18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 5 MAYIS 2013 PAZAR [email protected] 16 KÜLTÜR Vicdan Yarası Vicdan yarası, başka yaralara benzemiyor. Kolay kapanmıyor. Habire yeniden yeniden kanıyor... Nasıl bir kanama anlatmak zor. Ama deneyeyim: Hafta içindeydi: En ayrıcalıklı tutuklulardan biri olan Mehmet Ağar’ın 5 yıl ceza alıp bir yılda tahliye edilmesi haberlerini okuduğumda o tarifsiz kanama başladı içimde. Susurluk... Silahlar... “Aydınlık için 1 dakika karanlık”... Derin devlet üzerine tüm söylenenler gelip geçtikçe aklımdan, kanama arttı... Ertesi gün ne yorumlar gelecek kim bilir derken... Koca bir tıss... Belki benim gözümden kaçtı... Belki milli içki ayran meselesi, üzerinde kalem oynatmak için daha cazip geldi... Belki de hemen ardından 1 Mayıs... Gördüğüm kadar kimse tedirgin olmadı... Ergenekon... Balyoz... KCK davaları... Hukuk ve adaletin neresindeyiz? Hapiste beş yıldır yatanların bütün bu yargılama sürecini hapiste (hem de Ağar’ınkinden çok farklı koşullarda) geçirmeleri acep “kötü hallerinden” dolayı mı??? Oldu olacak “iyi hal” nedir, “kötü hal” nedir, şunu bir açıklasa hükümet... Belki o zaman vicdanıma “Sus artık! Kanayıp durma” diye buyruk verebilirim... HHH Bir başka örnek: İstanbul Valisi Mutlu’nun 1 Mayıs’a ilişkin her açıklamasında benim vicdan hem kanamaya, hem kusmaya başladı... Nasıl durduracağımı bilemedim... Marjinal dedi, örgüt dedi, terörist dedi; benim vicdan öğüre öğüre bir hal oldu! Molotofkokteyli sirke şişesi çıkınca... Gerisini siz tahmin edin... HHH Önceki gün 3 Mayıs’tı. Dünya Basın Özgürlüğü Günü... Türkiye Gazeteciler Sendikası’nin girişimiyle Ortadoğu ve Balkanlar’ın ENNN görkemli “Adalet Sarayı”nın, adı var kendi yok olan “adalet”in, o anlı şanlı sarayının önünde toplandık öğleye doğru... Uçurtmalar önceden hazırlanmıştı. Hepsi bembeyazdı. Üzerlerinde kocaman birer siyahbeyaz fotoğraf vardı. Her fotoğraf, hapisteki bir gazeteciye aitti. 62 gazeteci: Sadece ve sadece mesleklerini yaptıkları için hapisteydi. Baş eğmedikleri, kul köle olmadıkları için hapisteydi. Bakmayın baştakilerin onlara “terörist” dediklerine... Bugün Başbakan’ın söyleyip milletin alkışladığı sözleri, herkesten daha önce söylemiş ya da yazmış olmaktı kiminin suçu... Kimininki sadece bu iktidara biat etmemekti... Beton ağalarla örülmüş kentte yaşamak uçurtma yeteneğimizi köreltmiş de olsa doğrusu harika bir görünümdü, beyaz uçurtmaların havalanması. Düşünsenize bütün tutuklu gazeteciler, gökyüzünden gülümseyerek bize bakıyor, el sallıyor, göz kırpıyordu... Bu arada havalanan her uçurtmaya ilişkin aşağıdan sevinç nidaları yükseliyordu. Arada bir coşuyor, iyi yine içerideki gazeteci sayısı 62’ye düşmüş diye sevindiğimiz oluyordu. Neden daha çok katılım olmadı sorusunun yanıtı da arandı o coşku sırasında: Aynı saatlerde Uluslararası Af Örgütü’nün aynı konuda İstiklal Caddesi’ndeki protesto toplantısı vardı. Öte yandan, birçok meslektaş, “işimden olurum” korkusuyla artık böyle toplantılara katılmıyor. Hapiste 62 gazeteci dediğimize bakmayın... İçeri girip çıkmış olanlarla, hâlâ yargılamaları sürmekte olanlarla bu sayı 250’yi aşıyor. Biz uçurtmalarla koşuşurken Uluslararası Özgürlük Yapısı (Freedom House) 197 ülke içinde, basın özgürlüğü açısından bu yıl da birkaç puan gerileyerek 130. sıraya yerleştiğimizi dünyaya duyuruyordu. Bizimle aynı sıraya yerleşen Kongo, Libertya ve Makendonya da var. Yine de durum böyleyken bakıyorum bir sürü gazeteci hanımlar beyler, her şey harika deyip duruyor. Vicdanları kanamıyor. Vicdanları kusmuyor. Acep vicdanları bir yere mi kaçtı??? Ondan mı hiç yara almıyor??? Kurtarma çalışmaları başlatılan duvar mozaikleri arasında Bedri Rahmi Eyüboğlu ve Eren Eyüboğlu’nun yapıtları da bulunuyor. ‘Aradığımız parça sizde de olabilir’ B edri Rahmi, Nurullah Berk, Ferruh Başağa, Sabri Berkel, Ercüment Külmık, Eren Eyüboğlu gibi sanatçıların, yok olma tehlikesiyle karşı karşıya gelen duvar mozaiklerinin kurtarılması için bir proje başlatıldı. Yapıtları usulsüz bir biçimde kapatan işyeri ve ev sahiplerine tebligatta bulunuldu. Kültür Servisi Beşiktaş Belediyesi, 4. Levent’te 1950’li yıllarda cephe üzerine yapılan yirmiden çok sanat yapıtının ortaya çıkarılması için bir proje başlattı. Proje kapmasında, çağdaş sanatımızın 6 önemli ismine ait duvar mozaikleri restore edilerek 4. Levent’in sokaklarının açıkhava müzesine dönüştürülmesi hedefleniyor. Belediye, “Aradığımız parça sizde de olabilir” diyerek eserlerin özgün hallerine ait fotoğraflarının paylaşılması çağrısında bulunuyor. 194757 yılları arasında mimar Rebiî Gorbon ve Kemal Ahmet Aru tarafından tasarlanan, İstanbul’un ilk toplu konut projesi 100 hektarlık bir alanda 420 konuttan oluşuyordu. Proje kapsamında, toplu konutların çarşı bölgesindeki bazı cepheler için Bedri Rahmi Eyüboğlu, Nurullah Berk, Ferruh Başağa, Sabri Berkel, Ercüment Kalmık ve Eren Eyüboğlu yirminin üzerinde büyük ölçekli mozaik gerçekleştirmişlerdi. Yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olan eserler için belediye bir araştırma yaptı. Araştırma kapsamında, 4. Levent’teki 20 duvar mozaiği haritada işaretlenerek güncel durumları belirlendi. 4. Levent mozaiklerini kurtarmak için Beşiktaş Belediyesi’nden dayanışma çağrısı vârislerine ulaşıp onarım çalışmaları için izin alma süreci başlatıldı. Çalışmalar kapsamında mozaiklerin üzerindeki reklam panosu, tabela, kablo, sundurma ve benzeri eklentiler kaldırılmaya başlandı. Bugüne kadar da Bedri Rahmi’nin iki, Eren Eyüboğlu ve Ferruh Başağa’nın birer mozaiği yeniden gün yüzüne çıktı. Daha sonra da yapıtların restorasyon çalışmaları başlatılacak. (Projeye katkı sağlayacak herhangi bir belge için 444 44 55 No’lu telefondan iletişim kurulabilir.) 21 eserin 8’i iyi durumda 21 yapıtın 7’sinin mantolama altında olduğu, altısının üzeri tabela ve reklam panolarıyla kapatıldığı, ikisininse baca, sundurma, klima ve benzeri unsurlarla tahrip edilmiş durumda olduğu saptandı. Nurullah Berk’in yaptığı bir duvar mozaiğininse vitrin açma amacıyla yı kılarak yok edildiği, yalnızca 8 mozaiğin iyi durumda olduğu belirlendi. Belediye, yapıtları koruma altına almak amacıyla, mozaiklerin eski ve yeni hallerinin bulunduğu araştırma dosyasını İstanbul 3 Numaralı Koruma Bölge Kurulu’na gönderdi. Restorasyon ve kentsel düzenleme Şubat 2013 tarihinden itibaren eserleri usulsüz bir şekilde kapatan işyeri ve ev sahiplerine tebligatlar çekilmeye başladı. Eserlerin Yeni Türkü’nün solisti Derya Köroğlu, şarkılarını bu kez Cumhuriyet için söyleyecek... ’Cumhuriyet, gerçeğin dili’ u Cumhuriyet, bugün, kuruluşunun 89. yılını Ankaralı okurlarıyla birlikte Çankaya Belediyesi’nin de desteğ iyle Kuğulu Park’ta kutlayacak. Yeni Türkü sevilen şarkılarıyla o gün Kuğulu Park’ta şarkılarını bu kez Cumhuriyet için seslendirecek. huriyet gazetesi de hep gerçeklerin dili olmaya çalışan, çoğunlukla da muhalif düzeni anlatan çok özel bir gazetedir. Gayrimeşru kılınmaya çalışıyorlar: Yargının özellikle son 10 yılda içine düştüğü durum demokrasi açısından kabul edilemez. Bugün “susturulması gerekenler” yargı aracılığıyla susturuluyorlar. Gerçeği anlatmaya çalışan insanlar halkın gözünde, yargı aracılığıyla “gayrimeşru” kılınmaya çalışılıyorlar. Eskiden bunu Devlet Güvenlik Mahkemeleri (DGM) yapardı, şimdi onlabir gruptuk. ODTÜ, Hacettepe mezunu gençlerdik. Dolayısıyla bu arkadaşlarımızın da kendi işleri oluyordu. Hatta bu nedenle Anadolu turnesine bile gidemiyorduk. Çünkü arkadaşlarımız ancak hafta sonları işyerlerinden izin alabiliyorlardı. Şimdi grupta daha çok SELDA GÜNEYSU ANKARA Cumhuriyet, bugün, kuruluşunun 89. yılını Ankaralı okurlarıyla birlikte Çankaya Belediyesi’nin de desteğiyle Kuğulu Park’ta kutlayacak. Cumhuriyet okurlarını o kutlamada bir sürpriz bekliyor olacak. Yeni Türkü sevilen şarkılarıyla o gün Kuğulu Park’ta bu kez Cumhuriyet için seslendirecek. Grubun solisti Derya Köroğlu da 89 yıldan bu yana yayın yaşamını sürdüren gazetemizi anlattı. “Hep gerçeklerin dili olmaya çalışan, çoğunlukla da muhalif düzeni anlatan bir gazetedir. Cumhuriyet hayatı anlatan gazetedir” diyen Köroğlu, Cumhuriyet’i aileden gelen bir alışkanlıkla bugün hâlâ okuduğunu söyledi. Köroğlu, tutuklu gazetecilere de gazetemiz aracılığıyla selam göndererek “Gazeteciler, susturulması gerekenler olarak görülüp, onlar gayrimeşru kılınıp, yargı aracılığıyla susturuluyorlar” dedi. 89. kuruluş yıldönümümüzü kutlarken Derya Köroğlu ile konuştuk: Gençliğimden bu yana tek gazete: Cumhuriyet gazetesi, benim gençliğimden bu yana okuduğum tek gazete. Aileden gelen bir alışkanlık bu gazeteyi okumak. Dolayısıyla ben, gençliğimden bu yana ülkede olan tüm olayları, gelişmeleri Cumhuriyet’ten takip ediyorum. Böyle bir gazetenin 89 yıldır yayın yaşamını sürdürmesi de mutluluk verici. Cumhuriyet’in benim yaşamımda çok önemli bir yeri var. Nadir Nadi’lerden, Uğur Mumcu’lardan bu yana böyle. Özellikle Mumcu, “Gözlem” köşesinde, hayatı açıklayan bir insandı. Konserlerimizde de sık sık Mumcu’dan söz ederiz. Cum rın yerine kurulan özel yetkili mahkemeler (ÖYM) yapıyor. Bana göre ÖYM’ler, DGM’nin devamıdır. Bu bakımdan ha cuntacı generallerin mahkemeleri, ha özel mahkemeler. Farkı yok. Bugün gazeteniz yazarı Mustafa Balbay’ı yargılayanlar da onlardır. Bu durum bana göre “gelenekselleşmiş mahkemelerin” devamıdır. Nâzım Hikmet’lerden Can Yücel’lere: Yeni Türkü, şiirlerle doğan bir müzik grubudur. Bizim edebiyata, şiire olan sevgimiz, seslendirdiğimiz şarkılara da yansıyor diye düşünüyoruz. Bizim grubumuzun isim babası da bir edebiyat adamı, şair Yaşar Miraç’tır. Biz bugüne değin Pablo Neruda, Can Yücel, Nâzım Hikmet, Murathan Mungan, Turgay Fişekçi gibi yazar ve şairlerin eserlerini şarkılarımızla seslendirdik. Şiirin, edebiyatın güzelliğini her zaman yaşatmak arzusuyla yolumuza devam ettik. Türkçeyi şarkılarımızda güzel kullanmak bu bakımdan da bizim boynumuzun borcudur. Eskiden Anadolu turnesi bile yapamıyorduk: Bazı grupların yaşantısında sürekli grup üyelerinin değişimi söz konusudur. Bizim için de öyle oldu. Çünkü grup üyelerimizin çoğunun kendi işleri vardı. Biz eskiden amatör asıl işi müzik olan kişilerle birlikte çalışıyoruz. Her arkadaşımın grupta ayrı bir yeri ve önemi vardır. Kızılay’a çok üzülüyorum: Ankara benim için çok özel bir kent. Gençliğimin geçtiği bir kent An kara. Ayrılalı epey oldu ancak hâlâ bu kente ne zaman gelsem, ODTÜ’nün, Hacettepe’nin yanından geçerken kalbim atıyor. Ankara’nın değişimine de uzaktan tanık oluyoruz. Mesela eskiden Kızılay çok önemli bir merkezdi. Sakarya Caddesi ile o caddedeki Piknik ile... Barlarıyla, sokaklarıyla... Şimdi ne yazık ki Kızılay’ı çirkin buluyorum. Daha çok bir kasabayı andırıyor, onun bu haline çok üzülüyorum. 3 Erbil 3 yorum n Eğitim Servisi SaintBenoît Fransız Lisesi, 230. kuruluş yıldönümü kutlamaları çerçevesinde, ressam Devrim Erbil ile iki kızı Çiğdem Erbil ve Renk Martin Erbil’in açacağı sergiye ev sahipliği yapiyor. “3 Erbil / 3 Yorum” adını taşıyan sergi, yarın, SaintBenoît Fransız Lisesi Sergi Salonu’nda, Fransa’nın İstanbul Başkonsolosu Hervé Magro’nun himayesinde açılacak. Sergi, 22 Mayıs’a kadar, ziyaret edilebilecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle