolu Ünimiras kalan yazıları yi versitesi Devlet Konservatudaha verecek çok şe . varı Tiyatro Bölümü’nde hoolduğundan eminim caydım. Füsun Akatlı ve sınıfı ile beraberliğimizden hemen sonra, ondan aldıklarımı dilim döndüğü kadar kendi öğrencilerime de aktardığımı iyi hatırlıyorum. Sonraki zamanlarda Akatlı, yazımın başında söz ettiğim “aynaları kırma” merakından olacak, Tiyatro Bölümü’nü kurduğu üniversiteden bu hizmetinin karşılığında görevinden uzaklaştırılarak ödüllendirildi; ama o, kalan yaşamında ne hocalıktan ne de aynaları kırmaktan vazgeçti. Füsun Akatlı’nın hayatı boyunca kaleme aldığı yazıları ve yayınladığı kitapları tanıtmaya böyle bir yazının kapsamı elbet yetmez. Fakat onun, özellikle felsefeci kimliğinden kaynaklanan ve kavramlara yönelik yaklaşım biçimi, tüm yazdıklarının odak noktalarından biri diye nitelenlumların aydınları arasında “ayna dirilebilir. Gerçekten de genelde felsefedüşkünleri”ne sık rastlanır. Bilindiği nin özelde ise insanlar arası iletişimin en üzere, aynaya bakanlar kendilerini görür önemli araçlarından olan kavramların yeler. Ayna düşkünü olan aydınlar da zatersiz bilgilenme nedeniyle bir tür iletiten bu yüzden aynalarını yanlarından hiç şim engeline dönüşmesi, Akatlı’ya göre ayırmazlar. Zamanla aynadan yansıyan hep bir sorun olagelmiştir. görüntülerinin arasından birini, en fazBu bağlamda “Düşüncenin Yabancıla birkaçını seçerler ve sonra aynalardan laşması” başlıklı denemesinde “yabanolanaksız olanı, yani aynaların hep oncılaşma” kavramını irdeleyiş biçimi, bu ların seçtikleri görüntüleri yansıtmasısoruna verdiği önemin çarpıcı bir örnenı beklerler. Arada diyelim, boş bulunğidir: duklarında veya poz vermeyi unuttukla“…her kapıyı açacağı farz edilen rında! hoşlarına gitmeyen görüntüleri ile bir anahtar işlevinin yüklendiği bükarşılaştıklarında ise onları yadsıyıp aytün kavramlar gibi, yabancılaşma’nın nalara sırt çevirirler. Sürekli onaylanmak da zaman zaman uygunsuz ve yersiz ve beğenilmek neredeyse ayakta kalmakullanıldığına tanık oluyoruz. Öbür larını sağlayan tek dayanak olduğundan, ‘anahtar’ kavramların akıbetini göre zihinlerinde bir kez sabitleştirdikleri imgöre edindiğimiz deneyim, yakın zageleri ile uyuşmayan tüm yansımaları manda ‘yabancılaşma’ sözünün geçtiği yok sayarlar. her yerde, söyleyenle dinleyen arasınFüsun Akatlı, işte bu türden ayna düşda iletişim kopukluğu olacağı kaygısımanlarının düşmanıydı, çünkü aynaların, nı uyandırıyor…” hoşa gitsin ya da gitmesin, hep doğru gö“Gezi Parkı Olayı” ile eleştirel dürüntüleri yansıttıklarını iyi bilenlerdendi. şünceye olan susamışlığını da kanıtlamış Bilirdi, çünkü bir bilgi insanıydı. bir gençliğe Füsun Akatlı’nın bize miras Yıllar önce beni Yeditepe kalan yazılarıyla daha verecek çok şeyi Üniversitesi’ne, kurucusu olduğu Tiyatro olduğundan eminim. AHMET CEMAL n Kültür Servisi Kadıköy Belediyesi Süreyya Operası Genç Piyanistler Yarışması’nda piyanistler Ecem Alnıaçık, Atakan Oyal, Orçun Yıldıran finale kaldı. Yarın saat 18.00’de Süreyya Operası’nda Gürer Aykal’ın yöneteceği İstanbul Sinfonietta eşliğindeki final konserinde 3 piyanist, bir Mozart konçertosu icra edecek. Konser sonrasında jüri yarışmanın birinci, ikinci ve üçüncüsünü belirleyecek. Konser izleyicilere açık ve giriş ücretsiz olacak. Üç finalist, bir Mozart AKDENİZLİ FİLMLER İZMİR’DE YARIŞACAK AİLENİN AVUKATI KARARI TEMYİZE GÖTÜRECEK Sinemanın yeni ödülü ‘Uçan Balık’ Kültür Servisi İzmir Büyükşehir Belediyesi, yeni bir uluslararası film festivali için adım attığını duyurdu. Bu yıl ilki gerçekleşirilecek İzmir Akdeniz Film Festivali, 19 Kasım 2013 tarihleri arasında düzenlenecek ve festivalde dereceye girenler “Uçan Balık” ödülünün sahibi olacak. Şehrin “Akdenizlilik kimliğini” vurgulamak için hayata geçirilen projeler arasında yer alan festivale, Akdeniz ülkelerinden filmlerle Akdeniz temasını işleyen filmler başvurabilecek. Festival “uzun metraj kurmaca”, “belgesel film” ve “kısa film” bölümlerinden oluşacak; yarışmaya katılan filmlere “en iyi film”, “en iyi yönetmen”, “en iyi kadın oyuncu”, “en iyi erkek oyuncu” ve “jüri özel” dallarında ödül verilecek. Ayrıca Sinema Yazarları Derneği (SİYAD) tarafından “en iyi film” ödülü sunulacak. 2012 yılından önce gösterime giren, dağıtıma çıkmış filmler yarışmaya kabul edilmezken 20112013 yılları arasında yapımı tamamlanmış uzun metrajlı kurmaca ve belgesel filmler, “yarışma dışı” bölümlerde gösterilmek için 19 Temmuz 2013’e kadar başvurabilecek. Can Yücel’in mezarına saldıranlara beraat ÖZCAN ÖZGÜR SALT Ulus’ta panel n Kültür Servisi SALT Ulus’ta, Restoratör Mimar Emre Madran “Cumhuriyet Ankarası’nda Yitirilen Yapılar: Ulus” başlıklı bir panel gerçekleştirecek. Panel, SALT Araştırma, Modern Türkiye’nin Osmanlı Mirasını Keşfi: Ali Saim Ülgen Arşivi kapsamında bugün saat 19.00’da düzenlenecek. salt@ saltonline.org MUĞLA Can Yücel’in Datça’daki mezarını önceki yıl balyozla parçalamaktan yargılanan T.K. (72) ve yeğeni Ş.K. (22), Datça Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen karar duruşmasında delil yetersizliğinden beraat etti. Yücel ailesinin avukatı Cihat Uzar, temyize gideceklerini bildirdi. Tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan amcayeğen hakkında “ibadethanelere ve mezarlıklara zarar verme” suçundan dava açıldı. Serbest bırakılması ardından askere giden Ş.K., talimatla alınan ifadesinde, polisteki ifadesini baskı altında verdiğini ileri sürdü. Datça Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen karar duruşmasına tutuksuz sanıklar T.K. ve Ş.K. katılmazken savunma ve müdahil avukatları son konuşmalarını yaptı. Zanlılar delil yetersizliğinden beraat ederken Yücel ailesinin avukatı Cihat Uzar, kararın temyizden dönmesini umut ettiklerini söyledi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle