13 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 MART 2013 PAZAR CUMHURİYET SAYFA HABERLER “İmralı” görüşünü açıkladı... “Kandil”den yanıt beklenirken... “Keçiören”in sesi çıkmıyor... ? Diğer yetkililer: “Çankaya...” “Konut...” “Diyarbakır...” “Habur...” “Erbil...” “Cilvegözü...” “Şırnak...” “Şemdinli...” “Konya Kavşağı...” “Angora Evleri...” “Milli Müdafaa Caddesi...” “Çukurambar...” ? İnsan yok içinde... ? “Bahçelievler Kavşağı” süreci olumlu bulurken... “Çamlıca” herkesin şeyini taşın altına sokmasını istedi... “Oslo” rezaletinin unutulmaması diye zaten... ? İnsan olarak bir tek rahmetli “İsmet Paşa”nın adı geçiyor... O da sürece zarar verecek şekilde kafataslarını ölçtürdüğü için... ? Başka insan?.. Yok... ? İşte bu sırada mektup sızdı... Diyorlar ki, kim sızdırdı?.. İlk kez insan arıyorlar... Bulamadılar... ? Niçin insan yok?.. Utandıklarından... Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceğini, bir terörist ile pazarlık konusu yapmanın utancıdır, tarih karşısında... Kimi ada oldu, kimisi dağ, kimisi mağara, kimisi semt... ? Bir tek adam yok... Bulamazsın... 3 köşelerinden ve televizyon yorumlarından da yükselen sesler, Türkiye Cumhuriyeti’nin yerini artık yeni bir devlete bırakacağını dillendirmeye başlamışlardır. Ama Kurtuluş Savaşı da, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu da, Lozan da bir başlangıç noktası değildir... Süreçler çok daha önce, Osmanlı’nın ‘Endüstri Devrimi’ni kaçırması, güçsüzleşerek yoksullaşması, milliyetçilik akımlarının gerisinde ve etkisinde kalmasıyla başlamıştır! ??? Bu süreçlerden oluşan filmin yapımcısı ve yönetmeni de zaman içinde değişmiştir: Başlarda Büyük Britanya İmparatorluğu’nun işgal ettiği hem yapımcı hem de rejisör koltuğuna, sonradan Amerika Birleşik Devletleri oturmuştur. Ne bu film biter ne de bu süreçler sonuçlanır... Akıp giden bir tarihi filmdir bu; insanlığın varoluşuyla başlayan ve o var oldukça da sürecek olan bir film! Ne yazık ki bu filmin baş aktörü, yapımcı yönetmenin çok iyi kullandığı “kaba kuvvettir”: Kimi zaman savaş, kimi zaman işgal, kimi zaman da terör biçiminde kendini gösteren “kaba kuvvet”! ??? Silivriİmralı eksenindeki olayları bu “yönetmenaktör” ilişkisinde görmek, filmi anlamaya önemli ölçüde yardımcı olacaktır. Hem genel süreçleri hem de belli bir zaman aralığında olup bitenleri anlamamıza yardım edecek iki kitap daha var “Silivri Edebiyatı” bağlamında; biri biraz eski, biri çok yeni... Biraz eski olan Lütfi Kaleli’nin kitabı: “Ergenekon, Soygun, Şeriat ve Terörle, ŞAMARLANAN TÜRKİYE” adını taşıyor, 2009 yılında Yazıt Yayınları tarafından basılmış. Kaleli makro süreçleri, mikro örneklerle açıklayarak anlatıyor ve yorumluyor. Yeni olan İkrami Özturan’ın “ELVEDA” adlı kitabı, 2013 Ocak ayında Bilgi Yayınevi tarafından basılmış. Kitabın adı, “ELbirliğiyle Vatanında Esir Düşürülmüş Askerler” cümlesinden oluşturulmuş. Balyoz davasını ve bir cezaevi olarak Hasdal’da yaşananları anlatıyor. ??? Aslında film herkesin gözü önünde çekiliyor; bu ve benzeri kitaplar aracılığıyla da toplumsal bilince ve tarihe mal oluyor... AKP’nin Silivriİmralı eksenindeki politikasını anlamak için filmi iyi izlemek gerekiyor ! İnsansız... yanında... “Paris” sabotajının da akıldan çıkartılmamasını temenni etti... Kim?.. “Çankaya...” ? “Brüksel” temkinli... “Washington”ın süreci desteklediği bildirilirken... “Pensilvanya” da nasıl olduysa işin içine düştü... “Dolmabahçe” ile başlayan süreçte “Hasdal”, “Silivri”, “Sincan” ise işin dışında kalsınlar Silivriİmralı Ekseni ve İki Kitap Daha Devlet, Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’u, kuvvet ve ordu komutanlarını, askerleri, sivilleri, “Terör örgütü üyesi olmak”, “Darbeye teşebbüs” gibi suçlamalarla Silivri ve uzantılarında hapiste tutuyor... Aynı devlet, Türkiye Cumhuriyeti’ni terör örgütüyle tehdit eden PKK lideri, mahkum Abdullah Öcalan’la, terörü sonlandırmak adına, yeni bir devlet biçimi için görüşme masasına oturuyor. Silivriİmralı eksenindeki bu AKP politikası ne anlama geliyor? ??? Türkiye’de bugün olup bitenleri, tek bir anı saptayan bir fotoğraf olarak değil, süregelen süreçlerin, geçici, değişken sonuçları olarak, bir film gibi, daha doğrusu bir filmin belli bir zamandaki sahneleri gibi algılamak gerekiyor: Bu film, geçmiş yıllardan gelen, bugün bazı görüntüler veren ve yarın devam ederek, yeni fotoğraflar üretecek olan süreçlerin filmi! Türkiye belki de durağanlıktan en uzak olduğu, en hızlı ve beklenmedik değişmelerin yaşandığı bir dönemden geçiyor... Bu nedenle filmin sonunu kestirmek olanaklı değil, ama en azından ne seyrettiğimizi anlamaya çalışabiliriz. ??? Filmi anlamak için başlangıcını aradığımızda bir hayli geçmişe gitmek gerekiyor: Örneğin İmralı’nın arkasındaki olayların genellikle 1984 Eruh baskınıyla başladığı söylenir... Elbette çok eksik bir söylemdir bu. Biraz geri gidenler 1980 darbesini ve bu dönemde yapılan zulmü bulurlar. O da bir faktördür, ama başlangıç noktası değildir. Daha gerilere gidenler Dersim olaylarına, Şeyh Sait isyanına ulaşır... Onların gerisinde de, Birinci Dünya Savaşı sonrasında oluşan “Yeni Dünya Düzeni” çerçevesinde paylaşılan Osmanlı, bu paylaşmayı bozarak Anadolu’da kurulan yeni ve bağımsız Türkiye Cumhuriyeti yatar. Nitekim bu yüzden, İmralı’dan da, bazı politikacılardan da, bazı gazete Pilotkule çekişmesi tehlike yaratıyor ÖZCAN YAŞAR Atatürk Havalimanı’na iniş yapan pilotlarla kule görevlileri arasında kimi zaman yaşanan iletişimsizlik ve çekişme, uçuş güvenliğini tehlikeye sokuyor. Türkiye Havayolu Pilotları Derneği’nin (TALPA), geçtiğimiz günlerde gerçekleştirdiği “Pilotlar Çalıştayı”nda tartışılan bir konu, pilotlar ile hava trafik kontrolörleri arasında bazı sıkıntıların olduğunu gözler önüne serdi. Çalıştayda söz alan kimi pilotlar, dünyanın birçok kentinde binlerce havalimanına inişkalış gerçekleştirdiklerini, ancak Atatürk Havalimanı’nda yaşadıkları sorunlarla dünyanın hiçbir yerinde karşılaşmadıklarını bildirdiler. Uçtukları tüm havalimanlarında kule görevlilerinin kendilerine saygılı, hassas davrandıklarını ve iniş güvenliği bakımından çok dikkatli yönlendirildiklerini bildiren pilot lar, aynı hassasiyeti Atatürk Havalimanı’nda, özellikle alçalma ve iniş aşamalarında göremediklerini dile getirdiler. İniş sırasında hava trafik kontrolörlerinin kendilerini adeta yalnız bıraktıklarını, kule görevlilerinin uçakların güvenli bir şekilde inişlerine konsantre olmaları gerekirken kendi aralarında konuştuklarını dile getiren pilotlar, hava trafik kontrolörlerinin havadaki trafikten kendileri sorumlu değilmiş gibi bir izlenim yarattıklarını dile getirdiler. Pilotlar, özellikle iniş aşamasında büyük problemler yaşadıklarını, bu konuda dertlerin anlatacak bir mekanizma da bulamadıklarını bildirdiler.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle