13 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
7 MART 2013 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA HABERLER Muhalefetin şerh koyduğu rapor, iktidar partisi milletvekillerinin oyuyla kabul edildi 5 bir yağmur yağdığında işyerine giderken taşan Ayamama Deresi’nin sularına kapılarak minibüste ölen işçi kadınlar. Kentlerde azgınlaşan terör! Ortadoğu alev alev yanarken içleri acımayanlar, ABD Irak’ı işgal ederken halay çekip oynuyorlardı: “Saddam gidecek, Irak’a demokrasi gelecek!” İsrail, Gazze’ye misket bombası yağdırırken, Mavi Marmara şehitleri son yolculuğuna uğurlanırken seslerini çıkarmıyorlardı. Çocukları sevmeyen bir toplum, onları ilaç vermeyerek kara toprağa gömen bir vicdan, kimseye ne demokrasi dersi verebilir ne de insanlık! Birey, bombalar yağarken, dünyanın herhangi bir ülkesinde çocuklar, gençler, kadınlar, erkekler ölürken susmaz! Çocukların gözlerine bakın sadece... Bakın bakın! Yürekleri yaralı, gözleri kan çanağı... Afganistan’da Taliban’ın, okula gittiği için katlettiği 14 yaşındaki kız çocuğu ve onun arkadaşları... Taliban okula giden çocukları, öğretmenleri öldürüyor, tıpkı PKK gibi. Susmayın, konuşun, bir şeyler söyleyin! Söylemezler... Yazıp çizerken, meydan okurlar... Dedikleri şudur: “Canım Irak’ta, Afganistan’da ve Pakistan’da da bombalar patlıyor, insanlar ölüyor...” Gaziantep’te PKK’nin o kanlı eylemi kentin en işlek caddesinde yaptığı gün üstelik. HHH Öyle uzaklara gitmeye gerek yok... Suriye’ye bakalım... İç savaşın başladığından bugüne değin 50 bin kişi öldü... Bu sayının 4 bini çocuk... Duygularımız giderek köreliyor. Kan ve gözyaşı! Suriye sınırımızda mayınlı alanları hâlâ temizlemeyen bir ülkenin bireyleri olarak, kan gölünde yaşamaya alıştırdılar bizi... Gözlerimizi yumduk toplum olarak! Bir kördövüşünün içinde, olan bu ülkenin çocuklarına, gençlerine, kadınlarına, erkeklerine oluyor... Mayında, pusuda, baskında canlar gidiyor, evlatlar! AKP Uludere’de kasıt bulamadı RAPORA İSYAN AYŞE SAYIN Pusuda, Mayında, Bombada... Bazen çaresizlik, bazen hüzün, bazen hayatın vazgeçilmez tutkusu... O beklenmedik ölümler. Sabahın karanlığında bir ananın, bir babanın çığlığı. Bombaların patladığı, mayınlı tuzakların kurulduğu bir dünya. Gözyaşı! Kan! Bir bacağı, iki bacağı kopmuş gaziler, Irak’ta, Afganistan’da kolları bacakları parçalanan çocuklar. Gecenin karanlığında pusuda şehit düşen Mehmetler... Afyon’da patlayan cephanelik! Bayrağımıza sarılı tabutlar! Çocuk yaştaki kaçakçıların bombardımanlar sonucu cayır cayır yanması. Sokak ortasında 25 yaşındaki kadının, boşandığı kocası tarafından delik deşik edilerek öldürülmesi... Gümüldür, Bodrum açıklarında kaçak göçmenlerin denize döküldüğü tekneler... İnsan başına 3 bin dolar... Kaçakçı mafyası... Bu işte dönen milyon dolarlar! Özelleştirilen Ceylanpınar’da gündeliği 4 liraya süt sağan 12 yaşındaki çocukların ırmaktan geçerken suya düşüp boğulmaları. Babasıyla birlikte öldürülen 13 yaşındaki Uğur Kaymaz’ı, başına mermi isabet ederek ölen Ceylan’ı unuttuk değil mi? O nice ölümleri! Oysa tüm bu acıları anımsatmak görevidir bir gazetecinin... Hayatı anlatmak! Hayatın güzelliğini, çirkinliğini yazmak... Kul değil birey olmak! Kurulu düzene karşı çıkmak, ülkeyi yönetenlerden demokratik hak ve özgürlükleri kullanarak hesap sormak. Karakolda meydan dayağı çekilen kadınların yanında olmak. HHH Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının kanlarıyla canlarıyla kurduğu bu ülkede hepimiz bireyiz... Ne köleyiz ne de kul! AVM inşaatlarında naylon çadırlarda cayır cayır yanan, İstanbul gibi bir kentte, Hiç mi kimsenin suçu yok? MAHMUT ORAL DİYARBAKIR Şırnak’ın Uludere ilçesinin Irak sınırında 28 Aralık 2011’de 34 sivilin savaş uçakları tarafından bombalanarak öldürümesiyle ilgili TBMM Uludere Alt Komisyonu’nda AKP’lilerin oylarıyla kabul edilen “Kasıt yok. Sivil idare ile askeri yetkililer arasında koordinasyonsuzluk var” ifadelerinin yer aldığı rapor Uludereli aileleri isyan ettirdi. Ortasu köyünün muhtarı Haşim Encü, raporda hiçbir sorumluya işaret edilmemesine tepki göstererek sorumluların gizlendiğini belirtti. Encü, “Beklenilen gibi komisyondaki yetkililer yapacaklarını yaptılar ve sorumluyu kamuoyundan, vicdanlardan gizlediler. Böyle yapılarak, sorumlu hukuktan kaçırılarak, aslında orada yakınlarını kaybeden insanların acılarını ve nefretlerini artırmaktan başka bir şey yapmıyorlar. Onların acılarını dindirmek yerine körüklüyorlar. Ne demek yani 34 kişinin ölümünde hiçbir sorumlu yok. Hiç mi kimsenin bir suçu yok. Hiç mi kimsenin hatası yok?” diye konuştu. ANKARA AKP, 34 yurttaşın TSK uçakları tarafından bombalanarak öldürülmesini olayını inceleyen TBMM İnsan Haklarını Alt Komisyonu’nda olayın “sorumlularını” da raporu da muhalefet partili üyelerden “kaçırdı”. Muhalefetin “ret” oyuna karşın AKP oylarıyla kabul edilen alt komisyon raporunda, sınır ötesi operasyon kararını veren siyasi ve askeri sorumlulardan hiç söz edilmedi. 34 yurttaşın yaşamını yitirmesi “askervalilik” arasındaki koordinasyon eksikliğine indirgenirken “kasıt olmadığı” savunuldu. Uludere Komisyonu raporunu olayda 5 ay sonra tamamlayarak dünkü toplantıda görüştü. AKP’li Alt Komisyon Başkanı İhsan Şener’in “basına sızmaması” gerekçesiyle rapor komisyon üyelerine verilmedi. Rapor “okumaları” için üyelere dağıtıldıktan sonra toplandı. Komisyonun yaptığı incelemelerde yerel askeri birimler, “sınır ötesi operasyonlarla” ilgili ilke olarak kendilerine bilgi verilmediği ve operasyonların “merkezden” yönlendirildiğini belirtmelerine karşın alt komisyon raporunda, olayın “valilikaskeri birimler arasındaki koordinasyonsuzluktan kaynaklandığı” değerlendirmesine yer verildi. AKP’nin Uludere’ye yönelik “icraatının” da övüldüğü ve “özür dilenmesine” dönük ifadenin yer almadığı raporda özetle şu tespit ve değerlendirmelere yer verildi: l İnsansız hava araçlarının görün Muhalefet tepkili: Kara bir leke Muhalefet temsilcileri, rapora muhalefet şerhi koyacaklarını açıkladı. CHP’li komisyon üyesi Levent Gök, raporun tamamen “AKP görüşünü yansıtan” bir metin olduğunu kaydetti. Raporu insan hakları açısından “kara leke” olarak değerlendiren Gök, Uludere’de yaşamını yitirenler için de “kara gün” olduğunu belirtti. Gök, komisyon raporunda, “Heron görüntülerini kimin değerlendirdiği, hedef tayinini kimin yaptığı, grubun terörist grup olduğuna kimin karar verdiği ve vur emrini kimin verdiği ” şeklindeki 4 temel soruna yanıt verilmediğini belirtti. MHP’li komisyon üyesi Atilla Kaya, raporu “fiyasko” diye nitelerken BDP’li Ertuğrul Kürkçü de raporda hükümetin ve askerin sorumluluğunu gizlemeye dönük bir çabanın yattığına dikkat çekti. tülerinden, insanhayvan ayrımı net olarak yapılabilmektedir. Ancak bu insanların silahlı bir terörist grup veya sivil olduğu tespiti yapılamamıştır. İlk görüntülerin alındığı zaman ile ilk bombardımanın yapıldığı zaman arasındaki 4 saatlik süre, grubun tanımlanabilmesi için yeterlidir ancak imkânın iyi değerlendirilemediği kanaatine varılmıştır. l Kaçakçı olduğunu, daha sonra PKK’nin dağ kadrosuna katıldığını itiraf eden K.A, Uludere olayından 5 gün sonra 2 Ocak 2012’de olay yerine yakın bir yerde Cudi Gui kod adlı Behçet Encü ve Kazım kod adlı PKK’lilerle görüştüğünü söylemiştir. l Olayda valilik ile askeri birimler arasında koordinasyonsuzluk olduğu anlaşılmaktadır. Ancak valilerin sınır ötesi operasyonlara dönük yetkileri yeterli değildir. Valilerin sınır ötesi operasyonlar konusundaki yetkileri artırılmalı. AİHM ve UCM’ye gideceğiz Şırnak Barosu Başkanı avukat Nuşirevan Elçi ise iç hukuk yollarının tükenmiş olduğunu belirterek olayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne götüreceklerini söyledi. Elçi, “Oradaki insanların PKK’li değil kaçakçılık yapan alelade insanlar olduğunu herkes biliyordu. Olay günü görevli olan tüm askeri ve sivil yetkililerin olayda kusurları ve sorumlulukları vardır. Bize göre iç hukuk yolları bu raporun ardından tamamen tükenmiştir” dedi. Gül kokpitte Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Türkiye’ye resmi ziyarette bulunan Ürdün Kralı 2. Abdullah, Türk Havacılık ve Uzay Sanayii AŞ (TUSAŞTAİ) tesislerinde incelemelerde bulundu. Basına kapalı yapılan bilgilendirmeden sonra tasarım ve üretimleri Türk mühendislerce yapılan insansız hava aracı ANKA, başlangıç temel eğitim uçağı HÜRKUŞ ve taarruz tetkik ve keşif helikopteri ATAK’ı inceleyen Kral Abdullah ve Gül, yakalarında isimlerinin de yazdığı pilot montlarını giyerek ATAK helikopterinin pilot kabinine oturdu. (Fotoğraf: NECATİ SAVAŞ) AKP’Lİ VEKİLDEN BEKLENMEYEN ISRAR CHP lideri Kılıçdaroğlu, Kürt sorunu ve yeni anayasa konusundaki çizgileri çizdi: Başkanlığa hayır AYŞE SAYIN ANKARA CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Kürt sorunu ve yeni anayasa konusundaki “kırmızı çizgilerini” partisinin kapalı grup toplantısında açıkladı. Kürt sorununun çözümünden yana olduklarını, ancak AKP hükümetinin görüşmelerde “hukuk dışına” çıktığını belirten Kılıçdaroğlu, yeni anayasa çalışmalarında mevcut anayasanın ilk 4 maddesinin “kırmızı çizgileri” olduğuna vurgu yaparken, başkanlık sistemini “ne pahasına olursa olsun Meclis’ten geçirtmeyeceklerini” bildirdi. Kılıçdaroğlu, kendisinin katılmadığı pazartesi günkü parti meclisi (PM) toplantısında, “Kürt sorunu ve anayasa” konusunda partinin tavrının netleştirilmesi istemiyle olağanüstü PM kararı alınmasının hemen ardından dün kapalı grup toplantısında süreci değerlendirdi. Edinilen bilgiye göre sadece kendisi söz alan Kılıçdaroğlu, anayasa ve Kürt sorunu konusunda özetle şu görüş ve değerlendirmelere yer verdi: Bu sorun çözülmeli: Kürt sorunu, Güneydoğu sorunu, adını ne koyarsanız koyun, sorunun çözümü gerekiyor. Bu sorunun tarihi derinliği var, egemen güçlerin dahli var. Bu sorunu büyüten, uygulanan yan lış politikalardır. Başkanlığı geçirtmeyiz: Anayasanın ilk 4 maddesinin kırmızı çizgilerimiz olduğunu hep söyledik ve söylemeye de devam edeceğiz. Anayasada kritik maddeler, vatandaşlık, yerel yönetimler, Diyanet İşleri’dir. Bu konudaki önerilerimizi komisyona sunduk. Grup içinde bu konuda bir sorun yok. Biz “Türk milleti” kavramı ve Atatürk’ün kurucu ve önder u Anayasanın ilk 4 maddesinin kırmızı çizgileri olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, ‘’Başkanlık sistemini bundan sonra da Meclis’te tartıştırmayacağız, geçirtmeyeceğiz, ne pahasına olursa olsun karşı çıkacağız’’ dedi. u “İmralı görüşmelerinde hukuk dışına çıkıldı” diyen Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın PKK’den silahları kesin olarak bırakmasını değil seçime kadar silahları susturmasını istediğini söyledi. “PKK ile devlet eşit statüte” algısı yaratılmaya çalışılmıştır. İmralı’ya giden BDP’lilerin, “devletin elindeki tutsaklar, PKK’nin elindeki tutsaklar” ifadesini kullanması da bu algının yaratılmasının bir parçasıdır ve kabul edilemez. İmralı sürecinde devlet açıkça hukukun dışına çıkmıştır. Biz kendilerine, Meclis’te kanadının Türkiye sınırları dışına çıkarılmasından söz ediliyor. Ama “silah bırakma”dan söz edilmiyor. Oysa müzakereler, silahların bırakılması üzerinden yürütülmeli, sadece silahlı kanadın sınır dışına çıkarılması çözüm olmaz. Yani Başbakan seçimlere kadar bir şey yapmayın diyor. Başbakan kendisini rahatlatacak süre istiyor. Hukuk dışına çıkıldı: Müzakerelerde hukuk dışına çıkılmıştır. rolünü hep vurguluyoruz. Başkanlık sistemini bundan sonra da Meclis’te tartıştırmayacağız, geçirtmeyeceğiz, ne pahasına olursa olsun karşı çıkacağız. Ama bunu yapabilmek için bir arada durmaya ve söylem birliği içinde olmaya ihtiyacımız var. Seçime kadar: Yürütülen müzakerelerle ilgili hep, PKK’nin silahlı komisyon kuralım, herkes önerisini oraya getirsin dedik, reddettiler. Bizim süreçle ilgili ne yanlış attığımız adım, ne de süreci yanlış okumamız söz konusudur. Fatura MİT’e çıkacak: MİT’in müzakereleri yürütmesi yanlıştır. Öcalan’la, PKK ile müzakereleri MİT, devlet değil, akil adamlar ve Gerçekleri Araştırma Komisyonu görüşüp yürütmelidir. Bu işte MİT’i kullanıyorlar. MİT’in görev ve yetkisi alanında değil bu yapılanlar. MİT, MGK’nin verdiği görevleri yapar. MGK MİT’e böyle bir görev verdi mi? MİT’in kuruluşunu düzenleyen dördüncü maddeye baktığınızda, teşkilatın yetki ve görev sınırını aştığını görüyorsunuz. Süreç başarısız olursa faturayı MİT’e çıkaracaklar. “Biz görüşmedik, MİT görüştü, devlet görüştü” diyecekler. Konuşmadık, oyumuz yükseldi: Biz sorunun çözümünü istiyoruz ama hukuk içinde çözüm istiyoruz. Tutumumuz da bellidir. Biz bu konularda farklı görüşteymişiz görüntüsü vermemeliyiz. Son bir aydır bu konularda konuşmadık, anketlerde oyumuz yükseldi. Söylem birliğini mutlaka yakalamamız gerekiyor. Kritik konularda genel başkan ve MYK sözcüsü konuşmadan kimse konuşmamalıdır. parti içinde, “Cemevleri konusu u Haluk Özdalga, ANKARA AKP’nin kırmıErdoğan’ın cemevlerini Başbakan Tayyip zı çizgisi haline ibadet yeri saymamak Erdoğan ’ın, “İs geldi. Erdoğan lamda ibadet yeri noktayı koydu. konusundaki kesin camidir” diyerek ceArtık bu konuda tavrına karşın ısrarını mevlerinin ibadethayeni bir gelişme sürdürerek, ‘’Cemevinin olmaz” değerlenne sayılması konusunda kapıları kapatibadet yeri sayılmaması dirmesi yapılmışmasına karşın AKP anayasa ve Avrupa İnsan tı. Ancak Özdalga, Ankara Milletvekili cemevleriyle ilgili Hakları Sözleşmesi’ne Haluk Özdalga, bu arayışlarında ısrarıaykırıdır’’ dedi. konudaki girişim ve nı sürdürüyor. Özçıkışlarını sürdürüdalga, parti yöneyor. Parti içinde kotimi ve bakanlarla nunun tartışmaya açılması için gi görüşmeler yaparak, cemevi korişimde bulunan Özdalga, ceme nusunda kapıların tamamen kavinin ibadet yeri sayılmamasının patılmamasını ve parti içinde koanayasa ve Avrupa İnsan Hakları nunun tartışmaya açılarak bir göSözleşmesi’ne aykırı olduğunu be rüş oluşturulmasını da istedi. Özlirterek, “Cemevinin ibadet yeri dalga, cemevlerinin ibadet yeri sasayılmaması Alevilerin hakkının yılması konusunda yeni açıklamatanınmamasıdır” dedi. larda da bulundu. Özdalga’nın göÖzdalga, cemevleriyle ilgili bir rüşleri şöyle: süredir parti içinde sürdürdüğü giAnayasaya aykırı: Cemevlerişimlerini, geçen hafta partinin Or rinin ibadet yeri sayılmaması, ibata Anadolu bölge toplantısına ta det özgürlüğünün güvencesi olan şımıştı. Özdalga, toplantıda doğ anayasanın 24. maddesine aykırudan Erdoğan’a seslenerek “ce rıdır. Yine Avrupa İnsan Hakları mevlerinin ibadethane sayılması” Sözleşmesi’nin 9 maddesinin de isteminde bulunmuştu. Başbakan çiğnenmesidir. Demokratik devleErdoğan, Özdalga’nın önerisine, tin bütün inançlara eşit mesafede “Cemevleri kültürel mekânlardır. durması ilkesiyle de çelişmektedir. İslamda mescit camidir. Siz hiç Alevinin hakkı: Geldiğimiz Hıristiyanlıkta kilise dışında bir noktada siyaset Alevinin hakkını ibadet yeri duydunuz mu?” di tanımadığı için şimdi mahkemeler, yerek karşı çıkmıştı. yüksek yargı ve Diyanet bürokraErdoğan’ın bu sözleri üzerine si labirentlerinde çıkış aranıyor. ERDEM GÜL Özdalga: Cemevi Alevinin hakkı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle