09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 8 HABERLER CÜNEYT ARCAYÜREK Biz demokrasiyi ve özgürlükleri çok severiz... Kadınları başımızın tacı yaparız... Kadın haklarını savunuruz... Temel hak ve özgürlükleri de... Yaşam hakkını hiç unutmadığımızdan dilimizden düşürmeyiz. Kadınlar evde oturur... Kadınlar çocuk doğurur... İşsizler kahvelerde pinekler. Çocuklar sabahın ayazında evlerin önündeki çöp bidonlarında artık yemek ve ekmek toplar. Ekonomimiz tıkır tıkır işler... Aynı mahalleye üçüncü cami yaptığımız için dindarızdır. Okul yoktur mahallede... Çocuklarımız 56 kilometre uzaktaki okula giderler... Sonuç olarak gelişmiş(!) bir ülkeyiz. Gökdelenlerimiz var, sanayimiz, TOKİ’miz... Darbelerle hesaplaşırız, cilalı bir paket hazırlar, 2010’da halkoylamasına sunarız. Askeri vesayete karşı çıkanların “yetmez ama evet” oylarını alır, yargıyı demir ağlarla kuşatırız. Adalette eşitlik, hukukun üstünlüğü... Yok mu? Elbet var! Bakın Kenan Evren’i ve Tahsin Şahinkaya’yı yargılıyoruz. 12 Eylül darbecilerinden bula bula iki kişi bulduk, onlar da zaten duruşmaya gelmiyor. Olsun varsın! Söz verdik yargılıyoruz. ??? ’68 ve ’78 kuşağının solcu döneklerini yanımıza aldık, Taksim’e geldik... Tramvaya bindik, Tünel’de indik... Şişli’den metroya atlayıp Maslak’a İmralı tamam, Kandil hazır... Hele şu başkanlık sistemi gelsin, eyaletler kurulsun, Esad devrilsin, İran işi çözülsün! Benden size söylemesi, sakın başkanlık sistemine karşı çıkmayın, önünüze konulanı afiyetle götürün... Sonra kaymaklı kadayıf! Oh ne güzel... Başkanlığı tartışmak yok, yafta hazır: “Siz darbecisiniz... Siz Ergenekoncu ve Balyozcusunuz... Siz kirli savaşın sürmesini isteyen faşistlersiniz...” Başkanlık sistemine karşı çıkarsanız bir tehlike daha var, söyleyeyim: “Kirli savaş sürer!” ??? Ey benim yurdumun insanı, artık aç şu gözlerini... Aç! Yazmaktan bıktım bu tümceyi, biliyor musunuz? Bak ilkyaz sürgün veriyor, kardelenler karları deliyor Toroslar’da... 9 bine yakın işçi, öğrenci, çevreci, şu bu zindanda yatıyor bugün! 9 milletvekili, gazeteciler!.. Hepsi terörist!.. Anlı şanlı medyamız siyasal iktidara tam teslim... Bakın Türk aydınlarını, Kürt sosyalistlerini, gerçek aydınları televizyonlara çıkarmıyorlar... Barış için seçilen slogana bir bakın isterseniz: “İslam kardeşliği!” Hele bu çağda... Yüksek yargının tek elde toplandığı bir ülkede demokrasi, özgürlük ve barış masallarını dinleyecek misiniz? Hele bir ses verin, ne olursunuz?.. Üç maymunu oynamayın! CUMHURİYET 30 MART 2013 CUMARTESİ GÜNCEL GÜNDEM MUSTAFA BALBAY ? Baştarafı 1. Sayfada anda sona gelinmiş; dağlar, ovalar, kentler terör örgütünden arındırılmış, hatta özgür Kürdistan kurulmuş gibi bir coşku seli içinde. İmralı’nın, örgüte “susturun silahları, çekilin Türkiye’den” dediği dilden dile, manşetlerde dolaştırıldığı… ...hatta merkezi hükümetteki politika ve iktidar ağalarının; haziran ayına dek PKK çekilecek ama.. nasıl çekileceği sorusuna; “Nasıl geldilerse öyle çekilecektir” diye üst perdeden açıklamalar yaptığı... …özetlersek durumu; bizim medyanın “İmralı çağrıyı yaptı. Çekilmeyi başlattı” dediği şu son günlerde: Kandil’deki örgütün 2 numaralı başı Murat Karayılan; “ufak tefek” koşullar öne sürüverdi. BD (Kürt) Partisi’nin irili ufaklı ileri gelenlerinin İmralı’ya koşut dayatmalarla TBMM’de (PKK’ye meşruluk kazandıracak) bir komisyon kurulmasını durmadan yinelediği sırada... …Karayılan; “En büyük ikna gücü olan Öcalan serbest kalıp devreye girmezse 30 yıldır dağda yaşayan eli silahlı grupların gel demekle gelmeyeceğini ve.. herkesin ikna edilebilmesi için yasal düzenlemeye ihtiyaç olduğunu” açıklayıverdi. Meclis Başkanı Çiçek’ten Başbakan’a tam kadro koro halinde iktidar; Meclis’te çözüm sürecini işletecek, çekilmenin düzen içinde yürümesini denetleyip sağlayacak bir komisyon kurulmasındaki ve tabii bu komisyonda PKK’den, İmralı’dan gelen önerilerin ışığında terör örgütü ile 30 yıldır savaşan devletin el ele kol kola yürümesindeki olanaksızlığın altını çizmeye başladılar. ??? Bu birbirine ters açıklamalardan sonra ne mi oldu? Çekilmenin nasıl olacağını günlerdir tartışan, hükümete yol yöntem gösteren haber ve yorumlarla bülbül kesilmiş TV’lerin, gazetelerin haberlerini de yorumlarını da karamsarlık bastı! Faturayı da Karayılan’a kestiler: “İşi yokuşa sürüyor!” Oysa yalnız Karayılan değil çözümü yokuşa süren. Daha “işin” başında, çözümün siyasal ucundaki AKP ile BDP, alfabenin A’sında uzlaşamaz duruma düştüler. Öcalan’ın malum 21 Mart mektubundan sonra çözüm sürecine ilişkin birbirini tamamlayan açıklamalar; çözüm sürecinin temel öğesi “önce çekilme ve silah bırakma” diyen hükümete karşı; BDP’nin, “İlk önce çekilme ile ilgili Meclis kararı” demesiyle açmaza girdi! ??? Kandil ve BDP, çekilme için neden yasa çıkarılmasında dayatıyor? Oysa Başbakan, çekilme başlarsa 1990’larda yaşananlara benzer olaylar yaşanmayacağını açıkladı. Bir çeşit hükümet garantisi! Ama koskoca Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakan’ının terör örgütü ve siyasal uzantısı önünde düştüğü şu duruma bakınız: Başbakan’ın verdiği güvence bizi kesmez diyen Kandil ve BDP… Çekilmenin illa ki Meclis kararı ile gerçekleşmesinde direniyorlar. ??? Çözüm sürecine ilişkin son anketi açıklayan Başbakan; kararsızlar hariç desteğin yüzde 57.7 olduğunu açıkladı. Oysa Başbakan’dan, Türk ve Türklüğün yeni anayasadan çıkarılıp çıkarılmamasına halkımızın ne dediğini araştıran çeşitli anketlerden birini açıklaması beklenirdi. Böyle bir beklentinin ne denli abes olduğunu bir kez daha kanıtlayan bir gelişme yaşandı. İçlerinde solcusu sağcısı, iktidar yanlısı olan 300 aydın bir araya geldi ve “Türk Milletine Çağrı” yayımladı. Çağrıda şu ifadeler yer alıyor: “Türk milletinin adı, vatandaşlık tarifinden ve anayasadan çıkarılamaz. – Şerefli aziz vatandaşlarımız, ırklara ve mezheplere ayrıştırılamaz. – Büyük Atatürk’ün kurduğu milli devlet yapısı ortadan kaldırılamaz.” Büyük Atatürk’ün kurduğu milli devleti ortadan kaldırmaya yeminli, şerefli aziz vatandaşlarımızı (Çerkezden Kürt’e değin) ırklara ve mezheplere ayıran, Türk milleti adını da Türk sözcüğünü de anayasadan çıkarmaya azmeden Başbakan.. aynı gün, belki saat farkıyla ekranlara koştu. 300 aydının açıkladığı, kuşkusuz toplumda kabul gören çağrıdaki ifadeleri çürütecek, olsa olsa çevresindekilere, yalakalarına malzeme olacak bir gerekçe ileri sürdü. “Dağa taşa ne mutlu Türk’üm diye yazarsan, öbürü de ne mutlu Kürt’üm diye yazarsa ne olacak?” diyor. ??? Başbakan, hiçbir şey olmayacak! Türkiye’de yaşayanların Türk milleti olduğunu içeren genel kural da tabii değişmeyecek! Bu gerçeği anlayamadınız mı hâlâ? ? Baştarafı 1. Sayfada hiçbir şey kaybolmaz. Mutlaka bir yerden su yüzüne çıkar.” Türkiye’de “iç barış yapıyoruz” diye başlatılan son “açılım” politikasıyla hedeflenenlerden başlıcası şöyle özetlenebilir: Silahları ve insanları susturmak! Silahların susmasını hangi aklı başında insan istemez. Ama iktidar, silahlardan da önce insanları susturmak için her şeyi yapıyor. Bu yolla kalıcı bir iç barışa varılamaz. Susturduğunuz her kesimin topluma etkisi, insan bedenindeki felçli organlara benzer. İktidar herkesi sustururken kendi kaynaklarından çıkan bilgilerin de herkes tarafından tekrar edilmesini istiyor. Muhalefet partilerine de şu söyleniyor: “Barışa destek verdiğinizi söyleyin, aksi halde sizi barış karşıtı ilan ederiz.” Silahların susmasında olduğu gibi, barış isteminde de değerlendirmemiz aynı; bunu kim istemez? Ancak hükümetin “barışa gidiyor” dediği yolun devamı çatallı. İktidar PKK ve çevresiyle, barıştan çok, barış sonrasındaki Türkiye hesapları yapıyor. Bu, çok tehlikeli bir pazarlık. Gerek mektuplaşmalarda gerekse mesajlaşmalarda barış sözü bir geçiyorsa, başkanlık, yeni siyasi yapı, yeni anayasa iki geçiyor. Bu durumda akla şu soru geliyor: Yapılan barış görüşmesi mi, AKPPKK seçim, anayasa pazarlığı mı? Görüşmelerin yoğunluğundan olsa gerek, Öcalan’ın görüşleri adım adım AKP çizgisine gelmiş. Öcalan için daha önce yüce Marx, Engels, Lenin vardı. Şimdi onların yerini Hz. Muhammet, Musa, İsa almış görünüyor. Öcalan eski ideolojilerine “dinLenin” derken, ortaya yeni ne çıkardığını da tam açıklayamıyor. Belki de şöyle düşünüyor: “AKP ile ne pişirebilirsek!” İktidar açısından sürecin iki ucu var: 1 20142015 seçim zinciri. 2 Ortadoğu’nun yeniden şekillenmesi. AKP için son açılım, seçim çalışmalarının da bir parçası. Söylem ne olursa olsun; önümüzdeki nesiller mi önümüzdeki seçimler mi ikileminde iktidarın tercihi tartışmasız ikinci şıktır. Ortadoğu’nun şekillenmesinde ipler Türkiye’den çok küresel aktörlerin elinde. PKK, bu şekillenmede nasıl bir rol üstlenecek sorusunun yanıtı, olası çekilme merkezinin neresi olacağı kesinleşince açığa çıkacak. Ancak pek çok başkentte bu sorunun yanıtlanmış olduğunu söylemek mümkün. Bu aşamada akla gelebilecek soru işaretlerini sonraya bırakalım. ??? En hafif anlatımla “akıl tutulması” diyebileceğimiz şöyle bir ikilem var: İktidar, medyası ve mahkemeleriyle birlikte terör örgütü ve çevresiyle yaptığı görüşmelerden demokrasi, özgürlükçü anayasa üretmeye çalışırken, yine aynı kollarıyla gazeteciler, milletvekilleri, askerler, akademisyenler, avukatlardan terörist imal etmeye girişiyor. Kamuoyunda Silivri yargılamalarıyla açılım süreci arasında bağ olduğuna ilişkin bir algı var. Zaten bunu görmemek için iktidar medyası olmak gerekir. Bu denklemden çok şey çıkar ama, iç barış çıkmaz. Bunu BDP de görmüş olmalı ki, salt hükümetin atacağı adımlar ve vereceği güvencelerle yetinmek istemiyorlar. Meclis’in de devrede olması için bastırıyorlar. Adalet Bakanı da buna karşılık, Meclis’e gerek yok, yasa çıkarmaya da gerek yok, kanı durdurmak suçsa bunu işleriz, sorumluluk hükümettedir, diyor. Bunun Türkçesi şu: Kanun benim! Bu da barışa giden yol değil. AKP diyor ki: “Ben iktidarımı güçlendireyim, gerisi ne olursa olsun...” PKK diyor ki: “Ben iktidardan kendi hayat saham olan bölge için özel haklar, ayrıcalıklar alayım, gerisi ne olursa olsun.” BDP’lilere bir sözümüz var; ilgi alanlarına giren ülkelere baksınlar, ülkenin genelinde demokrasi ne kadarsa özel bölgesinde de o kadar olmuştur! AKP’ye de bir sözümüz var; hiçbir iktidar Türkiye’den büyük değildir. İç barış gibi önemli bir konuda atılacak adım, ülkenin bütününde kabul gördüğü kadar kalıcı olacaktır. İç barış bizim de özlemimiz. Ancak iktidarın dayattığı mantıkla tutulan bu yol hiç barışa gider. Üç Maymunu Oynamayın!.. geldik... Böylece ileri demokrasiye ve özgürlüklere kavuştuk... Bu sırada “Brüksel Lahanası” dönek en öne geçti ve bağırdı: “Ben de ’60’lı yıllarda Taksim’den Tünel’e doğru yürürken birinci sigarası içiyordum ve solcu oldum... Yaşasın demokrasi ve özgürlük!” Bunları söylemişti ama işe yaramadı... Amiral gemisinden denize atıldı... AKP’nin “yalakalara ikram” pastasından payını alamadı. Olsun “uzun yürüyüşe” devam. Atış serbest! Şimdi “barış” çığlıkları! O da olacak, ha gayret! Patron Obama’yla telefonda görüştü, “van münit” söndü. Olan Mavi Marmara gemisindekilere oldu... Ölenlerin adlarını anımsayan var mı? Yok! Olsun, fark etmez... BOP oyunu başladı... Oyun hem Türk hem de Kürtleri yakacak!.. Darbeyle hesaplaşmak isteyen toplum elbet barışın da gelmesini bekleyecek. Erdoğan, PKK’lilerin sınır dışına çekilmesi konusunda ‘Gidecek olan silahını nereye bırakırsa bıraksın, gömerse gömsün’ dedi Silahsız geçebilirler 7 bölgeye 7 heyet Açıklamalarında akil adamlar heyetinin oluşturulmasına da değinen Erdoğan, “Bir iki gün içerisinde bir yere varacağız” dedi. Erdoğan, “Sürpriz isimler olacak mı” sorusu üzerine ise “Olabilir, içinizden de insanlar olabilir” yanıtını verdi. Erdoğan, “7 bölgede 7’şer kişiden oluşan bir akil insanlar kadromuz olacak ama bunlar belirleyici olmayacak, bunların bütün gayreti özellikle yani toplumsal algıyı oluşturmak, onu geliştirmek. Burada akademi camiası var, medya camiası var, çeşitli sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri var. Bütün bunlardan oluşan, bayanlar, erkekler... Bu 7 kişinin içinde bir kişi başkan, bir kişi başkanvekili, bir kişi işin sekretaryasını o grubun içinde yürütecek” dedi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Tayyip Erdoğan PKK militanlarının sınır dışına çekilirken silahlarını bırakmalarını istedi. Erdoğan, “Ülkemizin sınırlarını geçeceklerse silahı bırakmak suretiyle bu mümkün. Gidecek olan silahını nereye bırakırsa bıraksın, gömerse gömsün” dedi. Erdoğan, PKK’nin silahları bırakmadan çıkması halinde çözümün provokasyona açık olacağını kaydetti. Erdoğan dün akşam katıldığı televizyon programında gündeme ve çözüm sürecine ilişkin gazetecilerin sorularını yanıtladı. PKK militanlarının sınır dışına çekilmelerinin silahsız olmasını isteyen Erdoğan, “Kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz. 15002000 kişilik bir terörist var. Burada gerçekten ülkemizin sınırlarını geçeceklerse silahı bırakmak suretiyle bu mümkün. Silahı bıraktıktan sonra güvenlik güçlerimizin eli silahsız insana silah sıkması söz konusu olamaz” dedi. PKK’nin silahları bırakmadan çıkması halinde çözümün provokasyona açık olacağına dikkat çeken Erdoğan, “Operasyonların durması, silah bırakılırsa olur. Ama senin sırtında silah, diyelim ki Kanas, Doçka oradan geçiyorsun. Güvenlik güçleri bunu gördüğünde sessiz kalması mümkün değil, suç işler. Buna ne anayasa ne de yasa mümkün değildir. Bunu değiştirmek için teklifle gelmek yasa bilmemezliktir” dedi. Öcalan’ın cezaevine televizyonu da kendisinin gönderdiğini belirten Erdoğan, Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in İmralı’ya radyo gönderme önerisine, “Adalet Bakanıma dedim ki, ‘Niye radyo, bunu televizyona dönüştürelim’ dedik. Kendilerine 12 kanallı televizyon verdik. Kendisini hayata dahil ettik. Orada kendi takımını da izliyor Türkiye’yi de izliyor. Jimnastik noktasında haftada 3 gün dediler. Ben dedim ki ‘Niye 3 gün, her gün 1 saat yapsın’ dedim. Arkadaşlarıyla günaşırı görüşüyordu ben ‘her gün 1’er saat yapsın’ dedim. Bu oradaki insanın yaşam koşullarını değiştirmesi açısından önemlidir. Benim verdiğim vereceğim budur” diyerek yanıt verdiğini sözlerine ekledi. Öcalan’a ev hapsi yok Erdoğan, çözüm sürecinde Öcalan’a ev hapsinin de söz konusu olmadığını söyledi. Erdoğan genel affın da gündem de olmadığını belirterek, “Biz, kendi yargılamalarımızın silsilesi içinde, bizler devlete ait haklar konusunda af yetkisi kullanabiliriz ama şehitlerimizin veya bir maktülün hakkının affını sağlayamayız. Bu benim bireysel inancımdır ama benim ülkemde inancımızdan gelen yapı da bunu gerektirir. Böyle bir af varsa, böyle bir yetki varsa o maktulün vârislerinindir” dedi. ‘Yaşam koşulları değişti’ ROTH’UN KONVOYUNDA KAZA: 2 polis memuru şehit DİYARBAKIR (Cumhuriyet) Kuzey Irak’ta temaslarda bulunan Alman Yeşiller Partisi Eşbaşkanı Claudia Roth başkanlığındaki heyet bir süre önce kızı Solin’in rahatsızlığı nedeniyle cezaevinden tahliye edilen Cizre Belediye Başkan Yardımcısı Hanım Onur’u dün ziyaret etti. Roth, Diyarbakır’a yola çıkarken, konvoyda bulunan Cizre Emniyet Müdürlüğü’ne ait sivil polis aracı, İdil ilçesi çıkışında TIR ile çarpıştı. Kazada polis memurları Serkan Ağca ve İhsan Vicelek şehit oldu. Yeni anayasa yazım sürecine ilişkin de değerlenlendirmelerde bulunan Başbakan, yeni anayasa’nın yazımı için verdikleri sürenin mart ayında bittiğine işaret etti. Mart ayından sonra A, B ve C planlarını devreye sokacaklarını belirten Erdoğan, “CHP ile olursa olur, MHP zaten reddediyor. BDP ile anayasa yapmamız mümkün değil, olsa olsa referanduma gitme yolunu açabiliriz. Referandum için 330’u parlamentodan çıkarmaya çalışırız” diye konuştu. ‘CHP ile olmazsa referanduma gideriz’ ‘Eyalet sistemi 2023 yılının konusu’ Güçlü bir Türkiye için eyalet sisteminin olması gerektiğini belirten Başbakan Erdoğan, “Eyalet sistemi tarihimizde vardır. Osmanlı’ya baktığımızda o güçlü Osmanlı’da Lazistan, Kürdistan eyaleti var. Niye, Osmanlı güçlü. Osmanlı hiç çekinmiyor. Osmanlı’daki azınlıklar konusunda hoşgörüyü yakalamış değiliz. Seçilmiş vali mevzusu 2023 yılının konusu. Osmanlı Kürdistan, Lazistan demiş bizim bunu dememiz gerekmiyor” diye konuştu. DAVADA TUTUKLU KALMADI Van Belediye Başkanı’na tahliye YUSUF ZİYA CANSEVER Cem Uzan’a 18 yıl hapis İstanbul Haber Servisi Fransa’da bulunan işadamı Cem Uzan’a “nitelikli zimmet” suçundan 18 yıl 5 ay hapis cezası verildi. İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada Uzan’a ayrıca 4.4 milyar lira para cezası da verildi. Mahkeme; Kemal Uzan, Yavuz Uzan ve Murat Hakan Uzan ile Yeşim Öztürk’ün savunmaları alınamadığı için haklarındaki davanın ayrılmasına hükmetti. Petrolde Venezüella farkı EMRE DÖKER İZMİR Dünyada birçok ülke petrolü “devletleştirirken” Türkiye ise özelleştirmenin yollarını arıyor. Geçen haftalarda yaşamını yitiren Venezüella Devlet Başkanı Hugo Chavez’in ülkesindeki petrol arama ve çıkarma işlemlerini “devletleştirmesinin” ardından, devlet şirketinin cirosu iki yılda yüzde 10 arttı. Türkiye’de ise devlet şirketi Türkiye Pet rolleri Anonim Ortaklığı (TPAO), TBMM’de kabul edilen Petrol Yasası’yla ortadan kaldırıldı. Yeni yasada, devlet hakkı oranı yüzde 12.5 olarak korunurken petrol arayan firmalardan alınacak vergi oranı ise en fazla yüzde 40 olarak belirlendi. Chavez, Venezüella Petrol Yasası’nda devlet hakkını yüzde 16.5’ten yüzde 30’a çıkarmış petrol araması yapan firmalardan aldığı vergiyi de yüzde 60’tan yüzde 50’ye dü şürmüştü. Venezüella’da yüzde 51’i devlete ait şirketle anlaşma yapılmadan petrol araması yapılamıyor. Venezüella’da ve dünyadaki birçok ülkede, denizde petrol arama ruhsat sahaları en fazla 30 bin hektara kadar verilirken ülkemizde ise yabancılara denizde 1 milyon hektara kadar arama hakkı tanınıyor. Yasada, “1/100 binlik harita halinde ruhsat verilir” deniliyor. Bunun “denizde tekelleşme” anlamına geldiği de dile getiriliyor. VAN Van 5. Ağır Ceza Mahkemesi, Van Belediye Başkanı Bekir Kaya’nın da aralarında bulunduğu 8’i tutuklu 13 sanığın yargılandığı KCK davasında, tüm tutuklu sanıkların tahliyesine karar verdi. Kaya ile BDP’li bazı ilçe belediye başkanları ve il yöneticilerinin yargılandığı davanın üçüncü duruşması, Van 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. BDP eski İl Başkanı Mihriban Şah dışındaki tüm sanıkların hazır bulunduğu duruşmada, sanıkları 100 dolayında avukat savundu. Sanıklar Kürtçe konuşarak savunma yapmayacaklarını belirttiler. BDP Eski İl Başkanı Cüneyt Caniş, savunma yapmayacağını söyledikten sonra, mahkeme başkanının Kürtçe tercüman talep edip edemediklerini sorusuna, “Eğer istiyorsanız ve bizi anlamıyorsanız kendinize tercüman tutun” dedi. Sanıkların Kürtçe konuşmalarını da bir sanık avukatı tercüme etti. Savcı, sanıkların tahliyelerini talep etti. Mahkeme heyeti tüm sanıkların tahliyesine hükmetti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle