16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 9 HAZİRAN 2013 PAZAR 18 n Baştarafı 1. Sayfada HABERLER CÜNEYT ARCAYÜREK GÜNCEL olmaya özenen bu ülkede demokrasiye hâlâ tek gözle baktığını kanıtlamış oldular. Havaalanı konuşmasında öl deyince ölecek olan partililerinin gazını alırken demokratik taleplere canını feda edeceğini söyleyen başbakanları; demokrat ama ne demokrat!.. Gezi Parkı eylemlerini vandalizm diye suçlayarak aslında yurt çapında iktidarını protesto eden eylemlerin demokratik içerik taşımadığını söylüyor. Dili de gönlü de 77 ilde hep bir ağızdan halkın “artık bıktık senin tek adamlık dayatmalarından” demeye gelen haykırışlarındaki anlamı kavrayamadı. Anlayamadığını da havaalanındaki konuşmasında açığa vurdu. HHH Eylemlerin başlangıcının Gezi Parkı’nda söktürdüğü ağaçlarla çevreye verilen zarardan kaynaklandığına, her alanda olduğu gibi çevrecilikte de usta mı usta, bir numara bilgi sahibi olduğuna kendini inandırmış, eylemcilere, “Gelin, çevre konusunda birlikte çalışalım” diyor. Ne ki asıl amacı bu önerilerle eylemleri yörüngesinden saptırmak, basite indirgemek!.. Böylece demokratik kültürden nasibi olmayan, kaba yönetim tarzına başkaldıran insanların güncel yaşam haklarına müdahaleye varan baskı, dayatma uygulamalarına karşı; kendinden saymadığı toplumun en az yüzde 50’sinin sokağa, meydanlara dökülmesini hâlâ doğru düzgün algılamadığını ortaya koyuyor. Avrupa Birliği’nin genişlemeden sorumlu komiseri Füle, bir iki günlüğüne geldiği İstanbul’da fırsat yaratarak Gezi Parkı’na gidiyor. Aşırı baskı örneklerini yerinde dinlemeyi yeğliyor. Gençlerin aşırı gaz ve tazyikli sudan başlarına gelenleri dinliyor. Baskı ile demokrasinin bir arada yürüyemeyeceğinin altını çizen tweet’ler atıyor... Beyefendi, üstelik 76 milyonun Başbakanı olduğu yalanını yineledikten sonra Gezi Parkı’na giderek partisiz gençlerle diyalog kurarak demokratik bir gösteri yapamıyor. HHH Önceki açıklamalarında Topçu Kışlası’na AVM yapılacağını söyleyen başbakanla, daha önceki ifadelerinden tornistan ederek orada zaten metrekaresiyle AVM’nin mümkün olmadığını söyleyen aynı başbakandır. Biber gazının ölümlere neden olduğu görüşünü yalanlayacak, bu gazı, polisinin aşırı kullanmasına bir örnek gösterecek ya; Wall Street olayında Amerikan polisinin biber gazıyla 17 kişiyi öldürdüğünü söyledi ve tabii ABD Büyükelçiliği o olayda gazdan tek bir kişinin ölmediğini açıkladı... Elçilik yalanlamasaydı; RTE; Allah’a şükürler olsun polisimizin aşırı biber gazından tek bir kişinin ölmediğini daha sonraki ilk konuşmasında övünerek söyleyebilirdi. HHH İktidar kadrolarının olaylara bakış açılarında nasıl bir kafa kargaşası içinde olduğunu anlamak için gazetelerdeki haberlere göz atmak yeterli. Bir bakan, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, “Bizde” diyor, “tornistan olmaz”. Nedenmiş? Üçüncü köprüye Yavuz Sultan Selim adının verilmesine karşı çıkmalarındaki gerekçeyi anlayamamış meğer. Tarihçiler, Alevi vatandaşları temsil eden kuruluşlar; Yavuz’un Anadolu’da on binlerce Aleviyi katlettiğini gazetelerde, TV’lerde bas bas bağırıyorlar. Bay Yıldırım’ın bu seslere kulakları da kıt tarihsel bilgisi de kapalı! Ya Başbakan’a vekâlet ederken eylemleri meşru görerek polisin aşırı davranışlarına karşı çıkan eylemleri “haklı” bulduğunu açıklayan Bülent Arınç’ın Başbakanı’nın sözlerini dinlerken yüzüne vuran duygular… Eylemlerin başından beri RTE’nin söylemlerine aykırı düşen açıklamalar yapan A. Gül’ün son gün, RTE’nin aksine insanları baskı altına alma gayretlerinin her zaman dünyadaki en büyük çatışma ve acıların kaynağı olduğunu söylemesi… Bakanlıktan düştükten sonra Başbakanı’nı eleştirecek ölçüde çenesi hayli açılan Ertuğrul Günay; “Daha doğrusu rant lobisini bıraksanız Sultanahmet’e dahi AVM yapar” diyor ve Topçu Kışlası’nda AVM diye tutturan RTE’nin imar rantçıları hesabına çalıştığını ima ediyor... HHH Gerçek anlamını kavrayamadığı protestoya dönüşen halk eylemlerini tezgâhlayanın “uluslararası faiz lobisi” olduğunu açıklayan… …. Başbakan’a akıl fikir, halkımıza da sabırlar ihsan eyle yarabbi! ‘Lekeli’ atama SİNAN TARTANOĞLU AKP’ye yakın 2 profesör için 6 ay öncesinden ‘kadro siparişi’ verildi GÜNDEM n Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY ANKARA Hacettepe Üniversitesi (HÜ) Tıp Fakültesi Üroloji öğretim üyeleri, bölüm için açılan iki profesör kadrosuna atanacak kişilerinin önceden belli olduğunu noter onaylı tutanakla tespit etti. Prof. Dr. Çetin Dinçel ve Prof. Dr. Doğan Ünal tutanak tarihinden 6 ay sonra, atanacakları belirlenen kadrolara atandı. Hacettepe Üniversitesi Rektörlüğü, 30 Eylül 2012 tarihinde tıp fakültesinin çeşitli bölümlerinde görevlendirmek için 7 profesör, 1 doçent ve 5 yardımcı doçent alım ilanı verdi. Bu kapsamda üroloji anabilim dalı için bir İngilizce, bir Türkçe kadro açıldı. İngilizce kadrosu için “Ders verebilecek düzeyde İngilizce bildiğini kanıtlamış olmak ve üroonkoloji konusunda deneyimli olmak”, Türkçe kadrosu için “çocuk ürolojisi belgesi olmak” koşulları arandı. Üroloji anabilim dalı öğretim üyele u Hacettepe Üniversitesi’ne atanacak kişilerin önceden belli olduğuna ve AKP ile yakın ilişkiler içerisinde bulunduklarına dikkat çekildi. ri Prof. Fazıl Tuncay Aki, Prof. Haluk Özen, Prof. İlhan Erkan, Prof. Ali Ergen, Prof. Serdar Tekgül, Prof. Cenk Yücel Bilen, Doç. Kubilay İnci, Doç. Bülent Akdoğan, Doç. Hasan Serkan Doğan ve Doç. Sertaç Yazıcı 12 Ekim 2012’de “İlan edilen 2 üroloji kadrosuna aşağıda unvan ve isimleri verilen kişiler atanacaktır. Bu kişiler, bu kadro ilanına kim başvurursa başvursun kendilerinin atanacaklarını üroloji camiasında beyan etmişlerdir” ifadelerini içeren tutanağı noterde onaylattı. Tutanakta İngilizce üroloji kadrosuna Prof. Dinçel’in, Türkçe üroloji kadrosuna ise Prof. Ünal’ın atanacağı bildirildi. Üniversite yönetim kurulu iki kadro için başvuruları değerlendirmek üzere 5 profesör seçti. Jüri üyelerinden sadece birinin HÜ’den, diğerlerinin Karabük, Harran, Yıldırım Beyazıt, Medipol gibi yeni kurulmuş üniversitelerden gelen öğretim üyelerinden oluşması dikkati çekti. Kadrolar için “anabilim dalı başkanından ve öğretim üyelerinden fikir alınmadığı” ileri sürüldü. Ancak tüm itirazlara karşın, tutanakla tespit edilen isimler yine tespit edilen kadrolara atandı. HÜ Rektörü Prof. Murat Tuncer, 10 Nisan’da İngilizce üroloji kadrosuna Dinçel’i, Türkçe üroloji kadrosuna ise 23 Mayıs’ta Ünal’ı atadı. Dinçel’in kurulacak komisyonca hazırlanan İngilizce sınavından geçer not alması gerekiyordu. Edinilen bilgiye göre Dinçel bu sınavdan başarısız oldu. Dinçel’in 2004 yerel seçimlerinde AKP’nin İzmir Büyükşehir Belediyesi başkan aday adayı olduğuna dikkat çekildi. İngilizcesi yeterli değil BDP’den 3. köprüye verilecek ‘Yavuz’ ismine tepki: Başbakan özür dilemeli İstanbul Haber Servisi BDP İstanbul il örgütü, İstanbul Boğazı’na yapılacak 3. köprüye Yavuz Sultan Selim isminin verilmesini dün Galatasaray Meydanı’ndan Gezi Parkı merdivenlerine kadar yürüyerek protesto etti. Yürüyüşe katılan BDP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel, “3. köprüye verilecek isim, milyonlarca Alevi kökenli vatandaşa acı yaşattı. 3. köprünün yapılması doğayı katletmek anlamına geliyor” diye konuştu. BDP’liler, “Köprünü de ismini de al git” pankartı taşıyarak, “Sermaye defol, Taksim bizimdir”, “Kahrolsun AKP diktatörlüğü” ve “Yaşasın halkların eşitliği” sloganları attı. Gezi Parkı girişinde açıklama yapan BDP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel, Gezi Parkı direnişinin Türkiye demokrasisi açısından yeni bir dönemi temsil ettiğini belirterek, “Bu parka sahip çıkmak, yaşam alanlarımıza müdahale eden baskıcı otoriteye isyan demektir. Gezi Parkı’ndaki direniş Başbakan’ın dediği gibi ‘iki ağaç için’ değil, özgürlük talebidir. Başbakan ‘Gezi Parkı halkındır, halkın kalacak’ demeli, vatandaşlardan özür dilenmeli ve orantısız güç kullanan polisler hakkında işlem yapılmalıdır. Taksim’i toplum muhalefetine kapatan yasakçı anlayıştan vazgeçilmelidir. Başbakan eğer 76 milyonun Başbakan’ı ise yüzde 50’nin değil yüzde 100’ün taleplerini dinlemek zorundadır.” BDP il yönetiminden Mehmet Akar da basın açıklamasında, Başbakan Erdoğan’ın Gezi Parkı’yla ilgili tavrının başka konularda da tekrarlandığını kaydederek, “40 bin Kürt ve Türkmen Alevinin katlinden sorumlu olan bir kişinin adının bu köprüye verilmiş olması, Alevi toplumuna, 500 yıl sonra katliamın bir kez daha işlendiği kadar acı vermiştir” dedi. Direnişe destek Gözaltında kaybedilenlerin yakınları, her cumartesi düzenledikleri oturma eyleminin 428. haftasında Taksim Gezi Parkı’ndan başlayıp Türkiye’ye yayılan direnişi desteklediklerini açıkladı. Cumartesi Anneleri adına bu haftaki açıklamayı yapan sanatçı Nur Sürer, “Evlatlarımızı gözaltında kaybeden devlet zihniyetinin bugün ‘yurttaşlık haklarına sahip çıkıyor’ diye evlatlarımıza düşman muamelesi yapmasını kabul etmeyeceğiz. Sandık gücünü baskıcı otoriter uygulamalara dayanak yapmanın demokrasilerde yeri yokur” dedi. Gözaltında kaybolan Cemil Kırbayır’ın kardeşi Mikail Kırbayır ise direniş öncesinde 12 yaşlarında çocuk, hamile bir kadın gördüğünde üzüldüğünü anlatarak, “Onlar Gezi Parkı direnişiyle umudumuzu yeşerttiler” dedi. (Fotoğraf: MELTEM YILMAZ) Doherty: Kararlı olunmalı İstanbul Haber Servisi İnsan Hakları Derneği (İHD) Barış Komisyonu’nun düzenlediği “Dünyada Barış Deneyleri” başlıklı konferansa Sinn Fein Partisi İngiltere Parlamentosu Milletvekili Pat Doherty ile İspanya’nın BASK bölgesi, Güney Afrika, İrlanda ve Tamil temsicilerinin de bulunduğu çok sayıda yabancı eylemci ve politikacı katıldı. Taksim Hill Otel’de düzenlenen toplantının açılışında konuşan İHD İstanbul Başkanı Ümit Efe, katılımcıları Türkçe, Kürtçe ve İspanyolca “Yaşasın barış, yaşasın özgürlük” sözleriyle selamladı. Efe, “Barış bizim için gelecek, biz geleceğimiz için mücadele edeceğiz” diye konuştu. İHD Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan moderatörlüğünü yaptığı oturumu açırken şunları söyledi: “AKP milletvekilleri çözüm sürecini tam olarak kavrayamadı. Halkın isyan etmesini bir türlü anlayamadılar. Bu toplumsal başkaldırının müzakere sürecine önemli katkılar sağlayacağını düşünüyorum.” Sinn Fein Partisi’nden İngiltere Parlamentosu West Tyrone Milletvekili Pat Doherty, barış için veto gibi engelleyici tedbirlerin ortadan kaldırılması gerektiğini ifade ederek “Barış sürecinde ileri ve geri adımlar olabilir. Kararlı davranmak lazım” diye konuştu. “Zulümle abad olanın, sonu berbat olur...” Taksim’de başlayıp tüm yurda yayılan, hiçbir şiddet içermeyen, buna yönelen provokatörleri de olabildiğince dışlayan özgürlük direnişçilerine polisin tutumu, “İşte Başbakan’ın polisi” dedirtiyor. Biber gazının kullanım biçimine bakınca şu benzetmeyi yapmamak elde değil: Geber gazı! Yıllardır bu tür toplumsal gösterilere karşı orantısız güç kullanan polisin iktidardan hep övgü almasının sonuçları yaşanıyor. HHH Buluşmalara katılanların yüzde 65’inin 30 yaşın altındaki gençlerden oluşması ayrıca önemli. Gençliğin toplumdan kopuk olduğu, ülke sorunlarıyla fazla ilgilenmediği düşüncesi zaten son bir yıldır anlamını yitirmişti. 31 Mayıs’ta başlayan sivil direniş gençliğin sadece geleceğimiz olmadığını gösterdi. Gençlik aynı zamanda bugünümüzdür. Şiddete başvurmayan, kurşun atmak yerine çok isabetli tweet’ler atan gençler mizah güçlerini ve yaratıcılıklarını da konuşturuyorlar. Gençleri ve kadınları içinde barındırmayan hiçbir toplumsal hareket başarıya ulaşamaz. Sivil diktaya karşı başlayan direniş bu bakımdan da sadece Türkiye değil, dünya ölçeğinde kendisinden söz ettirecek. Hiçbir iktidar halktan büyük değildir. Daha genel bir ifadeyle vurgulamak gerekirse, halktan büyük güç yoktur. Eğer bu güç örgütlüyse o halkın yapamayacağı, kabul ettiremeyeceği bir şey yoktur. 31 Mayıs’tan itibaren göstere göstere ortaya konan gerçek şu ki; Türkiye’de Atatürk’ün hedefi olan uygarlık değerlerine hassas, bu yolun teminatı olan, tersine gidişe izin vermeyecek bir halk kitlesi var. HHH 31 Mayıs’ta başlayan hareketin siyasal sonuçları nelerdir? Öncelikle iktidar açısından bakmak gerekirse AKP’nin 10 yıllık icraatına şu karşılık verildi: Sonuncu yıl! Yeni iktidarı şüphesiz sandık belirleyecek. Ancak giderek ustalık evresine ulaşan bir yönetim anlayışının, halka rağmen ben yaptım oldu keyfiliğinin devam etmesi beklenemez. İktidarın, toplumu, ayrıntılarını açıklamadığı açılım planlarına ikna etmek için geliştirdiği akil insanlar projesi de zorda. Akil insanlar gittikleri her yerde toplumsal bir duvarla karşılaşınca, “anlaşılan onlar halkı değil, halk onları ikna edecek” yorumu yapmıştık. Gidiş öyle görünüyor. Sivil direnişe katılanların büyük çoğunluğunun hiçbir siyasi partiye yakınlık duymaması, bu eylemin siyasi içerik taşımadığı anlamına gelmez. Buna karşılık siyasi partilerin bu gruplara destek vermesi, yakınlaşması onların desteğini alacağı anlamına da gelmez. Vurgulamak istediğimiz şu: Büyük buluşmalara katılanların istemlerini, özlemlerini yakalayan ve bunu onların anlayacağı şekilde dile getirip sahiplenen parti önümüzdeki dönemin iktidarı olur. Bu sahiplenmeyi eylemlere mesafeli duranları da ürkütmeyecek şekilde yapmak gerekiyor. Sivil direnişin bugüne kadar yapılan toplumsal muhalefet gösterilerinden bir başka farkı da kendisini çoğaltması. Pek çok semtte saat 21.00’den sonra başlayan tenceretava eylemi artık her evin bir mücadele yeri olduğu anlamına geliyor. Bunu küçümsemek, alay etmek hiçbir siyasinin yararına olmaz. Madem ki buna uyaklı bir karşılık verildi. Bir uyak da bizden: Tencere tava... Bu halk seni kova... l İmralı’dan, Kuzey Irak’a mektup l Dur De Girişimi’nden konferans Öcalan’dan Barzani’ye: Çekilenlere sahip çık Haber Merkezi Terör örgütü lideri Abdullah Öcalan, İmralı’dan Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanı Mesud Barzani’ye gönderdiği mektupta Türkiye’den çekilerek Kuzey Irak’a giden PKK’lilere sahip çıkmasını istedi. Mektubun 6 Haziran’da Barzani’nin eline ulaştığı, Öcalan’ın Barzani’ye “Kürt milletinin lideri” diye hitap ettiği bildirildi. Öcalan’ın mektubunda şu görüşlere yer verdiği belirtildi: “Kürt milletinin değerli lideri Mesud Barzani, kadim ve tercübeli siyasetinizle Türkiye’de dökülen kanın sonlanmasında ve barış kararının alınmasında gösterdiğiniz irade ve kararlılıktan dolayı size teşekkür ediyorum. Değerli ve saygıdeğer kardeşim Barzani, sizi sadece Kürt bölgesinin başkanı değil, dört parça Kürdistan’ın lideri olarak görüyorum ve bu şerefi de size veriyorum. Çünkü, hepimiz anladık ki, zeki ve kadim tercübenizle Kürt milletinin yarısından fazlasının haklarını elde ettiniz. Ben bu inancı taşıyorum. Ben Kürt halkının yarısının haklarını elde edenin, diğer geri kalan haklarını da elde edebileceğine inanıyorum. Sizden dileğim ayrıca şudur ki, oraya gelen PKK gerillalarını da sahiplenmeniz ve yaşamlarını garanti altına almanızdır.” ‘Gayrimüslimler hâlâ anayasada yok’ İstanbul Haber Servisi Dur De Girişimi dün “Gizli ve Müslümanlaştırılmış Ermeniler ve Gayrimüslimlerin Vatandaşlık Hukuku” konulu bir konferans düzenledi. Taksim Hill Otel’de düzenlenen konferansta konuşan BDP Mardin Milletvekili Erol Dora, “Müslüman olmayanları asimile ederiz diyen bir politika var. Vatandaşlık tanımlarında gayrimüslimler yoktur” dedi. Gayrimüslimlerin hâlâ anayasada olmadığını belirten Dora, “Gayrimüslimler hâlâ anayasada yok. Bunu vurgulamamız lazım ki ‘vatandaşımız için nasıl yeni bir konsept oluşturabiliriz’ diye düşünelim” şeklinde konuştu. Eski BDP Milletvekili Ufuk Uras ise Gezi Parkı direnişine değinerek “Sadece Gezi Parkı’nı değil, barışı da istiyorlar” dedi. Uras, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün “Mesaj alındı” ifadesini anımsatarak “Mesaj doğrudan demokrasidir” değerlendirmesini yaptı. Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Rober Koptaş da “Hükümetin ‘uluslararası ilişkilerde imajımı düzelteyim’ mantığıyla azınlıklara yaklaştığı bana çok bariz geliyor. Bununla da sorunun kangrenleşmesine hizmet ettiğini düşünüyorum” dedi. Taksim’e selam İstanbul Haber Servisi Balyoz davasında yargılanan emekli ve muvazzaf askerlerin yakınlarının oluşturduğu “Vardiya Bizde Platformu” her cumartesi günü yaptığı “Sessiz Çığlık” eylemini 36. kez gerçekleştirdi. Grup Gezi Parkı direnişine destek vermek amacıyla Beşiktaş Demokrasi Heykeli önünden Taksim Gezi Parkı’na yürüdü. Grup adına basın açıklamasını okuyan Ergenekon davasından tutuklu Deniz Binbaşı Eren Günay’ın arkadaşı Elif Uyanık Balyoz davasından tutuklu sanıkları geçtimiz haftaki ziyaretlerinde umutlu gördüklerini söyledi. Uyanık “Eşlerimiz halkın demokrasi adına gerçekleştirdiği bu direnişle ilgili ‘Doğaya, insan hak ve özgürlüklerine, onurlarına adalet ve vicdana çağdaş düşünce eğitim ve yaşam tarzına yönelik saldırılara karşı başlattığınız eylemi saygıyla selamlıyoruz ve sizleri canı gönülden destekliyoruz’ mesajını yolladı” diye konuştu. Tabakhane direnişi SEDAT KURT DENİZLİ Denizli’deki Tabakhane bölgesinde oluşturulan içkili bölgeye taşınmak istemeyen lokal ve dernek işletmecileri, başlattıkları kampanyada 7 bin imzaya ulaştı. Lokal işletmecileri her gün saat 19.00’da Çınar Meydanı’nda imza topluyor. Edebiyat Dostları Derneği Lokali işletmecisi Süleyman Zincir, “Dernek lokalleri yalnızca içki içilen mekânlar değil aynı zamanda sosyal mekânlardır. Lokaller kapatılarak Denizli halkının sosyal mekânına da müdahale ediliyor” dedi. Bu arada Denizli Belediye Meclisi’nin İP’li üyesi Gökhan Dikmen’in içkili mekânların Tabakhane’ye taşınmasıyla ilgili meclis kararının geri çekilmesi için verdiği önerge, önceki akşam yapılan toplantıda reddedildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle