18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
27 NİSAN 2013 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA DIŞ HABERLER [email protected] 13 ABD’den Suriye yönetiminin kitle imha silahı kullandığı yolunda peş peşe suçlamalar geliyor Kimyasal kazanı kaynıyor u Beyaz Saray yetkilileri, istihbarat raporlarının incelendiğini, suçlamaların doğru çıkması halinde ‘kırmızı çizgi’nin aşılmış olacağını ve ‘tüm seçeneklerin masada olduğunu’ duyurdular. Dış Haberler Servisi Obama Suriye yönetiminin kimyasal silah kullandığı yolundaki suçlamalar artıyor. ABD Savunma Bakanı Chuck Hagel’in iki kez bu silahlara başvurulduğu yolundaki açıklamasının ardından, Amerikan istihbarat servislerinin bu yoldaki raporları incelediği, raporların doğru çıkması halinde “kırmızı çizgi”nin aşılmış olacağı ve “tüm seçeneklerin masada olduğu” bildirildi. Beyaz Saray yetkilileri, geçmişte Irak’ta yaşananları göz önüne alan Başkan Barack Obama’nın kesin kanıt olmadan harekete geçmek istemediğini duyurdular. ABD Ulusal Güvenlik Konseyi Sözcüsü Caitlin Hayden, istihbarat servislerinin yüzde 100 emin olmak için çalışmalarını sürdürdüğünü, bu konuda çeşitli istihbarat servisleri arasında görüş farklılıkları olduğunu söyledi. Hayden, Suriye’de sarin gazı kullanıldığına ilişkin suçlamanın “maddi kanıtlara” dayandığını, ancak bu kanıtların nasıl L übnan Hizbullah’ı İsrail’in önceki gün vurduğunu duyurduğu insansız hava aracının (İHA) kendileriyle ilgisi olmadığını bildirdi. Hizbullah’tan yapılan açıklamada, “İşgal edilmiş Filistin semalarına İHA gönderdiğimize yönelik iddialar gerçeği yansıtmamaktadır” ifadesi kullanıldı. Lübnan’daki BM Barış Gücü UNIFIL Sözcüsü Andrea Tinanti de AA’ya verdiği demeçte ellerinde, bahsi geçen İHA’nın Lübnan’dan havalandığına dair bir bilginin İHA bilmecesi olmadığını, iddiayı araştırdıklarını söyledi. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu yaptığı açıklamada, “sınırlarına ihlal girişimini çok ciddi bir olay olarak gördüğünü” kaydetti. Bazı kaynaklar İsrail’in İHA’yı tespit ettiği sırada Netanyahu’nun askeri bir helikopterde olduğunu, istihbarat üzerine helikopterin yere indirildiğini duyurdu. İHA’nın vurulmasının ardından helikopterin yeniden havalandığı savunuldu. İsrail ordusundan yapılan açıklamada, önceki gün Hayfa kenti yakınlarında Güney Lübnan’dan gelen bir insansız hava aracının düşürüldüğü belirtilmişti. Ordunun üst düzey isimleri İHA’nın kime ait olduğuna ilişkin kesin bir açıklama yapmaktan kaçınırken savunma bakanlığından bazı yetkililer Hizbullah’ı işaret etmişti. İtalyan Usulü ‘Jön Türkler’ Roma Kavramın 2013 Türkiyesi’nde günceli çağrıştıran bir karşılığı yok. Ama Çizme’de “Jön Türkler”den bahsedilmeyen gün geçmiyor… “Jön Türkler”, ağır bir kriz yaşayan “Demokratik Parti”de reform yanlısı, genç ekibe verilen isim. Şubat ayındaki son seçimlerde kıl payı farkla Berlusconi sağını “sollamayı” başaran ama bunu zafere dönüştüremeyen merkez sol “Demokratik Parti”, o gün bugün krizden başını alamıyor. Kuşaklar ile birlikte, solsağ kanat arasında ayrışan parti hiziplerin birinin de adı bu: “Jön Türkler!” Jön Türkler partiye geçen hafta istifa eden son Genel Sekreter Bersani kanalıyla girmişti. Partiye getirdiği “yeni kanla” eskiyi ve emeklilik yaşını aşan “yaşlı kuşakları” saf dışı bırakmayı uman DP’nin sabık lideri; sonunda çok ağır bir düş kırıklığı yaşayarak kendisi saf dışı kaldı. İsa’ya da Musa’ya da yaranamayan Bersani sonuçta hem “yaşlı kuşak”, hem “gençler” tarafından ortada bırakıldı… Bersani tarih olurken DP kadroları arasında da amansız bir “yeni liderlik” savaşı başladı. Yaz aylarında, en geç güz başı yapılacak yeni kongreye dek bu mücadele derinleşerek sürecek. Mücadelenin bir kanadında, medyatikliği ve çok yüksek dozdaki siyasi pragmatizmi ile bende bir tür “İtalyan Mustafa Sarıgül’ü” çağrışımı yapan Floransa Belediye Başkanı Matteo Renzi var. 38 yaşındaki Renzi de genç ama o bir “Jön Türk” değil… Hem parti genel sekreterliğine, hem gelecekte başbakanlığa talip olan Renzi’nin modeli “Tony Blair”! İngiltere’de prestiji yerle bir olmuş olmasına rağmen, “Blair”i hâlâ rol modeli olarak öne sürmekte sakınca görmeyen ve “yeni Blair olmak” sevdasını açık sözlülükle ilan eden Renzi; merkez solun “liberal reformcu sağını” temsil ediyor. Renzi ile “kuşaksal ayrışmalar temelinde” yan yana gelerek “yaşlı kuşakları” alt edebilecek olan “Jön Türkler” ise siyasi eğilim açısından, DP’nin bu yükselen yıldız isminden farklı düşünüyorlar. “Jön Türkler”, merkez solun “sağında” değil, “sol”undalar. “Blair şablonunu” yadsıyorlar. Geleceğin, sol yenilenmeden geçtiğini söylüyorlar. Bu zıt uçların koşullamalarına rağmen, gerek “Renzi’cilerin”, gerek “Jön Türklerin” en büyük önem atfettikleri konu, “iletişim” ve “tabanla her dem öne çıkarılan temas” oluyor. Sosyal medya aracılığı ile “taban” temasını diri tutmaya çalışan “gençlere”; kariyerleri boyunca yalnız genel merkezi referans alan “yaşlı ekip”, Marslı gözüyle bakıyor. Zamanın ruhuna hangi oranda aykırı düştüklerini hesaplamadan, “genç politikacılara”misal!“Twitter”ı önemsememeyi salık veriyorlar… Oysa “internet”te doğup gelişen ve ilk seçimde oyların yüzde 25’ini alan “Grillo hareketiyle” koşut biçimde; solun tüm “genç siyasetçileri” interneti siyasetin odağına koyuyor. Twitter ve Facebook’ta interaktif biçimde siyasete katılan “taban”; DP’nin yeniden şekillendirilmesinin gündeme geldiği bugünlerde çok hareketli. Kendilerine “Genç Demokratlar” (GD) adını veren seçmenler örneğin, “Wall Street işgalinden” ödünç almış oldukları terminolojiyle şimdi Çizme çapında bir “Occupy DP”/ “Reset DP” hareketi yürütüyorlar! Çizmenin dört köşesinde internetten örgütlenerek parti merkezlerini “occupy” logosuyla işgale başlayan “genç demokratlar”; “DP biziz!” sloganıyla, işgal edilen merkezlerinden, politika ve parti hakkındaki görüşlerini; liderlere, kamuoyuna duyurmaya çalışıyorlar. Merkez solda taş taş üstünde kalmadı dense yeridir. Her şey “resetlenip” yeniden sorgulanıyor. Yönetici kadrolar, tabanın güçlü refleksleri karşısında boy ölçüsü alıyor. Siyasetin bu sil baştan tanımlanmasında, internet var gücüyle öne çıkıyor. Sınıf savaşlarının yerini, hep daha çok ve giderek “bilgisayarlar ve akıllı telefonların savaşı” alıyor. Birkaç hafta önce Balyoz tutuklusu emekli Tümgeneral Rıfkı Durusoy ve eşini magazin malzemesi yapmayı eleştirmiş; manşetlere çıkarılan “Paşa’nın eşi nasıl hamile kaldı?” ilkelliğini yererek bunun “özel yaşamın gizliliğini” yok sayan bir hak ihlali olduğunu söylemiştim. Paşa’nın eşinden bir ileti aldım “Ben, 2 Nisan günü değerli köşenizde yer verdiğiniz Rıfkı Durusoy Paşa’nın eşi Melike” diyor iletide: “Yazınız ve gözlemleriniz bizi çok mutlu etmişti. İçimizdeki ses olmuştunuz adeta. Bir istirhamım olacak, yarın 26 Nisan ve Rıfkı’nın doğum günü. Köşenizde küçücük de olsa benim adıma onun doğum gününü kutlar ve sevgilerimi yazarsanız çok mutlu olurum. Her şey için çok teşekkür ediyorum. Saygılar sevgiler... Melike Durusoy.” Sayın Rıfkı Durusoy’a eşinin bu kutlamasını bir gün gecikmeyle de olsa! iletirken Paşa ve onun konumundaki tüm siyasi tutukluların özgürlüklerine ve ailelerine, en ivedi biçimde kavuşmalarını temenni ediyor; “siyasi tutukluların” olmadığı bir ülkede yaşayacağımız günlerin hayaliyle diyorum. Solda gençyaşlı mücadelesi ele geçirildiği konusunun net olmadığını, bu yüzden suçlamaları tam olarak doğrulayamadıklarını belirtti. Hayden, daha önceki tecrübelerden aldıkları derslerin, istihbarat bilgilerinin tek başına yeterli olmadığını gösterdiğini vurgularken konu hakkında müttefik ülkelerle istişarede bulunduklarını bildirdi. Beyaz Saray’ın yasama işlerinden sorumlu yetkilisi Miguel Rodriguez de Kongre üyelerine gönderdiği mektupta, istihbarat bilgilerine dayanarak harekete geçmenin söz konusu olmadığını, yalnızca “güvenilir ve güçlü olgulara” dayanarak karar verebileceklerini belirtti. Eski Başkan George Bush döneminde, Irak’ın işgali için bu ülkede nükleer, kimyasal ve biyolojik silahlar bulunduğuna ilişkin istihbarat raporları gerekçe gösterilmiş, ancak işgalin ardından bu silahlara rastlanmamıştı. İngiltere Başbakanı David Cameron, Suriye rejiminin kimyasal silah kullandığına ilişkin artan kanıtların “çok ciddi” bir durum ortaya çıkardığını söyledi. Cameron, kimyasal silah kullanımının “kırmızı çizgi”nin aşılması anlamına geleceği konusunda ABD Başkanı ile görüş birliği içinde olduğunu belirtti, ancak Esad yönetimine askeri cevaptan çok siyasi cevap verilmesinin daha büyük ihtimal olduğunu bildirdi. İsrail Dışişleri Bakan Yardımcısı Ze’ev Elkin ise uluslararası toplumun, Esad rejiminin kimyasal silahlar konusunda “kırmızı çizgi”yi aştığını anladığını, buna rağmen harekete geçilmemesinin İran’a nükleer programını devam ettirebileceği me Cameron: Durum ciddi sajı vereceğini savundu. Ankara’da Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada ise Suriye’de Esad rejimi tarafından kimyasal silah kullanılmasının “krizi başka bir aşamaya taşıyacağı” belirtildi. Bakanlık Sözcüsü Levent Gümrükçü açıklamasında, son zamanlarda Suriye’de kimyasal silah kullanıldığına ilişkin suçlamalar yapıldığını hatırlatarak, bunların “son derece alarm verici” olduğunu vurguladı. Gümrükçü, Türkiye’nin toprakları üzerinden Suriye’ye askeri müdahalede bulunulmasına izin verip vermeyeceği yolundaki bir soruya da öncelikle kimyasal silah kullanıldığının kanıtlanması gerektiğini söyleyerek cevap verdi. Ankara: Alarm verici ‘Jön Türk’ Blair’ciliğe karşı ‘DİN VE MEZHEP AYRILIĞI OLMASIN’ Dış Haberler Servisi Lübnan’da içişleri bakanlığı, bir yıl süren tartışmaların ardından ilk kez bir medeni nikâhı kabul ederek, farklı din ve mezheplerin bir arada yaşadığı ülkede tarihi bir adım attı. Ulusal Haber Ajansı, Şii ve Sünni mezheplerden Nidal Derviş’le Hulud Sukkeriyye’nin evliliklerinin, ülke topraklarındaki ilk medeni nikâh olduğunu bildirdi. Lübnan’ın 4 milyonluk nüfusunun çoğunluğunu Sünni ve Şii Müslüman oluştururken, yüzde 35 gibi ciddi bir Hıristiyan azınlıkla, başka dinler de bulunuyor. Sukkeriyye ve Derviş’in medeni nikâh için bir yıl önce başlattıkları kampanya, özellikle geçen aylarda ciddi tartışmalara sebep olmuştu. Çünkü ülkede evlilik, boşanma ve vesayet gibi meseleler genellikle dini kurumlara bıkarılıyor, HıristiyanMüslüman evlilik leri ise taraf lardan biri Lübnan’da ilk medeni nikâh nin din değiştirmeyi kabul etmesi dışında çok teşvik edilmiyor. Lübnan üçüncü ülkelerde kıyılan nikâhları kabul ettiğinden, özellikle farklı dinden çiftler nikâh için Güney Kıbrıs’a gidiyordu. Sukkeriyye ve Derviş ise medeni nikâh için ülke içinde mücadele etmeye karar verdiler. Farklı mezheplerden olan gelinle damat, 1936’da Fransa sömürgesi döneminden kalma bir yasaya başvurarak “bir mezhebin mensupları değil, Lübnan devletinin yurttaşları” olarak evlenmeyi başardılar. Demir parmaklıkların arkasında can verdiler R usya’nın başkenti Moskova yakınlarında bir akıl hastanesinde çıkan yangında 38 kişi hayatını kaybetti. Kurbanların büyük bölümü, parmaklı pencerelerin olduğu odalarında uyuyan hastalardı. Gece başlayan yangın Rusya’da başta akıl hastaneleri olmak üzere sağlık kuruluşlarındaki güvenlik standartlarıyla ilgili tartışmaları yeniden gündeme getirdi. Uyku ilaçlarını alan hastalar derin uykudayken başlayan yangın, kısa sürede hastanenin duvarları ahşap olan kanadına sıçradı. (REUTERS) Genç Demokratlar: ‘Occupy DP’ Bangladeş’te facia büyüyor Dış Haberler Servisi Bangladeş’te büyük Batılı firmalara çalışan konfeksiyon atölyelerinin bulunduğu bir binanın geçen çarşamba günü çökmesi sonucu ölenlerin sayısı 304’e çıktı. Yetkililer, 72’si dün olmak üzere bugüne kadar 2 bin 300 kişinin enkaz altından canlı olarak çıkarıldığını, kurtarma çalışmalarının sürdüğünü duyurdu. Kayıplar arasında çocuk işçilerin de bulunduğu, çok sayıda kişinin de kol ve bacaklarının koptuğu bildiriliyor. Polis dün başkent Dakka’daki binanın çevresinde toplanarak protesto gösterilerinde bulunan büyük işçi kalabalığını kontrol etmekte güçlük çekti. Batılı firmalar için ayda 37 dolar gibi düşük ücretlerle çalışan işçiler yolları kapatarak, konfeksiyon atölyeleri ve otobüslere saldırırken, polis göz yaşartıcı bomba ve plastik mermi kullanarak kalabalığı dağıtmaya çalıştı. Protestolara üç gündür yüz binlerce işçinin katıldığı bildirilirken Batılı firmalara yönelik eleştiriler artıyor. Bölgede fason üretim yaptıran Mango, WalMart, Carrefour gibi firmalar, iş güvenliğinden çok kâra önem verdikleri suçlamalarıyla karşı karşıya. Geçen kasım ayında WalMart ve bazı Batılı firmalar için üretim yapan bir atölyede yangın çıkmış, 111 kişi hayatını kaybetmiş, yangından kurtulanlar, yangın çıkışlarının yöneticiler tarafından kilitli tutulduğunu anlatmışlardı. Şii ve Sünni olan Derviş ile Sukkeriyye çifti, bir mezhebin mensupları olarak değil Lübnan devletinin yurttaşları olarak evlenme muratlarına erdi. Silivri’deki Paşa’ya kutlama Bölgede çalışan protestocu işçilere zaman zaman sivil polisler de müdahale ediyor. (Fotoğraf: AFP) Bir çocuk daha okusun diye... VEFAT Baromuzun 12156 sicil sayısında kayıtlı AVUKAT EROL DADİKOĞLU 21. YÜZYIL EĞİTİM VE KÜLTÜR VAKFI (YEKÜV) Tel : 0212.274 15 02 0212.213 74 02 Fax : 0212.275 52 44 www.yekuv.org [email protected] Vakıflar Bankası: Osmanbey Şubesi 00158007287986476 AFGANİSTAN’DA KAÇIRILAN TÜRKLER 26.04.2013 tarihinde vefat etmiştir. Aziz meslektaşımızın cenazesi 27.04.2013 Cumartesi günü (bugün), (Ataşehir) İçerenköy Gökyiğit Camii’nde kılınacak öğle namazını müteakip, Ihlamurkuyu Mezarlığı’na defnedilecektir. Merhuma Tanrı’dan rahmet, kederli ailesine ve meslektaşlarımıza başsağlığı dileriz. Taliban takas istedi Kabil (AA) Afganistan’ın Logar kentinde 8’i Türk 11 kişiyi kaçıran Taliban’dan rehinelerin salıverilmesine ilişkin ilk somut talep geldi. Taliban, kaçırılanların salıverilmesi için Kâbil yönetiminin elinde tuttuğu bazı Taliban üyelerini serbest bırakmasını istedi. Yetkililer, kaçırılanların durumunu görüştükleri yerel Taliban komutanlarının talebi kendilerine ilettiklerini söylediler. İSTANBUL BAROSU BAŞKANLIĞI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle