18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET [email protected] 7 MAYIS 2013 SALI 14 KÜLTÜR Bulgaristan n Kültür Servisi Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nın düzenlediği 8. Uluslararası Eskişehir Çocuk ve Gençlik Tiyatroları Festivali’nin biletleri satışa çıktı. 2125 Mayıs tarihleri arasında gerçekleşecek festivalde İsviçre, İran, Moldova, Bulgaristan gibi 10 farklı ülkeden çeşitli çocuk ve gençlik tiyatroları sahnede olacak. Festival biletleri satışta Kültür Servisi Leyla ile Mecnun dizisi oyuncularından oluşan “Leyla the Band” grubu 21 Mayıs Salı günü Jolly Joker’de saat 21.00’de ilk konserini verecek. Dizinin “Mecnun”u Ali Atay’ın vokalistliğini yaptığı, yönetmen Onur Ünlü, oyuncular Serkan Keskin, Osman Sonant, Sarp Aydınoğlu, Fırat İkisivri ve Sarper Aksoy’dan oluşan grup eğlenceli bir repertuvarla dinleyicilerin karşısında olacak. ‘Leyla the Band’ ilk kez sahnede Yılanı Korkunç Kılan Dilidir Çok eski bir arkadaşım yan masada oturuyor. Daha dün aynı endişelerden yola çıkıyor, aynı hayallere varıyorduk. Bugün en temel noktalarda bile ayrı düşüyoruz; aynı şeyleri söylemek isteyen dilimiz birbirine düşman cümleler kuruyor. İkimiz de artık birbirimizin dilini bilmiyoruz. Galiba kendi dilimizi bile… bilmiyoruz. Öfkemiz içimizde derin bir uyku. İsimler, sıfatlar, zamirler ve fiiller bazen ya da aslında şimdi, şu günlerde hiç tekin değiller. Ben artık o uykudan uyanmak ve o eski arkadaşımla birlikte kaybettiğimiz dilin peşine düşmek istiyorum. Şu an konuştuğumuz dili yutmak istiyorum. Mümkünse yeni bir dil bulmak… istiyorum. Devamlı bölünen, çatallanan dilimizi artık bir kenara bırakalım. Çünkü iktidarlar dillerin bölünmesinden nemalanırlar. Kendi dilleri çatallıdır, tüm diller de çatallı olsun isterler. İktidarlar, bir yılanı korkunç kılanın ne olduğunu bilirler. Sözcüklerin tarihleri tehlikeli. Dediğimle demek istediğim, duyduğumla duymak istediğim bazen arapsaçı. Korkuyorum; barış desem, o söz savaşa varır; bitti dediğimde başlar; iyinin kötü olması an meselesi. Arkadaşım ve ben ve rüyalarımız… Keşke rüyalarımız yeniden aynı olsa. Kendi sağduyumuzu elden hiç bırakmasak. İlerde utançla anılacak iktidarların müttefiki olmaya heveslenmesek. Ne olup bittiğini tam olarak anlamadan büyük heyecanlara kapılmasak. Tarih boyunca o hevesleri, o heyecanları iktidarların çatallı dilinden dökülen hamasi sözler, dayanaksız vaatler besledi; bunu biz iyi bilirdik, ne zaman unuttuk? Şüpheyi hep baş tacı bilirken, nasıl oldu da güven girdabına kapıldık? Dili sadece kelimelerden oluşuyor sanmak hatiplerin kandırmacası. Eflatun’un dediği gibi, hitabet süslü bir “ikna ve kandırma sanatı”. Sadece kelimelerin gücüne yaslanıp sahte değerler yaratmak çok kolay. Bu değerlerle dünyayı yönetmek de... Tamam bunu aslında ikimiz de biliyoruz ama yine de daha dün aynı dili konuşurken, nasıl oluyor da bu kadar uzak düşüyoruz? Efsaneye göre insanlar bir zamanlar Tanrı’ya ulaşmak için muazzam bir kule yapmaya başladılar. Tanrı onların bu cüretine öfkelendi. Kuleyi yıktı ve o zamana kadar aynı dili konuşan insanların dillerini birbirinden ayırdı. Babil Kulesi’ne dair kutsal metinlere bakılırsa Tanrı, kendi katına varabileceğine inanan insanın kibrine hiddetlendi. Oysa Tanrı, yani iktidar belli ki sadece korkuyor. Aynı dili konuşan ve birbirini anlayan insanların gücünden korkuyor. Biz ne yapıyoruz? Yitirdiğimizi anladığımız ortak dili yeniden kurmanın yollarını arayacağımıza, mevcut farklılıklar üzerinden inşa edilen ve düşmanlığı besleyen bir sistemi yüceltiyoruz. Kendi gücümüzü sabote ediyoruz. İnsanlar asırlar boyunca iktidarlar tarafından Tanrı’nın gazabına uğradıklarına ve bu yüzden farklı diller konuştuklarına inandırıldılar. Oysa iktidar gibi, o iktidarların hedefindeki insanlar da kendi kaderlerini kendileri çizerler. Yani tanrıların öfkesine ve bizi birbirimize düşürmek için dillerimizi ayırdıklarına inanmak mümkün değil; çünkü her birimizin beyninin içinde bir ortak dil hayaleti dolaşıyor. O yüzden dünyanın farklı köşelerinde, farklı kelimelerle ama aynı prensiplerle şekillenmiş diller konuşuluyor. Evrensel bir gramer bilgisine vâkıf olan insan aklı, evrensel doğruları da sezebilecek güçte. Kutsal metinler istedikleri kadar, önce söz yani dil vardı desinler; dilden önce düşünce var. Babil Kulesi, biz tanrılar katına çıkılmaz diye düşündüğümüz için yıkıldı. Tanrılar katına çıkılır diye düşünelim, kule hemen yeniden yükselir. O tanrılar da dilleri ayırmakla işin bitmeyeceğini öğrenir. Tanrılar bunu öğrensinler diye, arkadaşım da ben de bir süre sussak. Dilini yutmuş iki yılan gibi. Sadece birbirimizin gözlerinin içine baksak. Anlamadığımız her şeyi, o sessizliken anlasak; o sessizlikte, kaybettiğimiz dilimizi… kaybettiğimiz aklımızı… yeniden bulsak; yan yana masalarda değil, arkadaşım ve ben artık yine aynı masada otursak. ‘Büyülü Fener Gaziantep’te Sinema’ belgeseli kentin 1924’e uzanan sinema serüvenini anlatıyor İlk Sinematek kenti Antep Kültür ServisiGeçirdiği beyin kanaması nedeniyle bir süredir tedavi gören tiyatro, sinema ve dizi oyuncusu Gül Yalaz (74), önceki gün hayatını kaybetti. “Çöpçüler Kralı”, “Şalvar Davası”, “Sultan” gibi Türk sinemasının önemli filmlerinde, “Çiçek Taksi”, “Eyvah Kızım Büyüdü” gibi dizilerde rol alan Yalaz’ın cenazesi yarın Şişli Camii’nde kılınacak öğle namazının ardından toprağa verilecek. Gül Yalaz hayatını kaybetti AYŞEGÜL ÖZBEK n Kültür Servisi Besteci ve piyanist Fazıl Say, Caddebostan Kültür Merkezi’nde verdiği konserle dinleyenleriyle buluştu. İki bölümden oluşan ve yaklaşık iki saat süren konserde, Beethoven’ın “Ayışığı Sonatı”, Shostakovich’in “Viyolonsel ve Piyano için Sonat” ve Say’ın kendi eseri olan “Dört Şehir” seslendirildi. Konserde Say’a viyolonsel sanatçısı Çağ Erçağ eşlik etti. Say’ın İstanbul konseri GAZİANTEP “O zaman sinemaya gidiliyordu. Bugün ise sinemaya filmler seçilerek gidiliyor, filme gidiliyor...” 1924’te Antep ve Güneydoğu Anadolu’nun ilk sinema salonunu açan Nakıp Ali’nin oğlu Doğan Nakıpoğlu’nun, Gaziantep Nar Film Festivali’nde galası gerçekleşen “Büyülü Fener Gaziantep’te Sinema” belgeselindeki sözleri bunlar. Çığırtkanların çıngırakla duyurduğu filmlere, önünde kuyruklar olan kent sinemalarında gidildiği zamanlar. Gaziantep Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sinema Bölüm Başkanı aynı zamanda filmin yönetmeni Yard. Doç. Dr. Ali Sait Liman, filmin bir buçuk yılda tamamlandığını söylüyor: “Filmde anılarını, belgelerini paylaşan makinistler, sinema emektarları olmasaydı bu film de olmayacaktı, belki Gaziantep’te sinema da olmayacaktı.” Antep’te o günlere tanıklık etmiş isimler yer alıyor filmde: Gaziantep Sinema Tiyatro Derneği kurucusu Mustafa Bakkaloğlu, makinistler Mustafa Çapar, Ekrem Güç, Nuri Sabırsız, fotoğrafçı Halit Ziya Biçer, gişede başlayıp daha sonra sinema işletmecisi olan Aykut Göktekin, sinemayı babasından devralan Lütfi Yüksekbilgili, Abdülkadir Çimen, oyuncu Arif Erkin, yazar ve araştırmacılar Akten Köylüoğlu, Bilge Kazaz... 2005’te Kadir İnanır’ın Nakıp Ali rolünde yer aldığı “Sinema Bir Mucizedir” filminin yönetmenliğini Tunç Başaran ile üstlenen Memduh Ün de bel u Ali Sait Liman’ın yönettiği belgeselde, Nakıp Ali’nin açtığı ilk sinema salonundan Onat Kutlar, Ülkü Tamer ve Orhan Barlas’ın kurduğu Antep Sinemateki’ne ve günümüze sinemanın Gaziantep’teki macerası gözler önüne seriliyor. geselde yer alıyor. Zamanında sinemaların bir caddede toplandığı Eski Sinema Sokak’ın yer aldığı Antep’te Nakıp Ali’nin açtığı ilk sinema Ahşap Asri Sineması’nın ardından teker teker yeni sinemalar açılıyor. Eski Belediye yanındaki Dumlupınar Sineması, Yıldız Sineması, Baydar, Şehir, Saray, Büyük Sinema, Marmara, Burç, Site, Arı ve Eti sinemaları. Nakıp Ali, kurnaz bir işletmeci olarak anılıyor. İlk zamanlar Antep için yeni olan sinemayı insanlara sevdirmek için sinemayı gazinoya çeviriyor ve “çalgılı sinema” kültürünü başlatıyor. Müşteriler önce müzik dinleyip ardından film izliyorlar. Daha sonraları Müzeyyen Senar, Münir Nurettin Selçuk gibi ünlü isimler de sinemada konserler veriyor. Film gösterimleri öncesi gündüz düğünleri de yapılıyor. Daha sonraları 1 biletle saat 9.00’dan 16.00’ya kadar peş peşe film izleme dönemleri başlıyor. Ardından yazlık sinemalar... 8002 bin 600 kişilik sinemalarda bir gecede yaklaşık 3 bin bilet kesildiği, çocukların damlarda sazdan ve sinemadan gelen seslerle uyuduğu dönemler. Durdu Tamçelik de bu dönemde köylere pirinç ve mercimek karşılığı motosikletiyle film götürmeye başlıyor. Daha sonraki yıllar Antepli şair, yazar, çevirmen Ülkü Tamer’in anılarında da anlattığı gibi 1962’de Antep’te İstanbul’dan önce Sinematek kuruluyor. Onat Kutlar, Ülkü Tamer ve Orhan Barlas tarafından kurulan ve Kutlar’ın İstanbul’dan film gönderdiği Sinematek üç yıl kadar faaliyet gösterebiliyor. Artık Antep’te kaç kent sineması kaldı? Geçen yıl sonuncusu da kapandı. Alışveriş merkezlerinin içinde yer alan 21 salon var günümüzde. Halit Ziya Biçer filmde sinemanın etkisini belki de en yalın biçimde anlatanlardan: “Önümden bir çocuk gidiyor. Fakir mi fakir, üst baş dökülüyor. Ama hızlı gidiyor. O da gidecek işine, çırak. Geç kalmaması lazım. Ama bu çocuk giderken seyrettiği son filmi aynen taklit ediyor. Kovboy gibi ata biniyor, koşturuyor...” (“Büyülü Fener Gaziantep’te Sinema” bugün M1 Merkez Nakıp Ali Sineması’nda saat 17.30’da izlenebilir.) KAR AD E N İ Z E RE Ğ Lİ B İ R Y I LDI R OSMA N ORA L ’ S IZ n Kültür ServisiFiliz Öztürk Doğan’ın “Birleşebilen Zıtlıklar” isimli sergisi sanatseverlerle 14 Mayıs’ta buluşacak. Bronz ve ahşap heykellerin bir arada kullanıldığı sergi, 2 Haziran’a kadar Galeri Selvin’de görülebilir. Birleşebilen zıtlıkların sergisi İçten ve yalın bir ressam EGEMEN BERKÖZ n Kültür ServisiHollywood’dan sonra dünyanın en büyük ikinci sinema endüstrisi olan Hindistan sineması bu yıl 100. yılını kutluyor. Özellikle Asya bölgesinde geniş bir kitle tarafından takip edilen Bollywood’un 100. yılı olması sebebiyle Amitabh Bachchan, Aamir Khan, Rani Mukherji ve Katrina Kaif gibi önemli isimlerin rol aldığı “Bombay Talkies” adlı kısa metrajlı bir film çekildi. Bollywood 100 yaşında Karadeniz Ereğlili değerli ressam Osman Oral geçen yıl 3 Mayıs günü Ankara’da yaşamını yitirmiş ve 4 Mayıs’ta da çok sevdiği Ereğli’sinde sonsuzluğa uğurlanmıştı. Anadolu’nun bir köşesinde çalışan, üreten ve ne yazık ki kimselerin tanımadığı, değerinin ayrımında olmadığı bir sanat insanıydı Osman Oral. Ölümünden bir yıl önce tedavi için Ankara’ya götürüldüğü güne, yani 86 yaşına kadar resim yapmayı, öğrenci yetiştirmeyi sürdüren bir resim ustası. Oral 1925’de Karadeniz Ereğli’de doğdu. O yıllarda küçük ve şirin bir kıyı kasabası olan Ereğli’de ortaokulu bitirdikten sonra, o zaman lise düzeyinde öğrenci alan Güzel Sanatlar Akademisi’ne girdi. Bedri Rahmi’nin ilk öğrencilerinden oldu. Fikret Otyam, Turan Erol, Orhan Peker ve Şeref Bigalı sınıf arkadaşlarıydı. Akademi’yi bitirdikten sonra 10’lar Topluluğu’nun içinde yer aldı ve bütün sergilerine katıldı. Bolu’da kız ve erkek öğretmen okullarında resim öğretmenliği yaptı. Bolu’da ve Ankara’da yönettiği Devlet Resim Galerilerini birer okula dönüştürüp pek çok öğrenci yetiştirdi. Hep resmi, sanatı sevdirmek için uğraş verdi, ama resim yapmayı da sürdürdü. Ve hep Ereğli’nin resmini yaptı. Ereğli’nin denizinin, kayıklarının, evlerinin, ağaçlarının, insanlarının, horozlarının resmini… 2010’daki 85. yaş sergisi için hazırlanan kataFikret Otyam, Turan loğun başında yer alan, essamın iki isteği Prof. Fikri Cantürk’ün Erol, Orhan Peker ve Oral’ın iki isteği varyazısının Oral’ın sanaŞeref Bigalı’nın sınıf dı:Osman Birincisi, baba evinin müzetını anlatan bölümünü, arkadaşıydı. Hep ye dönüştürülmesi; ikinci isteği tümüne katıldığım için, ise İstanbul’da sergisinin açılmatek sözcüğünü değiştirEreğli’nin resmini meden aktarıyorum: yaptı. Resmi de kendi sıydı. Ama ömrü bu isteklerinin gerçekleştiğini görmeye yetme“Oral, özellikle Kagibi içten ve yalındı. di. Evinin müzeye dönüştürülmeradeniz Ereğli’den si konusunda görev şimdi Ereğyaptığı doğa görünümli Belediyesi’ne düşüyor. Başkan leriyle haklı bir ün kaHalil Posbıyık’ın, Oral’ın dostları ve öğzanmıştır. Kimi eleştirmenlere göre rencilerinin de desteğiyle, bunu gerçekOral’ın sanatı; ‘geçmişi günümüze bağleştireceğine inanıyorum. layan, Rönesans öncesi sanata uygun düİstanbul’da sergisinin açılması isteğişen primitif konstrüksiyondan oluşur’. nin gerçekleşmesi ise resimleri özel koBu yargıya katılıyoruz. Ancak hangi leksiyonların dışında, İstanbul Resim ve geçmişi? O geçmiş Oral’ın hattat baHeykel Müzesi’nde, Milli Kütüphane ve bası, nakkaş ağabeyi ve onlardan devGüzel Sanatlar Müdürlüğü koleksiyonraldığı kültür mirasıdır. larında olduğu için, oldukça zor görünüOndan ötesi, Oral’ın hem yapısıyor. Kanımca, bu görev bankalar gibi büna, hem yaşam biçimine, hem de dünyük kurumların galerilerine ya da Kültür ya görüşüne yabancıdır. Bedri RahBakanlığı’na düşüyor. mi Eyüboğlu’nun atölyesinde öğrenim görmesine rağmen, onun sanatından hemen hemen hiç etkilenmemesi bunun bir başka kanıtıdır. Doğayı çok duygulu bir biçimde algılayan Oral’ın eserlerinde görülen titiz ve güçlü bir tekniğin yanı sıra, zarif çizgileri, ara renkleri ve aydınlık gölgeleriyle oluşturduğu resimlerinde yeni ve çağdaş bir yorum vardır. Bu nedenle onun resimleri, izleyicilere şaşırtıcı bir ferahlık duygusu aşılar. Yaşam u Bedri Rahmi’nin biçimindeki içtenlik ve sadelik ilk öğrencilerindendi. adeta resimlerini de sarar.” Ali Sait Liman R KAMİL MASARACI KÜLTÜR l ÇİZİK İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Türk tiyatrosunun önde gelen özel tiyatrolarından AYSA Prodüksiyon Tiyatrosu’nun kurucularından Alaattin Eraslan, uzun süredir yaşadığı sağlık sorunları nedeniyle önceki gün İzmir’de yaşamını yitirdi. Eraslan’ın cenazesi bugün saat 15.00’te, İzmir Sabancı Kültür Sarayı’nda yapılacak törenin ardından Bornova Doğançay Mezarlığı’nda toprağa verilecek. AYSA Organizasyon’u 1985 yılında; AYSA Pro TÜRK TİYATROSUNA BÜYÜK EMEK VERMİŞTİ Alaattin Eraslan yaşamını yitirdi düksiyon Tiyatrosu’nu ise 2002 yılında, kardeşleri Necip Eraslan ve Sabahattin Eraslan’la birlikte kuran Alaattin Eraslan, ilk olarak Ankara Sanat Tiyatrosu’nun organizasyonlarını tüm Türkiye’de yapmaya başladı.  “Rumelihisarı Tiyatroya Kavuşuyor” sloganıyla, Rumelihisarı’nda özel ve ödenekli tiyatroları bir araya getirdi. Kendi bünyesinde birçok oyunun prodüktörlüğünü de üstlenen AYSA Prodüksiyon Tiyatrosu; son dönemde “Basit Bir Ev Kazası”, “Cam”, “Adalet, Sizsiniz”, “Kuçu Kuçu” gibi oyunları seyirciyle buluşturdu. İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne düzenlenen operasyon kapsamında gözaltına alınan ve aylarca tutuklu kalan Eraslan’nın sağlığı, bu süreçte daha da bozulmuştu. Serbest kaldıktan sonra da hastanede tedavi görmeye başlamıştı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle