18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 30 MAYIS 2013 PERŞEMBE 6 HABERLER GAZETECİ NEDİM ŞENER’İN HAZIRLADIĞI YAZI DİZİSİNİN REKLAMINI YAYIMLANAMAZ BULDU TRT’de Alevi sansürü Kırmızılı Kadın “Kırmızılı Kadın” (Woman in Red) ünlü sinema adamı Gene Wilder’in hem yönettiği hem de başrolünü oynadığı 1984 tarihli güzel bir komedi filmidir… Kim derdi ki, yaklaşık otuz yıl sonra, 21. yüzyıl Türkiye’sinde, AKP iktidarının ve polis şiddetinin simgesi bir fotoğraf olarak yeniden önümüze gelecek… Osman Orsal çekmiş… Reuters dağıtmış… Haber Merkezi Posta gazetesinde yayımlanmaya başlanan “Aleviler ne istiyor” yazı dizisine ilişkin reklam birçok televizyon kanalında yayınlanırken TRT’de sansüre uğradı. TRT, reklam filmini “Katliamlarla susturuldular” ifadesi nedeniyle “Yayınlanamaz” bulduğunu açıkladı. Yazı dizisini hazırlayan gazeteci Nedim Şener, Alevilerle ilgili yazı dizisini yayımlamaya başladıktan sonra başına gelenleri ve karşılaştığı sansürü dünkü yazısında ele aldı. “Türkiye’de Alevilere karşı önyargıların olduğunu biliyordum ama tepeden tırnağa bu kadar düşmanlığın olduğunu tahmin edemezdim” diyen Nedim Şener, tepkisini “Telefon, eposta ve Twitter üzerinden yapılmayan ‘sövgü’ kalmadı. En basiti ‘Sen Alevi misin’ sorusuydu. Alevi olsam ne olur, olmasam ne olur? Ama belli ki bu soruyu soranların gözünde ‘Alevi olmak’ bir suçtu. Ve böyle bir diziyi ancak ve ancak bir Alevi yapabilirdi. ‘Türk müsün’ diye soranlar da olmadı değil. Bu tür düşünenleri kendi hallerine bıraktım. Allah ıslah etsin” şeklinde dile getirdi. Yazı dizisiyle ilgili çektikleri reklam filmini TRT dahil tüm televizyon kanallarına gönderdiklerini ve TRT hariç tüm kanallarda yayınladığını aktaran Şener, bunun sebebini öğrenmek için araştırma yaptığını ve bunun sonucunda bir TRT yetkilisinden “Yayın Denetleme ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı kararına göre; Posta gazetesi Nedim Şener reklam filmleri içindeki ‘Katliamlarla susturuldular’ ifadesi nedeniyle ‘yayınlanamaz’ kararı almıştır. İyi çalışmalar” epostasının gönderildiğini yazdı. Şener, sansüre olan tepkisini de “Olayı, kaderde TRT sansürüne uğramak da varmış deyip sineye çekebilirdim. Ama bir zihniyetin iyice anlaşılması lazım. Elbette mesele reklamın TRT’de yayınlanması ya da yayınlanmaması da değil. Mesele TRT’nin tarihte yaşanmış katliamları inkâr eder nitelikteki tutumudur. TRT kabul etsin ya da etmesin; Dersim’de, Çorum’da, Kahramanmaraş’ta, Sivas’ta, Madımak’ta katliam yapıldı. TRT tersini düşünüyor olabilir. Peki o zaman Başbakan Erdoğan kısa süre önce ‘Dersim katliamı’ nedeniyle kimden özür diledi” ifadeleriyle dile getirdi. İstanbul’un Leşi Ortada Kalacak Yaşadığımız günlerde zamanın ivmesi hızlandı... Eskiden diyelim ki ayda bir RTE’nin yol açtığı bir tartışmayı ancak tamamlardık, şimdi ise neredeyse her gün bir “bomba” patlatıyor. Hiçbir şey doğru düzgün tartışamadan öbür konuya geçiyoruz... İslama göre bir toplum düzeni dayatıyor Başbakan, der demez, hemen bunu doğrulayan bir açıklama yapıyor... İki ayyaş ile başlayan ve dinin Kuran’ın emrettiği alkol yasasını neden kabul etmiyorsunuz biçiminde bir düşünce boşalımı yaşıyor... Ayyaş lafı şüphesiz tartışılır ama Başbakan’ın sevdiği bir laftır, akla hemen gelen de Mustafa Kemal’dir... Düşüncelerinde Kurucumuzun adını, lafın gelişi gibi dillendirmiş olabilir. Her neyse ama Başbakan yasa yapıcılara, Meclis’e, geçmiş milletvekillerine, Atatürk’se ona büyük hakaret etti... Fakat bundan daha önemlisi, Başbakan’ın dinin emrettikleri doğrultusunda yasa yaptığını itiraf etmesidir... Aslında 4+4+4 eğitim yasası da bu inanç doğrultusunda hazırlandı... İmam hatip okullarının yıldızını parlatan uygulamalar da... AKP belediyelerinin egemen oldukları kentlerde içki içilecek yer bırakmamaları da... Kızların türbanlanması, laikliğin adım adım yok edilmesi ve toplumu kadınlarerkekler diye ayırım çabaları da... Başbakan’ın salı günkü konuşmasında çok önemli başka bir nokta daha vardı: Kılıçdaroğlu ve CHP’li milletvekillerinin Suriye’ye yönelik etkinliklerinin, demeçlerinin, görüşmelerinin bütünüyle MİT’çe izlendiğini açıklaması, bu amaçla fotoğraflanmaları, bütün bu çalışmalarının dosyalanması... ve Başbakan’ın bütün bunların vatana ihanet olarak görülebileceğini ima ederek gelin bunları yapmayın demesi... Eveeet... AKP kapatma davası falan derken, işler şimdi tersine döndü: CHP’yi hedef alan bir Başbakan, yönettiği devlet ve kurumları var... Böyle bir hata yapar mı, valla gözü kara, yapar mı yapar, birileri engellemeye çalışsa da dinlemeyebilir... Haydi hayırlısı! Bize diktatörün hası lazım... Bu kadar yetmez!.. hhh Taksim Gezi Parkı’nın yok edilmesine karşı toplum direnci çok önemli. Millet direniyor, Taksim (deki millet) İradesi’ne saygı gösterir mi RTE!? Evet mi, hayır mı? Hayır ağır basıyor... Taksim’den vazgeçersem, liderlik karizmamı müthiş çizdiririm, diye düşünür... Önceleri konuş konuş... Direnişi görünce boyun eğ... Sonra halk ne der! Böyle bir vazgeçmenin defterinde yazdığını sanmıyorum. Hiç yakıştıramam doğrusu! Burası Taksim, Türkiye; milletine karşı her türlü kabalığı göstermesinde, hiçbir dış engel yok nasılsa! Gazla, biberle, ez ve geç... Bakmayın böyle yazdığıma, umarım doğruyu, milletin iradesini görür ve Taksim Gezi Parkı’nı AVM’leştirmekten vazgeçer... Direnenleri yürekten selamlıyorum... Taksim çok önemli, “Wall Street İşgal Hareketi’ne” dönüşebilir... hhh Türkiye, İstanbul her türlü doğa, insan, kent cinayetine alabildiğine sahne oluyor... Bunu nasıl durduracağız... Üçüncü Köprü, Üçüncü Köprü yolu, Kuzey İstanbul ormanlarının toptan yok oluşudur. O Başbakan ki, 27.04.1995 tarihinde Büyükşehir Belediye Başkanı iken düzenlenen basın toplantısında, “Üçüncü köprü bir cinayettir. Böyle bir teşebbüs İstanbul’un çağdaş kentleşmesi ve şehir ulaşımı için ölümcül sonuçlar doğurur” diyordu. Toplantıda yanında da arkadaşımız Oktay Ekinci oturuyordu... Oktay Ekinci, o zaman Mimarlar Odası Başkanı olarak “Sayın Belediye Başkanı, bu sözünüze gönülden katılıyorum, bu kararınızı destekliyorum” demiştir... Bu açıklaması RTE’nin, çeşitli kez gazetemizde manşet ve yorumlara konu da olmuştur... hhh İnsanın gözünü rant bürüdü mü, kendisini bile inkâr edebilir... O zaman öyleydi, bu zaman böyle... Ama RTE’nin o zaman dile getirdiği cinayetin niteliği değişmiyor... İşte İstanbul vurulup öldürüldü ve leşi ortada duruyor... Nasıl olsa o artık Başbakan, kaldıracak değil.. Öldürülen İstanbul’un cenazesini kimse kaldıramayacak ve ebedi olarak ortada kalacaktır! Üstüne üstlük, köprüye bir de Yavuz Sultan Selim adını vermezler mi! Yavuz ki Anadolu’da tarihin en büyük Alevi kıyımını yapan biridir... Pardon, o Başbakan değil miydi daha geçen aylarda, Meclis’te Dersim’deki olayları bahane ederek, belgelerini sallayarak CHP’ye saldıran ve Dersimlileri, Alevileri kandıracağını zanneden! Tanrım, nasıl bir ülkede yaşıyoruz... Taksim Gezi Parkı’nı yok eden ceberut düzenlemeyi ve ağaç kesimini protesto eden halk ile polis arasındaki olaylar sırasında çekilmiş bir kare… Bir kadın: Belli ki protesto için gelmiş oraya… Bir an, “çılgın kalabalıktan uzak” kalmış… Tek başına, polisle karşı karşıya… Ne saldırıyor… Ne kaçıyor… Gözleri yerde... Yüzünde bir acı ifade… Omzundaki çantasını sapından tutmuş… Saçları, sıkılan biber gazının etkisiyle dalgalanmış! Ayakları yere sağlam basıyor… Kaderine boyun eğmiş... Ama direnen… Bir masumiyet heykeli sanki! Karşısında bir polis: Yüzünde gaz maskesi… Dizlerini bükmüş… Boynunu kısmış… Elleri ilerde… Hamle eder pozisyonda… Kırmızılı kadının suratına biber gazı sıkıyor! HHH O kadın kimdir?.. Neden oradadır?.. O polis kimdir?.. Ne hissetmektedir?.. Zaten haykıran bu fotoğrafın arkasındaki insan öyküleri nedir?.. Totaliterliğe gidiş nasıl önlenir? Sözün gelişi ‘ayyaş’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın alkol yasaklarıyla ilgili “iki tane ayyaş” nitelemesinin ardından CHP’den gelen “kim bu iki ayyaş” sorularına karşı, “Tamamen sözün gelişi olarak söylenmiş bir sözdür. Ahmet’i veya Mehmet’i, şu veya bu şahsı, A veya B devlet adamını kastederek söylenmiş bir söz değildir” açıklaması yaptı. Çelik düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi: İki ayyaş: Tamamen sözün gelişi olarak söylenmiş bir sözdür. Ahmet’i veya Mehmet’i, şu veya bu şahsı, A veya B devlet adamını kastederek söylenmiş bir söz değildir. Sözün gelişi söylenmiştir. Altında derin manalar, farklı isimler aramanın bir manası yoktur. CHP’liler bundan da bir istismar konusu çıkarma çabası içinde olabilirler. Ben Başbakanım adına bunu rahatlıkla söylüyorum. Referans İslam değil: Kimsenin hayat tarzına karışmak gibi bir tavrımızın olmadığını net bir şekilde ifade ettik. Laik devletlerde kanunlar yapılırken hukukun temel mantığı içinde kalınır, günahsevap ikilemi içinde kanun çıkarılmaz. AKP’nin böyle bir niyeti olsaydı, gerçekten, “bu bir dini emirdir, referansımız İslamiyetin emirleridir” şeklinde bir yaklaşım olsaydı o zaman kökünden yasaklamak gibi bir eğilim ortaya çıkardı. Kadınla ilgili yasa çıkardığımızda: İslamiyet kadın hakları konusunda da son derece hassastır. Kadın hakları ile ilgili bir kanun çıkardığımız zaman, kadınların sosyal statülerini yerine getirdiğimiz zaman biz dinin emirlerini yerine getirmiş mi oluyoruz veya sadece burayı referans kabul ederek mi böyle bir şey yapıyoruz? Sosyal devlet ile ilkesi ile ilgili birçok şey yaptığımız zaman biz bir dini emri mi hayata geçirmiş oluyoruz? Suçların ferdiliği prensibi dinin emridir. Biz esasen bütün semavi dinlerin, bütün ahlakın emrettiği bu hususları hayata geçirdiğimiz zaman “dini bir referansla hareket ediyorsunuz dolayısıyla laikliğe karşı duruş sergiliyorsunuz” mu diyecek birileri? Ertesi gün hapı: Maalesef medya bazı şeyleri abartmaya çok meraklıdır. “Sinek ısırsa jel alamayacaksınız” şeklinde haberler yapıldı. Bu yapılan işi itibarsızlaştırmaya yönelik bir gayretkeşlikten öteye bir şey değildir. Taksim’de ağaç kesimi: Ben partimin sözcüsü olarak İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile bu işin uygulayıcıları ile görüştüm detaylı olarak. Eğer medyanın yansıttığı gibi ise önce ben buna karşı çıkarım. Gider orada yatarım, eğer gerçekten orada ağaç katliamı yapılıyorsa, ağaç sökülüp AVM yapılıyorsa... Hiçbirimizin kabul edeceği bir şey değil bu. Orası göreceksiniz bitince hepinizin çok hoşnut olacağı şeyler olacak. Çelik, Erdoğan’ın ‘iki ayyaş’ diyerek birini kastetmediğini savundu BDP LİDERİ SELAHATTİN DEMİRTAŞ ‘Aleviler CHP’den kopmalı’ DİYARBAKIR (Cumhuriyet) BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, “Şu ana kadar CHP’nin etrafında kümelenen Aleviler bir kopuşu geliştirmeli” dedi. Belçika’nın başkenti Brüksel’de AB Komisyonu’nun genişlemeden sorumlu üyesi Stefan Füle, Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schullz ile görüşen Demirtaş, terör örgütü PKK’ye yakınlığıyla bilinen Nuçe TV’ye konuştu. Demirtaş, çözüm sürecinin ilk aşamasının başarıldığını, hükümet cephesindeyse Kürt tarafının attığı adımlara karşılık istenilen ölçüde adımlar atılmadığını belirtti. “Alevilerin son dönemde yaptığı kongre ve kurultaylarda Aleviler sürecin öznesi ve aktörü olduğunu ortaya koydu” diyen Demirtaş, sözlerini şöyle sürdürdü: “Şu ana kadar CHP’nin etrafında kümelenen Aleviler bir kopuşu geliştirmeli. Alevilerin olmazsa olmaz koşulu CHP’den kopuştur. Türkiye solu, Kürtler ve Aleviler doğru buluşmalar sağlarsa siyasetin temel merkez gücü ortaya çıkıyor. Buradaki kritik nokta AKP’den beklentili olmak yerine Türkiye’deki bütün ezilenler bir araya gelirse aynı hareket etrafında birleşirse AKP ya demokratik değişim yaşayacak ya da gerileyecektir.” ‘Elini hayatımdan çek’ İstanbul Haber Servisi Taksim Gezi Parkı’nın Taksim Yayalaştırma Projesi kapsamında önceki gece yarısı Asker Ocağı Caddesi’ne bakan kısmının iş makineleriyle yıkılmasının ardından İstanbul 2. No’lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu, İBB ve Beyoğlu Belediyesi’nden yapılan uygulamanın imar planına uygun olup olmadığıyla ilgili bilgi istedi. Taksim Dayanışması üyeleri ise dün Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “Gezi için ne yaparsanız yapın. Kararımızı verdik” açıklamasının ardından basın toplantısı düzenledi. Gezi Parkı’nın önceki gece yıkımın gerçekleştiği kısmında toplanan grup “Taksim bizim, İstanbul bizim” ve “Tayyip elini hayatımdan çek” sloganları attı. Grup adına açıklama yapan mimar Mücella Yapıcı, Gezi Parkı’nın Başbakan’ın emriyle AVM ve rezidans yapılmak üzere ellerinden alınarak toplumsal hafızadan silinmeye zorlandığını belirtti. Yapıcı, “Mücadelemiz, sadece Taksim Meydanı ve Gezi Parkı’nı değil, Göztepe Parkı, Kuşdili Çayırı, Haydarpaşa Garı, Atatürk Orman Çiftliği ve çeşitli kamusal alanlarımızı hedef alan rant projelerine karşıdır. İstanbul’un tüm ormanlarını yok edecek, su kaynaklarını kurutacak olan 3. köprü projesine karşıdır. 3. havalimanı projesine karşıdır” dedi. (Fotoğraf: CANAN COŞKUN) Peşkeşin belgesi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Mimarlar Odası Ankara Şubesi, bir dönem Atatürk Orman Çiftliği’ne (AOÇ) ait olan arazinin, ABD’ye satılacağına ilişkin sağlanan mutabakatın belgelerini paylaştı. Mimarlar Odası Ankara Şubesi, ABD Büyükelçiliği yapılması için satılması planlanan alanın, 1983 yılında eğitim alanı yapılmak üzere Gazi Üniversitesi’ne satıldığını, üniversitenin ise araziyi 2010 yılında TOKİ’ye sattığını kaydetmişti. Oda, dün gerçekleştirdiği basın toplantısında bu kez arsanın TOKİ’den ABD Büyükelçiliği’ne satışına ilişkin prensip anlaşmasına varıldığını ortaya koyan belgeleri açıkladı. Dışişleri Bakanlığı İdari ve Mali İşler Dairesi Başkanlığı’ndan Çankaya Belediye Başkanlığı’na gönderilen belgede, TOKİ ve ABD Büyükelçiliği’nin anlaşması şu ifadelerle kaydedildi: “Ankara’daki Amerika Birleşik Devletleri Büyükelçiliği’nin yeni yerleşke arayışlarına ilişkin olarak yürütülen çalışmalar kapsamında ABD tarafının TOKİ ile yürüttüğü müzakereler neticesinde, taraflar TOKİ’nin Çukurambar’daki 29095 ada 1 parsel No’lu arsanın satışı hususunda ilke mutabakatı sağlamışlardır.” Oda sekreteri Tezcan Karakuş Candan, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker’in “Arazi AOÇ’nin değil”, Gazi Üniversitesi yetkililerinin ise “Arazi bizim değil” açıklamalarını anımsattı. Herkesin konuyu birbirinin üzerine attığını söyleyen Candan, “Biz bu arazilerin nasıl hülle yoluyla devredildiğini biliyoruz. Büyükelçilikler için planlama ölçeğinde yer ayrılmıştır. Oran’da diplomatik site alanı var. Hükümetin ABD’ye o alanı göstermesini istiyoruz” dedi. Oda başkanı Ali Hakkan da “AOÇ’ye ait olan bir yerde önce üniversiteyle sonra TOKİ’yle şimdi de ABD ile anlaşmaya varıldı. Süreci hukuki olarak takip edeceğiz ve bu satıştan vazgeçilmesi için çalışacağız” diye konuştu. Mimarlar Odası AOÇ arazisinin ABD’ye satışının belgelerini ortaya koydu ‘Sınır ötesi’ yağcılık Ankara Ticaret Odası’nın (ATO), Türkiye’nin IMF borcunun sıfırlanması nedeniyle İzmir, Bursa ve Muğla’da astığı afişlerle Başbakan Tayyip Erdoğan ve hükümete teşekkür etti. ATO Başkanı Salih Bezci, “Biz ilanı Ankara için verdik. Ama firma boş bulduğu illerdeki billboardlara da asmış” dedi. (Fotoğraf: EMRE DÖKER) Lokumcu için anıtmezar ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Mimarlar Odası Ankara Şubesi, Hopa’da çıkan olaylarda yaşamını yitiren öğretmen Metin Lokumcu için memleketinde yapılan anıtmezarın açılışının 31 Mayıs’ta gerçekleşeceğini duyurdu. “Amacımız, mezarı değil Lokumcu’nun mücadelesini anıtsallaştırmak” diyen örgüt yetkilileri, “Lokumcu, faşizme karşı tüm örgütleri birleştiren isim oldu. Bu birliktelik, faşizme karşı mücadelede tüm örgütlerin bir arada bulunmasına örnek olmalı” ifadelerini kullandı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle