23 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
27 MAYIS 2013 PAZARTESİ CUMHURİYET [email protected] SAYFA CANNES FİLM FESTİVALİ’NDE BÜYÜK ÖDÜL KECHICHE’NİN KÜLTÜR 19 SAMSUN MÜZİK VE SAHNE SANATLARI FESTİVALİ Hampson’dan ‘Hekimoğlu’ Türküsü Kültür Servisi Bu yıl ilki düzenlenen Uluslararası Samsun Müzik ve Sahne Sanatları Festivali, dünyanın en iyi baritonları arasında gösterilen Thomas Hampson konseriyle başladı. Konserde, sanatçı etkileyici sesinin yanı sıra güçlü sahne performansı ve enerjisi ile de izleyenlere unutulmaz anlar yaşattı. Açılış konserine Viyana kontesi Andrea Herberstein, Samsun Valisi Hüseyin Aksoy, Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz, Devlet Opera ve Balesi Genel Müdür Yardımcısı Şadi Erdoğan, Samsun Devlet Opera ve Balesi Müdürü Volkan Kıran ve Festival Başkanı Sedat Demirci’nin yanı sıra iş ve sanat dünyasından önemli isimler katıldı. Müzikseverlerin yoğun ilgi gösterdiği gecenin sonunda Hampson’ın sürpriz olarak seslendirdiği “Hekimoğlu” türküsü büyük alkış aldı. Sanatı Öldürmek, Sevgiyi Öldürmektir! Metis Yayınları’nın elleri var olsun! Tam zamanında Bilge Karasu’nun “Haluk’a Mektuplar”ının yeni basımını yaptı. Önce 16/6/64 tarihli mektuptan uzunca, ama doğrudan bugünkü konumuza ait bir alıntı: “…Oysa parıltıları, güzellikleri günlerimizin, pamuklarla sarılarak saklanmamalı Haluk! Onları güneşe, açık havaya, tuzlu rüzgârlara çıkarmalı, açmalı, sere serpe sermeli kumların üzerine. Güzellik karşılaştırılmaktan değil, karşılaştırılmamaktan korkmalı, parıltı aydınlıktan çekinmemeli. Karanlıkta parıldayan şey çoktur. Ateşböceği değil bizim istediğimiz. Çeliği, camı, tuzu, kayayı, taşı, kumu istemeliyiz. Hepsi kırılabilir, ama hepsi sert, hepsi dayanıklı. Kendince belki. Kayatuzu ufalanır. Çakıl ıslatılınca daha bir güzel olur. Cam, ne olduğunu bilmediğim bir katsayının ötesinde kırılır. Ama hepsi ışıkta güzel, ölçülü, sorumlu, ne istediğini bilen, sınır tanıyan basınçlarda sert, yani sağlam. Çık, denize de git. Günlerimizin sence de bir parıltısı olduğuna göre, onları an. Belki bana da uzanır gelir o anmaların dalgaları, belki aynı anda, o anının bir yerinde ellerimiz yeniden kenetlenir. – Koza ürkütücüdür Haluk. Kozadan çıkalım. Rahatının bozulmasını istemem. Ama rahatı, rahatlığı, kozada olunduğu için değil de, gücünün de zayıf noktalarının da farkına varıldığı, bilincine de, bilgisine de erişildiği, güvenildiği, güven duyulabildiği için bulmak daha güzel değil mi?” Elbet daha güzel. Elbet güzellik karşılaştırılmaktan değil, karşılaştırılmamaktan korkmalı. Elbet parıltı aydınlıktan çekinmemeli. Ve elbet koza, ürkütücüdür, hele güzelliğin ve sevginin zindanı olmaya soyunmuş bir koza ise! Ama ‘onlar’, yani bugün bu iklimde, bu topraklarda, bu toplumda sevgiyi öldürmek peşinde olanlar, böyle güzelliklere hiç aldırmıyorlar. Evet. Şimdi onların ‘sanatı öldürmek peşinde oldukları’ söyleniyor. Gelgelelim doğru değil bu. Çünkü ‘onlar’, sanatın ne olduğunu bilmiyorlar ki canına kıymaya kalkışsınlar! Aranızdan kaçınız, ‘onlar’dan kaçının bir tiyatroya, bir konsere, bir operaya gittiğine tanık oldunuz? Kaçınız, onlardan kaçına sergilerde rastladınız? Kaçının evinde bir ‘dünya edebiyatı kitaplığı’ vardır dersiniz? Hayır. Onlar aslında bilmedikleri bir şeyi, yani sanatı öldürmeye kalkışmıyorlar. Bilmiyorlar ama, akılları her gerçek sanatın, her gerçek sanat eserinin adına sevgi dediğimiz o uçsuz bucaksızlığın yansımaları olduğunu anlamaya yetiyor. Ve işin püf noktası, işte burada: Sanatın ne olduğunu bilmeyen ‘onlar’, sevginin bütün önyargıların, karayargıların, taş kesilmiş inançların düşmanı, fakat insanı insan kılan ne varsa hepsinin içinde yaşayabileceği tek iklimi olduğunu biliyorlar. Ama öte yandan öylesine bir körleşmenin içindeler ki, sevgisiz kılınmış bir insanlığın doğada bir benzeri daha bulunmayan korkunç bir türe, hemcinsinin ciğerini yemekle övünen bir türe dönüştüğünü göremiyorlar! Neyse ki bilmedikleri, bilemeyecekleri bir şey daha var: Sevginin kanına ne kadar girilirse girilsin, günün birinde sevmesini bilen eller mutlaka sanat eserlerinde birbirine kenetlenir; ve insanlığın tarihinde bunu sonrasız engelleyebilen bir iktidar, bugüne kadar görülmemiştir! MİZAH YAZARI MEHMET SEMİH YAŞAMINI YİTİRDİ Mizahın usta kalemi Altın Palmiye kazanan Abdellatif Kechiche, başarısını filminin başrol oyuncuları Lea Seydoux (solda) ve Adele Exarchopoulos’la birlikte kutladı. Altın Palmiye en sıcak renge Kültür Servisi 66. Cannes Film Festivali’nin büyük ödülü olan “Altın Palmiye” Tunus asıllı Fransız Yönetmen Abdellatif Kechiche’nin iki genç kız arasında tutku dolu lezbiyen bir aşk ilişkisini ele aldığı “Mavi En Sıcak Renktir” (La vie d’Adele) adlı filminin oldu. 66. Cannes Film Festivali dün akşam gerçekleştirilen ödül töreniyle son buldu. Sinemaseverlerin merakla beklediği gecede ABD’li yönetmen ve yapımcı Steven Spielberg’in başkanlığındaki jüri ödüle değer görülen film ve sanatçıları açıkladı. Festivalin büyük ödülü olan Altın Palmiye yönetmen Abdellatif Kechiche’nin “Mavi En Sıcak Renktir” (La vie d’Adele) filminin oldu. Jüri Büyük Ödülü Joel Ethan Coen kardeşlerin yönettiği “Inside Llewyn Davis”e giderken Jüri Özel Ödülü “Like Father Like Son” filmiyle Bruce Dern Hirokazu Koreeda’nın oldu. En İyi Yönetmen Ödülü’ne “Heli” filminin yönetmeni Amat Escalante değer görülürken En İyi Erkek Oyuncu Ödülü, “Nebraska” filmindeki rolüyle Bruce Dern’e, En İyi Kadın Oyuncu Ödülü ise “The Past”taki rolüyle Berenice Bejo’ya gitti. En İyi Seneryo Ödülü’nü “A Touch of Sin” filmiyle Zhangke Jia kazanırken Altın Kamera Ödülü “Ilo Ilo” ile Anthony Chen’e, En İyi Kısa Film de “Safe” ile Byounggon Moon’nun oldu. Festivalde Altın Palmiye Ödülü’ne paralel olarak verilen Belirli Bir Bakış (Un Certain Regard) anlamına gelen ödüle ilk kez bir Kamboçyalı yönetmen layık görüldü. Yönetmen Rithy Pahn çektiği “Kayıp Resim” adlı filmi İranlı ünlü yönetmen Cafer Panahi’ye adadı. İran’da yapılan 2009 yılı seçimlerinde gözaltına alınan Cafer Panahi ev hapsinde bulunuyor. Berenice Bejo Kültür Servisi Mizah yazarı Mehmet Semih (61) bir süredir gördüğü tedavinin ardından yaşamını yitirdi. Gazeteci Emin Refik Uzman’ın oğlu olan yazar İstanbul’da doğdu. Babasının ölümünden sonra öğrenimini bıraktı. Basın kuruluşlarında düzeltmenlik yaptı. 1970’lerde mizah öyküleri yazmaya başladı. 1976’da, değişik yıllarda Aziz Nesin ve Muzaffer İzgü’nün de kazandıkları, Bulgaristan’ın uluslararası mizah öyküleri yarışmasının birincilik ödülü “Altın Kirpi”ye değer görüldü. Mehmet Semih’in “Dünyanın En Haksız Yere Dayak Yiyen Adamı Selahattin Bey” (1977), “Gözlüklü Beyefendi” (1982), “Türk Mizah Hikâyeleri Antolojisi” (1982), “Umutla Yaşıyoruz Efendim” (1983), “Türk Edebiyatında Mahlaslar, Takma Adlar, Tapşırmalar ve Lakaplar” (1993) gibi kitapları bulunuyor. ‘AH SMYRNA’M, GÜZEL İZMİR’İM!’ Kültür Servisi Tiyatro Pera, Nesrin Kazankaya’nın yazıp yönettiği, “Ah Smyrna’m, Güzel İzmir’im!” oyunuyla Atina ve Epidaurus 2013 Festivali’ne katılıyor. Festivalde, “Epidaurus”, “Delphi” antik tiyatrolarında ve Atina’da pek çok kapalı mekânda, dans, müzik ve tiyatro gösterileri sergilenecek. 5 ve 6 Haziran’da Atina’da Peiraios tiyatrosunda iki kez sahnelenecek “Ah Smyrna’m, Güzel İzmir’im!”, 1923 yılındaki, Türkiye ve Yunanistan arasında, halkların mübadele olayını konu alıyor. Yıllardır bir arada yaşamış Türk ve Yunan iki ailenin yer aldığı oyun, ayrılmak zorunda kalan figürlerin hüzünlü bir öyküsü. Tiyatro Pera Atina’da İki ülkenin ortak kültürünü işleyen, yer yer iki dilde; iki ülkenin müzik ve dansları eşliğinde oynanan oyun, İzmir doğumlu Antik yazar Homeros’tan da alıntılar içeriyor. “Ah Smyrna’m, Güzel İzmir’im”, 20 Mayıs 2012’de “18. Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali” kapsamında prömiyer yapmıştı. Oyunda, Aysan Sümercan, Muhammet Uzuner, Nesrin Kazankaya, Defne Halman, Başak Meşe’nin de aralarında bulunduğu isimler rol alıyor. AtinaEpidaurus Festivali’nin bu yılki konukları arasında Robert Wilson, Thomas Ostermeier, Emmanuel DemarcyMotto, Maguy Marin gibi isimler de yer alıyor. n Kültür Servisi Hollanda’nın en başarılı isimlerinden Caro Emerald, yeni albümü “The Shocking Miss Emerald” ile müzikseverlerin karşısında. Albümde, samba, caz, bossa nova ve mambo türlerini birleştiren sanatçı, eserlerini aşk, melankoli, hayal kırıklığı ve yalnızlık duygularından yola çıkarak hayata geçirmiş. “The Shocking Miss Emerald” albümünün en dikkat çekici şarkısı ise yaşayan moda efsanesi Karl Lagerfeld için yazılan “The Maestro”. Caro Emerald’dan yeni albüm n Kültür Servisi “7Alternatif Tiyatro Mekânları Ortak Girişimi”, bu kez bir festival organizasyonunu hayata geçiriyor. Girişim İkincikat, Karakutu, Kumbaracı50, Maya Cüneyt Türel Sahnesi, Mekân Artı, Sahne Hal ve Şermola’dan oluşan ve “Alternatif Sahneler” ismiyle yoluna devam edecek. Festival 5 13 Ekim tarihlerinde, daha önce oynanmamış oyunlar, 7 mekânda seyirci karşısına çıkacak. ALTFEST’13 yola çıkıyor
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle