25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 MAYIS 2013 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 15 Recep Tayyip Erdoğan, meydanlarda bas bas bağırıyordu: “PKK ile görüşen şerefsizdir.” Halbuki, Kandil’den Türkiye’yi yöneten AKPKK eşbaşkanı Murat Karayılan’dan öğreniyoruz ki, görüşmeler 2005’te işine geldiğinde BM çerçevesinde bir kurumun, işine geldiğinde İngiliz istihbaratının aracılığıylabaşlamış. 2006’dan itibaren de düzenli hale gelmiş. Cengiz Çandar’a bakılırsa, Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani de olaydan haberdarmış, dönemin MİT Müsteşarı Emre Taner’in 2006’da Kandil ile görüştüğünü biliyormuş. “Oslo süreci” olarak ilan edilen yabancılarla birlikte yürütülen gizli pazarlıklarda da 20’ye yakın görüşme olmuş... Hiçbir şey rastlantı değil. Bir büyük oyunun parçası: Türk ordusunun, kimi aklıevveller kullanılarak “darbe katakullisi”ne getirilmesi, sonra o katakulli üzerinden toptan cezaevine atılması; Halbuki... Duygusal İlişkiler Yenimahalle’de yüksek rant yaratıp dağıtan Belediye Başkan Yardımcısı Şenol Balaban, bu görevinden ayrıldığını açıkladı ama CHP’den istifa etmiş Balaban’dan CHP’liler bir türlü vazgeçmek istemiyorlar. Balaban’a tümüyle duygusal ilişkilerle bağlı CHP’liler, Balaban’ın görevine geri dönmesini istiyorlar. Hatta işi, CHP’yi karıştırmaya kadar götürüyorlar. Oysa, Balaban’ın istifası CHP için bulunmaz bir fırsat. “Niye?” diyeceksiniz. Bilen biliyor: Balaban’ın en yakınındakilerden Zabıta Müdürü Abdulkadir Tecimer ile eski Yenimahalle Spor Kulübü yöneticisi Veli Orhan hakkında Emniyet dolaylı bir soruşturma yürütüyor. Dahası, bir ihbar üzerine “kat karşılığı konut, kentsel servis alanı” inşaat ihalesi nedeniyle Ankara Cumhuriyet Savcılığı, 2012/7376 sayılı dosyayla; Şenol Balaban ile Balaban’ın istifa etmesine karşı çıkan CHP’li Yenimahalle Belediye Başkanı Fethi Yaşar ve Yaşar’ın gelininin kardeşi olan Belediye Başkan Yardımcısı Erhan Aras hakkında “rüşvet ve ihaleye fesat karıştırma” suçundan soruşturma yürütüyor. Bela; CHP’nin üzerine üzerine geliyor, CHP’liler ayrımında değil. Balaban’ın peşinde! Ne Mutlu! CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun özene bezene seçip İstanbul’dan milletvekili yaptığı Faik Tunay, CHP Kayseri Gençlik Kolları’ndan “arkadaşları”nı da almış, Milli Türk Talebe Birliği’nin (MTTB) Kayseri’deki etkinliğine konuk olmuş. Faik Tunay’ın MTTB’ye özel bir ilgisi var. Çünkü daha milletvekili adayı olur olmaz, soluğu yine MTTB’nin Haziran 2011’de Mecidiyeköy Kültür Merkezi’nde düzenlediği “Genç Adaylar Gençlerle Buluşuyor” toplantısına da katılmıştı. “Rabıta’nın Zabıtası” adlı çalışmamızda, MTTB’nin, Necip Fazıl Kısakürek’in deyimiyle “kininin davacısı bir gençlik” yetiştirmede ne denli başarılı olduğunu gözler önüne sermiştik. Rabıta örgütünce yayımlanan “İslamcı Eylem Örgütleri Dünya Rehberi”nin “Rabıta Ofis ve Temsilcileri” ile ilgili bölümünde MTTB’nin de adı geçer. Rabıta, biliyorsunuz Suudi Arabistan kökenli bir örgüttür ve temel amacı Müslüman ülkelerin şeriat kurallarına göre yönetilmesini sağlamaktır. Rabıta’nın MTTB aracılığıyla sürdürdüğü bu amaç, yakın geçmişte MTTB’de görev üstlenmiş kadrolar tarafından (ki bunlar arasında bugün Cumhurbaşkanı, TBMM Başkanı, Başbakan ve bakanlar da bulunuyor) büyük ölçüde gerçekleştirilmiş oluyor. CHP’li milletvekili Faik Tunay ve yanına aldığı CHP’li gençler de, MTTB ile kol kola etkinlik yaparak aynı amacı bir adım öteye götürüyor. Ne mutlu onlara! Fransa’dan Ders Almalı! Avrupa Birliği ile ABD arasında temmuz ayında başlaması beklenen serbest ticaret anlaşması öngörüşmelerinde kültür ürünleriyle ilgili ciddi bir tartışma çıktı. Bu tartışmayla ilgili gelişmelerin özetini aşağıda okurlarla paylaşıyorum, çünkü bizde “Kürt yemekleri”ni desteklemek adına işi “Türk mutfağı yok” demeye kadar vardıranların bundan belki bir ders çıkartabileceklerini umuyorum. Zaten Türk sineması da yok, Türk edebiyatı da... Hatta Türk de yok! HHH Dünya mutfakları içinde başta gelen Fransız mutfağı da tıpkı Türk mutfağı gibi zengin bir “çatı”dır. Fransız mutfağı bu ortak çatı altında yer alan yerel mutfakları inkâr etmez. Ama adı ‘Fransız mutfağı’dır, ‘Fransa mutfağı’ değil! Fransız mutfağı demek, kültürel çeşitliliğe engel oluşturmaz. HHH Fransız Dış Ticaret Bakanı Nicole Bricq geçen ay, sinema ve müzik gibi kültür ürünlerinin transatlantik yatırım ve ticaret ortaklığı diye adlandırılan anlaşma dışında tutulmasını istedi. Aksi halde Fransa müzakereleri engelleyecekti. Bricq, AB dönem başkanı İrlanda’nın başkenti Dublin’de, serbest ticaret anlaşmasıyla ilgili düzenlenen toplantının ardından yaptığı açıklamalarda, “Fransa, sanatsal yaratıcılıkta dinamizmini ve etkisini korumak istemekte ve kültürel olarak ayrıcalıklı konumuna özellikle bağlılık duymaktadır” dedi. Bunun üzerine Avrupa Komisyonu’nun ticaretten sorumlu üyesi Karel de Gucht bir açıklama yaparak, “Avrupa, ticaret müzakereleriyle kültürel açıdan ayrıcalıklı durumunu riske atmayacaktır. ABD ile serbest ticaret anlaşmasında Avrupa’nın kültürel çeşitliliğine zarar verebilecek hiçbir şey bulunmamaktadır” dedi ve Fransa’nın, sanata ve kültüre yaptığı sübvansiyon ve kota sistemlerini sürdürebileceğini söyledi. Ancak bu açıklama da Bricq’i tatmin etmedi. Fransız Bakan, Fransa Haber Ajansı AFP’ye yaptığı açıklamalarda Avrupa Komisyonu’nun müzakerelerdeki pozisyonunun “muğlak” olduğunu ifade etti. Fransa, öteden beri sinema sektörüne uyguladığı sübvansiyonların yanı sıra radyo ve televizyondaki yabancı yayınlara da kota uyguluyor. Ardından, Avrupa Parlamentosu’nun Uluslararası Ticaret Komitesi de 25 Nisan’da yaptığı oylamada, kültür ürünlerinin serbest ticaret müzakerelerinin tamamen dışında bırakılması yönünde görüş bildirdi. Parlamento’daki oylamanın bağlayıcılığı bulunmasa da müzakerelerin seyri üzerinde önemli bir etkisi olabilir. Serbest ticaret müzakereleri henüz başlamadan kültür ürünlerinin anlaşma dışında bırakılmasıyla ilgili bu veto tehdidi ve Avrupa Parlamentosu’ndan çıkan görüş, ABD’de ve Avrupa Birliği’ndeki serbest pazar yanlısı kesimlerde kaygıya yol açtı. Zaten GDO’lu ürünler üzerinde AB ve ABD arasında büyük fikir ayrılıkları vardı ve bu sektörün anlaşma dışı kalması söz konusuydu. Hal böyle iken kültür ve sanat sektörünün de anlaşma dışında tutulmasının gündeme gelmesi; “eksik” bir serbest ticaret anlaşması ortaya çıkacağına dair haklı endişeler doğurdu. HHH El âlem işte bunlarla uğraşıyor. En başta Fransa, herkes kültürel olarak kendi konumunu korumaya çalışıyor. Bir de bize bakın! Fire Arkadaşımız Erdem Gül yazdı: AKPKK, anayasa değişikliği için Meclis’te CHP’nin vereceği firelere güveniyormuş. AKP kanadı, CHP’den 10 milletvekilinin fire vereceğine inanıyor. CHP’lilere sorduk. “Şimdiden fire verecek 78 kadın milletvekili sayıyoruz. Toplam fire 25’i bulur” dediler. “Barış” deyip aklandılar, “süreç” deyip anlaştılar: AKPKK hayırlara vesile olsun! basının medyalaştırılması ve satın alınması, “ileri demokrasi” mavalı ile halkın alıklaştırılması, hepsi, ama hepsi büyük oyunun parçası. Sıra geldi, AKPKK’nin anayasa değiştirmesine. Rejim zaten değişti, anayasa ile adı konacak. Sonra gelsin bölyönetin asıl işleri: Dicle ve Fırat suyu ile petrol ve enerjinin kullanımı, yönetimi, paylaşımı... Emperyalizmin satrancında, çoban matıdır gelinen nokta. Kandil’de piyon, Çankaya’da şah olsan kaç yazar. Geçen hafta ortasına göre, durumumuz şudur: 1 Mayıs’ta ellerinde çeşitli çap ve renkte bayraklar ile bol miktarda örgütsel doküman bulunduğu belirlenen gözü dönmüş işçi teröristlerin, bayram maksadıyla Taksim’i işgal etmeye kalkmaları üzerine güvenlik güçleri, köstebek yuvasına çevrilmiş olan meydanı cansiperane savundular. Durum Raporu Aynı saatlerde demokratik haklarını kullanan PKK’lilerin, ellerindeki barış simgesi havan topu, tüfek, makineli tüfek ve mayınları ile dağlarımızdaki resmi geçitleri sürüyordu. PKK’nin gerilla üniforması ile gerçekleştirdiği resmi geçidi, ordu komutanları, Emniyet müdürleri, vali ve kaymakamların oluşturduğu askeri ve mülki erkân ayağa kalkarak selamladı. 1 Mayıs 2013 Sadık ÇELİK KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr Haklı tereddütleri vardı hükümetin, 1 Mayıs’ın Taksim’de kutlanması konusunda. Taksim’e çıkmak, inşaat çukurlarından dolayı tehlikeliydi. İşçilerin o çukurlara düşme ihtimalleri göze alınamadı. Bunun üzerine; Kilolarca biber gazı, tonlarca tazyikli su, farklı illerden getirtilen destek polislerle yirmi bin kişilik polis kuvvetinden oluşan barikatlar, seferleri iptal edilen metrolar, metrobüsler, vapurlar, gökyüzüne kalkan köprüler, adeta bir sıkıyönetim ilanı ve durdurulan, felç olan kent yaşamı… Hepsi işçilerin olası bir arbedede inşaat çukuruna düşmemesi içindi. Oysa ki Taksim’deki inşaat çukurunun etrafının yeterli barikatlarla çevrelenip ya da hatta inşaat çukurunun üzeri geçici olarak kapatılarak Taksim Meydanı’na girilmesin diye değil de sadece Taksim Meydanı’ndaki çukura düşülmesin diye, en fazla birkaç gün önceden alınması yeterli olacak önlemlerin yükü, zahmeti, bu amaçla harcanan enerji şimdikinden daha mı ağır olacaktı? İnatlaşma güdülerini susturarak sendikalarla hükümetin uzlaşması ve meydanda birkaç gün önceden başlatılacak bazı düzenlemeler, alınacak tedbirler, 1 Mayıs 2013 İstanbul’unda gerek İşçi Bayramı’nı kutlamak için toplanan insanların, gerekse bölgede yaşayan esnaf, turist, genç yaşlı demeden onca insanın gazdan zehirlenmesini, üzerlerine tazyikli su sıkılmasını içeren ve artık alıştığımız tüm bu skandal görüntülerin tarih belleğine geçmesini, ülkenin imajının bu derece zedelenmesini önleyebilirdi. Bir tarafta çözüm sürecinin, demokrasi ve özgürlükler genişletilerek barış sürecine ve kalıcı barışa çevrileceği ilan ediliyor; diğer taraftan dünyanın hiçbir ülkesinde benzerine rastlanmayan, demokrasinin esamisinin okunmadığı işçi sözde bayramı görüntüleri izleniyor. Demokrasinin ayrılmaz bir parçası olan özgürlüklerin, tam da aksinin olmasının dillendirildiği ve beklendiği bir dönemde, bu denli yenme ve yok edilme çabası, atılan demokrasi naralarıyla, en hafif tabiriyle, çelişiyor. Kafatası çatlayan ve vali tarafından “tam bir radikal” diye bahsedilen, tekstil işçisi babasının anlattığına göre ise sadece ailesine yapılan haksızlıklar için İşçi Bayramı’nı kutlamaya giden 17 yaşındaki Dilan, sıkılan biber gazından hastaneye kaldırılan onca insan, siyasetçiler, polise taş atarak meydana çıkmanın yolunu arayan işçiler, içleri biber gazıyla dolan hastaneler… Ve radikal ya da marjinal gruplardan olmanın, insanların kafasının üzerinde bomba patlatılmasına haklı gerekçe olarak gösterildiği bir 1 Mayıs. Şehrin sokaklarında gördüğümüz manzara, demokrasi ve özgürlüklerin savunucusu, insan merkezli siyaset yapan bir devletin değil; halkıyla inatlaşan, dediğim dedik, sorun çözmek değil yaratmak yolunda uzmanlaşan otoriter bir yapının yansımasıydı. Halbuki polis müdahalesi olmadığında, insanlar üst düzey yasaklarla çileden çıkartılmadığında herhangi bir sıkıntı yaşanmadan, halaylarla, şenlik havasında, işçiler ve işçi bayramı için, bazı kimselerce inatla anlamazlıktan gelinse de simgesel ve duygusal anlamı büyük olan Taksim Meydanı’nda kutlandığına hepimiz şahit olmuştuk bundan önceki yıllarda. İşçilerin çukura düşmesi başarıyla engellendi. En gellenemeyen; demokrasi riyakârlıkları ile havadaki acı biber kokusu ve özgürlük demokrasi özleminin işçilerin ve toplumun kalbini bir kez daha yaktığı gerçeği oldu. THY’nin kabin görevlilerinin yeni üniformalarıyla ilgili skandal henüz soğumamışken bir yasak daha geldi. Etek boyundan makyaja kayan dikkatler, ruj renginin kırmızı, bordo ya da pembe olmasının sakıncalarını keşfetmiş olmalı ki bu renklerin yasaklanması gerektiğinde karar kılınmış. Kabin görevlilerinin makyajları frapan ya da dikkat çekecek biçimde yapılmamalıymış. Ayrıca dövmesi olan hostes adayları sınava dahi alınmayacakmış ve bunun gibi daha bir dizi 50 yıl önce bile geçerli olmayan yasaklar... Henüz “Avrupa’nın en iyi havayolu şirketi” unvanına sevinmeye bile başlayamadan, bu unvana yakışmayacak yasaklarla kurumun ve gıyabında ülkenin itibarını biraz daha gölgelemeye kararlıyız. Gerçekten de alkol tüketimine karşı savaş açmalı mıyız? Yapılan araştırmalar gösteriyor ki savaş açılacak kadar vahim düzeylerde bir alkol tüketimimiz yok, hatta bu konuda dünyada son çeyrek içinde yer alıyoruz. Öte yandan alkol çağdaşlaşmanın simgesi de değildir elbette, ancak alkol kullanımı bütünüyle kişinin kendi özgürlük alanına girer ve yurttaşlarının sağlığını düşündüğü kılıfını tutan devlet eliyle bu alana herhangi bir biçimde müdahalenin, hele ki içinde yaşadığımız bu dönemde, belirli bir yaşam tarzını dayatma olarak yorumlanması kaçınılmazdır. ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com Ruj da Yok BULMACA SEDAT YAŞAYAN HARBİ SEMİH POROY Milli İçkimiz UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Türki 1 ye’deki Rum 2 larla değiştirilerek Yu 3 nanistan’dan 4 getirilmiş 5 Türklere ve6 rilen ad. 2/ Soy, süla 7 le... Kapı ve 8 pencerenin 9 yerleştirildiği kasa. 3/ Bir 1 2 3 4 5 6 7 8 9 renk... Sevecen 1 Y A R I M C A U lik, acıma. 4/ “Şe 2 U H U R U K A Y hitler” anlamında 3 H A N S A eski sözcük... Bir 4 V A T A R İ F A N E R cetvel türü. 5/ Sa5 L N A M E O L hip olma, kazanS İ ME N A ma. 6/ Çamaşırın 6 A S İ R EM az kirli ve köpük 7 K A T I 8 V A L A A G A lü son suyu... Bir meyve. 7/ Ruten 9 K A R A B A T A K yum elementinin simgesi... Eskiden Orta Asya’da yaşamış olan halklar için kullanılan sözcük. 8/ Divan şiirinde sevgilinin kapısının eşiği anlamında kullanılan mazmun. 9/ “ kaşlarını çatar / Gamzesi sineme batar” (Karacaoğlan)... Alkolsüz içecek, meşrubat. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Divan şiirinde aynı ölçüde onar dizelik bentlerden oluşan nazım biçimi. 2/ Panik... İpek ipliği. 3/ Bir gösterme sıfatı.... “ doğan günün bir dert olduğunu / İnsan bu yaşa gelince anlarmış” (C. S. Tarancı)... Bir nota. 4/ Kredi mektubu. 5/ Uygur hükümdarlarına verilen unvan. 6/ Yurtlandırma, yerleştirme... Cezayir’de doğan ve Arap müziğiyle Batı müziğinin karışımı olan müzik türü. 7/ Bir tür erkek deve... Bir düşünceye gönülden bağlı bulunma. 8/ Tramvay sürücüsü. 9/ Bir tür çörek... Dünya işlerini hoş gören, kalender kimse.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle