14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 19 TEMMUZ 2013 CUMA [email protected] 16 KÜLTÜR Bu hafta gerilim ve dram bir arada Kültür Servisi Bu hafta gösterime altı film giriyor. “Ceset” (El Cuerpo), Oriol Paulo’nun ilk uzun metrajlı yapımı olan “Ceset” filminin başrollerinde Belén Rueda, Hugo Silva ve Aura Garrido bulunuyor. Senaryosu da Oriol Paulo’ya ait gerilim içerikli filmde, iş kadını Mayka ile başka bir cesedin morgdan kaybolmasının ardından görevlendirilen dedektifin, olayın arkasındaki karanlık noktaları araştırması konu ediliyor. “Gönlümü Çaldın” (One Small Hitch) filminde, çok iyi iki arkadaş olan Josh ve Molly’nin, Josh’un ölmek üzere olan babasını mutlu edebilmek için nişanlı numarası yapmak için anlaşmaları ve ardından gelen olaylar anlatılıyor. John Burgess’in yönettiği filmde, Robert Belushi, Rebecca Spence, Ron Dean ile Heidi Johanningmeier rol alıyor. “Sen Gitmeden Önce” (Not Fade Away) filminde ise yönetmenliği David Chase üstlenirken dram türündeki filmin oyuncuları arasında John Magaro, James Gandolfini, Bella Heathcote ile Jack Huston yer alıyor. En başta amaçları sadece kızları etkilemek olan üç genç erkeğin bir rock grubu kurarak kısa süre içinde kendilerini tamamen müziğin ruhuna kaptırdıkları, inişler ve çıkışlarla dolu bu zorlu yolda aşk, arkadaşlık ve babaoğul ilişkilerinde yaşanan pek çok tecrübe anlatılıyor. Gün doğmadan neler doğar Bağımsız yönetmen Richard Linklater, Fransız oyuncu Julie Delpy ve Amerikalı Ethan Hawke üçlüsü, şimdiden modern sinema tarihine geçti, son 20 yılda yaptıkları 3 filmle. Viyana treninde 20’li yaşlarında tanışan Sorbonne öğrencisi Celine’le (J. Delpy) sevgilisince terk edilmiş Jesse’in (E. Hawke) 14 saatlik beraberliklerini anlatan “Before SunriseGün Doğmadan”ı (1994) izleyen “Before SunsetGün Batmadan” (2004), tanışma gecelerini anlattığı romanının basın kampanyası için Paris’e gelmiş yazar Jesse’le Celine’in imza gününde 9 yıl sonra, 30’lu yaşlarını sürerken tesadüfen yeniden karşılaşmalarını aktarıyordu. Bugün başlayan “Before MidnightGeceyarısından Önce”yse artık 40’lı yaşlarındaki evlenip şirin mi şirin ikiz kızları olmuş, birlikte yaşlandığımız çiftimizi, Yunanistan’ın iri Kalamata zeytinleriyle meşhur, cennet gibi bir yöresinde 6 haftalık tatillerinin bitiminde, dost u Kameraman masasında Christos sohbet ederken Voudouris’in buluyoruz. görüntülediği, İlk karısından olma oğlunu besteci Graham uğurluyor Reynolds’un Jesse. Nicedir müziklediği, çok yayımlanmış konuşmalı, roman roman ve gibi ve meraklısına oyunlarıyla artık tanınan ve kadın kesinlikle salık hayranlarıyla verilecek türden kırıştıran iyi bir film (aslında örtük “Geceyarısından bir maço) yazar Önce”. Kaçırmamalı. o. Henry Miller havalarında, genelde sorumluluklarından kaçan Jesse’le hayatımız hep yazar kocaya göre şekilleniyor, fedakârlık yapmak da hep bana düşüyor diyen, Sylvia Plath sendromundan mustarip Celine’in, tam da 50 yıl daha birlikte geçirecek olsak muhabbetindeyken tartışmaya tutuşmaları üstüne seyrediyor “Before Midnight”. Önce kendini tanı diyen ilkçağ felsefecilerinin çağdaş uzantıları sayacağımız Yunan dostlarınca otelde ayarlanmış son bir aşk gecesinde verip veriştiriyor birbirlerine çiftimiz. Şahane bir Akdeniz atmosferinde geçen bu son filminde, akıllıca ve akıcı diyaloglarla örülü, gerçekçi bir ilişkiyi aktaran yönetmen Linklater, Celine’le Jesse’in yaklaşık 10 yıllık fasılalarla perdede tanık olduğumuz hikâyesinde, yıllardır aynı yastığa baş koyulan eş’in aslında gerçekten hayatımızın insanı olup olmadığını sorgulayan, hüzünlü bir finale dümen kırıyor sonuçta. Yapılan göndermeleri kaçırmamak için pür dikkat seyredilmesi gereken, yıllanmış ilişkilerin sorunlu yanlarına da kamera tutan, Linklater, Delpy, Hawke üçlüsünün senaryosunu yazdığı ve ilk 2 filmin romantizminden uzak duran bir gerçekçiliğe sahip bu film gerçekten usta işi. Kameraman Christos Voudouris’in görüntülediği, besteci Graham Reynolds’un müziklediği, çok konuşmalı, roman gibi ve meraklısına kesinlikle salık verilecek türden iyi bir film “Geceyarısından Önce”. Kaçırmamalı. Çocukluğundan beri masalsı canavarlara, tuhaf böceklere ve robotlara aşırı tutkun, fantaziye meraklı, “Mimic”, “Hellboy 12”, “Blade 2” gibi filmleriyle alışılmış Hollywood standartlarına bir Latin coşkusu ve tadı getirmiş, özellikle “Pan’ın Labirenti”ne bayıldığımız, 1998’den günümüze California’yı mesken tutmuş, 1964 Guadalajara doğumlu, Meksikalı yönetmenyapımcısenarist Guillermo del Toro’dan, büyük bütçeli, 135 dakikalık, 3 boyutluIMAX formatında kotarılmış, göz alıcı bir epik bilimkurgu filmi, yer yer afallatıcı ve çokca gürültülüpatırtılı bir teknolojik gösteri “Pacific RimPasifik Savaşı” bugün gösterime giriyor. Del Toro’nun senaryosunu Travis Beacham’la birlikte yazdığı, yakın bir gelecekte geçen “Pasifik Savaşı” okyanusun derinliklerinden çıkan inanılmaz büyüklükte ve çeşitlilikteki dev canavarlara karşı insanlığı, uygarlığı kurtarmak adına, titanyum benzeri metallerden yapılmış, birbirine bağlanmış zihinleriyle ortak hareket eden ve 2 pilot tarafından yönetilen, JaegerAvcı denen kocaman robotlar geliştiriliyor ve Kaiju denen canavarların hakkından, feleğin çembe Bugün başlayan ‘Before Midnight Geceyarısından Önce’ modern sinema tarihinde yer alacak bir üçlemenin son parçası MEKSİKALI GUILLERMO DEL TORO’NUN EN BÜYÜK PROJESİ ‘PACIFIC RIM’ GÖSTERİMDE Robotlar canavarlara karşı rinden geçmiş bir komutanın (Idris Elba) emrindeki, birlikte uçtuğu kardeşini kaybetmiş, yaslı, emektar bir savaşçıyla (Charlie Hunnam) çaylak bir pilot (Rinko Kikuchi) geliyor. Godzilla gibi, büyük kentlere saldırıp ortalığı yıkıp döken ve Kaiju denen ürkünç canavarları yaratmış Japon popüler kültüründen epeyce etkilenmiş del Toro, dekor, makyaj, kostüm ve görsel efektleri bakımından birinci sınıf bir fantastik seyirlik imzalamış. Canavarlarla robotların okyanusta pa rıştırdığı da söylenebilir. 20 yıl önce Cannes’da eleştirmenlerce ödüllendirilen, gösterişsiz korku filmi “Cronos”un (1993) ardından New York kanalizasyonlarında şekil değiştirerek büyük korku ve dehşet yaratan, devasa hamamböceklerinin kahramanı olduğu “Mimic”le (1997) Amerikan sinemasına dahil olan del Toro, İspanya’da çektiği ve tutkulu bir hayalet hikâyesi anlattığı “The Devil’s BackboneŞeytanın Omurgası”yla o ürpertici atmosfer kurma ve etkileyici görsellik yaratmadaki yeteneklerini sergiledi. Çizgi romancı Mike Mignola’yla işbirliğinin ürünü olan, gözde oyuncusu Ron Perlman’ın yönettiği iki “Hellboy”u izleyen ve çocukluk masumiyeti, u “Pan’ın Labirenti”yle zalimlik, kıyıcılık temataküte kapıştığı, şidOscarlara da uzanan Guillermo larını işleyen, İspanya iç det ve tahribat ağırsavaşında geçen, gerçek del Toro’nun bu görkemli yaz lıklı savaşaksiyon dünyanın kâbuslarıyla çıkartması bilimkurgusuna sahneleriyle iz bıradoğaüstü mucizelekan, biraz uzun tutulrin harmanlandığı, kasinemaseverlerin ilgisiz muş süresiyle kafa şiranlık bir peri masakalması pek olası değil şirici şamatası dışınlı niteliğindeki “Pan’ın doğrusu. da pek bir kusur buLabirenti”yle Oscarlunamayacak cinslara da uzanan Guillerten del Toro imzamo del Toro’nun bu görlı bu distopik filmin yer yer Blade Runkemli yaz çıkartması bilimkurgusuna siner, Terminator, Robocop gibi 1980’lenemaseverlerin ilgisiz kalması pek olası rin namlı bilimkurgu başyapıtlarını çağdeğil doğrusu. KÜLT KORKU KLASİĞİ ‘MANYAK’IN BAŞARILI VERSİYONU BUGÜN GÖSTERİME GİRİYOR Gündüz insan gece kurt ASLI SELÇUK Frank Zito (Elijah Wood) içedönük, utangaç, yalnız yaşayan bir genç adamdır. Annesi Angela (America Olivo) ölünce oğluna bir cansız manken dükkânı bırakmıştır. Bu dükkân üç kuşaktır Zito’lara aittir. 1930’ların anlayışıyla oluşturulmuş mankenleri onaran Frank dükkânı ne yapacağını bilemez, onun bu antika restorasyonuyla kimse ilgilenmez. Dükkânı kapatmak, eski biçemli mankenleri terk etmek istemez çünkü onların insanlardan çok daha karakteristik yapıları olduğunu düşünür. Dramatik, hüzünlü bir geçmişi olan Frank gündüzleri sıradan bir yaşam sürsede geceleri insan avına çıkar. Randevu sitelerinden, sokaklardan bulduğu fahişeleri, eskort kızları öldürüp kafa derilerini yüzer. Bu kafa derilerini mankenlerinin başlarına monte eder. Frank’a göre saçlar bedende sonsuza dek kalan tek öğedir. Cinayetlerinden sonra pişmanlık duyan, kendinden nefret eden Frank, Dr. JekyllBay Hyde gibi çift kişiliklidir. Bastıran korkunç itkisini Frank denetleyemez. Gerçeğin yine tümüyle dışındadır, pathosu özgündür. Bir gün dükkânına genç sanatçı Anna (Nora Arnezeder) gelir, Frank’tan yeni sergisi için yardım ister. Fotoğrafçı Anna, Frank’ın yaşamını tümüyle değiştirecektir. The Hills Have Eyes (Tepenin Gözleri/2006), Mirrors (Aynalar/2008), Piranha 3D (2011) filmlerinden sonra Alexandre Aja Grégory Levasseur ikilisi Bu kez William Lustig’in kült korku filmi Maniac’ı (Manyak) (1980) ele aldılar. Seksenlerin en tedirgin edici slasher’ında geceleri kadınların kafa derilerini yüzen seri katille skandal yaratan bu öncü örnek korku türünü etkiledi. Aja, High Tension’daki (Yüksek Tansiyon/2002) mola yerindeki tuvalet sahnesiyle Maniac’a gönderme yaptı. Franck Khalfoun’un (P2/2007, Wrong Turn at Tahoe/2009) yeni Maniac’ı (2012) özgün versiyonun birebir kopyası değil. Seri katili iriyarı, ürkütücü Joe Spinell yerine ufak tefek çelim diğine gerginleştiriyor. Frank’ın görüntüsü ayu Seri katillerin psikolojisini naya, cama, dikiz aynaçok ilginç bulan oyuncu Elijah sına, arabanın kaportaWood, Frank Zito’nun bugüne sına, TV ekranına yandek canlandırdığı en derin sıyor. Bu olgu bir anlamda onun ikiye bölünkaranlık karakter olduğunu müş kişiliğinin uzantıbelirtiyor. sı. Frank’ı sesiyle, soluk alıp vermesiyle, içsel konuşmalarıyla ayırt ediyoruz. O kendine mankenleriyle apayrı bir dünya kurmuştur, başka bir döneme aittir, eski filmleri izlemeyi sever. Dr. Caligari’nin Muayenehanesi en sevdiği filmdir. Sin City (Günah Şehri/2005), Green Street Hooligans’tan (2005) sonra Elijah Wood yine karanlık bir karakteri yorumlar, ona göre Frank kötü değildir sadece o korkunç itkisini denetlemekten acizdir. Seri katillerin psikolojisini çok ilginç bulan oyuncu, Frank Zito’nun bugüne siz Elijah Wood canlandırıyor. Tehlikesiz görüntüsü, mavi masum gözleriyle bir dek canlandırdığı en derin karanlık karakter olduğunu belirtiyor. Dr. Jekyll and çocuğu andıran Wood’un arkasında inMr.Hyde (Rouben Mamoulian/1931), san avıyla geçinen yırtıcı bir hayvan sakLady in the Lake (Robert Montgolanmaktadır. Öykü New York yerine Los Angeles’ta mery/1948), Profond Rosso (Dario Argento/1975), You, Murderer (Robert Zegeçiyor. Khalfoun, Melekler Kenti’nin meckis/1995), Strange Days (Kathyrn paranoyak potansiyelini sürekli sömürBigelow/1996), La Femme défendue müyor. Öznel kamerayla öyküsünü anla(Philippe Harel/1997), Enter the Void tan yönetmen izleyiciyi Frank’ın hasta(Gaspar Noé/2010), Maniac gibi öznel lıklı zihninin içine sokuyor, bu kanlı yolkamerayla çekilen filmler. culuğu Frank’ın gözünden izliyoruz. Kült korku klasiği “Manyak”ın (1980) Görüntü yönetmeni Maxime başarılı ikinci versiyonu (2012) bugün siAlexandre’ın usta resim seçimiyle, Rob’un ürkütücü müziği atmosferi alabil nemalarımızda gösterimde. “Sen Gitmeden Önce”
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle