25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
18 MART 2013 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 15 Rüzgâr Rant Başkanlığı CHP’li Yenimahalle Belediyesi’nin CHP’den istifa etmiş başkan yardımcısı Şenol Balaban’ın aynı zamanda başkanı olduğu imar komisyonunun Yenimahalle’deki çeşitli parsellerin inşaat emsal ve alanlarını değiştirerek, 11 konutluk yeri 132 konutluk alana, 14 konutluk yeri 148 konutluk alana, 15 konutluk yeri de 115 konutluk alana çevirdiklerini belgeleriyle dile getirmiştik. Şenol Balaban’ın bu yüksek rantı yaratma ve dağıtma olanağını elinden kaçırmamakta kararlı olduğunu öğrendik. CHP Ankara İl Başkanı Zeki Alçın, Yenimahalle İlçe Kongresi sonrası Balaban ile CHP’den istifa eden 17 Yenimahalle Belediye Meclis üyesini partiye geri çağırmıştı. Balaban, bu 17 belediye meclis üyesinden küçük bir ricada bulunmuş: “Nisan ayında imar komisyonu toplantısı var. İmar komisyonu başkanlığına beni yeniden seçin, ondan sonra CHP’ye geçin.” Bu rica bize bir olayı anımsattı: Balaban ve 17 arkadaşı, CHP’den istifa etmek için de Yenimahalle ve Anakent Belediyesi’ndeki özellikle imar komisyonu seçimlerini beklemişlerdi. Yani, davranışları tümüyle duygusal!.. Afyon’da belediye otobüsleri haremselamlık diye ayrılıyor. Isparta’da “Saidi Nursi”yi il genel meclisi kararı ile “hazret”ten saymış olan valilik, bir genelge ile içkiyi yasaklıyor. Eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, silahlı terör örgütü kurmak ve yönetmekten tutuklu. Eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral Işık Koşaner, Donanma Komutanı Oramiral Nusret Güner istifa etmiş. 28 Şubat tutuklamaları dışında 1056 subay ve general tutuklu. Deniz Kuvvetleri’nde amiral kalmamış. Hava Kuvvetleri’nden 100’u aşkın pilot istifa etmiş. Abdullah Öcalan, “önder” olmuş, cezaevinden yazdığı mektuplarla ülkeye yol gösteriyor. Söylenenlere kanarsak, Türkiye’de barış rüzgârları esiyor... Doğru! Karayel de bir rüzgârdır. Önemli Bir Çağrı Turizm ve Kültür Bakanı Sayın Ömer Çelik Moskova gezisi sırasında Türkiye büyükelçiğinde düzenlenen bir toplantıda Türkiye’den kaçırılan, göçe zorlanan Müslüman olmayan azınlıklara bir çağrı yaptı. Okuyalım: “Geçmişte yapılan bazı yanlışlıklar yüzünden ülkemizi terk etmiş Hıristiyan ve Yahudiler var. Hepsine ‘Ülkenize geri dönebilirsiniz’ diyoruz. Dünyanın herhangi bir yerinde başınız sıkışırsa ilk başvuracağınız yer Türk büyükelçiliği olsun. Geçmişte azınlıklara karşı yapılan bazı yanlışlıklar artık söz konusu değil. Türkiye, tüm kimlikleri, tarihsel mirasını koruyan bir demokrasi haline gelmiştir.” (Sabah, 17.3.2013) Bu çağrı önemlidir, çünkü 1930’lardan günümüze kadar çeşitli baskılar nedeniyle doğup büyüdükleri, yurttaşı oldukları Türkiye’yi terk etmek zorunda kalan yüz binlerce Rum, Ermeni, Yahudi, Süryani ve Yezidiyi ilgilendirmektedir. Türkiye kamuoyu, 1934 Trakya Olayları, 6/7 Eylül 1955 Olayları, 1942/1943 Varlık Vergisi, Yunan uyruklu Rumlara karşı uygulanan, fakat ailelerinin de etkilendiği 1964 Türkiye’yi terk etmelerine ilişkin Bakanlar Kurulu kararı gibi uygulamalar dışında Türkiye genelinde Müslüman olmayan azınlıklara karşı yapılan baskılardan habersizdir. Bu baskılara en somut örnek 1964 yılından başlayarak varlıkları Lozan Antlaşması’nın ilgili hükümlerince güvence altına alınmış, tümü Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan Gökçeada (İmroz) ve Bozcaada (Tenedos) Rumlarına karşı gerçekleştirilen uygulamalardır. Bu uygulamalar kapsamında 1964 yılında yaklaşık 6 bin Rumun yaşadığı Gökçeada’da ve yaklaşık bin Rumun yaşadığı Bozcaada’da ilkin Rum okulları kapatılmış, okul çağında çocuk sahibi aileler Yunanistan’a göçe zorlanmıştır. Rumlara ait tarım alanları büyük çapta kamulaştırılmış, Gökçeada’da ada dışına hayvan satışıyla Rumların balıkçılık yapmaları yasaklanmıştır. Böylelikle gelir kaynakları kurutulan Rumlar çareyi Yunanistan’a göçte bulmuşlardır. Bunlar da yetmemiş, adada bir açık cezaevi kurulmuş, Türkiye’nin dört bir yanından getirilen, çeşitli adi suçlardan hükümlü binlerce mahkum adaya salınmış, sayıları giderek azalan Rumlar korkudan evlerinden çıkamaz olmuştur. Bugün Gökçeada’da 273, Bozcaada’da ise 22 Rum kalmıştır. Giden Rumların geride kalan evleri, tarlaları gasp edilmiş, hukuksuzluklar birbirini kovalamıştır. Bugün haklarını arayan Rumların hukuksal başvuruları ya mahkemelerde ya da bürokraside takılıp kalmakta, yetkililerin elleri çoğu kez Rumların haklarını teslim edecek kararların altına imza atmaya gitmemektedir. Sayın Ömer Çelik’in “Türkiye, tüm kimlikleri, tarihsel mirasını koruyan bir demokrasi haline gelmiştir” sözünün içi ancak gerekli yasal düzenlemelerin gerçekleştirilmesiyle doldurulabilir. Çeşitli baskılar nedeniyle Türkiye’den göçmek zorunda kalmış Müslüman olmayan azınlıkların anayurtlarına dönmelerine ilişkin yapılan çağrı ancak o zaman bir anlam kazanır. Ordu’nun nüfusu, 1990’da 830 bin, t s kayı 2000’de 887 bindi. Adrese dayalı nüfu bine 714 1’de 201 , bine 719 ra son sisteminden düştü. indi. Milletvekili sayısı da 6’dan 5’e ta ki du, ıyor azal su nüfu n u’nu Özetle, Ord gelene bütünşehir yasa tasarısı gündeme kadar. CHP Ordu Milletvekili İdris Yıldız’ın her şeyi deyimiyle, “Son 10 yılda Türkiye’de bin dolar 3 ede gec bir ren, üştü dön en, değiştir de i tikliğ nler” okra elte dem de yüks ra iği laikl dola olan milli geliri 10 bin AKP, Cumhuriyet’in temel ilkeleri olan anayasadan kazımak istiyor. ’e 341 bin 772 u sun da nüfu u ayı Ord olm la alı bir tutanak sosyal devleti de hukuka day tı kalk n ada ulam uyg a, r. unc boy çıkardıla Bu üç ilke de 10 yıllık AKP iktidarı şimdi de onu yapacaklar. Niye? zaten. Üstüne tüy dikmek kalmıştı, nsın Ordu, büyükşehir olsun da AKP kaza Hep birlikte bağıralım o zaman: !” yaşa çok . sen diye iz dim “Sultanımız efen AKP İçin Tren de Özelleştirilince AKP’nin yeni demiryolu yasa tasarısına göre, TCDD “demiryolu altyapı işletmecisi” konumuna indirgenecek. Özel şirketler, demiryolu altyapısı ve tren işletmeciliği yapacak. Dahası, özel şirketler tarafından inşa edilecek demiryolu için gereken kamulaştırma devlet tarafından yapılacak. Bu bedel ilgili şirketten alınacak, ancak bunun karşılığında taşınmaz ve varlıkları 49 yıllığına bedelsiz olarak şirkete devredilecek. Tasarının şu anda TCDD çalışanlarına da bir müjdesi var: Emekli edilecekler... Tıpkı TCDD gibi... ile tarımsal amaçlarla kullanılan öteki Hazine arazilerinin herkesçe kolaylıkla alınıp satılabilecek bir özel mülke dönüştürülebilmesi, satış koşullarını istediği gibi değiştirerek siyasal iktidarın kendi yarattığı ‘2B bataklığından’ da yararlanabilmesi kolaylaştırılmış oldu.” Orman köylülerini de çileden çıkaran “bozdurulmuş orman” bataklığından çok pis kokular geliyor. Nereden gelmiyor ki zaten? Ülke lağımistana döndü. Tüy Özetle “bozulmuş (çoğu bilerek bozulmuş) ormanlar” diye adlandırabileceğimiz “2B arazileri” ile ilgili yasa, 34 gün arayla bir kez daha değiştirildi. Doğa dostu Doç. Dr. Yücel Çağlar, ardı ardına çıkarılan bu yasalara “2B batağı” adını koyuyor. Ona göre, batak son yasa değişikliği ile daha da derinleşti: “Değişiklikle; üzerinde tarımsal yapı ile sürekli yaşanan konut bulunan ‘2B 2B Bataklığı arazilerinin’ satışı, peşinat ödeme süresi ve taksit sayısı artırılarak kolaylaştırıldı. Anayasanın 170. maddesindeki kurallara karşın orman köylüsü sayılanlara hiçbir ayrıcalık getirilmedi. Tarımsal amaçlarla kullanılan ve üzerinde tarımsal yapı ile sürekli yaşanan konut bulunan 2B arazileri için getirilen kolaylıklarda arazinin genişliği ile ilgili herhangi bir sınır konmadı. Böylece, geniş ‘2B arazisi’ olan toprak sahiplerinin arazilerin 400 metrekarelik kısmı için de bu kolaylıklardan yararlanabilmesi olanaklı kılındı. Orman Kanunu’nda yapılan düzenlemeyle de ‘devlet ormanı’ sayılan yerlerden kamuözel işbirliğiyle sağlık ve eğitim tesisleri yapma ve işletme olanakları sınırsızca artırıldı. ‘2B arazileri’ Görüş Prof. Dr. TÜRKKAYA ATAÖV KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr Emperyalizmin Kulu ‘Siyasal İslam’ Günümüzdeki siyasal İslam temelde uluslararası tekelci sermayenin ve uzantısı emperyalizmin dostudur; onun ayrıntıda kalan çelişkisine karşın, emperyalizmkarşıtı değildir. Kapitalist üretimin gereksinimleriyle, bu arada çığ gibi büyüyen eşitsizlikle uyuşur. Onun ağır bastığı ülkelerde İslamcı akımlar güçlüyü daha güçlü kılan gerici yasalara karşı çıkmazlar. Örneğin Mısır’da Müslüman Kardeşler yoksul kiracı köylülere karşı büyük toprak ağalarından yanadırlar. Bu yasalar yerli İslamcıların girişimleri ve emperyalizmin onayıyla gerçekleşir. Kimi konularda, örneğin kadın haklarına ya da Müslüman olmayanlara karşı hoşgörüsüzlükte apaçık gericidir. Bu yaklaşımda en büyük dostu Suudi Arabistan gibi ortaçağın en karanlık döneminin günümüzdeki mirasçılarıdır. Laikliğe karşı olan siyasal İslam emperyalizmin genel stratejisinde kendine bir bağlaşık bulmuştur. Bu konumuyla bir yanda halk, öbür yanda büyük çoğunluğu sömüren küresel kapitalist düzen arasındaki temel çelişkiyi gizlemeye yarar. Siyasal İslam gerçek toplumsal gerginliğin olduğu yerlerde hiç görünmez. Onun ilgi alanları öğrencilerin yurtlara yerleştirilmeleri, Kuran kursları, imam hatip okullarına yönlendirme ve basit sağlık işlemleridir. Buraları hem sınırlı yardım, hem de beyin yıkama odaklarıdır. Bu türlü eylemler geniş halk yığınlarıyla bilinçli ve karşılıklı destek anlamına gelmez. Yeni zenginler, yerli işbirlikçi burjuvazi ve çağdaş emperyalist küreselleşmeden yarar görenlerin dar çerçeveli eylemleridir, o kadar. Ancak aynı çevreler ezici kapitalizmle emperyalizmden yana olduklarını perdelemek için “Batıkarşıtı” ya da “Hıristiyanlığı eleştiren” kisveye bürünebilirler. Bu maskenin bir benzeri Batı’da da var. Emperyalizm de kendi amaçları uğruna bir “İslam korkusu” yayıyor. Önyargılarla beslenmiş olan bu korku siyasal İslamın da işine yarar; yani ona bir ölçüde Batıkarşıtıymış gibi bir kimlik de kazandırır. Bu bağlamda, sağcı ve ırkçı nitelikteki emperyalizmle temelde emperyalizmin dostu olan siyasal İslam, yüzlerindeki yarım maskelerin yardımıyla, birbirlerini dolaylı biçimde desteklemiş olurlar. Böylece, siyasal İslam sanki antiemperyalist bir yanı varmış gibi bir çehre de kazanmış görünür. Oysa emperyalizmin hizmetindeki gerçek kimliği değişmeden kalır. Emperyalizmin merkezi olan ABD’de Protestanlığın günümüzdeki egemen mezhebi Evangelizm ve yandaşları o ülke siyasetinde örgütlenmiş başat oyunculardır. Birkaç din ve mezhebin varlığını laiklik sanan bu ülkede laiklik de yoktur. Tanrı’nın Amerikan ulusunu dünya önderliğine “seçtiğine” ve ayrıca sözde serbest pazara dayalı küreselleşmeyi de bizzat onayladığına ilişkin yaygın propaganda o ülkedeki laikliğin kökünü kurutmuştur. Oysa, laiklik çağdaşlaşmanın, aydınlanmamın ve demokrasinin vazgeçilmez yanıdır. Mısır’da Müslüman Kardeşleri laik ve demokrat Vaft Partisi’ni durdurmak için kralla İngilizler birlikte yaratmışlardı. Aynı siyasal İslam Nasır’ın ölümünden sonra Suudi Arabistan’dan dönüp Mısır’a CIA ve Başkan Sedat sayesinde geldi. Taliban’ı da Pakistan’da kurduran CIA’ydı. İsrail de dinci Hamas’ı laik Filistin’in önünü kesmek için başlarda destekledi. Üçüncü Dünya 1955’te Bandung’da toplanınca, CIA Suudilerle Pakistan’a 1957’de İslam Konferansı Örgütü’nü kurdurtmuştu. Bugün de bol petrolün olduğu, Rusya’nın, Çin’in ve Hindistan’ın rekabetine karşı askeri üs olanaklarının tanındığı ve İsrail’le Kürtçülüğün bağlaşık rolünü kabullendikleri yeni Ortadoğu sahnesinde siyasal İslamın emperyalizm için bugün de önemi görmezden gelinemez. HARBİ SEMİH POROY BULMACA SEDAT YAŞAYAN UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Kuyum 1 culukta kul 2 lanılan, altın sarısı rengin 3 de beril taşı. 4 2/ Bayağı, sı 5 radan... “Öz6 bek güreşi” de denilen 7 ve judoyla 8 güresin ka 9 rışımı olan spor dalı. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 3/ Türkiye’den 1 K I Z I L E L M A göç eden Rum 2 A R A S V A A Z ların oluşturdu 3 Y A Ğ I R MUM ğu bir müzik tü 4 A R A K N A rü. 4/ Kurutulan A Y A K tohumları çemen 5 M O R A N A R A yapımında kulla 6 A L T İ R İ T nılan bir ot... “Ya 7 L A T N A T O lan” anlamında ar 8 A S İ T go sözcük. 5/ Bir 9 K I Z I L E R İ K tür kırmızı pul biber... Anadolu halklarının en eski ana tanrıçası. 6/ Şaşma belirten bir ünlem... Güney Amerika’da yaşayan ve “borazankuşu” da denilen bir kuş. 7/ Meyve yaprağı üzerinde yumurtacıkların bitiştiği kısım... Kaz Dağı’nın antik dönemlerdeki adı. 8/ Vücuttaki AIDS virüsünü saptamakta kullanılan test... Bilgisiz, kültürsüz kimse. 9/ Gözü kapalı inanılan düşünce; dogma... İsviçre’ye özgü, ağaç kütüklerden yapılma dağ evi. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Hatay ilinde, şelaleleriyle tanınmış bir mesire yeri. 2/ Büyük erkek kardeş... Parlak yüzlü ve ipekli bir kumaş. 3/ Sığ sularda ve ırmaklarda yük taşımakta kullanılan bir tekne... “Yalnız bir gözü yazacak mısralarım” (F. N. Çamlıbel). 4/ Bitkibilim. 5/ 106 taşla oynanan bir oyun... Yer ölçmeye yarar, düğümlü ip. 6/ Bir meyve... Fas’ın plaka imi...Yemek. 7/ Japonlara özgü kâğıt katlama sanatı. 8/ “Örneğin içiyoruz, içimize bir karanfil düşüyor gibi” (Edip Cansever)... Çok sevilen kimse ya da şey. 9/ Kısa pantolon... Tanrıtanımaz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle