14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2 TEMMUZ 2013 SALI 4 HABERLER Dakikalar sonra Lice’deki olay yerine giden avukat Eren, o gece karakolda yaşananları anlattı Avrupa Konseyi’ne de Giremez Olmayalım da “Artık demir almak vakti gelmişse zamandan/ AB’ye giden bir gemi kalkar bu limandan” diyerek Hırvatistan gemisi adaylık limanından demir alıp AB sularına yollandı geçen hafta sonu. Rıhtımda el sallayanların arasında en acılısı, elli yıldır aynı yerde duran Türkiye idi. Evet, Hırvatistan AB üyeliğine yol alırken Türkiye de adaylık rıhtımındaki ellinci yılını dolduruyordu. Ve daha bir süre aynı yerde bekleyecek gibi de görünüyordu. Bekleyiş sürecinde Ankara’daki öfke değil de öfkenin hedefleri değişiyor hep. Dün kızdığımız Sarkozy idi, o gitti. Bizi istemeyenler takımının şimdiki şampiyonu Merkel’e yönelik öfkemiz artık ölçüsüz. Tepkinin ilkel, öfkenin anlamsız olduğunu söylemeye gerek var mı? Politikacılar, seçmenlerinin isteklerine uygun davranırlar. Nitekim Almanya’da olduğu gibi, Fransa’da da, Türkiye’nin AB üyeliğine karşı ciddi bir seçmen tabanı mevcuttu, o kadar ki, aslında Ankara’nın üyeliğinden yana olan De Gaulle’cü Chirac bile bu kitlenin baskısına dayanamayarak Türkiye’ye arka çıkmaktan vazgeçmişti. Türkiye’nin Tanzimat’tan, hatta öncesinden beri 200 yılı aşkın süredir rotasını Avrupa’ya çevirmiş olmasına karşın Avrupa’nın bize yaklaşımı ikircikli olmuştur. HHH Avrupa’nın tutumunda, önyargılar ve art niyetlerin bulunduğu yadsınamaz. Ama göründüğünden daha karmaşık olan olayı salt onlara bağlamak yanlış olur. Her şeyden önce Avrupa, büyümenin sorunlarıyla başa çıkmakta zorlanmakta, yeni ve Türkiye hacmindeki bir üyeyi hazmetmesinin sorunlu olacağını düşünmektedir. Son kabul edilen üye Hırvatistan’ın nüfusunun yalnızca dört milyon olduğu düşünülürse “Türkiye’nin hacmi” derken neyi kastettiğimiz iyi anlaşılır. Türkiye ayrıca komşuları, etnik meseleleri yüzünden sorunlu bir ülke. Türkiye’nin bu haliyle Avrupa’ya kabul edilmesi, AB’nin bütün bu sorunları da kendi bünyesine dahil etmesi anlamını taşıyacaktır. Bu savlara verilecek yanıtlar vardır ama yanıtlar sorunları ortadan kaldırmıyor. Ayrıca Türkiye’nin AB ile ilişkilerinde çıban başı olan sorunlarının çözümüne doğru yol aldığını söylemek pek gerçekçi olmayacaktır. Türkiye, Avrupa’yı istediğini 50 yıldır söylüyor. Ama 50 yıldır Avrupa’ya yakınlaşacağı yerde sürekli de uzaklaşıyor. Örneğin, başlangıçta Türkiye’yi Avrupa’ya taşıyan lider pozuna bürünen Tayyip Bey iktidarında da Türkiye, demokrasisinin kriterleri açısından Avrupa’dan sürekli uzaklaştı. Bu durumda AB’yi suçlamak yerine kendimize bakmamız daha doğru olur. HHH Tayyip Bey’in, totaliter tavırlarını eleştiren Avrupa kurum ve ülkelerine gösterdiği şu tepkiye bakın! Doğrusunu isterseniz, bu ortamda Türkiye Avrupa ilişkilerinde yeni kazanımlar elde edilmesi bir yana, eski konumumuzu koruyup daha geri gitmemek bile iyi sayılır. Örneğin, 1949’dan bu yana üyesi olduğumuz Avrupa Konseyi üyeliğimizi bile gölgeleyecek konuma gelmeyelim de... Türkiye’nin Avrupa’ya girme çabası son zamanlarda aklıma hep şu öyküyü getiriyor: Uyanığın biri bakmış ki, son zamanlarda tarikat üyeliğinin getirisi var, girmeye karar vermiş: “Elini kolunu sallayarak olmaz, şartlara uyacaksın!” demişler, uymuş. Cumaları kaçırmıyor, vaazlara gidiyor, mevlitlerde boy gösteriyor, sigara, içki içmiyor, her türlü kötü alışkanlıktan azade yaşıyormuş. En yakın arkadaşına da rapor veriyormuş: Bizim iş iyi gidiyor, bütün şartlara uyuyorum, yakında tarikata gireceğim. Sürenin bitmesine 3 gün kala bizim uyanık, Migros’ta alışveriş ederken önündeki mini etekli hatun, elinden kesekâğıdını düşürmüş ve almak için dizlerini kırmadan eğilmiş. Film de orada kopmuş! Olaydan 15 gün sonra iki arkadaş yeniden karşılaşmışlar, arkadaşı sormuş: Ne oldu senin tarikat işi, girebildin mi? Bizim uyanık bozuk bir edayla yanıt vermiş: Giremedim. Onu boş ver de artık Migros’a da giremiyorum. Delili jandarma topladı UYUŞTURUCU TİCARETİ İDDİASINA TEPKİ VAR Karakol değil yatırım yap MAHMUT ORAL İLHAN TAŞCI ANKARA Lice’ye bağlı Kayacık köyündeki karakol inşaatı protestosu sırasında açılan ateş sonucu 18 yaşındaki Medeni Yıldırım’ın yaşamını yitirdiği olaylardan hemen sonra karakola giden Diyarbakır Barosu Başkan Yardımcısı Nahit Eren, o gün, gece yarısına kadar yaşananların perde arkasını Cumhuriyet’e anlattı. Eren’in anlattıklarına göre, olaydan hemen sonra askerler kendilerini “karakola hapsetti”, karakol komutanı “Bizim burada yaralanma ya da ölüm olmadı, başka köyde yaşanmıştır” dedi, ilk deliller olayın tarafı olan jandarmaya toplatıldı. Yaklaşık 60 askerin görev yaptığı karakoldaki silahlara savcı el koydu. SİLAHLARA EL KONULDU vukat Nahit Eren, daha önceki deneyimlerinden hareketle savcıdan karakoldaki silahlara el koymasını istediklerini belirterek savcının da karakoldaki silahlara el konulmasına karar verdiğini bildirdi. Karakolun içine kendilerini almadıklarını aktaran Eren, karakolda 60 civarında askerin görev yaptığını ama hangilerinin silah kullandığının bu aşamada henüz belli olmadığını söyledi. Nahit Eren, olay gecesi delil toplarlarken yaşadıkları ilginç bir ayrıntıyı da şöyle aktardı: “Biz olay yerine ulaştığımızda yangın bitmişti. Ancak biz oradayken karakolun alt kısmında birden yangın başladı. Hatta karakolun alt kısmı mayınlı bölge olduğu için orada da mayın patladı...” A ‘Savcı inanmıştı’ Diyarbakır Barosu adına bölgeye giden avukat Nahit Eren, bölgeye ulaştıklarındaki tabloyu, “Gittiğimizde askerler bir nevi kendilerini karakola hapsetmişlerdi” sözleriyle aktardı. Eren, yalnızca karakol ko mutanının dışarı çıkarak kendileriyle konuştuğunu anlattı. Karakol komutanının kendilerine “Bizim burada herhangi bir ölüm veya yaralanma olayı olmadı. Farklı bir köyde adli bir vaka olmuş, oradan kaynaklı ölüm ve yaralanma olmuştur” dediğini aktaran Eren, şunları söyledi: “Komutanın bu sözleri üzerine hem bizler, hem de olay yerine gelen savcı şaşırdı. Biz de anlatımlarının olayla örtüşmediğini ifade ederek karakolun önünde yaralanan, ölen insan var, deyince bu kez, yalnızca protesto sırasında gerilim yaşanınca havaya ateş açtıklarını söyledi. Havaya ateş edilen bir olayda 9 kişinin yaralandığı, bir kişinin ölümünün nasıl yaşanabileceğini, askerlerin kendisinin kontrolünden mi çıktığını sorduk. Savcı başka bir köydeki adli vakada yaralanma olduğuna inandırılmıştı. Biz de niye karakol önünde yaralanma oldu densin, köyde olsa olay dedik. Olay yerini de gördükten savcı söylediklerimizi ciddiye aldı ve delil toplamaya geçti.” Savcının karakola girdiğini, kendilerinin dışarıda çevreye baktıkları sırada da kan izlerini fark ettiklerini vurgulayan Nahit Eren, sonrasına ilişkin şunları anlattı: “Savcıya kan örneklerinin alınması isteğimizi ilettik. Savcı da dışarı çıktı. Yaralanan ve ölen kişinin kan örnekleriyle karşılaştırılmasını talep ettik. Savcı da kabul etti. Saat 23.30’a kadar delil topladık. İddia edildiği gibi karakola girilmesi söz konusu değil. Zira kan izleri karakolun 20 ila 70 metre uzağındaki alanlarda. Zaten Medeni Yıldırım’ın vurulmasına ilişkin görüntü de bunu gösteriyor. Eğer içeri girmek isteyen biri varsa o karakolun içinde vurulurdu. Oysa karakol içinde hiçbir kan izine rastlanmadı.” Nahit Eren, olay yerindeki delillerin jandarmalara toplatılması üzerine savcıya, “Jandarma zaten olayın tarafı, jandarmaya delilleri toplatmanız makul delil toplama yöntemi değil” sözleriyle itiraz ettiklerine dikkat çekti. Eren, “Bunun üzerine savcı polisin olay yeri inceleme ekiplerini bölgeye çağırdı. Onlar da 67 yerden kan örnekleri aldı” dedi. DİYARBAKIR Diyarbakır Valiliği’nin Lice ilçesi Kayacık köyünde 1 kişinin öldüğü, 2’si ağır toplam 10 kişinin yaralandığı karakol yapımı protestosunu “uyuşturucu ticaretine” dayandırması, bölgede sert tepki çekti. BDP, Diyarbakır’ın Lice ilçesinde yaşanan olaylarla ilgili Meclis araştırması açılmasını istedi. BDP Diyarbakır İl Başkanı Zübeyde Zümrüt, “Bir tarafta çözüm süreci varken diğer tarafta karakol yapmak ne anlama gelmektedir? ‘Uyuşturucu işi’ deyip geçiştirilemez. Askerler halka ateş açmıştır. Bu olay sürece kurşun sıkmaktır. Orada uyuşturucu var diyerek halkı tarayacak mısınız? Bu nasıl bir mantık?” diye konuştu. MazlumDer Lice Şube Yöneticisi avukat Cihan Ülsen ise “İddia edildiği gibi kitleden askere ateş açıldığı yönünde bir bulgu yoktur. Asker uyarı ateşi açmadan, doğrudan halka ateş açılmıştır. Karakola müdahale olmadığı halde, kolluk güçlerinin hedef göstererek kitleye ateş açtığı tespit edilmiştir. ‘Göstericiler birbirlerini vurmuşlar’, ‘olayın nedeni uyuşturucu ticareti’ gibi gayri ciddi yaklaşımlar, çelişkiyi ortaya koymuştur. Yine yaşananların üstünün örtüleceği kaygısını taşıyoruz” dedi. Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası (DTSO) Başkan Yardımcısı Metin Aslan da olayların yaşandığı Kayacık köyünün yol, okul, su ve kanalizasyonu bile olmadığını vurgulayarak “Köyde bu kadar büyük sorun varken karakol yapılmasını doğru bulmuyoruz. Bölgede karakola değil ekonomik yatırımlara ihtiyaç var” dedi. Profesyonel askerliğe geçmek isteyen sayısı az Sözleşmeli er projesi tutmadı BARKIN ŞIK İğneli Fırça ZAFER TEMOÇİN ANKARA Hükümetin profesyonel askerliğe geçiş için ürettiği sözleşmeli er projesi 1.305’te kaldı. Eğitim gören 623 sözleşmeli er adayı ile birlikte bu rakam ancak 1.928’e ulaşabiliyor. Öte taraftan 8 Mayıs’ta Türkiye’den çekilmeye başlayan PKK’nin bugüne kadar 400 civarında sempatizanını Kuzey Irak’a götürdüğü bildirildi. Türk Silahlı Kuvvetleri’ndeki kritik görevlerin yetişmiş personel ihtiyacını karşılamak maksadıyla, 22 Mart 2011 tarihinde yürürlüğe giren sözleşmeli erbaş ve er uygulaması kendisinden bekle nen performansı gösteremedi. Sözleşmeli erbaş ve er fiili kadrosu 2013 yılı için 24.000, 2014 yılı için ise 33.000 olarak öngörüldü. Ancak son dönem temin faaliyetinde sınava katılan personel sayısı 3.038 iken, temin faaliyetinde bu sayı 579’a kadar düştü. Sözleşmeli askerler, sınır güvenliği ve terörle mücadele görevlerinde kullanılacaktı. “Rütbesiz paralı asker” olan sözleşmeli erlere, 1.634 lira aylık maaş veriliyor. Sözleşmeli erler ile ilgili diğer şartlar ise şöyle: “Sözleşmeli erler, en az ilköğretim vmezunu olup askerlik hizmetini er olarak tamamlamış ve terhislerinin üzerinden üç yıldan fazla süre geçmemiş, düzeltilmemiş nüfus kaydına göre 26 yaşından gün almamış olmak zorundalar. Sözleşmeli er adaylığını başarı ile tamamlayanlarla, 4 yıldan fazla olmamak kaydıyla en az 3 yıllık sözleşme yapılıyor. Sonraki sözleşmeler, 1 yıldan az 3 yıldan fazla olmamak şartıyla en fazla 29 yaşın bitirildiği yılın aralık ayı sonuna kadar uzatılabiliyor. Erler, bu sürenin sonunda 49 bin liralık tazminat alarak TSK’den çıkarılıyor.” Cizre’de YDGH operasyonu: 13 gözaltı DİYARBAKIR (Cumhuriyet) Şırnak’ın Cizre ilçesinde “YDGH asayiş birimi” adı altında örgütlenerek araçları durup arama yapan gruba yönelik soru kapsamlı soruşturma başlatan polis, önceki gece Nur Mahallesi’ne ikinci kez operasyon düzenledi ve 13 kişiyi gözaltına aldı. Gözaltına alınanların 3’ünün yaşının 18’den küçük olduğu belirtildi. Nur Mahallesi’nde operasyon sürerken İdil yolunu barikatlarla kapatan göstericiler, polise ses bombası, molotof ve taş attı. Polis, gösterici grubu basınçlı su ve gaz bombası ile müdahale edip dağıttı. Güler: Gözaltı yetkisi yeniden düzenlenmeli Polise ‘yetki’ istedi MARDİN (Cumhuriyet) Sosyal medya için yapılacak yeni yasal düzenlemelerin sinyalini veren İçişleri Bakanı Muammer Güler “Polisin gözaltı yetkisinin yeniden düzenlenmesi gerekir” dedi. Mardin’de konuşan Bakan Güler, Lice’de karakol inşaatını protesto eden köylülere ateş açılması sonucu 1 kişinin öldüğü 9 kişinin yarlandığı olayla ilgili “narkoterör olaylarında veya kendi kurdukları düzeni devam ettirmek isteyen birçok menfaat gruplarının bu süreçten rahatsızlık duymaları normaldir” yorumunda bulundu. Sosyal medya için yapılacak yeni yasal düzenlemelere ilişkin açıklamalarda bulunan Güler şunları söyledi: “Türkiye, Avrupa Birliği’nde olan ülkelerin birçoğuna nazaran maalesef önleyici yetkileri en az kullanan bir önleyici kolluğa sahip ülke. Anayasa düzenlemelerinde yasaların düzenlenmesinde özellikle teröre dayalı önleyici yetkilerin behemahal gözden geçirilmesi lazım. Kamu mallarına zarar ve polisin gözaltı yetkisinin yeniden düzenlenmesi gerekir. Sosyal medya imtiyazlı bir alan olarak görülmemelidir. Bu konudaki düzenlemelerin de mutlaka yapılması gerekir” dedi. Kışanak: Lice süreci tıkayabilir ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) BDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Gülten Kışanak, “çok vahim” olarak değerlendirdiği Lice’deki olayların, çözüm sürecini tıkayabileceği uyarısında bulundu. Parti genel merkezinde soruları yanıtlayan Kışanak, Lice’de yaşananları “çok vahim” olarak nitelendirdi. İlçede 1.5 aydır askeri hareketliliğin olduğunu savunan Kışanak, “Uyuşturucuyla mücadele etmek için geri çekilme süreci mi beklendi? Çekilme süreci tamamlansa, ondan sonra bu işi yapsa çok mu büyük şeyler kaybedilecek” diye konuştu. Kışanak, Lice’deki olayın “bir kırılmaya neden olabileceğini” öne sürerek “Süreci tıkayabilir. Bunun üzerini başka hiçbir gerekçeyle örtemezler. Kaymakam çıkıp ‘Köylüler kendi arasında kavga etmiş. Birbirini vurmuş’ diye açıklama yapıyor. Bu kaymakam hâlâ o koltukta oturuyor. Sen Lice’den 10 dakikalık mesafede ne yaşandığını bilmiyorsan bunun iki izahı olabilir. Bir, sen bu olayı örtmek istiyorsun; iki, bihabersin” değerlendirmesinde bulundu. Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın “Soruşturma sürüyor, sorumlu varsa gereği yapılacak” sözlerinin hatırlatılması üzerine Kışanak, “Verilmesi gereken tepki, soruşturmanın selameti için derhal o karakol komutanının açığa alınmasıdır” dedi. [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle