14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
18 MART 2013 PAZARTESİ HABERLER CUMHURİYET SAYFA 5 İstanbul Barosu, Başkan Ümit Kocasakal yönetiminin sürmesine onay verdi Güven tazeledi HİLAL KÖSE Kiralık Yelekle Kral Huzuruna! İstanbul Barosu’nun olağanüstü genel kurulunun açılışında konuşan Baro Başkanı Ümit Kocasakal, “Bağımsız yargı, toplumsal düzenin belkemiğidir. Türkiye bu açıdan omurilik felci olmuştur. Zulüm yargı eliyle gerçekleşmekteyse bunun adı ileri faşizmdir” dedi. Kurulun, akşam saatlerinde açıkladığı sonuç bildirgesinde ise “Baro görevinin başında. Özgür bir biçimde 5 ay önce belirlediğimiz irademize sahip çıkıyoruz” denildi. Kocasakal, 12 Eylül döneminde İstanbul Barosu Başkanı Orhan Adli Apaydın’dan sonra yargılanan ilk baro başkanı olduğunu söyleyerek, “Tarihin bazı zamanlarında yargılama yapmak ağır gelir, insanı ezer. Yargılanmak ise onur verir, şeref verir, dolayısıyla bu şerefi yaşıyoruz. Melseğimiz için bir bedel ödemek gerekirse bu bedeli öderiz” dedi. Kocasakal hukuk devletinde in sanların, sabaha karşı yaka paça gerekçesiz gözaltına alınıp tutuklanmayacaklarını dile getirerek “Bugün Türkiye’de güç ve iktidar savaşlarının arenası haline getirilen, tamamen siyasi iktidarın denetimine giren yargı artık hak ve özgürlüklerin en büyük tehdidi, toplumun kâbusu olmuştur” diye konuştu. Konuşması sık sık alkışlarla bölünen Kocasakal şöyle devam etti: “Buradan hâkimlere sesleniyorum. Güce boyun eğmeyin, biat etmeyin, cesur olun. Yalnızca hak ve adalete, hukuka göre karar verin. İnsanları mesnetsiz, bilinçsiz tutuklayıp hapse atmayın. Yasaları eğip bükerek bir silah gibi kullanmayın.” Kocasakal, cumhuriyet savcılarına seslendiğini de belirterek “Cumhuriyetin, toplumun savcıları olun. Avcı değil, savcı olun. Kürsünün üstünde olmak, üstün olmak an ‘Avcı değil savcı olun’ lamına gelmez. Yetkileriniz, açık çek değildir. Gizli tanıklar mahkemelerin elemanı değildir. Ülkemizde bugün bir gizli tanık terörü yaşanmaktadır” dedi. Avukatların mesleki faaliyetleri nedeniyle soruşturulduğunu kaydeden Kocasakal şöyle devam etti: “Alışveriş merkezi şeklinde yapılan adliyeler, hâkim ve savcıların mülkü olarak görülmekte, avukatlar yok sayılmaktadır. Biz adliyenin kiracısı veya müşterisi değil, sahibiyiz. Adliye de bizim, duruşma salonu da. Biz avukatız, hukukçuyuz, güce tapmayız. Hiçbir iktidara biat etmeyiz. Gerekirse kırılırız. Eğilip bükülmeyiz. Hiç kimseden emir almayız. Silivri hukukunuzla, bavul hukukunuzla korkutamazsınız. HSYK’nin arzuladığı gibi salonlardan geri geri eğilerek değil, başımız dik çıkarız.” Kocasakal, avukatların gücünü hukuktan, haktan ve halktan aldığını vurgulayarak, “Kutup yıldızımız adalettir, hep onu ararız. Bizi çiğnemeden hiçbir güç, kanunların, kursülerin arkasına gizlenerek hak ve özgürlükleri boğamaz. Buna izin vermeyiz. Bu uğurda her türlü bedeli ödemeye hazırız. Hiç kimsenin, avukatların ve baronun örgütlü ve çelik gücünü sınamaya kalkmamasını tavsiye ederiz” diye konuştu. İstanbul Barosu’nun zorlama davalarla sinmeyeceğini dile getiren Kocasakal, “Gün ayrılık günü değil, faşizme hukuksuzluğa karşı bir olma günüdür. Artık gücümüzü gösterme, eylem zamanı” dedi. Türkiye Barolar Birliği Başkanı Vedat Ahsen Coşar “Avukatı duruşma salonundan çıkaran, tutuklayan; gazetecisini, aydınını susturan, tutuklayan toplum, kendisini de susturur kendisini de tutuklar. Sadece avukatlar değil, devlet adamları, siyasetçiler, hâkim ve savcılar, gazeteciler, yurttaşlar da tutukludur. Bir büyük hapishanedir artık orası” dedi. Avrupa Barolar Konseyi 3. Başkan Yardımcısı Michel Benichou, “Burada bulunma amacım Türk otoritelerinin İstanbul Barosu’na ve Türk avukatlara yönelik tutumunun kabul edilemez olduğunu kararlıkla dile getirmektir. Bir ülkenin iç politikasına karışmak bana düşmez. Buna karşın hükümetin aşırılıklarına karşı durmayı görev bildiğimi belirtmek isterim. Savunmaya yönelik bu saldırıları daha fazla tolere etmeyeceğiz” dedi. Benichou, Victor Hugo’nun “Her yerde polis var ama hiçbir yerde adalet yok” sözlerinin, Türkiye’nin durumunu tarif ettiğini dile getirdi. Uluslararası Avukatlar Birliği Başkanı Jean Marie Burguburu ise şöyle konuştu: “Polis avukatların barolarını basıyorsa demokrasiden söz edilemez. Avukatların baroları sistematik olarak aranıyorsa burada hukukun üstünlüğünden söz edilemez. Avukatlar tutuklanıyorsa, temel özgürlükler büyük bir tehlike içindedir. Baro başkanı ve kurul üyelerine dava açıldığını büyük bir şaşkınlık ve öfkeyle öğrendik. Kocasakal’ın baro yönetiminin takındığı cesur tavrına UIA’nın desteğini göstermek için geldim. Baronun davasına katılmak için bir gözlemci görevlendireceğim.” Alman Barolar Birliği Başkan Yardımcısı Michael Krenzler de, “Avukatın bağımsızlığı öncelikle devletten bağımsızlığını ve devletin talimatlarından bağımsızlığını ifade eder. Bu bağımsızlık devletin baskılarından dolayı tehlikeye düşüyorsa Alman Federal Barosu alarma geçer” dedi. Genel kurulun sonuç bildirgesinde özetle şu ifadeler yer aldı: “Özgür bir biçimde 5 ay önce belirlediğimiz irademize sahip çıkıyoruz. Bu iradeyi yalnızca biz değiştirebiliriz. Baro yönetimi görevinin başındadır, seçimle geldiği yerden seçimle gidecektir. Avukatların demokratik iradesine saldıranlar, çok ağır bir yanıt ve ders alırlar. Özgür irademiz dışındaki her gelişmeyi, örgütümüze dönük bir darbe olarak niteleyeceğimiz bilinmelidir. 17 Mayıs’ta Silivri 2. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada, kamuoyunun da tanık olacağı güç, bükülmeyi reddeden bir özgün haykırış olacaktır.” Victor Hugo’lu mesaj İsveç malum hâlâ krallık. nedenle, parlamento heyetinin Monarşinin sembolik kuralları hazırlığı ziyaretten günler öncesi harfiyen uygulanıyor. Nitekim başladı. Heyette yer alan CHP Cumhurbaşkanı Abdullah Genel Başkan Yardımcısı Gül’ün geçen günlerde İsveç Adnan Keskin de “telaş”a Kralı Gustaf’ın davetlisi olarak düşenlerdendi. Hani kırk yılda bu ülkeye yaptığı ziyarette de bir giyilecek bir giysi olduğu için bunu görmek mümkündü. “kiralasak mı” diye düşünmüş Kraliyet sarayına özel atlı önce ama “Her gün kral arabalarla götürülen Gül’ün üst davetine katılamayacağımıza göre, neyse gereği düzey devlet ve yapalım” diyerek, hükümet başkanlarına terzisine acil bir smokin verilen “Serafim nişanı” siparişi vermiş. Smokin taktığı smokinli hızla hazır olmuş görüntüleri hayli dikkat olmasına ama bir küçük çekiciydi. Ancak tabii ayrıntı atlanmış. Keskin, “smokin zorunluluğu” bu ayrıntıyı esprili sadece Gül’ü üslubuyla anlattı: “İsveç’e kapsamıyordu. Gül ile birlikte heyette yer alan Adnan Keskin gittiğimizde gördük ki Türkiyeİsveç smokinin kuşağı siyah. Meğerse Parlamentolararası Dostluk beyaz olması gerekiyormuş. Ya Grubu üyesi milletvekilleri de beyaz kuşak ya beyaz yelek. Ne Kral Gustaf’ın onurlarına verdiği yapalım ne edelim diye yemeğe tiril tiril smokinleriyle düşünürken, gittik bir gelinlikkatıldılar ki elbette kadın damatlık satan mağazaya. 100 parlamenterler için de tuvalet krona bir yelek kiraladık, sonra zorunluluğu vardı. İşte bu da çıktık Kral’ın huzuruna!” Hangi Vekil Ağaçlardan Rahatsız Oldu? TBMM yerleşkesi Ankara’nın ortasında trafik ve beton yığınlarının içinde yeşil örtüsü ve ağaçlık alanlarıyla parlamentoya yakışan bir çevre düzenlemesine sahip. Her ne kadar milletvekilleri için yapılan yeni hizmet binası Meclis’in çevre düzenini bozması ve klasik mimariyle çelişkili, çirkin bir görünüm oluştursa da TBMM yerleşkesi hâlâ sahip olduğu yeşil dokuyla rahat nefes alınabilecek yerlerin başında geliyor. TBMM’nin sahip olduğu yeşil dokunun korunması gerekirken, geçen hafta içinde can sıkıcı bir olay yaşandı. Meclis yerleşkesinde milletvekillerinin odaları A ve B blok olmak üzere iki farklı hizmet binasında bulunuyor. Bu binalardan A blok’un arkasında yer alan bahçedeki iki ağaç geçen cuma TBMM Park ve Bahçeler Müdürlüğü’ndeki görevliler tarafından hiçbir sebep yokken kökünden kesildi. Perşembe akşamı mesai bitiminde yerinde duran ağaçlar, cuma sabahı mesai başlangıcında yerinde yoktu. Kesilen ağaçların yerin altında kalan köklerinin üzeri de toprakla kapatılarak sanki “hiçbir şey olmamış gibi” bir görünüm kazandırıldı. Bize gelen bilgiye göre, A blok alt zemin kat 6. bankoda görev yapan bir sekreter, çalıştığı odanın penceresini kapadığı gerekçesiyle milletvekiline durumu bildirdi. Milletvekili de TBMM Park ve Bahçeler Müdürlüğü’nü arayıp ağaçların kesilmesini istedi. 6. bankoda odaları bulunan vekillerin kimler olduğu belli, ancak TBMM Park ve Bahçeler Müdürlüğü hangi vekilin ağaçlardan rahatsız olduğunu açıklayacak mı merak ediliyor. “Savunmaya dokunma”, “Halk için adalet için savunma”, “Dokunan yansa da dokunacağız”, “Tutuklu avukatlar serbest bırakılsın” yazılı pankartlarla süslenen toplantı salonu tıklım tıklım doldu. (SERKAN YILDIZ) Kurula yoğun katılım İstanbul Haber Servisi İstanbul Barosu Olağanüstü Genel Kurulu, dün Haliç Kongre Merkezi’nde avukatların, sivil toplum örgütü temsilcilerinin, milletvekillerinin yoğun katılımıyla gerçekleştirildi. 21 Ocak’ta tutuklanan, Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı, ÇHD İstanbul Şubesi Başkanı Taylan Tanay’ın da aralarında bulunduğu 9 avukatın, gözaltına alınmalarına ve tutuklanmalarına ilişkin görüntüler sinevizyona yansıtılınca salonda duygulu anlar yaşandı. Genel kurula, Çağdaş Avukatlar Grubu (ÇAG), Katılımcı Avukatlar Grubu, Önce İlke Çağdaş Avukatlar Grubu, Özgürlükçü Avukatlar Grubu da destek verdi. Baronun düştüğünü savunan Hukukun Üstünlüğü Grubu ise katılmadı. ÇHD üyesi avukat Güray Dağ, tutuklu ÇHD yöneticileri Taylan Tanay, Güçlü Sevimli ve Günay Dağ’ın Kocaeli F Tipi Cezaevi’nden gönderdiği “Tutsak olduğumuz için genel kurula katılamıyoruz” diyen mektubu okundu. Özgürlükçü Hukukçular Platformu Başkanı Fırat Epözdemir, baro yönetimini, KCK davasında yargılanan avukatlara sahip çıkmadığı gerekçesiyle eleştirdi. Epözdemir’in Abdullah Öcalan’ın avukatlarının tutuklanmasından söz ederken, “Sayın Öcalan” demesi, salondaki bazı avukatların tepkisine neden oldu, kısa süreli tartışma yaşandı. Yargıçlar Sendikası Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu da ilk Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt adına kendisine verilen ödülü büyük bir gururla kabul ettiğini söyleyince salondaki Kürt avukatlar tarafından yuhalandı. Baro Başkanı’nın konuşmasının ardından kürsüden inmeyen Akit Gazetesi muhabiri Mehmet Özmen, bazı avukatlarca zorla salondan çıkarıldı. Arbedede fenalaşan Özmen ambulansla hastaneye kaldırıldı. İzmir, Ankara, Diyarbakır, Artvin, Eskişehir, Edirne, Çanakkale, Bitlis, Van, Bartın, Çankırı, Çorum, De Sayın Öcalan kavgası nizli,Düzce, Erzurum, Erzincan, Gaziantep, Giresun, Kütahya, Manisa, Mersin, Muğla, Sakarya, Hatay, Isparta, Karabük, Kocaeli, Uşak, Zonguldak, Tekirdağ, Yalova, Mardin, Bartın, Kırklareli baro başkanlarının da aralarında bulunduğu çok sayıda baro başkanının katıldığı genel kurulda, eski başkanlar Turgut Kazan, Yücel Sayman, Kazım Kolcuoğlu, Muammer Aydın da hazır bulundu. Genel kurulu, Almanya, Yunanistan, Bulgaristan ve Hırvatistan baroları, Avrupa Savunma Avukatları Barosu, Kıbrıs Barolar Birliği’nin temsilcileri, CHP milletvekilleri Sezgin Tanrıkulu, İlhan Cihaner, Mahmut Tanal, Emre Doğan, Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk, YARSAV Başkanı Murat Arslan, ÇYDD Genel Başkanı Prof. Dr. Aysel Çelikel, ADD Genel Başkanı Tansel Çölaşan ile DİSK, Mimarlar Odası’nın da aralarında bulunduğu çok sayıda sivil toplum örgütü temsilcisi de izledi. Baro görevinin başında AKP’den Ordu’ya Teselli İkramiyesi Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, kabinede en son yaptığı değişiklik birçok açıdan tartışıldı. Ancak “Ordu’ya darbe” boyutu gündeme çok gelmedi. Erdoğan, yaptığı revizyonda 4 bakanı kabine dışı bırakmıştı. Bu 4 bakandan ikisinin, İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin ve Ertuğrul Günay’ın Ordulu olması, “Kabine revizyonu Ordu’ya karşı yapıldı” esprilerine neden oldu ki her espride olduğu gibi AKP içinde bu durumu ciddiye alıp sorun edenler olduğu da biliniyor. Parti yönetimi de durumu ciddiye almış olacak ki, geçen hafta Ordu, Meclis’te jet hızıyla çıkarılan bir yasayla büyükşehir yapıldı. Ordu’yu büyükşehir yapacak yasa önerisinin altında ilk sırada “sabık bakan” İdris Naim Şahin’in imzası vardı. Önerinin TBMM Başkanlığı’na verilmesi sırasında partinin yeni yıldızlarından olan ve memleketinin Ordu oluşunu da her fırsatta dile getiren AKP Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş da Meclis’te hazır bulunarak, “Ordu’nun arkasında” olduğu mesajını verdi. Yasa hızla çıkarıldı. Ordu 30. büyükşehir oldu ama bu durum “Revizyondan Ordu’suz hükümet çıkmıştı. Bu nedenle büyükşehir Ordu’ya teselli ikramiyesi oldu” yorumlarının yapılmasının önüne geçemedi tabii. Avrupa’dan destek Müsteşarlık, Savunma Sanayii Destekleme Fonu’nun yükünün arttığını, gelirinin azaldığını belirtti Özelleştirmeler SSDF’yi vurdu BARKIN ŞIK Ayşe Sayın, Erdem Gül, Mahmut Lıcalı parlamentokulisi@gmail.com ANKARA Savunma Sanayii Müsteşarlığı (SSM), 2013 yılına ilişkin yayımladığı “Performans” raporunda, Savunma Sanayii Destekleme Fonu’ndan (SSDF) yakındı. TSK’nin yanı sıra, 2011 yılında çıkan kararname ile MİT ve Emniyet’in de acil ihtiyaçlarını karşılayan fonun, “özelleştirmeler” nedeniyle gelirlerinin azaldığını vurgulayan müsteşarlık, SSDF için yeni düzenleme istedi. Müsteşarlığa ait raporda, “SSDF gelirleri incelendiğinde, özelleştirmelerin de etkisiyle kurulduğu döneme nazaran gelir kalemlerinde önemli bir azalma gözlemlenmektedir” vurgusu yapılarak şunlar kaydedildi: Gelirde oluşan bu kayıp, Milli Savunma Bakanlığı bütçesinden her yıl proje bazlı olarak fona kaynak aktarılmak suretiyle telafi edilmektedir. Gelir kaybındaki bu sorun önemli projelerin finansmanı için dış kredi seçeneklerinin gündeme gelmesine neden olmaktadır. Müşterek Taarruz Uçağı (JSF), Uzun Menzil li Bölge Hava ve Füze Savunma Sistemi, Havuzlu Çıkarma Gemisi gibi finansmanı kredi olarak öngörülen projeler, fondan finanse edilen projeler kadar önemli bir payı içermektedir. Dış kredi yoluyla finansman, faiz, sigorta, taahhüt ücreti gibi ilave maliyetleri de içerdiğinden projelerin maliyeti yükselmektedir. Fona ilişkin diğer bir önemli konu ise, SSDF’nin projelere tahsis edilme süreci tamamlandıktan sonraki aşamalarda, herhangi bir bütçe talebinde bulunulması teknik olarak strateji kaynak ilişkisini kurmayı zorlaştıran bir yöntem olarak görülmektedir. SSDF’nin stratejileri finanse edecek şekilde en başından planlanabileceği bir mekanizmanın sistemi etkinleştireceği değerlendirilmektedir. SSDF’ye, gelir vergisinden ( % 5), akaryakıt vergisinden (% 5.8), içki ve tütün üzerindeki vergilerden (% 10) ve milli piyango gelirlerinden paylar aktarılıyor. Fonun kuruluşundan bu yana düzenlenen gelir gider istatistiklerine göre, gelirleri giderlerinden hep fazla gerçekleşiyordu. Salih Fırat AKP’ye geçiyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP’den istifa eden Adıyaman Milletvekili Salih Fırat, AKP’ye katılacağını açıkladı. Fırat, “Ülke politikası adına böyle bir karar verdim. Hayırlı olsun” ifadelerini kullandı. AA muhabirine açıklama yapan Fırat, istifa etmesinin ardından AKP ve BDP’den teklif aldığını söyledi. Fırat, “İkisini de değerlendirdim. Hem yakınlarıma hem seçmenlerime danıştım. AK Parti’ye geçeceğimin uygun olacağını söylediler” dedi. Fırat AKP’nin Kürt sorununa ilişkin çalışmalarının kararında etkili olduğunu söyledi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle