14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 14 TEMMUZ 2013 PAZAR 12 1984’te yaş çay işletmeciliğinde devlet tekelinin kaldırılmasının ardından kurulan özel sektöre ait 374 yaş çay fabrikasından 223’ü kapandı. Olan işçiye oldu EKONOMİ [email protected] Esnaf şikâyetçi: 13 Yeldan’a göre, siyasi mesajlar ekonomi idaresinin elini kolunu bağlayınca sorunlar içinden çıkılmaz hale geldi Özelleştirme çayı vurdu u Rize Ticaret Borsası Başkanı Mehmet Erdoğan, gelinen noktanın özel sektör için de çok vahim olduğunu, bölgede kurulan 46’sı Çaykur’a ait 420 fabrikadan çalışan sadece 197 fabrika kaldığını, 223’ünün kapandığını ifade etti. Erdoğan, 1984’te çıkan 3 paragraflık kanunla yürüyen 2 milyar dolarlık sektör için yapısal bir kanun çalışması yapılması gerektiğini aktardı. Ekonomi Servisi Doğu Karadeniz’de 1984 yılında yaş çay işletmeciliğinde devlet tekelinin kaldırılmasının ardından kurulan özel sektöre ait 374 yaş çay fabrikasından 223’ü kapandı. Bölgede çay üretimine yönelik açıklama yapan Rize Ticaret Borsası (RTB) Başkanı Mehmet Erdoğan, Doğu Karadeniz’de yaş çay üretiminin Çaykur’a ait 46 fabrikayla başladığını belirterek devlet tekelinin kaldırılıp özel sektörün önünün açıldığını söyledi. Erdoğan, Türkiye Ziraatçılar Derneği yayın organı “Ziraat Dünyası” dergisinin son sayısında yer alan demecinde, gelinen noktanın özel sektör için çok vahim olduğunu, bölgede kurulan 46’sı Çaykur’a ait 420 fabrikadan çalışan sadece 197 fabrika kaldığını, 223’ünün kapandığını ifade etti. Erdoğan, 1984’te çıkan 3 paragraflık kanunla yürüyen 2 milyar dolarlık sektör için yapısal bir kanun çalışması yapılması gerektiğini sözlerine ekledi. Kaçak çaydan 168 milyon dolar zarar Türkiye’ye yılda 50 ton civarında kaçak çay giriyor. Doğu illerinde yaygın olan ancak son yıllarda Batı illerine de ulaşan kaçak çayın ülke ekonomisine zararı yıllık 168 milyon dolar. Kuru çay ihracatında 2023 hedefi ise 500 milyon dolar. Darbe Sorununa Çözüm Aramak Darbelere karşı olmak, kınamak, takbih etmek, olayda dış mihrak aramak, yasal değişiklikler yapmak, yasal gerekçeyi ortadan kaldırmak sorunu çözmüyor. Sorunu çözebilmek için öncelikle nedenlerini ortaya koymak, nedenleri ortadan kaldırmaya yönelmek gerekir. Nedensonuç ilişkisi kurulmadan, olaya doğru tanı koymadan çözmeye kalkışmak; çözümü yanlış yönlerde aramak sorunu çözmüyor, belki alevlendiriyor. Nedenler hakkında farklı görüşler, değişik öneriler olabilir. Bence olay şöyle bir kısırdöngüden kaynaklanıyor. İktidarı bir şekilde seçim, darbe, dış destek ve benzeri nedenlerle ele geçiren kişi ya da kişiler veya partiler, iktidar nimetlerinden yararlandıkça iktidardan gitmemenin yollarını arıyorlar. Önce oyunun kurallarını kendi lehlerine çevirmeye çalışıyorlar. Bu yönde yasal düzenlemeler yapmaya hatta anayasayı değiştirmeye girişiyorlar, çoğu kez de değiştiriyorlar. Yasaları değiştirmek yeterli olmuyor. İstenilen doğrultuda uygulanmaları da gerekiyor. Bu amaçla bürokrasiye el atılıyor; bürokrasi, partizanca, kişinin veya merkezci otoritenin kumandası ile hareket eden bir mekanizma, bir araç haline getiriliyor. Genellikle bilgili, yetenekli, kişilikli olanlar bu tür bir mekanizmanın parçası olmayı onurlarına, özsaygılarına yediremediklerinden ayrılıyorlar ya da başlangıçta dışlanıyorlar. Genelde özsaygıları gelişmemiş, yetenekleri ile belli orunlara gelme olanakları olmayan; partizanlığı, tarafgirliği bir kişilik sorunu yapmayan, belli desteklerle bir yerlere gelmeye çalışanlar böyle bir tutuma katlanıyorlar, hatta medet umuyorlar. Dirayet, liyakat, yetenek, bilgi, bir ölçü olmaktan çıkıp çok öznel nedenler tercih ve atama nedeni olunca kalite düşüyor. Birleşik kaplar kanunu, bir kapta su düzeyi düşünce bu tüm kaplara, kesimlere, eğitime, iş yaşamına, medyaya da yansıyor. Başarıyı sağlayan insan kalitesidir. Yönetimde insan kalitesi düştükçe, ekonomik alan başta olmak üzere tüm alanlarda başarısızlık artıyor. Bir süre medya katkısı, propaganda yolu ile başarısızlığın üstü örtülse de zamanla mızrak çuvala sığmamaya başlıyor; toplumda huzursuzluk, tepkiler artıyor. Tepki ve eleştiriler, öncelikle baskı ve şiddetle bastırılmaya çalışılıyor. Düzen, tek adam yönetimine veya oligarşik bir yapıya dönüşüyor. Tercihli vatandaş kitleleri yaratılıyor; toplumu kucaklama alalaması altında ayrıştırma, ötekileştirme süreci hızlandırılıyor. Uygulanan şiddet, olayları bastırmıyor tersine tırmandırıyor; toplumsal huzursuzluk ve tepki artıyor. Darbe ortamı oluşuyor. Toplumsal bir huzursuzluk olmadan darbe ortamı oluşmaz. Tüm topluma karşı darbe yapılamaz. Darbe, sonradan saflar değiştirilse bile başlangıçta en azından bazı kesimlerden destek görüyor. Denilebilir ki darbe yalnız iç dinamiklerden kaynaklanmıyor. Dış güçlerin, dış mihrakların da parmağı oluyor. Doğrudur, ama iç huzursuzluk olmadan dış güçler darbe ortamı yaratamazlar. Ancak bir yara varsa bunu derinleştirirler, kaşırlar. Çözüm ne yasal düzenleme, ne kınama ne de karşıyım diye demeç verme, tweet atmaktır. Çözüm geniş kitlelerin aydınlanmasıdır. Her rejimin, sistemin kendine uygun insan davranış tipi vardır. Demokrasinin de böyledir. Haklarına sahip çıkan, koruyan, toplumsal yararı ve ülkenin geleceğini düşünen özverili geniş vatandaş kitleleri, ülkede darbe ortamının oluşmasına zaten olanak vermez. “Darbe olmamasının” bir temenni olarak kalmaması için darbe ortamının yaratılmaması gerekir. Bunun için de kişisel tutkulardan, iktidarda kalma heveslerinden, gereksiz ısrarlardan, baskıcı tutumlardan, şiddetten, ayrımcılıktan, tercihli vatandaş kitlesi yaratma eğilimlerinden vazgeçmek gerekir. Benzine zam yerine vergileri indirin Ekonomi Servisi Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken, petrol fiyatlarının uluslararası piyasada yükselmesiyle önce benzinin litresine 11 kuruş, ardından mazota 7 kuruş zam yapılmasını eleştirerek “Ramazan ayının başında akaryakıta zam iyi olmadı. Zam yapmak yerine vergileri düşürün” dedi. Kurşunsuz benzinin litresinin 4.72 TL seviyelerinden 4.83 TL seviyelerine çıkarak 5 TL’ye yaklaştığını belirten TESK Genel Başkanı, “İhraç ettiğimiz benzini 1.5 TL verirken, içerideki yüksek fiyatıyla Norveç’i de geçerek dünya birincisi olduk. Bir litre benzin üzerinde yüzde 71.96 vergi var. Bu oran düşürülmeli.” ‘Faiz lobisi’ çıkmazı MUSTAFA ÇAKIR Teda Global verimli tedarik ile bakkalı yaşatacak Ekonomi Servisi Geleneksel perakende pazarının temel unsuru bakkal ve marketlerin belli bölümünü kurumsal bir çatı altında organize ederek yeni bir oluşuma imza atan Teda Global Yönetim Kurulu Başkanı Taner Karamollaoğlu, projesinin ilk aşamasında 3 binin üzerinde üyeye, projenin ikinci aşaması olan “bakkal ve marketleri tek tabela altında birleştirme çalışmasında” ise 25 mağazaya ulaştığını açıkladı. Unilever’in satış ve dağıtım kanallarındaki 25 yıllık çalışmasının ardından önce BİM’in kuruluşunda genel müdür olarak görev yapan daha sonra da 8 yılını Ülker’de üst düzey yönetici olarak geçiren Karamollaoğlu, şirketin genel müdürü Kağan Şahin ile birlikte düzenlediği basın toplantısında, kurduğu sistemin ayakta kalma savaşı veren bakkal ve marketler için de bir umut kapısı olduğunu söyledi. Karamollaoğlu özetle şunları belirtti: “Pilot bölge olarak İstanbul ve Kocaeli’ni seçtik. Burada 3 binin üzerinde üyeye ulaştık. Verimli tedarik sistemi ile bakkal ve marketlerin tedarik maliyetlerini yüzde 2025’lerden yüzde 34’lere kadar indiriyoruz. Ürün kapılarına kadar ulaştırılıyor. Tüketici de avantaj sağlıyor.” w kadın girişimciye eğitim Üniversitesi’nden Özyeğin Çin’e maden ihracatı yüzde 63 arttı Ekonomi Servisi Madencilik sektörü, 2013’ün ilk 6 ayında ihracatını geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre yüzde 30 oranında arttırdı. Madencilik sektörü, 2 milyar 507 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirdi. Türk madencilik sektörünün, bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla Çin’e yaptığı ihracat yüzde 63 oranında arttı. 1 milyar 242 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirilen Çin, toplam ihracatın yüzde 50’sini oluşturuyor. Madencilik sektörü ihracatının en fazla yapıldığı ülkeler ise ABD, İtalya, Irak ve Belçika. Madencilik sektörünün hızlı büyüyen alt sektörü olan doğal taş sektörü ise geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 22 oranında artarak 1 milyar 39 milyon dolara ulaştı. En çok doğal taş ihracatı yapılan ülkeler ise sırasıyla Çin, ABD, Irak, Suudi Arabistan ve Fransa. Doğal taş satışında en önemli pazar olan Çin’e ihracat yüzde 37 arttı. ANKARA Dolardaki yükseliş, borsanın düşmesi, cari işlemler açığındaki artış gibi göstergeler, ekonominin seyrine ilişkin olumsuz bir tablo ortaya koyuyor. Buna karşılık Merkez Bankası (TCMB), Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “faiz lobisi” söylemini desteklemek ve öfkesini çekmemek için faiz silahına dokunmayıp piyasaya sadece dolar satarak müdahale etmeye çalışıyor. Ancak bu da bir işe yaramıyor. Ekonomideki bu gidişin sonunda yüksek enflasyon ve işsizlik kaçınılmaz görünüyor. Prof. Dr. Korkut Boratav ile Yaşar Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Erinç Yeldan ekonomideki bu tabloyu gazetemize değerlendirdi. Prof. Dr. Korkut Boratav, döviz fiyatları, faizlerin artışı ve borsanın düşmesi gibi birbirini tamamlayan bütün göstergelerin olumsuz seyrettiğine dikkat çekti. Mayıs verilerine bakıldığında dış kaynak girişlerinde yavaşlama olduğuna işaret eden Boratav, “Bunun da ekonominin durgunlaşma eğiliminin daha da güçlenmesi, bu yılın ikinci yarısında sıfır büyümeye hatta belki de küçülmeye dönük yansıması olacak. Her şey dış kaynak hareketlerine bağlı olduğu için, büyük ölçüde de spekülatif kaynaklara bağımlı olduğu için bu milli geliri de yani büyüme hızını da etkileyecek. 2013’ün net bilonçusu ne olur bilemem ama yüzde 4’lük bir sonucun mümkün olmadığı açık ve seçiktir. Yani ilk yarıda durgunlaşmış bir tablo ama ikinci ya B aşbakan Erdoğan, siyasi hesapları doğrultusunda Gezi Direnişi’nin arkasında “faiz lobisi”nin olduğunu ilan edince Merkez Bankası, faizle piyasayı kontrol etme şansını yitirdi. Başbakan’ın öfkesine hedef olmamak için dolar satmakla yetinen Merkez’in bu silahı ise artık bir işe yaramıyor. Bu durum, Türkiye’de hâlâ bir kısmı beklemede olan yabancı fonların çıkışını hızlandırabilecek. Prof. Dr. Boratav, ekonominin sıfır büyüme hatta küçülmeye gittiğini belirtirken Prof. Dr. Yeldan, “Siyasi mesajlar ekonomi idaresinin elini kolunu bağladı” dedi. mek mümkün değil” dedi. rıda sıfıra yönelen hatta belki küçülen bir tablonun bilançosu ne çıkar bilemiyorum” dedi. Boratav, doların daha da yükselmesi halinde dış borcu olan firmalar ile bunlara kredi açan bankaların finansman güçlüklerinin ortaya çıkmasının kaçınılmaz olacağını, Merkez Bankası’nın bu nedenle doları kontrol etmeye çalıştığını bildirdi. Durgunlaşmanın istihdamda daralma yani işsizlik yaratacağını, döviz fiyatlarının da enflasyonu yani fiyat artışlarını tetikleyeceğine dikkat çeken Boratav, yaşananların “enflasyonun yükselmesi, istihdamın daralması ve işsizliğin artması” olarak yurttaşa yansıyacağını söyledi. Boratav, “Ekonomi olumsuz bir konjontüre girmiştir. Ne kadar derinleşir öngör Bu gidişin sonu işsizlik Yaşar Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Erinç Yeldan da şu değerlendirmeyi yaptı: l Avrupa’da ve küresel ekonominin birçok bölgesinde süregelen büyük durgunluk Türkiye ekonomisinde çeşitli biçimlerde etkisini gösterdi. Türkiye’nin yıllardır “biriktirmiş” olduğu yapısal sorunlar önceleri enflasyon, yüksek borç faiz yükü, şimdilerde ise yüksek dış açık, yani cari işlemler açığı, yüksek işsizlik ve yüksek dış borçlanma olarak kendini gösterdi. l Son açıklanan ödemeler dengesi verileri Türkiye’nin yüksek dış açığa ve yüksek dış açık vermeye mahkum olan ve buna karşın bü Erdoğan, Merkez’in elini kolunu bağladı yümesini ivmelendiremeyen bir ekonomi görünümü sundu. l Türkiye küresel döviz piyasalarındaki dengesizliklerden Brezilya ve Güney Afrika ile birlikte en şiddetli etkilenen ekonomilerden birisi oldu. Hazirana ait enflasyon rakamları da dengesizlikler yaşandığını gösterdi. l Kırılgan ekonominin sonucu da yüksek enflasyon, yüksek işsizlik, sanayi üretiminde daralma ve yüksek dış açık. l “Faiz lobisi, dış mihraklar” veya “2023’ün hayali hedefleri” gibi klişe siyasi mesajlar yüzünden ekonomi idaresinin eli kolu bağlandı. Siyasi propagandaya alet edilmiş iktisadi tedbirler gerçekçiliğini, inandırıcılığını ve güvenilirliğini yitirmiş durumda. Siyasi bağnazlıkların müdahalelerine maruz kalan Merkez Bankası elindeki çok kısıtlı para politikası müdahale araçlarını kullanmaktan da mahrum gözükmektedir. l Banka, yüksek faiz maliyetleri ile biriktirilmiş olan uluslararası rezervleri apar topar elden çıkarmaya dayalı çok basitleştirilmiş ve güvenilirliğini yitirmiş olduğu defalarca tecrübe edilen rezerv kullanma politikasına mahkum edildi. l Merkez Bankası rezervlerini kullanma yoluyla döviz piyasasında kalıcı bir dengenin sağlanamayacağı Meksika 1994, Asya 1997 ve Türkiye’nin benzer krizlerinde görüldü. Merkez Bankası’nın elindeki müdahale aletlerinin kısıtlanması para ve mal piyasalarında belirsizliğin şiddetlenmesi ve kırılganlığın artmasında başlıca rol oynuyor. DEUTSCHE BANK: MERKEZ’İN BAŞARISI İMKÂNSIZ TL baskı altında kalmaya devam edecek Ekonomi Servisi Deutsche Bank, yaptığı değerlendirmede Türk Lirası’nın TCMB’nin izlediği imkânsız üçleme politikasının kurbanı olduğunu savundu. TCMB’nin izlediği istikrarlı büyüme, istikrarlı cari açık ve istikrarlı cari işlemler açığının aynı anda sağlanması politikasını ‘imkânsız üçleme’ olarak tanımlayan Deutsche Bank, haziran ayı TÜFE rakamlarının bu hedeflerin imkânsızlığına olan inancı güçlendirdiğini ve mayıs ayı cari işlemler rakamlarının da TCMB’ye yardımcı olmadığını vurguladı. Banka perşembe günü açıkladığı son raporunda, TCMB’nin kurdaki değer kaybının önüne geçmek için döviz rezervlerini kullanmasının sürdürülebilir bir strateji olmadığını ifade etti. Deutsche Bank, TCMB pes edene ve faiz artırana kadar Türk Lirası’nın baskı altında kalmaya devam edeceğini öngördüklerini belirtti. Deutsche Bank, makroekonomik bir perspektiften bakıldığında ve yurtiçi kredi büyümesinin arttığı, TL’nin zayıfladığı ve enflasyonun yükseldiği dikkate alındığında faiz artırmanın çok büyük bir sorun olmayacağını da savundu. Direnişteki kadınlar, İstanbul Haber Servisi Direnişteki Kadınlarla Dayanışma Kadın PLatformu, ünlü Ermenegildo Zegna markasına üretim yapan İsmaco fabrikasından çıkarılan 9 işçi ile dayanışmak için dün firmanın Nişantaşı mağazasında protesto gösterisi yaptı. Bu direnişe destek veren Dayanışma Kadın Platformu adına basın açıklaması yapan Nuran Gülenç, Tuzla Serbest Bölge’de çalışan 9 işçinin Deriİş Sendikası’na üye oldukları için işten atıldıklarını belirtti. Gülenç, “İşten atılan tüm işçiler geri alınıp, sendikal haklara ve kadınların çalışmaktan özgür yaşama isteğinden doğan haklarına saygı gösGÖMLEK terilinceye kadar dayanışmamız ve müFİYATINA cadelemiz devam edecek” diye konuştu. İşten çıkarılanlardan Münevver KızıİŞÇİ luyan ise “Tuzla Serbest Bölge’de kurİşten atılanlardan Münevver Kızıluyan, işçilere, tehdit ile bütün yasal duğumuz çadırda mücadelemize devam güvencelerini yok sayan sözleşme dayatıldığını belirterek “Bir gömlek ediyoruz. Çadırımızda dahi tacizler tehfiyatına işçi çalıştırıyorlar. İtalya’da ücretler bizimkinin 23 katı” dedi. ditler sürüyor” dedi. Zegna işçilerinin yanında u Sosyal sorumluluk projesi, “10.000 Kadın Girişimci Sertifika Programı”, bu yıl boyunca 130 kadın girişimciye daha burslu eğitim verecek. Bugüne kadar binlerce aday arasından seçilen 274 kadın girişimcinin yararlandığı proje tamamlandığında, Türkiye’de 400 kadın girişimci eğitim almış olacak. Programdan yararlanmak isteyen kadın girişimciler www.10000kadin.org web sitesinden başvurularını yapabilecekler. Ekonomi Servisi Küresel finansal hizmetler şirketi Goldman Sachs’ın “10.000 Kadın Girişimci Sertifika Programı”nı Türkiye’de Goldman Sachs Vakfı işbirliğiyle yürüten Özyeğin Üniversitesi, bu yıl 130 kadın girişimciye eğitim desteği verecek. Üniversitenin Türkiye’de 2009’da başladığı sosyal sorumluluk projesi çerçevesinde, işini büyütmeyi planlayan, en az lise mezunu, işletme lisans ve yüksek lisans eğitimi olmayan kadın girişimciler destekleniyor. Kadın girişimcilerin daha önce bu tür eğitimlerden yararlanamamış, en az iki yıllık iş tecrübesine sahip ve 6 haftalık progra ma katılabilecek durumda olması nitelikleri aranıyor. Toplam 6 haftada 182 saat eğitim veren program “girişimcilik ve sermayeye erişim”, “pazarlama ve satış”, “organizasyonel planlama ve süreç yönetimi”, “muhasebe ve finans”, “ticaret ve iş planı geliştirme” ve “iş planı değerlendirme” konularını içeriyor. Program dahilinde eğitim gören Emel Ayabakan, eğitimi aldığından beri işlerinin yüzde 100 büyüme gösterdiğini söylerken eğitimde öğrendiği bütün bilgileri kullandığını ve yaptığı değişimler sonucunda kendisinin ve çalışanlarının daha mutlu olduğunu belirtti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle