28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16 NİSAN 2013 SALI 14 KÜLTÜR Hukuksuzluk yargılanırken lama öykülerinin “kara gülmece” dokusuna bir oranda yaklaşıyor. MUSTAFA BALBAY’IN KİTABI ‘YARGITATÖR’DE FANTEZİ GERÇEK İLE HESAPLAŞIYOR n Kültür Servisi MTV Film Ödülleri Los Angeles’ta düzenlenen törenle sahiplerini buldu. Joss Whedon’un yönettiği “Yenilmezler” filmi “Yılın Filmi” ve “En İyi Film” ödülüne değer görülürken, filmin oyuncularından Tom Hiddleston ise “En İyi Kötü Adam” ödülünün sahibi oldu. Gecede ayrıca, “Umut Işığım” filminin başrol oyuncuları Bradley Cooper ve Jennifer Lawrence “En İyi Erkek Oyuncu” ve “En İyi Kadın Oyuncu” ödülüne değer görüldü. n Kültür Servisi Antik AŞ tarafından 277’ncisi gerçekleştirilen müzayedede, Sami Yetik’in 1929 yılına ait “Natürmort” tablosu 770 bin liraya alıcı buldu. Turgay Artam’ın yönettiği müzayedede Otto Pilny’nin “Esir Pazarı” adlı yağlıboya tablosu ise 200 bin liraya Sami Yetik’in “Natürmort” satıldı. Hattat Hulusi Efendi’nin tablosu. Sultan Abdülmecit’e ithafen yazdığı “Kırk Hadis” kitabı 177 bin liraya alıcı bulurken Hikmet Onat’ın “Sarıyer Yeni Mahalle Kıyısında Kayıklar” isimli eseri ise 160 bin liraya satıldı. Yılın filmi ‘Yenilmezler’ geleneğine katkı Yarıbelgesel politik oyun 770 bin’lik ‘Natürmort’ Mustafa Balbay, Cumhuriyet Kitapları’ndan yeni çıkan “Yargıtatör” başlıklı oyununda “Heryerekon” adlı bir davada hukuksuzluğun nasıl hukuk yerine geçirildiğini gösteriyor. Güncel toplumsalpolitik olguları ve olayları çağrıştıran sahne metni fantezi boyutunda kurgulanarak, tartışmasının çapını evrensel düzleme taşımış. İki bölüm ve toplam 14 tablodan oluşan oyunun ilk sahnesi “dava kurgucusu” (davayı uyduran kişiler) olarak anılan, bir başka deyişle bilgisayar ve cep telefonlarına yapılan işlemlerle “delil üreteu Mustafa Balbay, Cumhuriyet rek” insanların “terör üyeKitapları’ndan yeni çıkan si” olma genel başlığı altın“Yargıtatör” başlıklı oyununda da tutuklanmasını sağlayan “Heryerekon” adlı bir davada “derin kurum”un görevli ekipleri arasında geçiyor. hukuksuzluğun nasıl hukuk Bir sonraki tabloda ise “gizli yerine geçirildiğini gösteriyor. tanık”ların aynı ekip tarafından nasıl ayarlandığı gösteriliyor. İkinci bölümün başınsalonuna dönüştürülmüş daki sahnede de “derin kurum”un elebir uzamda yer alıyor. Yamanlarının “ara değerlendirme” topzarın belirlemesiyle, “salolantısı yer alıyor. nun içi 360 derecelik kayıt yeteneğine sahip kaafka’nın ‘absürd’ünden meralarla kaydediliyor”, Nesin’in ‘kara gülmece’sine tepeden 5’er metre aralık“Heryerekon davası”nın gerçekleşlarla sarkan mikrofonlar da eklenince, tirilme biçim ve biçemindeki hukuksuzher şey “sıkı kayıt” altına alınmış oluluk süreçlerinin yer aldığı bütün öteki yor. “Sanıklar, avukatlar, izleyiciler tablolar, tutukluların bulunduğu cezaekendi aralarında konuşurken mahkevinin sınırları içinde bulunan, duruşma meye ilişkin tartışmalı bir söz söylese K ler hemen tutanak tutuluyor, işlem yapılıyor.” Sanki Franz Kafka’nın ünlü romanı pek çok kez sahne uyarlaması da yapılmış olan “Dava”nın sanığı ‘K.’nin düşünsel ve fiziksel düzeyde içine atıldığı karabasanın labirentlerindeyiz. Ne ki, neden suçlandığını bilmemesine karşın kendini savunma durumunda bırakılan “K.”nin yaşadığı karanlık sürecin örtük göstergeleri (kodları), Balbay’ın oyununda güncel toplumsalpolitik çağrışımlara daha yatkın yarıaçık göstergelere dönüştürülmüş. Bu nedenle Aziz Nesin’in kimi öykülerinde dile getirdiği, “yoktan var edilmiş delil”ler aracılığıyla adam suç “Duruşma sahneleri”nin diyalog düzeni tiyatroya da yakışır. Ülkemizde de Sokrates’in İÖ 5. yüzyılda yargılanmasından, Uğur Mumcu’nun 12 Mart dönemi hukukunu eleştirdiği “Sakıncalı Piyade”ye ve Haluk Işık’ın 12 Eylül dönemindeki yaşı tutmayan gençlere yönelik idam kararlarını mercek altına aldığı “Külrengi Sabahlar”a dek, bu tür sahneler içeren çeşitli oyunlar yazılıp sahnelenmiştir. Balbay’ın oyunu “yarıbelgesel” nitelikli “duruşma oyunları” zincirine yeni bir halka ekliyor. Yazar, kitabın Önsöz’ünde, “Yargıtatör” metninin Ergenekon, Balyoz, Odatv, KCK başta olmak üzere, benzer davalarda yaşananlardan esinlenilerek oluşturulduğunu ve her bir sahnesinin, “onlarca benzerinden harmanlanarak” yazıldığını açık seçik olarak söylemektedir. Oyunu okurken bir kez daha Aziz Nesin’in o ünlü “Yaşamın gerçeği uydurmanın sınırlarını aşıyor” sözünü anımsadım. Ne ilginç, Nesin’in bu belirlemesi, Uğur Mumcu’nun “Sakıncalı Piyade”sinin ilk yapımı (A.S.T., 1978) için yazdığım değerlendirme yazısının üst manşetiydi. “Yargıtatör”, şaşırtarak bilgilendiren, gülümseterek uyaran ama en önemlisi, ülkenin gündemini yıllardır tutan uzatmalı davaların art alanında ve yüzeyinde yansıyanı sahneye getirirken zoru başaran, biraz kısaltılıp kimi yinelemelerden arındırılması gereken, iyi yönetilip oynanırsa, sahnede de çarpıcı olabilecek bir yapıt. Balbay’ın aklına, ellerine sağlık. ‘Cadı Öldü’ bir numara olamadı n Kültür Servisi Geçen hafta hayatını kaybeden eski İngiltere Başbakanı Margaret Thatcher karşıtlarının marş haline getirdikleri ve Oz Büyücüsü filminde kullanılan “Ding Dong, Cadı Öldü” isimli şarkı 52.605 kopyasının satılmasının ardından iki numaradan müzik listesine girdi. Bu şarkıya karşılık oluşturulan “I’m In Love With Margaret” (Margaret’e Âşığım) ise 35. sırada listede yer buldu. n Kültür Servisi “En İyi Metal Grubu” dalında Grammy ödüllü Deftones’un bas gitaristi Chi Cheng, 42 yaşında hayata veda etti. Annesi Jeanne Marie Cheng, 2008 yılında geçirdiği trafik kazasından bu yana komada olan ancak son zamanlarda iyileşme belirtileri gösteren oğlunun kalbinin durduğunu söyledi. Ünlü gitarist, Santa Clara’daki kazada aracından yola fırlamış, beyin kanaması nedeniyle ameliyat edilmişti. Deftones’un bas gitaristi öldü FABİSAD’IN GİO ÖDÜLLERİ 27 NİSAN’DA SAHİPLERİNE BULUYOR TÜRK MUSEVİLERİ MÜZESİ’Nİ GEZEN UMBERTO ECO ‘Beyoğlu’nda Bir Levanten’ Kültür Servisi Giovanni Scognamillo, İstanbullu Rum bir anne ile İstanbullu İtalyan babanın tek çocuğu olarak 25 Nisan 1929’da İstanbul’da doğdu. Elhamra Sineması’nın müdürü olan babası Leone Scognamillo sayesinde sinemayla tanıştı. 1948 61 yıllarında başta İtalyan, Fransız, ABD, Norveç basını olmak üzere yabancı dergi ve gazetelerde birçok yazısı çıktı. Sinema yazarlığını Yön, Sinema 65, Ulusal Sinema, Beyaz Perde, TV’de Yedi Gün gibi gazete ve dergilerde sürdürdü. İlk iki kitabını 1965’te Agah Özgüç’le birlikte yazdı. 1973’te yazdığı “Türk Sinemasında 6 Yönetmen”le birlikte bugüne kadar 40’ın üzerinde kitap yazdı, onlarca kitabı da Türkçeye çevrildi. 2006’da “Beyoğlu’nda Bir Levanten: Giovanni Scognamillo” adlı belgeseli hazırladı. Fotoğraf: VEDAT ARIK ‘Bellek kaybı bir trajedi’ Kültür Servisi İstanbul gezisi sırasında 500. Yıl Türk Musevileri Müzesi’ni ziyaret eden İtalyan yazar Umberto Eco, müzenin kurucu müdürü Naim Güleryüz’ün Türkiye Yahudilerinin tarihi hakkında verdiği bilgileri dinledi ve II. Dünya Savaşı sırasında Avrupa’daki Yahudilere Türk pasaportu sağlayıp toplama kamplarına gitmekten kurtaran diplomatlara ayrılan onur köşesini inceledi. Geziden sonra AA’nın sorularını yanıtlayan Eco, genç kuşağın günümüzde korkunç bir bellek kaybı yaşadığını belirterek şöyle dedi: “Bellek kaybı yalnızca gençlerin sorunu da değil. Amerika’da yayımlanan akademik makalelerdeki kaynakçaların sadece son 10 yılda yazılan kitapları içerdiği ortaya çıkarıldı. Fizik alanında son 10 yıldaki kitaplar son önemli gelişmeleri içerebilir. Ama edebiyat ve felsefe üzerine yazıyorsanız eskiyi unutmuş olmak gerçek bir trajedi.” Çok tartışılan “medeniyetler çatışması”na da değinen Eco, bu çatışmanın medeniyetler içindeki köktenci unsurların çatışması olduğunu vurgulayarak, Türkiye’nin farklı uygarlıkların birbirine nüfuz etmesinin ve birlikte yaşama yeteneğinin güzel bir örneği olduğunu belirtti. ‘Hayal gücünüzü törpüleyin’ Kültür Servisi Fantazya ve Bilimkurgu Sanatları Derneği (FABİSAD) bu yıl ilk kez, yazar ve sinema eleştirmeni Giovanni Scognamillo onuruna GİO Ödülleri veriyor. “Hayal gücünüzü ve kaleminizi törpüleyin” mottosuyla düzenlenen yarışmada roman, öykü ve illüstrasyon dallarında verilecek ödüller, 27 Nisan’da İtalyan Kültür Merkezi’ndeki törende sahiplerini bulacak. GİO Roman Ödülleri, 2011 ve 2012’de yayımlanmış eserler arasından, Asuman Kafaoğlu Büke, Bülent Somay, Doğan Hızlan, Ömer Türkeş ve Sevin Okyay’ın yer aldığı kurul tarafından belirlenecek. Öykü dalında ise daha önce yayımlanmamış kısa öyküler, Altay Öktem, Barış Müstecaplıoğlu, Doğu Yücel, Kutlukhan Kutlu ve Sadık Yemni’den oluşan kurulca değerlendirilecek. 2012 GİO Ödülleri’nin bir başka özelliği de fantastik, bilimkurgu ve korku türlerinde, Türkçe kaleme alınmış basılı eserlerden yola çıkılarak çizilmiş illüstrasyonların ilk kez ödüllendirilecek olması. Bu alandaki çalışmaları Ergün Gündüz, Melike Acar, Ertaç Altınöz, Yıldıray Çınar ve Kerem Beyit değerlendirecek. FABİSAD, fantastik, bilimkurgu, korku türlerinde ürün veren sanatçılar ve bu sanatların gelişimine katkıda bulunan editör, yayıncı, yapımcı gibi profesyonellerin bir araya gelmesiyle 2011 yılında kurulmuştu. Efsane Kemancı Bar’ın sahibi Zeki Ateş 50 yaşında hayata veda etti Ali Sürmeli’ye 1 yıl hapis istemi n Kültür Servisi Sultan Ertuğrul, tiyatro ve dizi oyuncusu Ali Sürmeli hakkında, “kasten yaralama” suçundan 4 aydan 1 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açtı. Ali Sürmeli, eski sevgilisi Ertuğrul’un rol aldığı “Matmazel Julie” oyununda metin gereği Teoman Kumbaracıbaşı ile öpüşmesi üzerine Ertuğrul’un yüzüne yumurta fırlatmıştı. Kemansız kemancı u Herkes onu Kemancı Zeki diye tanırdı. Altkültür tarihimizin en güzel hikâyelerinden birine imza atacak macerası 1986’da Köprüaltı’nda başlamıştı. MURAT BEŞER Keman çalmıyordu, ama Kemancı sıfatını en az Nigel Kennedy kadar hak ediyordu!.. Bir süredir kanser tedavisi gördüğü hastanede 12 Nisan günü hayatını kaybetti. Uzun saçlı, büyük kalın küpeli, her zaman ipincecik, kurumuş bir yaprak kadar hafif, yıllarca güneş altında kalmış kırık bir ağaç dalı gibi zayıf bir adamdı. Yaşı da fiziki tarifine denk; sadece ve sadece 50 yaşındaydı, efsane Kemancı Bar’ın sahibi Zeki Ateş ya da sevdiğimiz lakabıyla Kemancı Zeki. Kemancı Zeki’nin altkültür tarihimizin en güzel hikâyelerinden birine sahip olacak macerası, 1986 yılında Köprüaltı’nda başlamıştı. Yani az içilsin, çok kafa yapsın diye icat edilen öğrenci işi votkalı biranın rağbette olduğu yerde. Sıradan bir meyhane ile bar arasında bir yerdi, ancak günden güne sıra dışı müdavimlerinin getirdiği kasetleri çala çala rock mabedi haline geliyordu. O vakitler köprüaltı kahvesinin sahibi İlyas Baba’nın çırağı olan uyanık genç, iş hayatına atılmak için en uygun fırsatı yakalamıştı. Kemancı Zeki, yuvaya veda etti; artık yeni ortaklarıyla yeni ufuklara yelken açmaya hazırdı. 1992’de Galata Köprüsü’nün yanmasından sonra Taksim’e taşınmıştı mekân, kısa bir süre sonra Seattle ve Grunge ateşiyle yanacak kuşağı bağrına basmak için. Kim derdi ki, 10 yıllar sonra rock yıldızı sıfatıyla tahta oturacak insanların yetiştiği bir okulun sahibi olacak. Ogün Sanlısoy, Teoman, Şebnem Ferah, Özlem Tekin müdavimdi; Memet Ali Alabora, Aptülika, Güven Erkin Erkal, Çağlan Tekil, Kanat Atkaya gibi... Sadece müdavim değil, aynı zamanda Kemancı Zeki’ye dost, en az içkisi sigarası kadar… Kemancı Zeki rock müziğini bir yaşam tarzı olarak ticaretle birlikte kapsama alanına sokmuş olsa da, işletme körlüğü, müteşebbis sığlığı gibi piyasada çokça görülen deformasyonlardan muaftı. Mekânda her za man karanlık bir köşede tüner, kendini öne çıkaran sonradan görme işadamlarından uzak bir görüntü verirdi. Dervişi andıran bir tarafı da yok değildi; parası olmadığı halde bira içen, karnı acıkınca mutfaktan bila bedel ekmek arası patates alan hayli genç dost ve kardeşe sahipti. Yanı sıra işleri büyütmekten alamadı kendini, biraz da kader ağlarını örüyordu; Yeni Melek Gösteri Merkezi’ne ortak olmuş, Zarife adında bir de meyhane açmıştı. Evet, çok işli bir patrondu, arada bir kriz de yaşıyordu, ama emekçi olduğunu ve geldiği sınıfı unutmamıştı. Devir değiştiğinde 2012 yılıydı, mekân tamamen kapanınca, iki ay önce Cihangir’de Siyah adında ufak bir yer açmıştı. Ardından Kadıköy yakasında, Kemancı standartlarında bir yer daha açmayı hayal ediyordu, olmadı. Kemansız kemancıydı, ayrılışı zamansızdı… Sayesinde bir kuşak kendine yaşam alanı ve kimlik bulmuştu, her şey için teşekkürler Kemancı Zeki. Ücretsiz biralarını, patateslerini ve daha ne varsa, hepsini helal et… (muratbeser@muratbeser.com) KAMİL KÜLTÜR MASARACI l ÇİZİK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle