23 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 8 HABERLER CÜNEYT ARCAYÜREK Miting organizatörlerince 180 bin, polis kayıtlarına göre 30 bin gösterici geçen pazar, Paris’in tarihi ve sembol yüklü Bastille Meydanı’nda bir araya geldi. On binleri, son yazımda bahsettiğim gibi, buraya Fransız solunun yükselen yıldızı Melenchon topladı. Hollande’ın kemer sıkmasına başkaldıran kriz mağdurlarının sözcülüğünü yapan Fransız radikal solunun lideri; Bastille’den “Hollande’a açılan kredinin bittiğini” duyurdu. Sosyalist liderin cumhurbaşkanlığına seçimi, bilindiği gibi geçen yıl sol uçta Melenchon’un desteği sayesinde mümkün olabilmişti. İşsizliği görülmemiş düzeylere çıkarmaktan başka işe yaramayan Hollande politikalarının “Fransa’yı felakete sürüklediğini” belirten Melenchon, Fransız cumhurbaşkanının, “finans güçlerinin her yere erişmesine olanak tanıyan bir dikey monarşi simgesi” olduğunu ve bundan böyle “her çeşit denetim dışına çıkan bir krala dönüştüğünü” söyledi. ve yurttaşların “egemenlik açığı/kaybından” yakınıyorlar. Bu kaybın yaşanmadığı tek ülke Almanya. Almanya’da Merkel tersine; komşu Fransa başta olmak üzere, Avrupa’nın gerisine egemenliğini dayatıyor... Eski Kıta’nın medya organlarında “Almanya hegemonyasındaki bu Avrupa” kâh “Hitler selamı veren”, kâh “Hitler bıyığı” eklemlenen bir Merkel’le resmediliyor. Kâh, Nazi Almanyası’yla özdeş “Üçüncü Reich”a gönderme olarak “Dördüncü Reich” başlığıyla gündeme geliyor. Bu defa “askeri güç” yerine, “ortak para birimi Avro ve finans gücü” yoluyla kendisini dayatan bir “Reich” kastediliyor. CUMHURİYET 7 MAYIS 2013 SALI GÜNCEL ? Baştarafı 1. Sayfada göstermeye çalışan, haftanın iki veya bir gecesi saatlerce yayımlanan, bir Türk’ten bir de Kürt’ten veya iki iktidar yalakasıyla iki muhalefetten konuşmacı ayarlayarak halkı aydınlatma numarasına yatan programları nüfusun yüzde kaçı izliyor acaba? Bu soruları yanıtlayacak bir anket yapılmıyor. Halkın nabzını tutan anketlerin yapımcısı araştırma kurumları toplumsal sorunlarla değil; ilk seçimde partilerin alacağı olası oy yüzdelerini saptamaktan başlarını kaldıramıyorlar. Oysa şayet halkımız TV haberlerini, tartışma programlarını, özenle günübirlik izlemiş olsa, yaşanan rejimsel, toplumsal sorunlara ve bu sorunları tek adamlık ihtirasıyla yaratan malum kişiye, demokratik rejimi tepeleyen RTE’ye yine yüzde 50 oranında oy verir mi, sorusunu içeren anketlerin mutlaka hayır yanıtı alacağından kuşkunuz olmasın! ??? Halkımızın da doğrusu maşallahı var. Dönek yazarların köşe yazılarını, yayımladıkları kitapları, devir dönem değişince birden dönekliğe sarıldıklarını umursamadan hatta daha büyük ihtirasla okumaya devam ediyor. Döneklik kültürünün moda uygulaması ise “Ben bir zamanlar solcuydum” diyenlerin, bilgisel açıdan nemalandıkları ağabeylerini de ün kazanmalarını sağlayan çalıştıkları gazeteleri de karalayan, artık hidayete nasıl erdiklerini içeren kitaplar yazmak! Siyasal alanda dönekliğin en büyüğüne tanık olmamızı sağlayanın adı RTE! Örneğin on yıl sürekli söylemediğini bırakmadığı konularda baktı ki başka yönlere dönmeyi halkımız sindiriyor. Sövdüklerini övmeye, dönekliğini teşhir etmeye, çalışanlara da saldırmaya başladı. Yaşadığımız RTE modeli kültürel gelişmeye göre bu ülkenin pek çok yazarı da Başbakanlık koltuğunda oturanı da… ….hop o yandan hop bu yana… Elbise değiştirir gibi yön, ahlak değiştiriyor. ??? RTE, çözüm süreci adını verdiği son siyasal hamlesine destek vermeyen CHP ile MHP’yi, İşçi Partisi’nin kuyruğuna takılmakla suçluyor. İçerik ve anlam itibarıyla gerçeklerle kel alaka bir saldırı. Her parti kendi yolunda. Hiçbir parti diğer bir partinin kuyruğuna takılmıyor. Bu, RTE’nin CHP, MHP ve İşçi Partisi’nin çözüm sürecine destek vermeyen tutumlarından kaynaklanan, aslı astarı olmayan sahibine özgü tam bir palavra. Üstelik İşçi Partisi kendi özünden uzakta olan iki partinin kuyruğuna takılmasına neden sıcak baksın? ??? RTE kimi olayları saptırarak kişileri, partileri karalamaktaki ustalığını son günlerde yine kanıtladı. İşçi Partisi’ni, beş yıldır içeride yatan genel başkanı, gazeteciyazar ve düşünür Doğu Perinçek’i, o günlerde her gazetecinin ulaşmakta yarış ettiği Kandil’e gitti, Öcalan’la görüşüp resimler çektirdi diye sürekli konu ediyor, eleştiriyor... Ama gayreti ve tabiatı gereği, Perinçek’i eleştireyim derken, yaklaşık aynı günlerde Kandil’e gitti diye askerin hışmını çeken kimilerini, ne ki son zamanlarda iktidarın elbirliğiyle övgüye layık gördüğü, korumaya aldığı kimi gazetecileri… ….örneğin, aynı zamanda Öcalan’la derin muhabbet içeren röportajlar yapan rahmetli MA Birant’ı unutuyor. RTE’nin dönekliğin kıvrak üslubunu kullanarak yıllarca çizgisinden uzaklaşmayanları karalamak için gerçekleri değil saptırmak, tamamen inkâr eden bu davranışlarını… …kim yer bu siyasal numaraları?.. ??? RTE’nin sergilediği siyasal, toplumsal ve etik anlayış, sorun kendisine, “ileri demokrasinin gereğidir”. Ona göre ileri demokrasi demek, hep bana hep bana diyen nalıncı keseri.. Nasıl ileri demokrasi ise o hep haklı. Haksızsın diyen emekli ya da mahpus! Sözün özüne gelelim: “Öyle anlaşılıyor ki, demokrasimizi kodladık. Nasıl? Devenin D’si, Enflasyonun E’si, Mahpushanenin M’si, Ortadireğin O’su, Kaltabanlığın K’si, Rezaletin R’si, Arap’ın A’sı, Suudi’nin S’si, İllallahın İ’si, kotladık demokrasiyi.. Bu düzende politikacılar kodlanır, gözetilen holdinglerle birlikte Devlet Hazinesinden otlanır. (İlhan Selçuk,1993)” FransaAlmanya Ekseni Çözülürken ganlar ve taşıdıkları pankartlarla iktidara yükleniyor ve okumadıkları lanet, saydırmadıkları eleştiri bırakmıyor; solun alternatif lideri haline gelen Melenchon’un bizzat kendisi mangalda kül bırakmıyor; ama ne biber gazı yiyorlar, ne tazyikli su. Ve “yetti gayrı!” diyorlar. Coptan geçirilmiyorlar! Bastille ve Taksim’i… sadece fiziki mesafeler ve kilometreler değil yüzyılların yarattığı bu siyasi uygarlık farkı ayırıyor. Taksim parantezini kapatıp… yeniden Bastille’deki “yurttaş gösterisine” dönecek olursak, kırmızı karanfillerle kürsüye çıkan Melenchon’un en keskin söylemi; “Finans darbesine karşı bu gösteriyi yapıyoruz!” ifadesi oldu. Alman hegemonyasına yükselen tepki Bu sözler; Avrupa’nın sol uç siyasi hareketlerinin olduğu gibi, sağ uçtaki istisnasız tüm gruplarının da yükselen korosuna tekabül ediyor. Aşırı solda olduğu gibi, aşırı sağ güçler de söz birliği etmişçesine bu Melenchon’un tespitinde ifadesini bulan “finans darbesine” karşı çıkıyorlar. “Finans darbesinin” arkasında şu ya da bu şekilde Angela Merkel’in gücünün/koruyucu elinin bulunduğunu ima ediyorlar. Yunanistan’da aşırı sağ “Altın Şafak”, İtalyan popülist “5 Yıldız Hareketi” ve Fransa’da Jean Luc Melenchon sürekli, hep “finans darbesine kurban edilen egemenlikten” ‘AB artık yalnız görüntüden ibaret’ Almanya’ya karşı bu tepkiler özellikle Avrupa’nın güney kanattaki kriz ülkelerinde Yunanistan, İspanya ve İtalya’da hızla yükseliyor. Bu sebepten, “KuzeyGüney Avrupa” arasında artık gizlenemez ve açık bir ayrışmadan bahsediliyor. Hatta bu ayrışmayı, basitleştirilmiş bir şablonla kültürel boyuta taşıyarak “KatolikProtestan Avrupa” farkına indirgeyenler bile çıkıyor. “Birleşme” ve “dayanışma” öyküleri yerini, giderek daha sık biçimde “ayrışma öykülerine” bı Taksim ve Bastille farkı “France 24” kanalından gösteriyi izlerken, ister istemez içimden “Melenchon denetim dışına çıkan kral nasıl olur görmemiş” diye geçirdim! Yüz binlerce insan, attıkları slo rakıyor. Bu “ayrışma öykülerine” son eklemlenen kesit işte MerkelHollande eksenindeki çözülme oluyor… Hollande’ın Elysee Sarayı’nda doldurduğu ilk yılın olumsuz bilançosu ve bu olumsuz bilançonun yarattığı düş kırıklığı, artık kamufle edilemeyen çok boyutlu bir çözülüşle birlikte gündeme geliyor. “II. Dünya Savaşı’ndan bu yana Avrupa’nın lokomotif gücünü oluşturan BerlinParis ekseni, Hollande’ın zayıf liderliği ile hepten iflas etti!” deniyor; “Avrupa’da bundan böyle tek bir lokomotif güç var, o da Almanya. AlmanFransız işbirliğinin çöküşü, Avrupa projesinin de güç yitirmesi anlamına geliyor. Avrupa kurumları yalnız biçimsel olarak varlıklarını koruyorlar. AB bundan böyle yalnız bir görüntüden ibaret. FransaAlmanya ortaklığı devam ettiği sürece bu görüntüyü sürdürmek mümkündü. Hollande (ve Merkel sürtüşmesi) ile birlikte işler değişti. Avrupa’nın siyasi anahtarlarının hepsini sonuçta yalnız Merkel elinde tutuyor.” Değişen Avrupa ile Almanya ilişkileri üzerindeki çarpıcı çözümlemeleriyle ilgi çeken Alman sosyolog Ulrich Beck’in tespitleri örneğin bu şekilde... Bu tarihi, köklü değişimin sonuçları da gelecek yazıya... Gökçek çeteyi görmedi ALİCAN ULUDAĞ Suç örgütü kurmaktan 118 yıl istenen Anakent İmar Komisyonu Başkanı görevden alınmadı ANKARA Anakent Belediye Meclisi İmar Komisyonu Başkanı Nadir Koç hakkında “silahlı suç örgütü kurmak ve yönetmek” suçlamasıyla dava açıldı. Koç’un 118 yıla kadar hapis istedi. İddianamede, Koç’un yanı sıra başkentin yeraltı dünyasının isimlerinden Nihat Dal ve Erdal Şimşek dahil 53 kişi sanık olarak yer aldı. Suç örgütünün Ağrı’dan kiralık katil getirdiği iddianamede anlatılırken, telefon görüşmelerinde şüphelilerin silahtan “kuzu” olarak bahsettiği tespit edildi. Belediye Başkanı Melih Gökçek ise halen Nadir Koç’u görevden almadı. Ankara Terörle Mücadele Başsavcı Vekilliği’nce hazırlanan 200 sayfalık id ? Örgütün Ağrı’dan kiralık katil getirdiği iddianamede anlatılırken, telefon görüşmelerinde şüphelilerin silahtan “kuzu” olarak bahsettiği tespit edildi. dianameyi Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi kabul etti. İddianamede Koç, Dal, Adnan Beker ve Şimşek’in suç işlemek amacıyla örgüt kurduğu belirtildi. tırdığı ve Gürbüz’e yönelik saldırı planladığı anlatıldı. Bu plan yapılan teknik takip sayesinde önlendi. Şimşek’in Gürbüz ve adamlarına karşı silahlı eylem yaptırmak için “kiralık katil” olarak Ağrı’dan Hasan Karakaya adlı kişiyi getirdiği savunuldu. Dava kapsamında tutuklu olan Şimşek, bir görüşmesinde örgüt üyesiyle silah pazarlığı yaparken şifreli konuştu. Şimşek, “Kuzu kaç tane, dana kaç tane” derken, şüpheli Mücahit Bakan, “Kuzu üç, dana üç. Abi kuzular çok iyidir. Sıfır hepsi poşettedir. (...) Abi o danalar var ya on altı yaşında ha” şeklinde yanıtlar veriyor. Sanıklar arasında yer alan, Sabah gazetesinin Ankara ekinde o dönem yazarlık yapan Ersin Ramoğlu ile haber müdürlüğü yapan Temel Eren ise örgüte yardım etmekle suçlandı. İddianamede yer alan ifadeye göre “2012/06” adlı gizli tanık, Uğur Özdemir’in öldürülmesi talimatını Nihat Dal’ın verdiğini kaydetti. Gizli tanık 2012/01 ise “ Yapılanmada baba figürü Nadir Koç’tur” iddiasında bulundu. DOSYALARI İŞLEME KONMUYOR Silaha ‘kuzu’ demişler milyon 750 bin TL’lik yağma Koç’un yönettiği suç örgütünün 2 milyon 750 bin liralık 4 yağma suçu işlediği iddianamede anlatıldı. İddianamede, şüphelilerin belediyedeki işlerini Nadir Koç üzerinden çözdükleri anlatıldı. İddianameye göre, Şimşek, Karanfil Sokak’ta Telefon Borsası’nı basarak sahibi Muzaffer Gürbüz ile girdiği çatışmada yaralandığında, adamları durumu hemen Nadir Koç’a telefonla bildirdi. Koç ise haberi alır almaz Şimşek’i hastanede ziyaret gitti. Bu durum telefon görüşmelerine yansıdı. İddianamede, Şimşek’in öcünü almak için adamlarını Ankara Adliyesi’nin çevresinde pusuya ya 2 Osman Şanal’a HSYK kalkanı İLHAN TAŞCI ÜLKÜCÜ SALDIRISI Bıçaklanan liseli yaşam savaşını kaybetti İstanbul Haber Servisi Ümraniye’deki Dudullu 75. Yıl Cumhuriyet Anadolu Sağlık Meslek Lisesi’nin önünde çıkan kavgada, ülkücü bir grup tarafından ağır yaralanan 11. sınıf öğrencisi Kahraman Kaya (17) yaşamını yitirdi. 22 Nisan tarihinde lisenin önünde öğrencilere yönelik saldırıda üç öğrenci bıçaklanmış, Kaya da ağır yaralanmıştı. Dün yaşamını yitiren Kaya’nın cenazesi memleketi Diyarbakır’ın Çınar ilçesine bağlı Karaçevre köyüne götürüldü. Saldırıya uğrayan öğrencilerin avukatı Faruk Atan, saldırının nedeninin okulda ülkücülerin üstünlük kurma çabası olduğunu söyledi. Öte yandan Kaya’ya saldıran gruptan bir kişinin tutuklandığı bildirildi. Kemikler Dersim’e ait iddiası Tunceli merkeze bağlı Leç Deresi’nde bulunan bir mağarada, 1937 yılında başlayan Dersim katliamında öldürülen insanlara ait oldukları iddia edilen yüzlerce kemik bulundu. Çıralı köyünde yaşayan 50 yaşındaki Hıdır Çiçek, bugüne kadar yasak bölge olan mağarada bulunan kemiklerin Dersim katliamı sırasında köylerinden kaçıp sığındıkları mağarada öldürülen insanlara ait olduğunu söyledi. Babası Kamer Çiçek’in Leç Deresi Mevkisi’nde saklanarak ölümden kurtulduğunu kendilerine anlattığını belirten Çiçek, “Babamın anlattığına göre askerler mağaralara önceden top atışı yapmış ve daha sonra geldiklerinde taramışlar. Mağara içinde hiç kimse kurtulamamış” dedi. Çiçek, kemiklerin bulunduğu mağarada kaç kişinin öldürüldüğü ve akrabalarının tespiti için kazı yapılması konusunda savcılığa suç duyurusunda bulunacağını ve DNA testi isteyeceklerini söyledi. ‘Gizli belge’ davasında savunma ‘Akıl almaz bir deli saçmalığının içindeyiz’ OZAN YAYMAN İZMİR İzmir’de, 49’u muvazzaf asker toplam 357 sanığın yargılandığı “gizli bilgi ve belge bulundurma” davasında, sanık savunmalarının alınmasına başlandı. Kurulduğu savlanan örgütün bir numaralı sanığı Bilgin Özkaynak, mahkeme heyetine, yalan makinesine bağlanarak ya da hipnoz yapılarak istenilen soruya yanıt verebileceğini söyledi. Özkaynak, devlete yılda 6 milyon lira vergi verdiğini söyleyerek, “Ben 1 milyon dolarlık otomobile biniyorum. Bu standartta bir insanım. Kalkıp da 100 bin dolara belge mi satacağım. Akıl almaz bir deli saçmalığının içindeyiz” dedi. Özkaynak, dosya kapsamında örgütün iki numarası olarak gösterilen Narin Korkmaz’ı tanımadığını ve şirketine sekreter olarak bile almayacağını belirtti. Heyet yargılamanın ilk aşamasının, 5 Haziran tarihine kadar görüleceğini açıkladı. ‘Bu da mütalaa terörü’ HATİCE TUNCER Ümraniye’deki gecekondunun sahibi: Bombaları polis dışında gören olmadı Ergenekon davasında, 12 Haziran’da 27 adet el bombasının bulduğu Ümraniye’deki gecekondunun sahibi tutuklu sanık Mehmet Demirtaş son savunmasını yaptı. Polisin bulduğu bombaları kimsenin görmediğini öne süren Demirtaş, esas hakkındaki mütalaayı “İddianame terörü, mütalaa terörüne dönüştü” sözleriyle eleştirdi. Sonradan Ergenekon adını alacak olan operasyonlar zincirinin başlamasına neden olan, 2007’de Trabzon İl Jandarma Komutanlığı’na yapılan ihbar üzerine Ümraniye Çakmak Mahallesi’nde kendisine ait gecekonduda bulunduğu iddia edilen el bombalarını saklamakla suçlanan Mehmet Demirtaş, son savunmasında aramayı yapan polisleri ve savcıları eleştirdi. Demirtaş, “Gecekondunun çatı katında, içinde bomba olan sandığı gördüm. Dayım bunun askerdeki komutanına ait olduğunu söyledi” şeklinde ifade veren yeğeni Ali Yiğit ile aralarında daha önceden husumet olduğunu anlattı. Gecekonduda polisin yaptığı arama sırasında kendisinin bulunmadığını, muhtarın dahi çağrılmadığını anlatan Demirtaş, “Savcılarda birazcık meslek onuru varsa evimde bomba sakladığıma dair belgeyi getirir. Ben bu örgütün nesi oluyorum? Nerede, ne zaman kurulmuş ve ben kim tarafından dahil edilmişim. Kimden emir alırım ben” diye konuştu. Öğleden sonra tutuklu sanık emekli Yüzbaşı Zekeriya Öztürk, son savunmasını yaptı. Öztürk “İçinde PKK var, ama Ergenekon diye bir örgüt yok. Bunlar evrensel hukukun kabul ettiği terör örgütleridir. Buraya mı sokulmaya çalışılıyorum? Yok böyle bir şey” diye konuştu. Hukukta yeri yok ANKARA Tartışmalı uygulamalarıyla dikkat çeken ve son olarak Antalya’da avukatlara yönelik operasyonlarıyla ismi gündeme gelen savcı Osman Şanal hakkında HSYK’nin bugüne kadar 5 ayrı dosyada şikâyeti, bir dosyada dilekçeyi, iki dosyada ise ihbarın işleme konulmamasına, 6 ayrı dosyada da soruşturma izni verilmesine yer olmadığına karar verdiği ortaya çıktı. CHP Antalya Milletvekili Gürkut Acar, Antalya Cumhuriyet Savcısı Osman Şanal’ın avukatlık yazıhanelerini bastığını, bunu “Avukatlık Yasası’daki avukat yazıhanelerinin aranması için konulmuş hükümlere uymaksızın” yaptığını belirtti. Bu nedenle Antalya Barosu avukatlarının protesto amaçlı toplantı ve yürüyüş yaptıklarına da işaret eden Acar, “Bir ülkede savunma görevini üstlenmiş olan avukatların yazıhaneleri basılarak yasaya göre bulunması gereken baro temsilcisi olmadan, ilgili avukata bilgi vermeden arama yapılıyorsa hiçbir yurttaşın hukuk güvenliği yok demektir” değerlendirmesini yaptı. CHP’li Acar, Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in yanıtlaması istemiyle “Savcılık görevini kötüye kullanan Osman Şanal hakkında herhangi bir işlem yapılmış mıdır? Savcı Osman Şanal ile ilgili bugüne kadar kaç şikâyet yapılmış, bu şikâyetlerden kaçı inceleme ve soruşturma konusu yapılmıştır, hangi sonuçlar çıkmıştır” sorularını yöneltti. Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in soru önergesine verdiği yanıt çarpıcı bir sonucu ortaya koydu. Ergin, savcı Osman Şanal hakkında bugüne kadar 5 ayrı dosyada şikâyetin, bir dosyada dilekçenin, iki dosyada ihbarın işleme konulmamasına karar verildiğini bildirdi. Ergin’in verdiği yanıta göre Osman Şanal hakkında 6 ayrı dosyada “soruşturma izni verilmesine yer olmadığına” karar verilirken bu dosyalardan biriyle ilgili işlemler genel kurul aşamasında devam ediyor. Şanal ile ilgili bir dosyada ise soruşturma yapılmamasına karar verildiğini açıklayan Adalet Bakanı, “Bir dosyada inceleme izni verildiği ve muhakkik aşamasındaki işlemlerin halen devam ettiğini, bir dosyadaki işlemlerin ise henüz dilekçe aşamasında bulunduğunu” aktardı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle