Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 11 TEMMUZ 2013 PERŞEMBE 6 Biz çocuklarımızı çok sever gibi yaparız ama hiç sevmeyiz. Yalnız bugün değil dün de sevmedik! Büyüklerimiz onlara oyuncak dağıtır; bilgisayar, kitap, defter, süt... Hakkâri’de Sümbül Dağı eteklerinde, Kaçkarlar’da... Güneydoğu’da, Ege’de, Akdeniz’de... Çukurova’da, Samsun’da, Kayseri’de, Diyarbakır’da... Biz çocuklarımızı sever gibi görünürüz. Cumhuriyetçi, muhafazakâr, diyelim ki demokrat... Tonton! Yüzü güleç, kaşları çatık! Diyelim ki “Asmayalım da besleyelim mi” gibi laflar eden etmeyen, camiden çıkmayan, oruç tutan tutmayan. Asker ya da sivil! İktidar koltuğunun dayanılmaz keyfinden başı dönen! Antalya L Tipi, Pozantı, İzmir Şakran... Çocuklar hücrededir, gökyüzünün mavisini unutmuştur. Van’da, Aydın’da, pek çok yerde... 18’ine dek çocuk koğuşunda, sonra büyüklerin arasında. HHH Türk, Kürt, Laz, Çerkez... İşkence, taciz, tecavüz... Barışı, özgürlüğü, çocuk haklarını, insanlığı unutalı yıllar olmuş yıllar... Hani canım biz çocukları sever gibi yaparız ya! 1617 yaşındaki Mustafa Ali Tombul’u tanır mısınız? Lise öğrencisi! İstanbul’da birkaç gün önce Gezi eylemleri sırasında başına gaz bombası kapsülü isabet eden çocuk! Başı parçalandı, komada! Beyni açık! 15 gün uyutulacak! Doktorlar ona göre karar verecek! Hastaneye koma halinde getirildiğinde bile HABERLER sofrası kurmuş. Bu da nereden çıktı? İcabına bakmalı ama adı üstünde iftar sofrası... TOMA’lar beklesin, gerekirse icabına baksın... Sofradan kalkılıyor, Dolmabahçe’ye teravih namazına gidiliyor. Polis şaşkın: “Amirim gazı basalım mı?” Amir soruyor: “Müdürüm gereğini yapalım mı?” Müdür bir dakika düşünüp valinin kulağına eğiliyor: “Ne yapalım!” Vali: “Bırakın gitsinler!” Gidiyorlar... Kıyamet kopmuyor! Çünkü o gidenler demokrasiden, özgürlükten yana... Kırıp dökmüyor, kimseye zarar vermiyor, aralarına giren kışkırtıcıları kovalıyor... HHH Hep söylerim ya yineleyeyim: Unutkan bir toplumuz! Çocuklara işkence, şiddet, tehdit, tecavüz! Ha Pozantı ha Antalya hiç fark etmiyor. Onları yaftalamak... Koskoca devlet adamları 16 yaşındaki liseli çocukları yargılattı benim canım ülkemde... Çocukları sever gibi yaptı, hiç sevmedi! Çünkü o koca koca devlet adamları dağların doruğunda yaşıyorlardı; çocuklar, insanlar ise ovalarda... Kolaydı din sarmalında yaşayan çocukları ve insanları kandırmak! Hep kandırdılar! Devlet, insan hakları ihlalleri yaptı! Hep üstünü örttüler! Cumhuriyetçi, laik, dindar, muhafazakâr, demokrat, liberal... Şapkasını alıp gidenler, siyasi parti kapattıranlar, sultanlar, padişahlar... Çocukların, insanların hayatlarını ezip geçtiler... Kimi öldürdüler! Bu devlet hep böyleydi, böyle kalacak! Çocuklarını Ezen Devlet!.. polisin dövdüğü Mustafa, yaşam savaşımı veriyor. Eskişehir’de 25 gündür komada olan Ali İsmail Korkmaz dün öldü!.. Ali’ye de eşkıyalar saldırmıştı... Devletin umurunda değil! Biz çocukları severiz ya hep! Cumhuriyetçi, muhafazakâr, darbeci, demokrat, beş vakit namazında, dindar! Devlet baba ya devlet! Eh idare edin gitsin, alışkınız... HHH Canım bir iki ayyaş, birkaç çapulcu çıkmış ortaya, o on binleri kandırmış, alanları doldurtmuş, çocukları kandırmış... Bak dindar kuşaklara kuzu gibi hepsi! Otur diyorsun oturuyor, kalk diyorsun kalkıyor... 50 kişilik devşirme vurucu güç kuruyorsun, İTÜ mezuniyet törenini basıyorsun; terörist öğrenciler onları kovalıyor, posterini indiriyor... O da ne! Şaşırıyorsun! Üçbeş ayyaş, çapulcu işte! Fişle, evlerini bas, gözaltına al, tutukla! Burada demokrasi, özgürlük var! Adını koymuştuk zaten: “İleri demokrasi!” Ortalıkta teröristler var... Onları topluyoruz, alıp götürüyoruz... Bir de bakıyoruz ki antikapitalist Müslümanlar, çapulcularla ve ayyaşlarla iş tutup Beyoğlu’nda iftar Gece Yarısı Darbecileri Yasal Öldürme Evet iktidar gece yarısı operasyonlarıyla bu kez sivil toplumu ve uzmanlık kuruluşlarını devre dışı, etkisiz ve gelirsiz bırakmaya yöneldi. Yine bir “torba yasa” görüşülürken bir önerge yasa maddesine dönüştürülüp içine tıkılıyor ve 423 bin mühendisin çatı örgütü olan TMMOB’nin (Türkiye Mimar ve Mühendis Odaları Birliği) yetki ve gelirleri kentlerin heyulası bakanlığa devrediliyor. Meclis’te hiç görüşülmemiş korsan bir yasa. 12 Eylül 1980 darbeci generalleri de çok kızdıkları mimar mühendis odalarının bu yetkilerini kaldırmak istemiş ama başaramamıştı... İktidarın 12 Eylülcü rejimin niteliklerini aşan ve ancak darbeci ordu ve generalleriyle kıyaslanabilecek yasa, hukuk, adalet vb. uygulamaları ile karşı karşıya bulunuyoruz. RTE iktidarı her adımıyla, her yasasıyla, her kararıyla, polisiyle, bakanlarıyla, milletvekilleriyle, valileriyle kendisine yakıştırılan diktatörlük ve faşizm rejimini inşa etmeyi sürdürüyor. Biz bunları sayıp döktükçe karşımızda, demokrasinin=sandık olduğuna inananlar sadece uygulamaların meşru ve yasal olup olmadığına bakıyor. Evet hukuki ve meşru gibi görünüyor her şey! İşte Meclis, oyçokluğuyla bir kanun kabul ediyor. İktidarda seçilmişler var. O halde toplumun kazanılmış bütün demokratik hak ve hukukunu yok edebilirler. Meclis’te kabul edilen yasalar, anayasaya, demokratik hukuk ve sosyal devlet ilkelerine ve toplumun özgürce gelişmesine mi hizmet ediyor yoksa iktidarın diktatörlüğüne mi, hiç önemli değil. Adamlar anayasanın herkes izin almaksızın gösteri, yürüyüş miting yapabilir açık hükmünü bile takmıyor. Vali bey ve bağlı olduğu yukarıya doğru zincir, anayasayı çiğniyor. Bu iktidar, anayasa ile hiçbir zaman uyum içinde olmadı. Anayasayı takmıyor, ruhuyla uyuşmuyor. İktidar herhangi bir yasa ile de kendini bağlı görmüyor. Önemli olan birilerinin meşru yoldan iktidar gelmiş olması değildir, iktidara geldikten sonra yaptığı gayri meşru, hukuksuz, yasa tanımaz, ülkeyi bölüp parçalayan, keyfi ve diktatoryal, toplumu demokratik bütün giysilerinden arındıran uygulamalarıdır. Seçimle iktidara gelmiş olması mı önemli, yoksa ülkeyi bu hale getirmesi mi? Temel mesele şu: Bir iktidarın, gayri meşruluğa düştüğü halde hâlâ iktidarda kalması, “demokrasi”ye uygun olabilir mi? Bence hemen düşmesi, istifa etmesi, çekilmesi gerekir. HHH İktidar adamlarının niteliklerine bakın hele: Anayasa Mahkemesi 10 yıllık tutukluluk süresini iptal ediyor. Bekir Bozdağ hukukçu, başbakan yardımcısı, yorumluyor hemen: Bu karar çok isabetli olmuştur, sevindim... Ama mahkeme bize 1 yıl izin verdi, bu demek değil ki tahliyeler olacak... Bozdağ adındaki, buz kütlesi gibi, yüzünü gördükçe her keresinde kaygılarımın tepe yaptığı kişi, öğreniyoruz ki vaktiyle Ceza Muhakemesi Kanunu görüşülürken yine bir gece yarısı değişiklik önergesiyle tutukluluk süresini 10 yıla uzatan kişi. Bu kez ise “isabetli oldu” diyor. Bu kadar yüzkaralık, pişkinlik olabilir mi? Ayrıca, Anayasa Mahkemesi Başkanı, Fikret Bila’ya açıklama yapıyor ve bu kişiyi yalanlıyor: Hükümetin yeni yasa yapmasını beklemesi gerekmiyor mahkemelerin. Hâkimler ellerindeki dosyaya göre hemen karar verme yetkisine sahipler. Bozdağ ise siyasi makamdaki kişi olarak, yalan yanlış yorumuyla mahkemeleri etkilemeye çalışıyor ve adeta “salıvermeyin kimseyi” diyor. Bunların hepsi suç. 11 yıldır, demokrasinin d’sini görse mertek sanacak bu kişiler iktidarda. Bozdağ, RTE’ye verdiği bu olağanüstü hizmetlerin karşılığını, Başbakan Yardımcılığı koltuğuna tırmanarak aldı. Tıpkı jöleli bir fırdöndünün, her dönemin adamı bir yüzsüzün de benzer şekilde ödüllendirildiği gibi. Bunların hepsi “siyasal İslamcı”. İktidarda siyasal İslamın has adamları, çocukları oturuyor. Her gün, her an, siyasal İslamdan demokrasi çıkmazı kanıtlıyorlar. Mısır’da Mursi bunu kanıtladı ve şimdi ülkesini ateşin içine attı. RTE iktidarı da durmadan bunu kanıtlıyor ve ülkeyi bir yangın yerine çeviriyor. Askeri yönetimin Mursiciler üzerine ateş açarak 50’yi aşkın kişiyi öldürmesiyle, RTE iktidarının, Gezi Parkı göstericilerinin üzerine aynı şekilde farklı silahlarla ateş açarak 5 genci öldürmesi arasında, özünde bir fark yoktur. Polisin şiddeti ile Mısır’daki askerin şiddeti, benzerdir... Gezi Parkı olaylarının hiçbirini içinden, yanından gözlemlemek ihtiyacını hissetmeyen bazı gazetecileri, şimdi Mısır’da “olayların içinde” görüyoruz. Çünkü orada “asker” var. Türkiye’de polisin öldürmesi, kafa göz yarması, göz çıkartması, sakat bırakması ne de olsa “meşru” yani her şey yasal ve seçilmiş bir iktidardın emriyle gerçekleşiyor!!! Öldürme yasal! Yasal olsun da, binlerce kişi ölsün... CHP’Lİ KADIN veKİLLer: Gezi’nin sesi duymazdan Gözaltındaki Taksim Dayanışması üyeleri sağlık sorunları yaşayan Mücella Yapıcı için açlık grevi başlattı. Yapıcı savcılığın talimatıyla serbest bırakıldı gelinemez TÜREY KÖSE ‘Delil yaratmayı ANKARA Gezi Parkı eylemlerine katılan 3 CHP’li kadın milletvekili Binnaz Toprak, Melda Onur ve Ayşe Eser Danışoğlu’nun partilerinden beklentilerle ilgili raporlarında “Gezi süreci barış ruhunun, yeni Türkiye özleminin dikkate alınması”, “sürekli iktidarı eleştiren, bağıran, ötekileştiren dil yerine Türkiye vizyonu” ve “yerel seçimlerde gençler ve sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliği” üzerinde duruldu. Gezi Parkı sürecinin “Türkiye’yi toplumsal muhalefet ve demokratik özgürlükler adına yeni bir döneme soktuğu” vurgulanan raporda, CHP’nin durması gereken yerle ilgili olarak şu değerlendirmelere yer verildi: “Bu eylemlerin bitmesi ancak katılanların kendi kararlarıyla olacaktır. CHP’nin durması gereken yer, toplumsal muhalefetçe dile getirilen demokratik hak taleplerinin yanında olmaktır. Bu sürecin etkileri bugün sandığımızdan çok daha kalıcı olacak, artık eski söylemlerle ve yöntemlerle politika üretmek ve toplumu yönetmek mümkün olmayacaktır. Gezi Parkı eylemleri kardeşlik, dayanışma duygularının ön plana çıktığı bir Türkiye özlemini bizlere duyurmuştur.” Milletvekilleri, Gezi Parkı eylemleri ve ardından başlatılan ve devam eden mahalle forumlarında kendilerine iletilen talep ve beklentileri şöyle sıraladı: l En çarpıcı örnek olarak “seçim barajının düşürülmesi” konusundaki ısrarımızın hâlâ seçmene ulaşmamış olması verilmiştir. l Bağıran, hakaret eden, agresif, insanları ümitsizliğe, korkuya ve tedirginliğe sürükleyen, ötekileştiren ve dışlayan dilin kullanılmaması istenmektedir. l Gezi Parkı eylemleri Türkiye’de demokratikleşme ve birlikte kardeşçe yaşama algısını yükseltirken partimizin de söylem ve politikalarını bu yönde geliştirmesi bekleniyor. l “Asla bir araya gelemez” denebilecek farklı ideolojik ve etnik grupların kendiliğinden gelişen bir barış süreci modelini ortaya koydukları, CHP’nin de barış konusundaki politikalarında bu ruhu dikkate alması istenmiştir. l İktidarın dayattığı muhafazakârlık karşısında seküler yaşamayı tercih eden kesimlerin yaşam tarzlarının savunulması ve haklarının korunması gerektiği beklenmektedir. l Kimsenin çalışma hakkının kıyafetinden ötürü engellenmemesi, Gezi Parkı eylemlerinde omuz omuza direnen kitlelerin çalışma hayatlarında birbirlerinden koparılmamaları gerektiği belirtilmiştir. l Yerel seçimlerde başta gençler olmak üzere değişik halk kesimlerini seçim sürecine dahil etme yönünde bir eylem planı yapılması beklenmektedir. l Yerel seçimlerde her hizmet seviyesindeki aday belirlemelerde mahalle platformlarının görüş ve tekliflerine de başvurulması istenmektedir. amaçlıyorlar’ İstanbul Haber Servisi Taksim Dayanışması’nın çağrısıyla 8 Temmuz akşamı Gezi Parkı’nda toplananlara yönelik polis müdahalesi sırasında gözaltına alınan Mimarlar Odası İstanbul Şubesi Genel Sekreteri Mücella Yapıcı sağlık sorunları nedeniyle savcılık talimatıyla serbest bırakıldı. Aralarında İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. Ali Çerkezoğlu ve TKP MYK üyesi Erkan Baş’ın da bulunduğu 50 kişi hakkında ise 2 günlük u Taksim Dayanışması yöneticilerinin Emniyet’te parmak izlerinin alındığını, bazı şüpheliler için bu işlem sırasında zor kullanıldığını söyleyen avukat Erkut Güzel, “Neden parmak izi alınsın. Bu işlem delil yaratma amacıyla yapılıyor” dedi. ek gözaltı süresi alındı. Gözaltında bulunanlar Yapıcı’nın kalp hastası olmasına karşın serbest bırakılmaması ve nezarethane koşullarının kötü olması nedeniyle açlık grevine başladı. Akşam saatlerinde sağlık kontrolünden geçirilen Yapıcı, daha zonra savcılığın talimatıyla serbest bırakıldı. Avukat Erkut Güzel yaptığı açıklamada Mimarlar Odası İstanbul Şubesi Genel Sekreteri Mücella Yapıcı ve İstanbul Tabip Odası Genel Sek ‘Zor kullanıldı’ ‘Anayasa açıkça ihlal ediliyor’ İstanbul Barosu, İstanbul Tabip Odası’nın da bileşenleri arasında yer aldığı İstanbul Meslek Odaları Koordinasyonu dün saat 11.00 sıralarında İstanbul Adliyesi önünde meslek odası yöneticilerinin gözaltına alınmasını ve evlerinin basılmasını protesto etti. Ortak açıklamayı okuyan İstanbul Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Taner Gören, baskıların ve hukuksuz uygulamaların onları yıldıramayacağını söyledi. İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal da, Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ ve AKP Çankırı Milletvekili İdris Şahin’in palalı saldırganların eylemlerini hukuki ve meşru gördüğünü vurgulayarak “Bundan sonra yaşanabilecek her türlü sonuçtan öncelikle Başbakan, siyasi iktidar, İstanbul Valisi ve İstanbul Emniyet Müdürü sorumludur. Geldiğimiz nokta ileri faşizmdir ve sonu da hep hüsran olmuştur” diye konuştu. Prof. İbrahim Kaboğlu ise, anayasanın açıkça ihlal edildiğine dikkat çekti. TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu üyesi Osman Öztürk de gözaltına alınanların evlerinde hiçbir suç unsuru bulunamayacağını anlattı. reteri Ali Çerkezoğlu’nun da aralarında bulunduğu Taksim Dayanışması yöneticilerinin Emniyet’te parmak izlerinin alındığını, bazı şüpheliler için bu işlem sırasında zor kullanıldığını söyledi. Soruşturmanın 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet ve polise direnme suçundan yürütüldüğünü anlatan avukat Güzel, gözaltı süresinin bir gün daha uzatıldığını, savcının buna gerekçe olarak “delillerin incelenmesini” gösterdiğini anlattı. Güzel, atfedilen iki suçla deliller arasında bir bağlantı olmadığını belirterek “Saçma olan şu: Hukuken, suçlama ile delil arasında bağlantı kurulması gerekir. Parmak izi hırsızlık şüphelisi için alınır. Neden parmak izi alınsın. Onun delili görüntü olabilir ancak. Bu işlem delil yaratma amacıyla yapılıyor” dedi. Bu arada Ali Çerkezoğlu’nun önceki gün evinde yapılan aramada birçok CD, bir defter, cep telefonu ve harddisk ile “Ekim 2006 Suriye Lübnan TTB Gezisi” adlı bir video kasete de el konulduğu belirtildi. DİSK’ten çağrı DİSK Genel Başkanı Kani Beko da dün yazılı bir açıklama yaparak bugün Çağlayan Adliyesi’nde gözaltında bulunanlara destek olma çağrısı yaptı. Beko açıklamasında “AKP hükümetine bir kez daha hatırlatmak isteriz ki zulüm ile abat olanın ahiri berbat olur” dedi. Divan oteli: Haberler gerçekdışı Ekonomi Servisi Gezi Parkı eylemleri sırasında yaralılara ve eylemcilere yardım ettiği gerekçesiyle hükümet üyeleri tarafından eleştirilen Divan oteli, yaptığı yazılı açıklamayla hakkındaki iddiaları yalanladı. Divan Turizm İşletmeleri AŞ’den yapılan açıklamada, “31 Mayıs tarihinde Gezi Parkı’nda başlayan ve bugüne kadar devam eden süreçte Taksim’deki Divan İstanbul otelimizin gösterdiği insani yaklaşımın maksadından çok uzak karalayıcı amaçlar ile bağdaştırıldığını üzülerek izlemekteyiz” ifadelerine yer verildi. Otelin haksız suçlama ve ithamlara maruz bırakılarak sürecin temel muhataplarından biri ilan edildiği belirtilen açıklamada, “Özellikle son günlerde, bu asılsız iddialar gerçekdışı görüntü ve fotoğraflar eşliğinde kamuoyu ile paylaşılmıştır. Divan İstanbul’un odaları denilerek televizyonlara dağıtılan ‘molotofkokteyli’ görülen oda kayıtları Divan İstanbul’a ait olmayıp tersinin kanıtlanması bu kadar kolay olan bilgilerin bile çarpıtıldığını görmek üzücü ve yıpratıcıdır” denildi. Açıklamada şunlar kaydedildi: “Otelimizin önündeki otoparkta Gezi Parkı olayları öncesindeki günlerde hazırlık yapıldığı, otoparkın önceden hastane haline getirildiği, iki bin sedyenin hazırlandığı, kumanya dağıtıldığı, para dağıtıldığı ve bunun gibi söylemlerin tümü gerçekdışıdır. Bahsi geçen ve otelimizin önündeki otopark İstanbul Büyükşehir Belediyesi iştiraki İSPARK tarafından işletilmekte olup olayların öncesi günlerdeki kamera kayıtları da kolaylıkla sağlanabilir.” İzmit’te 4 tutuklama KOCAELİ(Cumhuriyet) İzmit’te 3 gün önce sabaha karşı gözaltına alınan 17 kişiden 7’si savcılık tarafından serbest bırakılırken mahkemeye çıkarılan 10 kişiden 4’ü tutuklandı. “Memura mukavemet, direnme, yaralama ve kamu malına zarar vermek”le suçlanan gençlere ayrıca 40 metrekarelik granit taşı, 12 metrekarelik çakıl döşeme, 700 metrekarelik çim alan ve bir krom tabelaya zarar verdikleri gerekçesiyle de 14 bin 450 lira para cezası kesildi.