16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
21 HAZİRAN 2013 CUMA CUMHURİYET SAYFA DİZİ Sivas katliamının üzerinden 20 yıl geçti, Aleviler hâlâ tedirgin, ayrımcılık hâlâ sürüyor 9 Utancın adını ivas, yakın siyasi tarihin en büyük katliamlarından birinin yaşandığı bir kent. Madımak Oteli’nde 2 Temmuz 1993 günü 35 canın katledilmesinin üzerinden 20 yıl geçti. Bu büyük acının, utancın bir müzesi bile yok. İnsanların diri diri yakıldığı otel yenilenmiş, kapısına “Bilim ve Kültür Merkezi” tabelası asılmış, lobideki anı köşesinde yakılan 33 aydın ve 2 otel görevlisiyle ölen göstericilerden 2 kişinin adları yazılı. Altında da şu yazı var: “2 Temmuz 1993 tarihinde meydana gelen elim olayda 37 insanımız hayatını kaybetmiştir. Böyle acıların bir daha yaşanmaması dileğiyle.” Utancın müzesi yok, “elim olay” tabelası var. Kentte yaşayan Aleviler otelin önünden bile geçmek istemiyor, bu “anı köşesi” katliam anılarını kanatıyor. Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Sivas Şubesi Başkanı Hidayet Yıldırım, bir kez Aziz Nesin’in yakın dostu Alman yazar Günter Wallraff’la birlikte otele girmiş, bir kez de bilim ve kültür merkezi olduktan sonra önünden geçerken otelde bulunan yerel basın temsilcilerinin ısrarıyla. “İçeri girmek istemiyorum, o katliamı anımsıyorum” diyor: “20 yılda sadece iki kez girdim o otele. 7.5 saat devletin gözü önünde insanlar diri diri katledildi. 45 dakikada Kıbrıs’ın yarısını teslim alan devlet, 7.5 saat yoktu. Ben de o gün kültür merkezindeydim. Bize de iki defa saldırdılar. Şimdi orayı bilim kültür merkezi yaptılar. Katliam yapanların isimlerini, resimlerini katledilenlerin yanına koyuyorlar. İsteğimiz utanç müzesi olması. Yönetiminin de Pir Sultan Abdal Derneği ile katliamda öldürülenlerin ailelerine verilmesi. Türkiye bu utançla yüzleşmek, geleceğini de aydınlatmak zorundadır. elim olay koydular S Her şeye rağmen barış Sokaklarına ‘Cami’ ismi veriliyor. Madımak’ta yitirilenleri anmak için yapılan köşeye katliama katılanların da ismi konuluyor. Köy yollarına asfalt bile çok görülüyor. Buna karşın Sivaslı Aleviler, isimlerinin kavgayla anılmasını istemiyor: Halklar arasında kavga yok. Biz yüzyıllardır barış istiyoruz. AKP istedi, akil adamlar istedi, diye değil. Bugün 3. köprüye Yavuz Sultan Selim adını verenler, yarın Cafer Erçakmak kültür merkezi yazarlarsa şaşırmayız. Burada 15 bine yakın insan ‘yak yak’ diye bağırdı. Elbette bugün 325 bin insanı onlardan ayırmak gerek. Ama menfur bir olay, elim bir olay, diyorlar. Bunu kabul etmeyiz; o, katliam.” Fotoğraflar: NECATİ SAVAŞ Suriyelileri Çağıranlar Mülteciler Günü’nde Nerede? Her yıl 20 Haziran, Dünya Mülteciler Günü. Dünyada bugün toplam 45 milyon kişi savaş, iç çatışma ve doğal felaketler nedeniyle yaşadığı yerden ayrılmak zorunda kalmış durumda. Bunların 15 milyonu “mülteci”, 1 milyonu “sığınmacı” ve yaklaşık 29 milyonu da “kendi ülkesi içinde yerinden edilmiş” konumda. İnanması çok güç ama yaşadığımız her 4 saniyede bir kişi yerinden oluyor. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) Türkiye Temsilcisi Carol Batchelor, bu yılki Dünya Mülteciler Günü için özel bir fotoğraf sergisi hazırladı. Ankara’nın yeni sanat mekânlarından Cer Modern’de dün açılan sergide dünyanın değişik bölgelerinde zor koşullar altında yaşayan mültecilerin hayatlarından ilginç kareler duvarları süslüyor. Toplam 118 fotoğrafın büyük çoğunluğu da Suriye’de artık iç savaşa dönen şiddetten kaçanların yaşadığı Türkiye’deki kamplarda çekilmiş. Yukarıda bahsettiğimiz inanılması güç mülteci sayısı içinde Türkiye’nin payı, son iki yıldır yaşanan Suriye krizi nedeniyle büyük ölçüde artmış durumda. Sınırlarımız içinde 300 bini resmi olmak üzere yaklaşık 400 bin Suriyeli yaşıyor. İşte bu yüzden, Dünya Mülteciler Günü nedeniyle dün Başkentte düzenlenen o törene hükümetten en üst seviyede ve yoğun katılım olur diye tahmin etmiştik. En başta da Şam’da başlayan olayların daha ilk günlerinde Suriye halkına ülkelerini terk ederek Türkiye’ye gelme çağrısı yapan Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Davutoğlu gelir diye düşünmüştük. Yanılmışız. Meydanlardan, televizyonlardan “Kapımız sonuna kadar açık” diyerek yüz binlerce Suriyeliyi Türkiye’ye çağıran o devlet büyüklerimiz, bu çağrıya uyarak gelenlerin sayısı 300 bini aşıp hızla yükselmesine rağmen, Mülteciler Günü’ne “yoğun programları” nedeniyle pek ilgi göstermediler. Davutoğlu’nun yoğun programı nedeniyle katılamadığı Dünya Mülteciler Günü’nün onur konuğu kimdi dersiniz? Sanatçı Metin Şentürk. Dünya Engelliler Vakfı Başkanı da olan görme engelli sanatçı, UNHCR görevlilerinin anlatımı eşliğinde tek tek tüm fotoğrafları inceledikten sonra yaptığı konuşmada şunları söyledi. “Evlerinden, eşlerinden, vatanlarından kopup o kamplarda yaşamak zorunda kalan o insanların hüznünü, korkusunu anlamak için görmeye gerek yok, hissetmek yetiyor. Eskiden dünya büyük denirdi, ama artık teknolojik gelişmeler sayesinde bir şeyler paylaşmak için dünya çok küçük. Türk halkı dünyanın en güzel hareketini yaparak o insanlara yardım götürüyor. Buradan tüm dünyayı mülteciler için daha fazla yardım yapmaya davet ediyorum.” UNHCR Temsilcisi Batchelor salonda olmasalar da hükümet yetkililerine ve onların nezdinde Türk halkına Suriyeli mültecilere gösterilen konukseverlik ve cömert yardımlar için birkaç kez teşekkür etmeyi ihmal etmedi. Konuşmasını ise, hepimizin üzerinde çok ciddi biçimde düşünmemiz gereken önemli bir mesajla bitirdi: “2013 yılı sonunda yerinden olacak Suriyelilerin sayısı 10 milyonu aşacak!..” Katliamı Ergenekon’a bağlayacaklar Cumhuriyet Üniversitesi öğretim üyelerinden sosyolog Yrd.Doç. Dr. Haydar Gölbaşı da, “1978’te Alibaba Mahallesi’nde insanlar öldürüldü, yaralandı ve arkasından yoğun göç oldu. Madımak katliamından sonra bu göç hızlandı. Sivas’tan bu lekeyi silelim, biz de en önde yürüyelim, diyorlar yöneticiler. Anmayı sembolik hale getirelim, unutturalım demek kabul edilebilir bir yaklaşım değil” diyor. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün talimatıyla katliamı araştıran Devlet Denetleme Kurulu raporundan da umutlu değil. “İslamcı kesimi aklayıp Ergenekon’a bağlayacaklar” diye düşünüyor. Hükümetten bakan yok Madımak hâlâ yanıyor Hidayet Yıldırım, “Madımak hâlâ yanıyor içimizde” diyor ve her yıl 2 Temmuz anmaları öncesi ve sonrasında yaşananlara dikkat çekiyor. “Kitlesel katılım istenmiyor. Önceki yıl izin vermediler, gittik tabii. Ben izinsiz gösteriden yargılandım, 1.5 yıl ceza aldım, 5 yıl içerisinde suç işlersek yatacağız. Vali ve Emniyet müdürü ile görüştük, yasakçı bir zihniyet yok gibi geliyor artık. Ama yasaklarlarsa da gideceğiz. Bizim için bir ibadet gibi, 35 canımızı anmak boynumuzun borcu” diyor. Önceki yıl anmalarda biber gazı yemiş, sonra Kahramanmaraş katliamı anma etkinliklerine gitmiş, orada da biber gazı yemiş. Ve geçen günlerde de, bu kez başkentte Gezi Parkı eylemlerinde biber gazı yemiş... Yıldırım, katliamdan sonra kentten büyük bir göç yaşandığını anlatıyor. “Sivas merkezde solun oyu yüzde 20’lerde olurdu, yüzde 7’lere düştü” diyor. Bugün Alevilere yönelik bir saldırı olmadığını ancak “asimilasyon ve yok sayma” politikasının sürdüğünü anlatıyor. Alevilerin çoğunlukta olduğu Seyrantepe Mahallesi’nde bir sokağa “Cami Sokağı” adı verildiğini vurguluyor. Alevi köylerin yollarının toprak ya da stabilize olduğunu, Sünni köylerin yollarının asfalt olduğunu anlatıyor. Alevilerin yaşadığı Alibaba Mahallesi 5’e bölünmüş. Bu mahallelerde yaşayan kadınlarla sohbet ediyoruz. Katliam gününü unutmamışlar. “34 gün korkudan evden dışarı çıkamadık. Korkunçtu” diyorlar. Alevi mahallelerinin çevresine “gecekondu önleme bölgesi” diye konutlar yapılıp kuşatıldıklarını anlatıyorlar. Alevi Kültür Derneği Başkanı Emine İmren, “Madımak utanç müzesi olana kadar, devlet katliamı kabul edip özür dileyene kadar eylemlerimiz devam edecek” diye konuşuyor. O da, yenilenen Madımak Oteli’ne hiç gitmemiş, “Yüreğim kaldırmaz. Katillerin isimleri var orada” diyor. İktidarın Alevi açılımın sözde kaldığını vurgularken de “Çalıştaya gittik, ondan vazgeçin, bundan vazgeçin, orada katledilenlerin 16’sı Sünniydi, dediler, diyebildiler. Reyhanlı’yı da önce bize yıkmaya çalıştılar. Sonra Türkiye’nin başbakanı, şu kadar Sünni vatandaşımız öldü, dedi. Halklar arasında kavga yok. Biz yüzyıllardır barış istiyoruz. AKP istedi akil adamlar istedi diye değil” görüşünü dile getiriyor. Onur konuğu Şentürk n büyük talep: Laik demokratik cumhuriyet Bu yıl, katliamın 20. yılı, bu nedenle 2 Temmuz anma etkinlikleri öncesinde yoğun hazırlık var. CHP Sivas Milletvekili Malik Ejder Özdemir, bu hazırlıklar ve yönetimin yaklaşımı konusunda şunları söylüyor: “Madımak ne yazık ki müze olmadı, toplumun önünden kaçırmak adına, kamulaştırıldı, otel olmaktan çıkarıldı ama müze yapılmamak için gayret gösteriliyor. Olayın tahrikçilerinin adı o panoda duruyor. Her 2 Temmuz bir karabasan gibi algılanıyor, yeni bir olay olmasın, olur mu endişesi yaşanıyor. Bu yıl 20. yıl olması nedeniyle yoğun bir katılım bekleniyor.” Özdemir, Alevilerin iktidardan beklentileriyle ilgili sorumuza da “Alevilerin en büyük hak talepleri laik demokratik cumhuriyettir. Aleviler, yaşanan sürecin cumhuriyeti tasfiye süreci olduklarını bildikleri için, en doğal taleplerini cemevleri, Madımak Oteli’nin utanç müzesi olması dahil olmak üzere Cumhuriyetten vazgeçmek pahasına bu hakların verilmesinden yana değiller” karşılığını veriyor. E Madımak bir katliam 10 milyon mülteci nereye gider? Hüseyin Aygün’e göre Öcalan, ‘Erdoğan izin vermediği’ için mesajında Alevilerden söz etmedi Pankürtçülük iştahı korkutucu CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün Dersim harekâtıyla ilgili sözleri, “Aleviler ulustur, Alevilik dindir” benzeri açıklamaları ve Meclis’te cemevi açılması benzeri girişimleri parti içinde ve dışında tartışma yaratıyor. Aygün’e sorularımız ve yanıtları şöyle: Açıklamalarınızda bir kavram kargaşası yok mu? Size yöneltilen “Alevist” eleştirilerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Alevilik dindir, ibadeti cemdir, ibadet yeri cemevidir; sözlerimin arkasında duruyorum. Cumhuriyetin kimi kazanımlarını sahiplendiğimiz için PKK ve ona yakın çevreler devletçi olduğumuzu söylüyor. Cumhuriyetin dönüşmesini tarihindeki toplu kırımlarla hesaplaşılmasını, Alevilerin başına gelen büyük felaketlerin şeffaf bir şekilde araştırılmasını önerdiğimiz zaman katı ulusalcı çevreler, Türk milliyetçileri bölücülükle suçluyor, PKK’li olduğumuzu söylüyor. Türkiye’deki politikalar Ortadoğu’daki dinselleşme Alevileri ürkütüyor. Aleviler kendi inançlarının ayak altında yok olup gideceğinden, çocuklarının asimile olacağından hatta bunun katliamlar yoluyla yapı TANRIKULU: CHP’Yİ İTENLER, BDP İLE PAZARLIKTA Mülteciler Günü törenine katılanlar arasında CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu da vardı. Hükümetin Kürt sorununu çözmek için PKK ile yürüttüğü müzakerelerde gelinen noktayı değerlendirdik. Tanrıkulu hükümetin yaklaşımı için “BDP’liler, Abdullah Öcalan ve Murat Karayılan çözüm sürecinin ikinci aşaması için bazı reformların yapılmasını şart koşuyor. Başbakan ise taviz vermeden üçüncü aşama olan silah bırakma aşamasına geçmek istiyor. Bir yandan da milliyetçi söylemini her gün daha çok artırıyor. Ama karşı taraf Meclis tatile girmeden bir şeyler istiyor” dedi. Başbakan ve kurmaylarının “stratejik bir hata” yaptığını belirten Tanrıkulu şöyle konuştu: “Biz 19 madde halinde demokrasimizi geliştirecek önerilerin tamamını Meclis’e sunduk. Hatta bunlardan seçim barajının düşürülmesi, cemevlerinin ibadethane olarak kabul edilmesi, toplantı ve gösteri yürüyüşlerine özgürlük getirilmesi ve Uludere saldırısının yeniden ele alınmasını da içeren 5 tanesini Genel Kurul’a dahi indirdik. Ama hepsi de AKP oylarıyla reddedildi. O gün ‘CHP getirdi’ diye önerilerimize karşı çıkan iktidar şimdi aynı düzenlemeler için BDP ile pazarlık masasında. Gerçekten bu adımları atmak isteseler biz getirdiğimizde desteklerler, birlikte çıkarırdık. Ama Başbakan süreçte samimiyetsiz olduğu için bunu yapmadı. Şimdi de reform yapmadan silah bırakma aşamasına geçebilmenin yollarını arıyor. CHP her şeye rağmen demokrasinin gelişmesi yönünde atılacak adımlara destek olmaya hazır. Yeter ki AKP samimi olsun.” u Hükümetin çözüm sürecinde Kürtlere etnik bir hak vermediğini sadece onlara ‘’Camide bir araya gelebiliriz’’ dediğini belirten Hüseyin Aygün, ‘’Öcalan’ın İslam bayrağı altında kuracağı bir toplumda Şafii ve Sünni muhafazakârlar hariç diğer bütün kesimlerin yaşam hakkı yok. Bu temelde şekillenmiş bir toplumda Aleviler nefes alamaz. Aynı şekilde biçimlendirilen bir Türk muhafazakârlığı içinde de yer alamaz’’ dedi. lacağından endişe ederek kendi yollarına daha çok bağlı oluyor. Ben de bu hassasiyetleri dile getiren bir milletvekili olarak bazı çevrelere “Alevist” olarak görünüyorum. Alevist değilim. Demokratım. Abdullah Öcalan’ın Nevruz mesajında Alevilerden söz etmemesinden sonra, bazı Aleviler kendilerini dışlanmış hissettiklerini söylüyor... Sorun Alevilerin adını anmaması değildi. Sorun Ortadoğu’da Türkiye’yi emperyal bir güç yapma uğruna İslam bayrağı altında yeni bir yol , yeni bir formül önermesiydi. Bu bayrak sadece Alevileri, Bektaşileri değil, Hıristiyanları, laik demokratları, dine göre yaşamayan seküler bütün kesimleri de dışlıyordu ama en çok Aleviler kaygı duydu. Öcalan konuşmasında 10 binlik, 20 binlik toplulukların adını sayıyordu, 1520 milyonluk bir topluluğun adını nedense söylemiyordu. Muhtemelen Tayyip Erdoğan’ın izin vermemesi yüzünden Alevilere vurgu yapamadı. Ondan sonra Suriye’deki gelişmeler yaşandı. Ahmet Türk, “Biz Suriye konusunda ABD ile hemfikiriz” demeye başladı. En korkuncu ise Selahattin Demirtaş’ın “Lazkiye bir Kürt kenti olabilir” sözlerini ortaya atmasıdır. Suriye, İran, Irak’ta üç devlet olabilir, dedi. Bu zihniyet Pankürdizm değil mi? Pantürkçülük kötü de Pankürtçülük iyi mi? Pankürtçülük daha tehlikelidir çünkü bir devlet değil, üç devlet istiyor. Müthiş bir iştah, bu iştah beni korkutuyor. Alevilerin temel isteği nedir? Öcalan’ın İslam bayrağı altında kuracağı bir toplumda Şafii ve Sünni muhafazakârlar hariç diğer bütün kesimlerin yaşam hakkı yok. Bu temelde şekillenmiş bir toplumda Aleviler nefes alamaz. Aynı şekilde biçimlendirilen bir Türk muhafazakârlığı içinde de yer alamaz. Dolayısıyla laiklik bizim için tek yaşama ilkesi oluyor. İktidar Kürt sorununun çözümü için bazı adımlar atıyor ama bir türlü Alevilere ‘açılamıyor’. Neden? Bence Kürtlere etnik bir hak vermiyor, sadece onlara camiyi gösteriyor, biz cami kardeşiyiz, diyor. Camide bir araya gelebiliriz, diyor. Öcalan’la hükümet arasında gizli bir sözleşme var. Ben barış süreci olduğunu düşünmüyorum. Şu anda sadece Dersim’e 21 karakol yapılıyor, Güneydoğu’nun pek çok yerinde yeni karakollar yapıldığı haberleri geliyor. YARIN: Banaz’da Pir Sultan Abdal ve 35 “can” heykellerde ölümsüz. CHP’li Aykan Erdemir ve BDP’li Sebahat Tuncel ne diyor?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle