12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 3 MART 2013 PAZAR 14 Paris’in deli soğuklarını, ya aşkın sıcağı ya da sanat aşkı keser ancak. Birbirini sevenlerin ısınması, elbette daha kolay… Ama dondurucu ayaza rağmen müzelerin önünde uzayıp giden kuyruklara bakılırsa, sanatın da için için yakan bir aşk olduğunu kabul etmek gerekir! İşte böyle bir sanat âşığı, 2010 yılında soğuktan kaçmak için sığındığı antikacıda, yüreğini hoplatıp ateşini çıkaran bir tabloyla karşılaştı. Tablo, yatağa dağılmış saçları arasında yüzü sola dönük, gözleri hülyalara açık bir kadın başını imgeliyordu. Adı gizlenen sanat âşığı, ısınmak için girdiği antikacıdan cebinden 1400 Avrosu eksilmiş, ama koltuğunun altında o tabloyla çıktı. İki yıl süren hummalı bir araştırmanın sonunda, artık emindi: Satın aldığı tablodaki kadın yüzü, ressam Gustave Courbet’nin fetiş modeli, kızıl saçlı dilber metresi, İrlandalı Joanna Hiffernen’e aitti. Dahası, Courbet’nin başyapıtı “Dünyanın Kaynağı” tablosunun üst kısmıydı! HHH Burada durup, “Dünyanın Kaynağı” tablosunu anımsatalım: Özgün adı “Origine du Monde” olan bu tablo, Da Vinci’nin şaheseri Mona Lisa’nın yatay gülüşüne atfen “Dikey Mona Lisa” diye anılır, çünkü odaklandığı dişilik organı, dikey olup gülümser gibidir. Resme Joanna Hiffernen’in modellik ettiği, kızıl tüylerinden anlaşılmaktadır. “olabilir”, diyor, kimi, “Gerçek er ya da geç, ortaya çıkacak”. Birinciler haklıysa, 1400 Avro’ya alınan resim milyonlar edecek, ısınmak için antikacıya giren sanat âşığı zengin olacak. İkinciler haklıysa, çok da zarar etmeyecek, güzel bir efsane asacak duvarına. Ama “Dünyanın Kaynağı” tablosuna ilişkin bu tartışmayı ilgiyle izlerken, ben de “Savaşın Kaynağı” tablosunu keşfettim! HHH Meğer ressamlık adının büyük harflerle yazılmasında ısrar eden kadın sanatçı ORLAN, 1989 yılında Gustave Courbet’nin Fotoğraf: Dünyanın Kaynağı/Courbet “Dünyanın Kaynağı” Savaşın Kaynağı/ORLAN resminin aynısını, bir Gustave Courbet’nin 1886’da erkek organına odaklı resimlediği “Dünyanın Kaynağı”, yapmış, adını da “Savaşın Kaynağı” sanat tarihinin erotik çekim gücü koymuş… en yüksek eseri olarak bir yüzyıl Elbette ne ressam, ne de resim boyunca gözlerden gizlenmiştir. kalitesi Courbet’nin şaheseriyle aşık 1995’ten öteye Musee d’Orsay’de atabilir. sergilenmeye başladığından beri ünü Ama ORLAN’ın teşhisi ne kadar Mona Lisa’yı sollamış, dünyanın en doğru! ilgi çeken resmi haline gelmiştir. Salt savaşın değil, insanlığın şiddet Zaten 2010 yılında bir antikacıda kaynağı erkeklik organı değil mi? bulunan resmin yarattığı yüksek Sevişmesini bilmeyen, öğrenmeye dozda heyecan da bu ilginin cesaret edemeyen, cinsel sonuncu kanıtı. Haftalardır, “altı güvensizliğini kadını döverek, bilinen kadının üstü de varmış” aşağılayarak, gizleyerek ve yetmediği konuşuluyor Paris’teki sanat zaman çok sevdiği için öldürerek çevrelerinde. Daha doğrusu, gösteren erkeklerin beynini, elbette çarpışılıyor! Sorun tablonun başıyla takıntı organı yönetiyor! Birbirleriyle birlikte yapılıp sonradan ikiye dövüşenler de onlar. Zaten dövüş bölünüp bölünmediği. Gustave jargonlarının cinsel küfürlerden ibaret Courbet uzmanlarından kimi olması da şiddetin kaynak organını “Savaşan da aşktır aslında, barışan da.” FRANSIZ ATASÖZÜ Savaşın Kaynağı 1880’li yıllarda Paris’te Osmanlı elçisi olduğu söylenen Mısırlı Halil Bey, zamanın sanatçılarına eser ısmarlayan bir sanatseverdi. Gustave Courbet, “Uyku” isimli tablosunu satın alan Halil Bey’e, günümüzde şaheser sayılan “Dünyanın Kaynağı”nı hediye etti. 1888 yılında iflas bayrağını çeken Halil Bey, tablo koleksiyonunu kumar borçlarını karşılamak için sattı ve İstanbul’a beş parasız döndü. Osmanlı Milletinden Türk Ulusuna Başbakan, son günlerde “milliyetçiliği ayaklar altına alırken”, “millet” kavramını öne çıkartıyor. Ne var ki onun “millet” kavramı, çağdaş “ulus” kavramıyla eşanlamlı değildir. Bilindiği gibi “millet sistemi” Osmanlı Devleti’ndeki dinsel toplulukların yönetim biçiminin adıydı. Osmanlı’da “millet” sözcüğü aynı dinsel inanca sahip topluluklar için kullanılıyordu. Ortodokslar “Rum”, Gregoryenler “Ermeni”, Museviler “Yahudi”, Müslümanlar ise dil, ırk, kültür ayrımı gözetilmeksizin “Müslüman” milleti olarak adlandırılıyordu. Her milletin başında doğrudan padişaha bağlı, devletin de yalnızca bu kişileri muhatap aldığı bir din adamı bulunuyordu. HHH Osmanlı’da devlet kendi yetkilerini yönetim, maliye ve askerlik alanları ile sınırlamıştı. Bunların dışında kalan tüm alanlar yargı dahil o milletlerin kendi kurumlarına bırakılmıştı. Bu uygulama her şeyden önce farklı dinsel topluluklar arasında olası çatışmaları önleyen güçlü bir merkezi devlet koşuluna bağlıydı. Devletin egemen unsuru olan Müslüman milleti ve İslam hukukuna göre “zımni” sayılan Müslüman olmayan milletler 19. yüzyılın sonlarına kadar birbirleriyle çatışmadan yaşadılar. 1789 Fransız Devrimi ile tetiklenen uluslaşma sürecinde Yunanların Osmanlı’ya başkaldırarak bir ulus devlet kurmalarıyla Rumların yüzlerini Yunanistan’a dönmeleri; Ermenilerin Rusya, İngiltere ve Almanya’nın desteğiyle bir ulus devlet kurmak için harekete geçmeleri Osmanlı’daki milletler arasındaki barışı bozmuş, dış baskıların da artmasıyla birlikte Yahudiler dışındaki Müslüman olmayan milletler “ekalliyet” olarak dışlanmışlardır. HHH Özetle söylemek gerekirse Osmanlı Devleti’nin tebaadan “Osmanlı vatandaşı” yaratma projesi OsmanlıRus Savaşı ve Balkan Savaşları sonunda çökmüş, bu projenin yerini “Türkçülük” ve “İslamcılık” almıştır. Başbakan, “tek dil, tek millet, tek vatan, tek bayrak” derken kastettiği “tek millet”, onun bellek/dil dağarcığına, Osmanlı’nın hayatta karşılık bulamadığından çökmüş “Osmanlı vatandaşı” yaratma projesinden aldığı bir kavramdır. Evrensel kabul gören “nation/ulus” kavramıyla bir ilgisi yoktur. Dolayısıyla inandırıcı değildir. Bir yanıyla da “yeni Osmanlıcılık” özleminin diline yansımasıdır. 21. yüzyılda yaşıyoruz. Kökleri eskiye de uzansa bu yüzyılda karşılaşılan sorunlar ancak bu yüzyılda doğru kabul edilen kavramlar kullanılarak ve bu yüzyılın koşullarının öngördüğü çağcıl yöntemlerle çözülür. Kullandığımız kavramlara gerçek anlamlarını yüklememişsek en basit görünen tartışmalarda bile bir sonuca varamayız. açıkça gösteriyor. ORLAN, asıl adıyla Mireille Suzanne Francette Porte, 1947 doğumlu Fransız bir “plastik sanat” ustası. Bu yazının ortasında, Courbet’nin 1886’da betimlediği “Dünyanın Kaynağı” ile ORLAN’ın 1989’da gerçekleştirdiği “Savaşın Kaynağı” resimlerini, mozaikli olarak görüyorsunuz. Çünkü Türkiye, 21. yüzyılın başında ortaçağ zihniyetine geri döndü. Doğallık ayıp, cinsellik günah, özgürlük yasak, zaten kelimeler de suçlu… KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK G NOKTASI [email protected] Manisa’daki ‘Modern’ Cami çok az olduğundan, Çamlıca Tepesi’nde geneldeki abukluk içinde arzu edilen “İstanbul’un fark edilmiyorlar. her yerinden görünecek” Tıpkı, Manisa Organize büyüklükteki “Sultanahmet Sanayi Bölgesi’nde 2010’da taklidi” cami projesi hizmete giren “Bedirye eleştirilse de bir işe yaradı. (Tiryaki) Mencik Camisi” “Cami nereye yapılır?” ve gibi. “Çağdaş cami nasıl olur?” soruları kamuoyunda ünden yarına tartışılır hale geldi. İlk soruyu en özlü Mimar Şükrü yanıtlayanlardan Doğan Kocagöz’ün, Okan Kuban demişti ki: “Cami Taşkıran ve Onur Çakır’la ‘birlikte’ namaz içindir, tasarladığı camiyi, Ege bu nedenle kent içinde, Bölgesi Sanayi Odası çarşıda, mahallede yer alır. Meclis Başkanı Mehmet Tepede ise kutsal günler Tiryaki, 2006’da kaybettiği için tapınak yapılır.” kız kardeşinin vasiyetiyle Çağdaş cami için en yaptırmış. kapsamlı çalışmaysa, Aynı zamanda Mimarlar Kayseri Büyükşehir Odası emektarlarından Belediyesi’nce düzenlenen olan Kocagöz, “modern ve Mimarlar Odası’nın mimarlık” örneği tasarımı da desteklediği “fikir için diyor ki: “Caminin yarışması”ydı… 100’e mimarisi karmaşa ve çelişki yakın yarışmacı öylesine teması üzerine kuruludur. zengin fikirler sergilediler ‘Kadınlar mahfili’ne ki jüri başkanı Prof. merdiven işlevini de Dr. Zekai Görgülü şu değerlendirmeyi yapmıştı: “Ülkeyi kaplayan taklit ve özensiz camilerin mimarlık kültüründen yoksunlukları açıkça kanıtlandı. Umarız bu yarışma yeni cami tasarımlarına ilham kaynağı olur.” “Bedirye (Tiryaki) Mencik Camisi” Ancak ne Doğan Kuban’ın uyarısı ne üstlenen minarenin, şerefesi de yarışma sonuçları içeri doğru olduğundan, Çamlıca’da dikkate hem şerefeli hem alınırken, Ataşehir’deki şerefesiz bir minare olarak gökdelenler arasında ezilen algılanabilir.” taklit camiye “Mimar Yapıyı dışarıdan kapalı Sinan” adının verilmesi de ama içeriden bol ışıklı Koca Usta’nın kemiklerini kılan “pencere kafesleri”; sızlatmış olmalı.. geleneksel bezemelerden esinlenilmiş “kubbe” ağdaş işverenler kurgusu; ana mekânla bağlantılı “ilk cemaat” yeri; Peki, çağdaş yine gelenekseli anımsatan mimarlığımızda gurur “vitraykürsüminber” de duyabileceğimiz özgün bir “dünden yarına “mimarca” tasarlanmış kültürel süreklilik” örneği “modern” camiler yok mu? Bu soru her gündeme yaratıyorlar. Son günlerdeki, geldiğinde, Vedat Dalokay’ın gerici kafalarca “Çamlıca”dan da yüz bularak en olmayacak uygulanmayan Kocatepe yerlere kişiliksiz camiler (Ankara) Cami projesi ile dikmeye heveslenenlerin, Behruz Çinici’nin TBMM önce yarışmanın Camisi akla geliyor. sonuçlarına bakmalarını, Oysa birçok kentimizde, elbette öncelikle “mimarlık kimi kentlerimizde mimarlarımızın tasarladıkları sanatına değer veren” çağdaş camilerimizi işverenler sayesinde artık “fark etme”lerini; gerçekleşebilen çağdaş hele Manisa’daki camilerimiz var. “alçakgönüllü” ama “geniş Ne var ki aynı anlayışla, yürekli” örneği mutlaka doğrudan “mimara görmelerini diliyorum. emanet edilmiş” camiler D ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] BULMACA SEDAT YAŞAYAN HARBİ SEMİH POROY Ç UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Hakkâri 1 ilinin eski 2 adı. 2/ İddia, bahis, lades... 3 Genelev işle 4 ten kadın. 3/ 5 Işık akısı bi 6 rimi... Hay 7 vanı avcılığa alıştırma 8 işi. 4/ Mi 9 nare, kubbe, 1 2 3 4 5 6 7 8 9 sancak direği gi1 T R OM B O N A bi yüksek şeyleT E O S rin tepesinde bu 2 H A N İ A R OMA lunan, madenden 3 E D A 4 R İ T A L İ N B yapılmış ayyıldız K A Ş P İ ya da lale biçimin 5 E K Ç A Y de süs... Eski dil 6 M A N A T A R U S İ Y E de su. 5/ Saçın ıs 7 İ lanmaması için ba 8 N E F E R İ Y E şa geçirilen baş 9 ME T A N T İ lık... Arap erkeklerinin kefiyelerinin üzerine geçirdikleri kalın çember bağ. 6/ Bir gıda maddesi... Konya’nın bir ilçesi. 7/ Dansta erkeğe eşlik eden kadın... Van’ın bir ilçesi. 8/ Çimlenmiş buğdayın kaynatılmasıyla yapılan bir yemek... Afrika’da bir ülke. 9/ Isparta ilinin eski adı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Sahra... Eskiden uğur getirmesi için mektup zarflarının üzerine yazılan sözcük. 2/ Küçük çocukları korkutmak için uydurulmuş yaratık... Padişah ya da vezir kavuklarında bulunan tüy ya da püskül biçiminde sorguç. 3/ İsviçre’de turistik bir göl... Bir aydınlatma aracı. 4/ Elma, armut, ayva gibi meyvelerin yenmeyen iç bölümü... Boru sesi. 5/ Bir soru sözü... Akıl. 6/ İlaç... İri taneli misket üzümü. 7/ Tanrı... Osmanlı donanmasında kullanılan, iki direkli savaş gemisi 8/ Din adamlarının simgesi sayılan başlık... Temel, esas. 9/ Üflemeli bir çalgı... “Yiğidin başına bir iş gelirse / Onu ellere açıcı olma” (Karacaoğlan).
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle