15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
9 HAZİRAN 2013 PAZAR CUMHURİYET KÜLTÜR Gezi Parkı Direnişi’nde başından beri yer alan oyuncu Şebnem Sönmez’den Erdoğan tanımlaması: [email protected] 23 Pamuk İTaLYa’Da kONuŞTu ‘Ülkem için endişeliyim’ Kültür Servisi Gezi Parkı protestolarının dokuzuncu gününde bir yazı kaleme alan yazar Orhan Pamuk, İtalya’nın Floransa kentinde düzenlenen bir söyleşide Gezi Parkı protestolarıyla ilgili sorulan soruları yanıtladı. İtalyan La Repubblica gazetesinin düzenlediği, bir okuyucu festivali olan “Repubblica delle İdee” (Fikirlerin Cumhuriyeti) adlı etkinliğe konuk olarak katılan Pamuk, “Türkiye’de önemli şeyler oluyor. Bir çeşit değişim sürecinden geçiyor. Bugün yaşananlar beni endişelendiriyor. Ülkemin geleceği için de endişeliyim ve göstericiler ile hükümet arasında barışçıl bir çözüme ulaşmak konusunda hiçbir sinyal olmamasından dolayı da çok üzgünüm” dedi. Protestocuların öfkesine de çok saygılı olduğunu dile getiren Pamuk, Taksim’in siyasi bir geçmişe sahip olduğunu hatırlatarak, “Orada muhafazakârlar, milliyetçiler, sosyalistler ve sosyal demokratlar ile askerin geçişini gördüm. Umarım bu konu barışla sonuçlanır” dedi. En büyük Bölücübaşı Kim? Onlar, biz hepimiz farklıyız dedikçe... O, hayır ya düşmansınız ya da benden diyor... Ya bana oy vereceksin ya da Ergenekon’sun, 28 Şubat’çısın, darbecisin, anarşistsin, ulusalcısın, laikçi komplocusun, marjinalsin diyor. Onlar, biz kadın, erkek, lezbien, gey, biseksüel, transseksüel, genç, yaşlı, çocuk ve de bilgeyiz dedikçe; Kürt, Türk, Yahudi, Çerkez, Ermeni, Alevi, Sünni, inançlı ya da inançsızız dedikçe... O, hayır hepiniz aynı kalıp olacaksınız diyor. Gençsen, kafası kıyak gençlik değil, dindar ve muhafazakâr gençlik olacaksın diyor; kadınsan en az üç çocuk doğuracak ve ancak aile içinde var olacaksın, asla kürtaj olmayacaksın diyor. Ya başını örtüp “namuslu” olacaksın ya da başını örtmeyip “ahlaksız”... Onlar her görüşe, her düşünceye yer açıyor, düşlerini paylaşıyor, özlemlerini dile getiren slogan atıyor, şarkı söylüyor, halay çekiyor, kitap okuyor, öpüşüyor, sevişiyor, ekmeğini bölüşüyor... O, yasak getiriyor. Öpüşmek yasak, el ele tutuşmak yasak, kızlı erkekli oturmak yasak. Baskı uyguluyor. Söz dinlemezsen, dediğimi yapmazsan seni cezalandırırım, inim inim inletir, süründürürüm diyor. Onlar her düşene omuz verdikçe, yardıma koştukça... O, polisi, TOMA’ları, tazyikli suyu, biber gazını üzerlerine salıyor. Onlar, partiler üstüyüz diyorlar. “AKP’siz dine, CHP’siz Ata’ya, MHP’siz vatana, BDP’siz Kürtlere sahip çıkarız. Çünkü biz halkız” diyor. O, suçluya işaret ediyor: Sosyal medyaya, yandaş olmayan, yalaka olmayan hükmünü geçiremediği basına, CHP’ye, işadamlarına... Onlar, kendiliğinden başlayan direnişin kahramanları. Onlar, demokrasinin sadece seçim olmadığının bilincinde olanlar; “Önce her şey gaz bulutuydu, sonra hayat başladı”yı hayata geçiren, “yetti artık” diyenler. Yetti artık hayatıma karışma, giysime, bedenime karışma, okuluma karışma, kentime, mahalleme karışma, heykelime, sinemama, tiyatroma, operama, müziğime karışma, doğama ve çevreme karışma! Buna karşılık: Kibir, inat, dediğim dedik, tek adamlık ve “Türkiye’de evlerinde zor tuttuğumuz bir yüzde 50 var” söylemi ve tehdidi... Şimdi bir soru: Bilin bakalım, benim bu güzel ülkemde en büyük bölücübaşı kimdir? Ve havaalanı konuşması: Bir kez daha biz ve sizi birbirinden ayırdı. Bizden olanlar, düşmandan olanlar... En çok şu nidayı duydum: “Biz Tayyip’in askerleriyiz.” Buyurun buradan yakın: Bir yanda “Tayyip’in askerleri” bir yanda “halk” ya da Tayyip’in askeri olmayanlar! Tayyip’in askerleri işaret bekliyor. Gidip Taksim’i ezmeye hazırlar. Sahi kimdir bölücü şahı? Oysa o ana dek yaşadığım şuydu: Sadece Taksim Meydanı’nda ve Gezi’de değil, inanın kentin her yerinde herkes birbirine daha büyük sevgi, daha çok saygı, daha az hoyratlıkla yanaşıyordu sanki. Taksim’e giden, Taksim’den dönen metro yolcularının birbirlerini alkışlamaları, konuşmadan anlaşmaları çarpıcıydı. Herkes birbirine dokunuyordu. İstanbul ve insanlar daha güler yüzlüydü... Çoğulculuğun, çoksesliliğin önünde engel oluşturan, kin ve nefret üreten bölücüler inattan vazgeçinceye dek mücadeleye devam. Şebnem Sönmez Gezi Parkı’nda ‘sanatıyla direniyor’ Otoriter ve baskıcı baba CEREN ÇIPLAK İlk gününden beri Taksim Gezi Parkı direnişinin içinde yer alan tiyatro ve sinema oyuncusu Şebnem Sönmez’in sesi maruz kaldığı ağır biber gazından dolayı boğuk; yüreği ise kırgın... Gezi Parkı’nın dış duvarının kenarında sessiz, sakin bir yere oturuyoruz. Direnişçiler orada bile bizi bulup çay ikram ediyorlar... Az önce parkın içinden geçerken bir afişte Shakespeare’in “Zaman çığrından çıktı” sözünü gördüm... Vay! Doğru. Burada da zaman bir anda çığrından çıktı! Başbakan yurda döndü. Ne hissediyorsunuz? Bu şuna benziyor, babanız bir anda iş gezisine çıkın ca evde deli gibi parti verimem ki, insan korktuğu şeyi lir! “Baba” döndü, evi temiz sevmez. Babam bana kızdıgörmek istiyor ama yeni eviğında otorite uyguladığında ne alışacak, sevecek bu evi... ne yapıyorsam şimdi de aynı Başbakan, tarif ettiğişeyi yapıyorum. Baniz baba figürü gibam bana algıbi otoriter ve layamadıSönmez, baskıcı mı? ğım bir Evet yasak ‘Babam bana kızdığında, otoriter kootorite uyguladığında ne ve baskıyarcı. Otosa yapıyorsam, şimdi de aynı şeyi ritesiçoyapıyorum’ diyor. ‘Örgütlü bir güç ni sevcuk yok burada. İnsanlar yeter miyorum, olabu bir teşrak ne artık diyorlar.’ bih oldu asyaparım? lında. Babalar deİçimden neğişmez belki ama Başbaden diye sorarım, kan değişebilir, fark orada. cesaretim varsa sözlü, cesaBaşbakan’ın görevde kalmaretim yoksa o neden içimsı bizi sevmesiyle mümkün, de kalır, anlamaya çalışırım. sevmiyorsa da saygı duyBir kez daha yaparsa bu “nemalı, ama şiddet yok. “Baden” sorusu gittikçe büyür. ba” şiddet uygularsa seveBir daha yaparsa patlarım, bu neden sorusu patladı. Buradaki son durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Burada artık sanatçılar, CHP’liler vs arasındaki duvarlar kalktı. Çocuğunun bir protestoya gitmesinden korkan ebeveynler artık çocuklarının sırt çantasına gaz maskesi, yüzücü gözlüğü koyuyor. Bu ne kadar sürede oldu? İki günde. Ben böyle bir gün göreceğimi bilemedim, kimse bilemedi dolayısıyla örgütlü bir mücadele yok. Organize bir güç yok burada. İnsanlar “Yeter artık” diyor. Şunu da belirtmek isterim: Direnişçilere şiddet uygulayanlar yargılanmazsa artık bu kadarı da çok ayıp olur! Bir insan olarak öncelikle hükümetten bunu bekliyorum. YAYINEVİ KİTABEVİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle