18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET [email protected] 17 MAYIS 2013 CUMA 16 KÜLTÜR Yabancı bir ülkede yapayalnız Antalya’da en iyi film başta olmak üzere 6 ödül kazanan ‘Güzelliğin On Par’etmez’ nihayet gösterimde Sinemamıza, Fatih Akın’ın başını çektiği Almancı damardan gelen genç yönetmen Hüseyin Tabak’ın, en iyi erkek oyuncu ödülünü kazanan, sempatik A.Tuncer’i ararken görüştüğü göçmen TürkKürt çocuklarından edindiklerine, gerçekçi saptama ve gözlemlerini katarak ve Âşık Veysel sevgisiyle konusunu oluşturup sınırlı maddi olanaklar içinde yazarak çektiği bu “Güzelliğin”, dozunda bırakılmış tüm duygusallığı, olanca naifliği ve saf amatör coşkusuyla seyirciyi baştan sona ele geçiren, en klişe deyişle sıcacık ve kaçırılmayacak bir “ilk film”. Judit Varga’nın müziklerine de dikkat. Sanki 40 yıldır kamera karşısındaymışçasına filmi sürükleyen, ödüllü, küçük başrol oyuncusu A.Tuncer’in yanı sıra, maço komşuyu oynayan, yönetmenin gözdesi O.Yıldırım, isyan ettiği babasına yağmur altında saldıran, asi, serkeş ağabeyi canlandıran Y.Durak, anne rolündeki yine ödüllü L.Yavaş ve Yeşim Ustaoğlu’nun “Güneşe Yolculuk”uyla yıllar önce sevip alkışladığımız Nazmi Kırık gibi oyuncuları ve içtenlikli, naif üslubuyla iz bırakan, görülesi bir film “Güzelliğin”. Yılmaz Güney üstüne bir belgesel çekmeye hazırlanan Hüseyin Tabak da bundan böyle izlenmesi gereken bir genç yönetmen. Bir Türk filmi mi yoksa Karlovy Vary festivaline katılmış bir Avusturya yapımı mı olduğu tartışmalarına yol açtığı son Antalya film festivalinden en iyi film, senaryo (Hüseyin Tabak), erkek oyuncu (Abdülkadir Tuncer), yardımcı kadın oyuncu (Lale Yavaş), montaj (Christoph Loidl) ve Behlül Dal jüri u “Güzelliğin”, özel (Yuşa Durak) ödülleriyle dönen, 6 Altın Pordozunda bırakılmış takallı “Güzelliğin On tüm duygusallığı, Par’etmez” nihayet bugün olanca naifliği ve saf Ana’ya (Milica Paucic) tutkungösterime giriyor. luğunu dillendiremeyen, hep Tıpkı Michaamatör coşkusuyla el Haneke’nin destekseyirciyi baştan sona hayallerine sığınan, içine kapanık, hassas, çekingen, tutuk bir lediği, ne yazık ki göele geçiren, en klişe çocuk Veysel. remediğim “Kuma”nın deyişle sıcacık ve Adını da sınıfta AlmancaKürt kökenli yönetmesını okuyacağı Güzelliğin On ni Umut Dağ gibi, Viyakaçırılmayacak bir Par’etmez türküsünün Âşık na Film Akademisi’nde “ilk film”. Veysel’inden almış. Ailesine Haneke’yle Peter babalık edeceğine dağa çıkıp tePetzak’tan sinema eğitiröristlik yapmış, örgütten ayrımi aldıktan sonra çektilınca da 5 yıl hapis yatmış babasına (Nazği kısa filmleri ve “KickOff” adlı belmi Kırık) olan kızgınlığından dolayı evi geseliyle adını duyuran, Almanya’da doğup büyümüş, TürkAlman vatandaşı Hü terk etmiş, hiçbir işte dikiş tutturamayıp hapsi boylamış, keş Türk arkadaşlarıyla seyin Tabak’ın senaryosunu yazıp yötakılan, serseri bir ağabeyi (Yuşa Durak) nettiği ilk uzun metrajı “Güzelliğin On de var, Mazlum adında. Par’etmez”, Kürt asıllı, emekçi babaEski “gerilla” babasıyla sorunlu ağabesı (Nazmi Kırık) ve Türk annesiyle (Layi Mazlum arasındaki çatışmadan etkilele Yavaş) Türkiye’den ayrılmak zorunnen Veysel’in sınıftaki Arap çocuğunun da kalıp ırkçılığın yoğun ve yaygın olduğu Viyana’yı 6 aydır mesken tutmuş, göç yanı sıra tek dostu, Âşık Veysel türküsünü Almancaya çevirecek olan, sarışın Almen aile çocuğu, 12 yaşındaki Veysel’in man manitasınca gece vakti sokakta terk (A.Tuncer) hikâyesini anlatıyor. edilirken tanıdığımız, bıçkın komşu Cem Dilini bilmediği, kültürüne yabancı ol(Orhan Yıldırım). duğu bir ülkede yapayalnız, okulda da Belalı ağabeyi nedeniyle tüm aile dışlanıp horlanan, evde asi ağabeyi yüpolis tarafından mimlenirken finalde zünden çıkan gergin tartışmalara, ağlak âşık olduğu Ana’nın ailesinin sınır dıannesinin huzursuzluğuna tanık olup süşı edilmesine tanık olan Veysel’in yarekli vardiyadaki suskun babasıyla da ilebancı diyarlardaki yaşam mücadelesi, tişimi sıfır, Almanca yerine gözleriyaslında daha yeni yeni başlamaktadır. le konuştuğu, sıra arkadaşı, Arnavut kızı DUSTIN HOFFMAN’IN OTOBİYOGRAFİK DRAMATİK KOMEDİSİ ‘DÖRTLÜ’ BUGÜN GÖSTERİMDE ‘Yaşlılık korkaklara göre değildir’ yen Hoffman yardımcı karakterlerini gerçek müzisyenlerden, operacılarİngiliz taşrasında, yoğun yeşilliklerin dan seçmiş. içinde alabildiğine uzanan, İngiltere’nin “Aktörlüğüm boyunca ilerleyen yaen ünlü orkestra şeflerinden Thomas şımla gelen kısıtlamaların bilincindeBeecham’ın kurduğu emekli müzisyen yim. Aynı şey Dörtlü’deki oyunculaler evinde yaşam dinginlik içinde akrım için de geçerli. Başrollere çıkamaktadır. Yaşlı sanatçılar zamanlarını mayacağımız yaşlara ulaştık” diyen opera söyleyerek, müzik yaparak, araHoffman 1976’dan beri çok sayıda prolarında tartışarak, birbirleriyle şakalaşa je üretmiş, senaristlerle çalışmış, yörak, kriket oynayarak, yürüyüş yaparak, netmenlik yapmayı tasarlamış: “Yönetaile ziyaretlerini bekleyerek geçirirler. menlik konusunda kararsızdım. Kenİngiltere opera tarihinin en önemli üç dime yakın bir konu arıyordum. Bir şancısı Cicely Robson gün kendime şunu söyle(Pauline Collins), Redim, ölümsüz değilsin, haginald Paget (Tom Corekete geçmenin zamanı u ‘Dörtlü’, yaşlılık, urtenay), Wilfred Bond geldi. Bette Davis’in dediği gelenekseletik (Billy Connolly), Guigibi Yaşlılık korkaklara seppe Verdi’nin doğum göre değildir düşünerek değerler, zaman, günü onuruna verecekbende harekete geçtim.” yaşam, ölüm, geçmiş, leri gala gecesi için ha1960’ların bitiminde gelecek, yaşama rıl harıl çalışmaktadırThe Graduate (Aşk Mevsitutunmak temalarını lar. mi/1967) filmiyle sinemaGaladan sağlanacak derinlikle sorgulayan, ya giren aktörün hemen hegelirle Beecham Evi men tüm filmleri (Geceyasanatına sımsıkı bağlı ayakta kalmayı sürdürısı Kovboyu, Küçük Dev bir film. recektir. Yıldız diva JeAdam, Köpekler, Lenny, an Horton’un (Maggie Vahşi Koşu, Başkanın BüSmith) eve gelişine dek tün Adamları, Kramer tüm sanatçılar neşe, enerji doludurlar. Kramer’a Karşı) klasik olurlar. Horton’un gelişi bazı pansiyonerlerin Lee Strasberg, Stella Adler gibi geçmişteki yaralarını yeniden açar. Mü seçkin hocaların öğrencisi olan tiyatro ziğin, sanatın gücü gelenekleri, önyarkökenli Hoffman için önemli olan karigıları aşacak mıdır? yerinde başarılı olmaktır. “Benim döÜnlü oyuncu Dustin Hoffman 76 ya nemimde mesleğimizle yaşamımızı şında ilk uzun metrajı Quartet’te (Dörtsürdürmek önemliydi. Şimdiyse herlü/2012) yaşlılık temasını başarıyla işkes ün ve para peşinde. Ben hep oyliyor. Oyun yazarı, senarist Ronald nadığım bir film beni öteki filmime Harwood’un (Piyanist, Kelebek ve taşıyacak mı diye düşündüm. ParayDalgıç) oyunundan beyazperdeye uyarla hiç işim olmadı” diyen yetkin sanatladığı dramatik komedisinde İngiliz tiçı 70’lerin bambaşka bir zaman olduyatrosunun, sinemasının en yetenekli ğunu vurguluyor: “Köpekler, Vietnam aktörleri yer alıyorlar. Savaşı’na, Kent Üniversitesi’ndeDustin Hoffman oyunculuk yaşamınki katlima yanıttı. The Graduate’ten da çalıştığı yönetmenleri izleyip hemen sonra beni Muhammed Ali’nin boks kamera arkasına geçen aktörlerden hiç maçına davet ettiler. Savaş karşıtı değil, 76’sına dek yüreğine yakın bir bir dolu Hollywood’lu zengin de varsenaryoyu beklemiş. Hoffman’ın yönedı. Maç başlar başlamaz ‘Vur ona, öltiminde tüm oyuncular eğlenceli, duydür onu’ diye bağırmaya başladılar. gulu, hınzır yorumlarla karşımızdalar. Hepimiz ilkeliz. Her geçen gün insan Film, ritm, canlılık, yaşam sevgisi kalabilmek için çalışmalıyız.” yayıyor; sıcacık, zeki diyaloglarla dolu. Yaşlılık, gelenekseletik değerler, zaBu melankolik olabilecek masal, yaşlaman, yaşam, ölüm, geçmiş, gelecek, yarı ilerlemiş komedyenler içinde bir müşama tutunmak temalarını derinlikle cevher kutusu niteliğinde. Oyuncularısorgulayan, sanatına sımsıkı bağlı Dusna “Rol yapmayın, kendiniz gibi dav tin Hoffman’ın otobiyografik dramatik ranın. Hepimiz aynı gemideyiz” dikomedisi “Dörtlü” bugün gösterimde. ASLI SELÇUK u İki kardeşin birbirlerine destek çıktığı, mutlu sona varan, yeni bir büyüme hikâyesi çeşitlemesi niteliğindeki “Ben ve Sen”, yönetmenin zamane gençliğine bakışının yeni bir ürünü. Ablakardeş dayanışması Bernardo Bertolucci’nin ‘The Dreamers’dan 10 yıl sonra çektiği yeni filmi ‘Ben ve Sen’ başlıyor Bizde “Düşler, Tutkular ve Suçlar” adıyla gösterilmiş, 2003 yapımı “The Dreamers”dan sonra hastalıklarla boğuşan, İtalyan sinemasının bir zamanlar herkesi etkilemiş büyük yönetmenlerinden Bernardo Bertolucci’nin, yaklaşık 10 yıl aradan sonra, Niccolo Ammaniti’nin romanından 72 yaşının olgunluğu içinde çektiği yeni filmi “Io e TeBen ve Sen” de yine bir sorunlu, sivilceli ergen hikâyesi. Ailesi ve yaşıtlarıyla pek arası olmayan, içe dönük Lorenzo (Jacopo Olmo Antinori) okulca düzenlenen bir haftalık kayak gezisine gidiyorum diyerek ablası gibi duran genç annesini (Sonia Bergamasco) kandırıyor ve TV’si, müzik kasetleri, Alacakaranlık Kuşağı serisinden son mo da vampir romanları ve marketten 7’şer 7’şer aldığı yiyecekiçecek gereksinimleriyle evinin bodrumuna kapanıyor gizlice, The Cure’ün çoktan klasikleşmiş “Boys Don’t Cry” şarkısı eşliğinde. Yüzünü ergenlik sivilceleri kaplamış, bıyıkları yeni terlemeye başlamış, asosyal Lorenzo’nun Roma’daki bir çocuk psikiyatrında başlayıp hasta babaanne ziyaretiyle süren hikâyesi, umduğu gibi yolunda giderken eroini bırakma dönemindeki hiç hazzetmediği, beyaz zehir bağımlısı, üvey ablası Olivia’nın (Tea Falco) siyah, uzun kürkü içinde Catania’dan beklenmedik çıkagelişiyle (daha doğrusu onun yanına zorunlu sığınmasıyla) değişiyor. İlginç pozlar yakalayan, başarılı bir fotoğrafçıyken beyaza bulaşmış Olivia’yı titremeler, kusmuklar içinde çok zorlu, sancılı bir eroinden arınma süreci bekliyor. Mide bulandırıcı, gıcık ama kararlı ablasına giderek ısınıp yardımcı oluyor Lorenzo. Punk retro tadındaki bir sekansta David Bowie klasiği “Space Oddity” şarkısıyla dans eden 2 kardeşin birbirlerine destek çıktığı, mutlu sona varan, yeni bir büyüme hikâyesi çeşitlemesi niteliğindeki “Ben ve Sen”, yönetmenin zamane gençliğine bakışının yeni bir ürünü ve “The Dreamers”ın da, büyük bölümü kapalı, tek mekânda geçen bir tekrarı gibi geldi bize. Ayrıca Lorenzo’yla annesinin kimi diyalogları, Bertolucci’nin uzun yıllar öncesinde sansürlenmiş “La Luna” filmindeki anaoğul ilişkisini de çağrıştırdı uzaktan uzağa. Sonuçta “Ben ve Sen”, üstadın “Partner”, “Konformist”, “Örümcek Stratejisi”, “Paris’te Son Tango”, “Son İmparator” ya da unutulmaz “Nova Cento1900” gibi eski, önemli eserlerine yaklaşamasa bile, maestro Bertolucci’nin elinden çıkma bir film yine de. Baz Luhrman’ın, önceki gece Cannes’ın açılışını yapan, Di Caprio’lu Fitzgerald uyarlaması “Muhteşem Gatsby”sinin de olanca albenisiyle gösterime gireceği yeni haftanın meraklısınca herhalde kaçırılmayacak bir başka filmi de Bertolucci imzalı “Ben ve “Muhteşem Gatsby” Sen”. Bu hafta 8 yeni film... Haftanın ilk filmi, Amerikalı yazar F. Scott Fitzgerald’ın aynı adlı romanından beyazperdeye uyarlanan “Muhteşem Gatsby”. Haftanın bir diğer filmi, “KickOff” belgeseliyle yurtdışı festivallerinde büyük başarılar elde eden Hüseyin Tabak’ın son filmi “Güzelliğin On Par’etmez”. “Otobüs” ve “Fikrimin İnce Gülü Sarı Mercedes” filmleriyle unutulmazlar arasına giren Tunç Okan’ın yirmi yıl aradan sonra sinemaya döndüğü “Umut Üzümleri” bu hafta gösterimde. Bernardo Bertolucci’nin yönetmen koltuğunda oturduğu “Ben ve Sen” adlı İtalyan yapımı filmde, Tea Falco ve Veronica Lazar gibi isimler rol alıyor. Jon Lucas ile Scott Moore’un yönettiği “Çılgın Doğumgünü” de bu hafta gösterime giriyor. Tolga Baş’ın yönettiği “Koğuş Akademisi” de haftanın bir diğer yerli yapımı. Jung Bum Shik, Lim Dae Woong, Hong Ji Young ile Kim Gok’un yönettiği “Korku Hikâyeleri” ise korku sineması sevenlerin beğenisini kazanacağa benziyor. Haftanın son filmi ise usta aktör Dustin Hoffman’ın ilk kez yönetmenlik koltuğunda oturduğu, “Dörtlü”.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle