14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 7 MART 2013 PERŞEMBE [email protected] 22 KÜLTÜR Tutuklanırsam ‘paşalar gibi yatarım’ diyen sanatçımız dakikalarca alkışlandı Tarık Akan Eskişehir’deydi rı meşhur ettiğini belirten sanatçımız, “toplumcu”luğunun öyküsünü de şöyle özetledi: “Hiç politikacı olmadım ama halka mesaj veren, yurduma yararlı projeleri önemseyen bir kimliği sanatıma daha çok yakıştırdım.” Peki, neydi bu sanatçı kimliği? Sinema yaşamına nasıl yansıyordu? Tepebaşı Belediyesi’nce her ayın ilk “Dört yıldır çalışmıyorum” diyerek Tarık Akan, Atatürkçlüğe, laikliğe, cumartesi günü Eskişehir’in aydınlan“ dünya görüşünü yayma”yı amaçladıdemokrasiye ve bunların güvencesi ma yürüyüşüne armağan edilen “Kent Gelirlerini Nâzım Hikmet Vakfı’na ğını belirten Akan, konuşmasını özetle olan Cumhuriyet devrimine ve Kültür Söyleşileri”nde bu kez Tarık bağışladığı belgeselleri arasında heykelci şöyle sürdürdü: bağlılığının nedenlerini anlattı.. Mehmet Aksoy’un yaşamı da var. Akan’la birlikteydik. “Düşüncelerimi kimseden çekinme“Kent ve Sinema” konulu söyleşiyi “sinemamızın hali”ni de içerecek şekilden söylüyorum. Daha fazla Atatürknan bir yurtseverle buluştuğumuz için açan Belediye Başkanı Ahmet Ataç dede “Ne olacak bu memleketin hali?..” çü olmanın, özgür bir ülkede yaşama çok mutluyuz.” di ki: “Sadece başarılı bir sinema saToplumda ilgi görenler arasındaisteğimin sakıncalı sayılmasına asla Zübeyde Hanım Kültür Merkezi’ni natçısı değil, aynı zamanda bir aydın, ki yerini “sinemaya borçlu” olduğuinanmıyorum. Laiklik ve demokrasiydolduran Eskişehirlilerin “ özlem ” alkış gerçek bir Atatürkçü ve Cumhuriyenu, çünkü bu sanatın özellikle oyuncula le birlikte Cumhuriyetin tüm erdemlelarıyla karşıladığı Akan’a ilk sorumuz, tin devrimci ilkelerini ödünsüz savurine ve bağımsızlığımıza göz koyanlara karşı mücadele etmek, tüm sanatçıAfrodisias halkı için büyük onur sayıllarla birlikte sinemacıların da sorumdığını, arkeolojinin tanıklığında adeta luluğudur.” “yaşayarak” izleyebilirsiniz. Tarık Akan’a göre kentsel yaşamda Kamerayı Colin Mounier’in üstlenkültür ve sanatın giderek unutulmasındadiği, metnini Rana Güngörmüş’ün ki temel neden Atatürkçülükten ve kazaBelli ki “devrimci duruş”u yükaleme aldığı ve müziğine Çağ nımlarından hızla uzaklaşılması... “Sağ zünden setlerden uzak kalan Akan, Erçağ’ın çellosuyla imza attığı filpolitika kültür ve sanatı öldürüyor. “sinema tutkusu” ile “yurdumi Işık Yenersu ile Bülent Kayabaş Vaktiyle 8 sineması, 2 tiyatrosu olan nun insanları”nı, “uygarlıkseslendirmiş. Afrodisias kazı başkanı Kars’ta bile tek sinema kalmış! Bülar beşiği Anadolu”yu kucaklayan Prof. Roland Smith de danışmanlığıtün kentlerimiz aynı durumda” diyen “belgesel”lerinde yaşatıyor… Son çanı ve katkılarını esirgememiş. Akan, Eskişehir’in farkını ise şu nedene lışması “Anneye Adanmış Şehir” adıTarık Akan tüm belgesellerinbağladı: “2 Atatürkçü belediye başkanı nı taşıyan “Afrodisias” filmi. de ve kitaplarında olduğu gibi, çağdaş uygarlık yolunda ve halkın desHeykel sanatını doruğa çıkaran anAfrodisias’ın gelirini de Nâzım Hikteğiyle ödünsüz yürüyorlar...” tik kentimizin yaratıcı insanları ile “samet Vakfı’na bağışladıklarını anımAkan, nefeslerini tutarak dinleyen Esnatı gözeten siyasal yaşam”ını tanıtan satıyor. kişehirlilerin dakikalarca alkışlamalarıAfrodisias tiyatrosu, nüfusu 15 bin film için diyor ki: “Hayal gücünüzü Bu topraklardan beslenen tüm kişi, na neden olan konuşmasını şöyle tamamolan kentte 10 bin kişilik yapılmış. de yanınıza alarak bu efsanevi kent kurum ve firmaların da ilgi göstermeladı: “Gelecek kuşaklara yükümlülük öyküsünün peşinden gitmeye var mı rın, “Venüs” dedikleri “Tanrıça si gerekiyor… içinde sürdürdüğüm bu mücadele gisınız?” Afrodit”in soyundan geldiklerine inan(Edinmek için: nazimhikmetvakfi@ deceği yere kadar gider… Konuşmala“Varız” diyorsanız Romalıladıklarını; bu inanışın Afrodit’in kenti nazimhikmet.org.tr 0 212 252 6314) rımdan ötürü tutuklanırsam da tutuklanırım; gider paşalar gibi yatarım...” 11. Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali Kadınlar tarafından kadınlar için Afrodisias Belgeseli Kültür Servisi2013 PEN Türkiye Merkezi Şiir Ödülü, Türk şiirinin en önemli isimlerinden, çevirmen, antolojist ve yayıncı Eray Canberk’e değer görüldü. Tarık Günersel, Halil İbrahim Özcan, Sabri Kuşkonmaz, Tülin Dursun, Zeynep Oral, Mario Levi , Haydar Ergülen’den oluşan PEN Türkiye Yönetim Kurulu, “Eray Canberk’e zarif , yalın, zengin ve güçlü şiir dünyası için bir şükran ifadesi olarak 2013 PEN Şiir Ödülü’nü sunduğunu” açıkladı. 21 Mart Dünya Şiir Günü’nde İstanbul Fransız Kültür Merkezi’nde yapılacak ödül törenini Yeşim Ağaoğlu düzenledi. Gülsen Tuncer’in sunacağı etkinlik ‘Korkusuz çellist’ PEN Şiir Ödülü Eray Canberk’e İstanbul’da ÖDÜL TÖRENİ 21 MART DÜNYA ŞİİR GÜNÜ’NDE te, Fransız Kültür Müdürü Bérénice Gulmann ile PEN İkinci Başkanı Halil İbrahim Özcan’ın konuşmalarının ardından Canberk’in şiirlerinin yanı sıra Yunus Emre, Paul Verlaine, Edip Canserver ve Arjen Arî’den şiirler seslendirilecek. BESAM Başkanı Prof. Dr. Esen Arslandoğan ise “Telif Hakları ve Sansür” konusuna değinecek. İsa Çelik’in “Fotoğraflarla Eray Canberk” sunumundan sonra Afşar Timuçin, Egemen Berköz, Gülsüm Cengiz, Sabri Koz, Sennur Sezer ve Turgay Fişekçi, Canberk ile şiiri üzerine değerlendirmelerini paylaşacak. Canberk’in kaleme aldığı “Dünya Şiir Günü Bildirisi” okunacak. u ‘Yüzyıl Dönümünde İngiltere’ gecesinin solisti MüllerSchott, bir dönem çalışma olanağı bulduğu büyük usta Rostropoviç için “Muazzam bir yaşam gücü vardı” diyor. Alman çellist, repertuvarına keşfedilmemiş besteleri katmasıyla da tanınıyor. Daniel MüllerSchott, bu akşam James Judd’ın yöneteceği BİFO eşliğinde Lütfi Kırdar’da Kültür Servisi Kadınlar tarafından kadınlar için yapılan ve bu yıl “hırpalanansusturulangörmezden gelinen” tüm kadınlara ithaf edilen 11. Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali başlıyor. 19 ülkeden kadınları ve filmlerini ağırlayacak festival, 1523 Mart’ta İstanbul’da, 3031 Mart’ta İzmir’de, 67 Nisan’da Sinop’ta, 1314 Nisan’da ise Bitlis’te olacak. Bu yıl yine festival kapsamında tema bölümleri, toplu gösterimler, açılış, kapanış etkinlikleri, 5. Altın Bamya Ödülleri, söyleşiler ve atölyeler yer alacak. “Kadınların Sineması” bölümünde 21 film arasında Mizgin Müjde Arslan’ın “Asya” ve “Ben Uçtum Sen Kaldın”, Blerta Basholli’nin “Lena ve Ben”, Hiam Abbas’ın “Miras”, Diana Näcke’nin “Benim Özgürlüğüm Senin Özgürlüğün”, Melek Özman’ın “Hani Meral” de bulunuyor. Festival kapsamında Yeşim Ustaoğlu ve Doris Dörrie toplu gösterimleri de olacak. Genevieve Sellier ile söyleşi 18 Mart saat 17.00’de Fransız Kültür Merkezi’nde, Doris Dörrie söyleşisi 16 Mart saat 15.00’te Goethe Enstitüsü’nde ve Yeşim Ustaoğlu söyleşisi ise 20 Mart saat 19.00’da Goethe Enstitüsü’nde izlenebilir. ‘El ele’ bir sergi HANDE EAGLE LONDRA Tekniği ve yorumuyla “korkusuz çellist” olarak nitelenen Daniel MüllerSchott, bu akşam James Judd yönetimindeki Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası eşliğinde Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Salonu’nda. “Yüzyıl Dönümünde İngiltere” konserinde orkestra Vaughan Williams, Delius ve Elgar’ın yapıtlarını seslendirecek. MüllerSchott’un, İstanbul’da Elgar’ın Çello Konçertosu’nu çalacağını öğrenince, aklıma Jacqueline du Pré’nin unutulmaz yorumu geliyor ve sormadan edemiyorum: Birkaç ay önce 25. ölüm yıldönümünde anılan Du Pré’nin Elgar Çello Konçertosu yorumu çok ünlü. Hatta onun yorumu bu yapıtın geniş kitlelerle buluşmasına neden olmuştu. Böyle bir geçmişi olan bir konçertoyu seslendirirken neler hissediyorsunuz? Matteo Goffrilier yapımı 1727 tarihli bir çello kullanan MüllerSchott, “Aslına bakılırsa Rostropoviç, Jacqueline du Pré’nin yorumu yüzünden Elgar kaydı yapmayı hiçbir zaman istememişti” diyor. “Ben de onun çalışını çok severdim, Du Pré’nin kaydına hayranım. O dönemde öyle gençti ki. Ama zaman geçiyor ve bugün bu yapıta taze bir bakış açısıyla yaklaşma şansına sahibiz. Ben partisyona tekrar başvurup konçertonun yazıldığı dönemle ilgili (I. Dünya Savaşı’ndan hemen sonra) çok sayıda kaynak okumaya çalışıyorum. Bu konçerto Romantik döneme gerçekten ‘elveda’ der gibi. Yapıt her ne kadar geleceğe umut dolu gözlerle bakıyor olsa da, o melankoli ve hüznü ortaya çıkarmak ve yaşamak benim için çok önemli.” Heinrich Schiff ve Steven Isserlis gibi dönemimizin önde gelen çellistlerinden eğitim görmüş olan MüllerSchott’a Schiff ve Isserlis gibi ustalarla çalışmanın nasıl olduğunu, bu çalışmanın bakış açısını nasıl değiştirdiğini soruyorum. “Her ikisiyle de çalışmak baştan sona esin vericiydi. Müziği daha geniş bir bakış açısından anlamamı sağladılar. Partisyonları ve bestecilerin hayat öykülerini öğrenmem ve kendi müzikal kişiliğimi keşfetmem için yol bulmamı sağladılar.” Bir dönem Rostropoviç’le de çalışma olanağı yakalayan Alman çellist, Rostropoviç’i nasıl hatırlıyor? Bizimle paylaşmak istediği bir anekdot var mı? “Muazzam bir yaşam gücü vardı, inanılmaz etkileyici bir müzisyendi. Onu seyahatleri boyunca, piyano ve çello çalarken ve orkestra şefliği yaparken izleme olanağı buldum. Bana Şostokoviç, Prokofiev ve Britten gibi bestecilerle olan dostluklarıyla ilgili pek çok hikâye anlatmıştı. Müzikteki duyguyu tanımlamanın hep bir yolunu bulurdu. Örneğin, Sinfonia Concertante’den bir bölüm hatırlıyorum, bu bölümde çello gittikçe dramatikleşip ustalık gerektiriyor. Bana bir kadını kendime âşık etmek istermişim gibi çalmamı söyledi. Bunu gerçekleştirmek için ilk önce şarkıyla, sonra bir buket çiçekle ve eğer tüm bunlar onu etkilemek için işe yaramıyorsa Prokofiev’in müziğinin mizahını ortaya çıkarmak için bir eşekle…” Vladimir Ashkenazy, André Previn ve Kurt Masur gibi çok sayıda ünlü orkestra şefiyle çalışmış olan MüllerSchott, sahnede İn Kültür Servisi Sibel Niksarlı, yarın Rensanat Galerisi’nde açılacak “İçimdeki Kıta, Afrika 2” isimli heykel sergisini “Dünyanın Bütün Kadınlarına” ithaf ediyor. Yarın saat 19.00’daki açılışta “Dünyanın Bütün Kadınları El Ele” adını verdiği çalışmasını birlikte tamamlamak için bütün kadınları “el vermeye” davet eden sanatçı, sergi alanındaki çamur yığınını kadınların el izleriyle esere dönüştürecek. Kadınların el izleri kalıba dökülerek ölümsüzleştirilecek. Sergi, 8 Nisan’a kadar açık kalacak. KAMİL KÜLTÜR MASARACI l ÇİZİK giliz şef James Judd’la birlikte olacakları bu konserde şefle solist arasındaki ilişkinin çok önemli olduğunu vurguluyor: “Solistin orkestra şefine sonsuz güven duyabilmesi çok önemli, o yüzden James Judd’la tekrar çalışmak için sabırsızlanıyorum. 2005’te onunla Kudüs’te Elgar çalmıştım. Türkiye’de Judd’la birlikte müzik yapmaktan büyük keyif alacağıma eminim.” Repertuvarına keşfedilmemiş kompozisyonları katmasıyla da tanınan MüllerSchott bu konudaki araştırmalarını da sürdürüyor. Yakın zamanlarda el attığı bestelerden söz etmesini istiyorum. “Evet, daha çok bilinmeyen besteler bulmak istiyorum” diyor. “Yakın zamanda Raff, Volkmann ve Haçaturyan konçertolarının kayıtlarını yaptım. Şimdilerdeyse Molique’ten romantik bir konçertoyla ilgileniyorum.” ([email protected])
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle