14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
11 TEMMUZ 2013 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA DIŞ HABERLER [email protected] 15 Obama jurnale umut bağladı Güvenlikle ilgili sızmalara karşı Abdülhamit yöntemi Başarılı olmaz Dış Haberler Servisi ABD Başkanı Barack Obama’nın, ABD resmi kurumlarında sık sık yaşanan sızıntıları ve güvenlik ihlallerini önlemek amacıyla tüm federal güvenlik birimi çalışanlarına birbirlerini ihbar etme emri verdiği iddia edildi. Amerikan Drudge Report sitesinin haberine göre çalışanlar, kuşkulu gördükleri meslektaşlarının davranışlarından yetkilileri haberdar edecekler. İç Tehdit Programı olarak adlandırılan teknik milyonlarca federal bürokratın personellerinin davranışlarını incelemeleri esasına dayanıyor. Bürokratların konuya ilişkin raporlarında bir hata olması halinde cezai yaptırımla karşı karşıya alabilecekleri de belirtiliyor. Habere göre Ekim 2011’de Obama’nın desteklediği program, ABD askeri Bradley Manning’in yüz binlerce dosyayı bilgisayarına indirerek WikiLeaks sızıntısına yol açmasından sonra “başkanlık emri” olarak gündeme getirildi. Emir bütün federal birimleri ve ajansları, barış gücü askerlerini, eğitim birimlerinin ve ulusal güvenlikle doğrudan ilgisi olmayan bölümleri de kapsıyor. Program uyarınca federal çalışanlar yaşam tarzlarına, tutum ve davranışlarına dikkat etmek zorundalar. Mali zorluklar içinde olan, beklenmedik yolculuklara çıkan kişilerin “ABD’ye zarar verebilme olasılığı” taşıyabileceklerinin öngörüldüğü programla ilgili görevli, kuşkulu personelin, mali hesaplarına ve disiplin dosyalarına girebilecek. Program 5 milyona yakın federal çalışanı bu konuda eğitimden geçmeyi de içeriyor. Ancak konuyla ilgili uzmanlara göre, söz konusu programın başarıya ulaşma şansı yok. Uzmanlar gelecekteki sızmaları önlemeyi amaçlayan bu uygulamanın özel hakları ihlal anlamına geleceğini kaydettiler. Beyaz Saray, Adalet Bakanlığı, Barış Güçleri ve Sağlık Bakanlığı, İç Güvenlik Örgütü ve Eğitim Birimi yetkililerinin konuyla ilgili sorulara yanıt vermedikleri ve yorum yapmadıkları belirtiliyor. Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Sözcüsü Caitlin Hayden, İç Tehdit Programı’nın “sivil haklar ve özgürlükler ile mahremiyeti koruyucu önlemler ” de içerdiğini kaydetti ancak ayrıntılı bilgi vermedi. Mısır: ‘Anne Amerika’nın Yol Haritası “Sisi darbesi” sonrasında yaşananlar, yalnız “yağmurdan kaçarken doluya tutulmak” deyimiyle açıklanabilir ki buna Amerikalılar aslında “tavadan kurtulup, ateşe düşmek” der... “Despot Mursi”den kurtulmak çaresizliği içinde orduya sarılan muhalif cephe, “gidene rahmet okutacak” ateşle sarıldı şimdi. Bir yanda 22 milyon imza toplayarak Mursi’ye karşı “2. Tahrir”i kotaran “tamarod” (isyan) sayesinde, hâkim konuma gelen generaller var... Diğer yanda... köktendincilikte Mursi’yi aratacak “selefiler”... Köprüyü geçene dek “ayıya dayı” diyen ve Mursi’nin alaşağı ediliş sürecine dek ordu ile “tamarod” dalgasının Ykuşağına yarenlik eden “selefiler”, Müslüman Kardeşler’in devre dışı kalmasının ardından “dinci cephenin” en ön plandaki temsilcisi oldular... “Yol haritası” adı altında sunulan “geçiş döneminde”, Mursi parantezinde “dincilik” adına elde edilen ne varsa korunması ve daha güçlendirilmesi için askerlerle bundan böyle Mısır’ın en köktenci gücü “selefiler” müzakere edecek! ‘Hata yapıldı, ama ağır hata değildi’ Dış Haberler Servisi Almanya’da 8’i Türk 10 kişiyi öldüren Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) Neonazi terör hücresi sanıklarının yargılandığı davanın 20. duruşmasında, Neonazilerin bilinen ilk cinayetiyle ilgili tanıklar dinlendi. Münih’teki mahkeme, Enver Şimşek cinayeti soruşturmasını yürüten 2 polisin de bulunduğu 9 tanığı dinledi ve kanıtları ele aldı. Sanık Holger Gerlach’ın ifadesini alan savcı da tanık olarak dinlendi. Nürnberg’de çiçekçilik yapan Enver Şimşek, 2000 yılının eylül ayında öldürülmüş, cinayet yıllarca aydınlatılamamıştı. Münih Yüksek Eyalet Mahkemesi, yargılamanın uzaması ve yeni tanıklar nedeniyle karar duruşmasını 2014 yılı sonuna erteledi. Bu arada Almanya’daki NSU cinayetlerini inceleyen Bavyera Parlamentosu Araştırma Komisyonu sonuç raporununun açıklandığı kaydedildi. Çamur kırk kişiyi yuttu Ç Bavyera Parlamentosu Araştırma Komisyonunu’nun NSU raporu Komisyon, Bavyera polisinin eyalette işlenen beş cinayeti araştırırken organize suç şebekesi tezine ağırlık vererek hatalar yaptığı, ama bunların ağır hatalar olmadığı belirtildi. Hürriyet’in haberine göre, raporun komisyondaki tüm partilerin yüzde doksanlık olurunu aldığını belirten komisyon başkanı Franz Schindler (SPD) “Önemli olan bu olaylardan ders çıkarmaktır” dedi. Anayasayı Koruma Örgütü, polis ve diğer makamların aşırı sağı ciddiye almadıkları vurgulanan raporda, “Başarısızlıktaki en önemli neden yeterli bilgi edinilememesiydi. Gelecekte kurumlar arasındaki bilgi alışverişinin daha etkili olarak işlemesinin önemi ortaya çıktı” denildi. Sosyal demokratlar ve Yeşiller’in kaldırılmasını talep ettiği Anayasayı Koruma Örgütü’nün kaldırılıp kaldırılmayacağı konusunda ise anlaşma sağlanamadı. REUTERS in’in Siçuan eyaletinin başkenti Zhongxing kentinde şiddetli yağışlar sonucu meydana gelen toprak kaymasında en az 40 kişinin hayatını kaybettiği bildirildi. Yetkililerin 11 ailenin toprak altında kaldığını duyurduğu felaket bölgesinden 200 kişinin tahliye edildiği kaydedildi. Zhongxing’de köprü yıkıldıktan sonra sel sularına kapıldığı tespit edilen 12 kişiyi kurtarma çalışmalarına ise 2 bin 700 görevlinin katıldığı açıklandı. Sürecin patronu Suudi Arabistan Mısır’da acı bir kara mizahla “anne” olarak tabir edilen ABD’ye de süreçte yol haritasını formatlamak düşecek... Bunlar yetmezmiş gibi, uluslararası planda Müslüman Kardeşler’in bir numaralı hamisi Katar geri çekilirken, yeni rejimi, köktenci selefilerin baş sponsoru “Suudi Arabistan” ile “Birleşik Arap Emirlikleri”(BAE) fonlayacak... Şeriatın en gerici versiyonunun temsilcisi olan “Suudi Arabistan” ve onunla aynı safı paylaşan “BAE”, Kahire’ye şimdiden 8 milyar dolarlık fon tahsis etti bile. Bu, Katar’ın son iki yılda Mısır’a aktardığı meblağa eşit büyüklükte bir kaynak... Bu kaynaklar olmadan Mısır ekonomisinin ayakta kalması mümkün değil. Ortadoğu’nun en muhafazakâr ve en koyu şeriat ülkesi Suudi Arabistan ile uzantısı selefilerin Mısır’a daha fazla özgürlük getireceğini düşünmek hayal. Özgürlük mücadelesinde önce Mübarek’i, ardından da “2. Tahrir”le Mürsi’yi deviren gençler, kadınlar ve laik güçlerin cephesi bu durumda... hep geri püskürtülüyor. “Tahrir’in değişimci güçleri” ile gericiler sadece kendi siyasi emellerini gerçekleştirmek amacıyla geçici bir süre için yan yana geliyorlar, sonra ilk fırsatta bir safra gibi yenilikçi halkayı silkeleyip atıyorlar. “Derin güçler”, “derin pazarlıklar” için arkadan masaya oturuyor; Tahrir’in Ykuşağına olanı biteni izlemek kalıyor! Tahrir gençliği, görevdeki diktatörün devrilme aşamasına dek işlev görüyor; bunu izleyen siyasi gelişmeleri şartlayamıyor. Diktatörün devrilmesindeki en dinamik öğe olmasına karşın, Mübarek ve Mürsi örneklerinde görüldüğü gibi... kutlamalar bitince denkleme giremiyorlar. Mürsi’nin devrilişinden bu yana geçen bir haftada olanlar, Tahrir gençliğini yeni bir hüsranın beklediğini gösteriyor. “Anne”nin telkin ettiği yol haritası uyarınca, yeni anayasa önümüzdeki altı ayda yapılıp referanduma sunulacak. Bunun ardından da parlamento ve başkanlık seçimleri gelecek. Süreçte bir “akiller” komitesi kurulacak. “Akiller”; darbe sonrasında askıya alınan Mursi anayasasının hangi bölümlerinin kesilip, hangilerinin korunacağını/yenileneceğini kararlaştıracaklar. Ne var ki Mursi aralığında geliştirilen şeriata dönük maddelerin, olduğu gibi kalacağı, şimdiden aşikâr... “Yol haritası”nın Batı’ya dönük yüzü olan Baradey, İslamcı Mursi anayasasının tamamıyla iptal edilmesini talep etmiş.... Süratle devreye giren “selefiler” ise derhal orduyla pazarlığa oturmuş. Ve özünü şeriattan alan maddelerin olduğu gibi korunması karşılığında destek vereceklerini, aksi halde yeni dönem için sundukları desteği çekeceklerini belirtmişler. Müslüman Kardeşler’in darbeyle zaten saf dışı edildiği bir ortamda, oyların yüzde 25’ine sahip, ülkenin iki numaralı gücü olan “selefilerin” süreçte kalması önemli. Ordu ve köktenci selefiler bu nedenle son kertede kafa kafaya verip, anayasadaki dinci maddelerin korunması için anlaşmış. “Tamarod” tayfası, konuya hiçbir biçimde müdahil olamamış! Ykuşağı ve “tamarod” ekibinin en büyük sorunu bu: Siyaset aşamasında, gösterilerdeki gücünü gösterememesi. Kendisinden çok daha deneyimli, büyük ve örgütlü olan geleneksel gerici güçler karşısında siyaset üretmeyi becerememesi... İçler acısı bu tablo bana, “statükoculuğun” tarifini yapan ünlü İtalyan yazar Tomasi di Lampedusa’nun sözlerini hatırlatıyor. “Her şeyin olduğu gibi kalabilmesi için her şeyi değiştirmek gerekebilir” der Lampedusa... Kahire’de de her seferinde her şey değiştiriliyormuş gibi yapılıp, aynen korunuyor. Kazara herhangi bir değişiklik olursa, bu yalnız geriye doğru oluyor. Düzeltme: “Ilımlı İslam’dan Askeri Vesayete Türk Modeli” başlıklı son yazımda, “Darbe salt Mursi’ye değil, Müslüman Kardeşler’e ve Müslüman Kardeşler’in sponsorluğunu yapan tüm kesimlere yapılmış oldu” şeklinde olması gereken cümledeki ilgili ifadeler, “Müslüman Demokratlar” ve “Müslüman Demokratların sponsorluğunu yapan tüm kesimler” olarak çıkmıştır. Düzeltir, özür dilerim. FARC’ın siyasi kanadı artık yasal Dış Haberler Servisi Kolombiya’da yıllarca yönetime karşı savaş veren solcu Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri’nin (FARC) siyasi kanadı Vatansever Birlik’e “yasal siyaset yapma izni” verildiği bildirildi. Yüksek Mahkeme, aday göstermediği gerekçesiyle 2002’deki seçimlere girişi engellenen ve yasal statüsünü kaybeden partinin o dönem devlet destekli ölüm timlerince hedef alındığını belirterek yasal statüsünün verilmesine hükmetti. Parti, 1985’te FARC’ın dönemin Kolombiya Cumhurbaşkanı Belisario Betancourt ile yaptığı barış görüşmeleri sırasında kurulmuştu. Vatansever Birlik’in üç bin kadar üyesi ve birkaç cumhurbaşkanı adayı, hükümetin göz yummasıyla sağcı milisler ve uyuşturucu kaçakçıları tarafından öldürülmüştü. Karar, hükümet ve FARC arasında elli yıldır süren çatışmaları önlemek amacıyla barış görüşmelerinin yapıldığı bir dönemde alındı. 60’lı yıllarda başlayan çatışmalarda 600 bin kişi öldü ve resmi tahminlere göre üç milyondan fazla kişi, ülke içinde mülteci durumuna düştü. 2011’de 16 bin silahlı üyesi olduğu sanılan FARC’ın şu anda sekiz bin kadar militanı olduğu belirtiliyor. FARC ile Kolombiya hükümeti arasında önceki yıllarda da anlaşma girişimleri olmuş ancak bu girişimler başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Ykuşağını bekleyen hüsran GÖZALTILARI KINIYORUZ Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi II. Başkanı Sabri Orcan, Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi ÇED Danışma Kurulu ve Taksim Dayanışması Sekreteri Mimar Mücella Yapıcı, Mimar Cansu Yapıcı, TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Süleyman Solmaz, Şehir Plancıları Odası İstanbul Şube Sekreteri Akif Burak Atlar, Şehir Plancıları Odası Sekreter Yardımcısı Sezi Zaman, Elektrik Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Beyza Metin, Ziraat Mühendisleri Odası üyesi Hakan Dilmeç ve birçok kurum temsilcisi arkadaşımız hiçbir gerekçe gösterilmeksizin gözaltına alınmışlar ve hukuksuzca gözaltı süreleri uzatılmıştır. Hukuk dışı gözaltına alınan meslektaşlarımız bir an önce serbest bırakılmalıdır. Toplum yararına ve kamusal haklara sahip çıkmak amacıyla hareket eden Taksim Dayanışması bileşenlerine, meslek odalarına, siyasi partilere ve tüm demokratik kitle örgütlerine yönelen gözaltı ve tutuklamalar hukuk dışıdır ve kabul edilemez. Mimarlar Odası olarak mesleğimizin bilimsel ve etik değerlerini savunmaya ve bu doğrultuda kararlılıkla mücadeleye devam edeceğimizi bir kez daha vurguluyoruz. TMMOB MİMARLAR ODASI İSTANBUL BÜYÜKKENT ŞUBESİ ANADOLU 1. BÜYÜKKENT BÖLGE TEMSİLCİLİĞİ ANADOLU 2. BÜYÜKKENT BÖLGE TEMSİLCİLİĞİ TRAKYA BÜYÜKKENT BÖLGE TEMSİLCİLİĞİ Masao Yoshida Kahraman Japon öldü l Fukuşima Nükleer Santralı’nda faciayı önlemişti Dış Haberler Servisi Japonya’da iki yıl önce Fukuşima Nükleer Santralı’nda yaşanan ve nükleer bir felakete yol açan sızıntı sırasında yetkili olan mühendis Masao Yoshida önceki gün yemek borusu kanserine yenik düştü. 2011 Mart ayında deprem sonrası meydana gelen tsunami sırasında santralın sorumluğunu yürüten ancak hastalığından dolayı 2011 Aralık ayında görevinden istifa eden Yoshida dev dalgalar soğutma sistemini devirip reaktörleri erittiğinde küçük ekibiyle birlikte kalarak santralı kontrol altında tutmaya çalışmıştı. Yetkililer, santralda olası bir büyük felaketi önlediği için Japonların gözünde kahraman haline gelen Yoshida’nın hastalığının radyasyondan kaynaklanmadığını iddia etti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle