Katalog

SAYFA CUMHURİYET 4 MAYIS 2013 CUMARTESİ 12 DIŞ HABERLER [email protected] Kilit savcıya suikast Pakistan’da eski devlet başkanı Pervez Müşerref, eski başbakan Benazir Butto’nun öldürülmesi ve Mumbai saldırılarıyla ilgili davaların savcılarından Çaudri Zülfikar öldürüldü Dış Haberler Servisi Pakistan’ın eski Devlet Başkanı Pervez Müşerref’in yargılandığı davanın savcılarından Çaudri Zülfikar başkent İslamabad’da uğradığı silahlı saldırıda hayatını kaybetti.Yetkililer, Zülfikar’ın aracıyla mahkemeye giderken silahlı kişi veya kişiler tarafından saldırıya uğradığını duyurdu. Bir ticari taksinin içinden Zülfikar’ın başına, omuzlarına ve göğsüne ateş açıldığını bildiren yetkililer, aracın kontrolünü kaybeden savcının yoldan geçen bir kadına çarptığını söylediler. Bir polis yetkilisi de Zülfikar’ın koruması Farman Ali ’nin açılan ateşe karşılık verirken yaralandığını, çatışmada saldırganlardan birinin de yaralanmış olabileceğini duyurdu. Zulfikar, eski başbakan Benazir Butto’ya 2007 yılında düzenlenen Kilit davaların savcısı Zülfikar, aracıyla mahkemeye suikastla ilgili soruşturmada ve giderken saldırıya uğradı. Pakistan’da dün bir de Mumbai’de 2008’de 166 kişinin milletvekili adayı öldürüldü. (Fotoğraflar:AFP) ölümüyle sonuçlanan terör saldırısıyla v ilgili davada da görev yapmıştı. Zülfikar’ın, Butto’nun ölümüyle bağlantılı oldukları gerekçesiyle tutuklu bulunan militanlara yönelik soruşturması veya diğer davalardaki iddianameleri dolayısıyla militanlarca istenmeyen adam ilan edilmiş olabileceği belirtiliyor. Ravalpindi şehrindeki bir seçim mitingi sırasında 15 yaşındaki bir çocuk tarafından gerçekleştirilen Butto suikastının arkasında kimlerin olduğu hâlâ aydınlatılabilmiş değil. Birleşmiş Milletler araştırma komisyonu tarafından 2010’da hazırlanan raporda, Pakistan ordusunda görevli subayların da davaya dahil edilebileceği kaydedilmişti. Eski Devlet Başkanı Müşerref de Butto suikastında ihmali olduğu gerekçesiyle yargılanıyor. Müşerref, Butto suikastıyla ilgili davada iki hafta ev hapsine mahkum edilmişti. Butto öldürüldüğü dönemde iktidarda olan ve suikasttan Pakistan Talibanı’nı sorumlu tutan Müşerref, kendisini yöneltilen suçlamaları reddediyor. Peşaver Yüksek Mahkemesi, Müşerref’i iki defa anayasayı askıya aldığı gerekçesiyle siyasetten ömür boyu men etmişti. Beş bölgede 11 Mayıs’ta yapılacak seçimler için adaylık başvurusunda bulunan Müşerref, bu başvurularının seçim komisyonları tarafından reddedilmesi üzerine dava açmıştı. Pakistan’ı 19992008 yılları arasında yöneten Müşerref, görevini bıraktıktan sonra İngiltere ve Dubai’de yaşamış, 11 Mayıs’ta düzenlenecek seçimlere katılmak için geçen ay ülkesine dönmüştü. Özgürlük Çıtası Kongo Olunca “(Fazıl Say kararı) Elbette hukuka uyduruldu…” diye yazmış Cengiz Akgün, köşemde “Fazıl Say Kararı Rejimin Zaferi” başlığı ile yayımladığım, Say kararını eleştiren yazıma karşılık olarak. Cengiz Bey şöyle devam ediyor: “Bu yeni değil. Türkiye’de hep yapıldı. Ben takunyalılardan rahatsızım. Ama Fazıl gibilerden de rahatsızım. Lüzumsuz işlerle gündem yaratması aslında davaya zarar veriyordu. Dilini kıçına sokmalarından fazla bir rahatsızlık duymuyorum. Kamuoyu da aynı fikirde. Sizler hâlâ patinaj yapmaya devam edin…” Kaba ve çirkin bulsam da iletinin diline şaşırmadım. Meclis kürsüsünden Zeyid Aslan’ın ağzından çıkan küfürleri bir millletvekili sarf edebiliyorsa, gerisini hesap edin… Ama şu cümleye takıldım: “Ban takunyalılardan rahatsızım. Ama Fazıl gibilerden de rahatsızım. Lüzumsuz işlerle gündem yaratması davaya zarar veriyordu!” Burası işte zurnanın zırt dediği yer… “Özgürlüğün” bu topraklarda neden kendi içinde bir anlam taşımadığını tüm vuruculuğuyla anlatıyor. Fazıl Say’ın tabu konularda, konumu ve birikiminin getirdiği özgüvenle fikirlerini söylemesi, bunları çevresiyle paylaşmak için özgür bir dalga boyundan iletişime geçmesi; Akgün ve benzerlerini belli ki hiç gemlenemez biçimde “rahatsız ediyor”. Cengiz Bey ve bu iletişim arayışını “lüzumsuz işler” olarak gören yurttaşlar için Say’ın özgürlüğü onlara “fazla/bol” geliyor. Bu özgür söylem budandığında/ cezalandırıldığında üzülmek/kaygı duymak şöyle dursun, neredeyse derin nefes alıyorlar. Çünkü özgürlük çıtasının yalnız aşağıya, kendi boylarına doğru çekilmesi, onları rahat ettiriyor. Çıtanın yukarı çıkarılmasını isteyenler, tersine, “hizadan çıkmış” addedildiklerinden, “patinaj yapmakla” suçlanıyorlar… Son dönemde aldığım iletiler arasında üstteki mektubun, beni en düşündüren okur tepkisi olmasının nedeni işte bu: Özgürlüğü aşağıya çekmek için durumdan vazife çıkaran bu anlayış. Bu vesileyle Çetin Altan’la yıllar öncesinde yaptığım bir söyleşiyi hatırladım. İkimizi de ağır cezalık eden meşhur “Lanetliler Bahçesi” söyleşisinde (28.7.1996) “Basın, 20. yüzyıl sonunda neden hâlâ cendere içinde?” sorusuna yanıt ararken Çetin Altan, “Sansür bir kere halktan gelir... Bir de benim yazamadıklarımı sormak lazım” demiş ve eklemişti: “Kimse engellediği için değil, Türkiye’nin ortamı onu algılamıyor… Tabularla dogmaları kırarak düşünmektir mesele. Düşünce birbirine benzer yumurtalar, saksılar gibi olmaz!” Bu sözlerin üzerinden 17 yıl geçti. Bir koca yüzyıl devrildi, yeni bir yüzyıl başladı. O yüzyılın ilk on yılı aşkın bölümü de arkamızda kaldı… Ama insanımız hâlâ “birbirine benzer saksı” misali “tek tip” düşünce peşinde. “Tek tip” düşüncenin dışına çıkanı, başına gelen belayı “O da çok olmuştu, aranmıştı!” diyerek mahkemelerden önce o yargılıyor. Üstüne de “Müstahaktır! Oh olsun!” demeye getiriyor. “(Say’ın) dilini kıçına sokmalarından rahatsız değilim” diyen Cengiz Akgün gibi tıpkı… Kendisini bu topraklarda biteviye tekrar eden, hafiflemek şöyle dursun bir rejimden diğerine sadece biçim değiştiren ve katlanarak süren eza/baskılar başka nasıl izah edilir? 3 Mayıs, Dünya Basın Özgürlükleri Günü’ydü dün. Freedom House’un “Dünya Basın Özgürlüğü” raporunu görmüşsünüzdür. Her yıl yayımlanan raporda, Türkiye gözle görülür biçimde geri gidiyor. 197 ülke içinde geçen yıl 117. sırada olan ülkemiz bu yıl üç puan gerileyerek 120. sıraya düşmüş. Bizimle aynı sırayı paylaşan diğer ülkeler: Kongo, Fiji, Liberya, Seyşeller ve de Makedonya! Demek özgürlük marjımız sadece Kongo kadar! Öyle olmasa kamuoyundan bunca zaman tepki gelmez miydi? Her yıl Türkiye “dünyada en çok gazeteci hapseden ülke” çıkıyor. Ardı ardına yayımlanan uluslararası raporlar Türkiye’yi, “tutuklu gazetecilerle ilgili olarak kendi rekorunu kıran ve basın özgürlüğünü kısıtlamada kendine rakip olan tek ülke” diye kayda geçiyorlar. Kamuoyundan gık çıkmıyor. Özgürlükleri bastırmada artık kör kör parmağım gözüne misali dünyada tescilli şekilde Guinness rekorları kıran bir ülke olarak hâlâ “demokratik anayasa”, “barış süreci” gibi tümüyle oksimoron kavramlardan bahsedilebiliyor. PKK saffında çarpışan teröriste gösterilen hoşgörü, demirparmaklıklar ardında yatan gazetecilere gösterilmiyor. Bu tezat kamuoyunda infiale yol açmıyor. Çünkü çoğunluk için özgürlük bir değer değil. 12 Haziran seçimleri sırasında konuştuğum bir taksi şoförünün sözlerini anımsıyorum: “İsterse diktatör olsun ablacığım!” demişti bana: “Yeter ki hizmet etsin. Erdoğan hizmet ediyor. Yollar, havaalanları, hastaneler, sağlık hizmetleri saymakla bitmez. Ben Erzurumluyum. Erzurum’a döndüğümde memleketi tanıyamadım.” İşte bu kadar. Basın özgürlüğü gününüz kutlu olsun. ‘Sansür halktan gelir’ illetvekili adayı öldürüldü M Pakistan’da dün bir de milletvekili adayı ve 3 yaşındaki oğlu öldürüldü. Laik ANP partisinden Sadık Zaman Hattak seçim öncesi öldürülen ilk milletvekili adayı oldu. HindistanPakistan Tartus kentinin Banyas ilçesine bağlı bir köyde en az 100 kişinin öldüğü bildiriliyor. (Fotoğraf: AP) Pakistan’da Hindistan casusu olduğu gerekçesiyle idama mahkum edilen ve hapishanede öldürülen Singh’in cenaze töreni dün yapılırken, Hindistan’dan da bir Pakistanlı mahkumun vurulduğu haberi geldi. (Fotoğraf: REUTERS) casus krizi SURİYE’DE TARAFLAR BİRBİRİNİ SUÇLUYOR Banyas’ta katliam Dış Haberler Servisi Suriye’den yönetim ve muhaliflerin birbirlerini sorumlu tuttukları bir katliam haberi daha geldi. Tartus şehrinin Banyas ilçesine bağlı El Beyda köyüne önceki gün ve dün silahlı bir grubun saldırdığı belirtilirken, muhalif kaynaklar, olaylarda aralarında çocukların da olduğu en az 100 kişinin yaşamını yitirdiğini duyurdu. Suriye resmi yayın organları, saldırıdan muhalifleri işaret ederek “terörist grupları” sorumlu tutarken, muhalifler de kanlı baskının ardında rejim güçlerinin olduğunu savundu. Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK) yaptığı açıklamada, “Esad’a bağlı çetelerin yaklaşık 150 kişiyi bıçaklayarak öldürdüğünü” öne sürdü. Bazı kaynaklar, Nusayri nüfusun yoğunlukta olduğu bölgedeki Sünni El Beyda köyü çevresinde önceki gün muhalif güçlerin Esad yönetimi yanlısı Şebbiha milislerine saldırdığını, 6 kişiyi öldürdüğünü, bunun ardından Esad güçlerinin köye saldırı düzenlediğini iddia etti. Suriye devlet televizyonu ise köyde “terörle mücadele operasyonu” düzenlendiğini duyurdu. Bu arada İngiliz Independent gazetesinde yer alan haberde, Suriye’nin kuzey bölgelerinde etkinliğini artıran El Kaide bağlantılı El Nusra Cephesi’nin “şeriat mahkemeleri” kurduğu kaydedildi. Halep’in kimi bölgelerinde köktendinci grubun yerel halktan destek gördüğü de savunuldu. Dış Haberler Servisi Pakistan’da, Hindistan casusu olmakla suçlanan ve 16 yıl önce idama mahkum edilen Hindistan vatandaşı Sarabjit Singh’in hapishanede uğradığı saldırı sonucu ölmesinden bir gün sonra, bu kez Hindistan’da Pakistanlı bir mahkum saldırıya uğradı. Pakistanlı mahkum Sanaullah Hak’ın, Keşmir eyaletindeki cezaevinde eski bir asker olan Hintli bir mahkum tarafından dövüldüğü ve ağır yaralı olarak kaldırıldığı hastanede yoğun bakıma alındığı açıklandı. Sanaullah 1994’te, Hindistan ile Pakistan arasında tartışmalı Keşmir eyaletinin Cammu kentinde 10 kişinin öldüğü bir otobüsün bombalanması eyleminden ömür boyu hapse mahkum olmuştu. Olay, Hintli mahkumun öldürülmesine misilleme şüphesini gündeme getirirken, iki ülke ilişkilerinde gerilime neden oldu. Hindistan yetkilileri, olayın aydınlatılması ve sorumluların cezalandırılması için söz verdiler. Pakistan’da, Hindistan casusu olmakla suçlanan Sarabjit Singh, hapishanede saldırıya uğramasından 6 gün sonra önceki gün hastanede hayatını kaybetmişti. Afganistan’da baba vahşeti Dış Haberler Servisi Afganistan’da bir baba evlilik dışı ilişkisi olduğu gerekçesiyle kızını katletti. Ülkenin kuzeybatısındaki Badghis bölgesinde 1820 yaşlarında olduğu belirtilen Halime’nin köy meydanında yaklaşık 300 kişinin gözleri önünde babası tarafından silahla vurularak öldürüldüğü belirtildi. AFP ajansının haberinde, köy sakinlerinin kocası İran’da olan, 2 çocuklu Halime’nin kuzeni ile kaçtığına dair dedikodu yaptıkları, ardından 10 gün sonra kızını bulan babanın nasıl davranması gerektiği yönünde bölgede etkin olan Taliban yanlısı din adamlarına Taliban yanlısı din danıştığı kaydedildi. adamlarının evlilik dışı Köyün imamının da ilişkisi olduğu gerekçesiyle babanın kızını öldürmesi gerektiği yönündeki hakkında ölüm fetvası kararının ardından din verdiği genç kadının adamlarının da toplandığı köy meydanında infazı köy meydanında cinayetin gerçekleştiği toplanan 300 kişinin gözü belirtildi. Bölgede önünde babası tarafından faaliyet gösteren bir gerçekleştirildi kadın hakları örgütü yetkilisi, Halime’nin öldürüldüğü anı gösteren bir videonun ellerine geçtiğini söyledi. Görüntülerde yerde diz çöken Halime için ilk olarak köy meydanında bulunan imamın isteği ile cenaze namazının kılındığı, ardından da babanın kızını 3 kez ateş ederek öldürdüğünün görüldüğü kaydedildi. Bazı bölge sakinleri Halime’nin kocasının infaz kararına karşı çıktığını, İran’dan dönmeye çalıştığını savundu. Yerel yetkililer bölgeye olaydan 23 gün sonra ulaşıldığında kurbanın ailesinin köyden kaçtığının anlaşıldığını söylediler. İNGİLTERE’DE YEREL SEÇİM Göçmenlere kısıtlama isteyen UKIP’nin lideri Nigel Farage dikkat çeken bir yükseliş trendi yakaladı. (REUTERS) Özgürlük bizde ‘oksimoron’ ABD SAVUNMA BAKANI İLK KEZ AÇIKÇA DİLE GETİRDİ Hagel: Silah yardımını düşünüyoruz Dış Haberler Servisi ABD Savunma Bakanı Chuck Hagel, Suriyeli muhaliflere silah yardımı konusunun yeniden düşünüldüğünü açıkladı. Hagel, İngiliz mevkidaşı Philip Hammond ile Pentagon’da düzenlediği basın toplantısında, Suriyeli muhalif gruplara silah sağlama ihtimalinin “göz ardı edilmediğini” söyledi. ABD Savunma Bakanı, ülkesinin Suriyeli muhaliflere silah yardımı sağlanması ihtimalini açıkça dile getiren ilk üst düzey Amerikalı yetkili oldu. Daha önce kimliğini saklı tutan üst düzey Amerikalı yetkililerin bu yönde medyaya yansıyan açıklamaları olmuştu. Hagel, henüz bir karar alınmadığını ve kendisinin bizzat karar verecek durumda olmadığını da vurguladı. İngiliz Bakan Hammond da ülkesinin Suriye’deki muhaliflere henüz silah göndermediğini ancak bu ihtimalin göz ardı edilmediğini belirtti. Hammond, Irak’ın işgali için gerekçe olarak gösterilen ve asılsız çıkan kitlesel imha silahları iddialarının hatırlandığını bu nedenle harekete geçmek için “çok net ve çok sağlam kanıtlara sahip olma konusunda güçlü ortak bir görüş” bulunduğunu da bildirdi. AB karşıtı parti yükselişte Dış Haberler Servisi İngiltere ve Galler’de toplam 35 bölgede dün yapılan yerel seçimlerde Avrupa Birliği (AB) ve göçmen karşıtı Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi (UKIP) büyük çıkış yakaladı. Seçimlerde iktidardaki koalisyon hükümetinin büyük ortağı Muhafazakâr Parti 201, koalisyonun küçük ortağı Liberal Demokrat Parti 73, muhalefetteki İşçi Partisi 42 ve UKIP 42 belediye meclisi üyeliği kazandı. Nigel Farage’ın lideri olduğu AB karşıtı UKIP yüzde 26 oranında oy toplarken Başbakan David Cameron’un lideri olduğu Muhafazakâr Parti tabanından UKIP’e kaymalar olduğu belirtiliyor. Son kamuoyu yoklamalarındaki yükselişi dikkat çeken UKIP’nin genel seçimin yapılacağı 2015’te parlamentoya girmesine kesin gözüyle bakılıyor. UKIP, İngiltere’nin AB’den ayrılmasını ve göçmen sayısının artmasının engellenmesi için sınırlamalar getirilmesini savunuyor.