18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4 MAYIS 2013 CUMARTESİ 6 HABERLER Madımak katliamından sonra ilk kez Sivas’ta Pir Sultan Abdal Şenlikleri düzenlenecek 20 yıl sonra aynı yerde ALİCAN ULUDAĞ ANKARA Sivas’ta en son Madımak katliamının yaşandığı 2 Temmuz 1993’te düzenlenen Pir Sultan Abdal Şenlikleri, 20 yıl sonra yeniden kent merkezinde düzenlenecek. Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD) tarafından 2930 Haziran günlerinde yapılacak etkinliğe; çok sayıda yazar, şair, sanatçı, akademisyen ve gazeteci davet edilecek. Halk ozanı Pir Sultan Abdal’ı anmak amacıyla kent merkezinde yapılan 4. ve son şenlik, Madımak katliamının yaşandığı 1993’te düzenlendi. PSAKD tarafından organize edilen etkinliğe, Kültür Bakanlığı ile valilik de destek veriyordu. 14 Temmuz arasını kapsayan etkinliklere çok sayıda yazar, şair, sanatçı, gazeteci davet edildi. Aziz Nesin, Arif Sağ, Muhlis Akarsu, Metin Altıok, Behçet Aysan, Uğur Kaynar, Asım Bezirci, Nesimi Çimen, Hasret Gültekin, Asaf Koçak gibi aydınlar da kente geldi. Sivas Kültür Merkezi’nde 14 Temmuz arasında düzenlenen etkinlikler 2 Temmuz’da tam bir katliamla son buldu. Önce kültür merkezi ve valiliğe saldıran grup, daha sonra kuşattığı Madımak Oteli’ni ateşe vererek 33’ü aydın, 2’si otel görevlisi toplam 35 kişiyi katletti. Bu da Sivas merkezinde düzenlenen son Pir Sultan Abdal Şenlikleri oldu. O tarihten bu yana şenlikler, Pir Sultan’ın doğum yeri olan Sivas’ın Yıldızeli ilçesine bağlı Banaz köyünde sınırlı olarak gerçekleştiriliyordu. PSAKD, katliamın 20. yılında kent merkezinde yeniden şenlik düzenleme kararı aldı. 2930 Haziran 2013 tarihlerinde düzenlenecek etkinliklere, yine çok sayıda yazar, şair, sanatçı, gazeteci davet edilecek. Etkinliklerin, Sivas’taki cemevinde yapılması planlanıyor. PSAKD BAŞKANI BÜLBÜL: TARİHE BORCUMUZ VAR Etkinlikler konusunda bilgi veren PSAKD Genel Başkanı Kemal Bülbül, Sivas’ın kültürel ve inançsal olarak çok renkli bir kent olduğuna dikkat çekti. Devletin uyguladığı politikayla Sivas’ın tek tipleştirildiğini belirten Bülbül, şunları kaydetti: “Madımak katliamı da bu tek tipleştirmenin bir çabası. 4 Eylül 1978’de kentte bir katliam daha oldu. Sivas’taki Alevi toplumu, yoksulluğa mahkum edilerek göçe zorlandı. Merkezde Ali Baba Mahallesi’nin dışında Alevilerin oturduğu yer kalmadı. Biz kimseyle inatlaşma çabası içinde değiliz. Pir Sultan, Sivas’ta idam edildi. Bizim tarihe borcumuz var. 4 Eylül 1978’de, 2 Temmuz’da katledilen canlarımıza borcumuz var. 2 Temmuz 1993’te şairlerimiz, yazarlarımız, sazımız, sözümüz ne varsa orada yakıldı. Biz o tarihe sahip çıkmak zorundayız.” Ulusal Güç Birliği, Ama Nasıl? Ülkemizde dincifaşist bir yönetim var. Bu yönetim, yapısı gereği, aynı zamanda da bir kişinin adıyla anılmakta olan bir diktatörlüktür. Öyleyse, ülkemizdeki yönetimi dincifaşist diktatörlük diye adlandırmamız gerekiyor. Bu konuda kuşkusu olan var mı? Denebilir ki, madem öyle, sen bunları nasıl yazabiliyorsun? Yazabiliyorum, ama yazmaya devam edebilecek olmamın hiçbir güvencesi bulunmuyor. Bu gün bu ülkenin tepeden tırnağa, iğneden ipliğe, baştan sona bütün yazgısı, diktatörün iki dudağı arasındadır. Ordu, polis, yargı, Meclis çoğunluğu onun buyruğundadır. Daha ne olsun? Bu gün sahip olduğumuzu sandığımız özgürlükler göstermeliktir. Hiç kimsenin, ama hiç kimsenin, ordunun ya da yargının en tepesindeki kişilerden, Meclis’teki muhalefet partisi liderlerinden en sıradan yurttaşa kadar kimsenin, ne özgür yaşam, ne can, ne de mal güvenliği vardır. Türkiye tam anlamıyla emeğin ve aydınlanmanın en kararlı karşıtlarınca ele geçirilmiştir. Çünkü var olan direnme noktaları dağınıktır, birbirbirinden kopuktur. Kendi aralarında ve bundan da öte kendi içlerinde bir kör dövüşü içindedirler. Ne yapmalı sorusu, bütün güncelliğiyle, yakıcılığıyla, ertelenemezliğiyle karşımızdadır. ??? Dincifaşist diktatörlük aynı anda hem aydınlanmanın hem emeğin değerlerine düşman olduğuna göre, karşısına aydınlanma ve emek güçlerinin güç birliğiyle çıkmak gerekir. Bunun adı, ulusal güç birliğidir. Burada, tıpkı Kurtuluş Savaşımızda olduğu gibi, sınıfsal çıkarlar ikinci plandadır. Aslolan, yurdun selamete çıkmasıdır. Daha açık konuşacak olursak, fabrikasında yüzlerce işçi çalışmakta olan bir işveren ille de aydınlanma ve hatta emek düşmanı olmak zorunda değildir. Aydınlanma değerleri dediğimiz, özetle de kul, köle, teba değil özgür bireyler oluşumuz, insan oluşumuzun olmazsa olmaz koşuludur. İşçiyi, işvereni; köylüsüyle, esnafıyla, memuruyla, siviliyle ve askeriyle, bütün bir toplumu birleştiren, birleştirmesi gereken temel insanlık değeri budur. Karanlığın savunucuları ve emperyalist işbirlikçiler dışında bütün toplumsal güçler, ulusal cephede bir araya gelmek zorundadır. Fakat bu nasıl olacak? ??? Tek başına ne CHP, ne MHP, ne parlamento dışındaki parti ve örgütlenmeler yeterli olamıyor. Aralarında birlikte hareket olasılığı da görünmüyor. 23 Nisan’da Ankara’da varlığı ilan edilen Milli Merkez oluşumu bir umut ışığı, birleştirici bir güç odağı olabilir mi? Bence olabilir… Fakat, katıldığım çeşitli toplantılarda, Berlin’deki büyük buluşmada, İstanbul Barosu toplantı salonundaki Milli Anayasa Toplantısı’nda ve geçici yürütme kurulumuzdaki görüşmelerde dile getirdiğim gibi, tek bir koşulla… Bu koşul, kesinlikle partileşmemek, partiler üstü bir siyaset akademisi ve aynı zamanda da kitlesel bir güç olarak kalmayı başarmaktır. Yaklaşan üç büyük seçim öncesinde bir partileşme girişimi, çok büyük olasılıkla baraj altında kalarak ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin de güç yitirmesine yol açarak dincifaşist diktatörlüğe hizmet etmiş olacaktır. Buna karşılık, başta Cumhuriyet Halk Partisi yönetimi olmak üzere, dincifaşist diktatörlük karşısındaki bütün güçlerin, aydınlanma ve emek değerlerini savunan bütün toplumsal kesimlerin, kuruluşların, partilerin ve kişilerin, iç çekişmeleri geride bırakarak, örgütsel kabuklarının dışına açılmayı başararak, en asgari hedeflerde ortak bir platformda buluşmaları bir yurttaşlık ve insan olma sorumluluğu ve görevidir. Bu sorumluluk ve görevi savsaklamak ihanetlerin en bağışlanamazlığı olacaktır. Milli Merkez adlı sivil toplum girişiminin işlevi ve önemi de bence tam olarak buradadır. Bir yandan kitlesel toplantılarla insanlarımızı uyarırken bir yandan da aydınlanma ve emek güçlerinin birlikteliğini, daha da somut olarak yaklaşan seçimlere ortak adaylarla girmenin olanaklarını araştırmak… Bu alanda bıkıp usanmaksızın görüşmelerde, önerilerde ve çalışmalarda bulunmak… ‘Aydınları Sivas’a bekliyoruz’ Bülbül, 2930 Haziran tarihlerinde özellikle kültürel ve inançsal yönden konuyu ele alacak söyleşi ve paneller yapacaklarını belirterek “Bu 20 yıl sonra bir ilk olacak” dedi. Tüm sanatçıları etkinliklere davet ettiğini belirten Bülbül, “Madımak’ta yitirilen Hasret Gültekin, Muhlis Akarsu, Metin Altıok, Uğur Kaynar, Asaf Koçak’a sahip çıkmak için sanatçılarımızı, aydınlarımızı, gazetecilerimizi Sivas’a bekliyoruz” diye konuştu. Bülbül, etkinlikler için valilikten izin almaya gerek olmadığını ifade etti. CHP SUÇ DUYURUSUNDA BULUNDU Yaralıların ailelerinin Vali Mutlu’ya tepkileri sürüyor ‘Özür bekliyoruz’ Mutlu, çukur İstanbul Haber ServisiCHP İstanbul İl Başkanı Oğuz Kaan Salıcı, 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlamak isteyenlere yönelik polis şiddeti nedeniyle İçişleri Bakanı Muammer Güler, İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın ve sorumlu kamu görevlileri hakkında suç duyurusunda bulundu. Salıcı, adliye önünde yaptığı açıklamada da “Biz bundan sonra da 1 Mayıslarımızı Taksim’de kutlamaya devam edeceğiz. İstanbul’da bizlere eziyet edenleri İstanbul’a gömmeyi de biliriz” dedi. Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’nin C kapısında bir araya gelen CHP’lilerle birlikte basın açıklaması yapan Salıcı, “Sayın Vali marjinal grupların geldiğini ve bu grupların olay çıkardığını söylüyor. Bugün burada olan CHP’lilerin hepsi 1 Mayıs’ta meydandaydı. Bize marjinal demeye ya da herhangi bir şekilde orada bulunan insanları marjinal olmakla suçlamaya hiç kimsenin hakkı yok. Çok açık bir şey, o İstanbul Haber Servisi yakın mesafede atıldığı için Dönmez ailesi 1 Mayıs’ta polis şiddetiybu kadar hasar olduğunu le ağır yaralanan lise öğsöylüyor. Adli Tıp raporun(Fotoğraf: rencisi Dilan Alp (17), öğda da var. Vali önce ‘merdiHAZAL retmen Meral Dönmez venlerden düştü’ diyor. GöOCAK) (27), işçi Serdal Gül (29), rüntüleri görünce de açıklaöğrenci İbrahim Akal ma yapmadı.” Mehmet (23) ile Fehmi Oran MeDönmez de kızı Meral’i önceşe’nin sağlık durumları ki gün görebildiğini ifade edeiyiye gidiyor. Şişli Memorek “Meral’in ağzından yalrial Hastanesi’nde tedavi gören Gül, yoğun banızca bir kelime çıkabildi. Ensesinden, sol kımdan normal servise alınırken Bahçelievler kulağından, çenesinden darbe almış. Herkes de Medical Park Hastanesi’nde yoğun bakımda dağılmış eve giderken resmen kızımı hedef tedavisi süren Alp ve Dönmez’in ise pazartesi alarak üzerine atmışlar. Parasız eğitim istegünü normal servislere alınması bekleniyor. mek insanı marjinal yapar mı?” dedi. İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu’nun kal’ın görme kaybı söylemlerini sert bir dille eleştiren Dilan Alp’in babası Ali Ekber Alp, Mutlu’dan özür beklePolisin müdahalesi sonucu bir gözünü kaybediklerini söyledi. Kızının Emniyette herhangi den ve Samatya’daki İstanbul Eğitim ve Araştırbir suç kaydının bulunmadığının altını çizen ba ma Hastanesi’nde tedavisi süren İÜ Felsefe Böba Alp, şu değerlendirmede bulundu: “Bu dulümü öğrencisi İbrahim Akal’ın sağ gözünde de rumun peşini bırakmayacağız. Vali benim görme kaybı riski olduğu kaydedildi. Başına kızım daha 17 yaşında, 19 yaşında olduğunu isabet eden biber gazı nedeniyle kafatasında kıve militan olduğunu söylüyor. Özür dilemesi rık oluşan yaralılardan Fehmi Oran Meşe’nin ni bekliyoruz. Kızım olay sırasında hedef ise yoğun bakımdan çıktığı, hayati riski atlattığı, gösterilerek yaralandı. Taksim İlkyardım tedavisine Şişli Eğitim ve Araştırma HastaneHastanesi’ndeki beyin cerrahı, kapsül çok si’nde devam ettiği belirtildi. koruyan vali gün orada marjinal olanlar, emeğin bayramını kutlamak için toplananlara saldıran çevik kuvvet polisleridir” diye konuştu. A ukuru korumak için mücadele Vali Mutlu’nun 1 Mayıs akşamı itibarıyla Taksim’deki çukurları koruyan vali durumuna düştüğünü ifade eden Salıcı, şöyle devam etti: “Bütün hükümet Taksim’deki birkaç tane çukuru korumak için mücadele etti. Taksim’e Topçu Kışlası yaparak, Gezi Parkı’nı tamamen ortadan kaldırarak, bir süre sonra da 1 Mayıs alanını tamamen ortadan kaldırarak bizi Taksim’den sürmeye çalışıyorlar. Benim önerim AKP’nin adını, yapmış olduğu bu imar faaliyetlerinden dolayı AVM olarak değiştirelim.” Salıcı, sorumlu kamu görevlilerinin “Vatandaşın yerleşme ve seyahat etme hakkının ihlali”, “Toplantı ve gösteri yürüyüşünü düzenleme hakkının ihlali”, “Zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması” suçlarından yargılanmalarını istedi. Ç Yalan üstüne yalan!.. Vali Mutlu ‘Dilan militan’ dedi, suç kaydı çıkmadı, ‘Elinde molotof var’ dedi, o şişeden sirke çıktı Haber Merkezi İstanbul’daki 1 Mayıs kutlamalarında polis şiddetiyle ağır yaralanan Dilan Alp’i (17) “militan” elindeki şişeyi de “molotofkokteyli” ilan eden İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu iki kez yalanlandı. Olaylarda kafasından yaralanarak bir süre komada kalan Alp’in resmi suç kaydı çıkmadı. Vali Mutlu ilk gün Alp için “Dilan Kızımız militan, marjinal örgüt mensubu” açıklamasını yapmıştı. Vali Mutlu dün de CNN Türk televizyonunda katıldığı yayında Dilan’ın militan olduğu yönündeki ifadesine bir de molotofkokteyli iddiası ekledi. Mutlu, “Bu çocukları bu hale getirenleri millete şikâyet ediyorum. Dilan yavrumuzun elindeki molotofkokteyli” dedi. Mutlu’nun bu açıklamasın dan önce ise İstanbul Emniyet Müdürlüğü Dilan’ın elinde molotofkokteyli ile görüntülendiğini açıkladı. Emniyet kayıtlarında ayrıca, Alp hakkında dergi dağıtmaktan kayıt tutulduğu ifade edildi. Bu açıklamaların ardından ise “molotof şişesi”nin gerçek menşei belirlendi. Özel bir televizyon kanalının kamera görüntülerine göre Dilan’ın elindeki şişenin kendisini polisin gaz bombalarının etkisinden koruyacak sirke dolu bir şişe olduğu ortaya çıktı. Masum bir sirke şişesi Gözaltına ‘AKP faşizmine alınanlar serbest teslim olmayacağız’ İstanbul Haber Servisi İstanbul’da 1 Mayıs’ta çıkan olaylara ilişkin 60 kişi dün Çağlayan’daki İstanbul Adalet Sarayı’na sevk edildi. Şüphelilerden 27’si “Kamu malına zarar vermek, polise mukavamet ile Gösteri ve Yürüyüş Kanunu’na muhalefet” suçlarından tutuklanması istemiyle nöbetçi mahkemeyesevk edildi. Savcılık sorguları tamamlanan 4 şüpheli adli kontrol istemiyle mahkemeye sevk edilirken 29 şüpheli ise savcılık sorgunsun ardından serbest bırakıldı. Nöbetçi mahkemede sorgularına devam edilen 27 şüpheli de dün akşam saatlerinde serbest bırakıldı. Mahkeme, 4 şüpheli için ise adli kontrol uygulanmasına gerek görmedi. ADANA (Cumhuriyet) İstanbul’da 1 Mayıs’ın valiliğin Taksim Meydanı’nda kutlamalara izin vermemesi sonucu çıkan olaylar ve polisin sert müdahalesi sonucu 3 kişinin ağır yaralanması Adana’da protesto edildi. SES Başkanı Muzaffer Yüksel, “İstanbul’da yaşananlar, Türkiye’de insan haklarının, hukukun üstünlüğünü değil, emeği ve emekçileri düşman gören AKP faşizminin egemen kılınmak istendiğini bir kez daha gözler önüne sermiştir. AKP faşizmine teslim olmayacağız” dedi. ‘İŞTE İKTİDARIN İLERİ DEMOKRASİ ARAÇLARI!’ İstanbul Haber Servisi Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi Başkanı Prof. Özdemir Aktan, biber gazının öldürücü etkisine dikkat çekerek “Bu kez biber gazının bir başka boyutunu da gördük. Biber gazı attıkları silahları ateşli silah olarak kullandılar, yakın mesafeden insanların üzerine ateşlediler. Bu yılki 1 Mayıs Türkiye tarihine kara leke olarak geçti. Sayın Vali açıklamaları ve uygulamalarıyla tarihe geçmiş oldu. Suriye’de kimyasal savaştan bahsediliyor ama 1 Mayıs’ta kimyasal savaş İstanbul’da yaşandı” dedi. TTB, İstanbul Tabip Odası Başkanı ve Adli Tıp Uzmanları Derneği dün ortak basın toplantısı düzenledi. Geçmiş yıllarda ve bu yıl 1 Mayıs’ta polisin kullandığı gaz bombaları kapsüllerinin masaya konulduğu toplantıda “İşte AKP’nin ileri demokrasi araçları” yazılı dövizin asılması dikkat çekti. TTB Merkez Konseyi Üyesi Dr. Osman Öztürk biber gazı kapsüllerini Liseliye polis barikatı İstanbul Haber Servisi Liseli Genç Umut üyesi öğrenciler 1 Mayıs’ta lise öğrencisi Dilan Alp’in polisin attığı gaz bombası nedeniyle ağır yaralanması ve İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu’nun Alp hakkındaki açıklamalarını protesto etti. Grup, “ ‘Marjinal’ değil liseliyiz. AKP faşizminden hesap soracağız” pankartıyla Sultanahmet Meydanı’ndan yürüyüşe başladı. Öğrenciler “Vali kaç kaç kaç liseliler geliyor” sloganlarıyla Valilik sokağının başına geldi. Burada gaz maskeli, çevik kuvvet polisler barikat kurarak öğrencilerin geçişini engelledi. Öğrenciler yaptıkları açıklamada ‘Marjinal’lik AKP’ye muhaliflikse hepimiz marjinaliz” ded. göstererek “Bu AKP’nin eseri” dedi. Son kullanma tarihi 2011 olan biber gazı kapsüllerinin kullanıldığına, kapsüllerin miktarının ise daha önce kullanılanların 4 katına çıkarıldığına dikkat çeken Öztürk, “Devlet tasarruf yapmış olsa gerek ki son kullanma tarihi geçmiş gaz kullandı. Kullanılan sular da kimyasal içerikliydi. Bu ülkedeki en marjinal kurum devlet” diye konuştu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle