25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
24 MAYIS 2013 CUMA CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 HİLAL KÖSE konsolosa ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Çeçenistanİçkerya Cumhuriyeti Türkiye Fahri Konsolosu, işadamı Medet Ünlü, önceki gün akşam saatlerinde işyerinde uğradığı silahlı saldırıda öldürüldü. Ünlü’nün ailesi, cinayetin failleri olarak Rus yanlısı Çeçenistan lideri Ramzan Kadirov’un adamlarını işaret etti. Cinayete ilişkin terör ve istihbarat b irimlerinin de katılımıyla geniş çaplı soruşturma başlatıldı. Güvenlik kameralarına takılan iki kişi, olayın faili olarak aranıyor. Çeçen infaz Bir gün sonra bulundu l Emine Akman’ın yurtdışına çıkışı yasaklandı. Marmara Üniversitesi Gazetecilik 4. sınıf öğrencisi Emine Akman, yaklaşık 21 aydır tutuklu yargılandığı davada PKK üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işlediği gerekçesiyle 7 yıl 3 ay 15 gün hapse mahkum edildi. Tutuklu bulunduğu süreyi dikkate alarak Akman’ı tahliye eden heyet, “Emine Akman’a barış yok” yazısı nedeniyle gazeteci Özgür Mumcu hakkında da “adil yargılamayı etkileme”, “görev yapan hâkim ve savcıları hedef gösterme” suçlarını işlediği iddiasıyla suç duyurusunda bulunulmasına karar verdi. Akman Ataşehir’de 14 Ağustos 2011’de bir arkadaşının evine giderken gözaltına alınmış, “patlayıcı madde bulundurduğu”, “PKK üyesi olmamakla birlikle örgüt adına suç işlediği” iddiasıyla yargılanmıştı. Emine’ye hapis Mumcu’ya suç duyurusu Olay, Ünlü’ye ulaşamayan yakınlarının salı günü saat 20.00 sıralarında durumu polise bildirmesiyle ortaya çıktı. İnceleme başlatan polis, gece 01.00 sularında Balgat Mahallesi Çetin Emeç Bulvarı’ndaki bürosuna geldiğinde Ünlü’n saldırıya uğradığını tespit etti. ABD’nin Boston kentinde düzenlenen maratonda yaşanan bombalı saldırılarla ilgili televizyon programına katılan Ünlü, saldırının kurmaca olduğunu, Çeçen halkının terörizmle bağdaştırılmak istendiğini, bombalı olayın zanlıları 2 Çeçen kardeşin ise kurban olarak seçildiklerini iddia etmişti. Radikal’in Çeçen kökenli Dış Haberler Müdürü Fehim Taştekin, gazetenin internet sitesindeki yazısında, “Son cinayet suikastların hem İstanbul dışına taşınması hem de Türkiye vatandaşı Çeçenlere yönelmesi açısından önceki saldırılardan ayrılıyor. Ailesinden edindiğim bilgilere göre saldırıyı gerçekleştiren kişi tahminen Ünlü’nün daha önceden tanıdığı ve ofisine gelip giden birisi” dedi. İçişleri Bakanı Muammer Güler, Ünlü’ye yönelik saldırıyla ilgili, “Olaydan bir gün önce ofise gelen, olay günü de 19.00 sıralarında ofise gelip 1015 dakika sonra ayrıldığı fotoğrafla tespit edilen bir kişinin cinayeti işlemiş olabileceğinden şüphelenilmektedir” diye konuştu. n ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yargıtay, 8 Kasım 2009’da Küçükçekmece’de İETT otobüsüne molotof atılması sonucu yaralanan lise öğrencisi Serap Eser’in ölümüyle ilgili davada mahkemenin kararını onadı. Mahkeme sanıklardan Salman Akpınar ve Hamit Aksan’a 2’şer kez ağırlaştırılmış müebbet hapis vermişti. İETT’ye molotofa müebbet onandı Yargıtay karar bozma istedi Puşi’de HİLAL KÖSE n Yurt Haberleri Servisi Karabük Üniversitesi, 34. Osmanlı Sultanı, II. Abdulhamit’e, Hicaz Demiryolu katkılarından dolayı onursal doktora unvanı verecek. 25 Mayıs’ta düzenlenecek törenle onursal doktora, hayatta olan en yaşlı hanedan mensubu Harun Osmanoğlu’na takdim edilecek. 2. Abdülhamid’e onursal doktora yeni sayfa Galatasaray Üniversitesi (GÜ) Endüstri Mühendisliği Bölümü öğrencisi Cihan Kırmızıgül’ün, boynundaki puşi nedeniyle, PKK adına Kâğıthane’de bir markete düzenlenen molotoflu saldırıya katıldığı iddiasıyla yargılandığı ve 11 yıl 3 ay hapis cezasına mahkum edildiği dosya, Yargıtay’da temyiz incelemesinde. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Temmuz 2012’de yürürlüğe giren 6352 sayılı yasa kapsamında, sanığın hukuki durumunun yeniden takdir edilmesi gerektiğini belirterek, kararın bozulmasını istedi. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki davada 25 ay tutukluluktan sonra tahliye edilen Kırmızıgül, gizli tanık ifadesi ve kendisini gözaltına alan polislerin hazırladığı tutanaklar nedeniyle yargılandı. Olay yerinde bulunduğu iddia edilen şişelerde, Kırmızıgül’ün parmak izine rastlanmamıştı. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, sanık avukatının mahkumiyetin hukuka aykırı delillere dayandığına ilişkin temyiz itirazlarının reddini istedi. Ancak karardan önce yürürlüğe giren 6352 sayılı yasa ile Kırmızıgül’ün cezalandırıldığı TCK’nin 2206. maddesinde değişiklik yapıldığını, 3713 sayılı yasanın 13. maddesinin yürürlükten kaldırıldığını kaydetti. Başsavcı, bu durumda sanığın hukuki durumunun yeniden takdir ve tayininde zorunluluk bulunduğunu ifade ederek hükmün bozulmasını talep etti. 6352 sayılı yasadaki söz konusu değişiklik, terörle mücadele yasası kapsamında verilen cezaların paraya çevrilmesini ve TCK’nin 2206. maddesindeki “örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek” suçundan verilecek cezaya da yarı oranında indirim uygulanmasını düzenliyor. DENİZ FENERİ e.V. DAVASI Savcı sustu, Gürhan konuştu n EDİRNE (AA) Edirne Yetiştirme Yurdu’nda kalan 3 kız çocuğunu istemedikleri için muayene etmediği iddiasıyla Prof. Gürcan Altun’ın yargılanmasına devam edildi. Mahkeme, Altun’un suç kastının bulunmadığının anlaşıldığına hükmederek sanığın beraatına karar verdi. Gürcan Altun beraat etti İstanbul Haber Servisi Almanya’daki Deniz Feneri e.V. davasında 2007’de tutuklanan ve 5 yıl 10 ay hapse mahkum edilen Mehmet Gürhan, İstanbul’da yargılandığı davada suçlamaları reddetti. Almanya’daki davada susma hakkını kullanan ve işlediği suçu kabul ederek düşük hapis cezası alan Gürhan, Alman mahkemesinin asıl failler diye nitelendirdiği Türkiye’deki sanıkları aklayan bir savunma yaptı. Gürhan, “Almanya’da yönetici olarak sınırsız yetkiye sahiptim. Hatam, vakıf kurulacak diye kendi inisiyatifimle haraket etmekti. Buradan kimsenin haberi yoktu. Deniz Feneri e.V.’nin Türkiye ile bağlantısı yok. Burdaki dernekten iki defa yardım aldık. 2005’ten sonra da onlara 7 milyon Avro para yolladık. Pakistan’daki okul için kullandılar” dedi. Gürhan’a mahkeme başkanı sorular yöneltirken; savcının soru sormaması dikkat çekti. Kanal 7 Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Karaman ile eski RTÜK Başkanı Zahid Akman’ın da aralarında bulunduğu 20 tutuksuz sanığın “özel belgede sahtecilik”, “kamu görevlisinin sahtecilik suçuna iştiraki”’ ve “hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma” suçundan yargılandığı davaya dün devam edildi. Gürhan’a, mahkeme Başkanı, “Almanya’dan milyonlarca Avro’yu elden teslim ettiğiniz söylemişsiniz, bu kadar rahat hareket edilmesine ne diyorsunuz?” diye sordu. Gürhan, “Gayri ihtiyarı yanlışlıklar olduğunu duysaydım gerekeni yapardım. Garibin, fakirin bir kuruşuna bile tenezzül edecek değilim. İyi niyetle yapılmıştır” dedi. Zekeriya Karaman’ın oğlu Ömer Zahit Karaman’ın şirketle bir alakası olmadığını belirterek, Almanya’da baskı altına alındığını, paranın Başbakan Tayyip Erdoğan’la ilişkilendirilmek istendiğini söyledi. Mahkeme başkanının, “Neden yasal olmayan yolu seçtiniz? sorusu üzerine de, “En ufak şekilde suiistimal yapıldığına inanmıyorum. Yapıldıysa bile kötü niyetli olmamıştır” diye konuştu. Başkanın, “Hep iyi niyet diyorsun ama sonra ne oldu? Dernek paraları ne oldu?” sorusuna da, “Almanlar üstüne yattı” karşılığını verdi. Tutuksuz sanık Mehmet Taşkan da “Almanya’daki ifademi baskı ve ceza tehdidi altında verdim. Asıl amaç İslami kesimi suçlamaktı. Tayip Erdoğan’ı zor durumda bırakmak için suçlandık” diye konuştu. n MALATYA (Cumhuriyet) Tunceli’nin Ovacık ilçesi kırsalında 18 Kasım 2012’de teslim olan ve Malatya E Tipi Cezaevi’ne konulan 24 MKP militanı haklarında açılan davanın ardından 20 Mayıs’ta ilk kez mahkemeye çıktı. 4’ü kadın 24 örgüt üyesinin, cezaevinde kaldıkları koğuşta tünel kazarak kaçmak istedikleri ortaya çıktı. MKP’lilerin şu ana kadar 6 metrelik tünel kazdıkları belirtildi. 6 metre tünel kazmışlar MİKTARIN AZLIĞI TEŞVİK EDİYOR DEYİP FAZLA İSTEDİLER İyi niyetle yapmışlar! n ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, “CHPReyhanlı’da yapılacaklar listesi” başlıklı sahte belge yayımladığı gerekçesiyle “emrehaber.com” internet adresli haber sitesi hakkında suç duyurusunda bulundu. Sitenin kapatılması istenen dilçekçede, haberin kaynağı olduğu iddia edilen Alper Terzioğlu hakkında da yasal işlem yapılması istendi. ERGENEKON Sahte belgenin peşini bırakmadı Erdoğan’dan Kılıçdaroğlu’na milyonluk tazminat davası ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Tayyip Erdoğan, Brüksel’de Avrupa Parlamentosu (AP) Sosyalistler ve Demokratlar İlerici İttifakı Grubu toplantısının ardından yaptığı açıklamada, “Esad ile Erdoğan arasında ton farkı var. İkisi de baskıcı” diyen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu hakkında, 1 milyon TL’lik manevi tazminat davası açtı. Dava dilekçesinde Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarıyla “Türkiye Cumhuriyeti’nin seçilmiş başbakanı katildir. Reyhanlı’da hayatını kaybeden vatandaşlarımızı başbakan öldürtmüştür, başbakan demokrasi ve özgürlükler düşmanıdır, eli kanlı zalim diktatör Esed ile başbakan aynı yönetim anlayışındadır” algısını oluşturmaya çalıştığı savunuldu. Dilekçede, özellikle “katil” ve “Esad’la başbakan arasında ton farkı var” sözlerinin, eleştiri ve ifade özgürlüğü sınırlarını aştığı belirtildi. Dilekçede, Kılıçdaroğlu’nun, mahkum olduğu benzer davalardan örnekler verilerek “Tazminat miktarının azlığı davalının aynı üslupla konuşmasının yeni bir gerekçesini oluşturmaktadır. Artık davalının bu üslupla konuşmasının ağır bir karşılığı olmalıdır” denildi. Diyelim ki iç politika ile ilgili bir yazı yazmaya giriştiniz. Diyelim, Başbakan Erdoğan’ın başkanlık sistemi konusundaki görüşlerini, planlarını ele alacaksınız; işiniz o kadar zor değildir. Çünkü Başbakan durumu alternatifli bir şekilde anlatmakta, size de yorumlayacak pek bir şey bırakmamaktadır. Partiler uzlaşırsa, yani partiler başkanlık ya da partili başkanlık önerilerinden birine “evet” derlerse sorun çözülmüş olacak, uzlaşma olmazsa AKP kendi önerisini Meclis’e getirecek, AKP dışındaki partilerin milletvekillerinden kendi partilerini değil, AKP’yi desteklemelerini isteyecektir. Olabilir mi böyle bir şey? Olabilir. Örnekleri çoktur. Olmazsa, yine dert değil, seçimler yapılacak Başbakan Çankaya’ya çıkacak, “de facto” başkan olacaktır. Görüldüğü gibi karmaşık bir durum yok. HHH Ama dış politika konuları daha karmaşıktır. Orada küresel tilkilerin, yerli kurtların, gerçeklerin, gerçek kılığına bürünmüş niyetlerin dünyasındasınız. Gerçeği öğrenmek istiyorsanız, olayların sarmalından, girdabından sıyrılmak, bilgi ve belgelerin peşine düşmek zorundasınız. Bilgi ve belgelere bile belli bir kuşku ile, ihtiyatla yaklaşmalı, ince eleyip sık dokumalısınız. Bir de gerçeğin “ortada durmak” demek olmadığını bileceksiniz. Hep “ortada durayım” kaygısıyla hareket ederseniz, sürekli kayan bir ortayla birlikte sürüklenir, gerçeğin birdenbire gerçek değil, “birilerinin gerçeği” olduğunu görüverirsiniz. HHH Şimdi Türkiye’nin Suriye politikasının değişmekte olduğu iddia ediliyor. Daha baştan beri bu politikanın yanlış ve tehlikeli olduğu uyarısını yapanlar, durumun artık iktidarca da anlaşıldığını, politikanın geri çekilmeyi yasaklayan dilinin elverdiği ölçüde dile getirildiğini söylüyorlar. Anlaşılan odur ki, Türkiye’de politika kurucuları, en başta Başbakan Erdoğan, uluslararası güç dengelerini görmeye başladı ve Davutoğlu stratejisinin uluslararası sularda geçersiz olduğunu sezdi. HHH Reyhanlı sonrası aceleciliği, bu politikanın tökezleyeceğini gösteriyordu. Şimdi saldırı ile ilgili “resmi görüş”, açıklanan kimi belgelerle en azından sarsılmış durumda. Gazeteciliği “yandaşlık” zannedenler görmek istemese de Jandarma İstihbaratı’na ait olduğu iddia edilen bu belgeler çok önemlidir. Dışişleri Bakanı Davutoğlu, belgelerle ilgili olarak “resmi görüşü” yani “Reyhanlı saldırısını Suriye istihbaratının gerçekleştirdiği iddiasını” savunmayı sürdürüyor, belgeleri ciddiye almıyor. Peki, neden bu üstü kapalı yalanlama Dışişleri Bakanı tarafından yapılıyor? Biz belgelerin ne dediğine bakalım: Saldırı öncesi El Nusra’nın 23 Nisan tarihinde Rakka’dan yüklenmiş patlayıcıları Türkiye’ye gönderdiğinin 25 Nisan’da “istihbar edildiğini” söylüyor belge. Bir diğer belgede ise 11 Mayıs’ta gerçekleşen saldırıdan sonra Hatay Emniyet Müdürlüğü’ne yapılan bir telefon ihbarının, Muhaberat bağlantılı olduğu söylenen kişilerin eylemleri gerçekleştirdiğini öne sürdüğü kayda alınıyor. Bu telefon ihbarının tarihi 19 Mayıs 2013’tür Şimdi ne yapacağız? Önce belgelerin gerçek olup olmadığının açıklanmasını bekleyeceğiz. Yalanlanırsa, yalanlanmış belgelerle ilgili deneyimlerimizi hatırlayacağız. Jandarma istihbaratının mı, yoksa telefon ihbarının mı gerçeği yansıttığını anlamaya çalışacağız. Sonra saldırıyı gerçekleştirenlerin kimler olduğunun kanıtlanmasını umacağız. Başbakan Erdoğan’ın olaydan hemen sonra yaptığı açıklamada Rakka’dan söz ettiğini unutmayacağız. Suriye politikasındaki değişiklik işaretlerinin, yani El Nusra gibi aşırı gruplarla (hangisi aşırı değil? Ciğer yiyen Özgür Suriye Ordusu militanı mı?) arayı açma kararının ABD ziyaretinden önce şekillenmeye başladığını ama orada kesinleştiği düşüncesini yabana atmayacağız. Peki, “stratejik derinliğin” sanıldığı kadar derin olmadığının anlaşıldığını da söyleyebilir miyiz bu durumda? Evet söyleyebiliriz. Çok Derin Olmayabilir ‘Mütalaa temel fıkrası gibi’ HATİCE TUNCER Ergenekon davasında Aydınlık/Ergenekon dosyası sanıkları son savunmalarını yaptı. İşçi Partisi (İP) Merkez Karar Kurulu (MKK) üyesi Mehmet Bedri Gültekin, olmayan bir örgüt yargılaması yapıldığını belirterek “Beş yıl değil 500 yıl da sürse bu yargılama, iddia edilen Ergenekon örgütü bulunmayacaktır” dedi. MKK üyesi Erkan Önsel de bir Karadeniz fıkrası anlatarak esas hakkındaki son mütalaayı “Bu ‘mesela dedük, faraza’ ile dolu bir mütalaadır” sözleriyle eleştirdi. Gültekin’in savunması sırasında küfreden Osman Yıldırım’ın Aydınlık gazetesi eski genel yayın yönetmeni Deniz Yıldırım’a doğru fırlattığı kitap, emekli Tuğamiral Alaettin Sevim’e çarptı. Davanın 302. duruşması yapıldı. 275 kişinin yargılandığı davanın dünkü duruşmasına CHP İzmir Milletvekili ve gazetemiz yazarı Mustafa Balbay’ın da aralarında bulunduğu 66 tutuklu sanıktan 42’si katıldı. Gültekin, son savunmalara 1 ve 2 saatlik süre kısıtlamasını eleştirdi. Mütalaada “AKP’nin kapatılması için çalışmakla” suçlandığını belirten Gültekin şunları söyledi: “Bu benim siyasi parti yöneticisi olarak olarak görüşümdür. Türkiye’nin geldiği yere bakıldığında AKP’nin kapatılması gerektiğini savunmamızın ne kadar haklı olduğu görülecektir. Bu davada yargılanmamın nedeni 17 Ekim 2003 tarihinde yaptığım basın toplantısında Başbakan Tayyip Erdoğan’ın KKTC Başbakanı Mehmet Ali Talat ile yaptığı telefon görüşmesini açıklamamdır. Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanlık koltuğunda oturan zat, dönemin KKTC Başbakanı’yla KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş arkasından kumpas çeviriyor. Hukukta bunu yeri var mıdır? Biz, yasalarımıza göre suç olan bir eylemi milletin bilgisine sunduk.” İP’li sanıkların savunma yapması nedeniyle, partililer izleyici sıralarını tamamen doldurdu. Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Başkanı Ercan İpekçi de duruşmayı izledi. Duruşmanın öğleden sonraki oturumunda, tutuksuz sanık eski İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Kemal Alemdaroğlu, son savunmasını yaptı. Başkan Özese’nin “Hazır mısınız” sorusu üzerine Alemdaroğlu “Bu davada savunma yapmak hukuken ve maddeten imkânsız. Esas hakkındaki mütalaaya karşı beyanlarda bulunacağım” diye konuştu. Alemdaroğlu, hakkında ağırlaştırılmış müebbet istenmesini “Hayali Ergenekon örgütü hakkında ilk bilgileri ve belgeleri hazırlayan ve yaklaşık 300 insanımızın altı yıldan beri yargılanmasına sebep olan Tuncay Güney bile ‘Bu proje çoktan süresini doldurdu’ derken iddia makamının 64 saygın insanımıza Silivri zindanlarında çürüme cezası teklifi trajik anlam taşımaktadır” sözleriyle değerlendirdi. Alemdaroğlu, Ankara’da 25 Ekim 2003 tarihinde bazı rektörler ve üniversite öğrencilerinin katıldığı “Cumhuriyete Saygı” yürüyüşünde “Ordu göreve” pankartı açanlara YÖK Başkanı ile birlikte tepki gösterdiklerini anlattı. Proje süresini doldurdu
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle