15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 TEMMUZ 2013 SALI CUMHURİYET SAYFA DİZİ ‘Sessiz Çığlık’ Hasdal’da! MERİÇ VELİDEDEOĞLU 9 ‘Emanet bizde’ l Biz de varız... Demokratik ve özgürlükçü yapısıyla bilinen Eskişehir’de “çapulcular”, ev baskınlarına, gözaltılara karşı pes etmedi. Yaptıkları büyük eylemlerde “Biz de varız” diyen gençler, söz hakkı ve daha fazla demokrasi istiyor. Gençler, ‘Taksim Gezi Parkı olaylarından sonra, karşımızda bir başka Türkiye var’ diyor. irenişin en yoğun yaşandığı kentlerden Eskişehir’de “çapulcular”, polisin sert müdahalelerine, ev baskınlarına, gözaltılara karşı pes etmedi. Demokratik ve özgürlükçü yapısıyla tanınan kentte, gençler “Biz de varız” diyor; iktidardan söz hakkı, özgürlük ve daha fazla demokrasi istiyor. Anadolu Üniversitesi İletişim Fakültesi son sınıf öğrencisi Murat Dural, AKP’nin Türkiye’yi uçuruma götürdüğünü belirterek “Hatay’da yapılanlar, alkol yasakları ve pek çok konuda çıkarılan yasalar ile insanların özgürlükleri ve yaşam alanlarına müdahale edildi. Bu ülkenin bir bireyi ve genci olarak aydın sorumluluğu da eklenince, AKP’ye karşı protestolarda, eylemlerde en ön sıralarda yerimi aldım. Mücadeleme de devam edeceğim. İktidar, yaşam alanımıza karışmasın” diye konuştu. Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi öğrencisi Hazal Öztürk de “3 yıldır aktivistim. Nerede, özgürlüklere karşı müdahale varsa ona Eskişehirli gençlere göre Gezi Parkı olayları bir dönüm noktası D karşı eylemdeyim. Bu eylemlerle AKP’nin yenilmez ve alternatifsiz olmadığı ortaya çıktı. AKP’nin çatısında bir delik açıldı. AKP, kaç çocuk doğurmamız gerektiğine, içkiyi nasıl içmemiz gerektiğine kadar yaşamımızın her alanına elini atmıştı. Yaşam alanlarını savunduğu için Hopa’da Metin Lokmacı hocamız katledilmişti. Taksim Gezi Parkı olayları bir dönüm noktası oldu. Biz 1990 kuşağı olduğumuzu gösterdik. Artık, Taksim Gezi Parkı olaylarından sonra, karşımızda bir başka Türkiye var” dedi. ‘Rehberimiz Bursa Nutku’ “1990 kuşağıyız. Biz gözümüzü AKP iktidarı ile açtık” diyen lise mezunu olan Eray Kaya da “Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ bizlere rehber niteliğindedir. Ayrıca, Atatürk ve silah arkadaşları, Cumhuriyeti gençlere emanet etti. Emanet bizde. Taksim Gezi Parkı olayları bir fayın kırılması gibi etki yaptı. 12 yılın birikimi bir anda kırıldı. Toplum ayağa kalktı. AKP iktidarını salladı. Bu durum önümüzdeki süreçte de devam edecektir. Ülke Atatürk’ün ve Cumhuriyeti kuranları çizgisine yeniden girecek” diye konuştu. l HAZIRLAYANLAR: CAN HACIOĞLU, ABİDİN YAĞMUR, ÖZCAN ÖZGÜR ‘Dondurmam Gaymak’ filmi gibi l Taksim Gezi Parkı Direnişi’ne Sınırsızlık Meydanı’nda çadır kurarak ve her gece yürüyerek destek verilen illerden biri de Muğla. Alanda bugünlerde oluşturulan forumlarda sık sık, “Taksim’den parti çıkar mı” sorusuna yanıt aranıyor. Devam eden sürecin birçok yenilik getirebileceği vurgulanıyor. Bu vurguyu yapanlardan biri de gösterime girdiğinde yurttaşların yoğun ilgisini çeken “Dondurmam Gaymak” filminde “Komünist Mustafa” tiplemesiyle hafızalara kazınan ve halen Muğla’da bir yerel gazetede köşe yazarlığı yapan Nejat Altınsoy. “Ben Taksim’de Dondurmam Gaymak filmini görüyorum” diyen Altınsoy, şunları söylüyor: “Dondurmam Gaymak’ta biz, antiemperyalist bir çizginin etrafında her dinden, mezhepten, siyasi görüşten, etnik kökenden insanların bir arada yaşayabileceklerini, doğal ve tarihi çevreyle birlikte insani değerlerin bir arada yaşayabileceklerinin mesajını vermeye çalıştık. Taksim tam da bunu söyledi. Gençler, ‘biz birlikte yaşayabiliriz’ dediler. Sadece insan olarak kendi aramızda değil, doğal çevreyle de barışık yaşayabileceğimiz mesajını verdiler. ‘Yaşamımıza müdahale istemiyoruz’ derken, ‘doğal yaşama da müdahale etmeyin’ dediler. Bu çıkışı salt sol bir çıkış olarak görmemek lazım. Bu hareketi çapulculuğa, paçozluğa karşı, eşitliğe, özgürlüğe, bir arada yaşamaya, çevreye olan saldırıya ve buna kayıtsızlığa bir başkaldırı olarak görmek lazım. Türkiye ilk kez ithal olmayan ve çoktan ihraç edilmiş bir hareket yaşıyor. Buradan parti çıkar mı bilemiyorum, ama yeni yüzyılın yeni dünya görüşü çıktı bile.” Geride kalan cumartesi günü “Sessiz Çığlık” eylemi için yine “Beşiktaş”taydık. Artık yalnızca “Balyoz”dan ve ötekilerden tutuklu komutanlarımızın aileleri, yakınları değil “halk”da destek veriyor bu “haklı” eyleme. “Balyoz”un, “son” başvurusu olan “Yargıtay” süreci de başladı. Ne ki, “Yargıtay savcısı” yerel mahkemenin “20” yıla varan tutukluluk cezalarını içeren kararını onaylamakla kalmayıp, “daha da ileri götüren” bir “tebliğname” ile bu sürecin “ilk” adımını attı. “Savcı”nın bu tutumunun, ülkedeki son “hukuk kırıntıları”nı da silip süpürecek bir yaklaşım olduğu açıkça ortada. İddialı “iddianame”nin “içeriği”nin büyük ölçüde buna neden olduğu rahatça söylenebilir. İddianamedeki “hukuksal”, “mantıksal” kimi yanlışlar yanında ancak ilköğretim çocuklarının ödevlerinde rastlanan “dil”sel, “yazım”sal (imla) yanlışlar da cabasıydı; baştan sona dikkatsiz, özensiz, öyleki “2000”i aşan “zaman çelişkisi”nin yer aldığı saygısızca yazılmış bir metin. Üretilmiş, “kurgu”lanmış oldukları yurtiçi, yurtdışı bilimsel kaynaklarca ortaya konmuş düzmece “deliller”in “yasal” sayılması. Ama daha da kötü olanı: “Yargılama yapanların bu gerçeği bilmezden geldiklerini görmek!” “Balyoz” ve öteki davalar süresince “insanı çıldırtan” durumu bu “kez”de “Yargıtay Cumhuriyet Savcısı” yazdığı “tebliğname”yle sürdürünce, “Hasdal”daki “Balyoz” tutuklusu “36 komutan” bir basın açıklamasıyla: “Türkiye’de ‘hukuk’ ve ‘adalet’in ‘bitme’ noktasına geldiğinin ‘dikkat’ini çekmek amacıyla ‘3 gün’lük “açlık grevi” yapacaklarını bildirdiler”, “29 Haziran” Cumartesi günü de başlattılar. Dolaysiyle, “sessiz çığlık” eylemcileri olarak, cumartesi günü Beşiktaş’taki “30.” seslenişin hemen ardından “HASDAL”a gitme kararı aldık. Görevleri başından “koparılıp” alınarak “Hasdal”a doldurulan “36 Komutan”ımızın bu “eylem”lerinin, “hukuk”un, “adalet”in gemlenemez bir “hız”la “yok” oluşuna dikkat çekmenin temel amaçları olduğu düşünülürse; “ülke”leri için gereken her “bağlam”da “savaşım”ı, her “yer”de her “alan”da sürdürebileceklerinin bir “örneğini” veriyorlardı. “7080” kişi bir “avuç” da olsak onların bu “direniş”lerinin yanında olduğumuzu, daha da yakından duyurmaya gidiyorduk “Hasdal”a. Ayrıca da bu hepimizin bir “asker tutukevi” önünde “ilk” eylemi olacaktı. Aramızda çok genç anneler de vardı; böyle bir anne yanındakine, oğlu “Göktuğ”un “Babamla bir kez olsun top oynayamadım, hep işi vardı!” dediğini içli bir sesle söylerken kendi kendine de: “sanki doğum günlerinde pek yanımızdaydı...” diye ekledi yavaşça; artık “Göktuğ Doğan” üniversite öğrencisi, ama yine bir üzüntüsü varmış: “Ya babam mezun olduğumda da yanımda olmazsa!” diye. “Göktuğ”a içimden seslendim: “Bu durum hep böyle gitmez, gidemez! Onun için Kur. Alb. Faruk Doğan sen üniversiteden mezun olurken yanında olacak!..” Ekledim: “Kim bilir ben de olurum!” diye... Geldik; “Hasdal”ın “Ana Nizamiye” kapısına yakın bir yerde arabadan indik; tel örgülere yanaştık, getirdiğimiz karanfilleri tellere taktık; “Her yer Hasdal!” diye bütün gücümüzle onlarca kez haykırdık... Bahçede, tel örgülerden on metre aşağıda iki nöbetçi er, gülerek bize baktılar, sonra ne yapacaklarını bilmez bir durumda kalakaldılar; az sonra ağaçların arasından çıkan bir Asteğmen onları geri çekti... Bir süre sonra da, Nizamiye kapısından “600700” metre ileride olan tutukluların koğuşlarının bulunduğu yere trafiği işlek cadde üzerinden yürüyerek geldik; yine tel örgülere dayanarak “36 Komutan”ımıza seslendik: “Geldik! Yanı başındayız!” diye... Buradaki nöbetçi askerleri de yine bir Astsubay yavaşça yanına alarak uzaklaştı... Umarız sesimizi koğuşlarından duymuştur komutanlarımız! Şimdilik allahaısmarladık!.. KPSS DENEME SINAVI YANIT ANAHTARI GENEL YETENEK 31 D 1 D 32 B 2 B 33 C 3 C 34 B 4 C 35 E 5 C 36 A 6 D 37 E 7 C 38 C 8 D 39 C 9 D 40 B 10 E 41 D 11 B 42 E 12 D 43 C 13 A 44 C 14 A 45 A 15 E 46 B 16 C 47 E 17 E 48 A 18 B 49 C 19 B 20 C 50 A 21 C 51 B 22 D 52 B 23 B 53 E 24 B 54 B 25 A 55 A 26 C 56 B 27 D 57 D 28 D 58 E 29 A 59 A 30 E 60 D GENEL KÜLTÜR 31 E E 32 E E 33 B C 34 C D 35 A C 36 E B 37 C D 38 C D 39 C B 40 D A 41 B E 42 C D 43 D A 44 D C 45 D B 46 A B 47 E A 48 E E 49 E E C 50 E C 51 D D 52 B B 53 A A 54 A B 55 D C 56 E E 57 A C 58 E E 59 E C 60 C Öncü depremdi ezi Direnişi’ne başladığı ilk günden beri en çok destek veren kentlerden Mersin’de eylemler hız kesmeden sürüyor. “Değişim” istediklerini vurgulayan eylemciler, Kürt sorunundan termik ve nükleer santrallara, sınav sisteminden işsizliğe, kadın haklarından Hopa direnişine pek çok konuda taleplerini dile getiriyor. 78 kuşağının devrimcilerinden Bayram Karataş, 1980 askeri darbesinin ardından bir süre cezaevinde yatmış. Aynı zamanda halk ozanı olan Karataş, eylemlere ilk gününden beri destek verenlerden. Başbakan Erdoğan’ın katılımıyla yapılan Akdeniz Oyunları’nın açılış töreninde göğsünden yaralanan ve kulağı parçalanan Karataş, “Forumlarda, nükleer ve termik santrallardan, HES projeleri, suyun özelleştirilmesi gibi çevre sorunlarından, Suriye meselesi ve Kürt sorununa her şeyi konuşuyoruz. Her yaştan, her siyasi, etnik ve cinsel kimlikten insan görüşlerini açıklıyor. Benim bu süreçten çıkardığım en büyük G sonuç, parlamenter sistemin anlamını kaybettiği oldu. Apolitik dediğimiz gençlerin içinde büyük bir politik birikim olduğunu gördüm” diye konuştu. ekonomik sorunlar sürdükçe mücadele de devam etmeli” dedi. 21 yaşındaki üniversite öğrencisi Murat Yıldırım, eylemleri “Yaşadığımız deprem asıl deprem değil. Bu daha öncü. Bu eylemlerde halk, demokrasinin sadece sandığa gitmek olmadığını öğrendi. Halk gerçek bir demokrasi istiyor. Onun için eylemler forumlara, meclislere dönüştü” diye konuştu. ‘Asıl siyasi deprem yakında’ l SÜRECEK Üniversite öğrencisi Tülin Turan da “Daha önce de birçok kitlesel eylem oldu ama bu eylemler halkın, solcuların, sosyalistlerin, iktidarın, polisin ezberini bozdu. Gezi eylemleri, iktidarın zulmüne karşı mücadele hattıdır. Eylemler, halk meclisleri, forumlar şeklinde devam etmeli. Siyasal, sosyal ve Ezber bozan eylemler... 17 yaşındaki lise öğrencisi Baran Ali Aybek, “Okullarda AKP’ye tahammül kalmadı” diyerek başlıyor söze. En başından beri eylemlere katıldığını, okula siyah tişörtle gitme gibi eylemlere imza attıklarını anlatan Aybek, hem okul idaresinin hem de öğretmenlerin psikolojik baskısıyla karşılaştıklarını söylüyor. Aybek, “Bize ‘Vandal, çapulcu, apolitik’ dediler ama biz sokağa çıktığımızda niye çıktığımızı biliyorduk. Biz parasız eğitim için, hayatımızın YGS ile kısıtlanmaması için, yaşam alanlarımız için mücadele ediyoruz” diyor. Tülin, Murat ve Baran’a, “Bu eylemlerde mizahi çıkışlar da dikkat çekti” dediğimizde, mizahi bir yanıt alıyoruz: “İzahı olmayanın mizahı olur. AKP’nin yaptıklarının da izahı yok. Karşımızda bir tiyatro ekibine benzeyen iktidar var. Çok fazla malzeme veriyorlar.” Çok malzeme veriyorlar... 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle