25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 4 HABERLER CUMHURİYET 18 MART 2013 PAZARTESİ ÖSYM 10 ‘kopyacının’ adını vererek şikâyet etti, savcılık ise takipsizlik vererek dosyayı kapattı ‘Sen bul, bana ver’ BAKANLIK İMRALI İÇİN VİZE VERDİ ALİCAN ULUDAĞ Popüler Kültürün Zararları... “Popüler Kültür ve Yüksek Kültür” Bu ünlü yapıt, Amerikalı sosyolog Herbert J. Gans’ın etkili çalışması. Columbia Üniversitesi’nde 19712007 arasında ders veren H.J. Gans “popüler kültür”e ilişkin önemli tartışmaları gözler önüne seriyor. (Popüler Kültür ve Yüksek Kültür Herbert J. Gans, Yapı Kredi Yayınları, 2012, 3. Baskı) Popüler kültür, günümüzde sadece Amerika’da değil, bütün ülkelerde kültür değişimini yaratmış durumda. Elbette her ülke günümüzün popüler kültürüne kendi özgün renklerini de katıyor. Bu nedenle de örneğin ülkemizde “popüler beslenme kültürü” hamburgerle lahmacunu birlikte sunuyor. “Popüler müzik kültürü”nde arabeskle Amerikan popu yan yana. “Popüler iletişim kültürü”nde herkesin son model cep telefonu var ve dakikalar boyunca incir çekirdeğini doldurmayan konuşmalar yapılıyor. “Popüler giyim kültürü”, kot pantalonu gündelik giyim modasına eklemiş durumda. Popüler kültüre alışma düzeyi giderek artıyor, doğallaşıyor, yaygınlaşıyor. Ama bu kültür nedir? Etkileri nelerdir? Kazancı ve kaybı nelerdir? Bunlar pek merak edilmiyor, araştırılmıyor, tartışılmıyor. Her zaman olduğu gibi sadece sonuçlar görülüyor, bunlar yorumlanıyor ve görüntü sürekli değişiyor. Popüler kültürün zararları mı?.. ??? Popüler kültüre yönelik eleştiriler iki noktada toplanıyor: Birincisi, toplumun bütünündeki beğeni düzeyini düşürmesi, ikincisi, kitle medyasının insanları “uyuşturabilmesi”, “atomize etmesi”, dolayısı ile kitle ikna tekniklerine açık kılması, bunun da becerikli demagoglar elinde demokrasiyi yürürlükten kaldırabileceği... Bernard Rosenberg, “İşin kötüsü” diyor, “kitle kültürü yalnızca beğenilerimizi güdükleştirmekle kalmıyor, duyularımızı küntleştiriyor, bu yolla da totaliterciliğin yolunu açıyor”. Herbert Marcuse şu saptamayı yapıyor: “Çağdaş teknolojinin topyekun tek elden denetleniyor oluşu yeni bir tür topluma yol açmıştır. Bu toplumdaki popüler kültür bir yandan insanları daha rahat, yaşamlarından daha memnun kılarken bir yandan da aslında şeytani kötülükte olan, yoksulluğa göz yuman, masum köylülere emperyalistçe savaş açan, ancak etkisiz kaldıkları sürece içerideki aykırı seslere izin veren bu toplumsal sisteme karşı çıkma özgürlüklerini insanların elinden almıştır.” Dikkatle okuyunca bugünün Türkiyesi’ni görmüyor musunuz? Medyanın insanları uyuşturması. Duyularımızın küntleşmesi. Totaliter sisteme gitme çabaları. Gündelik eğlenceyle avunma. Kendinden başkasından sorumluluk duymama. Toplumsal eşitsizlikleri kabul etme. Toplumsal haksızlıkları görmezden gelme. Genel bir kayıtsızlık, bıkkınlık, gününü geçirme. İşte, “aydınlanma kültürü”nden uzaklaşmanın sonuçlarıdır bunlar. Aydınlanma kültürü, bir avuç elitin kültürü değildir. Aydınlanma kültürü, yetkin bireyin, örgütlü toplumun kültürüdür. Aydınlanma kültürü, insan iradesinin, insanın kendi kararlarını özgürce vermesinin kültürüdür. Mustafa Kemal Atatürk’ün “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür insan” diye tanımladığı kültürdür. Şimdi toplumdan bu kültür kaldırılmaya uğraşılıyor. Topluma dayatılan yeni kültür “itaat kültürüdür”, “boyun eğme kültürü”dür. “Ben bilmem, efendim bilir” kültürüdür. Bu yolla doğruca totaliter sisteme gitme kültürüdür. Demek ki iş “Hamburger mi? Lahmacun mu?” sorusuna yanıt aramakla bitmiyor. İş, Amerikan bağımlılığı ile Arap hayranlığına kaymaya varıyor. İş “başkan ne derse olur”, “başkan istemezse ağzımı açmam”, “Başkan her şeydir, ben hiçbir şeyim” demeye varıyor. Bu kültürle yapılan politika. Bu kültürle yapılan eğitim. Bu kültürle yaşanan hayat. İnsanlar bunu mu istiyor? ??? Güvensiz bırakılan insan bunu isteyebilir. Sindirilen insan bunu istiyebilir. Çıkarıyla susturulan insan bunu isteyebilir. İnancıyla korkutulan insan bunu isteyebilir. Kandırılan insan bunu isteyebilir. Amma?... ??? Kendi iradesinin sahibi olan insan bunu isteyemez. Bağımsızlığı bilen insan bunu isteyemez. Aydınlanma kültürüne sahip insan bunu isteyemez. Bilinçli insan bunu isteyemez. Silkinir. Ayağa kalkar. Ve geleceğini kurtarır... Demirtaş heyette AYŞE SAYIN ANKARA Adalet Bakanlığı, Abdullah Öcalan’ın, Kürt sorununun çözümü konusundaki “yol haritası”nı getirecek olan 3. BDP heyetine vize verdi. Diyarbakır Milletvekili Altan Tan bu kez heyet dışı kalırken, yerine ilk kez adaya gidecek olan BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş girdi. Demirtaş, BDP Grup Başkanvekili Pervin Buldan ve İstanbul Millevtekili Sırrı Süreyya Önder’den oluşan heyetin bugün İmralı’ya gitmeleri bekleniyor. Kürt sorununun çözümü konusunda Kandil, PKK’nin Avrupa kanadı ve BDP’nin Öcalan’ın çözüm planına verdiği yanıtlar, önceki gün İmralı’ya ulaştırılırken, hükümetle yürütülen görüşmeler doğrultusunda Adalet Bakanlığı da 3. İmralı heyetine vize verdi. Demirtaş, 3. heyette yer almak için başvuruda bulunmuştu. Demirtaş ve heyette yer alan isimler, bakanlıktan gelen yanıtın hemen ardından İstanbul’a giderek hazırlıklara başladı. Öcalan’la ilk kez bir araya gelecek olan Demirtaş’ın bugün ve yarınki normal programında bölgedeki Nevruz kutlamalarına katılımı görünüyordu. Öcalan’ın PKK’ye yönelik “çatışmasızlık” çağrısı, PKK’lilerin sınırdışına çıkarılması için yapılacak düzenlemeler ile Kürt sorununun çözümü konusunda anayasal ve yasal düzenlemeleri de içeren “yol haritası”nı heyete sunması bekleniyor. Öcalan’ın farklı talebi olmazsa, heyet bu yol haritasını Nevruz’da Diyarbakır’da açıklayacak. AKP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI ÇELİK ‘Bu mesele emin ellerde’ Yurt Haberleri Servisi AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, Kandil, Avrupa ve BDP’nin verdiği yanıtların Abdullah Öcalan’a ulaştırılmasıyla ilgili, “O bunu kendine göre bir teklif haline getirecek. O teklif devlet tarafından kabul edilmediği zaman, hükümet tarafından benimsenmediği zaman bunların hayata geçme şansı yoktur. Bu mesele emin ellerdedir” dedi. Zonguldak’ta gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtlayan Çelik, çözüm sürecine yönelik soru üzerine, sürecin öngörüldüğü şekilde devam ettiğini belirterek, “Temenni ediyoruz ki bir yol kazası olmaz” dedi. Çelik, “Öcalan, ‘Bağımsız Kürdistan’ diye yola çıkmıştır. Sonra ‘federasyon’ demiştir, sonra ‘demokratik özerklik’ demiştir, şimdi de ‘Türkler ve Kürtlerin içinde olduğu demokrasi’ diyor. Öcalan’ın söylediği bir doğru varsa buna da ‘doğru’ diyeceğiz. Biz de bu ülkede huzur olsun, kan dökülmesin istiyoruz. Bu ülkenin çocukları ölmesin ve milyar dolarlık kaynaklarımız heba olmasın diyoruz” dedi. ANKARA Avukatlıktan adli yargıya geçiş sınavında kopya çekildiği iddialarına savcılığın takipsizlik kararı vermesi tartışma yaratırken, ÖSYM’nin karardan önce savcılığa gönderdiği suç duyurusu dilekçesinde “şüphe”den öte tespitlerde bulunduğu ortaya çıktı. 5 sayfalık dilekçede, 10 adayın isimleri verilerek “Soruları sınavdan önce elde etmişlerdir” ifadesi kullanıldı. Dilekçesinin sonunda “durumun ciddi” olduğunu belirten ÖSYM, soruşturmanın genişletilmesini istedi. Savcılık ise soruşturmayı genişletmek yerine 12 Aralık’ta verilen bu dilekçeden 3 ay sonra dosyayı kapattı. Başsavcılık kaynakları, takipsizlik kararına ilişkin “ÖSYM topu bize atıyor. Soruları sızdıranları bulmak ÖSYM’nin işi. Şüpheyi bulmak bizim görevimiz değil. Varsayım üzerinden hareket edemeyiz” dedi. Ankara Başsavcılığı’nın takipsizlik kararı vererek kapattığı yargıda kopya skandalına ilişkin ÖSYM’nin raporu, gerçeği gözler önüne serdi. Ekinde konuya ilişkin inceleme raporunun bulunduğu dilekçede, 10 avukatın adı “şüpheli” olarak yer alıyor. Cumhuriyet’in ulaştığı dilekçede, kopya çekildiği belirtilen ve iptal edilen 6 Mayıs 2012 tarihli sınavlarda yüksek alan bu 10 adayın, 23 Ekim 2011 ve 13 Ekim 2012 tarihlerinde yapılan sınavlarda ise çok düşük aldığı örnekleriyle açıklanıyor. Dilekçede, bazı isimlere ilişkin şu değerlendirme yapıldı: Avukat Fahrettin A.: Şüpheli, zorluk derecesi düşük olan soruların yöneltildiği 23 Ekim 2011 sınavında alan bilgisi testinde 100 soruda 54 doğrusu ile 54.20 puan, zorluk derecesi yüksek 6 Mayıs 2012 sınavında 91 doğru ile 85.80 puan, son düzenlenen 13 Ekim 2012 sınavında ise 47 doğru ile 53.26 puan alabilmiştir. Söz konusu tablo, adayın gerçek bilgi seviyesinin 4754 olduğunu göstermektedir. Ek2 raporla birlikte değerlendirildiğinde şüphelinin 6 Mayıs 2012 tarihli sınavda sorulan soruları sı navdan önce elde etmiş olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. 6 Mayıs tarihinde yapılan sınavı 49. başarı sırası ile tamamlayan adayın, sınavı 47. sırada tamamlayan diğer şüpheli Atilla K. ile aynı doğru ve yanlış şıklarda birleşmiş olmaları, neredeyse aynı cevap kâğıdını vermiş olmaları, aynı puanı almış olmaları ve sınava Elazığ’dan katılmış olmaları bu suçta birlikte hareket ettiklerini ortaya çıkarmıştır. Bu şüphelinin 6 Mayıs tarihinde yapılan sınavda hiçbir matematik işlem yapmaksızın ya da yanlış sonuçlara ulaştığı halde cevap kâğıdında matematik sorularının tümünü doğru yanıtlamış olmasının da izah edilir tarafı bulunmamaktadır. Avukat İsmet Ü.: Şüpheli başvuru yapmasına rağmen 23 Ekim 2011 tarihli sınava girmemiş ancak, 6 Mayıs 2012 tarihli sınavda alan bilgisi testinde 100 sorunun 97 adedini doğru yanıtlamışken, son yapılan 13 Ekim 2012 tarihli sınavda 56 doğru yapabilmiştir. Şüphelinin, 6 Mayıs tarihli sınavda soruları her nasılsa önceden elde etmiş olduğu anlaşılmıştır. Avukat Tuba O.: 23 Ekim 2011 sınavında alan bilgisi testinde 100 soruda 63 doğru ile 60.40 puan, 6 Mayıs 2012 sınavında 83 doğru ile 80.40 puan, son düzenlenen 13 Ekim sınavında ise 52 doğru ile 85.68 puan alabilmiştir. Sınava Erzurum’dan katılmış olan adaylarla da (Mehmet K., Maviye K., Murat S.) birçok anormal bulguların tespit edildiği ve şüphelinin bu grupla birlikte hareket ettiği anlaşılmıştır. Şikâyet dilekçesinde şüphelilerin, ÖSYM Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’un 10. maddesindeki suç sayılan fiilleri işlediklerinin anlaşıldığı belirtilerek bunlar hakkında dava açılması zorunluluğunun doğduğu ifade edildi. Ayrıca soruşturmanın genişletilmesini isteyen ÖSYM, sınavın iptal edilmesinin “yerinde” olduğunu, adayların aldıkları puanların da “şüphelere kesinlik kazandırdığı” belirtti. Dilekçede, “Diğer tarafından Ek2’de sunduğumuz inceleme raporunun değerlendirilerek, 13 Ekim 2012 tarihli son sınava girmeyip de 23 Ekim 2011 ve 6 Mayıs 2012 tarihli sınavlara girip, 6 Mayıs 2012 tarihli sınavda şüpheli durumların raporda tespit edildiği diğer adaylar için de resen soruşturma yapılması ve soruşturmanın genişletilmesi durumun ciddiyetine binaen sayın başsavcılığın dikkat ve takdirlerine sunuyoruz” denildi. N E ĞA LE’D O D ER AKKA N ÇA ‘Güzel gelişmeler var’ MEHMET CELEN BAHÇELİ’NİN GÜNDEMİ ÖCALAN ‘İmzamın arkasındayım’ AHMET ŞEFİK ÇANAKKALE Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Suriye konusunda ana muhalefeti “diktatörle aynı kareye girmekle” suçladı. Erdoğan, “barış süreci”ne ilişkin de “Güzel gelişmeler var, daha iyi olacak” dedi. Çanakkale Deniz Zaferi’nin 98. yıl anma etkinlikleri kapsamında geldiği Çanakkale’nin Biga ilçesinde toplu açılış törenine katılan Erdoğan, Filistin ve Suriye halkının yanında olduklarını anlattı. Erdoğan, “Bize di yorlar ki, Suriye ile neden bu kadar ilgileniyorsunuz? Çünkü burada, Çanakkale’de, Şamlı, Halepli, Hamalı, Humuslu şehitler var. Filistin’e gidin, orada Mehmetçiğin kabri var. Suriye’ye gidin, orada Mehmetçiğin şehitliği var. Biz işte böyle bir tarihe, böyle bir geçmişe, böyle bir kardeşlik tasavvuruna sahibiz. Biz, Suriye halkının yanındayız, zalim Esed’in yanında değil, diktatörlerin yanında değil. O diktatörlerle şu anda 100 bine yakın insanı öldüren diktatörle yan ya na kol kola resim çektirenlerin kim olduğunu biliyorsunuz. Ana muhalefetin lideri. Kendi halkına kurşun sıkanların, ölüm saçanların yanında olanlar belli. Onlarla aynı fotoğraf karesinde olmadık” dedi. Kendilerini milliyetçi ve ulusalcı olarak tanımlayanlara karşı da eleştiri yönelten Erdoğan çözüm sürecine ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu: “Güzel gelişmeler var, daha iyi olacak. İnşallah hep beraber o güzel günleri yaşayacağız, hiç endişeniz olmasın.” ORDU MHP lideri Devlet Bahçeli, koalisyon ortağı oldukları dönemde hazırlanan metindeki imzasına sadık olduğunu belirtti. Ordu Gazeteciler Derneği’nde gazetecilerle bir araya gelen Bahçeli, Abdullah Öcalan’ın neden idam edilmediği yönündeki eleştirilerin anımsatılması üzerine şunları söyledi: “Rahmetli Bülent Ecevit’in, Sayın Mesut Yılmaz’ın ve benim imzam bulunan metne sadığım, hâlâ da o imzanın arkasındayım. O metnin 3. paragrafında, PKK terörünün eylemlerine devam etmesi halinde her türlü işlemin yapılacağı, dosyanın da TBMM’ye gönderileceği hükmü vardır. Sayın Erdoğan başkalarına iftira edeceği yerde, o metnin gereği olarak Meclis’teki çoğunluğu ile Öcalan’ın dosyasını Meclis’e getirmiş olsaydı, idam gerçekleşirdi.” molotofkokteyli İstanbul Haber Servisi CHP İstanbul İl Başkanı Oğuz Kaan Salıcı, Ataşehir Mustafa Kemal Mahallesi temsilciliğine önceki gün molotofkokteyli atıldığını belirterek “Ülkemiz tarihinde, karanlık odakların sıkça uyguladığı kontrgerilla taktiklerine benzer bu ucuz versiyonlarla CHP’yi sindirmek, yıldırmak mümkün değildir” dedi. Salıcı, dün yaptığı yazılı açıklamada, “Küçük çaplı hasar dışında can kaybının ya da herhangi bir yaralanmanın olmaması en büyük tesellimizdir” dedi. Salıcı, açıklamasında şu ifadelere yer verdi: “CHP’nin iktidar yürüyüşü hızlandıkça bu ve benzeri saldırıların tekrarlanabileceğinin farkındayız. CHP ve üyeleri, kuruluşundan bu yana hiçbir baskıya, saldırıya, tehdide boyun eğmemiştir, eğmeyecektir de”. CHP temsilciliğine kamu kurumunda Türban bugün ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Kamu kurumlarında türban yasağının kaldırılması için başlattığı imza kampanyasında toplanan 12 milyon imzayı hükümete sunan MemurSen, bugünden itibaren kamu kurumlarında serbest kıyafet eylemi yapacak. Eyleme MemurSen üyesi öğretmenler başta olmak üzere kamu çalışanları katılacak. Öğrencilerde serbest kıyafet uygulamasını protesto etmek için serbest kıyafetle eylem yapan EğitimSen üyeleri hakkında inceleme başlatan mülki idare amirlerinin, bu eylemle ilgili nasıl bir işlem yapacağı ise merak ediliyor. EğitimSen ve Eğitimİş ise, MemurSen’in bu hukuk dışı girişimine göz yumulması halinde validen okul müdürlerine kadar tüm kamu görevlileri hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını ve dava açacaklarını bildirdi. ? İZMİR (AA) AKP’nin 17 ilde aynı anda düzenlediği “Başkanlık Sistemi” toplantısının İzmir ayağında TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Prof. Burhan Kuzu konuştu. Kuzu “Başkanlık sistemi benim rüyam. 2013 Ekimi’ne kadar kadar bu iş olursa olur. Model elimizde hazır. Nisan ayından itibaren partilere gitmeye başlarız. Sistemi getirmek için elimizden geleni yapacağız” dedi. ‘Başkanlık sistemi benim rüyam’
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle