18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 17 MAYIS 2013 CUMA 8 GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK n Baştarafı 1. Sayfada “200 kişiyi bulan 2 uçak dolusu heyetle daha önce 14 kez geldiği Washington’a inen Başbakan RTE, ABD Başkanı Obama ile 10 yıllık döneminin en kapsamlı Beyaz Saray ziyaretini gerçekleştirecek. RTE en az 4 saat birlikte olacağı Obama ile ortak basın toplantısı düzenleyecek. Görüşmede Suriye, ekonomi, terör, Irak, İran, İsrail’le ilişkiler ele alınacak.” Beyaz Saray sözcüsü Jay Carney de basına RTE’nin ziyaretinin anlamını, “Türkiye ile ABD arasındaki yakın ortaklığın ve ‘bu ilişkilere önümüzdeki zamanda daha da genişletme ve derinleştirmeye’ verdikleri stratejik önemin altını çizmek” diye açıkladı. Beyaz Saray’ın RTE ve eşine ancak cumhurbaşkanlarıyla devlet başkanlarını konuk ettikleri Blair House’un tahsis edilmesindeki anlam, ne soruldu ne de Jay Carney’den yanıt alındı. Oysa bu; dost bir ülke başbakanına gösterilmesi gereken yüksek düzeyde konukseverlik gösterisi değil. Bir anlamda aşırı protokol uygulaması; ülkesine her alanda tek başına egemen olmak amacıyla türlü çeşit siyasal ve anayasal kulis oyunları; üstelik amacı doğrultusunda ülke bütünlüğüne kastedenlerle de işbirliği bile tezgâhlayan adamın Çankaya’ya çıkmasındaki güçlü olasılığı gözetiyor ve de... …daha bugünden RTE’nin, ABD’nin ulusal yararları doğrultusunda davranacak cumhurbaşkanlığına, pekâlâ göz yumuyor. Tek adamlığına daha bugünden şapka çıkarıyor. Bu nedenlerle ABD’nin RTE’ye cumhurbaşkanı protokolü uygulamasını iki ülke arasındaki yakın ilişkinin tezahürü ve hatta gereği diye yutturmayı içeren yorumları, açıklamaları kim yutar? Beyaz Saray, asıl amacı kamufle eden bu açıklamaları gelsin de külahıma anlatsın! HHH Bir ABD Başkanı’nın Türkiye’den gelen bir Başbakan’a, çoğu baş başa geçecek dört saat vakit ayırmasını, ABDTürkiye arasındaki sıkı dostluk ve işbirliği anlayışıyla açıklamak olanaksız. Bu ayrıcalığın içeriğinde kuşkusuz başka hesaplar, stratejik kurgular yer alıyor. Tabii bu görüşme daha çok ABD’nin Ortadoğu’da İsrail’den sonra yararlarını korumak ve gerçekleştirmek için kullanacağı ülke diye seçtiği Türkiye’den yeni istek ve beklentileri içeriyor. Başkan Obama RTE buluşmasının gündemine bir göz atmak; ikili görüşmede ABD’nin Türkiye’yi kullanacağı “yeni Ortadoğu siyasetinin” ana temellerinin ele alınacağını tahmin etmek için yeterli. Elbette Amerika, Türkiye’yi Suriye politikasında olduğu gibi kurguladığı yeni stratejik amaçlarda taşeron olarak kullanabilmek için başka, herhangi bir Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı ile değil, yumuşak karnında belirlediği ödünleri vererek ancak RTE ile gerçekleştirebileceğinin de bilincinde. HHH Ama hak yemeyelim; kurnaz Obama, RTE’nin Suriye konusundaki yanılgısından kaynaklanan Esad öfkesini pekâlâ biliyor. Şam’a karşı savaşan muhaliflere daha çok silah vermeyi bir parmak bal misali sunabilir RTE’ye ve de Irak’ta Kürt özel bölgesini koruyarak Şii Bağdat hükümetini kollayan politikasında Sünni RTE’yi uzlaştırabilir. Fakat Obama destek verdiğini açıkladığı çözüm sürecinin daha sonraki aşamalarında İmralı ve Kandil doğrultusunda ya da karşısında nasıl bir tutum sergileyecek? Gündemdeki her konudan söz ediliyor da; örneğin demokratik özerklik gibi ülkeyi bölmenin ilk aşaması, İmralıKandil dayatmalarından medyamızın haberlerinde de ünlü kalemlerini yorumlarında da tık yok! HHH Beyaz Saray’da askeri tören… Blair House… İlk kez Başbakan’a ve heyetine ayrıcalık tanıyan, iki ülke arasındaki görüşmelerin ABD yönetiminin Beyaz Saray’daki toplantı salonunda yapılması... ABD’nin, bugünden RTE’nin cumhurbaşkanlığını kabul ettiğinin somut işaretleri! Lakin akla şu soru takılıyor: Bu ziyaretten Türkiye ne kazanıyor, ne veriyor? Oysa bu soruyu, bu ziyaretten RTE ne kazandı, ülke hesabından neler verdi diye sormak lazım. Yanıtları da medyamızdan değil; yakında ABD medyasından öğreniriz! CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile Avrupa Parlamentosu (AP) Sosyalist Grup Başkanı Hannes Swoboda arasında ‘EsadErdoğan benzetmesi’nden doğan polemiğin en olumsuz yanı, Swoboda’nın AKP hükümetinin iç ve dış politikasına yönelik çok önemli eleştirilerini gölgelemesi oldu. Oysaki Swoboda, hem CHP heyetiyle görüşmesinde hem de aynı gün Cumhuriyet’in de aralarında bulunduğu bazı yayın kuruluşlarının temsilcisiyle buluşmasında, neredeyse Kılıçdaroğlu’nu aratmayacak dozda ağır eleştiriler yöneltmişti Erdoğan’a karşı. Swoboda AP binasında gerçekleşen görüşmemizde Avrupa sosyalistlerinin Erdoğan ve politikalarına bakışını şu sözlere ortaya koydu: Süreç şeffaf yürütülmeli: Kürt sorununun çözümü için başlatılan süreç daha şeffaf yürütülmelidir. Ne kadar açık olursa o kadar iyidir. Bakın hâlâ gazeteciler, öğrenciler, öğretmenler PKK bağlantısı gerekçesiyle hapishanelerde. Güçlü ama demokrat lider lazım: Türkiye’nin güçlü bir liderliğe ihtiyacı var. Evet Erdoğan güçlü bir isim. Ama güçlü lider aynı zamanda demokratik gelişimi de teşvik eden, güçlendiren bir isim olmalıdır. Türkiye’ye baktığımızda ne za HABERLER man iyi bir adım gelse arkasından mutlaka geri adımların haberlerini alıyoruz. Reformlarda ileri gidecek yeterli cesaret yok. Kürtaj, ölüm cezası gibi konulardaki açıklamalara bakınca ‘Çok gereksiz’ diye düşünüyoruz. Sorun net bir reform stratejisi olmaması. CHP ön cephede olmalı: CHP de çok fazla gelgit yaşıyor. Kılıçdaroğlu güçlü bir lider olmak istiyorsa duruşunu, çizgisini net ortaya koymalı. Kadın haklarında, azınlık haklarında iyiler ama Kürt sorununda, askerin rolünün azaltılmasında daha önde yer almalılar. Bir de parti içinde kendini zor durumda bırakanlardan kurtulması gerekli. Seçilmişe saygımdan düzelttim: CHP bizle ortak olmak istiyorsa ilkelerimize uyması lazım. Kılıçdaroğlu’nun Erdoğan’a yönelik yaptığı Esad benzetmesi kabul edilemezdi. O yüzden bir düzeltme yapmak zorunda kaldık. Erdoğan’dan farklarını ortaya koymanın daha düzgün yolunu bulmazsa bizim ortağımız olamaz. Erdoğan tabii ki benim müttefikim değil ama seçilmiş biri olarak sayAB doğrultusunda gitmek istemiyorsunuz demektir. Bu tür politikalar için AB’ye ihtiyacı yok. Ama eğer açıklık, şeffaflık, hak ve özgürlükler ve otoriter eğlimlerle mücadele istiyorsanız, o zaman AB’ye ihtiyaç var. Reyhanlı yasağı kabul edilemez: Hükümetin Reyhanlı’da yayın yasağı koyması, eleştirilere karşı hoşgörüsüzlüğü kabul edilemez. Başbakan Erdoğan Ortadoğu’da arabulucu olma rolünü yitirmiş durumda. Filistin’e yardım yapmak istiyorsanız, İsrail ile de görüşebiliyor olmanız lazım. ‘Esad gidecek’ senaryosu hayaldi: Suriye’de de benzer biçimde bazılarının kolay felsefesi yani ‘Biz muhalefeti destekleyelim de birkaç haftada gitsin’ düşüncesi illüzyondan başka bir şey değildi. Suriye’yi bilen herkes kolay olmayacağını biliyordu. Orada Hıristiyanlar var, Kürtler var, Araplar var. Hele bir de karşı tarafta El Kaide ve radikaller varken. Erdoğan gelişmeleri bekleyerek hareket etmiş olsa etkileme gücü daha fazla olurdu. Galiba bölgesel güç olarak ellerindeki imkânları biraz fazla abarttılar. Dışişleri Bakanı’nın sıfır sorun politikası vardı ama şimdi tüm komşularla sorunlar var. Muhaliflerin de payı var : Suriye’de büyük bir katliam var ve bunu giderecek her tür çözüm denenmeli, kabul edilmeli. Esad ve etrafındakiler olmadan nasıl çözüm olacak ki? Yaşanan bu büyük katliamda Esad’ın karşısındaki grupların da payı var. Esad gitmeli ama radikal İslami örgütlerin Suriye’yi yönetmemesi gerekli. Hükümeti davalar için uyarıyoruz: Kürt ve Kıbrıs konularında Türkiye’de askerin hâlâ diğer demokratik ülkelerde olabileceğinden daha fazla gücü var. Erdoğan’ın en önemli amacı askerleri geriletmekti. Ergenekon ve Balyoz gibi davalar düzgün şekilde ve temel ilkeleri dikkate alarak yürütülse daha iyi olurdu. Ben her görüşmemde Egemen Bağış ve Türk makamlarına şunu söylüyorum: Sakın bu yavaşlıkta devam etmenizin AB açısından kabul edilebilir olduğunu düşünmeyin. Böyle giderseniz belki de tüm bunların sahte ve oynanmış olduğu fikri gündeme gelecek. Yargılamaların hızlanması ve uzun tutuklulukların son bulması lazım. Swoboda: Otoriter İslamcılıkla AB Üyesi Olunmaz gı duymak zorundayım kendisine. Otoriter İslamcılık AB’ye götürmez: AKP hükümeti ve Başbakan başlarda böyle değildi. Daha net bir duruşu vardı reform ve AB süreci konularında. Şimdi ise ekonomik başarıyı yeterli görüyorlar. Biraz ekonomik başarı, devlettoplum ilişkilerinde de biraz otoriter ve biraz dinci yaklaşımların karışımını yeterli görüyor olabilirler. Böyle bir karışım ile Arap dünyasına model olabilirsiniz ama bununla AB yolunu tamamlayamazsınız. Eğer Araplara rol modelliğinde ısrarlıysanız ve ‘onlar için çekiciliğimizi azaltmamak için çok da modern olmamıza gerek yok’ diyorsanız o zaman zaten Baskıyı kabul edemezdik UTKU ÇAKIRÖZER CHP lideri Kılıçdaroğlu, Sakharov İnsan Hakları Ödülü’nün bu yıl Türkiye’de tutuklu bulunan gazetecilere verilmesinin gündemde olduğunu söyledi BRÜKSEL CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Avrupa Parlamentosu (AP) Sosyalist Grup Başkanı Hannes Swoboda’nın, Başbakan Tayyip Erdoğan’ı Esad’a benzeten sözlerinin düzeltilmesi yönündeki taleplerine, “Özgürlüklerin beşiğinde böyle bir baskıyı kabul edemezdik ve kabul etmedik” diyerek tepki gösterdi. Kılıçdaroğlu, AP Sosyalist Grubu Başkanı’nın kendisine tepki göstermesinin ardında AKP hükümetinden bir müdahalenin rol oynamış olabileceğini vurguladı. Brüksel’deki temaslarını Cumhuriyet’e değerlendiren CHP lideri Kılıçdaroğlu, önceki gün AP Sosyalist Grubu Başkanı Hannes Swoboda ile yaşanan “Esad polemiğinin” perde arkasını ve Brüksel temaslarından aldığı sonuçları şöyle anlattı: Rahatsızlığını kabul ettirmek istedi: Sabah sosyalist grubu ile toplantıda hiçbir mesele yoktu. Sonra basının önünde açıklamalar yaptık. Sayın Swoboda’nın olmadığı bölümde, bir gazeteci bana Esad konusunda Başbakan sizi eleştiriyor diye sordu. Nasıl yanıt vereceksiniz? Ben de grupta söylediğim sözlerin aynısını söyledim. Bana sorulduğu için söyledim. Ya samimi olarak yanıtlayacaksınız veya inanmadığınız şeyler söyleyeceksiniz. İnanmadığmız şeyleri söylemek bize yakışmaz. Daha sonra kendisinin rahatsızlık duyduğu iletildi bize. Bize bu rahatsızlığı kabul ettirmek istedi. Biz de etmedik. Benim sözlerim ifade özgürlüğünün beşiği olan bir yerde edilmiş sözler. Beğenilmeyebilir, tepki verilebilir, kendi görüşünü dile getirebilir ama böyle bir şey söylendiği için kimseye dayatma ve baskı kuramazsınız. Ankara’dan müdahale gelmiştir: Ben sanıyorum Ankara’dan, hükümetten müdahale gelmiştir. Başka türlü nereden çı Kılıçdaroğlu: ‘Esad’ı savunmadık’ İSTANBUL/ANKARA (Cumhuriyet) CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu dün Brüksel dönüşünde Atatürk Havalimanı’nda açıklama yaptı. Avrupa Parlamentosu Sosyalist Grup Başkanı Hannes Swoboda ile yaşadığı “Başbakan Erdoğan ile Esad arasında fark yoktur” polemiğiyle ilgili açıklama yapan Kılıçdaroğlu, fikrini açıklama özgürlüğünü kısıtlayan Swoboda’yı bir kez daha eleştirerek böyle biriyle asla görüşmeyeceğini vurguladı. önünde böyle bir açıklamayı kabul edemeyiz. Sosyalist Grup bu konuda farklı görüşe sahip olduğu için tavır göstermek amacıyla Kılıçdaroğlu ile görüşmek istemedim” diye konuştu. Meclis’te de tartışıldı... Swoboda krizi Genel Kurul’a yansıdı. AKP Grup Başkanvekili Ahmet Aydın, Genel Kurul’da yaptığı konuşmada Swoboda krizine ilişkin “Avrupa’yı ağlama duvarına çevirdiniz. En son Avrupa sizi de ağlattı” demesi gerginlik yarattı. CHP İzmir Milletvekili Aytun Çıray ise “Reyhanlı olayı, Türkiye’yi savaşa sokmak için sizin getirdiğiniz yanlış dış politikanın, stratejik şarlatanlık, bataklık politikasının ülkeye getirdiği, 51 cana mal olduğu hadisedir” diyerek yanıt verdi. Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ da CHP adına üzücü bir olay olduğunu belirtti. AP Sosyalist Grubu Başkanı Hannes Swoboda da dün ABHaber sitesine yaptığı açıklamada Kılıçdaroğlu’nun EsadErdoğan kıyaslamasını öğrendikten sonra CHP’den konuyla ilgili açıklama talep ettiklerini belirtti. Swoboda, “Ama olmadı. CHP Genel Başkanı bizim misafirimiz olarak buraya geldi. Grubumuza hitap etti. Logomuzun kacak bu? Swoboda’nın hem içeride hem de basının önünde yaptığı açıklamada hem Suriye hem de Kürt sorunun çözüm sürecinde hükümetin izlediği politikalara ciddi eleştirileri oldu. Zirve önerimizi destekliyorlar: Brüksel’e bu üçüncü gelişim. Bu tür temasların faydalı olduğunu düşünüyorum. Örneğin Suriye konusunda bizim tüm tarafları masaya oturtacak uluslararası toplantı önerimize destek verdiklerini gördük. Hükümet bizim önerimize itibar etmemişti ama bakın ABD ve Rusya dışişleri bakanları böyle bir toplantıda karar kıldı. Biz bu toplantının İstanbul’da yapılmasında ısrarcıyız. Swoboda da konuştu Tutuklu gazetecilere saygın ödül: Basın özgürlüğü ve tutuklu gazeteciler konuları hemen hemen her görüşmemde gündeme geldi. Hatta Liberal Demokrat Grup’un başkanı Guy Verhofstadt, bu yılki Sakharov İnsan Hakları Ödülü’ne Türkiye’deki tutuklu gazetecileri önereceklerini aktardı. Bu konuyu öncelik yapacaklar. Başkanlık diktatörlük getirir: Anayasa konusu da sıkça konuşuldu. Biz başkanlık sisteminin diktatörlük getireceğini söyledik. Parlamenter sistemin güçendirilerek korunması üzerinde durduk. Onlar da erkler ayrılığının sağlıklı bir zemine kavuşturulması üzerinde durdular. Avrupa Erdoğan’a söz vermemiş: Başbakan Erdoğan Suriye ile ilgili konuşmalarında hep “Batı bizi yalnız bıraktı” diyor. Ben de Avrupalılara “Siz ne söz verdiniz de yalnız bıraktınız” diye sordum. Muhataplarım, AB ya da AP tarafından Türkiye’ye Suriye konusunda verilen bir söz olmadığını ifade etti. MİT El Muhaberat’la bir araya gelsin: Suriye, Reyhanlı bombalamaları için ortak soruşturma önerdi. Bu önemli bir öneri. Olayın tüm boyutlarıyla ortaya çıkmasını sağlayabilir. Madem elimizde deliller var. Dünyaya olayın failerini anlatmak için önemli fırsat. İki ülke istihbarat birimleri bir araya gelerek tartışabilir. Baybaşin’in davaları zamanaşımından düştü MAHMUT ORAL DİYARBAKIR Uyuşturucu kaçakçılığı suçundan 22 yıla mahkum olan ve Hollanda’da tutuklu bulunan Hüseyin Baybaşin hakkında, İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden “Kara para aklama” ve “uyuşturucu ticareti” davaları, 15 yıllık zamanaşımı süresinin dolması nedeniyle düştü. Baybaşin’in avukatı Berzan Ekinci, yasa değişiklikleri nedeniyle Baybaşin hakkındaki “kara para aklama” ve “uyuşturucu ticareti” davalarının bir süre önce Ağır Ceza Mahkemesi’nde birleştirildiğini, 15 yıllık zamanaşımı süresinin dolması nedeniyle iki davanın da düştüğünü söyledi. Baybaşin, hakkında ifade vermemesi nedeniyle çıkarılan gıyabi tutuklama kararının da ortadan kalktığını ifade eden Ekinci, Baybaşin’in hukuki açıdan Türkiye’ye gelmesinde bir sorun olmadığını söyledi. “Artık Hüseyin Baybaşin, hukuk karşısında sade bir vatandaş” diyen avukat Ekinci, Baybaşin’in mal varlığı hakkındaki ihtiyati tedbir kararının da kaldırıldığını belirtti. Ertin Akgüç’ü sonsuzluğa uğurladık İstanbul Haber Servisi Cumhuriyet Gazetesi Mali İşler Danışmanı Ertin Akgüç’ü (73) dün son yolculuğuna uğurladık. Gazetemizin Cumhuriyet Vakfı adına İmtiyaz Sahibi Orhan Erinç, Ertin Akgüç için “Sohbetlerinde hem siyasetten hem mizahtan hem de felsefeden söz edebilen Atatürkçülüğüyle, devrimlere olan bağlılığıyla çok önemli arkadaşlarımızdan biriydi. İki Cumhuriyet insanı olarak hep bir arada olduk. Her zaman aramızda olduğunu aklımızdan çıkarmayacağız” dedi. Ertin Akgüç için ilk tören dün saat 12.00’de Cumhuriyet’in Şişli’deki merkez binasının bahçesinde düzenlendi. Törende konuşan Orhan Erinç, Akgüç’ün idari ve mali konulardaki disiplininin Cumhuriyet gazetesine önemli katkılar sağladığını vurguladı. Erinç “Cumhuriyet içinde gördüğü sorunlara bakarken disiplinli, ciddiyetli ama o ciddiyeti yüzündeki tebessümle de karşılayan ender insanlardan biriydi. Arada Bodrum’a kaçardı, bugün öyle bir şansımız olmadığı gerçeğiyle karşı karşıyayız. Sanki aramızda Ertin Bey varmış gibi onun yaklaşımlarını, disiplinini sürdürerek kendisine kalan borcumuzu ödeyebileceğimizi düşünüyorum” diye konuştu. Ertin Akgüç’ün oğlu Burak Akgüç de katılanlara teşekkür ederek “Sevgili babam için Cumhuriyet gazetesinin bir üyesi olmak her zaman bir ayrıcalıktı, bir onur kaynağıydı” dedi. Gazetedeki törenin ardından Akgüç’ün cenazesi Şişli Camisi’ne götürüldü. Akgüç’ün eşi Sezgin ile oğulları Burak ve İskender Akgüç burada taziyeleri kabul etti. Ertin Akgüç öğleyin kılınan cenaze namazının ardından Yeni Kilyos Mezarlığı’nda toprağa verildi. Cenaze törenine aralarında CHP Milletvetili Erdoğan Toprak, eski CHP Milletvekili Mustafa Özyürek, Onur Öymen, Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, Başkan Yardımcısı Kahraman Eroğlu, ÇYDD Başkanı Prof. Dr. Aysel Çelikel, işadamı Murtaza Çelikel, gazetemiz yazarları, çizerleri ve çalışanlarının da bulunduğu çok sayıda isim katıldı. Cenazeye Turgay Ciner, Doğan Hasol, Nevzat Kalkavan, Erdoğan Demirören, İş Bankası İştirakler Bölümü, YaySat Ailesi, Ciner Yayın Holding, Koç Holding Enerji Grubu, Uzel Ailesi, Eczacıbaşı Holding, Faruk Eczacıbaşı, OyaBülent Eczacıbaşı, Eczacıbaşı Sağlık Grubu, Hıncal Uluç, Havaş, Mis Grup AŞ, Sıtkı Erinç ve eşi, AyşeAslıSüha Alıcı, İTÜ Vakfı Sosyal ve Kültürel Hizmetler Komitesi, MineAli Sirmen, Emel Karadoğan, Alev Coşkun, Karadoğanlar, Bilge Koşan, Hatice Ali İhsan Yücel Bodrum, Meral Saraçbaşı, ÇYDD Bodrum Şube, Kayıkçı Ailesi, Fırtınoğlu Ailesi, İstanbul Barosu Başkanlığı, Keyveni Kurumsal Hazır Yemek Sadi Çelik, Lale Öztin Akgüç, Yaprak ArıkanHasan Kebeli de çelenk gönderdi. Gazetemizin bahçesindeki törende konuşan Orhan Erinç ve Burak Akgüç, Ertin Akgüç’ü anlattı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle