15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26 TEMMUZ 2013 CUMA [email protected] 16 KÜLTÜR Sanatçıların ego çatışması İstanbul Film Festivali’nde yarışmış “A Late Quartet / Son Konser”, Beethoven’a saygı niteliğinde, iyi çekilmiş ve çok iyi oynanmış bir müzisyen(lik) dramı Peter’ın yokluğunda gruptan ayrılmayı düşünüyor ve aklı bir karış havadaki hoppa kızı Alexandra’nın (Imogen Poots) keman dersi alırken tutulup genç kız cazibesiyle baştan çıkardığı, grubun Juillard dipu Zaman içinde Çeyrek yüzyıldır birlomalı, “yıldız” birinci kelikte çalmış, verdikleri 3 farklı biçimlerde mancısı Daniel’le (Mark bini aşkın konserle, çıkdeğişildiğinden ötürü Ivanir), yaş farkına karşın tıkları turnelerle yığınla sürdürdüğü tutkulu ilişkisini sürekli emeközen oda müziği tutkunu özel de ortaya çıkarıyor. isteyen ve ince ayar hayranlar edinmiş, sıradıBu yasak ilişkinin açışı müzisyen yaşantısının gerektiren, uzun süreli, ğa çıkmasının üstüne (âşık) labirentleri ve karmakabirinci ve (baba) ikinci keinişli çıkışlı sanatçı rışık ailevimsi ilişkilerin arasında kaçınılmaz ilişkilerine dair yönetmen mancı içinde, yıllarca birlikte bir ego çatışması patlak veYaron Zilberman imzalı rince, elemanlarının grubu soluk alıp vermiş, bütün yaşamları prova ve pratik sürdürmek ya da ayrılmakbu “Son Konser”, yapmakla, sahne heyecatan yana bir tercih yapmalabizce haftanın filmi nı ve performansları aragerekmektedir. nitelemesini hak ediyor. rı Grubun sına sıkışmış, 2 keman, tüm bastırılmış çello, viyoladan oluşan, tutkuları, zincirinden boşanünlü ve saygın Fugue Yaylı Çalgılar mış arzuları, dizginlenemeyen hırsları Dörtlüsü’nün dramatik hikâyesini anla ve geçmişten gelen dargınlıklarıyla tam tıyor, bugün başlayan ABD yapımı “A arapsaçına dönmüş ilişkilerini, BeethoLate QuartetSon Konser.” ven (Yaylılar için opus 131’i) müziği Beraberliklerinin 25. yılını kutlayaeşliğinde, dozunda bir duygusallık ve cakları son bir konser öncesinde Parson derece başarılı oyunculuklarla bekinson tanısı konunca kendini emekliyazperdeye taşıyan “Son Konser”, 78 ye ayırmaya karar veriyor, grubun yadakikalık dokunaklı bir finalle salonkın zamanda mezzo soprano karısını dan uğurluyor, gözyaşlarını engelleyeyitirmenin acısını da içine gömmüş, en mediği seyircisini. yaşlı üyesi ve temel direği olan çellocu Çeşitli ödüller kazanmış “WaterPeter (Christopher Walken). marks” adlı belgeseliyle adını duyurDörtlü’nün beyni olmak isteyen, muş Yaron Zilberman’ın senaryohırslı ve gözü dışarda ikinci kemancı sunu Seth Grossman’la birlikte yaRobert’la (Philip Seymour Hoffman) zıp yönetmenliğini de üstlendiği ilk yıllar önce Alexandra’ya hamile kaluzun metrajı olan “Son Konser”, esdığı için evlenmek zorunda kalmış viki usül, babadan kalma, klasik ve duyolacı Juliette’se (Catherine Keener) yarlıklı bir anlatımla, usta bestecilerin eserlerini icra eden, “çalgıcı” kahramanlarının derinlikli portrelerini çiziyor 105 dakika boyunca. Frederick Elmes’in kameramanlığını yaptığı, Angelo Badalamenti’nin müziklerini derlediği, öncelikle klasik oda müziği meraklısınca kaçırılmayacak nitelikteki filmde Beethoven de var, T. S. Eliot’la Rembrandt da. Vaktiyle tanışıp birkaç kadeh parlattığı, dünyaca tanınmış virtüöz Casals’la olan anılarını da hocalık ederken öğrencilerine aktaran, Parkinson hastalığını da gayet olgunca, mütevekkil karşılayan yaşlı çellocu Peter’de, çok güzel yaşlanan, yılların C.Walken’ı şahane oynarken onunla rekabete girişmiş P.Seymour Hoffman da döktürüyor resmen. Bu ikiliye “bağımsızların kraliçesi” C. Kneer’le M. Ivanir ve gencecik I. Poots da ayak uydurunca ortaya son derece göz alıcı performanslar çıkmış. Kısacası, zaman içinde farklı biçimlerde değişildiğinden ötürü sürekli emeközen isteyen ve ince ayar gerektiren, uzun süreli, inişli çıkışlı sanatçı ilişkilerine dair, yönetmen Yaron Zilberman imzalı bu “Son Konser”, bizce haftanın filmi nitelemesini hak ediyor. Filmdeki kurmaca Fugue Yaylılar Dörtlüsü’nün tüm icralarını da ünlü Brentano String Quartet çalmış. Kültür Servisi Bu hafta 1’i yerli toplam 7 film vizyona girecek. 2000’de başlayıp 6. devam filmi çekilmiş ve doğrusu biraz kafa karıştırıcı hale gelmiş, çizgi roman uyarlaması XMen filmlerinin karakterlerinden LoganWolverine üstüne yapılmış “The Wolverine”de, ilk 3 XMen filminden sonra gelişen olayların ardından dibe vurmuş bir kahraman olarak Japonya’ya giden Logan, ölümsüzlük gibi yeteneklerini yitirse de küllerinden yeniden doğmaya çalışacaktır, ritüellerine uyum sağlayacağı ve aşkı yeniden bulacağı bu Japonya seferinde. 2009’daki “XMen Origins: Wolverine”de doğum hikâyesinin anlatıldığı, bıçakşiş elli kahramanımızın Japonya serüvenlerine odaklanan filmi Hollywood’un itibarlı yönetmenlerinden James Mangold yönetmiş. Bol filmli bir hafta PALAHNIUK MÜJDEYİ Öncelikle fantastikaksiyonmacera seyirliklerine abone seyircinin ilgi göstereceği “Wolverine”de, Logan’ı yine bu rolle ünlenmiş, en son “Sefiller” müzikalinde Jean Valjean olarak bol bol şakırken seyrettiğimiz Hugh Jackman canlandırıyor tabii ki. Öteki oyuncular Famke Janssen’le Will Yun Lee. Son yıllarda sürekli cinayet, şiddet, vahşet ağırlıklı birtakım paspal filmlerde boy göstermeyi adet haline getirmiş, Coppola’nın aktör yeğeni Nicolas Cage’in bu kez John Cusack tarafından canlandırılan, Alaska’da genç kadınları öldürerek 13 yıldır terör estiren bir seriyal katilin (John Cusack) peşine düşmüş bir polisi oynadığı “The Frozen GroundKaranlık Cinayetler”, çaylak bir yönetmenin elinden çıkma bir “ilk film.” Taze yönetmen Scott Walker, bazı gerçek olaylardan esinlenerek filmin senaryosunu da yazmış. Kadroda Vanessa Hudgens, Radha Mitchell, Jodi Lyn O’Keefe de var. “Sanal Hayatlar” (Disconnect) Amerikan yapımı dram ve gerilim türündeki filmin yönetmenliğini Henry Alex Rubin üstleniyor. Filmde Paula Patton, Alexander Skarsgard, Jason Bateman, Max Thieriot, Colin Ford izleyici karşısına geçiyor. “Süper İncir” haftanın tek yerli filmi. Komedi türünde olan filmin yönetmeni ve senaristi Kerem Sarı. Gülnihal Demir, Volkan Baş, Zafer Kaya, Nihat Kapız ve Ece Yentür rol alıyor. “Aşkın 10 Kuralı” (10 Regole Per Fare Innamorare) filminin yönetmenliğini ve senaristliğini Cristiano Bortone üstleniyor. Filmde yer alan oyuncular Giulio Berruti, Cinzia Mascoli, Piero Cardano, Pietro Masotti, Trio Medusa. “Camille Claudel, 1915” ise biyografi ve dram türünde bir Fransız yapımı. Filmin yönetmenliğini Bruno Dumont üstlenirken, oyuncular arasında Juliette Binoche, JeanLuc Vincent, Emmanuel Kauffman, Marion Keller, Armelle LeroyRolland bulunuyor. VERDİ Dövüş Kulübü devam ediyor Kültür Servisi Chuck Palahniuk, sinemaya da uyarlanan yeraltı edebiyatının kült romanı “Fight Club”ın (Dövüş Kulübü) çizgi roman olarak devam edeceği müjdesini verdi. Yazıldığı 1996 yılından itibaren yeraltı edebiyatının klasiklerinden biri olarak anılan “Dövüş Kulübü” milenyumun ve deliliğin eşiğinde, yaşadığı hayattan nefret eden bir adamın hikâyesini anlatıyordu. Yeni hikâyeyi de tekrar ortaya çıkmaya hazırlanan Tyler Durden’ın anlatacağını ifade eden Palahniuk, ana karakterler Jack ve evlilik hayatından sıkılmış Maria çiftinin çocuklarının kaçırılmasıyla olayların başlayacağını ifade etti. Türkçesi Ayrıntı Yayınları’ndan çıkan romanın, 1999 yılında aynı adla sinemaya uyarlanan filmde Brad Pitt, Edward Norton ve Helena Bonham Carter başroldeydi. Yazlık sinema özlemi ASLI SELÇUK GEZİCİ SANAT TIR’I BU YIL 90 NOKTAYA UĞRAYACAK, YOLCULUĞUNU İSE 22 EYLÜL’DE BİTİRECEK Sinema, Türkiye’ye 1896’nın sonlarına doğru girdi. Ülkemizdeki yazlık sinemaların tarihçesi kapalı sinema salonlarından daha eskidir. Doğumunu yaşadığı 19. yüzyılın bitiminden önce saraya, sonra konaklara giren sinema yaz aylarında ve ramazanlarda bahçelerin tek gözde eğlencesi oldu. 19. yüzyıl sonundan başlayarak açık hava yani yazlık sinemalar varlıklarını gösterdiler. 1896’da Şehzadebaşı’ndaki ünlü Fevziye kentte sayı 1998’de 26’ya inu Adana Kıraathanesi’nin bahçemiştir. Uluslararası Altın Kosinde ilk film gösterileBüyükşehir za Film Festivali’nin yöneri yapıldı. Türkiye yedinBelediyesi’nce ticisi Candan Yaygın Adaci sanat sinemayı böylece na’daki yazlık sinemalageçen yıl 38 ilde, yazlık sinemalarla tanıdı. şöyle tanımlıyor: “Biz çoİstanbul’un en eski bah61 noktada, 14.500 rı cukluk ve gençlik yıllarımıçe sineması 1913’te Şişli km. yol katederek zı yazlık sinemaların başHalaskârgazi Caddesi’nde kenti olarak anabileceğimiz gerçekleştirilen Eski Osmanbey BahçeAdana’da geçirdik. YakGezici Sanat TIR’ı si adıyla açıldı. Yazlık silaşık 200 yazlık sinemanın nemaların en büyük işleetkinliği “Her yerde bulunduğu bir şehirde yavi film izleme alışkanlısevgi, her yerde şayıp sinemaya uzak kalğını semt sinemalarından mak mümkün değildi. kardeşlik, her mahalle boyutuna taşımak Yaz akşamlarının uzun yerde sanat. Gün, oldu. soluklu olduğu Adana’da Bahçe sinemaları yaz kardeşlik günü” annelerimiz, babalarımızla akşamlarının tek ve en sloganıyla yollarda. birlikte bir düş dünyasına ucuz eğlencelerinden bidalmak için bahçe sinemari olma özelliğini TV’nin larının önünde beklerdik. evlere girmesine dek sürFilmler bizi başka dünyalara taşırdürdüler, altın çağlarını 1960’larda yadı, ana karakterlerle bütünleşirdik. şadılar, 70’lerin ortasında ne yazık ki Adana’da yetişen çoğu insanın ruhukapanmaya başladılar, 80’lerin sonunna sinema sevgisi sinmiştir.” Kentte daysa tümüyle yok oldular. Bir zamanlar işletme açısından İstanbul’dan sonra kapanan Erciyes, Metro, Sun adlı sinemaların adlarıyla anılan sokaklar hâlâ en başı çeken bölgesi olan Adana nerebulunmakta. Eylül 2012’de Adana Büdeyse her mahallesinde yer alan yazlık yükşehir Belediyesi’nce açılan Yazlık sinemalarıyla ünlüydü. Adana’daki TeSular Sineması’ndaki gösterimler 21 ras Sineması (Cinéma de la Terrasse) Haziran’da yeniden başladı. kartpostallara bile girmiştir. Perşembeden pazara dek saat 200 yazlık sinemanın bulunduğu 21.00’de Sular Sineması her akşam yaklaşık 25003000 izleyiciyi ücretsiz ağırlıyor. Adanalı sinemaseverler tahta sandalyelerde, çekirdek yiyerek, gazoz içerek Komiser Şekspir’i, Zıkkımın Kökü’nü, Eşkıya’yı, Beyaz Melek’i, Umut’u, Züğürt Ağa’yı, Selvi Boylum Al Yazmalım’ı izliyorlar. Yazlık sinemanın yanı sıra Adana Büyükşehir Belediyesi’nce geçen yıl 38 ilde, 61 noktada, 14.500 km yol katederek gerçekleştirilen Gezici Sanat TIR’ı etkinliği “Her yerde sevgi, her yerde kardeşlik, her yerde sanat. Gün, kardeşlik günü” sloganıyla 22 Haziran’da ikinci kez yola çıktı. Sanatsal yolculuğunu 22 Eylül’de bitirecek olan TIR, bu yıl 90 noktaya uğrayıp 15 bin km yapacak. “Adana’nın bir sanat kenti olduğu bugün herkesin kabul ettiği bir gerçek. Bizde bu potansiyelimizi bölgemizle paylaşmaktan büyük gurur duyuyoruz. Sanatın insanları birbirlerine yaklaştıran gücüne her zaman ihtiyacımız var” diyen Büyükşehir Belediyesi Başkanvekili Zihni Aldırmaz, bu yoğun etkinliklerle bölge vatandaşlarına ramazanın coşkusunu yaşatmak, Adana’nın tanıtımını yapmak, kentin sıcakkanlılığını, yardımseverliğini Anadolu’nun diğer kentlerine taşımak olduğunu vurguluyor. Sanat TIR’ının rotası Adana, Malatya, Diyarbakır, Mardin, Sivas, Hatay, İskenderun, Gaziantep, Kahramanmaraş, Şanlıurfa, Mersin’i kapsıyor. Film gösterimleriyle birlikte konserler, halk oyunları, HacivatKaragöz ve sema gösterileri de var.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle