23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 19 TEMMUZ 2013 CUMA 6 HABERLER Suçları neydi? Darbe girişimi, terör örgütü üyesi, şu bu! Ya suç kanıtları? Telefon görüşmeleri, günlük falan... Silahları yoktu ama kalemleri vardı! Koskoca Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman Paşamız emekliliğin keyfini sürerken gazeteciler, aydınlar, bilim insanları içerideydi... Doğu Perinçek’ten Yalçın Küçük’e, Mehmet Haberal’dan Fatih Hilmioğlu’na kadar... HHH Bu arkadaşlarımızı ister sevin ister sevmeyin, hiç önemli değil... Sadece adalette eşitlik, uzun tutukluluk süreleri var mı yok mu? Vicdanınızın sesini dinleyin! İdeolojiniz farklı bile olsa temel hak ve özgürlükleri, hukukun üstünlüğü ilkesini düşünün yeter! Bunları düşünmenin, vicdan sahibi olmanın solculukla, sağcılıkla, muhafazakârlıkla hiç ilgisi yok! Salt Ergenekon değil; KCK, Balyoz, Devrimci Karargâh, Odatv ve aklıma gelmeyen bir dizi davaları düşünün... Hukukun her türlüsünün nasıl çiğnendiğini, son bir haftadır yapılan şafak operasyonlarına bakıp değerlendirme yapın. Küçücük kızlara yapılan cinsel tacizleri, tecavüzleri, kadına şiddeti... Tacizcilere, tecavüzcülere, katillere niye ceza indirimi yapmak için kılı kırk yarıyor yargıçlar? HHH Anlattığım konular değişik bile olsa Türkiye’de hukuksuz bir demokrasinin varlığı aklıma geliyor. Kim suçlu kim suçsuz! Muhalifsen, eleştiriyorsan suçlama hazır: “Darbeci, ulusalcı, postalcı!” Aslında bu yaftaları yapıştıranlar darbecinin hası, Susurluk çetesinin savunucusudur. Sayıları da öyle az maz değildir. Her neyse! Peki, niçin tutuklu İlker Başbuğ? Darbe mi yaptı? Yooo! Acaba vicdanlarının sesini dinliyorlar mı Hilmi Özkök, Yaşar Büyükanıt, Aytaç Yalman? Rahat uyuyabiliyorlar mı, silah arkadaşları içerideyken? Bir darbeyi önledilerse o zaman niye gerekeni yapmayıp üzerini örttüler? Bu da bir suç öğesi değil mi? Yazılacak çok şey var aslında... Şafak operasyonu, Sarısülük’ü öldüren polis, Metris’te 9 gün kalan Gezi eylemcilerinin başlarına gelenler... Bir başka yazıya! Gezi Direnişi’nde tutuklanan 8 kişinin avukatı Çalışkan, bakanlığa yanıt verdi ‘Koğuşta dövüldü’ İstanbul Haber Servisi Gezi Parkı eylemlerine katıldıkları iddiasıyla İstanbul’da gözaltına alınan ve tutuklanan 8 kişinin avukatı Elif Çalışkan, Adalet Bakanlığı’nın, “Gezi direnişçilerinin Metris Cezaevi’nde katil ve tecavüzcülerle aynı koğuşta olmadığı” yönündeki açıklamasına tepki gösterdi. Müvekillerinin psikolojik baskı altında ifade verdikleri için şikâyetçi olmadığını belirten Çalışkan, “Biz müvekkillerimize güveniyoruz” dedi. Çalışkan gazetemize yaptığı değerlendirmede, adli suçlular ile soruşturmaları devam eden, ne için ceza alacakları bile belli olmayanların bir araya getirildiğini bir kez daha yineleyerek “Söz konusu kişilerin avukatları olarak, müvekkillerimizin aynı koğuşlara konulmasını istedik. ‘8 kişiyi aynı yere alamayız, koğuşlarda yer yok’ cevabı ile karşılaştık. Başka cezaevine nakilleri için başvurduk, tutukluluk halleri devam ediyor olsaydı şu an bununla uğraşıyor olacaktık” dedi. Müvekkillerinin cezaevinde ağır şartlarda işkenceye maruz kaldığını vurgulayan Çalışkan, “Gezi eylemlerine katıldığı gerekçesiyle tutuklanıp Metris Cezaevi’ne gönderilen Özgür Yıldırım, adli tutuklular koğuşunda 8 kişi tarafından dövüldü, hastaneye sevki yapıldı. Göğüs kafesinde ezilme oluştu. Can güvenliği için kendi isteği ile tek kişilik koğuşa alındı” diye konuştu. Hukuksuz Demokrasi... Olay Balıkesir’in Edremit ilçesinde yaşandı... Zihinsel engelli 16 yaşındaki G.H’yi bir evde 44 gün boyunca alıkoyarak tecavüz ettiği öne sürülen üç kişi çıkarıldıkları mahkemece serbest bırakıldı... Edremit Cumhuriyet Savcılığı karara itiraz etti... G.H’nin babası sanıkların cezalandırılmasını istedi... Haberi okuyunca şöyle bir düşündüm... Benim ülkemde küçük kız ya da erkek çocuklarına tecavüz edenler nedense hep salıveriliyor ya da ceza indirimiyle birkaç yıl hapis yattıktan sonra dışarıya çıkıyorlardı. Son üç gün içinde üç kadın boşandıkları eşleri tarafından öldürülmüştü... Bu cinayet davalarında, yargıçlar ne yapıp yapıp, çeşitli nedenler bulup katiller için ceza indirimi yapıyorlardı. Hukukun her türlüsünün çiğnendiği bir ülkede yaşıyorduk! Bayrak satan yurttaşımızı Taksim Alanı’nda gözaltına alan polisin yaftası anında boynuna asılıyordu: “Terör örgütü üyesi!” Bir gün sonra yurttaşımızın eşi haykırıyordu: “Biz yedi kişilik terör örgütü üyesiyiz...” HHH Neyse üçdört gün hapis yatan yurttaşımız salıverildi mahkemece. Dışarıya çıkınca şu tümcesi içimi acıttı: “Geciken adalet, adalet değildir!” Sabah gazetelere, internet sayfalarına göz atarken Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan’ın fotoğraflarını gördüm... İkisinin de saçları kırlaşmıştı... Hem Mustafa’yı hem de Tuncay’ı 20’li yaşlarından beri tanırım... 8 Temmuz günü Hakan Kara’yla birlikte Silivri’ye gittik Adalet Bakanlığı’nın izniyle... Bir saat sohbet ettik Balbay’la... Fazla kilolarını atmış, yüzü bronzlaşmıştı... Balbay’a “Çok iyisin, yüzün de güneşten yanmış, yoksa havuz mu var burada” diye takıldım. Balbay yanıt verdi: “Abi havalandırmada spor yaparken yanıyoruz...” Tuncay 5, Balbay 4 yılı aşkın süredir zindandaydı... ‘Bakanlık Pozantı’yı da Şakran’ı da yalanlamıştı’ AYŞE SAYIN ‘Psikolojik baskı’ Savcının 8 tutuklunun ifadelerini aldığını ancak tutukluların hepsinin “bir sıkıntı olmadığını” söylediğini anlatan Çalışkan, “İfade alımlarında Emniyet’in güçlerinden polis, ifadesi alınan kişi ve onun avukatı bulunur. Bu ifadeler ise avukatlara haber bile verilmeden alındı. İfadelerinin alındığı sırada içeriye gardiyanlar girip çıkıyordu. Müvekkillerimiz psikolojik baskı olan bir ortamda özgür iradeleriyle ifade veremedi. Alınan ifade ile kendilerince delil oluşturdular” dedi. Adalet Bakanlığı’nca yapılan açıklamada, “Söz konusu kişilerin kaldıkları bölümlerde cinayet, hırsızlık, gasp ve cinsel suçlardan tutuklu kimse bulunmadığını, tutukluların da yazılı ifadeleriyle şikâyetçi olmadığı” belirtilmişti. ANKARA CHP Cezaevleri İzleme Komisyonu üyesi ve Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, Adalet Bakanlığı’nın Gezi tutuklularına yönelik çıplak arama, zorla oruç tutturma, adli suçlularla aynı koğuşa koyma gibi kötü muamele iddialarını yalanlamasına, “Biz yazdığımız raporların sonuna kadar arkasındayız. Metris raporumuzda, az bile yazmışız, çıplak aramayı sonra öğrendik. Adalet Bakanlığı, Pozantı’daki çocuklara kötü muamele ve tecavüzü de yalanlamıştı, sonra cezaevini kapatmak zorunda kaldı” sözleriyle tepki gösterdi. Ağbaba, Cumhuriyet’e yaptığı değerlendirmede, CHP Cezaevi Komisyonu üyeleri olarak Türkiye’deki hemen hemen tüm cezaevlerinde inceleme yaptıklarını ve 25 rapor hazırladıklarına dikkat çekererek “En son Metris’e gittik. Yarın da (bugün) Sincan’da Gezi di renişçisi kadınları ziyaret edeceğiz. Bire bir kendileriyle görüşüyoruz. Duyum üzerine rapor hazırlamıyoruz, hatta güvenmediğimiz konuları birkaç ağızdan doğrulatarak yazıyoruz. Yazdığımız tüm raporların arkasındayız” dedi. Adalet Bakanlığı’nın, CHP Cezaevi Komisyonu üyeleri olarak Pozantı Çocuk Cezaevi’yle ilgili “tecavüztaciz” olaylarını ortaya çıkaran raporuyla ilgili de önce yalanlama yaptığına işaret eden Ağbaba, “Ama sonunda Pozantı Cezaevi kapandı. Şakran Cezaevi’nde kadınlara ‘oyuk araması yapılıyor’ dedik, Adalet Bakanlığı önce yalanladı, sonra haklılığımız ortaya çıktı, görevliler değişti. Silivri’de Mustafa Balbay, İlker Başbuğ’a tecrit uygulanıyor, bazıları ‘VIP muamele’ görüyor dedik, bir mahkumun gece kumar oynamaya çıktığını herkes gördü. Adalet Bakanlığı önce yalanlıyor, sonra kabul etmek zorunda kalıyor” görüşünü dile getirdi. Yeni bilirkişi raporu Ethem Sarısülük’ü vuran polisin savunmasını çürüttü Silahını çekip saldırmış ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde görevli iki uzman bilirkişi, polis tarafından Ethem Sarısülük’ün vurulmasına ilişkin çarpıcı bir bilirkişi raporu hazırladı. Sarısülük ailesinin talebi üzerine hazırlanan bilirkişi raporunda, şüpheli polis memuru Ahmet Şahbaz’ın olay sırasında grubun üzerine yürümeden önce silahını çektiği tespit edildi. Bu tespit de polisin “Göstericilerin arasında kaldım, linç edilmemek için silahımı çektim” savunmasını çürüttü. Ethem’in ağabeyi Mustafa Sarısülük, avukatı Kazım Bayraktar ve Çağdaş Hukukçular Derneği Ankara Şube Başkanı Murat Yılmaz, Mülkiyeliler Birliği’nde düzenlediği basın toplantısıyla bilirkişi raporunu açıkladı. Toplantının başında söz alan Mustafa Sarısülük, Ethem’in şahsında bir karalama kampanyası düzenlendiğini belirterek bu konuda açıklama yapan Bülent Arınç ve Melih Gökçek’e tepki gösterdi. Avukat Bayraktar, savcılığın, Emniyet’in ve iktidarın şüpheli polisi korumak için “polis, göstericilerin arasında kaldı, canını kurtarmak için silahını çekip havaya ateş açtı” açıklaması yaptığını anımsattı. Aldıkları bağımsız bilirkişi raporunda durumun böyle olmadığını dile getiren Bayraktar, “Polis memurunun kastı başından başlamıştır. Göstericilerin üzerine saldırı hali vardır. Bu polis memuru, silahını göstericilerin arasında veya önünde değil, daha önce diğer polislerin arasındayken çekiyor. Elinde silahla göstericilerin üzerine yürüyor. Tekmeleme saldırısını yaptıktan sonra namluya mermi sürüyor” dedi. AÜ İletişim Fakültesi Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü öğretim üyeleri Doç. Dr. Sevilay Çelenk Özen ve Enver Özüstün tarafından 14 sayfalık bilirkişi raporu, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Berahitdin Albayrak tarafından onaylandı. Mahkemeye sunulacak raporda, olaya ilişkin bir fotoğrafa yer verilirken “Polis memuru yerdeki göstericinin üzerine doğru koşmaya devam ediyor, bu sırada sağ elinde tuttuğu silahın namlusu görülüyor. Polis memuru, yerden kalkmaya çalışan göstericinin yüzüne tekme atıyor, bu sırada göstericilerden bazılarının polis memuruna taş attığı görülüyor. Yerdeki gösterici ayağa kalkıp geriye doğru hamle yaparken polis memurunun sağ elindeki tabancısının namlusu görülüyor” tespiti yapıldı. Polisin silahını çekmesiyle birlikte grubun geri kaçtığı aktarılan raporda, Emniyet tarafından hazırlanan rapordaki “polis ateş ederken Ethem ve diğer göstericilerin attığı taş polise değdi” iddiası ise yalanlandı. Raporda, buna ilişkin “Bu sırada polisin vücuduna çarpan taş ya da benzeri herhangi bir katı cisim görülmüyor” değerlendirmesi yapıldı. Raporda, polisin Ethem’e isabet eden üçüncü kurşunu ateşlediği sırada elinin yere yaklaşık 2025 derecelik bir acıda olduğu vurgulanırken “Ateş ederken polis memurunun vücudu hâlâ göstericilere doğru dönüktü” ifadesi kullanıldı. Adana’nın merkez Seyhan ilçesine bağlı Akkapı Mahallesi’nde toplanan yaklaşık 500 kişi Gezi Direnişi’ne destek vermek ve ölenleri anmak için Atatürk Parkı’na yürümek için harekete geçti. “Taksim’den Armutlu’ya direniş sürüyor, kavga büyüyor” pankartıyla yürüyen göstericilerin önü Şıh Cemil Caddesi üzerinde polis tarafından kesildi. Polis eylemcilere TOMA’lardan sıktığı tazyikli suyla müdahale etti. Saatlerce süren olaylarda 3 kişi yaralandı, 1 eylemci de gözaltına alındı. (Fotoğraflar: SAVAŞ KÜRKLÜ) Anmaya bile izin yok Polisler hakkında da soruşturma başlatan savcının yerine atama yapıldı İSTANBUL BAROSU: ANCAK DARBE DÖNEMİNDE OLUR Ali’nin savcısı değişti Mevlit okutuldu Eskişehir’de Gezi Direnişi’nde dövülerek öldürülen Ali İsmail Korkmaz için Antakya’nın Ekinciler beldesinde mevlit okutuldu. Anma töreninde Gezi Direnişi sırasında Antakya’da öldürülen Abdullah Cömert’in annesi Hatice Cömert ve yakınları, Ali İsmail Korkmaz’ın annesi Emel, babası Şahap ve ağabeyi Gürkan Korkmaz’a destek verdi. Törene Hatay Vali Yardımcısı Kadim Doğan, CHP Genel Başkan Yardımcısı Nihat Matkap, CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, CHP milletvekilleri Refik Eryılmaz, Ali Ediboğlu, belediye başkanları ile binlerce yurttaş katıldı. CAN HACIOĞLU ‘Emniyet’in raporunu yalanladı’ ‘Yeryüzü sofrası’ Ali’nin arkadaşları Eskişehir’de Porsuk Bulvarı’nda Ali için “yeryüzü sofrası” kurdu. Yurttaşlar evlerinde yapıp getirdikleri yemekleri, yere serilen gazetelerin üzerine yerleştirdi. Ali’nin ölümünün 7. günü nedeniyle yemekler ve hazırlanan helva yoldan geçenlere de ikram edildi. Yemek sonrası bir Alevi dedesi dua okuttu. Anadolu Üniversitesi öğrencileri, Ali’nin adının bir park ve bir kütüphaneye verilmesi için imza kampanyası başlattı. (CAN HACIOĞLU) ESKİŞEHİR Eskişehir’de Gezi Direnişi’ne destek eylemleri sırasında 2 Haziran’da kimliği belirsiz kişilerce öldüresiye dövülen ve 38 günlük yaşam mücadelesini 10 Temmuz’da kaybeden 19 yaşındaki Ali İsmail Korkmaz’ın ölümüyle ilgili soruşturmayı başından beri yürüten Savcı Hakan Ali Erkan’dan alan Başsavcı Orhan Çetingül, soruşturmaya savcı Hasan Gönen’i atadı. Korkmaz’ın dövülerek öldürülmesiyle ilgili soruşturmanın savcı Erkan’dan alınarak, savcı Gönen’e verilmesi kafaları karıştırdı. Cumhuriyet Savcılığı, dosyanın adli tatil nedeniyle başka bir savcıya devredildiğini savunurken İçişleri Bakanlığı ve Emniyet müfettişlerinin kente gelişinden 1 gün sonra savcının dosyadan alınması dikkat çekti. Soruşturmayı başlatan savcı Erkan, görgü tanıklarının ifadeleri doğrultusunda polisler hakkında da soruşturma başlatmış, soruşturma kapsamında polislerden ayrı, özel bir ekip kurarak soruşturmayı yürütmüş, olayla ilgili tahrip edilen görüntülerin geri döndürülmesi için görüntüleri Ankara’daki Jandarma Kriminal ve İstanbul Adli Tıp Kurumu’na göndermişti. Haklarında soruşturma başlatılan polislerden birkaç tanesi dışında büyük çoğunluğunun ifadesi alınamazken savcının değiştirilmesi soru işaratleri yarattı. Sağlık Bakanlığı’nın gönderdiği müfettişler de dün kente gelerek incelemelere başladı. Hukuksuzluk destanı yazılıyor İstanbul Haber Servisi İstanbul Barosu, Gezi olaylarına yönelik önceki gün 30 kişinin gözaltına alınmasıyla ilgili yaptığı açıklamada anayasal, demokratik ve meşru protesto haklarını kullanan yurttaşlara karşı yeni bir gözdağı operasyonu gerçekleştirildiğini belirterek, “Seri bir şekilde ve toplu olarak hukuksuz ve gayrimeşru arama, gözaltı, tutuklama dalgaları ile bir ‘hukuksuzluk destanı’ yazılmaktadır. Bunlar ancak darbe dönemlerinde görülebilecek uygulamalardır” dedi. Açıklamada aramalarda kapıların kırılarak içeri girildiğini, kararda belirtilmeyen yerlerin arandığını, gerekli olmadığı halde kan ve tükürük örneği alındığı belirtilerek bütün bu uygulamaların, görünürde “şekli bir yargı” eliyle yapıldığı bildirildi. Tutuklananlara fiziki ve psikolojik işkencenin ne tür bir rejim içerisinde bulunduğumuzun açık göstergesi olduğuna değinilen açıklamada, “Ülke hızla açık cezaevi olmaya doğru götürülmektedir. Siyasi iktidar biçerdöver gibi tüm toplumun üzerine gitmektedir. Gazlı, coplu, sopalı, palalı, tazyikli “demokrasi” milletimize “ileri” iddiasıyla sunulmaktadır” ifadelerine yer verildi. Açıklamada, polisin ve eli sopalıların saldırılarının görmezden gelindiği vurgulanarak “Tüm bu hukuksuzlukların arkasında şiddeti kutsayan, ikramiye ile ödüllendiren ve öven, polise ve yargıya talimat veren siyasi iktidar vardır. Kendi halkına sistematik baskı uygulayan siyasi iktidarın demokratik meşruiyeti tartışmalı hale gelir.” Avrupalı gençler Korkmaz’ı unutmadı ŞEVKİ AVCI FOÇA Avrupalı Genç Sosyalistler’in (YES) Foça’daki çadır kampında bir sokağa, Eskişehir’deki direnişte dövülerek öldürülen Ali İsmail Korkmaz’ın adı verildi. Kampın pazar günü gerçekleştirilen açılış töreninde de Korkmaz için saygı duruşunda bulunulmuştu. Avrupa ile bazı Akdeniz’e kıyısı olan ülkelerin sosyal demokrat ve sosyalist gençlik örgütlerinden oluşan Avrupalı Genç Sosyalistler’in yaz kampı 21 Temmuz’a dek sürecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle