16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 13 HAZİRAN 2013 PERŞEMBE 14 DİZİ TWITTER GÜNDEMİ Derleyen: ÖZGÜR ÖZKÜ @ozgurdiyebirisi Prof. Ayata: Başbakan’ın stratejik silahı olan kutuplaştırma ülkeyi tehlikeye sürüklüyor Kindar gençliğe karşı HP Genel Başkan Yardımcısı, toplumbilimci Prof. Dr. Sencer Ayata, Gezi eylemlerini değerlendirirken, iktidarın uysal yandaşları olmalarını beklediği gençliğin, “özgür, yaratıcı, kinin ve intikamın değil, özgürlük, hoşgörü ve barışın taşıyıcısı” olduğunu kanıtladığını söyledi. Başbakan’ın kutuplaştırma ve kışkırtmalarının istikrarsızlık yarattığını belirten Ayata, “Demokratik siyaset, yangını körüklemek değil çatışma ile uzlaşma arasında bir denge bulmaktır. Bu olaylar gösterdi ki AKP bunu başarmaktan aciz. Kamplaştırarak seçim kazansa bile ektiği rüzgârla durmadan istikrarsızlık biçecek” dedi. Algı yönetimi çok beğenilen Başbakan’ın bu yanının eylemlerden sonra eften püften olduğunun anlaşıldığına değinen Sencer Ayata, “CHP olarak bu hareketi özerk, kendine güvenen insanların hareketi olarak görüyoruz. Bu hareketin çoğulcu niteliğinin farkındayız” diye konuştu. Ayata, birçok toplum kesiminin korku duvarını aşarak AKP’ye “Biz de toplumuz, biz de toplumun parçalarıyız, biz de varız” dediğine de dikkat çekti. Sencer Ayata’nın değerlendirmeleri şöyle: Biz CHP olarak bu bakış açısını Gençlik Raporumuzda açıkça ortaya koyduk. CHP’nin ve AKP’nin gençliğe bakışlarının ne kadar ayrıştığı açık. Benim hiç kuşkum yok ki tüm baskılara rağmen geleceği CHP’nin ve meydandakilerin bakışı şekillendirecek. CHP’nin eylemlerle ve eyleme katılan topluluklara bakışını tüm netliği ile 2011 seçimleri öncesinde yayımladığımız Sivil Toplum Raporu’nda bulmak mümkün. Biraz iddialı gibi olacak ama şunu söyleyeyim. Bu konu üzerine o raporu aşan bir siyasi halen yok. Biz o raporda sivil toplum dediğimiz zaman sendikaları, meslek örgütlerini de, yeni toplumsal hareketleri de hatta internet ve sosyal medya üzerinden oluşturulan sivil toplumu da kapsadık. Yani on beş gündür yakından izlediğimiz toplumsal hareket ve sosyal medya oluşumu türü sivil toplum faaliyetlerine özel yer verdik. Bu hareketi en iyi biz anlıyoruz diye düşünüyoruz. CHP olarak bu hareketi özerk, kendine güvenen insanların hareketi olarak görüyoruz. Bu hareketin çoğulcu niteliğinin farkındayız. Hareketin, bir merkezinin, bir kumanda heyetinin ve hiyerarşik bir örgüt yapısının olmadığını biliyoruz. Yazılmış işleyiş kuralları, zaman planlaması olmadığını da görüyoruz. Bunlar çağdaş toplumsal hareketlerin, çoğu sol eğilimli kentsel protesto hareketlerinin özellikleridir. Modern sivil toplum bireylerin özgür iradeleri ile yani gönüllü katılımları ile oluşur. Çağdaş bir sivil toplum kuruluşu devletin bir uzantısı değildir. Bir siyasi partinin parçası da değildir. barışın taşıyıcısı gençlik Yeni bir kuşak ürkiye’deki kültür kamplaşmasının temelinde gençlik var. Bir yanda AKP’nin zihniyeti, gençlere bakışı. Tek tipçi ve dışlayıcı bakış. Gençlerden iktidarın uysal yandaşları olmaları beklentisi. Gençler arasında farklı renklerin, taleplerin, görüşlerin olabileceği fikrinin esas alınmaması. İktidarın dediğine uymayanların kınamalar, uzaklaştırmalar, tutuklamalar, gözaltılar, cop ve biber gazına maruz bırakılması. Gençlerin hep “şüpheliler” olarak görülmesi. Tinerciler olarak yaftalanıp ötekileştirilmesi. Genç kadınların ataerkil çevre baskısı ile karşı karşıya bırakılması. Gençlere, öçlerinin takipçisi olmalarının öğütlenmesi. Kindar ve fatih ruhlu insanlar olmaları dayatması. Oysa meydanlardaki gençler tamamen farklı bir resim çiziyor. Özgürlük, yaratıcılık, dünya Keşke Drogba’yla Görüşseydi T ya açık olma ve demokrasi değerlerine sahip, eleştiren, her türlü otoriteyi sorgulayabilen bir gençlik resmi. Siyasi ve toplumsal baskılara karşı durabilecek güce sahip bir gençlik. Kinin ve intikamın değil, özgürlük, hoşgörü ve barışın taşıyıcısı gençlik. Boyun eğen itaatkâr ve boyun eğdiren fatih gençlik değil, dünya ile ilişki kurabilen yeni bir kuşak. Kendilerini bugünün ortakları olarak gören bir gençlik. Daha önemlisi gençliğini yaşayabilen, genç olmanın ne olduğunu da kendisi tanımlayabilen gençlik. Önceki kuşaklardan farklılaşabilen, geleneğin esiri olmadan dünyayı kendi istediği gibi kurabilen gençlik. Çeşitli, renkli; kin ve intikamın değil, hoşgörü ve barışın taşıyıcısı gençlik. Fotoğraf: VEDAT ARIK C CHP’nin Gençlik Raporu AKP ektiği rüzgârla Başbakan’ın algı yönetimi istikrarsızlık biçecek aşbakan toplumu kutuplaştırmayı siyasetinin temel stratejik aracı olarak kullanıyor. Toplumda kültürel ayrışmalar var. Olmadığı yerde yenisini yaratıyor. Çoğunlukların bulunduğu tarafta yer alıp onları diğer tarafa karşı kışkırtıyor. Örneğin tarihten, geçmişten bu amaca hizmet edecek malzeme topluyor. Çoğunluk grubu içinde karşı tarafa yönelik önyargılar güçlendiriliyor, insanlar bileniyor, öfkeleniyor. Saflar sıklaşıyor, cepheler oluşuyor, kamplar kuruluyor. Sonuçta istenilen başarı elde ediliyor. Ama bu kutuplaştırma stratejisinin çok tehlikeli bir yanı var. Dışlanan, ötekileştirilen, ezilen karşı tarafların hoşnutsuzluğu ve öfkesi de aynı şekilde artıyor. Son olaylarda gördüğümüz gibi karşı koymaya, direnmeye hazır hale geliyor. İşte böyle bir ortamda dahi demokratik tepki l Bu çocuklar çok marjinal. Piyano bile çalıyorlar. Video Linki: http://goo. gl/tiDKn l Geceyi istedikler kadar uzatmaya çalışsalar da sonunda güneş var, bunu onlar da biliyor. l Rize’de yerel gazeteci Abdullah Gül’e soruyor; “Yabancı kanallar çok provokatör yayınlar yapıyor.” Bir de gazeteci olmuş. l Farkındasınız değil mi? Şu an 2009 yılında sınav soruları çalınan polis jenerasyonundan bahsediyoruz. l Lobi lafına uyuz oldum, artık otellere direkt otoparktan gireceğim. l Divan Otel insanca da kapitalist olunabileceğini gösterdi... l Günlerdir Gezi’yi görmeyenlerin hepsi canlı yayında ve hepsi “molotof” gösteriyor. Oyun için hafta sonu çok düşünülmüş. l Katar’da tweet’ten hükümeti eleştiren kadın ceza almış; acaba sayın Başbakan’ın söz ettiği muasır medeniyet kavramını oradan mı alıyoruz? l Günaydın! Kesin bilgidir lütfen yayalım . l Kurtuluş Savaşı’nda mücadele edenlerin neden gazete çıkarmaya çalıştıklarını şimdi anlıyorum. Aynı durumdayız. l Düşünsene 15 gündür geleceğin için ölümüne direniyorsun ama seni Polat Alemdar ile Hülya Avşar temsil ediyor. İşte bu öldürür insanı... eften matör kameraA lar, elektronik mesajlar, artık hiçbir şey gizli kalmıyor. Bizim medyada sorunlar yaşanırken dünya bizi, bir iki yıl önce bizim Libya’yı, Mısır’ı izlediğimiz gibi izledi. Hükümetin eylemcilere karşı takındığı tutum hem hükümetler hem dünya kamuoyu tarafından kınandı. Hükümetin on yıldır yurtdışında oluşturmaya çalıştığı özgürlükçü ve demokratik iktidar algısı bir günde yerle bir oldu. AKP zihniyeti ve politikaları köklü biçimde değişmedikçe hasarı onarmak mümkün görünmüyor. Yıllarca Başbakan’ın çok büyük bir algı yönetimi ustası olduğu söylendi. AKP’nin müthiş bir araştırma, danışma ve imaj mekanizması oluşturduğu söylendi. Anlaşılıyor ki AKP’nin abartıldığı gibi bir algı yönetimi mekanizması yoktu. Ya da bu bir günde çökebilen eften püften bir mekanizmaydı. Her ne ise sonuçta Türkiye tüm dünyada, dış itibarı kalmamış, sorunlu bir Ortadoğu ülkesi haline geldi. B püftenmiş lerin ifade edilmesine fırsat tanınmayınca gerilim ve çatışma kaçınılmaz oluyor. Bu noktada bir saptama yapalım. AKP halkın, ekonomik aktörlerin ve dış dünyanın desteğini istikrarı temsil eden siyasi parti olma iddiası ile sağlayageldi. Yaşadığımız olaylar tam da bu bakımdan çarpıcı. AKP’nin en önemli stratejik silahı olan kutuplaştırma ile istikrarı sağlama hedefi arasında temel bir çelişki oluştu. Kutuplaştırma istikrarsızlık üretti. Ekonomi daha şimdiden bu durumdan zarar görmeye başladı. Modern demokrasilerde çatışma elbet olur. Çünkü farklı çıkarlar vardır. Ama demokratik siyaset yangını körüklemek değil çatışma ile uzlaşma arasında bir denge bulmaktır. Bu olaylar gösterdi ki AKP bunu başarmaktan aciz. Kamplaştırarak seçim kazansa bile ektiği rüzgârla durmadan istikrarsızlık biçecek. Yeni kent vizyonu ent için alternatif bir vizyon arayışı hızlanaK cak. Rant odaklı, çevreye duyarsız ve adaletsiz bir büyüme karşısında sosyal, üretime dayalı ve çevreci bir kentsel gelişme anlayışı güçlenecek. Katılımcı demokrasi talebi artacak. İktidarı elinde tutan küçük bir siyasi ve ekonomik çemberin kenti kendi çıkarlarına göre biçimlendirmesi yerine tüm yerel paydaşların yerel siyasetin aktörleri haline gelebileceği bir yerel yönetim anlayışı ön plana çıkacak. Önümüzdeki yerel seçimler bu iki farklı yaklaşımın yarışmasına sahne olacak. CHP seçmenleri Eylemcilerin en büyük dilimi Demokrasi mücadelesine verdiğimiz önem en önemli ortak yönümüz. Eyleme katılanlarla insan hakları, adalet, çoğulculuk, kadınerkek eşitliği gibi birçok değeri de paylaşıyoruz. Bunlar CHP’nin yıllardır seslendirdiği talepler. Sivil toplum oluşumları ile siyasi partiler arasındaki yakınlık öncelikle bu ortak değerler ve talepler üzerinden kurulmalı. Bir örnek vereyim. Öyle son bir iki haftada değil bir yıldır İstanbul il örgütümüz ve milletvekillerimiz Taksim Platformu’nu dinliyor. Modern demokrasilerde siyasi partileri besleyen en önemli kaynak sivil toplumdan gelen desteklerdir. Sivil toplum bu anlamda bilinçli yurttaşlar yetiştiren bir okul gibidir. Biz konuya bu çağdaş ilişkiler anlayışı çerçevesinde bakıyoruz. CHP milletvekilleri, güvenlik güçleri ile görüşmeler yaparak, gençlerle konuşarak, gaz, tazyikli su kullanımını önlemek için canla başla çalıştılar. Gezi Parkı’nda başından beri en az beşon CHP milletvekili sürekli olarak bulundu. Bir başka nokta. Medyada yer almıyor ama eylemciler çok iyi biliyor ve takdir ediyor. Deyim yerindeyse 24 saat hukuki yardım ve tıbbi destek sağlamaya çalıştı milletvekillerimiz gözaltına alınanlar ve yaralanan eylemciler için. CHP örgüt üyeleri toplantılarda bulundular. Meydanlarda özellikle mahalle toplantılarında en büyük dilimi CHP seçmenleri oluşturuyordu. Gezi Parkı’nda barikatın kaldırıldığı gün kendi mitingini iptal ederek oraya gelen yüz binlerce CHP’li vardı. Toplum korku duvarını aştı aşbakan, partisini ve kendisini toplum ile özdeşleştiriyor. Gerçek diye gördüğü bir toplum var ama onun dışında kalanları zayıf, asılsız, geçici hatta olmaması gereken zararlı unsurlar olarak görüyor. AKP’nin bugün temsil ettiği toplum kesiminin de değişebileceğini, onun dışında onlar kadar hakiki birçok toplum kesimi olduğunu görmüyor. Aslında Gezi eylemlerinin büyük önemi burada. Başka toplum kesimleri korku duvarını da aşarak, AKP’ye “Biz de toplumuz, biz de toplumun parçalarıyız, biz de varız” dedi. Sağduyunun gereği bu gerçeği hemen görmektir. Ama Başbakan ve AKP bizi destekleyenler dışında bir toplum olamaz görüşünde ısrar ediyor. Ve en tehlikelisi kendisinin gerçek diye gördüğü toplumu büsbütün öfkelendirerek kendi dışındaki toplum kesimlerinin karşısına dikiyor. Tencere tava ile müzik yapanların karşısına “öl de ölelim” diye bağırttığı başka yurttaşlarımızı “döner B l Gezi Parkı’nda Türk muhabirler polisin yanından, yabancılar direnişçilerin arasından yayın yapıyor. Bu da medya tarihimize not olsun!.. l CNN International tekerlekli sandalyeliye sıktığın gazı dünyaya nakletmiş, sen hâlâ AKM’nin çatısındaki pankartların imajını bozduğunu san! l Ganalıya Zimbabweliye türkü söyletene kadar, kendi halkının dilinden anlasaydın keşke. l CNN spikeri: “Gezi Parkı’nı yapmayı niye taktınız kafaya.” İbrahim Kalın: “Bunlar ABD konsolosluğuna saldıranlar” CNN spikeri: “Soru o değil.” l Savunmasız halktan savunmalı avukata... Demokrasi ilerliyor!.. l Vali kaç gündür “Sevgili yavrularım” diye bizlere değil de polislerine sesleniyormuş meğer. l Başbakan Hülya Avşar’la görüşeceğine Drogba’yla konuşsa daha anlamlı olurdu. l “Hepsi hain” dedi Adam. “Hepsi kuyumu kazmaya çalışıyor.” “Hayır” dedi Bilge. “Sadece çok korkmuşsun, o yüzden herkesi düşman sanıyorsun.” l Hülya Avşar da yanında Zehra’yı götürsün fazla isyankâr, belki yardımı dokunabilir. l Migros Sanal Market, Gezi’ye yardım seçeneğini eklemiş. Gezi’ye gidemiyorum diyenler, Gezi’ye böyle gidin. Fotoğraf: UĞUR DEMİR bıçakları” ile çıkartma tehditleri yağdırıyor. Artık devletle korkutulamayan toplumu, toplumla korkutmaya çalışıyor. Oysa yapılması gereken bunun tam tersidir. Demokrasilerde esas bilgi kaynağı güçlü sivil toplum, bağımsız medya, özerk üniversitelerdir. Öncelikle bunların dinlenmesi gerekir. Seçim dört beş yılda bir yapılır ama iktidarlar gelinen her noktada önemli kararlar almak durumundadır. Bir sonraki seçime kadar halka sürekli hesap vermek zorundadır. Bunun için katılımcı olmak, farklı toplum kesimleri ve muhalefet ile sürekli yüz yüze gelerek öğrenmek ve sürekli uzlaşmalar aramak gerekir. Sorunlar, talepler, hoşnutsuzluklar ancak böyle anlaşılır. Biz CHP olarak Gezi eylemlerinin Türkiye’ye bu sorunların üstesinden gelecek yeni ve önemli fırsatlar sunduğunu düşünüyoruz. İZLENESİ VİDEOLAR l Penguenler direnişte... http://goo.gl/M4zC9 l Direniş korkusu: “Duyuyor musun bizi?” http://goo.gl/t74ZQ l Bu çocuklar çok marjinal. Piyano bile çalıyorlar. http://goo.gl/tiDKn BAKILASI LİNKLER l Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiseri’ne İngilizce mektup: http://goo.gl/dKdz0 BİTTİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle